K AA m — — Tacı cihan hakikaten boğulmuş muydu ?.. Yoksa; | kurtarılmışmı ydı? işte, o bunu öğrenmek istiyordu Nİ SÜLEYMAN Yazan: Nedim Refik Kızının kurtulmuş olduğunu mutlaka öğrenmek ihtiyac le, konaktan çıktı. Her tarafta Haliçte bir kızın boğulma- sına sebep olan fırtınadan bahsediliyordu geçti bilmiyoruz. Yetiştiler, — bizi kurtardılar. Yal nız Tacı Cihanı bulamadık. Zeynep hanım- la üç kadındı. Tacı Cihan yok. tu. Bizi gene İs. keleye getirdiler, Korktuğumuz, ıslandığımız için iyilikçi bir çok insanlar da bize acıdı ve yardım ettiler. Bir eve götürerek kadın esvabı - verdiler, İşte orada esvap değiştirerek — şu gördüğünüz halde neden sonra bü. raya dönebildik, Kağınların ve Zeynep hanım de dikleri komşunun Sözlerinden çıkan netice bundan iba- retti, Mevsim yazdı. İstanbulun Osmanlı imparatorluğunda bu | arasında Tacı Cihanın bindiği ka- yıktaki iki kürekçi de nereden gel- diğini bilmedikleri birer darbe ile sersemlemişler, Onlar da boğul- maktan zor kurtulmuşlardı. Çarpan kayıktaki kürekçiler ken- dilerine hiç bir kabahat bulmu - yorlardı. Fırtına çıkarken onlar da küreklere sarılmışlar, müşterileri - ni bir an evvel karaya çıkarmak için uğraşmışlardı. Kabahat, di - yorlardı, olsa olsa kadınların bu - lunduğu kayığın kürekçilerinde İ- di. Dikkat etmemişler, kendilerine | bağırıldığı halde kayıklarını idöre | edememişler, önden kaçamamış - | muş, o gün gezmeğe değil, eceline, | lardı. Tahkikatı yapan resmi adam- Hint beyinin zavallı kızı boğul - beraber heskes şu kanaate vard denize çıkmıştı. Ne denirdi? Kaza- 'ya rıza göstermeli, belâya sabırla dayanmalı; diyorlardı. Herkes genç kıza acıdı. Bahadır Sahip dünyada en aci- nacak adam kendi olduğuna hük- metmişti. Herkes buna kaza di kazaya rıza diye Başını sal lene razı olmuş gibi başını önüne | eğdi. Sultan Süleymanın verdiği ko - nakta yapayalnız kaları Bahadır Sa- Sadrdram Başka kazalar da olmüştu. Fa - hibe mevsimde çok tehlikeli bazı gün - | leri olur, böyle şiddetli bir fırtına çıkar ortalığı âltı üst ederek karada ve denizde bir çok kazalara mev - dan verdirdi. Bahadır Sahip deni- d bilmez lerinde her zaman İstanbulda şimdiye kadar sükin bir hayat geçicmiş, tam hareket etmek üzre hazırlan - dığı zaman burada büyük bir « e- lâket, diyemiyordu - sarsıntıya uğ- ramıştı. Fakat Emrivakle karşı ce- saretini, metanetini muhafa ctme- ği ne kadar isterse istesin, korkunç ihtimslleri göz önüne getirmekten kendini alamıyordu. Tacı Cihan ha- kikaten boğulmuş ise?.. Bir ihti - mal vardı: Belki kurtarılmış, baş- ka bir yere nakledilmişti!.. Fakat bu ihtimali teyit eder bir kuvvetli delil bulmak Jâzımdı. Kızının kurtulmuş olduğunu mut-| laka öğrenmek ihtiyacı ile kona - ğından çıktı. Atına binerek uzak - Taştı. İstanbulun vazifedar maka - Matına müracaatla tahkikata gi - rişti. Deniz kazası az zamanda du- yulmuş, az zamanda herkes Haliç- | te bir kadının boğulmasına - evet, ağızlarda hep böyle söyleniyordu » | sebep olan fir du. dan bahsediyor- Usul sayesinde bu işi bu kadar ucu- Za yapacaktır, sırrının başkalari tarafından bilinmesini istememek- tedir. ” Harbiye Nazırı, bu garip mühen- disin istediklerini Nafıa Nazırı de- Tületile yapıyor. Esrarengiz köy kordon sitına alınıyor, Fakat bir tek asker bile orayı arengiz köyde Kabine erkânı zaman zaman es- rarengiz köye gitmek, işlerin ne dereceye kadar ilerilediğini tetkik