—— Eski İstanbul batakhaneleri: komila KUMAR.. Günün adamları Makedonya komita- cıları arasında 13 yıl kim ebedi ayrılık saniyeleri gelmişti. Çünkü, dehşet saçan çan sesine, boğuk bir uğultu karışıyor, kâ- buslar çömüş gibi toz dumana boğulmuş sokaklarda, saklan - mağa koşan son Türklerin ayak sesleri — işitiliyordu.. — Horra... Horra uğultuları her dakika da- ha fazlalaşıyor, mahallelerin ü- zerinden kırlara doğru bir inil- ti halinde yayılıyordu. Komita- cılar bağırıyor, coşuyorlardı. kuduran çetelerin kanı üzerime muhakkak - sıçrayacak ve Bulgar hükümetini dinleme- yen, kanunları çiğneyip geçen, tahkik heyetine, — mutasarrıfa, polise ehemmiyet vermiyen ko- mitacılar, voyvodalarının piri aşkına beni elbet yok edecek - lerdi.. Bu, onların kan içmeleri namına, bir haysiyet ve onür meselesi olmuştu. Binaenaleyh, geriye değil, ileriye, meçhulâta doğru gidip kayıplara karışmak- tan başka çarem yoktu.. Zifiri karanlık, ovalara, tarlalara, va- dilere çökmüştü, ayağa kalktım, etrafımı yokladıktan sonra, tar- lalıklar içinden Şumnuya doğ - ru yola düzüldüm . Küçüklü - ğümde bu yerlerden bir çok ke- reler geçmiş, buralardan geçen 'derelerde yıkanmış, — koşmuş, çiçekler koparmıştım.. Bulga - ristanın çetesiz, komitasız de - virlerinde, babalarımız, Bulgar komşularımızla bu kırlardan eçen su kenarlarına gelirler, pa- zar günleri güveçler yerler, ga- raplar — içerlerdi... Deliorman Türkleri Harbı Umumt nihaye- tine kadar çok rahat ve müref- feh bir hayat sürmüşlerdi. Fa - kat, Silistre, Totrekan, Pazar « cık taraflarından ve Romanya * topraklrından hududu geçerek | Bulgaristana firar “eden Dob- | rucalı komitalar, Deliormanda | yaşayan Türke de, Bulgara da illâllah dedirtmişlerdir. Bu çeteler, Romanyada bey- gir çalmış, hırsızlık etmiş, adam öldürmüş kanlı katillerdiler. Romarnya topraklarında dikiş tutturamayınca Deliormana gel- mişler ve büralarda mazlum ve mağdurmuş gibi bir vaziyet a- larak Romanya hükümeti aley- | hine silâhlanmağa başlamışlar- dı. Millet farkı gözetmeksizin, Bulgaristandaki yahat ve hu - zuru kaçıranlar hep bunlardır, Bunlar, para için, Türkü oldu- ğu gibi Bulgarı da hançerle « mekten çekinmemişlerdir. bu çeteler, Türkü Bulgarın, Bulgarı Türkün dostluğundan ayırarak düşman etmeğe çalış - mışlardır.. Muvaffak olmuşlar mıdır? Kismen ve müvakkaten belki, fakat, bugünkü Köse İva- | nof hükümeti, yukarılarda da söylediğimiz gibi çeteleri ve çe- teciliği imha ettiği için, o eski (baba dostluğu) tekrar teessüs etmeğe başlamış ve Bulgar ga - zeteleri, Bulgarların Türk 1ır - ;d"mdın âuklanm ve bugünkiı kelimeleri buhmdup;ukııâo müf - 3'"" yazmağa başlamışlar - Köse İyanot hükümeti haki- kt ve ciddi siyaseti ile, Bulgaris- | | (Yambolu kasabasında Türk gençleri tarafınıdan teşkil edilen mu«e #iki ve kültür (Taran) cemiyeti azaları.. (7rakya) komitası bu cemiyeti dağıtmıştır. Gençlerin ekserliri ana . yurda iltica etmek mecburiyetinde kalmışlardır.