Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
S T |Memleket Haberleri)| Trakyada Babaeski ve Vizedeki kıymetli eski eserler korunuyor Edirne (Hüsusi) — Babaeski ve Vize belediyeleri son zamanlarda takdirle karşılanacak faaliyet gös termektedirler. Bu iki belediye. miz Türk mimarisinin dörder, be. ger asırlık eserlerini kurtarmış ve halka açmıştır. Bu gidişi Lülebur. gaz ve Malkara belediyeleri de takib edecektir, Müilh varlığımızm kültür hüc. ceti sayılan bu eşsiz âbideleri kur- tarmak, devlet varlığının asırlık nişanelerini yeniden yaşatmak de mektir. Bu eserleri tahribkâr el - lerden kapıp koparmak kültür mücadelesinin baş unsurudur, Edirnede eski Parti mutemedi vefat etti Edirne (Hususi) — Vilâyetimiz eski Parti mutemedi ve hâlen vi - lâyet Parti idare heyeti azasından mektubi mümeyyizi mütekaidi Hü- samettin" Ergut hayata ebediyen gözlerini kapamıştır. Trakya ve bil- hassa Edirne muhitince çok iyi ta. ninan ve herkesin teveccüh ve mu. habbetini kazanan Hüsamettin Er- gutun ebedi kayıbı büyük ü Uludağda iki büyük kamp kuruluyor Bu kamplardan biri yalnız çocuklara tahsis edilecek, dağda inşaat devam ediyor k & e. * & ; Ulndıı korula rinizan biri Birsa (Hususi) — Uludağ Bur. salılar için bir sayfiye daha dogruıu tam mnınle bir eğlence yeri hâli- ne girmiş bulunmaktadır. —— Kişin, zevk ve eğlence ariyan insanlar için tükenmez bir neş'e membal olan bu şiriri dağ, yaziın da yorgun kıfıluı dinlendiren yıpran- lerle karştlanmıştır, Edirne Vali ve Emniyet müdürünün seyahatleri Edirne (Huıuıî) — Bir işin in- gelenmesi için Uzunköprüye gittik. İenm bıldırdıgun vıh Fend Nomeı'; Aşi Akıu. emnryet mudum A, Rıfat Kc- merdere Edi avdet dir. “Uzunköprüde bir arahacı boğuldu Edirne (Hususi) — Uzunköp - tüde Değirmenci köyü deresinden arabasi ile geçmekte 'olan Osman oğlu Necib her nasılsa düşüp sula « Tin- cereyanına kapilarak boğulmuş. tur, Hâdiseye zabita el koymuştur. Pire limanında zayi olan - 50 kuruşluklardan biri --- Sürülürken ele geçti Edirne (Hususi) — Pire lima- nında yanan vapurdan denize da- T ğılan ve tedavülden menedilen ev- rakı nakdiyeden 50 kuruşluğun bir adedini her nasiİsa eline — geçiren - Alipaşa çarştsi arkasında bakkallık v eden Davit oğlu Salamon bu parayi , borcu mukabilinde peynirci Kamal oğlu Yasefe sürdüğü anlaşılmiş ve - emniyetçe tahkikata el konmuştur. 0 Muratlıda tren bir kızı çiğnedi Muradlı (Husust) — Edirneden Estanbula kalkan tren - Lüleburgaz yakınında bir kiz çocuğunu çiğne - diğinden Muradlıya üç saat rötarla gelmiştir. $*SA BC a ai d a ' miş vü i land bir ha. yat kaynağı olmuştur denilebilir. Hılkın dıgu kırşı olan bu âlâka ve ünde tutan alâ« kıdırîhr, bu "maksadla Uludağdaki otellerde birgok değişiklikler yap- miya karar vermişlerdir, Dağcılık klübü de bu hususta büyük gayretler sarfetmektedir. Bu rlaydan sonra dağda iki kamp kuru- lacaktır, Doğrudan doğruya çocuklar için kurulacak olan bu kamp, Uludağın en güzel yerlerinden biri olan ve meşhur Apolyond gölünü nezareti altında bulunduran Dolubaba ciya- rında kurulacaktır. Bu münasebetle valimiz Refik Koraltanla parti mü. fettişi Samsun meb'usu Zühtü Du- rukan Uludağa gitmişler orada ye- niden yıpllmıhı olın bazi ınçuı ve ler ayni zamânda * kurulacak olan her ikl kampin da yerlerini tesbıt