27 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

27 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ğenç'Mıusi'ı_" * Avam kamarasında İngiliz kadınını müda- . faa yolunda bir hücum Bir kadın mebus 1937 Paris sergisindeki İngiliz modasını beğenmedi... İngtliz Kralı ve Kraliçesi i I ngilterede Avaâam Kamarasında son celsede garip bir imüna * kaşa Olmuştur. f Münakaşa hükümet nâatmına tica- ' Tet Nazirile ak: kadın rd arasında şŞanın Mevzüü Şt zaki Mi Parise gitmiş ve meb'us rde anu beğenn dın modası HoN sarısı ren, Ziyad Kralkı’ 'anti çocukları Londraya döndüğü zaman ilk iş olarak Ticnret Nezaretine giden Mis, orada bu Işin kimlet tarafın- dan idare edildiğini öğrenmiş ve derhal Avam Kamarası riyasetine bir takrir vermi; Takrirde İngiliz kadınını tanımı- yan ve zevkini bilmiyen, İngiliz mütenasip İş yapmıyan- ların şiddet Ticaret etmiş ş man- azırı susturmuştı akaşa neticesinde İngil: kadın nulmasına yin ka Eski bir usul İkiay evvel 'Öldürülen — Italyanlar gibi... Vaktile de _İl—alyada otu- ramıyarak Fransaya ka- 1 çanlar ve hapishaneden kaçırılan - giyotin.. bir kaç ay evvel sanı r ve yapılan tahkikat neticesinde bun - ların gizli bir cemiyet tarafından koym unc Yansa- da alyan kardeş, meçhul in- ar tarafından öldüzülmüşle idam edildiklerini ortay tu. ller o zan anberi el'an ele geçirilmiş değillerdir Bir ların yeni bir usul z gazetesi bü n olmadığı zarak, bundan yüz sene tpkı ayni şera Fransada işlerm S yeti misal olarak göste: «Fransada geçen aylar öldürülen iki kardeşin büyük babal lâlcilerden bir arkadaşa vardı. Maz- | Karbonarizme iltihak hapse mahküm edilmiş ve tahliye- sinden sonra İtalyada oturamıyı Fransaya iltica etmişti. Mazzini, Marsilyaya yerleşir yer- leşmez «La Gicvini İtalya», yani «Genç İtalya» isminde bir gaze çıkarmıya başlamıştı. Ayni zama: etmiş, | ve spor m-raklıisıdir. Miser — Kralt Faat ve annasi Mmr Kralı Majeste Faruk'un an- nesi ve kız kardeşlerile birlik- te Avrupada seyahatte oldukları malümdur. Majeste bir hafta evvel Fransa- min meşhür su şehiclerinden biri o« | Ian Vişi Bu Mmühasebetle Fransız gaze deri Majeste hakkında şu malüm yermektedirler: — Majeste - Faruğun zevki mütenekkiren soya mek ve kimseye tanı ) nız başına gezmektir. Fransada bu- nu yaptığı için çak memnundur. Majeste Kral çok antika marak - Tısıdır ve anikadan da bihakkın an- lamaktadır. 18 yaşındaki bir hü- kümdarın bu derece mütehassıs ol- ası nakikaten şaşılacak bir şey dir. Kral geçenlerde bir antikac kânına uğramış, duvarda ası saat görmüştür. Saati eline alıp ba- kan kral, bu saat hakkında izahat istemiştir. Fakat antikaci bunun eski oldu- *vnu söylemekle iktifa edince kral satin 18 inci asra ait olduğunu dük- mış ve antikacı da hayret için- | de kalmıştır. Majeste Kral ayni zamanda kuv- vetli bir sporcudur. Tenis, yüzmı ata binmek, bilhassa boks en bü - | yük zevkidir. Boks muallimi de bir Fransızdır. Edebi Roman No: 69 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz Salâh Cimcoz beylere yaklaştım. İmdat arıfordum. Kapının önünde €mekdar uşaklarına rastgeldim. Ne gok ihtiyarlamış. Fakat benim za - manımda ihtiyardı. Meğer oğlu imiş. Sordum. — Ankaraya gittiler, dedi. — Ankarada işleri mi var? — Mebus değil mi? toplantıya git-| tiler, Bir daha sersemledim ve bu sefer bulamadığıma memnun oldum. Bul-| #aydım ne oacaktı, kendimi bildire- bilecek miydim?