— 6-BONTELGRAR - 5 Temmuz 1937 Tefrika No : 5 Yazan: M., Süleyman Ç ae pan İlESRARENGİZ H İSTANBUL Terceme ve iktibaz hakkı mahfuzdur Şimdi sıra parsa tonplamağa gelmişti Boyalı, pembe dudaklı, düzgünlü, fakat eti budu yerinde otuz beşlik bir kız “!,, müşterilerin arasına indi sıkıştırdığı siga- rasının tütünü yanmış, ve siga- ra kâğıdi, kolf ve esmer bir iz marit halinde kalmıştı. Bu adam, Ke- falodan başka kimse değildi. Kabadayılığı,cex — sareti, yeni yeni — düyülmiya — baş- lyan Kefalol. YAT yan Eleninin şae noya çıkıp iste- diği havayı, çifte telliyi oynama- sini bekliyordu. Keman, klânret, büyülü, baso ve davuldan mürek. kep orkestranın çaldığı kıvrak bir Lâz havası, Kefaloyu daldığı derin — düşünce- den uyandırdı. O, Eleninin şe- B : noya çıkmasını Sirfında zip! - Başında başlık Lâz hacası oynuyordu beklerken, o çıkmamış, başka bir kız çıkmış, sırtında zipka, başında, kenarları gümüş şeritli bir başlık, elinde gümüş savatlı bir kama ol- duğu halde Lâz havası oynuyör, bir taraftan da ö zamanlar pek meşhur olan şu kantoyu okuyaordu: D balık kokan muhitte en ziyade sey- | redilecek bir et ve şehvet- pazarı Bibi tecelli ediyordu. Şimdi, sıra, biraz evvel şanoda hora tepen bu şevk ve darp satıcı- sının parsa toplamasına gelmişti. O yıllarda, balözlarda, yazlık ti- yatrolarda kızlar kantolarını bitir- dikten sonra, ellerine birer tabak alarak müşterilerin arasına girer - ler, seyircilerden para toplarlardı. Buna: — Parsa! Ata binesüm geldi, Çaya inesüm geldi, Çakır gözlü Fatişi, Yine göresüm geldi. Hey kay bana, kay bana Neten baktun o yana, Lazotlu hamsi kuşi Kaymaktan daha âlâ! Kar yağar patur patur, Bizim köyün damuna, O kızlar kurban olsun, 1 Turluğumun bağuna! t Müstakbel (3 inet sayfadun devam ) Salfıharp kruvazörleri, tayyaro gemileci, hafif kruvazörler ve diğer inşa edilmiş ve inşasına başlarımış olan gemiler muahedelerin müsaa- de ettiği azami dereceyi bulmuştu. Yalnız muhripler ve tahtelbahirler, müsaade edilen azami hadde var - mamışlardı. Çünkü Amerikalıların elinde eski de olsa, bu sınıflardan kullamlabilecek derecede -sağlam gemiler vardır. 1937 yılı yeni inşaat için tahsisat kabul edilmiştir. 1937 mali senesi 1 Temmuz 1936 dan başladığına göce, inşaat da bu vakte kadar hay- Lâz havası sürükleyici bir â - henkle devam ediyor, arada, sıra- da salonun muhitinde haval fişek Bibi dağılan kahkahalar, bedmest naralarla birleşiyor, tabak tıkırtı - Tarı, klârnetin nağmelerile rTekabe- to ğkrışıym-ılu. 1Z, vücudüne âhenkli l vererek süzüldü, büküldü, ğî:elı;: tpladı, tepindi ye sonra seyircile. ve doğru elile bir öpücük yollaya - Tak şanodan çekildi., Kemanın, ba - sonun yekâhenk sesleri birdenbire kesildi, sustu. Balozu dolduran müşteriler, ha- yat dövüşmesinin, yaşamak kav « gasınin bu şefalete mahküm kantos | Hi almış, yürümüş bulunmaktadır. €usunu takdir etmekten geri kale | — İngilizler 1937 senesinde iki saf- madı; ç fiharp gemisini tezgâha koyacak - Alkışladı! y 4| Jazını bildirince Amerikalılar da &y- Ayaklarile tepindi! » (| ni misali takip ettiler. Avaz avaz bağırdı: , — Bravo! bravo! y Hava kuvvetlerine gelince, bu