4—SONTELGRAF — 13 Mart 1937 Almanya Silâh Parasını İgiden igiye motörleştirilmiş olan Alman ordusunun son manevralarında alınmiş bir retim (1931 yılında Alman bankalarının düşlüğü felâketin sebeplerini tel - kik eden bir kitabı ile şöhret alan Hans Prlester bu dela da — Nüzl hükümetinin “Askeri Ekanomi,, si hakkında bir kitap yazmıştır. Bu kilaplta — Almanyanın iktısadi düarumu tetkik edilirken, dikkate değer bazı malümat da verilmekte- dir. ğ Bu malümatı -iktibas ediyoruz:) Buhran senesinin sonunda, Alman demir fahrikaları imâl kabiliyetle- rinin yüzde otuzu nisbetinde iş ya Pabiliyorlardı. Hattâ bu fabrikalar- dan bir kısmının sökülmesini isti « iyenler bile öldu, Fakat Hitler ik « tidar mevkiüne geçtikten sonra si » parişler başladı, fabrikalar da selâ: ştu. ü istenen fabrikalar birer birer faaliyete geçtiler. Yüksek fı « mağa başladı. 1933 te yal- nız altı yüksek fırın faaliyet halin- de idi. 1934 te bunl. mi beşe, 10935 senesinde otuz beşe gıktı. 1937 de ise, 116 yüksek fırin işlemeğe başladı. 1996 yılının ilk altı ayında Al - manya 9,300,000 ton çelik imâl etti. Halbuki 1932 şenesinin on iki ayı içinde Almanyanın — çolik imalâtı 5,700,000 tonu geçmen rınlar yan mikdarı yiz- Diğer taraftan silâh imalâ&tı için bakıra, kurşuna, nikele ihtiyacı varı ve kalaya Bu madenlerin çoğu ığı Almal mevrut oh üyan'a Türk p pek tabil olarak hariçten ithal et. mek icap ediyordu. 1982 senesinde Almanya — 36,000 ton, 1935 senesinde 66,000, 1936 da ise 82,000 ton bakır ithal etti. Ni- kel ithalâtı ise calibi dikkat bir şe « kilde artmıştır. 1932 senesine naza- ran, yüzde altı yüz fazlalık vardır. Bütün bu madenleri silâha kalbet. mek için makineyi de yolâ koymak icap ediyordu. Bu suretle Alman de- mir sanaylinde görülmemiş ve işi « | tilmemiş bir faaliyet başladı. Fakat | modern bir ordu motörsüz hiç bir i- şe yaramaz. Bunun için de adetleri her gün biraz daha artmakta olan atomobil, tankları vücude - getirildi, Diğer taraftan Almanya maddelerini de çoğaltıyor, Mazot, essans, madenler, sun'i kauçuk ve- — olisinin hakiki hatıraları: 10 Harp divanı, idamıma karar vere- bunu rüyamda görüyordum cekti — Bu BZ mı imiş?. Tavrı hareketi benimle alay ettiğini gösteriyordu. Kabaha - tim olmadığı halde bana isnat edilmek istenilen şu suçtan do- layı içerlemiştim. Sert sert ce- vap verdim: — Bu polis efendi, habersiz olduğunu evvelce de söylemiş - tir. Tercümanın söyledikleri pek kulağına girmedi. Gözlerini üç ) beş saniye daha duvara diktik - ten sonra elini, güya farkına var- dığı parmaklıklara attı. Ve de - mirler birer iğreti parça halin- de teker teker alındı. n polis efendi de har- | Gideceği sıra üzerimden ay - rılan gözlerinde yine bir istihza vardı. Başımı bir ikinci ve bel - ki-daha belâlı bir derde sokma - mak kasdile susmağı tercih et- tim. Aleksandra fırlattığı sert bakışlarda çok mana vardı. Ni « tekim, tek ifadesi alman Rus zabiti on beş gün müddetle tek odada hapsedilmek cezasına uğ- radı. Pencerede örülüp duvara çevrilmek suretile ortadan kal- dırıldı. Anladık ki, bu iş, Lâzar adın- | daki beyaz Rus tarafından an - laşılarak açığa vurulmuş. . Aleksandr, on beş günü biti- iptidat | Kaynaklar yavaş —— Nereden Buluyor? yavaş - kurumağa | vergileri arttırmağa mecbur kalâcak Şu dakikada Almanyada işleme- yen hiç bir demir ve çelik fabrikası kalmamış gibidir saire gibi maddeleri mütemadiyen yığı Halkın iaşesi için maktadır. zats'ler, yani yiyecek yerine kaim olacak maddeler de çoğalmakta ve üumum! harp içinde halkın katlandı- lâza Alman » ya müthiş bir stok politikası takip ediyor. Bi tahsis edilmiştir. İşsizlerin