SON POSTA EDEBİYAT | Liselerimizde garb klâsikleri sınıfı Yazan: Halid Fahri Ozansoy lin kokusuna bürünebilir. Böyle tercüme kokan eserlerin berbad- lığını uzun uzadıya izaha ise h cet yoktur. Sistemsiz he şark, ne garb &- debiyatı öğretilebilir, böyle olun- ca da her iki edebiyatın yetişti. receği elemanlar, nihayel, bu e- debiyatlardan anlıyabilen bir zümre olmaktan daha fazla bi kıymet te alamazlar. Oyse ki bi ze lâzım olan, bu elemanların en kuvvetli ve en canlılarıdır. Garb edebiyatı kültürünü, garb musi. kisi kültürü gibi genişletmek is- tiyen dipdiri ve dirç bir milletin kadar! sençliği se, ancak, bu derece gül İbüz bir şahsiyet sahibi olmak v. rifesile ortaya çıkabilir. Bu arada Divan edebiyatı kül- türü için de bir izi söz söylemek yerinde olur, Bu kültür de, yavaş yavaş bir ihtisas isi haline gele cektir. Onu da inceleyecek olan gençler, dünkülerden daha ileri. ve gitmek, daha derinlere nüfuz Sayfı 5 L Tiyatro | (Gönül açan bir manzara | Şehir tiyatrosu dışında kalan San'atkârları nasıl himaye edebiliriz ? Yazan: Nusret Safa coşkun Geçenlerde, Parti İstanbul vi- lâyet idare heyeti reisi Kayseri meb'usu sayın Suad Hayri Ür. güplünün riyasetinde, Halkevleri ve temsil kolları reislerinin işti- rakitle yapılan bir (toplantıda, Şehir tiyatrosu dışında kalan he- yetlerin ve san'atkârların vazi- yeti mevzuubahs ol: haber aldığımıza gö ayrıca, Parti vilâyet idare heyeti reisi, bazı tiyatro heyetiesinin müdür. lerini çağırarak desdierile alâka dar olmuş, temennilerini not et. miş.. Yıllardanberi bu mevzuda kalem tüketmiş bir muharrir ol- mak sıfatile, genç ve enerjik )Parti re'simizin, tiyatroya, üvey evlâd muamelesi gören diğer ti- ro heyetlerine karsı gösterdi. kadan mutehassis olanların başımda bulunduğumu söylemek Listerim, Filhakika, Suad Hayri bir memleket meseissi ürerine par- mak koymuştur. Yeşilaycılar çoğalıyor! İM YAZAN —— Profe>-ör doktor Sadi Irmak Yoşilaycıların bu sğpelii kongre a leri daha kalabalık ve daha a . ketli oldu. İnsana yels veren binbir haber ve müşahade arasinda bu, o kadar güzel ve gönül açan bir man zara idi ki mânasi ve mabiyeti ü » zerinde mubterem okurlarimla bi sohbet yapmaktan kendimi alama, dım: Bir memleket, ancak gençliğine güvenebilir, Cemiyetin bütün mu » kadderatı, gençliğin aldığı istika, mete tâbidir. Bir gençlik kütlesinin güvenilebilir bir varlık olmasi için beheimehal ideallere malik olması şarttır. Alkol düşmanlığını ben çok asil ve temiz bir idenl sayarim, Yeşila - yin aziz kolları arasında toplanan, gençler, şahsan alkolden müctenib kalmakl, iktifa etmiyorlar, ayni za. manda ona açik bir savaş daaçmış oluyorlar” Bir ömür boyunca alko- le düşman kalabilmek büyük bir |. İrade ve iman istiyen bir karardır. /letdir. Biraz zengince akşamcı sof. Ben şahsi müşahedelerimle bilirim rasında çoğu hazmi güç nevinden ki Yeşilay mensublarırın alkol düş.' olmak üzere on, on beş çeşi me“ manlikları ciddidir, istisna ve mü- zeye tesadüf etmek nadirattan de - samaha kabul etmez. giudir, Gönül ister ki bütün Türk genç.) Bu yük altında karaciğerin sakat- ak lanması, zedelenmesi kadar tabii ne ilmem gözünüze ilişti mi? mek zarureti hasıll