-S8SON POSTA Sayfa KADIN Ör. sekek çocuk <o yşem n s a , a n* âunMüş g av*.rasuç DÜ gae e ea ğ 3a onrcsuker; y gea AA FFA Iman hava kuüyvetlerinim Si- cilya adasında üs temin et. meleri Akdenizde yeni bir mücadele doğurdu. İngiliz donanmasile Alman tayyareleri arasında cereyan eden ilk mücadeleyi geçenlerde gördük. Af > rikaya geçmek istiyen İtalyan nakli. yelerini imha, Yunanistana giden İn. giliz gemilerini himaye veya İtalyan donanmasını muharebeye icbar et . mek üzere, İskenderiyeden kalkıp, İ- talyaya gelen İngiliz gemileri karşı, larında h lerini — bul dılar. Biciya adasına henüz gelmiş olan Alman, hava kuvvetleri, İngilizlere k- Süzme aşure bakla, fasulye, Gülsuyu. P ç d dik, badem. Bir zikin; AVUÇ Pirinç, kuru ü- Buğday geceden suya konulur. Sa- nefes 14 Alman tayyaresidir. İra —Akdenizdeki . |Mihver devletleri lehine değişti mi? sonra, korkarak, bir daha İtalya ci varına gelmiyecekler mi? Acaba havâ Kkuvvetleri, deniz kuvvetlerini alt € - decek bir durum mu kazandılar?. İşte günün sualleri bunlardır. Fa . kat bu suallere cevab vermek için yalnız Sicilya vak'asının dar çerçeve. sinde kalmak değil; harbin bütün de. niz cephelerini münakaşa etmek lâ- zım gelir, Denize çıkan bir donanmanın, düş. man karşısında gizlenmesini temin edecek, dağ, vesaire gibi tabi mâni. aları yoktur. Bundan dolayı da de. aN Süzülür. Y bir İniz de hiçbir veçhile, her - Uçuk kilo su de tâ taneler çatlayıp hangi bir cephe teessüs etmez. Yani Sü tamamde k Di İngilizlerle İtalyanlar arasındaki de, hm;::ma Islanır. Sabahleyin ayrı Datılır. smm?m“ya ei k.hy- * Suyu çekilen — buğday biraz Sü ide sulandırılır. İçerisine şeker Ü- Züm konur, Bir taşım kaynatıldıktan niz çephesinin Taranto, Sicilya adası, Bingazi gibi bir hattan geçtiği söy - lenemez. Şu halde demiz kuvyetleri denizde bir maksad uğrunda gezerler. Akde. nizdeki maksad ise hem düşman do- YOnra evvelden pişirimiş fasülye no. hud, bakla da dâve edilir. Hepsi ta - inalile eriyecek hale gelince ateşten l ifilir. Suyu süzülüp almır. Posalar tü . Soğuyup koyulaşınca — üstüne Süyu serpilir. Fındık, fıstık dö - Ür. Aşurenin tam kıvamını alabil- & Sin ateşten indirmeden bir par- nayaıfasta katıp birkaç taçım kay - ak Pek iyi olur. —— AMH& kadın bi!melidir: htar, burgu vesaireyi paslan - korumak ve kurtarmak için ";““lk Şey basittir: €T Pasla den €vvel mnmışlarsa heı;r TC talyan nakliyatına mâüâni olmaktır. Afrikadaki kara hareb durumu nun çok nazik bir safha arzettiği şu zamanda, yardıma gidecek İtalyan kara kuvvet veya malzemesini Caha denizde iken vurmak, İngiliz donan - masinin başlıca vazifelerindendir. Bu yazife ne kadar çabuk yapılırsa, Af, rika sahilleri o kadar çabuk Mihver.- den temizlenecek ve İngiliz orduları başka cephelerde kullanılabi Bu plân müvaffak olursa İngiliz do. a n Akdenizdeki işi de O1 « dukça hafiflemiş bulunacaktır. İngiliz kruvazörü batmakla, İngiiz ıi kruv inin l k ve hem de İ.' , Sutampton sınıfı İngiliz kruvazörleri manevrada Sicilya Muharebesi ve Neticeleri ( “Son Posta,, nın deniz işleri müt hassıs' yaz'yor) l bomba atti -İjca vasıtalar zırhlılardır. Çünkü bu lar. Bu mücadelenin mucib olduğu|, h ler gerek sü altındaki kısımları - : kayıblar bir tarafta İngilizlerin Su -| yım mukavemeti ve gerekse su üs , hesiz ki hatadır. Fakat uzun müddet tampton kruvazörü, diğer tarafta da tündeki toplarının muhafazası ba _.denize çıkmamakla cesaretsizliklerini kımından harikalar göstermektedir.. ..