SON P Memleket Elabe ze | Kocaeline yeniden 200 i dokuma tezgâhı yönderildi yacak olan şefkat Tezgâhlar 20 şer ve 10 ar tane olarak vilâyet sarayı kuruluyor Antakya (Hususi) — Valimiz | merkezine ve kazalara tevzi ediliyor Şükrü Sökmensüer'in şahsi teşeb-| OSTA rleri i Bir motör yolcusu olan köylü denize Korkunç gu reş düşüp boğuldu 4 saatlik bir çarpışmadan sonra Aliço Kara İzmir, (Hususi) — Akburun ön. Ahmedi gene yere vurdu ve bu sefer kolunu, büsile vücude gelen ve iki seneye! yakın bir zamandan fazla yoksu-| Yun karnını doyurarak en mühim ve hayırlı bir içilmai müessese ha lini alan yoksullara yardım cemi. |, İzmit, (Hususi) — İktısad Ve İkâleti tarafından gönderilen 200 dokuma tezgâhı, bütün malzeme. #ile şehrimize gelmiş bulunmakta- lerinde bir poşu yüzünden bir va- tandaş boğulmuştur. Küöseder? köyünden Tahsin As. lantürkün idaresinde bulunan 4 tonluk «Derviş adındaki motör, olan su tesisatı yarıda kalmıştı. Sümerbank, bu tesisatı yeniden bir müteahhide vermiş ve inşaata tekrar başlanılmıştır. Öyle ümid yeti için bir şefkat sarayı kurula- Gağını övvelce haber vermiştik. Böyl bir şefkat yuvasının kurul . masını kendisine bir ideal yapan valimiz Sökmensüer, bu hayırlı ve âyni zamanda faydalı iş üzerin-| de mütemadiyen durmuş ve niha.| yet memnuniyetle öğrendiğime göre derin bir ihtiyacı karşılaya - cak olan Şefkat sarayının temelle. rini almağa karar vermiş, binanın plânlarını, da hazırlatmıştır. Bina münasib bir arsa üzerine şinidilik tek katlı olarak taştan inşa edile- cek, münasib bir fırsatta üzerine bir kat daha eklenecektir. Bu iş için Yoksullara yardım cemiyeti. nin halen bankada 5500 lira parası bulunmaktadır. Şefket sarayı yalnız fakirlerin karnımı doyuracak bir darülâceze değil, fakat ayni zamanda bir san'at müessesesi de olacaktır. Bu- rada beslenecek fakirlere hasırci - hık, sepetçilik, dokumacı gibi san'atlar öğretilerek çalıştırılacak- fardır. Bu suretle kısa bir zaman içinde müessese kendini idare eğe. bilecek bir vaziyete gelecektir, Ziraat Vekili Muhlis Erkmen Edirnede Edirne, 10 (Hususi) — Şehri- mizde tetkiklerde bulunan Ziraat Vekili Muhlis Erkmen bugün u - mumi müfettiş General Kâzım Di- rikle birlikte fidanlığı, bağlan gez. diler. Umumi Müfettiş tarafindan Ve- kil şerefine verilen öğle ziyafetinde büşmüşavir Sabri Öney, Edirne va- si Ferid Nomer ve ziraat O müşa- viri bulundular. Vekil, akşam Kirk. İsreline hareket etmiştir. Ziraat Vekilimiz Lüleburgazda - ki Devlet Ziraat İşletmeleri çiftli. ğini ve Trakyanin zirai durumunu gözden geçireceklerdir. Vekilin ya- ninda Umumi Müfettişlik ziraat mâ Şevket Arı da bulunmakta - İzmitte bir şoför bir ihtiyarı çiğnedi İzmit (Hususi) — Şoför Fuad isminde bir şahsın idaresinde bu- lunan kamyon, istasyon tarafın < daki köprüden geçerken frenleri tutmamış ve arka daraftan bir ih.| tiyara çarparak tehlikeli şekilde! yaralamıştır. Bu dikkatsiz şoför| hakkında kanuni takibata geçil - miştir, dır. Hususi muhasebe müdürlüğü, bu tezgâhları vilâyet mıntakasına tevzi etmeğe başlamıştır. 