| .olmaları ve dost kalmaları bir lişmalarını azim İpliye bıraktırıyordu. Do Yazan: M.Necmeddin Deliorman Sofyadıki (Dellermaa) gözstesi başmuharriri tanda yaşayan bir milyon Türk kardeşlerimizi memnun etmekte dir. Şimdi orada eskisi gibi, asıp keserler, mala, mülke, namusa tecavüzler olduğu işitilmeme - ğe başlanmıştır. Köse İvano - fun güttüğü dostça ve mertçe bu siyaset sonuna kadar devam edeck olursa, 500 şu kadar se - nedenberi birlikte yaşamış, ve bir havayı teneffüs ederek boyu posu, rengi, biçimi birbirinden ayrılmayan ve tam (Volga) neh- ri kenarından gelme eski Tu - ranlı bir tipini yaşatan ve ya - şatacak olan bu insanlar çok bahtiyar olacaklardır. İnsanlı - ğim, vicdanın ve menfaatlerin ve hatta kan ve ırkm icabı ola- rak Bulgarlarla Türklerin dost mecburiyettir. Solyada —bu dostluğu tarsin etmek maksadile kurulan bir ce. miyet vardı. Fakat, çetelerin zule mü, her günkü hakaret ve teca- wüzleri karşısında cemiyet bir iş göremiyordu. (Trakya) (Makedonya) ve (Dob« ruca) komiteleri bu cemiyetla ça- Prolesör, Pelku Ustuyanof, Traşe ko Pepol, — doktor Karacof gibi Türklerle döst olmağı isteyen birçok zevat vardı ki, tamimi bü- tün arzularına rağınen, bu şahsiyet- lerin gayretleri berhava olup gidi. yordu. Bütün faafyet, Sofyadal ticaret kamarasında yılda bir, iki | defa yapılan toplantılara münha. sır kalıyordu. Razgrat hüdisesi iİse, bütün emelleri kırmıştı. (Devamı var) VÜN nnn irmsi eee Hras eee t | Okuyucularla | Başbaşa Çok çalışan Memurlar Fatihte oturan Salim Şakir im- zalı bir okuyucumuz yazıyor: *“Sinema, tiyatro ve emsali gibl yerlerde kontrol vazifesini gören hir çok maliye memurları vardır. Bu memurlar, vazileleri icabı, tatil, bay- ram günleri de çalışırlar, Hattâ o zamanlar, daha çok yorulurlar. Bu memurlar, geceleri de - çalışırlar. Geç vakte kadar, bir çok hesaplarla uğraşırlar. Fakat, bu kadar feda - kârana çalışan ve çok iş gören hu memurların maaşları çok azdır. Bun- lara gece yevmiyesi veya fevkalâde mesal fasıllarından bir mikdar zem yapmak acaba mümkün değil ml - dir?. Herkes istirahat ederken, eğ- lenirken çalışan bu memurları mad- di cihetten düşünmek her halde çok yerinde olur. Böyle bir hareket, iş- lerin daha iyi gitmesine de yardım eder. Bu meseleyi alâkadarların dik - kat gözüne koymanızı rica ederim.,, SON TELGRAF — Bu çkuyucu- muzun mektubunu makul bulduk. Alâkadarların nazarı dikkatine ar » zederiz. | bimdeki mektubün sahibini bul - Lehistanda milii birlik ı. cephesini idare ediyor ? — Asker, mebus, gazeteci ve ma- İ liyeci bir zat: Adam Yok Lehistanda mütevelfa Mare- | şal Pilsudskinin halefi mareşal Smigli Ridz'in — «Milli Birlik cephesi» adı altında yeni bir si- yasi grup teşkil ettiği malüm- dur. Bu grup Leh milletini or - dunun etrafında toplamak mak- sadını takip etmektedir. Mare- şal Smigli Ridz'den maada bu grupun lideri miralay Kok'tur. Günün adamlarından olması itibarile biz de miralay Kok hakkında bazı malümat veriyo- ruz: Miralay Adam Kok 1791 de Suvalkide doğmuştur. Orada Rus kolejini takip ediyordu. Ta- lebe grevlerinin en nihayet mu- vaffak olması üzerine Kok bir | Leh mektebine geçmiş ve orta tahsilini bir Leh mektebinde bi- | tirmiştir. Kok daha o sıralarda İstik - Iâl mücadelesi teşkilâtı ile uğ - | raşıyordu. O tarihten, yani 1909 danberi Vitold ismile tanınma- | ğa başlamıştı. 