Afyonda Çobanlar nahiyesinde köy kal - kınmasına ehemmiyet veriliyor, birçok yeni binlar yapıldı, köy işleri tanzim olundu Afyon ( Hususi ) — Afyonun "merkeze bağlı dört nahiyesi biri de Çoban - la lardır. o Burasi Afyona o yirmi © beş kilometre. “ik bir © yolin bağlıdır. On bir © Köye ve sekiz "bin küser nüfusa maliktir, Afyon- : vi j Çobanlar nahi- metrelik mesa « .ye müdürü fede — bulunuşu Naim Kaçmaz * Afyonla olan münasebetinde kara Afyon (Hususi) — Afyonun en büyük ve en verimli kazasi olan Emirdağı her şeyden evvel büyük |bir istihsal merkezidir. Bu hususta mücmel bir fikir edinebilmek için yıllık toprak verimini belirten şu rakamlara bir göz ativermemiz ki, fayet eder: Buğday 17 bin, arpa 4.300, yulaf 300 ton. Emirdağı, şimdiye kadar, hükü- mete üç milyon 790 bin kilo buğ. day, 788 bin kilo arpa ve 51 bin kilo yulaf teslim etmiştir, Bu şyakamlar borçlanılan mikta! a0 isbekini teskil a e beş nisbetini teşki Emirdağının bu ziraatcj vasfı bu SON P , Aiyonun tam durumlu bir ziraat Kazası : Emirdağı | Emirdağında herkes birer parça toprak sahibidir | . Kaymakam Hakkı Buran savilik göze çarparö Büyük çapta çiftlik işleten tek kişi | görülemez. Bin dönüm toprağı olan adam sayı- lacak kadar azdır. Herkes kendi ba- line göre toprak sahibidir. OSTA Adanada Çok kıymetli, tunç bir heykel bu- lunda, heykelin Roma imparator- larından birine sid olduğu © kuvvetle muhtemel Adana (Hususi) — Çukurovada Gülek boğazı e Çatıalanı köyünün yakınında asfalt yol inşaa tında yol kenarın düzeltilirken bü. yük bir tunç heykel meydana çıka. rilmıştır. Adana Müze Müdürü der-| hal bu mahalle giderek bu mühim eseri Adana müzesine nakletmiştir, Bu heykel üç müetre boyunda, mamen çıplak, kolları ve bacakları! kıriktır. Roma İmparatorlarından İbirlne aid olduğu sanılmaktadır. Mezar olan mevkii Gülek boğaz ağzındadır, Tarihi kayıdlara göre, İmparator Kontsans şark seferleri esnasında burada vefat etmiştir. Bu kiymetli eni üzerinde etüdler yapılmakta» N; Hegeleciye yeni rakib ! Said koca gövdesile iki tarafa yalpa vurarak kuvvetli bir peş- rev yapıyordu. Ben de, güzel bir huzur peşrevi laşmalar bittikten sonra kapış- tık. Said, sağdan soldan yoklama lar yapıyordu. Benim kuvveti min, güreşi karşılayışunın dere- celerini yokluyordu. O, bu yokla- malara devam ederken birdenbi. re gömüldüm onal, Ve, çaprazı topladığım gibi sürdüm, Sai, ca gövdesile sallandı. Beni dur- durmak, çaprazı sökmek istedi. Fakat karşısında çelik-g'bi kırık! maz bir kuvvet görünce afalladı. Bu sefer de çaprazı sıyrmağa ko yuldu, Onan da gövd in iriliği müsaid değildi. Toplayıp büke- rek bastım kösteği ve, kıvırıp al tıma aldım. Saidi, altı yedi da| ka içinde altıma alıvermiştim. Ortalıkta ses seda yoktu. çıkardım. Helâl! | leyiniz! Güreş yapsın. Eğer böy- le güreşirse ben de muka, derim. Sonra, müsaraa, müsara- alıktan çıkar dövüş olur. Ustaca güreşelim. Bu lâfım üzerine paşa: /— Güreş yapınızl, Dövüş iste miyoruz oğlum!, Dedi, Bunun üzerine güreşe gi: i Fakat Arab Said, eskisi gibi ha. reket edemedi. Doğru dürüs gü- reşmeğe başladı. Epeyce uğraş- tık