oiacaktır, Bu. Birkaç gün evvel gazete- t kültür yönün haber çıktı: An. ile bir di ğer lisede ve İstanbulda Galata saray lisesinde geçel yıl son sı. nıfların bir şubesmde açılmış ©- lan grab klâsikleri sınıfı iyi bir netice veriyormuş ve önlümüzde- ki sene, diğer liselerde de böyle birer sınıf açılması için teşebbü. se girişilmesi muhtemelmiş. Bu haber, gerçekten üzerinde durul- ve sevinçle karşılanmağa çarak temine çalışacaktır. Anka- radaki Tarih ve Dil Fakültesinin de bu alanda pek değerli bir hiz- met göreceği muhakkaktır. Yal mz burada şunu da kaydedelim ki, Divan edebiyatı, artık bizim (için de modern edebiyatın temeli j olmaktan çok uzaklaşmıştır. Bir tarihtir, bir zevktir ve bilhassa İ geçmiş devirlerimiz noktasından üzer'nde durulacak bir zevk kay. nağıdır. Eğer bir mukayese yap. mak doğru olursa, bunun yerine is#lâmiyetten evveiki Türk edebi- yatı ile islâmiyetten sonraki halk edebiyatı üzerindeki çalışmalar | hiç şüphe yok ki Divan edebiya tında «mütebahbhir» olmaktan faydakhdır. Öyle bi: halk edebi yatı, öyle öz türkce bir kaynsk ki içmekle tükenmez. Son yılla- rm sürekli araştırmaları bile, he- nüz bu pmarın der bir k ma, deter. ö Tanzimattan bügüne hep garb kültürü içindeyiz. kat tam manasile ce ve hayat sahasına Gi Sahakekak ki cümhusiyetin ışıklı) Te başarılı devriminde başlamış- Ye. Bir yandan mi kültürümü- ze hız verirken, bır yandan da Avrupa medeniyetinin o müsbet bilgi yolunda eskisinden daha Bütün #rlâket bu â5ı içmekten geliyor. Azla başlanır, farkedil . | meksizin çoğn kaçılır Müzminieşen dımlarla yürümekteyiz. Yü bize lâzım olan, hem şu. “iu bir türkeühük, hem de garb vr Heniyetinin” temelini teşkil e- dd en eski ve en yeni va “at yeniliklerine (tekâmülle- sa) ayak uydurmaktır. Çünkü rine) hı bir derlet ve millet sis. Avar ika türlü kurulamaz ve temi ömer. Kalbimiz son haddi- yürüyeni e liyetçi ve kafamız ne ğ m ile garb kültürüne a her mans Sçindir ki, medeni çikti in'en başında gelen garb edebiyatı Men sl ipe Yanan ve Lâtin yetindeY. en başlıyarak, sonra rinden islâsilderinde etmek ve daha ince görüşlerle tehiller yaratmak üzere yetise- sklerdir. O zaman da, bunlar . serk dillerini kuvvetle Söz arasında: Çiçeklerin dilleri ve manaları Eski zaman insanları hayvanların! at gibi, köpek gibi muayyen bir zekâ ve sadakat tezahürü göstere. bilenlerine hususi bir alıka göster- dikleri gibi çiçeklerden birçoklarına da türlü mana ve muhabbet izhar! «dan bu asra kadar on altın e arb edebiyatı tari ü g gelen bütün © Avrupalı bir mil hünü, herhani — iversiteli genç etin im gençlerimzin de leri kadar PİE. bunlardan bir bilmesi, hi$ göre yetiştirilmesi izm böruret haline gelmiş) arti yayi sınıfında açılmış tir. Liselerin WE Sk olan sınıfla esi m bundan doğmak rm ;£ Vekâleti bir yıl arb klâsik e- ki eşretmekle bu iğini gös edegelmişlerdir. Hattâ, eski Osman li imparalorluğunda, kadın ve er-| keğin birbirils aleni olarak konuşa. madikları devirlerde birbirine kar- şi alâka duyan erkek ve kadınlar, bu alâkalarini ya ellerinde tuttukları bazı çiçek O buketlerile, yahud da yakalarına taktıkları bir gonca ve- ya yaprakla ifade ederlermiş, Bu Wiyadın, bütün dünyaya, eski