4-SONTELGR AF — 28 Haziran 1937 Japonya, hiç kimseye sezdirmeden | yavaş yavaş ne işler hazırlıyor ? Muhafazakârların yeni programı_l Sol cenah fırkalarının geçenlerde yapılan intihabatı kazanmış olması sağ cenahı hiç te memnun etmemiştir. Arada şiddetli bir mücadele başlamak üzeredir İngilizler Singaporu alabildiklerine tahkim | ettiler ve yeni vücude getirdiler Bütün Japon mekteplerinde sabahteyin hükümdarın oturduğu saraya doğru yüzler çevrilir ve talebe “rüküa varma, merasimı i—/.üıahan.ı sol cenah tarafı ka- zandı. Her vakit hükümet işlerine karı- fuz eden a8- ki intihabat- kazanamadılar, yahüt da netice nağlübiyetten başka bir şey olmadı. F t buna rağmen askeri fırkalar mücadeleyi bırakmadılar. Hava, deniz ve kara rının artması için Japanya - n giriştiği faaliyetin hiç durma - dan devam etmesine karar veren bu fırkaların karşısında sol cenah | ise milletin bu kadar masrafa da- yanamıyacağımı ileri sürerek ha « riçde hiç bir tehlike mevcut olma-' dığını, onün için komşularla dost geçinmek siyaseti dururken harbe hazırlanmanın doğru olamıyacağını | iddia etmektedir. Japonyadaki siyasi fırkaların en | mühimlerinden birl olan Minsetyo fırkası tarafından verilen kararın son günlerde neşredilmesi biz hâdise teşkil etmiş- ası bundan sonra Japon- k idari 1 ber eski an'ane- | keri karıştır cek bir al linde SI ektedir. Japonya bu fır- kar şu esaslara göre idare dir ı - iğine göre bundan sonra edilmeli - Memleketin siyasi kabiliyet- te olan adami hepsi çalıştı- ade edilme- mayedarlık u- | sulü değişti. raflarını atmak, milli hayatı kuv- | vetlendirmek, 3 — Muhtelif fikir- leri birleştirerek harici si lerek bunun fena «debi Roman No: 40 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz kılıkla yabancı zabita memurları | doldu. De Şevalefle siyasi büro şe- | fi gelenlere gizli birkaç kelime söy- lediler, Memurlar, Mustafanın iki eli- nin iki baş parmağına kilit gibi bir makine geçirdiler, Dışarı çıkardıe lar, Sonta bana geli — Giy diler: z, bizimle geleceksi - — Ben mi? N Zabite benzer Hin sapını omuzuma vi — Söz yok! Haydi! dedi. Ben sendeledim, O andaki kara- mm ir herif Kamçısı- memek için mücadele et- Mekti, öyle bir mücadele ki sonun- da sağ çıkmamış - olayım. Hemen kararımın tetbikma geçtim: — Gitmeyeceğim! gyapar tikamet vermek, 4 — Milli müda- faa u bir iklisad vücude getirmek. Bu nokt! tamamile temek demektir. Fakat Japonyanın bir takım mevaddı iptidaiyeye ih- | tiyacı vardır. Bunları temin etmek inçin ne yapacak? Minsetyo fırka- ü programda bu- na dair de madde vardır. Me « vaddı iptidaiyeyi serbesice bul - maktan bahsedilmekle beraber bu- sının İ sürdü; nun nasıl olacağı söylenmiyor. Ja- ponya muhtaç olduğu mevaddı İp- tidaiyeyi Asyadan mı tedarik ede- cek? Yani yeni bir taktm memle -« ketler elde ederek mal çıkaracak? oralardan mı Bu pek üstü kapalı geçen nokta- dan anlaşılıyor ki Minsetyo fırkası durmak, dinlenmek İstemiyor. Ja- ponyanın beş altı senedenberi gi - ği Asya siyasetine sarılmak e- melindedir. Bundan sonra da Ja- yada artan nüfustan bahsedil - mektedir. Bu nüfusun Japon ada- larında