mikdarı in Alman ekonomisi orduya son derece azalmıştır. Fakat bu vaziyetin paraya ihtiyaç gösterdiğini söyleme- ğe lüzum yoktur. Eğer Alman ha - zinesi dolu olsaydı, eğer piyasa az faizle hükümete para ikraz etseydi, eğer döviz vaziyeti müsalt olsaydı, Aithal edilen iptidat maddeleri öde - mek müşkilâtı olmasaydı, Almanya, giriştiği teslihat işindeki gayretine daha büyük bir hız vermiş olacak! Gerçi Almanyada sanaylin mı zam bir imâl kabiliyeti vardır. Mil- yonlarca kişilik muazzam bir ördu- sermayeye, e yu techiz ve laşe edebilmek için çok dikkatle plânlar hazırlamıştır. AL man hükümeti para ve sanayi kay- Baklarını istediği gibi tanzim ve kon- trol etmektedir. Fakat para nereden geliyor?, Al- manyada bu âzim masrafları kar- şılıyabilmek için kim para veriyor? | — Bu suallere cevap vermek müş - | kül değildir. Hükümet Alman eko - nomisinin baş müşterisi gıfatile si - | rip yanımıza döndükten - başka | dışarıdaki adamları tafafından işi görülerek serbest - bırakıldı. l Hacı Hüseyin ve Salih Elendi - ler divanı harba gönderildi. Şa- ’ kir ağa sıra bekliyor. Ve dolup boşalan koğuşun i en eski mevkuflarından birisi | de ben oldum. Herkesin işi va - | ziyetine göre yoluna konulup haklarında veya kölü bir ne- tice alınabilmekte olmasına rağ- men bana «kim ve necisin?» di- yen olmadı, hiç... O gün gelen babam, müdiri - yete tekrar gittiğini ve muhake- memin bir an evvel görülmesi için delâletleri ricasında bulun- yapılan Er » | | pötişlerini tediye etmeğe mecbur - | dür. Almanya evveİâ Emisyan banka- | Sını halkın “Finans yerine tah- ma programmnı tahak- k için lâzım olan arları tedarik etmeğe muvaflak | olmaktadır. Doktor Şht, halkın kendi kabiliyetine karşı olan budutsuz i- | mali | timadına güvenerek, gimdiye kadar Hitler Almanyasına muvalfa | yardım edebilmiştir. Almanya bütün | siparişlerini “Husust Tret,, lerle te- diye etmektedir. Bu “Tret,, Rayhşbangın diğer ticari Tretler gibi iskonto ettiği bu Tretin haricen öte- kinden farkı yoktur. Bu sebepten halk arasında bir Enfilâsyon intı « bar bırakmaktadır. | Fakat bu sun'i? usulün tatbikına uzun müdet devam edilemez, Bun » in dan sonra yeni Finansman çareleri aramak lâzım gelecektir. Tasarruf sandıklarından, sigorta şirketlerin- işilmesi akla ge- tleri hedef tu « den islikrazlara lebilir. Yahut şirke tan vergiler artırılabilir. | Şimdi bazı | ecnebilere bazı imtiyazlar verilme- sini istiyenler vardır. Gerçi Al - manyanın iktısadi iflâsından bah « setmek şimdilik mevsimsizdir. Çün- YAlman, mahafilinde kü varidat kaynakları henüz tama- mile kurumamıştır. Fakat yakında dediğimiz çarelere baş vurmak mec- buriyeti hasıl olacaktır. b HIKÂYE Yazan ; Reşat Feyzi Komşu ve arkadaş.. , Yeni faşındığımız apartıman çok hoşuma gidiyordu. Çünkü, komşu « larımız arasında ne güzel şeyler var- dı. Yanımızdaki apartımanda Bayan Hicranla, akşamları, balkondan göz, kaş İşareti derken, mercimeği fırı- | na vermiştik. - Bizim üstümüzdeki katta oturan komisyoncu Bay Levinin bir bal « dızı vardı ki sormayın., Allah büy- le baldızı cümle dostlar başına ver- sin. Ben,, artık, dışarıda gezmekten, | eğlenmekten vaz geçmiştim. Ak « şam, yazıhaneden çıkınca, soluğu ev- memnundu. Çünkü, onun bir çok eski mektep arkadaşları da bize komşu idi, Karımm canı sıkılmıyor- du. Gündüz gece, beraber düşüp kalkıyorlar, çay içiyorlar, poker oy- nıyorlardı. Aradan bir ikl ay geçti. Karımın arkadaşlarile, artık ben de sıkı fıkı dost olmuştum. Hele içlerinde bir Meziyet vardı ki, aklımı başımdan almıştı. Bu ha- rikulâde güzel ve gönç kadına öyle | bir tutulmuştum ki, sormayın.. Ba- yan