| EDEBİYAT | Edebiyatta hakikat ve hakikatin benzerleri Yazan: Halid Fahri Ozansoy ortaya atılanların çoğu, FE oki edebiyatçılar, meselâ eski şairler veya roman- cılar için şöyle düşünenler yok değildir: Canım, fazla kütübhane kur- du bunlar! Buram buram kitab kokuyorlar, buna mukabil tabi- atın ve cemiyetin dışında yaşa. yorlar. Halbuki hayatın —:) olmadan Vesaire...» Burada hemen şunu da ilâve edeyim ki, böyle düşünenler yal- | nız bizde değil, diğer memleket. | lerde de vardır, hem de edebiyat kültürü pek ileriye gitmiş larda... Hattâ bazan, pek büyük kitab kurdu olan pek bilgin ede- biyatçıların da yüksek perdeden bu sesle haykırdıkları duyulmuş. | tur. Fransada Anatole France zil Evet, o bile, «Edebi ha.| yat» isimli seri tenkid ve tahli eserlerinin bilmem hangi cildin. de bu tonla konuşmuş, kitab me.! raklılarından ve kütübhane kurd ndan act acı şikâyet ederek, gözlerimizi etrafımızdaki hayata ve tabinte çevirmenin lüzumunu belirtmeğe çalışmıstı, Fakat ken disi, büyük üslübkâr olduğu ka dar büyük kitab amatörü, büyük bilgi dağarcığıdır, orasını, sanki mahsus gizlemektedir! O halde, bu tezadı nasıl ifade etmeli ve hangi neticeye bağlamalı? Bans öyle geliyor ki, derin fikirli sah- iyetlerin, üstadların kitabdan ikâyet ettikleri sayfalarda an. atmak istedikleri, sadece, yalnız kitaba bağlılığın bir şey ifade etmediği ohakikatidir. Yoksa onlar da pekâlâ bilirler ki (aksi- ni düşünemeyiz, zira kendi bil. gileri buna şahiddir) kitaba göz- lerini kapayanların ve yalnız ha- yatı müşahede etmek (iddiasile yavan, i Ne yaratıcı kudretleri daima #akât kalmağa mahküm olanlardır. Rövleleri, şok kere, evvelce yapılmış tahlil lerin, keşiflerin peşinden koşar- sanırlar. Hakikatte ise, ayni yol.! da kendilerinden evvel (izlerini kuvvetle çizmiş olanların ayak- ları dibine yıkılmıslardır, gülünç- lükleri de buradadır. Fakat işte! bilhassa bunu anlamak eme. yenlerdir ki, uluorta, Okayıdsız, şartsız kitabın aleyhinde bulu nurlar ve san'atkârın şahsiyetini - me kadar üstadda olsalar hi başka şahsiyetlerin eserleri ara- sında kendi tâbirlerile boğulmı görmekten korkarlar, o Sanırlar ki bu uğurda harcanacak zekâ ışığı ve dökülecek alınteri gene o san'atkârın şahsiyeti hesabına günahtır; insanın (tabiatini de, bizzat tabiat gibi, her türlü sirden ve maniadan korumak mdır. OO halde kitaba değil, İnır «bite ve tabistin içinde. ki insana bakmak kâfidir. Şimdi gelin, bu teze göre be. dii manasile bir iki tecrübe ya- palm. Meselâ şiir yazacağız! Haydi işte, yeni bir şair gibi (ismi lâ- zım değil) şu kurd yenikli, şu perişan mısraları ortaya döke! Tim: Ne yapsam Keviflenemem Kahvede Can sıkıntısından durulmaz. ka bir şiirinden şu mısra dökün. tülerini alalım: Bir sabah ellerin cebinde çık evinden, Cehetin iskemleye &sli kalsın. Bekleye dursun dostun Kahvede. Görüyorsunuz ya, bu şaire gi re, hayatın çerçevesi ancek kah- hayata bakılamaz...|lar ve sanki yeni bir şey bulduk vede açılıyor. Kendisi orada can sıkıntısından patlar, fakat gene o peykeden ayrılamaz. Zira ii sanları, bütün tiplerile orada bu.! lacağı, orada tanıyacağ. kanaa. tind, Bu, bai | tır bilir misi dan on beş, on yedi yıl evvel, simdi tanınmış bir romascımızın bana söylediği bir sözü! Fen ona her akşam Kadıköydeki kötü bir meyhanede neden otur- duğunu sormuştum, o da bana “Ne yapalım, kibar birahanede tetkik edecek hangi adamı bula- yım!u cevabını vermisti, Sonra izah etmişti: e «Meyhanedekiler ne ieler öyle görünürlermiş, bi rahanedekiler sahte O kibarlıkla içlerini de dışları gibi yaldızlar. larmış!« Ben © zaman romancı dostumun hu iddiasına gülmüş tüm. Çünkü yaldızlı ve etiketli sanılan şahsiyetlerin de bazan ne samimi insanlar olduğunu bir tesadüfle anladığım gibi, mey. hane veya kahve kodamanlarının arasında da ne içten pazarlıklı. ları, ne hinoğlu binleri oldn#unu da gene bir tesadüfle öğrenmis tim, Gelelim gene genç saire, Ca. ketini evde iskemleye asarak, el. loş ve) leri cebinde sokağa çıkıyor. Fa- kat bugün kahveye gitmiyecek-İdisini tevkif etmizler. Paraları ken. Gene o genç şairin (ismi lâ-|tir. Enayi dost, kahvede bekle-|disinin çaldığını iddia etmeye baş.jetme 65). zım değil) başka bir mecmuada.| yedursun! ki gene ayni fikirle örülmüş bas. (Devamı sayfa 4/2 de) Söz zem ; Koyun derisinden yapılmış bir yelekten büyük bir servet çıktı Felemenk Hindistanının Japon.!suçkmun ele geçmesi ik Jen dö; bir dava açarak veraset yolile lar tarafından işgali sırasında elle.|Jong hapishaneden kurtulmuş, bu dilerine intkal etmesi lim pr rine geçen vasıtalarla şuraya bura-| sefer bir başka iddia ortaya çıkmış.) (29) bin Floreni istemeye başla ye dağılan Felemenkliler arasında| Bir başka Felemenkli de Batav- mişlar, İşler karışmış, arab saçma Jan dö Jong isinde bir de Ams.| yanın Japonlar tarafından işgali s1.| dönmüş. Çünkü Ilk defn yanlış bir terdamlı varinış. Bu adam Cava a.i ralarında duyduğu heyocan tesirile| tahkik ile hapse atılan Jan dö Jon. dasının merkezi olan , Batavyadan kalb sektesinden vefat etmiş, Vakti|gun mağdur birakılmasınm ikinci karisi ile beraber firar ederken bir hali yerinde olmasına rağmen aakidibir | yanlışlıkla katmerleştirilmesi Mmezaddan koyun derisinden yapıl. parası çıkmamış. Eşyaları Mezad. | ihtimalleri akla gelmiş, Bu arada, miş bir yelek satın almiş. Bütün se-|da satılmış, Bu arada bu deri yelek Batavyada bu yeleği satan o mezad yahai müddetince de Sırtından çi. te satişa çıkarılmış ve Jan dö Jong| memuru da mahalli kanunlara da karmamış, tarafından satin alınmış Vaziyet! yanarak (5) bin floren tutan bi ba şekli alınca asil yeleğin veresesil) — (Devamı 6 inci sayfada) “Son Posta, , nın bulmacası : 16 - «s Bunlardan 30 tanesini hallederek bir arada yollıyan okuyucula rımızdan 80 kişiye hoşlarına gidecek hediyeler vereceğiz. a DB des üye Karı koca salimen Hindistana 2. yak basinca adamın sirtina bol ge.! İsa yeleği biraz daraltmak istemiş” İer. Fakat terziye verecek paraları olmadığı için bu işi kadın yapmak istemiş, Makası vurunca yeleğin i. 1 — Askeri bir okulumuz (10), ilik. (64, Orla (3). © 3 — Canlı (8), Ceketlere konu , * lan ines kumaş (8. > 4 -- Erler çinden bir kâğid çilamış. Meğer bu| Beru nidam ( kâğıd bin forenlik bir Felomenk| 5 — Vücullömüi banknotu imiş. Yaptığı keşfin neş'e! eş (31, Kavak (8). sile bütün yeleği açan kadın bun.! 6 — &rzet 3), 7 dan başka daha (28) tane binlik Kiram (5). floren bulunduğunu görmüş He.| 7 — Büyük ma. £ men kocasina haber vermiş ve sde-| masına gir (4, ta semadan düşen bu servet içinde) Tersi çatı (3). biçare firariler son derece meminan| 8 — Cerahat olmuşlar. Fakat adamın boşboğazlı. | (4), Kabul eme , U İl az sonra bu saadeti felâkete kal.| mek (3). betmi İ 9 — Elfbede bir harf | milnteyisi (6). 18 — Oturan (16). Yukarıdan aşağıya doğru: etmiş. (3), Bir zel — Bir hari (2), Terd bir aramı Çünkü Jan dö Jongun Batavyada a. çalıştığı müssesede (30) bin flo. renlik bir ihtilâs yapılmış İmiş. A.| damm yelek içinde bulduklarını) 1 — Gurbet (5), Hangi şahsı? (8). yaydığı paranin da aşaği yukarı bu| 2 — Üseranc müfredi (4), Bir me, rakama uygun gelmesi üzerine ken-İvi balık (5). 3 — Kabın ağırlığı 6 — Spor alanı (4), Yumurtadan ya palır bir mevi yemek (Sİ, 7 — Zay (5), Bir harf (2), 8 — Bir emir (2), İktidar (6), $ — Bulmaya çalış (3). Mülkiyet e iki (2), Kraile (3). 19 — Cerihn (4, İnandığımız maver. seykerikn mesin (3), (4), Merbamet 4 — «Gözü gören» ibaresi (ie beraber, Süylenir ($)., lamişlar, Mesele am sürtneemiş; Bir hafta sosa ami €