çağ. lardan intikal ettiğinde şüphe yok- tur. Adına lotüs denilen ve lügat- lerin Misir fulü diye islmlendirdik.! leri çiçek, meselâ eski Hindde ve Mısırda, umran ve bereket timsali telâldci edilirdi, Bu çiçek, öşiklarca cal ” na edeilerin < reime ilme edebi- hakkile bere ek mah Yunan ve Lâtin asıllarından tercü- una bir mesele- illeri (grablıların ii dilleri) bizde bi ör, Sonra, bu, sa a1“ ilinek meselesi de an İğilmesi çok uzun değil tetkiklere muhtaç ire yıllara ve “e, Ve nibayet, bir bir kü a çıkmaktadır. | İmukaddes sayılırdi. İraları bu merak bütün dünyaya in Olagan üstü) günlerde, odalar ve pmumi yerler) bu çiçekle bezenirdi, madenden ya- pılniş veya taşa hakkedilmiş bir lotüs çiçeği, bugün bayanlarimı. gin yakalarında taşıdıkları pek çoğu zarif olmiyan türlü şekildeki klips. lerin ceddi olduğunda şüphe yok - tar, * Buna mukabil şarkın bazı mem leketleri bilhassa (gül çiçeğine hu- si bir alâka göstermişlerdir. Son.| Biral etmiş ve aşi kabul etme ka-| biliyetinden dolayı, nevileri yüzleri den hararetimizi eskin edek'li- yor. Asırlarca ihrani edilmis olan (Devamı 7 nci savfade) nevl muarefe vasıtası olarak kul lanmışlardır. Beyaz zanbak ise, dünyanın her torafinda, dün olduğu kadar bugi de, temizlik ve sa'iyet timsali mak üzere kabul edilegelmiştir. Eski Romalılarca bu çiçek ümid Made ederdi. Orkide denilen o modem, beyaz patlar, garbda, hâlâ zarafet ve var) İde alâmeti olmakla maruftur. Türlü cazib renkleri ve enfes ko- kusile insanları mesteden karanfil ötedenberi bir lâli esnasında İngilizlerle o Fransız! milzadeleni hep karanfil çiçeği ta- şirlardı. Bu ihtilâl esnasında giyotin makinesinde başları vurulan Fran. siz asilerinin ya kulaklarının arka- sında veya yakalarında birer karan- fil bulunmak bir itiyad haline gel. mişi. İspanyol boğa güreşçileri da bi, bugün, muvaffakiyetli bir boğa güreşinden sonra yakalarına karan- Gl takarlar. Bu çiçek ayrica, sada. kat ve muhabbetin de bir timsali sayılagelmiştir. Çiçeklerden menek- şenin de bir takım manalara de- ilet etmek itibarile milletlerin ha.| yatında hususi bir mevki işgel et- tiği görülmektedir. Eski Yunaniler, menekşeyi dostluk Oo ve muhabbet, eski Romalılar saadet ve neş'e, bugünkü İnsanlar İse tevazu ve sü- künet timsali telâkki (etmişlerdir. bir derdi teşhise Kendisinden tedavisi j memek için hiçbir sebeb yoktur. | Sırf san'at aşkile, kendi yağ- Tarile kavrularak, kinisenin ka-| pısını çalmayarak, asil gatle çalışan serbest selâ Raşid Rı etmiş bulunmakladı dığıma nazaran d çalışanlar, birer birer tatili faa- Üyet etmektedirler. Bu heyetleri nasl koruyabiliriz dikları cihetle, kabi rer eleman olmaktan sefaletin kucağına düsenleri na. sl himaye edebili defalar temas ettiğimiz bu mese- eyi, bugün de, akiüe! bir mevzu oluşundan ötürü bir kere daha kurcalamak niyetindeyiz. temaşa vergisini Yüzde 56 vergi, vererek Sayin indirmeliyi yüzde 30 tiyatro ki hiçbir heyet milletiz. Semt semt, şehir ş şeye biraz n götüren © inkıldbın ar edinen Partinin vazifesi, Binaenaleyh, Susd Hayri Ürgüp-| şu ki «az içiyorum bu Tünün enerjisinden ve anlayış! vermez» diye akşamci olunur, Ve zihniyetinden bu arkadaşlar çok| bir defa iş bu