etmek istiyorlar, Fakat nazırlar kö- ye girdikleri zaman, bütün işçiler tatil etmiştir, hiç birisile temas et- miyorlar. Yalnız, mühendis onları tünelin kazıldığı yere götürüyor ve onlara dağın ortasında siyah bir de- lik gösteriyor. Filhakika tünel açıl- maktadır ve her ziyarette ayni şe- kilde hareket ediyor. Aradan altı sene geçiyor. Niha- yüet tönelin açılma günü tesbit e- diliyor. Esrarengiz mühendis en şık elbiselerini giyiyor. Ona herkes hürmet ediyor, genç kızlar çiçek - Jer veriyor, Kabine erkânı silindir şapkalarile geliyorlar. . Devlet relsi heyecanından göz Şaşları akıtıyor. Hariciye nazırı mühendise nişan takıyor ve tünel açılıyor. Mükemmel ve nefis bir tü- hel. Ertest günü, mühendis ve ame- Teleri, peri masallarında olduğu gi- bi ortadan kayboluyorlar, Mühendisin İşte mühendisin ııı-::."'ı değildi. | | kat böyle insanca zayiat olmamış, yahüt pek te duyulmamıştı. Baha- dır Sahip artık felâketle yü: gelmekte olduğunu anlıyordu. Gay- ri ihtiyrf titredi, Kızını kaybetmiş olmak korkusuna karşı kendisine kuvvet ve cesaret verecek bir fikir hatırına gelmiyordu. Moamafih yarodılışta cesur — - Tanların kuyvet ve metanetleri er- Beç yerine gelir; Gerler. Bahadır Sahip gibi yaradılışta cesur — olan bir adam gok zamtari bu — perişan halde kalamazdı. Durma kdeğil, met retle çalışarak bir hakikate var - | mak lâzım olduğunu düşündü Bü- tün cesaret ve kuvveti yeniden ye- rine gelmişti. O gece bütün kayıkhaneler ba - sıldı. Kayıkçılar arasında tatkika- ta girişildi. Çarpışan — kayıkların kürekçilerinden her şey sıkı sıkıya soruldu. — Denize — düşen ka - dınlar kurtarıldığı zaman bunlar üç kişi idi. Dördüncü kadın, — yani Tacı Cihanın ne olduğunu ise ka - zadan sonra kayıkçılar da bilmi - yorlardı. — Esason kaza esnasında kadınların feryadı, fırtına çıkar - Ken deniz üstünde bulunan diğec kayıklarda bulunanların onlara im- dada yetişmek için — bağırışmalaı Umumi harpte, dermiştik, Maksim etrafında olan bitene dikkat ediyor, gördüklerini hafızasına nakşediyör« du. Bu meyanda, bir gün, Avustur- ya orduları kumandanlı nizine doğru muzafferane (l ken, kıtarar demiryolu yapmağa karar Vermiş- ti. Harp zamanında masraftan ka- çınılmadığı için de, bir tünel açtır. mıştı. Sonra, ordular mağlüp olup çekilince, düşmanlar istifade etme sin diye, tünelin iki tarafı kapatıl- dı, koca imparatorluğun — inkırazı esnasında da, kimse tünelin mev- cudiyetini hatırlamadı Herkes ken: di başının çaresine düşmüştü. Yalnız, Maksim unutma ı Ve gözetelerde bugün o yerlere sahip ©lan devletin bir lnnâ açmayı dü- şündüğünü görünce, hemen müra- aat etmişti. Sanra, işi üzerine alın- ca kendilerine emin olduğu eski ta- nıdıklarından ve yabancı mernle - ketlerden bir sürü adam todarik etti, onlara yapacakları, daha doğ- rusu yapar gibi görünüp yapacak- ları işi anlattı, aldığı paradan bol bol gündelik verdi, çalışıyormuş Bibi yaparak, altı sene rahat rahat oturdular, Açılma gününden — beş Bgün evvel, tünelin muvakkaten ka- panmış iki tarafını açtılar ve sır olup gittiler, Lâkin bu kadar müthiş, 7 eşine rastlanmaz bir dolun: yapmış olmasına rağmen Maksim gene sefalet içinde öldü, r köşede acı acı ağlamak - karşı | |Okuyucularla Baş başa Sabahleyin Gürültü Eden arabalar Yenikapıda oturan bir okuyucu- yazıyor: kapıda Sandıkburnu Giva- rında Yalı mahallesi Kumsai kağında oturuyorum. Burada deniz r n