Arab klabdan çayı getirince, elleri otıtriye Gtriye açıp kıymetli kürkü çıka rarak sırıttır — Siz sultanım için, Kürkü ahp Patonaya giydirmek! için bir adım attı. Halil sağ elini; Beşir ağa korku ile gözlerinide.i,. kaldırarsk çıkıştı: — Baka fellâh, o kürkü yerine koyun. Bir «hasır ve muma, ka - naat eyleyüp ekmeğini önüne kı »| ran sdamları âvret zeynetine mi alıştınmak istersiz? a e yama — Varın anı efendinize izde ey- Jen. Dilerseniz, beyvtilmali israNan hazreylemesini dahi söylen. (Yük. sek sesle güldü) anamız bizi el a- yası kadar çaput içine doğummuş idi! Kızlar ağasının dizleri titriyor » du. Samur #üsk elinden düşünce Patrona Halil elile işaret etti: — Havleylemen, elçiye zevel ol. maz! Pad'şahımız, İbrahim Paşa. Dın havasına uyarak Sukan Ah medin israfına çektiğimizi bilmez mi? Ya, e de neden © yola dökülmeğe meyleyler? Beşir ağa titriyen ince sesile ce- wab verdi: — Şevketlü efendimiz cenabınızı vezir eylemek isterler idi, Patrona kaba kaba gülerek et , rafında diz «çökükçes oturan ar. kadaşlarıma baktı: — Ne dersiz yoklaşım? Bize tuğ verip vezir eylemek isterler imiş! Hepsi birer mevki yakalıyan ar. kadağarı ses çıkarmadılar. Halil kızlar ağası enden çekerek kar. gısına oturttu. Kürkü slip ellerile bohçasna koyduklan sonra arka. da duran hadım ağasının cline tu. tuşturdu. Beşir ağa şaşkın şaşkın bakıyordu. Bu seler, Patrona ge - işlemeli boh.! — ARun mu? Ösetobras lardaki) altun mudur? — Beli halisilâyar 2e1i mahbub. Gur sultanım, — Ya, anları bize rüşvet mu getürürsüz? Zimmileştirdi: — Haşa aslanım, re müasebett) elendimiz ihsanıdı! — Ya, şevketlü efendimiz anları nereden — Mes hazinelerinden sultanım. — Ya, hâs hazine dedüğün ma - halle aluçe mereden gelür? — Halk vevöüğü tekâliften! Haki öksüre öksüre gülümsedi: — Ya, halk anı dilenilen adama tobra tobra verilsin deyu mu verir id? Patrona birdenbire « kızlar ağasının ka 5 Bağ elini sal adan kara kulak. ları taşan yatağan bıçağının sapı - na koydu: — Baka kızlar ağası, biz «bu devrin ne vezirinde, ne de paşa - smlayüzl Akçe dahi istemeyüz. fGözlerini İstanbul tarafında gez. dirdi) istese idük sunda dağ gibi simüzer yığar (dük! p bindiren lerin rahaz döşeğ düklerini dahi b püdiçaha böylece Kızlar ağası; ne meydan kalmadı, Fatronâya © mir seferi hizmeti gören devrik ba kışlı bir yeniçeri gelip baş kesti, elinde bir sürshi, sürahinin içinde kırmızı renkli şerbet ropa dik dik bökıp sordu: — Bre o nedir? rideki altın torbaları tutan iki A-İ Emir neferi gülünsiyerek yut. raba doğru gözlerini açtı: — Anlar nedir? Kızlar ağesi sırıttı: — Şewketlü efendimiz bir mik -İmiş yoldaşın! Patrona Halil o anda yumuşayıp | mıdır? tap sltın dali götdermişler idi. kundu: — On yedülü çavuşu Veysel yol. daşın bir soğlancığıs dü Hall bir daha dizleri üzerinelyüzü güldü: ” geldi: — Ya adını nekoymuçlar? deri 1. Pat .) cevab ves — Hüseyin yoldaşım. — İmam Ali Efendimiz gözü nu. ru, şehidi Kerbelâ Hüseyin Efen- dimiz adı