Haziranın sonunda Amerika ordu « — Yaşa! yaşa! > # | Sunun elinde 1692 muharebe tay « Mihveri bir hareketle masa üze- | **Sİ mevcut stadır. Bu mik- rinde döndürülen ufak ufak tabak- | *” 1942 senesinde 1910 a çıkarıla - “ların gittikçe azalmıya başlıyan | “Sktır. Hava mürettebatı da 93000 çıngırtıları, alkış fırtınaları arasın- da kaynadı, gitti. Kantonun bitmesile, balozda ye. niden gürültü,kahkaha baş gös « terdi. t mıo,oooaınııyeaıu_m mıaştır, » Amerikalılar, mecbur kalmadık. ga deniz kuvvetlerini muahedele « rin çizdiği miktardan yukarıya çı-' Kkarmak niyetinde değillerdir. Tez. Konan iki saffıharp gemisi, te- ide sevkedilecek olan diğer iki geminin yerini tutacaklardır, Japonya Yaponya da, eski muahedelerin Bahşettiği azami yekün dahilinde Bemi iaşa etmiştir. Hali hazırda tezgühta bultmanlar da denize in- * P- > : n Blle v D Köşede, yuvarlak bir masanın başında, kalpakları kaşlarının üze- Tine düşmüş bir kaç İranlı, kısa boy- u, paytak bir kızla kur yapıyor, Balozun ötesine berisine kümele » Hen grupların perişan, paniğe uğ. Tamış bir müfrezeye benziyen ka- Tışik şekilleri, sarhoş, zevke bağlı, a düşkün insanların tuhaf halleri, garip Jestleri, bu rakı ve TaeDr İN t 5 w Denirdi. Parsacılığa, ekseriyetle yeni yon! sahnaye çıkan, kanto söyleyen kü - | çük, on, on bir yaşında kız ve er- kek çocuklarla, Avrupadan gelen çadır cambazları, pandomima ko - mikleri çıkarlardı. Lâz kontosu oynıyan kız, şano- nun yanındaki çalgıcı ve kantocu kalabalığının arasından zarif bir bükülüşle süzülerek, seyircilere doğru yürümiye başladı. Bu boya- k, pembe dudaklı, düzgünün dai- ma aldatan beyazlıklarına bürün- müş, fakat eti, butu yerinde otuz beşlik bir kız (!) dı. Masa masa dolaşmıya, elindeki renkli keten peçete ile örtülü ta- bağı çakır keyif, sarhoç, zom, hafif neş'eli insanlara uzatmıya başladı. Bu süslü ve kokulu dilenci, ar - tık solmıya, sararmıya başlıyan sahte güzelliğinin zâhiri alâyişleri- ne dayanarak dilenirken, masa baş« larında gülen, uyuklayan, rakı yu- varlayan, bira içen, bazan da: — Anasını, avradını!.. Nakaratile sunturlu küfürler sa- vuran müşteriler, onu iki üç daki- ka üzüyorlar, verecekleri bir iki ku- ruşa mukabil, hiç olmazsa boyalı didaklarından bir visal ve telâki vâdi işitmek, gözlerinde ümit Işık- ları sezmek, toplamak, gülmek, ü- mitlenmek, sevinmek emelile onu | açık sözlerle, kaba şakalarla hır - palıyorlar, ellerini sıkıyorlar: — Şap! şap! Diye kıçlarını tokatlıyorlardı. Kız bütün masaları dolaştı. Her masaya tabak uzattı. Tabak, çil kuruşlarla, gümüş iki- liklerle, bakır Mahmudiye yüzlük- lerile doldu ve sonra, her gece vü- cudünün yumuşak taraflarına bir iki siyah damga vuran yengeç kıs- kaçlarına benziyen çapkın, haşarı, yaramaz ve hovarda partmklardan kaçtı. (Devamı var) vMMNeeÜ TÜ mesemNmR N ÜVer ea u yiren aha iren nnn deniz mu- harebeleri pek müthiş olacak! dirilirse, Japonyanın da 5,00 ton- luk muhrip inşa etmiye hakkı ola- çaktır, Fakat Japonların yeni deniz in - şaatı hakkındaki niyet ve emelleri henüz belli değildir. Ancak 1937 yılı içinde büyük saffıharp gemilerinin inşasına girişeceği muhakkak