barındırmıyarak dışarı çik- mak mecbüriyetinde olduğu sade- ce işaret ediliyor, Japonlar şimdi- ye kadar hep bu nüfus fazlalığına | yer bulmak mecburiyetinden bah- | setmişlerdir. Hattâ yukarıda işa - | ret edilen beş elti senedir askeri faaliyetlerle girişilen Asya siyaseti- ne bu nüfus fazlalığı en mühim bir sebep — olarak — gözi rilmektedir. Memleket dahilinde işsizlik vardır. Fa nüfusun muhaceret suretile çıkarılması lâzım gelmektedir. Bu noktalara Minsetyo fırkası yalnız Kamçılı âdam, memurlarına bak- tı, onlar üzerime gelirlerken kor - Sajğımın araşındaki tabanca aklıma geldi. Fakat çıkarmağa —meydan kalmadı. Ras Feddan ilerledi, bir şeyler söyledi. Beni biraktılar, | Yalnız şu kadarım tşitebildim: — İstediğiniz zaman size ben ge- larda kimseler kalmamıştı. Mustafayı götürmüşler ve prense - n etrafını kuşatmışlardı. Ras Fed- dan koluma girdi; — Bizi odanıza çıkarayım. Çok heyecan geçirdiniz. Kapıyı içerden kilitleyip biraz istirahat ediniz. Beynim uyuşmuştu. İtaat etmek istedim. Bir adım attım. En son işaretle iktifa ediyor. Maamafih her şey gene açıkca anlaşılmakta- dır. Minsetyo partisl bu saydığımız | noktaları bir program halinde tatbik! için ise Japonyada bütün nüfuz ve | salâhiyeti eline almış bir hükümet tesis etmesi lâzım olduğu kanaati- ni ileri sürmektedir. Görülüyor ki Japonyada yeni intihâbatta sol ce- nâh fırkalarının kazanması Üzeri- ne diğer taraftan Minsetyo gibi muhafazakârlar da faaliyete geçe- rek mukavemet yolunu tutmuşlar- dır. Japon efkârı umümiyesi bu program neşredilince çok alâkadar olmuştur. Japonyanın meşgul - olduğu bir Japon tmparatorunun otomebilinin ön torafı n sinirlerim birden- bire gevşeyiverdi. Kısa bir hün « gürtüden sonra gözlerim karardı. Yere düştüm mü, düşmedim mi? Tuttular mı? Ne oldu? Hiç, hiç bir şey bilmiyorum. * Nasıl yaşadığıma, nasıl nefes al- dığıma ve ayakta — durabildiğime şaşıyorum. Bu felâketler bir çelik külçesinin üstüne dökülseydi par- ça parça olurdu. * Kamarada bunalıyorum. Salon- lar dar geliyor. Yabancı yolcular bana bakıyor- ı ! | | | lar sanıyorum. Üst güverte hoşu- | mMma gidiy rime doldukça rahat - ediyorum, uzun sa- inde yalnız bırakıvor, Düşün- mek ihtiyacında ol diyor. C Yalnızlık, deniz havası, stir: Bana biraz kuvvet oluyor. Bu kuv veti buldukça yakında geçmiş gün- r. Deniz havası ciğerle- | dır. Bazı bü- cre edeceği çok ciddi meseleler Yük devletleri bir takım iş; tiyor. Fakat hâ ri dirmek İs- keresine başlanmamıştır. Rusy le, Çin ile ve İngiltere ile konuşu- lacak işlerin halli şimdiye kadar nasebatı nezaket dairı etmektedir. Fakat Japonya deniz silâhlarının azallıl- Ması meselesinde ayrılmışlır. O - Makta devam hun için İn, | | nların müza « | b de iyi ol- ti eski dostluğunu muhafaza ede- miyor. yanı dikkattir ki bu fer Londrada toplanan İngilix pâratorluğu konferansında Avus « Bahrimuhitikebir n devletler ara ini ileri sür- alılar Japon - larla iyi geçinmeğe çok ehemmiyet vermektedirler. Görülüyor ki bun- dan sonra İngiliz - Japon münase- batı — her Avustralyanın Mmevki, noktai nazarı getirilerek ona göre verilecektir. halde bir cereyan 