mı? — Beli, anın adıdır! Patrona şerbet sürahisini sur ağasına uza: 9 Bizden valide sultana götürc. alıp Beşir ağanın kan başina hücum ötmigti. Fakat yüzü siyah olduğu için kızartısı belli olmuyordu. Ba. sını eğlp samurttu. Hadım ağası - nın şerbet şişesini almadığını gö. rünce, Patrona ayağını yere vu. rup bafıtdı: — Bre al! Veysel yoldaşın şer. betini valide sultana lâyık görmez misin? Beşir ağa yerden temennalar savura savura $iş#yg sarıldı: — Yok sultanım, o mülâhaza ile değil idi, Halil kaba kaba güldü: — Ya kangi mülâhaza ile idi? , — Ya valide sultanın anası ve bubası adı nedir? Bilür müsün? Kıllar ağası ellerini ovuştura o vuştura boynunu büktü: — Bilmezüz aslanım, sarayı hü- ieiren | Mayuna getikülüp şevketlâ hün. (kârlar #raşına vecilürler; gi Patsona daha yüksek sesle gül dü! si, Burada soluya soluya ik! kulluk İçu neleri geldiği için Halil #ızlar İağasını bırakıp neferlere döndü: — Ne istersiz yoldaşım? İ Nefedlerbaş kesip bir ağızdan iler: — Defterdarı konağında bulup «Osta kapi» aralığına getürdük, Patrona çabık çabik sordu: — Ya konağı zapteylediniz mi? — Beli, deli Mustafa ağa defe. ya gel.İzim dudturur idi. — Şimdi defterdar kapısltında — Ardadar yoldaşım. (Arkası var) «Son Posta» nın edebi romanı: Erkeği k Doktorlar konuşuyorlardı. — Teşhis doğru... Zatürreedir. Ti Bünye çok zayıf... Bilhassa — Evet, bilhassa kalb... Muka vemet İmkânı bence çek az. Eğer atlatabilirse daima yüksek heye candâün kaçarak yaşamalıdır; tıka.) nebilir, Füsun düşmemek için kapıya tutundu. Demek bü hastalıktan kurtulsa bile, yarım bir insan olarak yaşı yabilecöğsti. Heyecanlarmamağa ça İışarak yaşamak Vedad ağabey için kabil mi? Etrafından birçok insan var ki, bilhassa Semahat Hanım; onu en kuvvetli heyecanlarla sarsı yor. Ya konseri Artık hiç konser vermiyecek mi? Hayatı rashw ww oldu? Genç kız, göz yaşlarım kolunun yenile silerek arkasını Kapıya da. yah. Mümkün olsu hayatın. bu adama veredkti. O kurtulsun, © çök sevdiği heyecanlı hayatı ya şasın! Bu uğurda canını çekinme. den verebilindi, — Zavallı Vedad... Diye mırıldandı... Sonra onu kızdırmaktan Ürker göbi ilâve et- ti... Ağabey, Bötün hayatını sevdiklerini, ya- kınlarını kaybetmekle geçmişti. Daba pek küçük yaştan itibaren, bir bir peşine büyük acılarla kar. şilaşmıştı, Bu adama karşı duy « duğu muhabbeti kımseye bu ka - dar cömerdee vermemiş. O, ik genç kızlık hülyalarının erkeği; o en hisli rüyaların tek şahsı, bağ - landığı son insündi. Onu kaybet - mek gibi bir felâkete tahammül edemiyeceğini anlıyordu, Hıçkı - riklarını wi>tmeğe — çalışarak, kabinin bütün saffetile, kapı d' - birden onu koruması için Cenabı hökka yalvar du. İçeri kogmak, doktorların di Terine köpenmak: #«— Onu kurta - 6 du. Birdenbire kapının (açilışile sıçradı: Döktorlar çıkıyorlardı. Yalvaran nazurlerla, heps'ne ay 'r: ayrı bakıyor, son neticeyi yüz. lerinde dkumak istiyordu, — Nasıl, çok tehlikeli mi? Er öndeki, miyop gözlerini büs. bütün kısarak, bütün doktorlada en nazik zamanlarda bile görülen bir soğuklkanlılıkla gülümsedi, ba- Şini, ne manaya geldiği anlaşılmi. yan 'bir şekilde sallıyarak, yürüdü. Meserret Hanım, doktorları U « Kurladıktan sonr», endişeli bir yüz Je köşke dönen kocasına tehalükle koştu: — Nasil, kuzum çabuk söyle .