etmiılerdir. Valimiz, ayrıca Uluda- ğa çıkan yolun daha düzgün bir şekle konulması hakkınd'a lâzrm- gelenlere icab eden direktifler ver. miştir. Kampa iştirâk edecek va - tandaşların ihtiyaçları temin edi. miştir. Her sabah ve akşam gidip gelme için otobüs servisleri yaptırı- lacak, bir motörle de elektrik ce. reyanl temin edilecektir. Geliboluda Namık Kemal ihtifali Gelibolu (Hususi) — Namık Ke- malin ölümü senei devriyesi müna- sebetile her yil Gelibolu Halkevi ta rafından — yapılmakta — olan — ih- tifal — kalabalık — bir- halkın iş- tirakile bDüyük şairin Bula. yırda bulunan mezari başinda tek- rarlanmiştır. ÖO gün Gelibolulular, Halkevi üyeleri ve köylüler şairin mezarina çelenk koymuşlardır. Ça- nakkale ilk öğretim ispekteri Etem Övül tarafından (Namık Kemalin hayatı) hakkinda bir konferansi müteakib Mevlid okunarak ihtifale nihayet verilmiştir. ÇYüksek Ziraat Enstitüsü talebeleri Sivasta ) Sivas (Hususi) — Yüksek ınııt enıhtüıü tılebeled .e!mmız çev- ündeki köyler üzerinde zirai ine devam etmektedirler. Gönderdiğim reıım bu tılebelerden bır grupu Yıldızeline bağlı Kavak d zirağ tetkikler yapmakta.- köyünde göst Tal dırlar, Bursada Türbelerin etrafı açılarak buralara park yapılacak Bursa" ( Hususi ) — Yeşildeki Çelebi Mehmedin türbesile Muradi- ye türbeleri civarındaki tarihi med- reselerin tamirine başlanmıştır. Bu kiymetli Türk san'at eserlerinin ta- mirleri biter bitmez müze müdür - lüğünce Muradiye türbeleri etra - fındaki arsalar satın altnarak park haline konulacaktır. Müze müdür - lüğü ayrıca vilâyet hududu dahi - linde bulunan tarihi şahsiyetlerin anit ve abidelerini tesbit ederek vi- lâyetimizi alâkalıyan bir eski eser- ler haritası meydana getirecektir. Sındırgıda yeni tütün mahsulü bereketli Sındımgı (Hususi) — — Sındırgi ve civarina yağmur yağmiş, tütün- lere çok faydasi dokunmuştur. Bu sene Sındırgı tütünleri nefis bir su- rette neşvünema” bulmaktadır. Kı- rim başlamak üzeredir. Bartında zararlı bir haşere Bartın (husus) — Kaza zirdat muallimi Salâhattin Konu, Murad- bey köyünde tetkikat yaptığı sıra. da, geç yetişen buğdaylarda esüne> haşeresine tesadüf etmiştir. Bunun üzerine, cıvarda yapılan sıkı araş tırmalarda, bu haşerenin başka buğ daylara da ârız olduğu görülmüş ve muayyen bir sahada bulunan haşerenin zararı bütün köylülere anlatılarak — yayılmısının — önüne geçilmesi icab ettiği bildirilmiş ve böcekler - teker. toker toplatılıp yaktırılmıştır. Bu. suretle, buğ - daylarımız, ileride vukua gelecek büyük zararlardan - kurtarılmıştır. Yapılan tahkikat, böcekli tohumun iki “yıl önce Kurucaşileden gela'ğı anlaşılmıştır. Haşerenin, başka köylerde de bulunup — bulunmadığı araştırıl - ır. Bursada beden terbiyesi faaliyeti Bursa- (Hususi) — Beden terbi- yesi Bursa- bölgesi istişare heyeti bölge başkani vali Refik Koralta - nin riyaseti altında toplanmiş, genç lik teşkilâtile bu teşkilâtin faaliye - tini alâkadar eden mevzulari tet - kik etmişlerdir. Heyet, gençlerimi- zin daha toplu, canli ve sistematik bir şekilde faaliyetini hızlandırmak yolunda mühim kararlar almışlar - dır. Bu arada gençlerin daha düz. gün ve daha esaslı bir şekilde çalış- malarint temin için İlüzumlu olan malzemenin bir an evvel alınması- na, stadyomda —muhtelif — tesisatın yaptirilmasına, şimdilik 