kerteye geldi mi ar-| şeyler bekliyorlar. Sanılmasın ki,itik her aksam dozları beklenilen maddi yardımdır. Ha-| artirmaya mecburdurlar. Çünkü bu yır, esasen şimdiye kadar hiçbir heyet, sadaka haysiyetile kab'li * tir. Bu heyetler bugün dağılmak tehlikesine maruzduriar ve me- tiyatrosu inhilâl Haber al- Anadoluda istemi 1 — Evvel çalışam çatışmaktadır. ı de bekle-| san'at görmemis, yaslan. istifade bi- çıkarak, enddid İliği bir teki bile müstesne kası üzre Yeşilaycı olsun. O gün, Türk enilleti göğtnü kabartarak bütün) dünya mületlerinden üstün olduğu -| nu İlân edebilir, Türk tarihinin €o - şâp taşlığı devirler, gençliğin alkole dı. Bu güzel an'ane ve telâkkiyi Ti Gençliği tamamen Yeşilaycı olmak rini müdrik) mecisinde| zara, etmek istemezler. Halbuki bütün felâket bu az içmek- ten geliyor. Çünkü az'a çoğun hu - dudu seyyaldir, Azla başlanır, fark -İ edilmeksizin çoğa kaçılır. E artırırlar, | akşam 50 gram alkolün verdiği! neş'eyi bulmak için yarın akşam yet| miş beş gram almak icab edecektir. Böylece insan farkında olmaksızın kadeh tiryakiliğinden yavaş yavaş tam ayaşlığa İntikal eder, Bu sebebdendir ki bütün ilim a. damları çok içmenin olduğu gibi az İçmenin de aleyhindedirlsr. Az içtiklerini sanan akşamciları tehdid eden başka tehlikeler de vardır. Neş'eyi tamamlamak için midey| tahriş eden mezeler şerler. Raki İle pastirma, rakı İle kavun mide ve| barsak kanalını tabriş eden terkib - ve akla hayale gelmiyen müşkü. st çıkarılmakta, Halkevleri an onlarını vermemekic, belediye. ler, san'atı da birnaye ve şehir- lerinde san'at hareketlerini teş- vik vazifelerini unutarak, bun- larla olmamakta. olab lir? Alkole karşı hakiki ve müessir tek bir savaş vardır: Bir damlasını bile zehir saymak. İşte Yeşilay mefkürcsi böyle cez. ir fera- boykot ilân ettiği zamanlardır, Da-)ri bir karara dayandığı için aziz ve ae ” tr he-iha pek yakin mazimizde bile alkol; mukaddestir. yetlerile alâkadar ol.nak iç'n 895! gençlik için en büyük ayib sayılır.) kendi sihhatlerini, dolayisile millet bile kalmış bulunuyoruz. Maale- sef bir avuç san'atkâra malik bir kaybetmiş olmak hazin bir haldir. memleket onlardan pek çok şey bek | İliyor. Saha: onlarındır, Şimdikinden hattâ köy köy dolaşarak her kö. tan alıkoyan âmiller nelerdir? Bir-| deha cesur, daha inadlı,daha emin hareket, san'at çokları aikolun propa -|omakla beraber ahbal gandasını yapan bu fersgatkâr| ve az miktarda içebilmekten nefis. çocuklar çok elim Dir vaz yetle-| iarini mahrum -İdirler. Bunları himays etmek, daim san'atı ve san'atkâmı körumağı Onun o mensublari, lerini en çok seven insanlardır. Bu arak davalarını takib ederken bu millet onları hayırla ve minnetle anacaktır. Yeşilaycılar! Daha gür sesle ko- nuşunuz!. Ka'abalık gezintilerinizi, meşru davaya var kuvvetinizle hay. kırdığınız daha siki görmek, işit- msk İstiyoruz, Binlerce yikik aile ümidle size bakiyor, İmanınız, bu valanm ber bucağını, fethetmeli « dir. Bir nevi münevverler diyorlar ki Avrupanın filân memleketi bizden fazla alkol sarfediyor, Buna rağmen bir fenalığı gözükmüyor. Biz, buna İnanmiyoruz, Çünkü biyoloji kanun İari ber imsanin hayatına hâkinidir. Fakat biz Akdeniz