ad - * dedilmektedir. Sonra bu gemilerin hacimlerini ve toplarının ne kalib. rede olacağı da malüm değildir. Jas ponlar, beynelmilel vaziyete karşı koyabilmek için 1942 ye kadar de- niz kuvvetlerinin daha 200,000 ton arttırılması lüzumuna kani bulun- maktadırlar, Bu programa göre se- nede 30 ilâ 40 bin ton inşaatta bu- lunmak lâzım geliyor. Sonra Japon gazeteleri denizaltı gemilerinin de arttırılması lüzu - munda ısrar etmektedirler. Mevcut Japon denizaltı gemlleri miktarı - nan doksana çıkarılması düşünül - mektedir. * İtalya - Ttalyanlarda deniz inşaatına faa« Tiyetle devam etmektedirler, 1937 yılı deniz programı hakkında fazla malümat alınamamıştır. Deniz za- bitan ve efradı 51 binden 60 bine Sovyetler Sovyetler de son senclerde do - nanmalarına verdikleri ehemmiyet Üzerine, büyük bir deniz devleti sırasına geçmiştir. Sovyetler bil - Hassa muhriplerle tah Gdaha ziyade ehemmiyet v kte. Girler, Sovyetlr gün dünya - nn en kuyvet! ilti gemileri- ne sahip oldukları 1ddia edilebilir. b w HİKÂYE Adem ile Havvanın Hikâyesi (4 üucü sayfadın devam) Havva ile Âdem (eyvah çocuk - lar duydu), Derken kızlarla oğlan- lar da (eyvah babamız, annemiz düydü., şimdi ne yapacağız) diye Bu esnada evlenme memurunun sesi duyuldüu: — Havva, Havvanın kızı. Âde « min kızı.. siz bu tarafa geçin.. Âdem, Havvanın oğlu ve Âdemin oğlu.. siz de bu tarafa geçiniz, | Çabuk işim var.. hepiniz biribi - | rinize şahit olunuz. Kadınlar siz vardınız mı? Bay - lar siz de aldınız mı? Hepiniz de bi- ribirinizin şabidi oluyor musunuz. Basın imzaları.. Hepsi birden manyatizma edil - Miş gibi evet dediler, Imzalarını at- | tılar. | © kadar sert ve o kadar aksi bir adam olan bay Âdem bile bu vazi- yet karşısında hık diyemedi. İkide bir yutkunurken evlenme memu - runun sesi yine duyuldu. — Haydi hepiniz biribirinizi teb- rik etseniz e.. şuradan da birer şe- ker alın ağzınız tatlansın. Bay Âdem ile bayan Havva ön - de, çocuklar da arkada kol kola ka- pidan çıktılar. Birdenbire vaziyeti kavrayamıyan bay Âdem akşam i- | ki kadeh çakınca: — Üç çifte düğün buna derler.. diye içmeğe kuvvet verdi ve eli ile oğlu, damadına da sabaha kadar ikramda bulundu, İngiltereden Ayrılmak istiyor (4 üncü sayfadan devam ) smıdır, Fakat İngiltere Krallığına merbuttur. Cenubi İrlânda ise da- hili işlerinde her manasile müst Kkil olmakla beraber İngiltere Kral- lığına da merbütiyeti tanımamak- tadır, F Cenubt İrlândalılar katolik mez- hebinde oldukları için, katolik İs- panyada olan biten şeylere de çok alâkadardırlar. İspanyada hükü - met aleyhine Franko ve arkadaş- Jarının topladıkları âsi kuvvetlerle beraber, İspanya hükümetine karşı muharebe eden egönüllü» ler ara- sında birçok ta İrlândalı vardır. | Bunların vakit vakit yaralı, sakat bir halde memleketlerine döndük- leri de ölüyor. Bugünlerde neticelenecek olan intihabatı sonunda Dö Valera'nın kuvveti artacak mı, eksilecek mi? k Bunu anlamak için de çok zaman geçmi k.. Meraklı Şeyler (5 inci sayfadan devam) rinde, otuz bir sene uyku uyuyan Anna Zvanekol isminde bir kadın en nihayet uyanmıştır. Çeyrek as- rı bir hayli geçen uykusundan u - yandıktan