Meziyet, kocası doktor Ahmet Abdiden bir sene evvel ayrılmış, ol- gun bir dul kadında Onun şen bir gü- küşü, kahkaha atışı vardı. Göğsü titreterek, gözlerini süzerek ban: — İşte böüyle Halis Beyfendi, yişi vardı.. İçimde bir noktanın git- ikçoe düğümlendiğini, dığım his- sediyordum, Fettan bir kadındı Ba- yan Meziyet... Bakışlarımım bütün masmı anlıyordu. Ve açıktan o - ha bir şey söyliyemediğim için, beni daha çok çileden çıkartacak hare- ketlerini tekrarlıyor, benimle imalı şakalar yapıyordu. Karımın çok eski bir mektep ar- kadaşı olduğunu hatırlamak benim için acı idi. Meziyet, toy, kaba bir kadın değildi. Teklifi reddetse bile, her halde karıma söylemez, bir re- zalete meydan vermeden, kat'i bir Tisanla, böyle bir hayal peşinde koş- manın dürüst bir hareket olamıya- cağını ifade ederdi. Ben böyle dü « şünüyordum. Fakat, gün geçtikçe de, bana karşı olan alâkası ve sami- Miyeti artıyordu. Bana artı — Halis, diye, hitap ediyordu. Hep beraber sinemaya, çaya gitti- ğimiz zaman, yanımdan ayrılmıyor, sıcak neleslerini, bir lâstik top gibi gergin vücudunu bana daha çok yaklaştırmak için vesileler arıyor - du. Kararımı verdikten sonra, iki gün geçmişti. Bir akşamdı. Eve geliyor- | dum. Ben tramvayla Harbiyeden * geçerken, Meziyeti, yalnız, Pangale tıya doğru giderken gördüm. He - men tramvaydan atladım. Nefes ne- fese yanına gittim. Beni görünce, | çapkın kahkahalarından birini attı: — Ne arıyorsun burada, dedi... E- ve mi?. — Evet, eve gidiyordum. seni gör« düm, tramvaydan atladım. — Ne var?.. Hayırdır inşallah?.. — Sana söyliyeceğim mühim bir şey var, Meziyet... Meziyet ikl elimi birden tutmuş- tu. Güözlerimin içine baktı. Bana da- ha çok yaklaşmıştı. Dudakları, iş « tiha ile kıvrıldı: — Bana, müthiş, tutuldun sen, Wa- — Fakat, ben de alâkasız deği « lim... Beni düşündürmeğe başladın... Ne söyliyeceğimi şaşırmıştım, Hay- (D t 6 ncı sayfada) Güyanda Cayenne şehrinde duğunu söyledi. Çok nevmit - tim. Altı aydır aranmayan bir adamın yine de hatırlanımıyaca- cağı kanaatinde idim. Ne yapa- yım ki, benden çok daha fazla teessür duyduğu muhakkak o - lan babamı sıkmamak için te - sellide bulunur, geç te olsa tah- liye olunacağımı söylerdim. O, oğlu hakkında söylenilen her tat- h sözden bir teselli hissesi çı - | kardığı için benim de ümitleri - lmin eksilmemiş bulunduğunu Si KİNDi Bdi eee S ĞĞ banka önündeki âbide.. gördükçe sevinir, evine dönerdi. * Altıncı ayın sonlarına doğru idi. Yanıma gelen bir Fransız jandarması, eşyalarımı topla - maklığımı ve Bakırköyündeki yüksek harp divanma götürü - leceğimi söyledi. Çok memnun olmuştum. Aylardanberi intizar etmekte bulunduğum şu haber, kararları mutlak bir mahkeme huzuruna çıkarılacağıma — dair olduğu halde beraet etmiş ka - |- —— dar sevindim, Hapsedildiğim şu dört duvar arasında ne buhran ve iç sıkıntıları içerisinde geçir- diğim yarım yıl beni o hale ge - tirmişti ki, bir cezaya çarptırı - lacak ta olsam o saatin bir an evvel gelmesini istiyordum. Maamafih, neticenin lehimde tecelli edeceğine adeta inanmış- tım. Hâkimler heyeti, altı aylık mevkufiyetimi kâfi görerek bı * rakılmama karar verecek sa - nıyordum, Koğuştakilerle — vedalaşarak ikisi Fransız, diğerleri — İtalyan dört silâhlı jandarmanın önü si- ra tevkilhaneden çıktık. Yolda; herkesin gözü bende idi, Kum- kapı istasyonuna varıncaya kü * dar ne çektim, bilmezsiniz. Mest © leki icabı daima suçlu taşımış bir zabıta memurunun dört süm © gülü önünde caddeden geçişi, ağır bir tecellidir. Atladığımız trenden Bakır © köyünde indik. Kumkapıda ol * duğu gibi, halkın nazarları al * tında ezile, büzüle harp divatif