-Dadımın kızı ak Jıma geldi. Döndüm. Son ümidi orada idi. Hayal meyal hatırlıyo. yum. Müşür Abdullah Paşanın konağı farkasında oturuyordu. Kendi evi olduğu için elbette... yürüdüm. Bul- dum, Kapıyı çaldım. Evvelce kesi- lip de şimdi biraz uzamış saçlarını | ondüle yaptırıp çalı süpürgesi gibi omuzlarına bırakmış, başına da li- mon kabuğundan küçük bir bere- yi eğri geçirmiş, dudakları rujlu, tar- nakları boyalı, gözleri rimelli, yük- sek topuklu, on altılık, öen yedilik ablak yüzlü bir kız kapıyı açtı. Bir ihtiyar kadın taşlıkta oturmuş, ço- rap yamıyordu. — Bu evin sahibi kim kızım? Bayan Nefise. 'Tamam dadımın kızı! — Nefise hanım nerede? Siz ak- Tabası mısınız? — Biz kiracıyız. Bayan Nefise so- kağa çıktı. — Gelmesini bekliyebilir miyim? — Bilmem. Ben sinemaya gidi - yorum. Anneme sorunuz. en büyük- | TJada giz bir mahkeme teşekkül ot t. Mahkemenin vazifı bulunan Karbonariler aleyhine lar hakkında karar vermek ve * tatbik ettirmekti. dez'de gizli gizli çı ber aldı. İtalyada 10: gazeteciyi öldürdükten saya kaçan yi yaşlarında Gavyoli ismindeki bir delikanlıyı Rodez'e tahkikat yapmıya gönderdi. | Bu adam, Marsilyaya dönüp tahki- kat neticelerini anlattıktan sonra, gizli mahkeme derhal teşekkül etti | ve Rodez'de bulunan İtalyanlı Emilyani ile Lazareşi tdama ma küm etti. İdâm kararının infazı için alıma- | cak tertibat Kavyoliye bırakılmış! i beş (Devamt 6nc: rayfamızı Yama yamalıyan ihtiyar kadına sordum. Biraz tereddüt ettikten | sonra: — Bekleyiniz, dedi. Fakat ne va- kit geleceğini bilmem. — Her halde gelir sanırım. — Elbette dışarda kalmaz. Ço- cukları mektepten geldikleri için.. Oturdum. Kadın heni yamalıyor, hem konuşuyordu: — Siz kimlerdensiniz? — Ben Bayan Nefisenin annesi- nin tanıdıklarındanım. — Galiba dışardan geldiniz? — Evet, Anadoluda idim. Öğle vakti. İçeriye kaca bir de- likanlı girdi. Tanıdım: Osman! Ne- fisenin ta kendisi. — Sen Osman mısın yavrum? Islıkla bir tango çalarak başını (evet) diye eğdi, Ne kadar büy müş. Tıpkı babası gibi neş'eli, mek- tep kasketi de ne kadar yakışmış, Annen ne vakit gelecek? — Eve geldiği vakit gelecek. Delikanlı üst kata çıktı. Arkasından biri on, biri yedi Su- larında iki kız çocuğu daha girdi. ONUN DiLiNDEAŞKI. Yazan : Etem İzzet Benice — Aşk gözlerin konuşuşu ile baş- İlec. Bu on ryan gözler mazlar.. Düsturu da onundur. böyle? Onu kendisidir Niçin *b eh iyi izah eden yi iz konuşur, an« laşır, sevişir ve sevişme tahakkuk edince göz dimağa, dimağ kalbe bu akdi duyurur ve. işte o anda h: çere ve dudaklar