is- kele yapılmıştır. Bu iskeleyi kim mış bilmiyorum. Buradan her kum çıkarılıyor. Fakat, er - enden arabal emiye başlıyor. irültüden — durulmu Bütün ev halkı uyanıyoruz, Şi nız biz değil, bütün mal kıdir. Bur kim mü; kat, her rabaların b yele geçmesine izin vermemiş 0- lacakları dan küm çıkarılmasına e etti, bilmiyoruz. Fa- edenler, a- duğuna göre, bu hususta ların dikkat çekmenizi mühterem gazetenizden rica ede- Tim. nazarını Mahallemizin bir derdi daha var- dır. Bu civar sokaklarında lâmba yoktur. Geceleri karanlıkta kalı - yoruz. Sokakların zifiri karanlık i- | çinde kalması, bir takım münase - betsiz ve sarhoş kimselerin köşe başlarında çirkin, hareketlerine meydan vermiş oluyor. Bu nokta üzerinde de alâkadarların dikkat Rözünü çekmenizi rica ederim.» e | İçinde “e, harfı olm ıyan bir. roman Amerikada Kaliforniyada Altu- Tas isminde küçük bir şebir var - dir. Bu şehirde iki gazete çıkar. Tabü biribirlerine müthiş suretle — Eski İstanbul batakhaneleri: KUMAR.. — Yazan: M. S. ÇAPAN İkinci kısım 18 ü Jan, doktorun pasına karşı on lira de- yince doktor elindeki kâğıtlara bakm3" dan hemen yapıştır”"»: “Elli lira fazla!» « Doktor (K..)) ye pokerin hile - lerini, şusunu busunu yeni yeni gös- terdiğim ve öğrettiğim için, Ööyle pilan işleri hemen imali pek azdı. ürmeğe geldiği bir kart aldı. do pek ustaca ) fark etmesinin «Sıra kâğüt doktor (K.. Jan kart almayıncı leyi kazanmak için: — Pâs! Dedi. «Jan, döktarun pasına karşı: — On lirat Deyince, doktor elindeki kâğıt « Tarı evyelce file ettiğ : Arka- gından hemen yapıştır «— 50 lira fazla! Jan afalladı. Bir saniyo düşün | dükten sonra: «— Gördüm, Ful astan kar çılmaz, fataf kâğıt. izde ya İloş var, yahut blöf yaptınız. İkisinden biri — Doktor (K..) kâğıtları aça » rak cevap verdi: «— İkisinden biri amma, blöf de- ğil, floşt! Doktor bu neticeden bittabi mem- nun oldu. Bana gelince, ben ondan fazla sevindim. Çünkü, tecrübem müuvaffakıyetle sonuç bulmuştu. Jan, kapak yaptığımdan şüphelen- memiş, tabir caizse, sevine sevine paraları vermişti. Bundan şu an - Taşılıyordu ki, başımız zora kal - dıkça ve düştükçe, böyle bir iki iş, bir kaç — Kapak! «Yapmakta, hele yerde büyük potlar bulundukça, hafif tertip kâ- zama! 4 * * 5. Pencereye koştum. Buğulu cari” ö ları ellerimle sildim, gözlerime g pan manzara sonsuz bir be_vıî-hk 4 du. Kaldırımlar karla geçilme? hale gelmişti. Karşı evlerin rıı:i': ç rını câbecâ karlar kaplamıştı. ÂF şamdanberi yanan sobanın netperver rehaveti, bize soğuğu! şiddetini hissettirmemişti. Esasrf heyecan ve helecan ile geçen P” ker saatleri içinde soğuğu anlâ Botları işlemekte -hiç bir mahzur, tan, kendi kendine kalarak göz - yaşlarına serbesi bir cereyan v mekten başka şu anda dünyada hiç başka bir zevk kalmamıştı. ... Tahkikat safhası artık büsbü « Takipt Her iki gazetle, biribirlerini at- latmak için, hiç bir fedakârlıktan çekinmemişlerdir. hayet kendisini bu rekabette mağ- Fakat en ni - Mıya, hissetmiye ihtimal var MW di (Devamı var) p ufak bir: — Korku! Bile yoktu. « Oyun böylece devam edip gi - diyordu. Bunun gibi elime iki fır- || sat daha geçti. İkisinde de istifade | I| tün kapanarak ber şey maziye mi karışmıştı?. Ağızlardd dönen rivayetlerin he- nüz arkası gelmemişti Çarpan ka: yığın kürekçileri her kes tarafın « dan takdir ediliyordu Çünkü bun- lar kazazedeleri kurtarmak — için denize atılarak çok