1912 sonlarına doğru ikinci mülâzim oldu. ÇA vücude getirdi. Bu birlik Rus cephesi gerisinde - çalışıyöordu. Varşovada Rus işgalinin deva- mı müddetince, yani 1913 mayı- sının nihayetine kadar Kok Var- şova muntakast kudandanlığı vazifesini ifa etti. Müstakbel Leh ordusunun çekirdeği O tarihte karışık ve son dere- ce tehlikeli yollardan geçerek Finlandiya vardı ve Pilsuds - l kinin kıt'asına iltihak etti. Ken- disini Lublin mıntakasının as - keri teşkilâtını tanzime memur ettiler. Fakat Avusturya - polisi Balodaki (* üncü sayfadanDevamı) muştum. Ve anlamıştım ki, zavallı, henüz cüzdanını düşürdüğünden ha- bersiz.. bir dakika sonra, ayrıldılar.. kadın salona doğru yürüdü. Erkek orada kaldı.. Bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Halinden kadına (ev - kalâde vurgun olduğunu anlıyor « dum. Birden aklıma bir fikir gelaişti. bu güzel kadının aldatılmak üzere bulunan kocasını tanımak... Süratle salona girdim. Kadımı görmüştüm. Henüz masasına oturuyordu. Ayni masada bir tek adam vardı.. Bu, yaşlı, saçlarına ak düşmüş, fakat ha- linden zengin olduğu belli, fraklı bir kalantordu. Kadın o kadar — carip, genç ve oynak bir şeydi ki, doğrusu, adamcağıza hiç yakışmıyordu. Gidip masama olurdum. — Onları gözlüyordum. Biraz sonra, göbekli, kalın enseli bir adam o müsanın ba- | şında birden peyda oldu. Kadının | kocası ayağa kalkarak yer gösler - mişti. Şişelerin masanın üslünü dol- | durması gecikmedi. Kocayı sarhoş | edecek adam, her halde bu idi.. İ İçmeğe başladılar.. genç kadm, | yan gözle, kocasına bakıyor, yerin - de duramıyan bir istical ile, gülüm- | semeğe, onların neşesine iştürak et - | ,meğe çalışıyor, öyle görünüyordu. —| Ben böyle bunları düşünürken, | bir garson masama yaklaştı: | — Sizi telefondan istiyorlar, de - | â | Kalktım, gittim... baktam, benim hizmetçi.. şunları söylüyar: | başında cepheye | ederim, bana Kıymayınız.. - kocasına | nin tazyikından kurtulamadığı için, tekrar muhariplere iltihak etti ve cephede bir bölüğe ku - mandan tayin edildi. Stohad mu- harebesinde ağır surette yara - Tandı. Kok'u bilâhare Almanlar hap- settiler ve 1918 e kadar mahpüs kaldı. Mahpuslar salıverildik - | ten sonra Leh asker! teşkilâtı - nın reisi olan, o tarihte miralay Rtdz Smigli tarafından Varşo- vada Leh askert teşkilâtı ku - mandanlığına tayin edi Miralay Kok bu müşkül va - ziyette epey uğraştı. Pilsuds » | kinin Magdeburgdan — avdet et- tiği gün Leh askeri teşkilâtını seferber etti ve işgal edilen ara- zideki Almanların elinden si » Tâhlarımı aldı. Miralay Kok Leh ordusu er- kânı harbiyesinde her biri di - ğerinden mühim muhtelif hiz - metler ifa etmiştir. 