SON POST?) . Gani Efendinin yüreği az da ba ağzına gelecekti. Telâşli te lişlı sordu: — Ya kangi taraftan gittiler? — Saraçhanebaşı kapusından eski ortalar yolu ile. (1) Köse adam bir deli gibi kahve- cinin yakasına sarılıp sarsaladı — Bre meded, bana şimdi beygir bulabilür misiz? afız yoldaş ürktü: — Telâş eylemen benim bu bam, Beygiri nideceksiz? — Anlara yetişsem gerek. Kahveci dudağını büktü: — Nafile zahmet eyliyeceksiz. Anlar şimdi saraya varmıştır! İhtiyar bir kelime söylemeden dörtyol ağzına doğru koştu. Kah. veci Hafız kollarım göğsüne çap- razlıyarak ardından baka kaldı. Dörtyol ağzında sürücü tatar çocukları vardı. Bunlar o gelene geçene beygir kiralar, hayvan ların kuyruğuna yapışıp yalma- ek sokak sokak seğirtir - Oca beşi birden hayvanlarını çektiler, Abdülgani Efendinin len beygire datiyürik dürtükle - di. Sadrazam Mehmed Paşanın o- turduğu vezir sarayı önüne diği zaman bir kalabalıktan baş. ka bir şey göremedi. Sarayın ö- nündeki avlu kapıları kapanmış- tı. Demir parmaklıklar önünde Patrona Halilin birlikte getirmiş olduğu kırk elli süvari vardı. Abdülgani Efendi hunları kı- yafetlerinden ; çabucak tanıdı: «Yazık, bu seferki meclise bir #- vuç adamla gelmiş!e diye acı ve iç burgucu bir üzüntü / geçirdi.! Altındaki beygiri sürücü çocuğa teslim ettikten sonra Patronanın muhafızlarına sokuldu: — Halil ağa geldi mi yoldaş. > lar? (1) Seheağe sami önünden demek olmsar, | © Birkaç ihtilâlei başlarını sal - ladılar; — Geldi, geldi. tafa Beyle kapıcılar o kethüdası İbrahim ağa dış kapılara doğru seğirttiler, Mustafa Bey kapıcı — Muslu yoldaş dahi muhafızlara yüksek sesle emi mi? z k İverdi: — O dahi geldi. Ali yoldaş| |. Bre Urlu ağa gelür, dur - las ii İman, kapuları açın! ği erikler mii İ Demir kapı kanadları sağır li ei gürültüler çıkararak ardına ka - Bilg dar dayandı. Köse adam sokulduğu kalaba. hik arasından bakıyordu. Bü denbire yüreği çarptı: Esirci Şü. ca Çelebiyi Urlunun yanında gör müştü. Artık bu adamların Pat- ronayı buşün mutlak öldürmeğe savaşacaklarına şüphesi kalma: muştı. Urlu ile esirci beygirlerden in- diler, kendilerine ilerliyen Mus. tafa Beyin elini sıktılar. Esirci - gözlerinin «elifleri» lüyordu. Mustafa Bey kenara çe- kilip Urluya yol gösterdi: — Buyurun ağa hazretleri, (Arkası var) geldi satır çatır at nalı sesleri geldiği için hep birden dönüp baktılar. Ge- lenler kırk elli süvarı kadar var. dı. İhtiyar adam titriyerek ba - kınca gelenlerin başında dev gi: bi cüssesile «Urlu» yu tanımakta ecikmedi. Demek Urlu da geli yordu? Urlunun bu kadar kuv. vetle gelmesi Halil ve muhafız- larile çarpışmak için miydi? Urlu ve ardındaki o ndamları gittikçe yaklaşıyorlardı. İhtiyar, görünmemek için kapı önündeki kalabalık arasma o katışmşıtı ki, içeride, vezir sarayı dıs merdi . venlerinde bir telâş ve kosuzma oldu. Sadrüzam kethüdası Mus - Devlet Denizyolları İşletme Umum Wüdürlüğü İlânları MUDANYA HATTI KIŞ TARİFESİ İstanboldan 2/11/9412 Pazartesi günü kalkacak seferden ihbarın mudanya hülla KIŞ tarifesinin la'bikine başlanacaktır Bu larifeye göm postalar İstanbuldan Pazar, Pazartesi, Çarımba ve Cüma günleri saat 9.00 da ve Cu, marleni 14.09 de kalkacık ve ertesi günler İstanbula döneceklerdir. Pazartesi, (900) Çarşamba ve Cümartesi postaları Gemi'ğe kadar gider. İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğünden: 1 — 13 Kalem meehblelif demir ve pifinç selzeme melfubla İekili İstemek swrelila salın almacaklır. 2 — Muvakkai teminat maktsan ?00.—radır. 3 — “Tebtif melitubinrının nihayet 13/11/1942 Osma gümü saat 17 ye kadar İdari şartikamne hükümlerine uygun bir şekide Levasıma İmza mükabi, dinde verilecektir. 