«Son Postan nın tarihi tefrikası: 8 PATRO — Dedi, «Hasan sğa gelir sef — Kusura bikman ağa yoldaş bizi Amaslaşım bostan civacımda| Halil çorbaciyı arar idik, seiwwey. ,bulmmamne söylen; dedi idi. Anda.İleyüp cenabınız üzerine vecmış ki bostan kulübesi önünde yere) Deli Hasan bilmemezlikten gek gömülü bir değirmen bişi var imiş|di; — Beli, vardır, — Kangi Hall şorbacıdan bese — İşte: «llasan ağa karmdaşam;dersüz ardnım? © taş yanımda bizi bulur!» dedi idi) — On yedilü çorloacısı Hell peh. Hasan Odabaşı başka bir geyllivanden. sormadan yatağanını kana soka. — Ya Halil pehiivana ne ol Bak, açik duran bahçe kapısından| muş? Buka, «keli. yiği! âdem idi daarıya uğradı. Dışarda hava ge.| — Beli, öyle idi. Sabık Hüda. ne bululleamyor, mavi ve şetfaf| vendiğir Ahwiüj Han O tevaflusu gece gene zifiri karanlığa öönü.| imiş sultanım. yordu. Sokağı slatlaya (oulatlsya| Deli Hasan büsbütün yapmacık uykarladı, aşağıda sıra bostanlara| bir hayret göslerdi: inen dâr sokak başıma geldiği za.) — Yaa,.. Anm 'çün mü ararsız? men on beş yirmi kişi birdenbirel — Şunda bir hanecikte gizlü ol. «tirafım çeviriler: duğu söylenür idi. Yoldaşlar varup — Davranman yoldaşım. bestilar, boşa gitti. Hasan Odabaşı şimşek gibi ya.İ — Ya, siz basanlar arasında de. na sıçradı, sırtını bir ev duvarma!ğil mi idiniz? dayayıp srdn: hücumden koru.) — Yook. Üç duktan sonra palasım sıyırdı, gök! — Şimdi H. gürler gibi gürledi: mi ararsuz? — Sovulan andan bre asılacak. — Beli, bostanlar tarafına firar dar! edüp kendüyü «nihan» o eylemesi Yolunu kesip çevresini saranlâ.| ihtimali vard rın “ellerinde geniş yüzleri parls.| Hasan ağa yüksek sesle güldü: yan palalar vardı, Biri bir adım! — Baka yoldaşım, savab olan ilerledi. Mht'fa eyledüğü söylenen hanecik civarını «telahhus. eylemekledir. Hanede gizlü olan sokaklarda mı dolaşur? — Ya, neyleyelim dersüz? —Gerüye avdet eylen yoldaşım. Hane ittisalindeki çatı ve bacalar; gözden geçürdünüz mü? — Yok sultanım. Hâsan elini kaldırdı: Bre koman, çatı baca deme. yüp taharri eylen! Zabit ve ma'yetindeki neferler kosa kosa uzaklaşt Deli Hasan # dan — ayak seslerini vaum uzadıya dn'edikten sonra 'bıyık altindan gülümsedi. köşeyi dolamp s'ra böstanlar önü. r'İne uzanan çamurlu yola düştü. Halime (bacınm söyledi; nastas» ın bostan; syrılmış idik, ik b taraflarda — Kimsz ve gsesnin bu vak. tinde kande gidersüz? Deli Hasanım yüreği'hızı tozl çarpıyordu. Soğukkanlılıkla cevab verdi: — İşimiz olmasa elbet bu aradan gecmez idik, Ya siz kimsiz? İlerliyen yeniçeri bağırde: — Hasan ağa masız yoksa? Hasan cevab vermesine mev. dan vermeden silâhlığnden çak. mağme çikarın Deli Hasanın vü. rüme karsı birbiri ardı sıra çaktı sac'lan (o kıvilemlar Odabaşının yüzünü aydınlatıp karanınca, 3. idik. Hasan ağaman tâ kendüsü havlızdılar, silâhların ağanın yanına yenaştlar; bepsi de De Hasan: #yiden iyive terhis etmis'erd. Başlarındık! 