'Tokyoda bir konfernas aktedile - rek İngiltere, Çi ve Japonyanın Rusya, Amerika larından bu son zamanlarda sık sık bahsedilmiştir. Tokyodan alınan re henüz Japon ma « bir konferansın topla- malâmata hafili böyle nacağından resmi surette haber - dar değildir. İngiliz imparat konferansında Avu rluğu tralya baş kilinin ileri sürdüğü ademi teca - | misakı fikri de henüz devlet « İ bir Birmiş değildir. ler arasında resi safhas müzakere İngilizler Singaporu tahkim et- mekte devam ediyorlar, Geçen haf ta Singaporda sivil tayyarecilik merkezinin açılma merasimi ya « pılmıştır. Bu şayanı dikkat bir hâ- diset Çünkü İngiliz imparator - luğunun — yollarında en mühim bir geçit olan Singapor en yeni mü- dafaa vasıtalarile tahkim 'edilmiş- tir. Şimdi açılma m mi yapılan ivlil tayyarecilik merkezi için ise fedilmiş olan para tum 1,050,000 İngiliz lirasıdır. Burası düny en büyük ve en yoni şekilde mış bir tayyare merkezi demektir leri, o günlerde olanları bitenleri birer birer hatırlıyorum. Hatırlamak, Bu ne berbat şey! İnsan, hayatında pek çok şeyi hatırlamamalıdır. Neys yarar ki hafıza ve hatırayı marifet sanıyor. Acaba insanlar bir gün evvelle- rini hatırlayamasalardı daha mes- ut, hiç olmazsa daha rahat ölebilir- ler miydi? R Şu dakikadaki bana, sorsalar mu- hakkak hafızasızlığın saadet oldu- Bunu söylerim. Neye yarar ki hatirlıyorum. m parça parça olmadan; yataklarından fırlama - ynim eriyip gırtlağımdan aşağı sızmadan; sarsılmadan; tit - | remeden; gebermeden hatırlıyo - rum. Hatt anmadan, elâlemden değil, kendi kenı den utanmadan her şeyi hatırlıyorum, Raş Feddanın beni götürdüğü o- da gözlerimin önünde, Kalın krem çubuklu koyu kırmızı tafta perde- ler. kalın krem gubüklüu kö - gözönüne | Bahrimuhitikebir | ile alâkadar meseleleri konuşma - | pil- HIKAYE — — Bak yine başladı anne! Val -« lahi dayanamıyacağım. Sanki âsa- bımın içinde kağnı yürüyor. — İyi amma a kızım. Herkes us- tası olmaz ya, çalışıyor - öğ için. Sen de böyle az mi kafa şişir- miştin! — Dinleseniz anne, bu Va K le şahesi ilmeden hem iyi az ki.. böyle Her sabah saat komşu evin panjuru arasından mi olur? zi vurdu ü orta odasının kapah boöyle uluyor akanlar boğuyordu. doldurmuş bu piyano sesi Ön sekizini yeni nefis güzlü güzel kız, hasta olacak- bu, Tam tereyağını ncalası Üzerine sürer- k bir piyano sesi başlı - . Hem de Allahın günü hep parça, Vağnerden. Selma komşu evin bahçesine açılan bal- konuna çıktı ve derin derin nefes aları — ÖOh. Dedi. Hiç olmazsa ses bu- raya boğuk ve hafif geliyor. Ne ka- dar sinirime dokunuyor ya! Bahçede önüne beyaz bir fıta bağlı döolaşan genç Kadına büyük bir cesaretle sordu: Kuzum evinizde bu falsolu piyanoyu çalan kim? — Küçük bey, hanımefendi — Yumurcak. Böyle bilmeden piyano çalınır mi hiç! — Ders çalışıyor hanımefendi, — Hocası da var rmı? — Kendi kendine öğreniyor ha- nimefendi Selma sevindi ve haykırdı. — Öyleyse kolay. Söyle kızım büyük hanımefendiye, eğer müsa - ade — ederlerse — rahatsız — edip küçük ve yaramaz yumurcağa bu bir türlü beceremediği parçayt ben mek isterim Ve arkasında gülerek kendisini | dinleyen