e | Resimli hikâye Anne mi kurnaz çocuk mu? Anne — Bu elmayı al çocu- Üum; ortadan keser, bir parça. *mı banana verir, öbür parçası da sen yersin, Anne — Yalniz sana şunu da Öğreteyim, biri bir almayı ikiye keser de bir parçasim başkasına Yermesi icab ederse, büyük par- Sayı kendine alıkoyar, Böyle ha. teket etmeyip, büyük parçayı kendine terbiyesiz rler, akkoyana Çocuk — Baba, bu elmayı se- Binle beraber yiyeceğiz. OBiçağı “İda kes, bir parçasını bana ver, parçasını da kendin ye. İyıb sana, bak ben hiç Lorelle Hardi nasıl eğlendiler * günü Lorejli| gezmek, Hardi bir Pazar buldu, Hardinin lenmek istiyordu. F gezmekten zevk al Lorel, de gezip eğlensek — İyi olur Hardi karım bu işe neder... — Biz gezip eğlendikten sonra recek olduktan sonra ne derse fakat ben'm — Benim karımı bilmezsin Har- nasıl bilemem, | el onu görünce bağırdı: —Odeğii, — Başka karm mi var, onu bil. miyorum, Demek senin karın fk tane, — Hayır Harâi benim karım — Benim bildiğim karını söyle- dim. O değil dedi: — Yani senin bildi Ribi öe- biliyorum. da esmer) Sa dirim, — Hayır canım Hardi, sen bü- tın, bilmezsin o demekten m, huyunu biz mezsin; dün yanın altını Merak e miye gidelim İtin üstü — Gene anlamadın Hardi. dünyavı benim başıma geçi — Ne hoş olur Ks: bayılırım. Dünva len şev, sap ka olup senin başına gececek ha?. — Anlamıyorsun Hardi. Benim karım aksidır, benimle kavga e * der. — Şunu şöyle s ımdan korku i karımdan korkuyor muyum? — Sen evli değilsin kil — Sahi unuttum ben evli deği- lim. Amma evli olursam karım 6- lacak değil mi, iste o zaman kork- mıyacağım, Sen adam değilsin Ben adamım Hardi, — Adamsan benimle gelirsi m karın darılırsa, ona, Loreli zorl rdüm o gelmiyecekti derim, işte bu iyi, ben de seninle gelirim, Lorelle Hardı gezmiye ben yoksa kol kola girdiler, Bir çalmlı bahçeye gidip oturdu — lar, eğlendiler. Dönerlerken Lo- relih karısı kar rına çıktı, To - Muhsin Çelebinin Fıstıklığı, Bo Razın en güzel köşelerind: nç ve zengin esir tü Mu fıstık ağaçlarının. altımı katlı büyük bir mermer hav: tı arasında şel de, etrafı yase- örülmüş aştı. a, büyük bir : sofa vardı, Kara Hasan &- #a, burasını, birkaç dakika içinde Mısır hasırları, ipek seccadeler, Sırmalı ve inefli işlemeli yastıklar. la döşetivermisti, Havuzur tında, Kütahya işi çini Kkinde yetiştirilmiş Zerrinkadeh- ler vardı. Padşahtan ve vezirinden | bekârlarınâ,| beri, damad İbrahim Paşanın bâ- »aşlıyarak O kayıkçı hamallara, li istanbulda çi salgın halinde bulunduğu bu de -| Virde, Mubsin Çelebi, tanınmış çi-İmin tavsiyesile, Gek sahiblerindendi. tındaki konağında, Zengin lâle bahçelerinden biri va! dı. Kanl aki yalısında, İstan - bulun en titiz ve usta bahçıvan - Tarı tarafından dillere destan o- ebler vetiştirilmişt!. insanlar alıp satan sbi, çiçeklerini, yalnız hayran hayran seyretmek için de- gil, güzellerini süslemek için ye - tiştiriyordu, Esmer "civanın şaka- #ma güvez karanfil giderdi, bir sakız güzelinin b İstanbulun en top gül gonca “bowl Soğanına || kenarları Milevi, hiç Mermer | Sadrazamın mehtab safası Hanende Leylâ, paşanın gene kar-| gece biraz fazlaca yorgun görünen |du kumandanları ve başkuman » Altı ay kadar oluyordu, kıştan- İcaklarına bir sızı girmişti. Sadra- zam, şahsi dostu bulunan Fransa elçisinin