sonra, ihtiyar kadının çocuk oyuncağı — istediğini gören | hastabakıcılar şaşırıp kalmışlardır. Zavallı kadının bu kadar uzun uy- , kudan sonra tam münâsile çocuk- luğa düştüğü görülmüştür. İhtiyar kadının ayakları artık o Gerece muattal kalmış, bendisi yürümesini o kadar unutmuştur ki, doktorlar kadını tekrar yürütmek sevdasından vaz geçmişlerdir. | | . e El öpmek yasak! -Viyanada çıkan Telgraf'dan- Berlin kadınlar birliği, Orta Av- rupada o kadar alışılmış olan kadın eli öpmek âdetini yasak eden bir karar sureti kabul etmiştir. Cemiyete mensup - kadınlar, el öpmek Adetini <esaretin "bir nevi tecellisi» şeklinde kabul elmekte- dirler. Halbuki eskiden kalmış olan böyle bir usulün natyonal sozya - lizmde yeri yaktur. Bundan başka da en iptidat sıhhi kaidelere bile uygun değildir. Onun içi sokakta olsun, salanda olsun mek itiyadına karşı şiddetli bir pro- | paganda açılmdıştır. | üi FÇ ST u | daki Hintlinin nazarlarındaki kuv- KANUNİ SÜLEYMAN No. 64 Yazan : Nedim Refik —--.—.........k y Bahadır Sahibin kızının kaçır! masındaki muamma Ya Sultan Süleym;ın Bahadır Sahibi kızını kendi sevdiği vezirlerinden P rinin oğluna vermek isterse ... — Ne emrediyorsunuz? dedik beni evlâtlığa kabul ettiktef İ ra ben de size hizmet ed“’, Yalnız buna yemin ediyorum. nız.. İ — Evet oğlum, söyle.. yalnif | — Yalnız Bahadır. Sahibe Mi Yakubun | hiç bir suretle fenalık etmiyetf gözlerinden hiç ayırmıyordu. Ya- | mi unutmayınız. Bugün demif kup, Tacı Cihanın ismi geçince sar- | rum, fakat bir gün gelir de ON? sılarak: nahk etmemi istiyen biri Çıkfi — Onu kurtarmak için benden | ben bu yemini etmiş olmıyst ne istiyorsunuz?. dedi. Karşısm - | gibi onun derhal şu bıçağımla İl| tamam ederim. — Sana hiç kimse Bahadır 54 'be fenalık et; demiyecektir. dimiz ona hizmettir. - Kızını $f vermeğe de onu razı edeceğiti şüphe etme. Fakat Sultan SÜ man... Yakup birdenbire yerinden ©| nadı. Heyecanla sordu: - Nasıl, Sultan 8 Dedi. Ne soruyorsunuz? — Oğlum, şayet Sultan SÖlE man Bahadır Sahibin kızını k&) sevdiği v üzeradan birinili | luna termek islerse?. ı — O zamanı siz düşününüz Bi böyle bir şey olursa siz o kızı bi | almak için padi | rüvvetini rica ettirem - Anladım.. anladım. Sett Sultan Süleymana, ne de Bahâ Sahibe'karşı en ufak bir fenalık | meğe kalkışmak değ rından bile Zaten senin gibi merd bir ÇOt tan başka ne beklenir?. İnsanın refini arttıran şey gördüğü iyİl | Unutmamak değil midir? Ben senden bunu beklerdim. Şimdi | Fakat Ali Şavkat ayağa kalka - rak ona sokuldu. Yakuba daha kuv- | ihan, dedi, bunu isti - yor, onu kurtarmanı bekliyor... Sen çocuk, zavallı çocuk hâlâ vetten artık kendini kurtaramı” - yordu. — Ben senin saadetine hizmet e- deceğim. Sen Bahadır Sahibin kı- | zımı alacaksın.. anladın mı? Âsi Canbürdü Gazalinin yanında bu - Tunmuş, padişahın gazabından kur- tulmuş, bunun için de Hintli bir a- dama minnettar kâalmış olan kâ - lemen beyi Yakup ölünciye kadar böyle mi kalacak? O da sevdiği bir kızı niçin alamasın? Parası mı yok? Sevgilisini süsliyecek mücevheratı | mı yok? Bunların hepsini bulaca - Biz. Fakat ben de senden hizmet istediğim