annesine döndü — Bizim de başımız mi anneciğim? Selma, hafif beyaz - yazlıklarını ve altı lâstik yarım papuçlarını giydi ve sellemüsselâm bahçeyi geçerek kömşu evin açık kapısın- dan girdi Her eşiği atladıkca hay- dinç olur yü kırmizi tafta bir. sedir koltuk, gardrob, tüvalet masası, yataklık hakikf maun, sarı, beyaz. som kılaptan işlemeli yatak örtü- sü Tuvalet masasının yanındaki askıda ipek püsküllü büyük havlu- lar. Yastıklarının altında püskülsüz | yumşak, pike küçük havlular... Ya- taklığın ayak ucunda Sevr yapma- si«Çiçekli bide... Bidenin sıcak ve soğuk suyu duvar aşırı banyonün kazarnımdan birer boru ile geliyor. Bidenin bir metre üstünde, duvar- da, Tâstikli, derece işaretli bir cam kavanoz. Bir kaç küçük, ilâç şişesi, Yerdeki koyu kırmızı, krem gö - bekli İsparta halısının ortasında bir geridon. Üstünde kırmızı, be - yaz, sarı güller. Tavanda, baş ucun- dö ve ayak ucunda kırmizi, krem beyaz, buzlu ampuller, Bir duvarda Afroditin çıplak ve baygın tablosu. Karşı duvarda bir Satirin azgın tablosu. Sedirin önün- de bir teki devrilmiş kırmızı püs - küllü, yüksek ökçeli, sarı atlas ter- likler. Bluzum bir koltukta, etek- Burh Cevsi Yazan : Yumurcağın piyanoda falsoSU ev bu. Tİef hanımefef ndi gelt y et k güzel tefriş odilmiş rastgeldiği izili ufaklı diler, beyefendiler bu kendi piyano hocasına o kadar ıımıbıı ü tiler ki zavallı Selmayı atef * l Nihâyet evin küçük hanım! Om cak elâ gözlü, tatlı sözlü incf Uım bir genç kiz kırk yülık Gest & Selmanın koluna girerek nın çalındığı odaya $ »turdular. Piy”i ; in Üü onu ytf ra Delikanlı döndü v rünce göğsüne kadar kızardı. * rinden fırladı. — Affedersiniz menhus merak beni bağan t€ sizliğe bile sevkediyor. a Selmanın dili tutuldu sanki- en sekiz İt ak sanıyo” banımetendi. Bt rbiyt piyanoyu çalanı haki kuz yaşında bir yumu: du, Dondu kaldı Kâtağfurullah — Necdet PEY Şey.. asıl terbiyesizlik eden brı'ı_"' Tanri misafiri gibi damdan dü rahatsız ettim sizi. Nocdet güldü. K Yok hanimefendi. Evveli ? na Necdet diye değil başkâ hitap ediniz, — İsminiz Necdet | dim? anneleri ne tatlı, ne temi Hangi parçaları çalabiliyo” sunuz? Necdet yine bir pot kırdı: — Yalnız falso, Selma hanım. Ve ogün başi a kadü çalıştılar, Annelerinin ısrarile V' * kalmış, babaları ile de * gevimi meğe ve onu da çok ve tatlı adam bulmuştu. Artık Selmayı tutabilene 1—,'=l9 pi iğim sedirin köşesinden aşağı ru sarkıyor. Bir çorabım şu köş de, öteki çorabım yarganla döğe arasından sarkıyor. Kambinezonumun omuz başld kopmuş ve göğüs tarafı parga P* ça. Başım ağrıyor. Göğsümün tarafı ağtıyor. Kollarım ağrıye Belim ağrıyor. Kasıklarım ağrWü Günlerce aç kalmış katırların d! dik didik ettikleri bir ot yasti benziyorum. Perdenin — aralıgından 8“;3: düz olduğunu anlıyorum. tavandaki, baş ve ayak US rımdaki ampuller yanıyor. beni burada unutmuşlar. Odama hiç kimse girmemit- | nutulmuş kalmışım. Hakları V sı ile mEŞBİ Herkes prensesin yarası ile İT benim odama kim mi girecek? Hadi sen de k© Maviş. Hâlâ mm saflık? SeniN na bir erkek girmiş; ya İt YA ya sekiz, ya bin sekiz yüğ girmiş. Kadın değil, ;rh*. (Dev