gönderdiği frenk heki - hattâ uyurken, ayaklarını, ileklerile bacaklarını. buzlu gül oturduğu zaman, | syak| suyile uğdurturdu. Çeşmi öülbül| âsasına dayanarak fıstıklı sofaya çıkan sadrazamı, orada, iki levend Arnavud köle karsılıyarak koltuk. ladılar ve, baş köşede, kendis hazırlanan gayet geniş bir se oturttular. Sedire, iİsanın pabuclarını ayağ dilar. Derhal, içinde bu ları bulunan altın Jeğenlerle | küç k Ger kölesi gelerek, elli arını oğtmağa başi m Paşa, hazzından, ikide bir: «Bre Allah sizden razı olsun oğlancık- Tar. diye iltifala karışık dua edi- barır, meselâ, Nasib adındaki sev- gili cariyesinin saçlarına iliştirir- yordu. Herkes, Muhsin Çelebinin fıstıklı solasında, kendi mevkiine uygun bir yer seçerek oturmuştu. — Eyvah karım, Hardi güler bir yüzle Kâdina| baktı: İsminizin Bayan Eyvah ol - duğunu şimdi öğrendim, Ben hal. bukt Bayan Lorel bilirdim. Kadın hiddetlendiz — Ben size şimdi Bayan Ey - hi, Bayan erek o güsteririm. Hardi söze ka — Kabahat on — Sizde ha? söyliyeceğim. . bende de de- Lorele dö Peki amma kabahat Lorel? — Bilmem sende. — Hayır bende değil, ben söy- ledim bayan, Lorel sen evlisin gitme, karın darılır, dedi — Sen böyle söylememiştin Hardi, Lorelin karısı, Lorele bir tokat vurdu — Sen böyle mi diyecektin Hardi, bak tokadı yedim. — Şaşırdım Lorel, ne bileyim, bir daha sefere gene birlikte gez- niye gidersek bu sefer aklımı ba- şıma toplarım da şaşırmam. kimde şısma geçmişti. Genç Mehmed Paşa, babasının ayak ucunda, bir incili mindere, edeble diz şökmü Kaptan Mus- lafa Paşa, Yeniçeri ağası, ve sada- ret kaymakamı Mehmed Paşa da, kendisini taklid ederek, inci işle- meli atlas şiitelerin üstüne diz çök müşlerdi. Saz takımı, hanende Ley ü Hanı Aerisinde yer almış yerden bir karı oymalı korkuluğ İzzet Ali ii S yanıbaşında. | 4 Vehbi, Ne » Bey oturmuş - in | Çelebi daha geride, duruyı A m solanın da larına a an kandi Mer cük, ıslak, serin ve gül kokusu parmakların in, bilekle-| rinde ve bae 1 dolasarak| bacak sızılarındn kurtulân İbra him Pasanın dudaklarından «bre Allah razi olsun oğlancıklar... #itifatı ve duası dökülüyordu. Bu i i i Yeni bi mecemiz esimde görülen 1, 2.3 puma. çal sıralardaki dört k erle © tarzda dol sold. I numaralı sır: 2 numaralı sıra: 'Taharri etti. 3 mumaralı sıra: Aciyan bir »senin 0 anda söyliyeceği olsun. Yukarıdan ğı da okunabilir, Sağdan ba, mizden gölile mesh Dördüncü sıra: Bir nota. Beşinci sıra: İsim, bir futbol top: şekerleme muhte ra det Geçen bilmecemizde kazananlar Geçen bilmecemizde kaza - nanların isimleri Pazartesi günü çıkacak sayımızda ilân edile - cektir. Hediye kazananlardan İstanbulda bulunanlar, hediye lerini Pazartesi ve Perşembe günleri idnrehanemizden a bilirler. Taşrada bulunanların hediyeleri posta ile adreslerine gönderilir. Bilmece hediyeleri hakkında bir arzunuz, veya bir şikâyetiniz varsa bize bir mektubla bildir « melisiniz. Bu tarzda mektubları bilmece cevabım günderdiğiniz zarftan ayrı bir zarfa koymanız ve zarfın bir kenarına eldare» Söz aramızda; karım sinema yıl dızlarina bayılı. Perdenin sevimli delikanlılarından birini, alar ranlıkta bir bankayı soyarke: yam hud da elinde revolver, bir otel sa lomuna girip frakl: erkeklere, tuva. İletli kadınlara ellerini yukarı kal » dırttığını ederken