60 doku. ma tezgihr Kandırsya, 20 Gebze- ye, 20 Geyveye, 20 İzmite, *0 Ka. ramürsele, 20 Hendeğe, lü Gölcü. Be, 20 Adapazarına, 10 &ane de Karasuya gönderilmiştir. Kandıra. da açılmış olan dokumacılık kur- su da bugünlerde bitecektir. Kurs merkez köylerinde ve bil hassa Akmeşe nahiyesi mmntaka- sında açılacaktır. Vekâlet, dokuma tezgâhlarından peyderpey gönde. recektir. Bu suretle Kocaeli vilâ- yeti dahilindeki bütün eski tez. gâhlar yenilenmiş okacaklır. Halk ve köylü cümhuriyet hükümetinin bu yardımından son derece mem- nun ve mrüftehirdir. Ağ su tesisati Müteahhidin ölmesi üzerine, |. kinci kâğıd ve sellüloz fabrikala- rına Sapanca gölünden getirilecek ediliyor ki, bu tesisat Eyiği sopla. rına doğru ikmal edilmiş olacak- tır, Malüm olduğu üzere ikinci kâ. ğrd ve sellülez fabrikalarının inşa- atı bitmiş ve yalnız su gelmesi İ bekleniyordu. Su geldikten sonra İher iki fabrikada işlemeğe a caktır. Bu işlemenin, 14 Ağustusa yetiştirilmesi de çok muhtemel görülmektedir. Zira 14 Ağustos 1934 de Milli Şelimizin uğurlu el- leri İzmitte ilk kâğd sanayiinin temellerini atmıştı. I( Küçük Haberler İnegölde İdmanyurdu ile Ye- nidoğan OA takımn o karsılaşmiş. Oyun, 2.2 beraberlikle bitmiştir. * Sivas Halkevi idare heyeti hafta içinde toplanarak çalışma kol- | İl evvelki gün saat 9 sıralarında Çamallına gitmek için Kaynarpı- var iskelesinden hareket etmiştir. Mobör Akburun önlerine geldiği zaman, içinde bulunan Eylenhoca Köyünden Halil oğlu Mehmed peh. Jwanın poşusu rüzgârla den'ze uç- muştur. Poşuyu almak için denize athyan Mehmed pehlivan aradan dakikalar geçtiği halde tekrar Kayharpınar iskelesine dön müş ve hâdise hakkında tahkikata başlanmıştır. İzmitte de bir çocuk boğuldu İzmit, (Hususi) Cezayiroğlu Halil isminde 11 yaşında bir çocuk İarı üzerindeki faaliyetleri gözden geçirerek icab eden kararları ver- | Trabzon di Kilez suyunda yıkanırken boğul.| muştur, Tahkikata C, M, umumi Trabaon (Hususi) — Şehrimiz) şılanan bir konferans verildiği gi-Jdeniz türkülerisöyletilmiştir Ka - Halkevi muhite çok faydalı ve ve- rimli bir şekilde faalyetine devam etmektedir. Yakında İbnürrefik Ahmed Nurinin «Belkis» adlı pi. yesini sahneye koyacak olan tem- sil kolu verdiği güzel müsamere- lerden maada partinin merkezden gönderdiği £lmler Halkevi sine - masında halka gösterilmektedir. Son günlerde faaliyetini artıran dil edebiyat kolunda da çocuk ve terbiye hakkında lise Almanca öğ retmeni Hulüsi Sürmen tarafından | çek alâkalı ve faydalı âyni za - manda çocuk ânne ve babrları t bi gene ayni kol tarafından bir Folklor gecesi tertib edilmiştir. Folklor gecesinde bağlama ile Ana İdohe türküleri söylenmiş. ayrıca 6- İdebiyat (o şubesi mensublarından Tevfik Vural tarafından uzun bir folklor konuşması yapılmıştır. Bu konuşmada folklorun tarihçesi ve halk edebiyatınm güzellikleri tah- Ul edildiği gibi Karadeniz ve Trab wn havalisinin folklor hususiyet- İleri de tetkik editmiş, konferans içinde sırası — geldikçe o kemençe! ağdırılmış ve horon oyunları ter- radeniz folklorunun karakteristik vasıflarından fındık üzerine yapi- Jan halkıyat etüdleri ve maniler den maada halkın denizcilik ha. yatına aid menkibelerden bahse - dilmiş ve hamsi balığı hakkında yazılan güzel şiirler okunmuş, bu- nu müteakib Trabzonun maruf halk şairi Baba Salimin yazdığı şiirleri kendi ağzından dinlemek suretile Halkevinde emsalsiz bir edebiyat gevesi yaşanmıştır. Re , simler köy gezileri ile Halkevinde folklor gecesine aldbir sâhneyi gösteriyor, «Son Posta» nın tefrikam; 75 ib edilmiş ve bağlama ile Kara. — Meipomeni yandık, kül ol duk, haberin var mu? — Temel nerede? görsün suratını! si, her şeyl unultum!... — Asıl onu unutmalıydın!... — Lânet olsun Temele, şeytan) yani... — Ben Temelden başka herke-İşey kül oluveriyor!.,. Kalkıp gö. kaburga kemiklerini kırıp bıraktı Uzatmıyalım; güreş başlamış, Fi-|du. Memnundu. Kbeli Kara Ahmed Aliço ile tutuş-lolsa Aliço dört si muştur, Maksadları, beş altı saatlik! o Güreş ayakta; yarım saat kadar bir uzun güreşle Aliçeyu yormak veİsürdü. Filibelinin baldırlanı çürü - ertesi güne Karagöz Aliye yorgun) olarak düşürmek imiş... Karagöz Ali de, Kel Memiş ile tutuşmuşlardır. Kel Memiş, arka - daşsız ve yalniz olduğundan, Ka- ragöz Ali ile meydan yerinde uyuş- muşlardır. Eğer, başı kurtarırlarsa Kel Memişe ödülden üçte bir pay vereceklerini vadetmiştir. Kel, Karagöz Ali ile, bir saat ka- dar hafif ve belirsiz bir idman gü- reşi yaptıktan sonra; hasmına pes edip meydanı terketmiştir. Ahço; aleyhinde oynanan oyu- nu bildiğinden kıran, kırana bir gü: Teş yapmıya karar vererek Filibeli Kara Ahmedi bir daha güreş yapa- miyacak hale getirmek için gadda- rane çalışmıya başlamıştır. Güreş; Filibeli Kara o Ahmedin mahirane hücumlariie devam eder. ken, bir âralk Aliço hasmıni altı- na alarak kemane ile, barsaklarını, midesini, ciğerlerini ogaddarcasına ezmiye başlamış... Kara Ahmed, beş on dakika içinde mörarmış... Bu hali gören Fikbe beylerinden o biri meydana koşarak: — Nedir bu? Böyle olur?... Diye bağırmıya başlamıştır. Ali- ço; kemane oyununu bırakarak a- yağa kalkmış, Filibeli beyin üzerine doğru yürüyerek göğsüne dayana-| rak: — Behey susak!, Ne zırlar du- rursun » Burası er meydanı... Ko- lay mı Kırkpımarda başpehlivanlık almak?. Tehe! Meydan... Hepten Fifbeliler gelin buraya. Aliço, da- ha ölmedi bel. Diyerek; tekrar Kara Ahmede çullanmış ... Kemane ile ezmiye devam eylemiştir. Biraz sonra; hasmına zorlu bir kurd kapanf taktı. Ağır gövdesile yüklenmiye başladı. Boğüyor ve e- ziyordu. Görülüyordu ki; Aliçonun has- mini yenmiye niyeti yoktu. Maksa. dı ezmek, kırmak, bir daha güreş tutamaz hale getirmekti. Filibeli, olanca ustalığile hasmına mukabele ediyordu. Aliço, bir mü det daha Ahmedi kurd kapanında ezdi. Bilâhare; oyunu (boşaltarak ayağa kalktı. Kara Ahmed; bitkin bir halde; iki tarafa sallanarak ayağa kalka - bildi. Aliço; şimdi de el ense ve tır - panlara başlamıştı. Filibeli de; bü- tün bitkinliğine rağmen, hasmina mukabil el enseler ve tirpsnlar çe- kiyordu. Güreş dört santi bulmuştu. Ka- ragöz Ali, bir tarafa bağdaş kur - muş dikkatle münareayi ssyrediyor güreş mi müştü, Aliço; ikide bir çırpinarak nâra atıyord — Haydi bet Filibelim!. Kara Ahmed de mukabele edi - yordu: — Haydi bel Aliçom!, Nihayet; dört buçuk #mat sonra; Aliço, tekrar Kara Ahmedi bastır dı. Ve kuvvetli bir kurd O kapam vurdu. Filibeli; büzülü; basminın altından kalkmak istedi. Hattâ, bir kaç defa, olanca kuvvetile paçala- rını içten tutup toparlanmıya çalış- ti. Aliço da, olanca kuvvetile zorlu- yordu. Tam, bu süada bir bağırı oldu. — Of, Amanl.. Yandım. Filibeli Kara Ahmed, bağınyor. du. Ahali