birbir'mizle.. Nihayet topar- ladığım gibi yendim. onu Arab Said, fena oldu. O'duğu verden güçlükle kalin koçtu Bundan sonra pasa, beni yen da alakodu. Hattâ şunları söyle. — İbrahim, yanımda kalır mr- sın? — Kalırım pasam... iyolumun ihtiyar edilmesine sebeb oluyor. Çobanlarda o meslekdaşlarımız - seneki hububat darlığı karşısında kazaya etraftan alıcı o akını çoğal miş ve kasabanın buğday pazarın. Kazanın 2400 klometre murabba- İma yaklaşan hududları Içinde 560 ibin dekar ekilen srazi yüz bin dekar Arab Said, altımdan kalkmak için indi, Şahlandı. Koca gör! Bana bolca aylık verirdi. Yer içer kalkardım. Önüme gelen Maraş'da dan genç bir arkadaşi nahiye mü. © “dürü olarak buldum, Nalm Kaçmaz ogimdi burada kisa mijddet içinde “bir kabiliyet olduğunu anlatan işle-| ri başarmakla meşguklur. Arkada.| şimiz merkezde bir köy konağı, gü. “zel bir hükümet konağı, Gebeciler köyünde bir selektör binası yaptir. © miş, merkezde tek çeşmenin etraf- “tan müzahrafat toparlayıp akan sw. b İn islâh etmiş, üç bin liraya veri- , köy ollağıni on dokuz bin lira. “lik bir gelir haline yükseltmiş, Işik- lar köyündeki su membalarını mer, © keze akitmek için teşebbüslere gi- rişmiş ve muhitte sltima hastalığının. © Güremesine sebeb olan kireç çukurla «rini amelef mükellefe Ile kapatmak ve hastalığın salgınlaşmasını önle- mek için karar almiştir. © o Naim Kaçmaz bu işler arasmda « köyleri de sik sik dolaşmakta, köy. “ Kisin kafasını medeniyet âlemine X açmak ve onları her bakımdan ten-| © vie ve irşad etmek için ferağatla ça. © Tişmaktadır. © Nahiyenin tek geliri hububattir.! Bu sene halkın hükümete borçla» .Mip tediye ettiği miktar 410 ton © buğday, 207 ton arpadır. mekik İğ ikame belediye reisi seçildi / e (9 Çorlu İP O Çorlu (Hususi) — Hararetli bir oiçtlmadan sonra, Çorlu Belediye Meclisi âzası İkinci defa olarak © Ramiz Baykalı relsliğe seçmiştir. Ramiz Baykal hizmet ve faaliyetle kendisini muhitine sevdirmiş ve tam manasile bir belediyeci oldu.) ğunu, Çorlu belediyesini faal ve) Trakyanın ileri belediyeleri seviye- sins çıkarmakla fiilen göstermiştir. İmin eylemiştir. İlisi şehrimiz için de önemli karar» da büyük bir hareket (belirmiştir. Fintların her gelen alici tarafından hesabsizca artırılışı karşısında köy- Kinün ihtiyatlan ayrılacağı ihtimali. ni düşünen kaymakam Hakkı Ba- ran derhal tedbir almakla geçikme, miş, belediyenin hazırda O bulunan beş bin lira parası mukabilinde buğ day mübayan ettirmiş ve gene bu maksadla Ziraat Bankasından bele- diye emrine on bin İlralık kredi to- Emirdağında hayvancılık tn bil hassa ilerlemiştir. Buranın üftik ke. gilerinin şöhretini hepimiz biliriz, | Bu seneki davar adedi 280 bini geç! miş bulunmaktadır. Emirdağında hayvancılık İstİma edilirse ziraat işlerinde tam bir mü- İzmitte belediye reisi muav'nliği ihdas edildi İzmit (Hususi) — Belediye Mec, lar vermiştir, Belediye Reisinin işle! ri pek çoğalmış olduğundan beledi.) ye rels muavinliği Ihdaş olunmuş, | tanzifat kadrosuna 15 amele ile bir| âmirin İlâvesi kararlaştırılmış, Elek-| triğin kilovatına 4 kuruş zam ya. pılmış. İtfaiye ve tanzifat