1920 de Var- | şovaya tevcih edilen Bolşevik taarruzu esnasında gönüllüler « den mürekkep bir piyade fır - kası teşkil ederek, bu fırkanın gitti. Bu ku - | mandalığa — taylı edilmesi, mareşal Pilsodskinin kendisine gösterdiği itimadın büyük bir | delili idi. Muharebenin mukad- deratı üzerine tesirli bir mahiyet alan Niyemen muharebesinde | cür'etkârane bir manevra ile Grodna'yu aldı. Muharebe bittikten — sonra, Harbiye nezaretinde Kok'a mü- bim vazifeler tevdi edilmişti. | 1926 -1927 senelerinde Lem - bergde ordu erkânı harbiye re- * isi oldu. 1929 da Sejmden me -« bus intihap edildi. Mahalli me- buslardan mürekkep bir gru - pun reisliğini ele aldı. 1929 da Glos Pravdi gazetesi baş muhar- | rirliğini yaptı, bilâhare Gaze - ta Polskayı tesis etti. 1930 da Maliye nezareti müsteşarlığına tayin olundu ve o Lehistan cumhuriyeti maliye - sini ve Lehistan bankası hükü- met komiserliğini idare elmek- tedir. 1935 te 43 üncü mıntakadan, yani Suvalkiden mebus intihap edildi, ayni zamanda da maliye müsteşarlığını ifa ediyordu. 1936 da mareşal Ridz Smigli tarafından Leh lejiyonerleri ce- miyeti baş kumandanlığına ta- yin olundu. 24 mayıs 1936 da milli tesanüll eserini tamamla - mak vazifesini Üzerine aldı. iskandal — Bay, cüzdanınızı evde, masa - nn üzerinde bırakmışsınız.. - şimdi gördüm, Gelireyim mi?, Eyvah, yahur ben ne aplal ada - mim.. övden çıkarken unuttuğumu hiç hatırlamadım da, kendime ait ol- mıyan bir cüzdanı aldım.. benim yap- tığım yalnız apltallık değil, ayni za- manda hursızlık, sahtekârlıktı. Telefona hiç cevap vermeden ka - padım, Şimdi ne yapmalıydım?.. Ce- bimdeki eüzdanın sahibini tanıyor - dum. Gidip vermeliydim... Yapılacak en dürüst harcket te bu olacaktı. Fa- kat, mekluplardan birini açınış, o - kumuştum, Onu nasıl izah edecek - tim?. Kalküm, dişarı çıktım.. koridor - da o adamla karşılaşmayayım mı?.. Yüzüm birden kıpkırmızı oldu. Ya- nına yaklaştım. Sinirden kekeliyor - duna: — Atledersiniz Bayım.. Müşerref Hanıma- yollamak üzere yazdığınız mektubu.., Sözümü bitirmemiştim. Muhata - bum iki elimi tuttu. Yalvarırcasına: — Muhterem Bay, sizden çok rica" | söylemeyiniz., isterseniz, cüzdanın i- | çindeki paraların hepsini lütlen ka - bul buyurunuz.. fakat hâdise meyda- | na çıkmasın.. kocası asabi bir adam - dır, Elinden bir kaza çıkabilir... Dik- | katsizlik ettim. Cüzdanımı düşür - müşüm.. Adam, âdetâ, ayaklarıma kapana - caktı, ne söyliyeceğimi şaşırdım: — Polise aksetmesi ihtimalını., Gene sözümü kesmişti: | Fehim (Pasa) himaya eder, Yazan': M. S.