İ kadınları kurta, mişlerdi. Bunla,; dördüncü olarak örtülü bir kadın görmüş olduklarını söylemişlerdi. Fakat diğer arkadaşları bunun far- kınds değillerdi. Dördüncü kadın daha evvel dalmış, kurtulmasına imkân kalmadığı için kurtarılama: mıştı. Herkesin verdiği hüküm böy- le idi işte. Evvelâ herkes merak et- miş, sonra herkes acımış ve niha- yet herkes unutmağa başlamıştı. Bahadır Sahip hâlâ İstanbulda i- di; düşünüyordu: Tacı Cihan Halicin suları içine mi dalmış, Malabar güzeli o kadar | #zak diyarlardan ölmek, feci bir | Surette boğulmak için mi burslara | kadar gelmişti? Fosaritl HİKÂYE Karıcığım rahat Bırak (4 üncü sayfadan devam) mak oldu; odacı ile öğleden evvel sana yolladım. Akşam seni sevin- dirmiş olduğumu düşünerek dön- düm. Beni daha kapıda: — Oh, maşaallah, kirkbir kere ma- şaalah, nasıl oldu da karına ait bir işin üstüne bu kadar ısrarla düş - tün. Aman, eşe dosla haber vere- lim! «Diye karşıladın. Artık, sabrım sonuna erdi, dayanamadım, yüzüne bir tokat attım: Çünkü çok kızmış- tım. Sen açtın ağzını, yumdun gö zünü, söylemedik 1âf bırakmadın Sonunda da: — Ben bu evde durmam, böyle kaba bir herifle oturamam, beraber yaşıyamam, dedin. «Elini tuttum, öptüm, göz yaşla- rını sildim, ve yaptımsa fayda et- | medi. Benim de kafam kızdı; ma- dam ki, senden zaten nefret ediyor. dum, o hâalde gitmek arzularına ni- çih karşı geliyordum: — Defol, cehenneme git! dedim!> | * 'Tam bu sırada, Hikmet Bey bir gürültü ile uyandı, yanında karısı- nin mışi? Mişif uyuduğunu görünce hâyret etti. Az kalsın: — Ne diye yanıma' gelip yattin, lüp addeden gazetenin muharriri Harri Frenç hasmını karar vermiştir. Harri bir tabanca tedarik ede « rek, rakip gözetenin idörehanesi- ne gitmiş ve bu gazetenin sahibine doğru beş &l silâh boşalimıştır. Son derece a surette yaralanan ga- öldürmiye zeteci, bir taraftan yaraları sarı « lirken, diğer taraftan da kâğıdı, ka- lemi ele almış ve nasıl öldürüldü - ğünü yazmıştır. Bu yazı hemen gazeteye yetiş - tirilmiş ve nerde ise ölmek üzere olan muharrir, basılmış gazetede kendi yazısını okuduktan sonra can Fakat o gün gazelesi lesna bir satış yapmın vermiştir. de mü eee ereeman a er aa ae a İtizar Yazımızın çokluğundan dolayı (X 13) ün esrarı tefrikamız bugün konamamıştır. Özür dileriz. (Deveoma varg ZM S A İngilizler Iplwiıki-ı rinin hakkından gelebilecekler mi? (3 inct sayfadan devam ) nun orta ve cenup kısmını - toşkil eden Voziristandaki kabileler, İpi fakiri adı verilen bir ihtilâleinin re- isliği altında ayaklanmış ve İngi- lizler için yeni bir gaile çıkarmış bulunuyorla Her ne kadar bu âsilerin elinde hükümetin bütün modern harb va. sıtalar karşısında kullanmak üzere alelâde tüfeklerden başka silâh bu: Junmamakta ise de tuttukları ara- zinin sarplığı ve çetinliği bunlara karşı hareketi — güçleştirmektedir. Son ajans haberleri İpi Fakirinin öteki kabileleri de ayaklandırmak için beyanname neşrettiğini haber veriyor. Eğer bunlar da bu davete icabet edecek olurlarsa o zaman va. ziyet biraz daha müşkülleşebili. ben seni koğmadım mı? Ne de yüz- süz şeysin! Diyecekti. Fakat, bir türlü halle- demiyordu, Acaba gördükleri mi sahihdi, yoksa Zehraya bir şey mi çlmuştu? Karısını kollarından tu- tarak sarstı. Zehra birden uyandı. Uyku sersemliğile: Ayol, sen deli misin? Ne diye beni uyandırıyorsun, ne var ki? di ye Hikmete çıkıştı. ederek, doktora: — Kapak! Yaptım İki işten de — Seksen lira! Kadar bir para kazandık. —İki hareket ve kapak işinde de zarar gören, paraları kaybeden evvelki Kİbi, yene Tan oldu. satte kimdi bu gelen? Merakla bi- ribirimizin yüzüne bakarken, cv sahibi dedi ki: — Kiracılardan biri olacak.. «Doktor sordu: — Sizin evde kiracılar da var mı? — Kız var. Barda çalışırlar, saat beşi geçti, zannederim ki onlardır. — Onlar da oynar mı? — Haftada bir işe gitmezler, o gece oynarlar. Fakat küçük mik- yasta... . Doktorla Elpiniki konuşurlar - ken, oda kapısı vuruldu. İçeri bir kadın girdi Süzgün gözlü, bakış- larının içinde binbir ihtirasın e- levleri tutuşan bir kadın... «Göz'erinin süzgünlüğü, akşam- gdanberi, barda yaptığı konsümas- yanların tesirinden ileri geldiği ne kadar belli idi. gunlüğü insana, zevk ve heves ta- şan bir rüyanın beşiğinde salla - | niyormuş hissini veriyordu. bi tanıttı: am, matmazel Kalyopi! lâmlaştık. Hepimize birden: — Bon şans! Diyerek bir köşeye oturdu. U - zaktan alâkalı bir gözle, oyunun seyrini takip ediyor, açılan kâ ğıtlara bakıyordu. Hele rankon! bir kâğıt çıktıkça, bir çocuk saffe- tile iki ellerini biribirine vurarak seviniyor, sonra mağmum bir şes- le: — Ben, oynadığım zaman. diyor, hiç böyle kazandıran kâğıtlar çı- karamıyorum. Hep kaybediyorum. «Seans bittiği zaman sordu: «— Bir seans daha yapmıyacak. misiniz? Ben hemen cevap verdim: — Maalesef... Beş sexns oyna « dık, Artık sabah da yaklaşıyor. Bi- raz da uyku uyuyalım! Gülerek cevap verdi: — Dışarısı kıyamet gibi, bu ha- vada nereye gideceksiniz? Kar diz boyunu buldu. Doktor (K.): — Sahi mi matmazel? — İnanmazsanız, pencereden bir bakın, - «Beşinci seansın turlarına baş - | larken, sokak kapısı çalındı. - Bü | Yürürken, kalça- | larının ahengi * göğsünün ol- | Hediye veriyoruz| Müsabakamızdâ kazananları aylf 25 inde ilân edeceğiz «Bayanı tanıyor musunut? isimli fotoğraf müsabakamıif | | kuponları gönderme mi bitti. 4 «Müsabaka tertip mnıll:; gönderilen kuponları tasnif mektedir. Bu ayın yirmil kazananların listesini ne; Biz. Kazananlar 29 Mayıs :ü“a.; den sonra her gün öğleden SOPf hediyelerini alabilirler. VERECEĞİMİZ m:ı'mı'î!ıııı ŞUNLARDIR: ; 1007 Birinciye radyo makinesi ( liralık), ikinciye radyo t si (15 liralık) üçüncü ve dÖf düncüye smarlama kostüm Ü Liralık), beşinci ve altıncıya V ka (10 liralık), sekizinci, d9 zuncu ve onuncuya ayi (8 liralık), on bir ve on İKi ye salon santi (6,5 liralık), Ö üç ve on dört ve on beşitti ipek çorap (2 Niralık). İ PDİĞER — HEDİYELERİMİ | ŞUNLARDIR: 10 kişiye (ipekli meni kişiye( kolonya), 10 kişiye 10 kişiye (pudra), 10 (krem), 30 kişiye (kitap)» (dolmakalem), (büyük mürekkep), (küçük mürekkep), | (not defteri), 25 kişiye ( kalem;, 15 kişiye (sulu bOYA inel” din, 30 ( yj kişiy€ 15 Kİ kîâg 5 kişİ ş gişiyt yt <0 bakada ncşret!il"“"’du bayanın isimleri sıra numaf şöyledir: 1-- Ceti “ Gerbe, 1 Ondra, 3 - Marlen Ditrih an Cravford, 5 - Rachelle C. son, 6 - Ginger Roger, 7 * Zotü ha Tevfik, 8 - Şevkiye, 9 2D Dalmas, 10 - Joan Perry: İt Si nielle Darricux, 12 - Cahidö, p Olivia de Havilland, 14 - "i pas son, 15 - Ann Loring, 16 - “ggor Sten, 17 - Stetfi Duno, 18 / 59. det Colber, 19 - Bebe DaRİN ge Gloriya Syvanson, 21 * gg Orberan, 22 - Bette Mari Glori, 24 - Joan 25- Jessie Martthevvs, salind Rosseli, 27 - gn be, 28 - Marta Egertii 39 7 gi ma Schearer, 30 - Si 5 mone; 5