22 bite sokularık on yedinei bölük o. üstünde. ki küçük su birikintisi çukurları. na bata çıka ilerlemeğe başladı. “HALiLiN: AKIBETİ İm giderüz? NA yakayı ele vermemiş ise, şimdilik spaçayb kurtarmış o sayılabilirdi. Değirmen taşına üç beş adım yak- Jaştığı zaman durup etrafını ses. ledi: «Çil» yöktu. Yüreğini bir en. dişe alevi dalamağa başlamıştı. «Ydksa, başka bir kol Halil pehli, vanı yakalayup gölürdü mü> diye Güşünüyodu, Bostan kulübesi ö- nürklen hafif bir seslenme işitti. Bu ses: «Siz misiz Hasan ağa yol daşım?» dişordu. Deli Hasan ses gelen tarala doğru bir iki adım & tarak yavaşça vurdu: — Karmdaşım Halil ağa, siz mi. siz? O anda karşısına bir karaltı sıç. rad: — Beli, bizüz, Az daha postu 23- garlara kaptırıcak idik yoldaşım. Karındaşım Ali ağayı bulabiliğiniz mi? Hasan odabası başmı salladı: — Bulduk. Elem çekmen, Halit pehlivan iki elile arkada- sının ellerini sıkı sıkıva yakaladı: — Ya, kendüsüne sorup sual e. denler olmamış mı? — Karındaşınız olduğunu dahi hatıra estüren olmamıs! — Ya. masumeuklarna keder erismemiz mi? — Yek cümlesi sıhhat ve afiyet. tedir, Halil pehl'van karanlıkta e'leri.| ni havaya açıp gözlerini gökyüzü. ne dikti: ri — E'bamdülilâh.. yolklasım. Usul wevl ilerlameğe basladılar, İk'ai de mereve ve ne tarafa gide. ceklerini bilmiyorlardı. Halil veh. livan durumewarak yavaşça sordu: — Karmaşım Alinin konağına Deli Hasan menfi cevab verdi: — Yek yoldaşım, orası muhata. esireinin konağını sağlık o vermiş idi, Halii pehlivan sevinçle kendin: tutamıyarak bağırdı. Gönül ifa karışıyor; — Herhalde, konserin yorgunlu. Budur efendim! Ben: — — İlhimal! Diye cevab verirken, ablamın sorduğu bir suale kulak kabartı . yorum: — Kocan neye gelmedi Sema » hat? Misafir odasına girmiştik. Köşe. deki koltuğu pencerenin önüne çe. kerek oturdu. — Birdenbire işi çıktı, Öğleden sonra gelebilecekt Ablam yarım ağız bir: — Vah vahı vah ded, Oldu mu ya, üzüldüm işte buna, Benim için böyle birdenbire çı. kan bu şe «Allah razı olsun! de. memek kab'l mi? Kocasının mev. cudiyeti bana ıztraş verecekti, Sı. kılacak, üzülecektim, Bu süretle, bir aralik onunla başbaşa kalmak, biraz konuşmak inkönm da elde etmiş oluyordyeh, Semahat, pencereden (dişerısını uzun uzun seyrettikten sonra içi çekti: — Bugün neden bilmem Möeser. yet, burada tekrar maziyi yaşıyo. rum, Hiç bir zaman böyle olma - Mmuştzm. Neden acaba?” Vedad bu. rada bulunduğu için mi? Köy, seni, Vedadı görünce o güzel gün. der canlandı gözümde. Ne mes'ud zamanlanmış değil mi Meserret? Gayri ihtiyari üçümüzün gözleri ribdi, Semahatin bu maziyi hert - latma teşebbüsüne bütün kalbile| gurur duyuyocum. iştirak etti, Mahzun mahzun başi. ni salliyordu. — Hakkın var Semahat, Bilhas-| ladığının farkında olmıyarak, bel s& ben, bu küşke tekrar taşırdığı.!ki de beni öğmek fırsatını yaka mızdanberi mütemadiyen o günle-|lamış olmanın verdiği bir cesaret ri sayıklayorum. Zaman ne kadarİle neş'e içinde konuşuyordu: çabuk geçiyor ve biz ne kadar ça- bük ihtiyarhyoruz. Vedadla kav. galarınız bugün gibi şimdi bir kavga çıkacak diye, çar. pıntılar içinde kalırdım.. İkiniz de az değildiniz. ; Başımı önüme eğdim. Evet, ni. çin hep birden tatlı o acı günlere