milletiyiz nüfusumuzun henüz yüzde seksenli okumak yazmaktan bile mahrum. dur. Binim şartlarımız başka yer. lerle mukayese edilemez. Gözün gördüğü hakikat şudur ki alkol bi- rim memleketimize fena tesi” cdi. yor. Böyle olduktan sonra isterse baska milletleri mes'ud etsin, Alkol bizi mdüşmanımızdır. Ve ebediyen dünmanımız kalacaktır. piyesler vermelidir. Bu turnele,., de, Parti ve Belediyeler maddi ve manevi bu grupları himaye eylemelidirler. İtalyada (oldu; g 4 — İstanbuida, süratle bir halk san'atkârları birliği kurma, ve © bu eserleri di-| “cin lâzım gelen je etmişizdir. da iş bitmez , Bilhassa, Napolyon sarayının tercih İedegeldiği çiçek menekşe olmuş. tur. Bugün bile Bonapartcilar, bir- i birini tanımak ve müteveffa impa- Bayşvekilimiz Saracoğluna, gene bu sütunlarda yazdığım açık mektubda bu noktayı esaslı bir surette İzah ettim z. Kalaycıların cemiyeti var en fazla gelir temin edecek bir san'at şubesi bir teşekküldem. mahrum. Bu çok acıdır. Bu hir bulan kokulu veya kokusuz göl nev'i meydana | getirilmiştir. Eski Yunanilerde, gül çiçeği gençliğin ve aşkın bir sembolü idi. Hiristi- rine karşı idare zami an!»-»s zihniyeti beklemek »kumızdır. ayet iyi bilmek bu lisana ME ar kewvetli bir edebilecek Kine sah'b olmak tercüme yaptığımız ter Yazımdır. e iyanki di hur: ———— a amız: 27 m ğ a ğ Edebi Yazan: Cevad Fehmi “simi bir bilse... Nereden Halbuki İŞE bile bazan kon yanlar İse, bu çiçeği, bekâret ve is! mein bir timsali oolarak Hazreti Meryeme izafe ederler. Orta çağda! bazi gizli Mason locaları, gül çiçe-! i, tanışmıyan üyeler arasında bir düm. Yaya olarak yola düzül düm. Hani masallarda *Az git tler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, bir de baktılar ki...» di- ye başlıyan bir tekerleme vardır ya, tıpkı onun gibi'ben de bir hayli yol aldıktan sonra kafamı kaldırınca bir de ne göreyim. Ni- lâferin evi önünde değil myim? Buraya nasıl ve niçin gelmiştim? Nilüferle Neclânın evlerinin yolu; ayni istikamette değildi ki kendi! l en > yorum.Bir kısım , düşüncelerimin #kterini tayin ede- Dizini yam sg mi ei akşam tuhaf biz şey © Sölündükçe hâlâ gülüyorum. di Sn canım fevknlâde sıkılıyor- İs can sıkıntısı da bana son lerde arız oldu - Sıkıntıdan EA çıldıracak gibiydim. Gün Zden Pazardı. Neclâya gideyim dedim. Kendisini evde bulaca- du. kendime karıştırdım diyeyim, Kulaklarımın dibinde yine bi- risi sindi sinsi gülüyor. Hayır bu gülen yabancı değil, benim se- sim... Ben kendi kendime gülü- Son günlerde bu sesi pek sık duymağa başladım. Bir ha- reketi düşünüyorum, muhakeme , kararlaştırıyorum, fa- iie iimin yakl ayakların bu kararlaştırdığım hareket yerine büsbütün başka şey yapıyorlar. Söylenenleri dinliyor, fakat an. ğm şüpheli idi, fakat bulama- sam bile biraz hava alır, bir ge- Tamıyorum. Okuyor, fakat oku. duldiarımın manasını kavrayamı- bunları ifade retorun hattrasini andikları zaman| yakalarına menekşe takarlar, Bu Beste uzundur ve memleketine ve giçeğine göre De mana ve mef. larımda o alaycı kahkaha çınlı- yor, Ne kadar dalgın oldum. Bu dalgınlığa sebeb ne? Neclânın evi yerine Nilüferin evine gidişim beni bir hayli gül- dürdü. Neclâyı tahminim hilâfı- na