de: iyorum.. demek emrini alırlar. İlk seviyo'4 rum diyen dudak, sevi n düda« Bana da kilitlendikten sonradır ki, kalb, ele merkezi gibi bütün vücudün kapılarını açar ve., kanı aşkâ zehirler! se ir müuha yine an- baskın zehiri — Kaç defa âşık oldun? Güldü. Ve.. gülerek cevap verdi: Kaç kadın tanıyorsam o kadar defa âşık oldum Ve.. ilâve etti: — İnsanların bir kere fişık olabi- Aşk girdiği kalbde yu- varlanan bir hüviyet olduğu zamân lelerine âşık ! Aşk tazelendik- olur. ve sahibine | ,Üstünlük getirir. En genç kalan adam dairna en çok se- ven adamdır. Çeşit, aşkın ve âşıkım ilk şartıdır, | — Bir kalbde iki aşk yaşar mı? Diye n, bü sorumü da dü- şünmeden karşıladı: İki de, üç . Dedi vi ine sözünü sürdürdü: — Zekliyr'on iyi bileyen şey aşk- tır. Kuvvetli bir aşk kalbde 've his- bana bir günl. kây K a d — Leylâ, sarı bükle bükle saçlı, denizden rengini alan gözlü, | güneş ışığı renk- zun boylu bir genç kızdı. B kışlarında bir insanı hemönc reren bir mana ve kudret esinin ifade ihtirası (l ün bir ya- gı önulna, en hummalı bir aşk nö- beti içinde geçirdik. Bana: — Seni seviyorum!.. Dediği vakit, elektrik şerare vuş gibi tir tir titrer ve başı- nı göğsüme yasladığı anlarda bü- tün bir ömrün neş'e ve saadetini tadar gibi baygın kalırdı Fakat, bir oldu. biliyor musun?. Onun sarışın İhtişamının tam zıddı en güzel, güzellerin gü- zeli oir esmerle tım. — Koyu, simsiyah fakat alevli bir cilâ ile bürülenmiş gözbebekleri, kıvır kı- vır uzun siyah kirpikleri ve bir uza- tan Bunlar da Nefisenin kızları imiş. vip okşadım, * —ALA'A! Dizini şiddetle dürterek: Sus! Dedim, Nefiseye: Böyle yaygaralı tanışmak — istemiyorum. Çocuklar mekteplerine - gitsinler, biz bize kalalım, | Zavallı kadın güç halde kendisini zaptetti. Yalnız kalır kalmaz ağla- mıya, haykırmıya başladı: — Ne oldun ha? Ne oldun böyle küçük hanımcığım? — Onu sonra konuşuruz. Şimdi sen burada olup bitenlerden haber ver. Olup bitenler öyle mühim şey- ler değildi. Pek basitti. Ben kay - bolduktan iki ay sonra -tarifinden Ras Feddan olduğunu — anladığım- uzun boylu, iriyarı, çikolata ren - ginde biri gelmiş. Vekilim olan a- | ya benim emrim üzerine- neyim var, neyim yok hepsini iğne- göpüne kadar satmışlar, bir | daha görünmemişler, Buralarda o zaman dolaşan söze güre ben uzak İ nışta gözü gönlü kavrayan keskin ateşli bakışları vardı. Plâjdaydık. Kum ve güneş banyosu alıyorduk. m başı yine göğsüm üze- rindeydi. Bu esmer kız birden gö- züme ilişti ve.. birden bakışlarımız biribirine düp mlendi ve. birden | gözlerimiz konuşmıya başladı. Ba- kışlarındaki büyüle; ci ve kavrayıcı caz sürükleyi- e hemencecik beni ona b münü sa am albime hük- vermişti ve pintisım Leylâ bile hissetmiş ol - | mah idi ki: Ne ol Nen var?, mecbur oldu. Ör. Bilmem. Belkt denizin bir re- aksiyonu. Dedim den ittim, kalk' Başını usulcacık göğsüm- ni aşkımın Kalbimin çar- | © esmer ihtişamın arkasınd beye kapılmış bir derviş rüdüm İki dakika sonra, orı