rücu etmek istiyo - ruz? Maziden elimizde kalan bir yığın ıztırabdan başka ne k9. Gönül bu konuşmsmızdan hiç #itiyar çiktı değil mi? bir şey anlamamış olmalı ki, Iâfa karışarak mevzwu ( değiştirtmeğe çalıştı: — İkinci konsetiniz he zaman? Gönülün müdahalesi hoşuma git ti. Lâf seyrini değiştirebilecek. Ben bunları onunla yalnız konuş. mak istiyorum. — Hiç bir kararım yok.. Bu fski bir emri vak; oldu. Tamamile annesinin modeli olan manah, cazib yüzünde üzüntü -| Ki mimikler belirmişti: — Ne fena. Demek artık konser | Şalıyordu. vermiyeceksiniz, niçin? İnsan bu) Onu kurlammak, genç kızn iki. kadar alkışlanır, sükse yapar da|mizi de müşkül vaziyete düşürecek birbirini buldu. Evvelâ Semahat,| bunden istifade etmez mi? sonra âblam bana baktı. ben mazi. ye hasret çeken gönlümün kadınına Semahat lâfa karıştı: — Hakikaten Veded o akşam| — Arnenizin bana çok emeği en içli sevgiyi gözlerimle naklet .İbir harika idin. tım. Bu sır üçümüzee de malüm mızı kastetmemişti, O hiç bir şeyin neşeli günleri anlatmak istiyordu. tiksl etmemek kabil mi? Onun gibi, ablamda mes'ud sa. yılmazdı, yaşlandığı EE e Gözlerinin içine baktım, O bujmiz yanyana. Daima beraberdik. du. Belki Semahat, mazi ile aşikı.İ bakışın «senin sayende, senin teş.) İlk zamanlar birbirimizin b'sma! ön -İdüşmaen: idik amına, evvelâ baslamadığı, yahud pek çok sey-İlamıştı, Fakat yalnız gözle değil,|reke yaptik, sonra sulh oki lerin filizlendiği, tasasız, çılgın, sözle de bunı ifade etmek istedim:| yet ebedi dostluk paktı imz3| — Bunda senin rolünü inkâr ede| Eğer bir gün anneniz, piyano ba. Fakat, bu tehassirden bana, sev-İmem, Bendeki bu musiki istidadı.| şında beni mahcub etmemi; ol - gimize ve nihâyet iztırabırmza in-İn: ilk keşfeden, yolumu çizen sen-| saydı geçen #kşamki konseri din. vikinle.» mânasını taşıdığını siri Gözleri donuklaşmış, yüzü mağ-| Gönç kız heyecanla yerinden fr için. değil, mumlaşmıştı. Başını o pencereden|lamıstı. hatırımda. | isminizle del Alı Allahın bizin alinizlti melik Mai) daa ni, Ayda oni çekmezdim, Ha şimdi kapışacaklar, | yem uzun uzun sizden bahsederdi. sandığımız! sizi ğe,|lüikis... Ben Şunu demek istedim, — Bu kadarcık hizmetimle ols'm Masum. çocuk., Gönül, ne yaptı. ğun, annesin; ve beni nasıl yara. — Annem sizi öyle medhederdi ki efendim. Adetâ kulaklarım sizin dinlediğimiz zamanlar, an. Lâkin sizi görünce çok şaşırdım. Annem bana sizi anlatırken, gözü. mün önünde neşeli yaramaz bir genç adem tipi canlanırdı, halbuki ce. Gülerek başımı salladım: — Sukutu hayale uğradınız. Kar şınıza ok saçlı düşük omuzlu bir Utandı, kökeledi. kanaatimi tas. hih için çınpinıyordu: — Hayır, Vallahi değil, hayır. Elbette, annemde komşuluk ettiği. niz zaman genç'iniz, bükinz kaç sene geçmiş. Şüphesiz yaşlanacak. tiniz. Amma ihtiyar değtisiniz. Bi. annem daha çok sizi o zamanki büvwiyetinizle bana tanıtıyordu. Semahat dudaklarını dişliyor, kı Zının ba ifşaatından sılcıkdığı anla. daha mühim gevezeliklerinin önü. ne geçmek için: vandır, dedim, Bakınız, köşkleri - lememiş olacıktınız.