4— Pa işe ahd şarlname ve müfredat iislesi Levazım Müdürlüğünde purasız olarak verilmekleğir. İstekli olanların Bal ve tekliflerini yukarda yaşı gün ve satle Levasun Müdürlüğüne vermeleri, (963) bile gü-| gibi geldi bana... . m a İL 150 Erkeği Gönül, çok taşkın hareket e » diyor. Her an onu kontrol im kânlarını bulamıyorum, Korkuyorum, Gönülün hayatı- ma serptiği ışığı türlü endişeler karartiyor. Mes'udum, bedbah - tım... Hislerim karma karışık, Bunaldığım zamanlar, saade- te koşuyorum. Onun yanında ih- tirasların gürültüsü, kısa bir müd det için de olsa bana kendimi dinletmiyor. e geç geldim. İs. tasyondan çıktıktan sonra köşk- lerinin önünden geçerken, Sema- hati bahçede tek başına oturur - ken gördüm. Gönül, misafirlerile Park gazinosuna gitmiş. Sema - hat: — Biraz oturmaz mısın?” li, Bu teklifi memnuniyetle ka bul ettim. Şezlonkları çam ağı cinın dibine çektik. Ne tuhaf). Artık eskisi gibi, Semahatin yü- züne bakamıyorum. Utandığım için mi? Yoksa, genç kopyasının yanında onu ibtiyarlamış bulmak korkusundan mı? Köşkün antresinde yanan kü- kadı pi NUSRET SAFA oL çük ampülün ışıkları, dallar ara- sından bize kadar geliyor. Se «| mahatin yaprak Ki lamieri kıpır-! dıyan yüzünde bu akşam bir hü. zün seziyorum. — Yalnızsın! — Bilmem neden Vedad, bu, gece, çok ısrar ettikleri halde, kendimde bir halsizlik hissettim, yürümeği göze alamadım. Gönül sana da uğradı, beraber götüre- ceklerdi. İstersen git, bulursun orada... Son sesi titrer İçim burkuldu. — Ben seninle oturmağı tercih ederim. — Teşekkür ederim Vedad!.. önül söyledi, yeni bir ese- re baslamışsın.. Memnun oldum, artik tembelliği bırak... Bu yeni eserinde gene ben var mıyım? cümlede, Baştan aşağı titredim. Yeni e- ser, Gönülün ısrarı üzerine ve kendi için hazırlanıyordu. Bu eserim, aşkımızı terennüm ede - cekti. Ne müthiş bir haile oynu- yoruz. İkisi de ayni hislerle din.| liyecekler bunu, | leri için yapılmış, ri var, sanacaklar, — Evet, dedim.. Çalışıyorum artık... Her zaman olduğu gibi ilhamı gene senden alıyorum Se. mahat... Ne korkunç yalan!. — Yeşilköye, sevinçle, heye. canla geldim Vedad! Fakat bu- rası beni boğuyor. Nereye bak. sam, nereye gitsem, eski günle- rimizi hatırlıyorum. Düşün biz burada çok mes'ud zamanlar yai dum. Dudaklarına göt perdim, iki damla yaş elimi tünü yaktı, — Bana hâlâ bağlısın mi Vedad! Kalbim parçalanıyor. değil , Bu bedbaht kadını teselli vazi- “| femdir. Ellerini dudaklarıma çek tim, — Birbirimizi çok sevdik Se- mahat! — Hâlâ da İyoruz. Vedad! şimdi anlıyorum. Büyük bir san'atkârsm! o Etrafım çeviren hayranlar seni türlü maceraları sürükliyebilirlerdi. Halbuki, sen yalnız benim olarak kaldın! Bu şadık. Her köşede bir hatıra karİferagati ölünceye kadar minnet şıma çıkıyor. Bugün, size uğrn- dım biraz. Bizim köskün önün - den geeçrken, gayriibtiyari dur- dum. Uzun uzun, içinde tatlı gençlik yılları geçirdiğim odamın İle anacağım. Yarabbi, bu ne müthiş bir vic. dan azabı.. kıvranıyorum. Sema- bati bu gece bambaşka görüyo. pencerelerine, bahçeye, havuza |rum, bir şeyler mi sezinledi? baktım. İçini çekti: Kavgalarımız, sonra seni sevişim, evlendiğim gece bahçe. de buluşuşumuz.. Şiddetle başını salladı: — Ooh, boğuluyorum Vedad! “Gittikçe kendimi daha mü; hissediyorum. Bu gece, hepsi g dip de yalnız kalınca; öyle fona! oldum ki.. senin hâlâ beni sevdi ğin, düşündüğün tesellisi de ol - masa. Ellerimi avuçları içinde bul . Beni kaybedeceğini mi anlıyor? Sonzamanlarda bana hiç böyle davranmamıştı. Yaz gecesinin romantizmi mi bu? Gençliği elin den giden hassas bir kadınm ma- ziye tahassürü mü? Yoksa yaş. lanan kadınların, her çeşid ikti- rastan sıyrılmış, manevi bağlılık- rının kuvvetlenmesinden doğan bir halet mi? Birdenbire sordu: — Yorgun musun? — Hayır! (Arkası var) Muhammen bedeli içurenkaz dökme olarak) (16.İkineiteşrin.1942) Pararlesi günü saaç ) dört bin Una olan (100) yin lon aieş toprağı 05) on biye Haydarpaşadı Gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık elisilime &sulile salın akmacaktır. Bu işe irmek isleyenlerin (200) üç yüz liralık muvakkat teminai ve ka. harman İayin etiği vesiikle birlikle eksilime günü saatine kadar komisyona müracaatları Iazumdır. Bu İşe ald şartnameler bemisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (940) ini