amelesi- ne parasiz yemek vermek ve maaş» larina 6 lira zam yapmaği da ka. rar akına almıştır. l Mersin ve kazalarında memurlar koopzrafili Adana (Hususi) — Mersin ve kazalarında birer «Memurlar İstih- lâk Kooperatifi kurulmuş ve bu kooperatifler işe başlamıştır. Me-| murlar bu vaziyetten miemnundur- orman ve fundalık, 275 bin dekar mer'a vardir, Bu saha dahilinde üç nahiye ve 98 köy bunlarda 55 bin nüfus bulunuyor. Arazİsinin muhte Wi semtlerinde görülmekte olan ve topunun yekünu üç bin hektara yak laşan bataklıklar bu sene sitinanın İmüstevli bir hal almasına sebeb ol Muş, Sakaryanm membai ile de- İrmen ayaklarının kismen © olsun telâhina mecburiyet duyulmuş ve bu yüzden mücadele teşkilâtı faali. yetine germi verikmiştir. Kazanın — çalışkan kaymakamı Hakkı Baran sıtmanın çabuk sön- esl için gereken tedbirlerde mücs- sir olmakla halkı pek memnun et- miştir. # Hendekte memurlara kilosu yirmi altı kuruştan bir aylık buğday verilmiştir. * Hendekte ber memur İhtiyacı kadar almak şartile ve altı ayda ödenmek üzere taksitle odun veril, meğe başlanmıştır. # Karasu tahrirat kâtibi Fazıl Yücelen Ankara Dahiliye Vekâleti sicil kalemine tayin edi'miştir, # Edirnede teşekk üledecek olan varlık vergisi komisyonuna şehir namına belediyeden Reis Ferid Çar dakh ile Belediye Meclisi azasın- dan Hasan Osman seçilmişlerdir. * Babadağ kazasinin ekmek ih. öyacını temin maksadile e Afyona giden belediye reisimiz Hamdi Ar- man dönmüştür, Reis bu İhtiyacı I karşılamıya muvaffak olmuş, kâfi miktarda buğday mübayaa ederek IKız Enstitüsü ve Akşam San'at | Okulları açıldı, derslere büyük | bir önemls başlandı Maraş (Hususi) Evvelce Maarif Vekliliğince vilâyetimiz . de açılması ka- rarlaştırilmış o. lan kız enstitüsü İle akşam sanat okullarında ta - mir İşleri ikmal edilmiş, o kayid ve kabul mu- j amelesi tamam İ lanmış ve öğ“ İretmenleri de ta Cemile Derim “amen gelmiş bulunduklarından ©- jkulun Sonteşrinde birçok davet'iler huzurunda açılış töreni yapılmıştır. Törende Vali, Maarif o Müdürü, Parti reisi, askeri erkân, Daire reii- leri, öğretmenler ve birçok talebe velileri bzir bulunmuşardır. Merasime ( Halkevi bandosunun çaldığı İstiklâl marsiyle başlanmış ve müteakiben Müdür Cemile Dev. rim, kisa bir hitabede bulunarak teşekkür etmiştir. Vali Kudrettin Kantoğlu tarafın. dan (Okulun memlekete hayirli ol- İmasi) temennisiyle kordelâi kesil miş ve davetliler büyük bir itina ile tertiblenmiş oaln iş odalarırı,| dershaneleri gezmiş ve ders vasi. talarmı tetkik etmişlerdir. Bilâhare davetliler okul idaresl ve talebeleri tarafından kazırlanan büfeye davet olunarak çay ve pasta He izaz ve Ikram olufmuşlardır. Yarin 100 ü mütecaviz talebesi- le tedrisata başlayacak olan bu de-| gerll müessese, mühitimizde lâyrk olduğu rağbetl görmüş ve büyük i i desine güvenerek dayanıp kal kabileceğini zannetti. Fakat us- taca her tarafından bağlanmış olduğunu görünce duraladı; onu her yanından bağlamıstım. Nere- den kalkıp dikilmek istediyse o- radan bağlandığını gördü. Tam yirmi dakikadan fazla altımdan | kalkamadı. Ben, ise yi ka gergef dokur