meydana koşuştu. Aliço- yu, hasmının üzerinden aldılar. Filibeli, olduğu yerden kalka - miyordu. Baygın bir halde çimen - lerin üzerinde bayılıp kalmıştı. Sol elile, sağ kolunu tutarak: — Aman; kolum kırıldı. Diyebildi. İkinci bir bağırtı ilet — Kaburga kemiğine yapıştı. Ve tekrar acı bir nüra attı: — Aman, kasnağım da kırılmış el. Diyebildi. Filibeliler, ve Ahmedi sevenler, koca gövdesini kucaklıyarak çadir- larına götürdüler. Aliço; hiç oralarda * değildi. Meydan yerinden tuzaklaşirken 40- İuya, soluya şunları söylüyordu: — Aldın mı başpehlivanlığı su. sak? Hepten yapar misiniz çılgor? Seyirciler, ; beyler, paşalar Aliço- ya fena halde hiddetlenmişlerdi. Hattâ; Filibeliler, Aliçonun üze- e hücum ederek dövmek istedi. er, Fakat; Aliçonun ne yaman bir el olduğunu herkes bilirdi. Zaten; Aliço her ihtimale karyı çadırına girerek ne olur, ne olmaz diye saldırmasını hazırlamışt. Eğer; Filibeliler ve Ahmedi se - venler, kendisine bir hücum ya - parlarsa; biçağile (meydan yerine yürüy ecekti, Karagöz. AK, içerlemişi Baca. nağı Aliçonun gaddar olduğunu bi- lirdi. Allah, sağlık verirse yarın ©- na, hızlı bir güreş atacaktı. Herkes; o geceyi üzüntü ile ge çirdi. Filibeli Kara Ahmedin hali iyi değildi. Aliço; beş saat güreştiği halde, geceyi hiç güreş yapmamış gibi ge- çirdi. Vücudünü 'yatmadan evvel yağla oğdurdu. Ve erkenden yatıp uyudu. (Arkası var) ir?... Neden böyle dur-|olduğu üç bin beş yüz elli dört li. ra tehlike altına girmişti. Fakat bunun Durmuşça ehemmiyeti yok- tu. 'Yegâne emeli Temelin reislik- te ipkasıydı. Böşlee», balıkçılar nez&nde büyük nüfuza sahib olan basını Şükrü kaç zamandır göze. Hip arzu oltiği reislik makamına — Canım nasıl durgun olma. Talihimi gördün ya... 'Tam meşhur olacağım bir gün her bek mi atayum!... Bu kadın son derece sinirine — Onu unutnuyacağım!,.. Sen) dokunuyordu. Fakat bunu izhar | yükselememişti Durmuşun parası Mırıltılar kesilmişti, Yalnız odada | Çiçeklerin serinlğ'le beraber Yıl- dızla Neş'enin vanta kokuları kalmıştı... Yıldız, Neş'el,.. Gürül- Yülü, patırtılı çılgın geceler, dans, müzik, şampanya... Bir hastane yatağından bunlar ne uzak, ne u. zak, âdetâ yalancı görünüyordu. "Temel neredeydi? Niçin gelmiyor- du?... Yakasını o korkunç herif- ten kurtarmış muyı caba?, , Ne- den baş: miğlerli bir adam üzeri. he koşmuştu?... Yangın insanı yakar mı? Acaba Temel yangında mı yanmıştı. Hangi yangı Melpomeni uyandığı zaman ak- gam olmuştu ki başucundaki kü- çük lâmba yanmaktayâı. — Melpomeni nasil , Bu #es Apustolun sesiydi. A- Püstolun burada ne işi vardı. Ni. çön gelmişti, Melpomeni Temeli bekliyor, istiyordu; Apustola de- gil — Kimdir 09... — Ben... Ben Apustol..; — Ben kocan Apustol!,.. — Kocam!,, İtalyan bir konttu. Kaplan yedi. — Hayır, İtalyanı kaplan ye- medi, Kaplan Rikardoyu yedi. Yanlış söylüyorsun! n kimsin? — Apustolt.. — Temel değil misin?... — Hayır, ben, ben... Çanmm beni... Apustolun sesi yavaş yavaş yüksehmekteyken hastabakıcı mü- dahale etti: — Şişi... Konuşmayın... Yora- caksınız, .. — Sapıtıyor galiba... Söyiedik. lerimi anlamıyor... Kocalarıni bir. birile karıştırıyor... — Gidin... Emin olun ki iyi dir... İstirahat etsin, bu gece gü- zeleg uyusun, yarın hiçbir şeyi! kalmıyacaktır; göreceksiniz... Apustol, bu sözler üzerine oda- yı terketti. Hastaneden çıktığı 24. man nereye gideceğini bilmiyor. — Apustol?... Apustoi kim?,..