o hemen ba- na doğru eğilir: larmı hiçbir şeyden mah. yoılardır. Paraları mı yok. gözünle lar. rum er Bulmasi kolay. Hem bak gör ne kadar kolay. Bir akşam gene kanla bir Film seyretmiştik. Anlanlacak (gibi de ği. Karışık imi karışık, Bu karışıklık içinde benim aklımda kalan şu ka- dardı. Çoçuk çalıyorlar. Fidyei ne- cat istiyorlar. Evimize döndüğümüz zaman ka.; rmas — Sen benim yüzünden para kazanmadı din edersin. Hakkın varmis. şimdiden sonra iş değişecek, ceksin ben de para kazanacağım. Dedim. Hayat arkadaşım boynuma atıl Uzun zamandanberi boynuma Nasi oldu daj Beceriksizliğim ımı id. Fakat dı atılinayı unutmuştu bu işi becerebildi hayret ettim. — Nasıl kazanacaksın çabuk söy ke — Aşağı yukarı seyrettiğimiz 6iimde olduğu gibi. — Çocuk çalacaksin öyle mi? — Çocuk çalmıyacağım, bu u- sul bizim eskimiş dünyamızda he. iz tatbik edilmiyor. Köpek çala - cağım, — Köpek m) — Bundan kolay para kazanma usulü bulmaz. Kayıdarrca Passy| sokaklarını dolaşırım. Bilirsin ya,| orada zengin evleri çoktur, Her zen! gin evde de bir köpek mevcud. Bu| köpekler sokağa çıkarlar. Köpek- lerden en güzelini koltuğumun altı. tma skiştirdim im, yallah! Karım “ellerini çıptı: — Anladım, anladım. Köp çaldıktan sonra (sahibine imzasız daha iyisi çeteniri adile... Ne çetesi olmalı, dur dur buldum.. Kizil Han.| çer.. Mektub şöyle: «Çalınmış köpe iniz yüz bin dolar mukabilinde ia- de edilecektir. Parayı, Champs Eey- söes'de yukarı doğru çıkarken üçün cü ağaç parmaklığın altına koya. caksınız...» — Bu pek doğru bir usul de Köpeği çaldıktan sonra bekleriz. Gazetelerde ilânlar çıkar. «Şöyle bir köpek kaybolmuştur. Bulan o- lursa şu adrese getirdiği tekdirde kendisine şu kadar mükâfat verile. cektir.» Köpeği götürür, parayı eli- kelimesini yazmanız lâzımdır. sadrazam, ejderhalı Çin opeklisi| kaplanmış kuştüyü şilteye vücü-| dunu birakır bırakmaz bir «Oh!..; çekmiş, ve bir mijddet, ayak altın. da murassa mer gibi uzanan Boğazı birkaç dakika seyrederek: «Bu fıstıklı sofa vallah cihannü - madır»> diye ilâve etmişti. Sonra gözlerini yumarak, bir müddet, İdalar gibi olmuştu. Sadrâzam, o gece biri kaptanı derva ve diğeri sadaret kethüdası lan iki damadını, güvendiği dev- t erkânının başında tuttuğu İz- zet Ali Paşa ile Yeniçeri ağasını, ve, zekâsına, diravetine karşı bü- yük bir kıymet verdiği oğlu genç Mehmed Paşayı, sadakallerinden emin olduğ edim ile Seyid Veh- r mehtsb faslı bahanesile, sira i bizmi dar) re edip edemiyeceğini sormuştu, | Hoş, bu devleti âliosmanda, Or | Nevşehirli için «serda; rim. — Benim söylediğim tarzda daha YAZAN : REŞAD EKREM danlar yüksek bir askeri mektebde ya şmezdi, Baldırıçıplak bir ma- limanda dolmuşa adam taşı- a peremelerde pala çalan bir kayıkçı, yahud, hüsnü ânından başka kıymeti olmıyan padişah gözdesi toy bir delikanlı, talih ve entrika ile, bazan da ihtilâl dak galarile, valiliklere, ordu kuman- danlıklarına, başamiralliğe ve baş- kumandanlığa kadar yükselirlerdi zifeleri, en ufak bir mes'ü duymadan, liyakatsiz - cehaletin ve an'anenin verdiği cesaretle kabul ederlerdi. Fakat, devlet idaresi içinde asker. | ğin ve kum. andanlığın da ne de sl mek olduğunu anlamış bulunan olup şark ordularının başti çmek çok Lâkin bunu, d adamlar ricaline, hattâ 7 bir itimadı olan