300 kişilik ahşab bir tribinün inşasiına karar werilmiştir. Bedeıı terbiyesi mükellefleri için na lüzum gö bu mal zeme bedelini karşılamak üzere de bütçeden 835 liralık bir münakale- nin yapılmasına karar vermişlerdir. «Son Posta> nin tefrikası: 37 Buyuk güreş Aliço açık oyundan fayda görmeyince Yusufa gaddarcasına tırpanlar atmıya başladı fakat ondan da aynı şekilde mukabele gördü — Emredersiniz paşam... Mesele hallolmuşt K çazgırı çağırdı. Davul çalmasını emretti. Davul, zumalar çalmıya başlla. yınca; ahali güreş oluyor diye yerli yerine seğirtti. Kumandan, çazgıira ikinci emrini de yerdi: Kavasoğlunun; güreşmeyip mey danı terkettiğini Yusufla, Aliçonun meydanda başa, baş kaldıklarını ilân etti! Haydi... Cazgır, kazan dibine geldi, Ba- ğiriyordu: — Heyi Ahali ... Kavasoğlu meydanı Yusufla, Aliçoya terkedip çekildi. Şimdi; meydan Yusufla: Aliçonundur... Meydana, gelsinler!. Gecedenberi devam edip duran dedikodular bir anda, sönüvermiş. ti. Jn zurnaların Demek Kavasoğlu, meydanı terk etmişti. İyi olmuştu. Yusufla, Al- çonun güreşini doya doya seyrede- ceklerdi. Aliço; bu haksızlığa kızmıştı. Kırk yılda bir şansiı gelip kendini bulmuştu. Hem de bu ihtiyar ha. Hinde... Bu nasıl işti? O, Kavasoğ- hunu tanırdı; öyle kolay kolay mey. dan yerini birakip gitmezdi. Mut - kâk bu işte bir dalavere vardı. Fakat;.ne diyebilirdi. Kavasoğlu ilân ettiriyordu. Meydandan çekil- diğini söylüyordu. Bu hareket ki. min tarafindan vaki haksızlık idi. Hak; başpehlivanın onlar güreş- tikten sonra finale güreşmesi lâzım. dı. â Ne ise; sallana sallana meydana geldi. Yusuf da peşinden geliyor - du. Yusuf, bu işe memnundu. İki kis şile değ ıl, tek kişile; hattâ; meşhur Aliço ile bir an evvel güreşip taze; taze kozunu paylaşasaktı, , Akçonun, çok kızgin olduğu yü. zünden belli idi. Âyan ve paşalardati birçoğu da buü ,işe- kızmışlardı. Hattâ; paşalardan birisi çazgıra gelip sordu: Sana, bu emri kim verdi? — Kumandan ve vali paşa.... " — Kavasoğlu orada mıydı? — Yoktu, Paşa çadırında yahnız idi, — — EL Böyle haksizlik olur mu? — Vallah, bilmem paşam.:. Ku- mandana söyleyüanzi... — Sen, eski bir pehlivan sıfatile neden an'ane ve - teamülün böyle olduğunu söylemedin? Ben, emir kulayum... Ne di. yebilirim ? Bu paşa, Gümülcüne paşaların - dan biri idi; Oranin âyân ve dere- beylerinden idi. Çazgıra — şunları tekrarladı: * — 'Ben, gelinceye kadar tehir et... Şimdi gelirim... — Aman paşam çabuk geliniz... güreşi olursa olsun | Sonra, başım derde kalır... Paşa; doğruca kumandanın ça - dırina gitti. İçeri girdi. Ve söze başr liyarak: Paşam; Kavasoğlunun mey « dandan çekilmesi muvafık değildir. İhtiyar Aliçoya gaddarlık etmiş o- luyoruz. Bu meydanın yirmi bu kar dar senedir başpehlivanlığını üzeris de taşıyan böyle namdar bir ada - ma, ahir ömründe bu suretle hare. ket etmek muvafıkı adalet değildir. Dedi. Kumandan ve vali paşa; olduğu yerden nezaketle karışık bir şekilde fırladı ve: — Efendim; ne yapalım? Halk, iki taraflı oldu., Münakaşa, müca- deleye girdi. Ahali birbirini mi kır- sin? — Bu ı.ıte halkın günaht 'ne?. Güreşin an'anesi ne ise, o şekilde hareket etmeği istemeleri bir ârbe de midir? — Arbede değildir de nedir pa- şam? Görmüyor musunuz, geceden bu vakte kadar, otuz bin kişiyi ta. tan halk, durmadan dedikodu ya- piyorlar,«» Tarafgirler arasında ma- azallah mücadele çıkarsa ne yapa- rim? Sonra; benden sorarlar, ve beni mes'ul ederler... Başka türlü hareket etmeme imkân yoktur. — Fakat; haksızlık — ediyorsu - nuz; Gümülcüneliler namına bu hak- sızl'ğı zatl şâhâneye arzedeceğim. Beni mazur görünüz paşam.., tediğiniz - gibi hareket et . mekte muhtarsiniz, padişahimiz e. fendimiz hazretlerinin tebaası sadı- kalarını yok yere birbirlerini kırdır miya ve kitale sevketmiye mezun değilim:.. (Arkası var) YAKINDA SON POSTA'da Sizi merakla sürük- İ leyeçek bir eser fahışele.r Nusret Safa Coşkun 1941 in en şayanı dikkat romanı olacaktır na gözlerini dikmiş olan bir takım insan nazari dikkatini celbetti. -Bunlar burada ne yapıyorlar ve meye bakıyorlardı, Yanaştı. Dük- kân bir milli piyango bilet: bayi- 'ine aiddi. Toplanmış olan halk da ıkrımıye kazanmış olan numarala rın asılı listesini tetkikle meşgul- — dü, Demek bugün ayın yedisiydi. Ayın yedisi!.... Ayın yedisinde Dürrünün yapacağı bir iş vardı?.. Fakat neydi?... Bir müddet dü- Şündükten sonra buldu!... Bugün Şakrakla - Bücür - evleniyorlardı. Kendisi de düğüne davetliydi. Az kalsın arkadaşlarının bü — mes'ud gününü unutacak bu ik? Aarkada- Şının saadetine iştirak edemiye. cekti. Buna da sebeb Naijmeydi. Çılgın kadın insanda ne akıl bıra. kıryordu ne fıkir! Menhus kadın!.. İyi ki bu düğünü vaktile hatırla- mişt.. Henüz dükkânlar açıktı. Düğün hediyesini alabilecekti. Birçok dükkân doleşt'ktan, bir — gok-tereddüd- geçirdikten — sonra risinden guzel bir yol çantasına karar verdi, Şakrakla Bücür gibi evsiz, barksız, yersiz yurdsuz kimi- seler için daha münasib bir hediye bulunamazdı, Serseri hayatların - da bu çanta onlara her zaman lâ, zım ve faydalı olacaktı. Gerçi fiatı biraz yüksekti amma ne çare-... Bari yakında ayrılıp tekrar bir « birile veya her biri bir başkasile evlenmeğe kalkışsalar!,.. O zaman bir veya iki - evlenmelerin adedi. ne göre - hediye daha almak lâzım gelecekti. Dürrü çantayı kağıda sardırdı. parasını verdi ve kemali - azamet ve memnunyietle dükkândan çık- tı. Naimenin kendisine - kiralamış olduğu apartımana gitti. İki odalı, bir banyolu nikel ve kübik eşya. larla döğeli şırin bir apartıman. Kapıdan girer girmez Dürrü bu - rasını yakında terketmek - mecbu. riyetinde olacağını düşünerek ha'. fif bir üzüntü düydü. -Yazık!. Bu apartıman güzeldi.” Burâsinı ter- YAZAN : EKREM REŞİD. Kaldırımı işgal edip bir dükkâ-|tuvalet takımını havi, timsah de.|ketmek oldukça fıraklıydı. Fakat ne çare, her ay yüz 'lira kira ver: mesine imkân yoktü. Dürrü, bu a- cıklı düşünceler üzerinde fazla te- vakkuf etmemek hayırlı olduğunu düşünerek bir iki defa, muhtelif perdeler üstünde: — Yaşasin Hürriyet!... Diye bağırdı. Bunu, hürtiyetin her şeyden kıymetli olduğuna ken. dini ikna etmek içirn yapmıştı. Çok geçmeden kani olduğuna kanaat getirdi, daha doğrusu kendini al. danmış addetti. Vakit gecikiyordu. Alelâcele soyundu, smokinı2 frak arasında bir hayli tereddüdden sonra smo- kine- karar verdi. Fakat gene frâkmı giydi. Duvardaki aynada kendisini iyice muayene ettikten sonra dudaklarında hafif bir tebtâ. süm peyda olmuştu, Hiç şüphesiz ki Dürrü kendindan memnundu, Hediyeyi- aldı,»apartiımandan çıkti, merdiveni indi; sokakta geçen bir taksiyi