zaman sen de bana fe- dakârlık edeceksin!.. Çünkü ben sı nin gibi cesur, mert bir evlâdı bir yerde bulamam. Ali Şavkat'şu son cü dar derin bir şefkatle söy onun şiddetli tavrına vemet etmeyi izzeti nefsi zım gören Yakup, birden tatlı cümleyi ( namadı: — Bana evlât mi man © i o ka- Mmişti ki, arşı muka- diyorsunuz? dedi. lum sen Bahadır. Sahipten 8? — D, bölkdim padişahtan iyilik gördüğün İSİ! belki pek ihtiyar gör — Hem de ölüneceye kadat V fakat hiç de genç değilim. Dü tamıyacağım iyilikler... mın çok kahrını görmüş, çekmiş bir | — — Evet... Bu lori unutül! adamım, Ömrümün sonuna kadar | yorsun, Dünyada iki insana bü' beni çok rahat yaşatacak param da | lusun değil mi?, vardır. Fakat senin gibi bir evlâ - Evet. padişaha ve Bahadif dim yok, hibe... İkisi de artık önlerine bakıyor - | — — Eğer izin verirsen ben deı_l dü. na azıcık bir hirmette — bulun? Yakup gözlerinden akan bir kaç | alayım... damlayı silerek Ali Şavkata: İ (Devami :1 Yeni peygamber (5 inci sayfadan devem) Genç kız anlıyamadığı kaddes ruhun gönderdiği adamın | içinde kaçıp kurtulmak İstiy böyle bir talebini büyük bir şeref | desi, bu bakışların Kö” bildi ve derhal kızını vetmeğe rarı p gitmişti. Gözlerini a oldu. tık Josuadan — ayıramıyordu. Genç kadın peygamberle evlen- | mıknalısa tutulmuş gibiydi. di ve şehrin kenarında münzevi bir Ester öğleden sonra bana küçük evde acaip kocasile yaşama mukaddes ruh öyle emretti. ğa başladı. Genç, fakat son derece | — Josua genç kıza cesaret Ve aptal bir uşakları vardı, evin hiz - | için, kendi dinine girmiş olan d metini görüyordu. Grefilâ bu deli- bir kaçının isiflini 897 kanlıyı bilhassa intihap - etmişti. kız o dakika mağlüP © da şeyhine tâbi olarak saçını ve ü sakalını bırakıvermişti. PEYGAMBERİN ANASI Josua işte bu küçük evde toplan- tılar tertip eder ve mürldlerile be- raber yapılan âyinlere riyaset & - derdi, Bir sabah, şehrin sokaklarından birinde giderken, zayıf, sa: Ü- zunca böylü, koyu mavi genç kızla karşılaştı. Bu kız şehrin en güzel kızlarından biriydi. Pey- | gamberin hoşuna gitti. Derhal o - | na da kendi dinini kabul ottirmek fikrini düşündü. Cesaretle yanına | yaklaştı. Meğer zavallı kız Josua - nn adını işitmiş. Sonra, tesadüf bu ya, Moa Hurt'un da çocukluk arkadaşı! Arkadaşının bu adamla acaip bir hayat geçirmekle olduğu- nu öğrenmişti. Onun için hemen bızla yürüyüp sakallı adamdan kurtulmak daha iyi olacağını dü- nmüştü. Fakat peygamber hiç Ge öyle ü yordu, mücidlerini dal i altında bırakan bariton se - bir kar iyor ç| sanki bir. TÜYE ormuş gibi evint ine düşen işİ makine Yen €tti, serbe: | tarif ettiği yere gitmek istiy' Nihayet saat üçe doğru Frafif mund Grefild'in tekkesine V Kapıyı çaldı. Pis kıyafetli bir adam kapıyı açtı: — Buyurunüuz! dedi. g | — O önden, kiz arkadan yü"'dı':: Büyük bir salonu girdiler: S* da daha bir çok kızlar, ortadt ve karısı vardı. Karı kocü h% . bi adat 5 bir len müride geyet ağıt bir .beyanı boşamedi ettiler. ların hepsinin d€ öz behekler inde alanun tabanı kurü anatları ardına, Ki bir kapının arkasında e ilişiyordu. Odanın da geniş bir yatak! (Arkasını yarın 07 — Bama bak E