padissha, li Fatma sultanma, ve niha- yet halka ve askere anlatmak çok dina zor ve imkânsizdi. İbrahim son yapabileceği şev,| manda lığın sadece salâhivetle- | rini almak. etrafına coğu, hic bir| Mhsas mektebinden, hattâ ssker seydi. labilir. Çalınması da İ Para kazanmak usulü Yazan: Bernard Cervaise Tercüme eden: İsmet Hulüsi — İşte erkek dediğin böyle o- hoş olurdu amma ne ise... Ertesi gün sabah saat altıda ilk vurgunu vurmuştu. Ayakları kısa- cık, burnu çok uzun tüyleri kahve. rengi ve kıvırcık bir köpekti. Eve götürdüm. Karım İügatteki köpek rı lerine bakarak ner'ini tayin etti — Çok iyi, fevkalâde, dedi, kiy- ,-| metli bir köpek, ne kadar da munis kıçıkıçı Tom, a otur bakayım adı da Tom olsun, aferin Tom, ya Tom. Bana döndü: — Vakit kaybetmeğe gelmez, ya nki gazetelere bakmalı, mubak - İkak ilân çıkar. O zamana kadr da köpeğe ben bakarım, Bu köpekler de nazlıdırlar. Herşey oyemezler. Fakat zararı yok,çocuk hırsızları da çaldıkları zengin çocuklarına iyi ba- karlar ya.. Bu cihet hakikati, Köpek öyle olur olmaz şeyler emiyordu. Kara- ciğer ezmesile yapılmış sanduviçten bir de is tarafından olmak üze. re piliç etinden hazzediyordu. Ertesi günü gazetelerde ilân gö- remedik. — Barı insanlar vardır ki, acele. den hoşlanmazlar, köpeğin sahib - leri böyle kimseler olacak, Diye düşündüm. Ertesi günü bek ledim. Gene ilân çıkmadı. Daha er- tesi gün de nafile. Dördüncü gün eve geldiğim zaman kanm gözleri yaşlı bir halde beni karşıladı: — Tom, diye bağırdı, Tom kay- boldu. Muhakkak çaldılar, Ne felâ- ket. Teselli etmek bana düşmüştü. — Gözlerinin yaşlarını sil, benim. biricik kuşum. Ağlamak sana hiç yakışmıyor. Köpek kaybolmuş o - mümkündür. Fakat meyus olmamak, yılmamak lâzım. İş hayatında aksi tesadüfle- rin hüsüle getirdiği zararlara katla- nılmalı, Karim gözlerinin yaşını sildi: — Neler saçmaliyorsun. Ne işi, neye katlanacağız?.. Rudalaca söz. Arkası sayfa 7 sütun 6 da) ocağından bile oyetişmemiş olan kumandanlardan hiç olmazsa «as - ker doğmuş» olanları seçip topla- mak, Afşarlı Nadirin karşısına on- ların reyi ve yardımile çıkmaktı. ab faslı, Beşik- ırağan sahilsarayında baş lamıştı. Ü tü üç aydan mesi olduğu bir dil a halvetle ve teb » dille gitmişti. Hattâ, damadı ve sadrazamı İbrahim (Paşanın er haberi olmamıştı. Kızlar ağası zünde manalı bir tebessümle bi devlete selâmın gönderdi. Sâ « Göbâda halvet ve tobdille gitmiş- tir. İbrahim Paşa kulumu inşallah yarınki gün görürüm buyurdular» demişti. İbrahim Paşa, Sultan Ah- medin, şehirde tebdil gezerken Bü- yükçarşıda gönül kapıcı bir vahşi abuya rastiadığını Ederundan 8i- zan dedikodularla işitmişti. Lâtife olsun diye onlattığı bir fıkra san- mıştı, Fakat, üçüncü Ahmedin tobdille çarşı gezmelerinin sık « laşması sadrazamı telâşa dü; müştü. Belki kendi kendisine bile itiraftan çekinirdi amma, İbrahim metinin zekâsma yeti voktu. Üçüncü Ahmed büyük bir rezalet Si irdi. Fakat, na, bu öşde kullanmasına rağ İ gönlünü çeleni Sinsi ve hilekâr Al cerasını damadından yetle gizliyebilmiş ve nih yahşi ahuyu, sadrazamın bilm ak gizlic , Bir taraftan da, edi. kac 1PYRIŞ kak olan hürkâ vet ve tebdille gitti ne olur ne olmaz. Ki valisinin muhafaza altı sı arzusunu göstermisti. (Arkası sayfa 7 sütun 6 da) nı bildirerek, me ha - a alınma