gibi Saidi, oyun dan oyuna dokudum. Saidin kaz» dığı o muhakkaktı. Efondilerine karşı mahcub olmuştu. Nihayet | Said, kemanemi içinden budaya- İrak ve, kol kapıp ayağa kalktı. Fakat yüzü gözü karma karışık tı. Ben, onun ne yapacağını se: dim. Muhakkak Koca Yusuf gibi güreşi kırasıya dökecekti, Ve, ni- tekim de öyle oldu. Said, ayağa kalktıktan sonra üzerime yüklen di. EL enselere ve, tırpanlara baş. ladı. O bir hareketle yum - ruk vurur gibi el enseler çekiyor. du. Beş dakika kadar tahammül ettim ve mukabele etınedim. Bak Um, Said işi azıtıyor. Ben de mukabele edersem iş kavgaya ülecekti, Ve, Saidin de iste- bu idi. O, güreşi çıkaramı. yacağını anlamıştı. Hiç olmazsa güreşi kavgaya dökerek netice- siz bırakmak istiyordu. Ben, birdenbire Saidin göğsü- ne dayandım ve, ayrıldım. Saide de: — Dur!. Diye bağırdım. İkimiz de ayrı- Benim bu, hareketi- i tefsir etmişler... Gü Pes edeceğimi ise paşaya doğru bir çaktım vet — Pasam! Pehlivanınıza söy. ummuşlar. Ben temenna | pehlivanı yendim. Nihayet paşa, bir gün kâhyasını çağırarak sor- muş. — Kâhya, şu bizim Hergeleci- yi yenecek pehlivan yok mu?. — Vardır paşamlı — Nerede a — Emredersiniz bir sordura- yım. Demiş... Kâlıya oraya buraya baş vurmuş. Bursalı Koca Rüstemi sağlık vermişler. Koca Rüstem, yaman bir pehli yandı. Kâhya paşaya gelerek: — Paşam bulsum, Bursalı Ko- ca Rüstem. Diye haber vermiş... kâhyasına: — Sakın, Hergeleciye söyle « me.. Onu tuzağı düşürelim.. Demiş... Bir gün paşa beni çağırdı ve; — Ibram, ben, Bursaya gidi- yorum.. Seni de götüreyim mi? edi. Ben de: — Giderim paşam!... Dedim. Yola çıktık... Paşanın maiyeti kalabalıktı. Ben, Koca Rüsteme götürüldüğümü bilmi « yordum. Kaplıcalara gezmeğe gi diyor gibi yola çıktım. Fakat id- manım üzerimde idi. Çelik yay gibi idim. Bursaya geldik.. Pa. şa kâhyayı çağırmış ve, sormuş: — Hani Rüstem nerede?.. — Bursada yok paşam. — Nerede ya?. — Köyüne gitmiş... — Köyü nerede imiş? — Kestelde... — Haydi adam gönderin gel- sin. Paşa, (Arkası var) © Kendisire yeni devre için de İİ puvaffakiyetler dileriz. i ir mmm — | «Son Posta» nın edebi romanı: | Erlseği İbir sevinçle karşılanmıştır. mam Yalnız kalmıya çok ihtiyacım var. Zaman zaman otelden kaçı - yor, Karşıyakaya geçerek, deniz İ kenarındaki gazinolarda ne yapa İcağımı düşünüyorum. Mütereddi. dim. İstanbula dönmek istiyorum, "sevkini temin eylemiştir, m2 mean miş bir serseriye benziyorum. Yakamı kurtaramıyorum elin- den... Bu üzüntülü, perişan gün- lerde onun benimle beraber bu- İunuşu belki de isabet oluyor. Fa- kat, beni Gönülle birleşmekten lar, — leşiyor benimle, Zavallı yayru- cak, öyle eridi ki. «Ben Vedad- 4z yapamam!» diye her dakika hüngür hüngür ağuyor. Gözlerim yaşarıyor. Zavallı Gönüi!, Seviniyorum. Demek o da be- niz kenarında mı dolaşsam? Otole uğramamalı, Saadet ya. kamı bırakmaz, Taşkın bir neş'em var. İnsan, böyle anlarında bir sar» hoş kadar şuursuz oluyor. İstan. 164 | € (NUSRET SAFA COFKUN — Nazarımda bir et parçasın-| an başka hiç bir kıymetinin ol. aadığını isbat edeceğim sana! © — Bende aksini söylemiyorum oki. Biz birbirimize kalblerimiz- Je değil, sinirlerimizle bağlandık. Başka bir kadını sevebilir, bu ka- dın için çıldırabilirsin, fakat dai. “ma benim tesirim altındasın! | Omuzlarını silkiyorş — Bunu göreceğiz. Senden! nasıl nefret ettiğimi bir bilsen! — Oo0.. bunu biliyorum dos- 'tum.. Bana cesaret veren de bu. — Nefret ihtirasları kam | ji p | cekmis gibi bir dişinin üzerine “ hücum etmek, en şiddetli ihtiras- ların ifadesidir. , © — Sen korkunç bir kadınsın! ni korkutuyor muyum? ayır, sadese tiksind'riyor- — Cok asabisiz! Biraz sükü- jet bulumcıya kader seni yalmz kav! Geri dönmek için | bir em atıyor, fakat gene Vedadın mlitakallis parmakları, kolunun erine saplanıyor: — Bir an evvel defolup gitme. si istiyorum. Fakat daha evvel u oyunu nasıl oynadığını anlat! — Akşama anlatırım! Emreden bir sesle bağırıyor: © — Şimdi söylemeni istiyorum- © Lâkayıd, omuzlarını kaldırı - yor, dudaklarını büzüyor: p © — Mühim bir sey değil bul Seyahate çıkacağını eniştenden duydum, hayret ettim. Bö; bir niyetin yoktu. Mutlaka dedim, bunda bir iş var. Bana geldiğin! gece, seni söyletmeğe çok çalış- tım. Sarhoşluguna rağmen ağzın- dan tek kelime alamadım. An - i söylüyordun. :eplerini karış. tırdım, İki kamara bileti buldum. Demek yalnız gitmiyordun. Di - ğer cebinden de Semahate yaz - dığın mektub çıktı. Mesele anla- sılmıştı, Derhal sabık sevgilinize, lâhik kaynananıza vaziyeti ha ber verdim. Eniştene de, gene se- ni müşkül mevkide bırakmamak için, Ankaraya hasta bulunan kardeşime gideceğimi söyledim. Bundan sonrası malüm! Be h- lâksızlıkla itham edemezsin. Biz birbirimize o kadar yakışıyoruz ki... Senin işleimeğe teşebbüs et! tiğin suç da, benimkinden aşağı! sayılmaz. Düşün, eski sevgilinin kızını kaçırmağa (kalkışıyorsum, ben bir cinayet işlemeğe kalkı- sirken elini tutan halâskâr vazi- yetindeyim! Dünüş yolu... İzmir | Kâbuslu bir uykudan uyanmış gibiyim! Bu sukutu haysl, bu ihanet, bu macera mahvetti beni... Görenler tanımakta müşkülât çekecekler: Öyle zayıfladım ve çöktüm ki... Bu kadın öldürecek beni.. Tıpkı, belâlısile başı derde gir. menedişi, saadetime engel oluşu aklıma geldikçe çıldırıyorum. E- vet, tıpkı etini çinen ( kadınlard. i tutmuş Tophaneli cârarkez vazi- yetindeyim. Hiddotten kudurdu.| ğum zamanlar, dünyanın en ka- ba adamı oluyorum. Adi bir ser- seri hoyratlığile, dövüyor, çim- dikliyor, tekmeliyor, parçalıyo - rum âdeta! Bu ne sukut?. Er - kekEğimden, san'atımdan utanı. yorum. Hassas bir adam olarak tanılan, san'atkâr Vedadı bu hal- de görenler, küçük dillerini yu- tarlar. Âsabım öyle bozuk ki yorum, fakat in, zebun, kolla- rının arasına düşüyorum. İzmire geleli bir hafta oluyor. Hâlâ bir karar veremedim. Ne yapacağım? Evvelâ bu kadından kurtulmam lâzım! Bu yabancı muhitte büsbülün sıkılaıyor, büs- bütün Gönülün, İstanbulun has- retini çekiyorum. Gönülsüz yaşı» yamıyacağım!