zinosunda ve Le den uzak ben ona: plâjın ga- ânın gözlerin . — Seni seviyorum.. Diy — Ben de seni o da bana sevdim! Diyor ve.. gönlümü doldura: sarışın aşk esmerile çifteleşiyo Bu çift aşk, ne birinden fazl: Gbüründen eksik bir üçüncü düncü tutkunluğa kadar * ni bitirirken tek zlar! 1 E. İzzet Benice Gümüş, altın, alomin- yum ve bakır var! kimyagerler, Ok; suyunda omninyum, bakır bu- unu müteaddit tahlillerle merikalı Atlas amışlardır hendisler bunun üzerine de- niz suyunu tahlil ederek ( madenleri ayıracak biz makine i- cadı için uğraşmıya başlormn Nihayet yapılan makin netice vermiştir. Ancak maki: şlediğinden hunun sür'ati üzerinde çalışılmış, bunda da mu vaffak olunmustur Bu makine 000 lit- mdiye ka- inde tahlil niyede 568 re suyu işlemektedir dar 7,559,680 ton su üze yapılmış v 0 ton alı 4 ton gü minyom, 377 lar da demir çıkarılmıştır. ton Amerikalılar bu yeni çalışmıya (Deniz suyu sanayül) ismi vermiş- lerc ve yabancı bir diyarda evlenmişim de buraya bir daha dönmiyecekmi- şim. Vay Feddandan böyle bir şey bek: liyebilirdim. Fakat vekilim olan tanınmış avukat bunu nasıl yapar- di? Nefisenin komşularından bir a- vukata ayrı ve uydurma bir iş var- mış gibi vekilimi sorduk. Hatırladı, bana şu cevabı verdi: — Bayan! O adam meşhur vâ- tan haini Sait Mallanın arkadaşı idi, Milli ordu İstanbula girmezden bir kaç gün önce memleket dişına kaçtı. Kendisi yüz elliliklerden olma - makla beraber onlardan berbat idi. Siyasi maskaralık'ırından başka bu gibi dolandı: , güsiplik- ları öyle yapmış ki Millt hükümet burada kurulunca tabiatile dura - | kim bakar? O herif koskaca paşanın çerinden, çöpünden büti emlâkine, malına mülküne varın - caya kadar hepsini satmış, bir Su - danlı ile paylaşmış. Paşanın bir tek kır ve bir o | — — Fas Sultanı Temmuzda Pariste milli bay- » münasebetile büyük nüma; Idı. Bu nümayişlerde her devletten, her milletten insan bu- lundu. Tabii Fransız Fasının beylik sultanı ve oğulları da. Bu iki çocuk o beylik sultanın ©- ğullarıdır ki, birinin resmi esner » ken alınmı varisi varmış. O da ecnebi mem - lekette imiş. Nasılsa buna ve « kâlet vermiş. Yalnız o mu? Bunun gibi bir çok oyunlar oynamış. ç Demek elinden bir şey almü: nın imkânı yok? — Kendisi örtada yok ki. Bir a- ralık Sait Molla ile Kıbrısta olduğu işitildi. Molla ölünce onun da izi kayboldu. Hem meydana alınacak? Elinde mühürlü, pullu, koskoca bir vekâletmname var ki, bu- nunla alır, satar, kiraya verir, ne yaparsa yapâr, — Burada emlâki filân yok mu? — Dedira ya, para etmez. vekâlet muteberdir. Fakat bunun bir yolu vardır. Ankaraya gitmeli, büyük makamlara baş vurmalı, emniyeti suiistimal ettiğini meydana çıkar - Dü Hem sizin işiniz bu masrafa değmez. Paşanın varisi bile ortaya çıkıp hakkını aramamış. Aradan on beş on yedi yıl geçmiş. Fakat ben kafama koydum. Ce - himdeki parayı hesapladım. Arıka- raya gideceğim. Takip edecbğim. (Devamı var) D Fdi 2 FM Ni SĞi e ada

Bu sayıdan diğer sayfalar: