ERON” Aşktan sonra Kardeşim İclâl, Seni görüyorum; mektubumu! alır almaz sevinçle: «Fahire kurtuldu!» o diyorsun. o Hakkın! var. Bir senedenberi, en sevgili| arkadaşıma mektub o yazamıya. cak kadar hasta idim. Bugün islemi elime alacak, seninle ho- muşmcak kuvveti kendimde bul (duğuma göre, tamamile kurtul Mmamışsam da wnakahet devresi” 4 girmişim demektir. Aşktan erken böyle | «hastahk..! » kelimelerini o yazmak #uhaf değl mi? Fakat başka) nasi bir tâbir kullanabilirim? Tam on İki ay neler çekmedim! İAteşi hiç düşmeyen tehlikeli bir ya benziyordum. Ka'bim çarpıntılı, içim daima te. . Ne yürüdüğüm yeri, ne ko- muştuğum insanları, ne de ctra- fm saran eşyayı görecek gözüm iyoktu. Heyecanlı bir rüyada ya. yordum. Her şey, herkes bir arkasında —— gizlenmişli ve şekiller müphem; birer Oolomat; sesler, İsözler bir uğultu idi. Ve ben ele gök arasında o musllâkta iyaşsyordum. Rüya kahramanla ir: bazan nasıl alelâcayib ve an.| Şeria hareketler yapıyorlarsa | de öylece müvazenemi kay » #uursuz bir takım hare- yapıyordum, Uykuda mı Rim? Deli mi i.| ö ? Ateşler içinde yanan bir! mı idim? Belki de hepsi. Düşün bir kere İclâi, evde otur| ramıyor, sokaklarda gözlerim idama onu arayor, onunla bera. İber olmadıkça © yaşamıyordum.| Benim için bütün dünya bir ada:| mun üstünde» toplanmıştı, Her işeyin İfadesi, bütün meçhullerin | ve müşküllerin anahtarı onda| idi. O varken her şey vardı, o olmaymca da ortalık koyu bir karanlıktan başka bir şey deği! di. Bu karanlıkta hiçbir hareke hişbir hayat gölgesi görülemez. di. © Bir insan, bütün bir âlemi bir , insanım varlığına nasıl sığ. “dırabiliyormuş! Bu koskocaman iğlem ne güzel renklerle, ne bu- ihunmaz seslerle, me barikulâde 'bir manzara ile o süslenebiliyor- muş! Gerçek inmean hayali derin bir kuyu... Bu kuyuya bakmak için sarkınca, dilediği gibi, ya zifiri bir karanlık, yahud da esratlı İbir dünya görüyor. Şimdi uzaktan o günleri dü- şimürken bile kalbimin sert sert garptığını. hissediyorum. o Emin ol, bir deliden farksızdım. Onun bir bakışı, bir gülüşü, bir e bişi bende fırtınalar yari Ji. Parmakları parmaklarıma değ) 20, vücudumun yaşayan ve du- yan tarafı yalnız elem imiş gibi birdenbire titrediğimi hiaseder- * idim, Ayni saniyede bu his bütün damarlarımı kaplar, bu küçük temasla varlığım sarsılırdı. Ona masıl sonsuz bir itimadla ! Benim için dünyada | en temiz sözlü, temiz özlü insan o idi. Onun bir kelimesi, bir ka. imun ödi, Onun iyi bulduğu her isey iyi, fena gördüğü şeyler de fenadı. Benim şahsiyetim onun kuvvet varlığı arkasında kal. Yazan: Muazzez Hakikatte o yaşayor mıydım? Evet gezen, dolaşan, yiyen, uyu- yan bir Fahire'vardı amma bu Fahire yalnız bir ksişi için tam olarak mevcuddu. «Tam olarak» diyorum. Çünkü bendeki en !yi taraf onundu. Güzelliği onun i- çin seviyordum, onun karşısında | güzel görünmek için uğraşıyer.| dum. Benim için yalnız o vardı. Başkaları onun arkasına dizilen. miştiler. Hatlâ seni, en sevg arkadaşım İclâli bile ihmal et- miştim. Varlığımda ondan baş kasına yer yoktu. Sonra nasl oldu? Gözlerinde bu susli rum, Evet, benliğimden gibi şuursuz bir aşkla sevd'gim bu adamdan nasıl soğudum? Bu, yavaş yavas olmadı İc'âl Bir gece içinde, bihdenb're ort. lığı kasup kavuen bir kasırga gi | okuyo | çıkmış | Çok yükseğe koyduğum adam bir dakika içinde, müthiş bir | gümbürtü ile, oulunduğu yerden! yuvarlandı, yerlere serildi, Emniyetimi, itimadını bir sahtekârmış o meğer İclâl, onu ben, kendi evimd bir kadını kolları arasında tu. tarken, dudeklarını onun dudak- larma yeklaştırırken gördüm, O dakikada dünya nasıl yıkık madı? Bilmiyorum. O gece sabahı bulmayacağı. mu sanmıştım. B'rkaç saat için. de öleceğimi Oumuyordum. medim. İnsan kalbi ne kadar k&- risk bir düğüm! Ölmedim ve uy- kusuz bir gecenin sonunda ken. dimi bambaşka bir kadın olarak Buldum, Aşkım, birkaç ösat içinde bir kiiiçe kin haline girmişti. Hayır, kin de değil İ, derin, sonsuz | Ğ ihza! Kendi kendimle a. İsy ediyordum. Sevdiğim sdam| bu mu idi! Ben, bu adam için mi benliğimden uzaklaşmıştım! Mağrur bir kadın için kurtu- Tuş yolu ancak kendi hislerile #- lay edebilecek kuvveti bulmak- ta... Bir defa onu yerlere serik miş, kendimi yüksekte görünce, tehlikeli bir ameliyat için nar, koz kokladıktan sonra ayılan hastalar gibi, cirafıma dikkatle, alâka ile baktım. Şimdi, her ge- çen gün bana kendim: biraz da- ha iade ediyor ve onu benden w- zaklaştırıyor. Onun kusurlarmı birer birer keşfediyorum: Tan, sahtekâr, adi ruhlu, rieçi ve çapkın adamın biri imiş. Şimdiye kadar onun hekiki yüzünü göremediğime kızıyo- rum. Çocuk gibi ona aldanmı- şım, kanmışım! Gözlerimi örten simsiyah ve kalın örtüyü aralık- layacak kuvvet: bile kendimde bulamamışım. Zayıf, âciz, hasta idim, Kimbilir, belki de tahteş- #uurumda anladığım birçok şey. leri görmekten korkuyordum? Belki de aldanmak ve inanmak benim için bir ihtiyaçtı? Fakat o adam beni ne kadar büyük bir moharetle aldatmıştı çalan | bütün scak şefkatini ona | bosluk nedir? Bunu bana söyler | dir. Tahsin Berkand İarile beni büyülemiş, beni altüst etmişti, Tam bir sene mes'ud oldum. Saadet kelimesinin hakiki mana. smi benim kadar derinden anla. mış olan kaç kadın var! Bu se bebden, bugün, kendimi bu ka- dar kuvvetli hissediyorum. Çok görmüş geçirmiş, #ervet ve dek- debe içinde yaşamış sonradam gelen yoksulluğu nasıl tevekkülle kabul ederlerse Oben de bugünkü felâketimi öylece i. çime sindirebiliyorum. İdâlciğim, ba yazdıklarım se.) ni tatmin etmiyor. Bilirim, Ben- den tafsilât istiyorsun. Başımdan geçen müthiş vyak'ayı uzun uzun yazmamı bekliyorsun. o Değmez İ kardeşim. Maceram İki liç sat rın içine sığar: Bir adamla sevişmis, kalbimin insanlar | POSTA (Tarihten sayfalar | Bir kıta kaybettiren yelpaze Yazan: Kadircan Kaflı ezayir 1516 dan 1830 sene, sina kadar Osmanlı idaresin. de kaldı; Türk yiğitleri karalarda ve denizlerde şanli zaferler kazandı lar. Fakat coğrafi ve san'at dolayı. sile burası yarı müstakil bir devlet le kendisi hasablaşıyordu.Hattâ ikin ci Mahmu zamanında Cezayir ker. sanlarından şikâyet eden © Fransiz elçisine Osmanlı Hariciye O Naziri demek olan Reisülkütlap Efendi de. mişti ki: — Cezayirin kavaidi harbiyesine müdahalemiz yoktur, Bu suretle Fransayi o rnemleke- ile karşı dilediği şekilde barekelte serbast biralmıştı. Fransa 1800 senesinde Cezayir. de Bakri dicarethaşesinden yirmi dön milyon franklık buğday salın