ÇAPAN —8B- Çiçekci sokağı sıkı bir kontrol altına alınmış, umumi evlere kimse sokulma- mış, içerdekiler de dışarı bırakılmamış. vorirler. Bu, hakkı sükütlara muka- bil aleni denecek bir derecede oyun oynatırlar, fasulye yazarlardı. İstibdat devrinde, barbut yerleri- nin en meşhuru Galatada Kürekçi- lerde (Hurşit Rels) in işlettiği ku- marhane idi. Burada barbuttan baş- ka paseta, kılıç gibi oyunlar oyna. nır, ortada hesapsız paralar döner. di Hurşit ağa, iri boylu, pala bıyıklı, mert ve cesur bir adamdı. Kabada- yılığı bir darbı mesel gibi şöhret bul- muştu: Fıkaraya bakar, düşkünlere yardım eder, daima yanında on beş ; yirmi kişi geçinir, yer, içerdi. O devri idrak edenler, — (Hurşit Reis) in oyun yerinde hiç hile yap- tırmadığını, dalma şans. Üzerine ku- mar oynattığını söylerler, Hurşit a Ba, cahil bir adam — olmakla be « raber, Jon Türklerin - Avrupadaki neşriyatını takip eder, (Şurayı Üm- met) i buldurur, okur, okuturmuş. Hurşit Reisin dükkânında, dev - | rin tanınmış simalarından, memur - larından, paşazadelerinden, miras yedilerinden bir çoklarının zar sal - ladıklarım hilenler, görenler hâlâ a- ramızda mevcuttur, (Kürekçiler) diye nam alan bu yeri, devrin meşhur zorbalarından buna mukabil Hurşit ağadan — “haftahk,, | adile külliyetli mikdarda para ahr- dı. Burasını Fehim (Paşa) mın tut- tuğunu bilen polis, zabliye nezareti değil basmak, bilökis muhafara e - | derdi, Padişah yaveri, kumarhans bi - misi!?, Oh ne âlâ memleket!.. İstibdad devrinin Gogodisnanın kahvesile, Be - yoğlunda Çiçekci sokağında bir | kaç Rumun işlettiği barbut kah- vesi en başta gelenlerden sayıl- maktadır. Buralarda çok kuv - vetli oyunlar olduğunu, altın para ile günde on beş, yirmi lira «mano» yazıldığını eski kumar- bazlar söylüyorlar. Buraların müdavimleri ara - sında meşhur hırsızlardan (Ka- rakaçan Istavro), (Şalvara Ni- ko), (Sağır Yani), (Demirci Andon) gibi zabıtaca — maruf adamlar bulunduğu gibi, (Mil - ton kardeşler) gibi terbiyeli, va- kuür Rum hovardaları, (Çerkes Arif), Trabzonlu Galip Beyler - le, bahriyeli Abbas, Nişantaşlı Cemil, Temel kaptan gibi tanın- mış Türk delikanlıları ve hovar- daları da vardı. O devrin barbut yerlerinde kavga, döğüşmek, saldırma, ka- rakulak çekmek gibi münase - betsizlikler yapildığı halde Ci - çekçi sokağının bu meşhur (bi- tirim yeri) nde kanlı, bıçaklı kavgalar olmamış, başka yerler- de olduğu gibi adam ölmemiş - tir. Yalnız bir gün (Şalvara Ni- ko) oyun esnasında biraz su koyvermiş, Milton kardeşlerin: — Uslu otur, parana acıyar - san kumar oynama!.. İtabından gücenerek taban - ca çekmek istemiş, (Galip Bey) buna meydan vermiyerek ta - bancasını elinden almıştır. Bundan alınan Niko, bir kaç gün sonra oyun yerine gelerek bir el bomba atmıştır. Beyoğlu mutasarrıflığının (eski Galata - saray polis merkezi) burnunun — Yalvarırım size.. Polise akset- mesin.. yaptığım alçaklıktır - belki.. biliyorum.. sizden rica ederim çok muhterem Bay... Ben adamdan özür diliyecek, yap- tığım hırsızlığın polise aksetmame- sini rica edecektim.. Allah Allah... Gülmemek için kendimi güç zaple- diyorum.. adanı, beni, o aileye men- sup bir erkek