evde buldum, Salon sizara dumanından göz gözü görmez bir halde idi. Sabahtenberi kitab okuyormuş. Beni her zama den daha büyük bir sevinçle kar- yıladı. — Geldiğine çok iyi ettin de- di. Kafam kazana döndü. Gözle- m ağrıyor, fakat bu mel'ün ro- manı bir türlü bırakamıyorum. — Nedir okuduğun? — Bir polis romanı., Pis bir şey... Fakat insanı merakla sü- rüldüyor. — Sen okumaya o kadar düş. kün değilsindir amma ne oldu? Arkasında bir kimono vardı. Çorap giymemiş, Yarı çıplak göğsünü büsbütün açan bir hare- ketle gerindi: Gülümsedi. — Bugünlerde dehşetli tembel edi. Olduğum yerden e Tediyeler, Halkevleri, sehirlerine, kazalarına gelen heyetlere azami apmalıdırlar. Maalesef Nal ven havı di bu heyetleri, bilâhare kes 3 — Parti Gsnel Sekreterliği, , memleketin muhte- if mıntakalarına taksim etmeli. i repertiuvarlarına mek i » ellerine m”) kalkamıyorum. Parmağımı kaldır ,denberi böyle birbirimize girme- mak canım istemiyor. İnanır mı- sın bugün öğle yemeği yemedim. | Sırf kalkıp sofra hazırlamak lâ-| zım, diye... Yalnız iki kadeh kon- yak içtim, o kadar... — Tabii iki paket de cıgara! Dedim. — Dumandan anlıyorsun de- gil mi? Hakkın var, şimdi pen. cereleri açarım, Hem de giyinip süsleneyim.. Efendimize (o biraz hoş görünmek lâzm. Ne giye yim) Hangi renkten hoşlanırsın? Bak, az kalsın unutuyordum, se. nin renkten falan anladığın yok- tur ki zavallı! Acaba bir gün ne giydiğ'mi farketmismisindir? — Bu sitemlere ne lüzum var, Nezlâ? Benim kıyafetini, ya . hud güzelliğini methetmem ho- şuna gider mi dersin? Sakın se. nin efendi ile beni karıştırmış ol mayasın? — Sus o mel'unu bana batır- latma! — Kavga mı ettiniz? — Hem de kavga... Seneler. Neclânın karakteri taban tabana zıd *d: ki birden söylemeğe cesaret edemedim. — Sebeb? — Nilüfer yüzünden... — Sana ne oldu kuzum Nec- lâ? Eskiden böyle ş3ylere ehem. miyet bile vermezdin. Başka ka- d dünyada aklıma gelmezdi. Sürer ımı kıskanıp kavga çıkartacağın Yok. O anda aklıma gelen ihtimal ile o kadar Kaşlarını çatarak sordu: — Yoksa)... — Yoksa bu adama âşık mı. ..? — Âşık mı? Hayır âşık deği- lim. Fakat bu kadın fena balde sinirlerime dokunuyor, — Kim? — Kim olacak Nilüfer... Şey- tan me diyor biliyor musun? Sır. fıntıya wisbet bizim efendiyi ka- rısından boşat, onurla evlen ve adamakıllı baskı altına koy... — Eh, bu da bir fikir... #in vesika veri artistler çalı, malı, Bu sureile de, bu san'atın ismini kirleten, haysiyetini inci, *en tufevliler tasttys edilme! dir, #Mannme 7 uri sevda) Geidi yanıma, oturdu. Çaplı Ç dizleri dizlerime deyiyordu. <8 lerimin içine bakarak: © — Ben evlenirse sın! dedi. Hiç beklemediğim bu sus) şısında bir hayli şaşaladım, — Eğer bu izdivaç s€3) vas ederse ben de #ics'ud v Neclâ! Gözlerinde ink'sara benzer gölgenin uçuşup sıyrıldığ ' düm. Hiçbir mana vereni bu tezahürü mühimsemiyerek 40 vam ettim: va — Fakat Nilüfari; dar kızdırması için y miyetli hâdiseler vu mah! Bir şeyler var Si Sorar midi — Aman kuzum, ani — Anlatacak uzun bi Şimdi ikisi de İzmirdel,'*” — Ne diyorsun Neclâ? — Neve bu kadar ş,.. m ne ya; ir 1 #30 bu eni ve ehh bali ol. mı? sa, — Hic... Demek işi çıt? 7 üerlettiler, ha, “0d (Arkası vap oluru |