İdu, Başı binbir düşünceyle doluy- İ|du. Şu sigorta meselesi Kocam,.; Kocam; meden evvol aklı başına gelmiye- YAZAN : EKREM REŞİD halledil, cekti, buna zerre şüphe yoku. Ertesi sabah Melpomeniyi kol bukta buldu. — Nasılsın Melpomeni? — Temel nsrede? — Geve rahat uyudun ma?... — Temel nasıl ,.. — Doktoru aşağıda İyi olduğunu söyledi, — Temel niçin getmedi? Melpomeninin bu o cevablan karşısında Apustol şaşırmıştı, U. sulca hastabakıcıya sordu: — Acaba aklını mı oynattı? Melpomeni yerinden kalkmışt Kapıya doğru yürüyordu. — Nereya Melpomeni?... '— 'Temele gidiyorum! — Başımıza neler geldiğini bi- llyorsun değil mi Melpormer — Hayır, bilmiyorum, bilmek be istemiyorum; hepsini unuttum. Bana amnösie geldi... Hiçbir şey bilmiyorum, kadar gördüm. tı. kimsin?... Apustol, güç hal ile Melpome-Jon parasız sokakların eskimiş kal- niyi madam Hayganoşun Samat-| dırımlarını yadaki evine gölürmeğe muvâllâk| aç karmla lokantaların oldu. Sonra da sizorta şirketine| geçmek tehlikesi baş koştu. Naime hâstalanmıştı. Heyecan, telâş, korku meyi yatağa dü şörmüştü. Dürrü başı ucunda bu-|nin uzanan elleri arasına lunuyordü. — Cicim, ne düşünüyorsun? — Hiç... — Söylesene Dürrücüğüm!... — Ne söyliyeyim!.. cek ne vâr,.. Kırk yılda bir hai etmenin hiç zamanı de; Gens| büsbütün eskitmek, önünden göstermişti. Şimdilik burada oturup vekayiin he göslereceğini beklemek Tâzım- dı, Onun içindir ki Dürrü, Naime. başını wewdi etti, * Temelin avdeti Of balıkçıları taralından büyük sevinçle karşı. Söyliye- | lanmıştı. Fakat çok geçmeden bu iie ik ek jâ hayrete, sonra hid.) dermiştik, reis gili yerine tuhaf belki bir daha gelmemek üzere gitmişti. Fakat maksad hâsıl oL muştu. Hayır, Ot helikçiları cemiyeti azasınm hiç biri paradan bahset- miyarddu, Of balıkçıları cemiyeti azasının başkâ bir derdi vardı. Bunu kahvede şöyle ifade ediyor- Tar: — Halimiz ne olacak?... Ne na. mus kaldı. ne haysiyet... — Kalığı, kıyafeti nedir?... Şa. gardık kaldık!... gön- — Biz İstanbula bir reis karşısına çıktık. yangın zuhür et-İdete kalbolmuştu, Kahvede, hoş- bir adam geldi. ... Bu talihe ne denir?... — Üzülme şekerim... nudsuzluk hüküm sürüyordu. Şim- Ben)di kahve münakaşa ve sohbetleri. gök korktum... Amma senin için!.İnin yegâne mevzuunu Temel teş. Alevler içeriden geliyordu. Senin|kil ediyordu. Şükrüyü reis gör-|soğuk terler döktürmekteydi, taraftan... Nasıl çıl-/mek korkusile Durmuşun sarfet- ediyorum...İmiş olduğu gayret sayesinde Te.|etmeyin!.. Turhanı| mel cemiyete on bin lirayı kismen|dama neler oldu. Ben birazını bi. bulunduğun dırmadığıma hayret Aman neler çeklim... koşturdum. Seni bulup getirinci-| iade edebilmiş. geri veremediği liyorum. Siz onu İstanbulda — Böyle reis olur mu be! — Biz böyle reis istemeyiz... * Bu son sözler Durmuş kaptana — Durun hele çocuklar, acele Kim bilir oralarda a- gö. ye kadar ben burada deli divane| kısmın da hesabını göstermişti. Bu|reydiniz, herif vermiş kendini a- — Çok teşekkür ederim,., işte Durmuş kâptan şimdiye kadar ira, ilira, kuruş kuruş biriktirmiş! kıntıya, gidiyordu. (Arkamı var)