durdurdu, Çiçekçiye uğradı, mMmüazzam bir gül demeti yaptırdı,| sonra elinde çanta, kolunda çiçek. lerle düğün yemeği yenilecek olan Tepebaşındakı bir lokantanın ar- ka salonuna girdi, Girmesi büyük tezahüratla kar- şılandı. Karâ Aslan kendisini kapı- dan istikbal etmişti: — Nerede kaldın?... Seni bekli. yorduk ... Karnınuz zil çalıyor!.,, Cambazhanenin bütün arkadaş- ları burada toplanmışlardı, Yıldız, Neş'e, Sülün, at cammbazları, vahşi hayvânat mürebbileri, herkes, her kes ve tabil gelinle güvey... Dür. rünün hediyeleri büyük bir hay - ranlık uyandırdı, Şakrak memnundu, bahtiyardı. Bücüre en tatlı gözlerile bakiyor. du. Bücür 'se mutad şakacılığıni terketmişti. Kimseya takilmiyor: du, Hayatının bu dönüm noktasın. da kendisine âdeta ciddiyet gel « mişti. Mes'ud ve sakin. muhayyel zifaf marşlarını dinliyordu. Fakat yemek yenilip, bolca - içildikten sonra herkes gibi o da ciddiyetini pek uzağa attı. Bir aralık Kara Aslan süküt &- dilmesini istedikten sonra, şöyle devam etmişti: — Arkadaşlar!... Pek sevgili, pek kıymetli dostlarımıza benim de ufak bir düğün hediyem var,.. İşte!... Bu sözleri söylerken kapıyı aç- mıştı. İçeriye âlti kişiden mürek. keb bir caz heyeti alkışların; eyaşa Kara Aslan» nâralarının arasında içeri girdi. Cambazhane san'atkârı olmak örf ve âdetleri - bilmemeği istilzam 'etmez, En muhafazakâr bir sarayda olduğu gibi dansa en evvel gelinle, güvey başladılar, Bir müddet sonra herkes hop - lıyor, zipliyor, dönüyor, gülüyor- du. Yıldız bir müddettenberi kay- bolan Sülünü aramakta ve bulmı, yarak derin teessürler duymak -« taydı. Sülün üsulca sıvışmıştı. O kadin!... Mutlak o kadın öna an. cak ön ikiye kadar müsaade ver -| Mişti. Sülün, gece yarısından ev- vel dönmek şartile o mahud kadı. nin pençesinden — kurtulabilmişti. Şimdi de söz dınliyen. uslu bir çocük gibi arkadaşlarını terkede - rek cadının bulunduğu yere git - mişti; Yıkdlız Sülünü kaybetmiş ol. masından dolayı ağlamak üzere bulunuyordu. Yemekte sevgilisin: den çök uzak düşmüştü, Kendisile ancak birkaç kelime, bir iki tebes. süm teati edebilmişti!... Yemek esnasında, sofradan kalktıktan son ra görüşebileceğini ümid etmişti, Şimdi ise bu ümid boşa çıkmıştı. Çünkü Sülün ortadan kaybolmuş- tu. Fakat bu mes'ud gecede Yıldı. zın meyus olması talihin fazla in- safsızlığına hüküm sürdürebilecek mahiyettedir. Halbuki “herkesçe malümdur ki.tâlih sevgililere yar. dımcidır. Buna da delil olarak kas| - piniın açılmasile Sülünün girmesi gösterilebilir. Yıldızın yüzü birden bire aydınlanmıştı. — Sülün!,... — Yıldız!... Sanki demin birbirlerini gör - memişlerdi, sanki uzun bir ayrı « lıktan sonra iki sevgili buluşuyor. dü. — Yıldız... Seni gördüğüme çok memnünum... Fakat mâni ol mayım, içeri girdiğim vakit galiba — Evet... Seni... — Beni mi?;., —— Evet;.. Neredeydin?... — Tik.Taka gitmiştim... Ma - lüm ya numaram var... — Ya,.. Öyle mi?... : — Bvet... Çalışıyorüm. ; Ufak bir tereddüdden - sonra Yıldız dudaklarını yakmıktı olan suali sordu. — Kiminle?... — Kendi kendime!,.. Yalnız... Birkaç zamandır- hep yalnızımı, sahnede, hayatta... Sonsuz bir sevinç Yıldızın göz. lerini parlatıyor, yüzünü kızartı . yordu. Bu sevinç sesinde de mev- cuddu: — Yalnız... Demek yılı_ öyle mi?,,. — — Evet... Öyle;., —i Çok mnun diıl.. ._Ned—!... tj