zannetli. Kendisine hesap soracağımı —ümit ediyordu. YVaziyeti, hemen kavramıştım. Cid - di bir Cavır takınarak, evvelece söy- lemek istediğim şeyi aksini, yüksek sesle iladeye çalış - tum: — Yaptığınız dürüst bir hareket değildirâ. Alın cüzdanmızı, paranızı.. ve derhal baloyu terkediniz... - Bir namuslu aile yuvasını bozmak sizin için tehlikeli neticeler doğurabilir.. Reşat Feyzi meşhur | barbut yerleri içinde Tatavlada | dibinde müthiş bir sesle patlı - yan bomba, civar halkını heye - cana düşürmüş, — «bendi 1 hazreti şehriyari» den bi:g;nok kötü dalkavuk Abdülhamide jurnallar yağdırmağa başlamış- lar, mesele anlaşılmcaya kadar Çiçekçi sokağı sıkı bir tarassut altına alınmıştır. Hattâ, umum? evlere kimse sokulmamış, içer- dekiler de dışarı bırakılmamış- tir. Nihayet mesele anlaşılmış, (Şalvara Niko) yakalanmış, kı- sa bir hapisten ve sıkı bir sor - gudan sonra serbest bırakılmış- tır. (Şalvara Niko) yaman bir kasa hırsızı idi. (Demirci An - don) la beraber, İstanbulun en açılmaz — kasalarını kırmışlar, binlerce lira çalmışlardır. Hür - riyetin ilânından sonra, Fener tahsil şubesinin kasasını kır - mağa muvaffak olamayınca, ka- sayı olduğu gibi götürmeğe, fa- kat yakalanmayarak kaçmağa muvaffak olmuşlardır. Bu yaman kasa hırsızına yar- dım eden, bu işe teşvik eden, eski gazetecilerden birisidir ki, bugün dünyasını değiştirmiş bulunuyor. Allah — taksiratım eisia Abdülhamit devrinden bugü- ne kadar, İstanbulda bir çok barbut yerleri açılmış, kapan - mış, zabıtaca kapatılmıştır. Bun- ların bir listesini yapmak, hiç şüphesiz bir külfet olacaktır. Bir çok eski (bitirim) lerin semt. kerile, bitirimcilerin adlarını sı- ralamak esasen neye yarar ki?. Yalnız sırası geldikçe bugün- külerden, bugünün ebitirim> yerlerile, bitirimcilerden, bar - but hilelerinden bahsetmek fay- dalı olacaktır. Filhakika, zar o- yunlarının bir çok hileleri, zar- ların bir hayli hileli nev'i var - dır. Bunlardan bahsetmeden ev- vel, size bir barbut hilesi anla- tacağım. Bu, parası hile ile alın- mak İstenen birinin, kurnazla - rın ne şekilde paralarını aldı - ğinı tahkiye eden bir haki - ki vak'adır ve «Dimyata pirin- ce giderken evdeki bulgurdan olmak» tekerlemesinin canlı bir misalidir: Tatavlada Gogovistanın iş - lettiği barbut yerine bir gün kıyafeti düşük, yüzünden ap - tallık akan bir adam gelmişti. Kıyafetinin pejmürdeliğine rağ- men, kesesi yüklü, ceplerinde mecidiyeler: — Şikirrrr, şikirrrr! Ses veriyordu. Sesleri, kalbi ve gözü celp ve cezbeden para- cıkları almak için, kumarbaz - lar, ufaktan bir oyun hazırla « mağa başladılar. Masa kuruldu, onu davet etmeden oynamağa başladılar. Yavaş yavaş gelen o- yuncularla «posta» lar büyüme- ite başladı. Bunların içinde «ke- rizci» Perikli de vardı. Oyunun güzelleştiğini, postaların büyü- düğünü gören pis kıyaletli a - dam da oyuna girdi. Bunun ü « zerine, Perikli ecıvalı zar» la eebinden çıkardığı «dolu zar> 1, (Devamı tar)