ver. mişilm. Ona inanıyordum, osun | da beni ayni ateşle sevmekte ol. duğunu zannediyordum. Ald dığımı en acı bir şekilde gör. düm. Meğer itimad ettiğim adam | İalçağın biri imiş, Artık onu sevmiyorum karde- | im, ondan İğreniyorum. Mağrur 'ahire için gururunun kırılması- um ne demek olduğunu herkes. ten iyi bildiğ in beni kurtul. »uş adedebilirsin. Bir defa ge rileyen Fabire ölür, fakat bir a dım ilerilemez. Kurtuldum İclâl, buna #nan...' Yalnız içimdeki hu ezginlik. bu! misin? Gözlerinden öperim kardeşim. Fa Tarihi Türk musikisi konseri Konservatuvarın üçüncü ta » rihi Türk musikisi konseri önü -| müzdeki Pazartesi günü akşamı saat 20,30 da Tepebaşı Şehir Tiyatrosu dram kısmı binasında verilecektir. Programda | İsmail Dede ve Zekâi Dedenin çok kıy- metli eserleri mevcuddur. Her zamn büyük bir alâka gören bu konserlerden! halkın daha çok faydalanmasmı temin maksadi- le konservatuvar idaresi bu kon- sere 20,30 da başlayıp 22.30 da nihayetlendirmeğe karar over miştir. Bu sürelte uzak semtler- de oturanlar da nakil vasıtası bulmakta güçlük çekmiyecekler. bela Va'im'z iyileşti Birkaç gündenberi gripten rahat. siz bulunan Vali ve Belediye Reisi Doktor Lütfi kırdar tamamen İyi. leşmiş ve dün vazifesine başlamış- tar, m Milli oyunlar kursu Eminönü Hanevinden: Evimizde mili oyunlar kursu açi , mmaftır. Bilenlerie öğrenmek İstiyenlerin Ev bürosunu müraesaiları Hin olunur. Kimi yine Oku'larda imtihanlar bitti İclâl! Bunu hatırladıkça kendi kendimden utanıyorum, yüzüm! | I Nse ve orta okul İçin Şehrimizdek! alev alev oluyor. darda birinci öç aylık imtihan dev- Bana, dünyanın en tatlı keli- resi sona ermiştir. Bir kisim okul. melerini, en munis ve yumuşak lar, imtihan neticelerini talebeye almak üzere anlaşma yapmış, al. miştı; fakat Oibtüsl ve Napolyun harbleri yüzünden we teslim edilen buğdayın hakiki miktarı tesbit olun. muş, ne de para ödenmişti (OHal. beki Bakri ticarethznesinin bu iş için yatırdığı sermayenin bir kısmı Cezayir Beyliği hazinesine aiddi, Ti carethane parayı alamayınca Be lerbeyi Hüseyin Paşa işe karışt konsolosu sıkıştırdı. Muhtelif ze. manlarda anlaşmalara © varılmak i çalışiddı, o varılamadı; zira bir taraftan da Marsilyadaki bazı tüccarlar Bakri'den alacaklı oldu! larını Iddia ediyorlar; son defa denmesi kararlaşan 7.000.000 frank tan 2.500.000 fraugma baciz koy. durmudardı, Franaa, işi kolaylaştırmak gaye. sile, iyi Türkçe bilen ve İstanbulda ticarethane kâtibliği yapmış olan Döval adinda bir tstlism konsolos yaptı, Bu adam yumuşak. ti; Tatlıhlda İş yapmağa çalışiyor- du; Öteki konsoloslar gibi o bükü. Met içinde hökümet sürmek dava. mda değildi; zira Türkleri gerçek. ten iyi taniyordu. Bu ise son za manlarda İstilâ fikrine yaklaşan Fransanın boşuna gitmiyordu; kon. s:los vadediyor, fakat temsil ettiği hükümet yapmıyordu; o zaman da Cerayir Beyi tarafından pek haklı olarak tenkid olunuyordu. Meselâ konsoleshanelerde güya vazife sahi. bi olup hakikatte casusluk yapan adamlari hökümet tarafından isten- diği zaman hemen vermişti; ie yen İngiltere konsolosu İse zincire vurulmuştu, Sahilde yetişen bir ta. kım Fransiz tacirlerinin oraları bi. rer kale haline koymelari üzerine Cezayir bökömeti protesto etmiş, konsolos hükümranlık hakkına bür met etmişti, Bununla beraber kon. solosun Bekri (o tcarethanesinden, bizmetine mukabil 2.000 000frank aldığı söyleniyordu. Cezayir Beğine sid para he verilmiyordu. Hüseyin Paşa pek çok defalar Parise yazdı; her defasında o oyalayıcı ocevablar aldı, Daha sonra cevab da alamaz oldu. Bir bayrem günü konsoloslar ri zaman Hüseyin Paşa son mek. diğlel sordu, Konsolos terbiyesizce dedi ki: — Zatiâlileri pek iyi bilirler ki Fransa Kralı Cezayir Beyi İle mu. haberatta buhanmaz! Hüseyin Paşa fena halde kızdı. Avrupanın bütün denizci devletle. rini, İngiltereyi, hattâ Oo Amerikay! ilmin da ihtiy, vermis | tebrik için Beyin sarayma geldikle-| tubuna ve elden cevab gelip gelme.| 4 lanınasını sevmeyiz; ve ömür yolunda ilerledikçe ekseriyetle adımlarımız ardınca |stbiydi. Bunun için de düşmanleri, | çürüklediğimiz yılların ağırlığın. idan korkarız ve zannederiz ki bizi tüketen şey yaşanmış sene - lerin sayısıdır. Halbuki ihtiyarlığı | getiren asıl korkacak şey bu de- İğil, hareketsizlik ve tembellik itiyadı İnsanı bu kocâltır. Hepimiz muhitimizde koca l mamış ihtiyarlamamış, ya ile kıyaşlanamıyacak kadar dinç ve şevik nice insanlar görmüşüzdür. | Bunlara hep gıpta ve hayretle) arız da unsil yaşadıklarımı! İhiç merak edip araştırmayız. Bu genç ihtiyarların çoğu mutlaka | canh ve hareketli insanlardır Hepsinin sevdikleri va ötedenbe- İri yapı ikleri bir hareket var dır. Kimi yürümekten, Ikimi Bah- ge ile oynamaktan, kimi deniz l den, kimi de bilerek ve anlıya - İrak kendine göre bir spordan| hoşlanır, onunla oyalanır, Canlı mahlökun en göze görünür ka -| | yat tezahürü olan harekete yaş'ı- vardır. Ve bu ih- tiyaç hiç de çecuğunkinden daha sz değ'idir. İnsan bir kere yaş. İlanıp da ömrü son yökuşa sardı mi vücud yapısında bir takım yıpranmalar, çöküntüler başlar. Kan kendi başma bir hayatın sa- hibi olan hücrelerimize besleyici maddeleri daha az get'rir ve bu hücreler de bunları temel bes - İlenmemize yarar bir hale getir - mek imkânlarma gençliktekine 7! li miele çok daha az sahibdirler. leler ucun ucun İ kudretinden, büyüklüğünden kay beder. Hattâ iç yapılarında de - ğişmteler olur. Takallüs kabiliye- ti bile düşer. Yaşlı insan bu yüz des harekete karsı (o gençlikteki imkânlarına sahib değildir. Fa- kat bilseniz ona ne kadar muh - taştır. Benim, yaşına rağmen çok zin. de sporcu bir dostum vardır, Bir ara uzun zaman birbirimizi kay- bettik. Buluştuğumuz gün sor - dum — Nasılsın dedim. İ — «Görüyorsun dedi, mücade- İleden vazgeçmedim.» | İ Bir şey anlamadığımı görünce izah etti: Ne ile olacak; senelerin tesirile» hakikaten öyledir. Uz - viyetteki herhgün artan atrofi ile mafsalların katılaşmasile müca- İdele etmek lâzımdır. ve bunun İtek yolu harekettir. Mesele bu hareketin ölçüsünü bulabilmek- tedir. Yaşlı İnsanın yapacağı ha-| reketlerde kaşınması lâzım gelen | şey şiddet, âni sürat ve yorgun luktur. Yaşlı adam hareket ya- parken genç insanda olduğu gibi ütün uzviyete şâmil kuvvetli te. sirler eldle etmek sevdasına düş- memelidir. Teneffüs hareketleri- nin ve kalbin ritmini değiştirmek yolunda fayda © aramamalıdır. Hedefi mevzii tesirlerin gitgide yayılacak kıymetlerini kollamak olmalıdır. Göğüs uzuvlarını, kalb ve ci- ğeri çok yükleyecek hareketler neticesi kan etrafa ve kıl damar- İ İranma mabkemesine Yaşlanın, fakat kocamayın! Yazan: Vildan Âşir ve dayanıklılığını muhafaza et. tikleri müddetçe bu tazyika karşı korlar. Fakat yaş bunların ör - güsünü de değiştirmişse ve mu- kavemetini azallınışsa bu tazyik, sonu fenaya saran (tehlikelere yol açabilir, Onun için hareket - lerde bundan da sakınmalıdır. O halde açık havaya taallük ede cek yürümeler, bahçe meşgalele- ri gibi çalışmalar dışında yaşlı insana tavs'ye edilecek en güzel şey sadece adelöye hitab eden harketlerdir. Bunlar adaleyi yor. salar bile zararlı olmazlar. Diğer taraftan bu mevzii yorgunluk da zararlı değildir. Hareket tempo- su daima yavaş olmalıdır. Âhir ömrün sporunu ve spot wijyenini hülâsa etmek lâzım ge- lrse şöyle diyebiliriz: İster fizyolojik, ister adali şid detli cehiylere düşmeden yavaş tempolu harekötler yapmak sey- rek uzun gezmelerden ziyade, daha sık ve nisbeten kısa gezme- leri tercih etmek, her sabah gün doğarken onun ilk ışıklarım gör. meğe hazır bulunmak. Dinlen - mek için yorgunluğun, soğuktan korunmak için ttremenin haber vermesini oObeklememek günü büyük kısmını eli ve ayağı geçirmek, Yaşlanmak eğer Tanrı ömür verdiyse mukadderd'r; fakat ih tyarlamamak ve çökmemek bi. zim elimizdedir. Yaşlandıkça bu çok meşru mü endeleden vazgeçeriz. Ve müca- dele edenlere de dudak büker, yan bakar gnçliğe özeniyor der güleriz. Gençliğin sıhhatine her yaşta özenmek ve genç kalmağa zayret etmek sade kendimize “arşı değil, cemiyete karşı da bir Yorçtur. Yaşlandıkça cemiyste vük ölmamak ve ne da olsa bir hizmette bulunabilmek için genç. liğin shhatine özenmek gülünç değildir. Asıl gülünç olanı vaşta sahte ve man i derliir ve derbaderi'k düskün. ile ihtiyarlığa özenmektir. Vildan Âşir Gömlek yakasını tamir için 13 lira istemiş Beyoğlunda, İstiklâl | caddesinde 215 numaralı dükkânda görlekçi- lik yapan Panayot evvelki gün gömleğinin yakasını tamir ettirmek için gelen Bekir adında bir mşüte- riden bu işi için 13 ira ücret ister miş, o da polise müracaat ederek gömlekçinin İhlikâr yaptığını iddia etmiştir. Bir gömleğin yakasmı tamir için 13 lira istiyen gömlekçi milli ko- teslim edi Kp e er Yeni karnelerle un sarfiyatı azalacak Toprak ahsulleri ofsi, aldığımız malümata göre ay zarfında İstanbula günde (1600.1700 çuval un verilmiştir. Yeni kame tevziinde. alınan tedbirlerle alâkadarlar bu sartiyatın bu defa 1500 çuvala kac miştir, mıştı, Ben yalnız onda yaşayor-| sesile söylemiş, en candan bakış” (Devamı 8 inci sayfada) lara yayılır, Bunlar elâstikiyetinildar düşebileceğini söylemektedirler, AKİLE AHIM ve be İİ SULTAN “GENÇ, OSMAN Dedi, daha evvel kethüda Ö- | — Ya, kaç kese kadar? — Beş kese yetişür idi. (Ha. san Beçeyi gösterdi) Hasana ter Bm eylen. Ömer ağa paraları hazırlama. ğa giderken, Kalender Uğrusı ile Altuncı oğlunun geldiğini haber verdiler. Paşa da onları bekliyor. du. Oda ortasına kadar yürüye. rek durdu, iki yeniçerinin ayak- ları önüne kaj lanmasını hazla seyretti, İşte ö de iki mide ve menfaat adamı eğiliyordu ki, kö- peklerde bile bu kadar sadakat olamazdı! , Yer öptükten sonra geri geri mer ağayı istedi. İçeriye gelen Ömer ağaya: «Padişahla Eyübe gideceğini» “ söyliyerek birkaç kese altın ge. Örmesini söyledi. Kethüda gider- “ken geriye döndü: çekilip kapının iç yanında el bağ-| layan adamlara yanaştı: — Bu akşam Hamza Beyi gö. recek mi idüniz? — Yok sultanım. bildirmiş bulammaktadır. —ı — Anda esnaf vz celeb ve pa- zarcılar uğrağı bir «fıskiyelüs kahvehane vardır. — Beli sultanım, vardır. — Ahsen. Anda bekliyeceksiz. Hasan Beçe ile bostancılar gel dikte uBeçeyi» tanımazsız ve a. şinalık dahi göstermezsiz! —ı a Anlar altın paylaşacaklar. ir. Davud Paşa ardlarından dik. katli dikkatli baktıktan sonra tekrar kethüda Ömer ağayı is- tedi, Kethüda beş kese vesdi» altı- ni getirerek paşanın önünde Ha- şam” i. Beçe gidince kethüdanın tuttu) Baka Ömer, yeni. çeri müteayyinlerinden (1) ta. Kelender kendini bağırdı: — Ya, biz karşudan seyrine mi bakalım devletlü efendim? Davud Paşa güldü: — Beli, gözünüzle iştirak ey. leriz! Anlar gittikte ardların. dan: «Padişah oâdemleri halk tutamayıp nıdıkların var mıdır ve var ise kimlerdir? — Ali ağayı tanımazuz sulta- num. Paşa yüzünü buruşturdu: — Yeniçeri ağası miş idük. — Öteki ileri gelenleri kâffe- — Ya, kendüsi bugün konağa | hakkını ne denlü yerler işte gö-İten tanıruz ve çoğu ile hukuku gelüp bizi görmek istemedi mi? | xünüzle görürsiz» deyu anda bu-| kadim vardır. — Beli, anı dahi tanurız. — Ya, Hasan kelhüdayı? — Anı dahi sultanım. Paşa burada sesini alçalktı: — Anları ve bir iki zabiti a. ap Karagümrükte bir kahveye götürebilür misiz? — Ahşama kuzu çevirmesine davet ve bu bahane ile yol uğra. ğını anda düşürebilür idük. Paşa takdir eden bakışlarla bakup kethüdanın omuzunu ok- şadı: — Bre hannâs âdem! (21 Ömer ağa sırıtarak eğildi: — Benim devletlü efendim, Bir an için sustular. Hasan Beçe kapıyı aralayıp «Atların hazır edildiklerini. haber verdi- ği için Ömer ağa da gidecekti, fakat efendisinin ne demek iste- Göl bir türlü anlıyamadığı — Benim efendim, kangi kah- veye gidilip anda «nişleneceği- ni» buyurmamış idüniz? o Ya, Karagiimrükteki «fıs- kiyelün o kahveyi dememiş mi idük? — Dimedinüz sultanım. — Anda gideceksiz ve Hasan Beçe He bostancılar g'desiyedek zabitleri tutsak eylyeceksiz. — Bu kadar mı? — Beli, şimdülik o kadar Ö- mer! (Kethüda giderken ardın. dan seslendi) Baka Ömer! (Ö. mer dönünce yanna sokuldul Çadırcı AK ağayı bizim dahi i- şitmişliğimiz vardır. «Dirhem ve dinarı» sever mi ve ileri man sablar özler mi? Ömer ağa sırıttı: “ — Âdem oğlunun altun ve mansab sevmeyeui olur mu ve — Ya, çadırcı Al ağayı tanur| için izahat istemeğe mecbur ol du: © — Miktarını emreylemediniz sultanım! n — Gelmedi efendim. hmanlara söylersiz! (Parmaklar Padişahın eniştesi az düsün-irile para sayar gibi yaptı) Dö.| mısız? Davud Paşa az düşündü: dükten sonra dane dane söyledi: | nüşte Ömer kethüdayı görürsiz! — Akçe ve guruş istemezüz,| — Baka oğlancıklar, şimdil (O Yeniçeriler birbiri ardından «esdi. iyimi . İesblerinize biner ve Karagfimrük| dışarıya uğradılar. bu dünya kurulalıberü görülmüş mü? (2) Bir kasım okuyucular için: Sey. —f... dan gibi insanı baştan çıkıran adam. : İleri Ti) Bir kesen okuyucular için Gey © A ” eml