ı İhtiraslarımın, yorgun ve bit- kin bir halde sindiği zamani bile, en taze bir iştiyakla Gö: | arzulayorum. Demek ben haki- katen, en asil hislerle seviyorum bu çocuğu. İstanbula dönmelimiyim? Semahatın yüzüne nasıl baka- rım? Ablama yazdığım mektuba hâ lâ cevab yok! Otei kâtibine, oda- ya göndermemesini bana teslim etmesini söyledim. Saadetin eline, Ben meseleyi (o bilmiyormuş gibi| madı. geçmiş olamaz. -İne kadar burada veyn başka bir çekiniyorum. Peki amma, daha İyerde kalabilirim? Biraz daha İ beklemelimiyim! hâdise biraz w- nutulmalı, Yatıştınlı.. ablam ne İ yazacak bakalım! ün de mektub yok! Deli olacağım! İstanbula telefon etmek aklı- ma geldi. Bunu şimdiye kadar niçin akıl etmedim? Santral, beni İstanbula, kö- ye, eve bağlayıncaya kadar çek- tiğim azal Heyecandan tkanacağım. San tralların birbi arıyan sesl: İ nihayet Yeşilköydeki kızım aşina İsesi: —“İzmir ariyor.» Nihayet ablam! Avazım çıktığı kadar bağırı- yorum: — Abla benim!. Canım ablacığım, sesi heye - candan titriyor: — Nasılsın Ve- dad! Seni çok merak ediyorum. — Mektubumu aimadın mı? — Hayır.. Meraktan çıldırı - yörum. İyisin yal Hasta falan de- ğilsin yal. — Tahmin edeceğin vaziyette İyim abla,, Yalnız bana biraz ma- lümat ver.. Ne oldu, Gönül nasıl? — Semahat meseleyi haber al- mış.. Gönülün İstanbula inmesi.) ne mâni olmuş, Haber alınca, sa- na koştum amma, yetişemedim. İdavranıyorum. Gönül gelip derd- nim kadar ıztırab çekiyor. — Abla, Gönülle konuşamaz mıyım 2. Ah zalim santral, muhavereyi kesmiye kalkıyor, ne ise ablam karşımd ma göz hapsi altında. —Peki ben saat tam 5 de te- lefon ederim. Sen onu bize getir- .. Kimbilir ne kadar se vinecek. Hergün « mektub var mı?» diye soruyoı. Senin kendisi ne darıldığını sanıyor. — Abla, kendisine her zaman. kinden daha çok bağlı olduğumu, hasretile tutuştuğumu söyle. ve bana da akıl öğret! Ne yapayım, bunaldım burada, Ablamın müşfik, teselli, iç ra- hatlığı veren sasi: — Dilediğin dakikada İstan- bulş gel Vedadi Kimsenin sana azab çektirmeğe hakkı yoktur. havatı olduğu gibi kabul mecbu- riyetindeyiz. Artık hâdisata tabi olaratız. Telefonu müsterih, bir hafta. dır ilk defa olarak içimde bir huzur hissederek | kapatıyorum. Demek iki ü sesini duyabileceğiz. Ona ilk sö- züm: «Seni seviyorum Gönül! olacak... Şimdi bu saatleri nasıl harca- yabileceğim? Fuarın gezmediğim yeri kal- Bir sinemaya mı gitsem? De- çıkışıyorum. İ bula dönmeği, Semabatı karşıma alarak konuşmağı, Gönülsüz yas pamıyacağımı, ne olursa olsun, onunla mutlaka evlenmek istedi- ğgimi söylemeği düşünüyorum. Bu cesareti gösterebilecekmi yim ? Çok şüpheli., Fakat, hayal bulut ları üstündeyi: liyebilirim sanıyorum, Hattâ, söze nasıl baş lıyacağımı kararlaştırıyorum. Se mahati konuşturuyor, cevab ve, riyorum, münakaşa ediyorum. Bir sokaktan bir sokağa, bir caddeden bir caddeye giriyor, meydanlar geçiyorum. Hiç yorgun değ'lim! Dakikaları sokağa serpiyorum. Yarım saat evvelinden telefo- nun başındayım. Of, ne yürümez saat! Beşe çeyrek kala. artık taham mülüm kalmadı. İstiyorum İstan- bulu... Santralların birbirlerine sesle nişleri, uğultular, düdük sesleri. albim duracak. Heyecandan dislerim birbirine vuruyor, Yarabbi, telefonu Gönül açı« or. O da telafon başında mı bekli, yordu? Karşılıklı, seselerimiz titreya- rek bağıriyoruz: Gönül! —Vedad! — Gönül, sana öyle hasretim (Arkası var)