- Tehlike var m? Kocası, teessiürüni osaklamağı muvaffak olam:yordu. Koruşur « ken kelimelet öğzndan dökülü - yor, zevellı kadının büsbütün me- rüka düşmesine, zruztarib olma « sına sebebiyet veriyordu. Geç vakit, Saadet Hanım geltniş ti, Füsun karşıladı, Genç kadın, O mun ağlamaktan kızarmış gözle - rini görünce büsbütün dehşete düş tü. — Ne var kızım, nasil Vedad Bey?... Füsun da, Meserret Hanım gib. bu kadının vaziyetini düşünecek halde değildi. Ona eski bir dost yakınlığile hitab etti; — Oh çek korkuyoruz. Doktorlar kalb zayıt diyolar, Daha komuşacak, şayed iyi olu sa, kat'iyen heyecinlanmağan Ya- şeması İdzım geldiğini, ihtimamla bakılması icab ettiğini söyliyecek- ti. Kendini tuttu. Ne olursa olsun, bu kadına, onun bu hastalıktan son Ta ne kadar zava'u bir vaziyete düşeceğini söylemek istemiyurdu. Hayır; bu mağrur san'atkâr; şa - vani merhamet bir mahlük olarak zırız, o, büyük bir san'atkdıpdır;| izazamamalıydı, heh ben onsuz yaşıyamam, acisi. nâ dayanamam!» diye haykırma « mek için kendini güç zapterliyor - Hastanm yanına çıktılar. Mesenret Hanım, kosasile cdr. Erkek, Saadet Hanım: görünce çıkmıştı. t Hanım, ıztırabin göz lerile genç kalına ifade çed Kim m süküne: hepsini avaş sese komuşmu başladılar, E iki gz T gecesi; kendini k b ici gi Recesi i çok &. , Saadet Hanım, bu söz üzerine titredi. Vedad, o geçe yanındaydı. Fakat bunda hiç bir sıçu yoktu ki. Vedad, apartmana pek perişan gel mişti, Sirsıklamdı, yamur ;lik - lerine kadar işlemişt, Bütün :s » rarlarınk rağmen de uzun müddet soymağa muvaffak olamamıştı, O geceyi beröber geçirdiklerini, Me. serret Hanımla Füsun biliyorlar » muş gibi başını kaldırıp bakam. yer; yalakta çetin bir humma & de Çırpınan Vedadı sayrediyordır. Vedad, gırtlağındar hırıltılar gi kararak, müşkülüla nefex alarak bitab yatyordu, Darma dağınık ol. muş beyaz saç'arı, renksiz yüzünü öyle güzel serçereliyordu Xi... *n- sanı u korkunç halinde bile bir dâzibe vardı, ” > Lâkin ne xadar solmuş ve za. smıştı. İçini derin bir siz kap. Tadı. Kısa bir zaman da olsa, bera. ber heyecanlı günler yaşadıkları, kendin! her zaman iştiyakla kol - larına bıraktığı bu ihtiraslı erkeğe derin bi" merhametle o ttriyerek , Sayıklamağa başlenıştı, Ne Söylediği arlaşlmıyordu. Kelimeler, ytsılmış dişleri âra sından, kurumuş dudaklarına ge » çerizen sönüyeriyordu. Bir aralık, derin bir nefes alarak: — Semahati Diye inledi, Evci, bu kelimeyi o kadar vasih söylemişti" ki, hepsi duymuş bulu. nuyörlardı. Ücü de gayri ihtiyari, bambezka hislerle başlarını önlerine eğdi'er. Vedad. bu *ami gittikçe hafifi yen bir sesle, birkac defa tekrar. İladıktan sonra susmurtu, (Arkası var)