| Bu mücadelenin bize anlatacağı ne|ler, Bunun en yeni delili Taranto ve şısında harb k: 'İtice nedir? Acaba bu hücumdan sSon- Sieilya muharebeleri arasındaki nis - mak da, bu hatayı mazur gösterecek sevkülceyşi durum petlerdir. Tarantoda üç bomba yi . esbabı mücibeden addolunabilir. yen zırhlılar batmadığı halde, İngi.t İngilizler, bu kruvazörün batmasından liz kruvazörü bir bombada yandı, git. batışından Ssonra, eş kruvazörle . tL Bu mükayese denizde evvelemirde zırhlıların Öön safta yer aldıklarını göstermiştir. Bu itjbarla İngiliz kru- vazörünün batışt bir mâna ifade et- mez. Onun kaybolması yalnız bir İn. giliz vahidinin batması şeklinde mü, talea edilebilir. Yoksa bununla İngiliz ;donanmasının ehemmiyetli bir kuv - vetini kaybettiği veya şimdiye kadar İngilizlerce —Akdenizde takib olunan faal hattı hareketten vazgeçileceği anlaşılmamalıdır. Esasen kruvazörler mücadeleden ziyade büyük denizlerde düşman ti. caret gemilerini imha etmek veya ken di ticaret gemilerini himaye etmek ü- zere inşa edilmişlerdir. Eskiden kru- vazörlere, düşman deniz kuvyetlerini keşfetmek vazifesi de verilirdi. Fakat / £ hava kuvvetlerinin bugünkü inkişafı karşısında, keşif vazifesi, yavaş ya. waş kruvazörlerden alınmaktadır.Bu, esas dahilinde kruvazör gibi hHafif ve zayıf gemileri, tâ düşman liman . ları ciyarına kadar göndermek, şüp- İbirkaç defa gösteren İtalyanlar kar. inin haricine çık Belki de, İngilizler bu kruvazörün İrini İtalyaya bu kadar yaklaştırmı - yacaklardır. Fakat bu Sicilyadan Af, rikaya kaçan İtalyan ticaret gemi - lJerini serbest birakmak şeklinde an. laşılmamalıdır. O vazife, gene İngi liz donanmasının mühim bir vazife, İsi halinde kalmaktadır. Ancak İngi- ')iıler bu hizmetleri, kruvazörlerle de, |Bil, başka tip gemilerile yapacaklar - (dar, F.L. Kız mektebleri arasındaki voley- bol l dün de Eminönü — Siahtar ku t g,m"" koymalı, yerini derhal «değiş- Yağile ea Şönra birer birer — zeytin hmmmlli. yünlü bir parça ile O - ;rim' kaybetmiş oluyor, Halbuki bu nevi gemilerin deniz kuvvetleri ara . gındaki kıymeti ikinci derecede Adde- dilir. Denizde kuvvet ifade eden baş .. Halkevinde devam edilmiştir. İlk maç Kandilli lisesi ile İnönü lisesi arasında yapılmıştır. Bu maçı Kandilliler muvaffak bir oyundan Kız mekteblerinin voleybol maç!'arı Şişli Terakki - İşik takımları bir arada sonra kazanmışlardır. İkinci maç Şişli Terakki ile Ipk hseleri #arasında yapılmıştır. — Şişli Terakki çok üstün bir oyun göste - rerek maçı 15-0, 15-1 kazanmış « tır. İL Hidiseler “Karşısında —| Salona ir d ; kında bana izahat verdi: —B_ir koridor, iki oda, bir salon. d çımnıı birinde dostumu ziyarete gittim, Beni daracık bir yere aldı: — Salonumuzu beğendin mi? Dedi. Etrafıma baktım ve — sus- tum, Bir tanıdık evinde orta yaşlı bir tanışmıştım. Bayan gittik- ten sonra ondan iler: — Tam manasile bir salon kadı- nıdır. Salon kadını nasil olur, ne ya- par, bilmediğim için bahse yabanci kalmıştım. * Bir genç erkek mevzuubahs ol- muştu: — Salon âdâbı — muaşeretine vi salonda olsa mevkii yadırgamaz, «ndini yabancı hissettirmez. Bir toplantıda canımız sıkılıyor- du. Ev sahibi biraz vakit geçirme- mizi temin için olacak: — Bir salon oyunu oynasak, Dedi. Salon oyunu ne mene ©- yundur bilmediğim için uzakta ka- Tacaktım: — Olmaz, siz de oyuna iştirak edeceksiniz. Diye ısrar ettiler. alktı Biri .Şimd.i hepinize bir isim koya- cağım. Bana döndü: — Sizin isminiz? — İsmet. — Yok olmaz. ayyan Efendim, peder öyle münasib somüçı—_h fendi iclabı — Hayır efendim, oyun 1 bir başka isim takacağız. — Peki öyleyse. — Sizin isminiz Bici, İsmim Bici olmuştu, yanımdaki- nin ismi de değişti. Cici oldu, onun yanındaki Edi, daha ötedeki Büdü, daha ötedeki Kuku velhasıl acayib kelimelerden birer isim kabullendik. | ayağa taşınmıştı; apartıman hak- buyrun Zğım için bir işim olduğunu bal İzeRi SÜa TUĞ G * Kalabalık bir tramvaya bin tim, kondüktör bağırdı: — Salona buyurun. Elile tramvayın koltukları k: rılmış kısmını işaret ediyordu. vete icabet ettim. Slalondaydım. Dostumun taşındığı apartıma beni aldığı salon denilen dar yer zümün önüne geldi: — Bu salonsa o da muhak salondur, dedim, - Birkaç kadın vardı. Tamdık vinde tanıştığım ve gittikten sol tam manasile bir salon kadımı dediklğri] kadını hatırladım. — Salon kadını nevmiş anlad b.ürüıı burada duran tadınlar , bir kadın, dedim. | Btilr genç erkek, elimdeki gazeti tamamile vâkıftır, dediler, herhan- / baki — Son Posta mı? — Evet. — Müsaade ederseniz ben okuyayım. G yi başladı: — S$alon âdâbı muaseretine v kıf denilen genç te böyle bir ge olsa gerek, kendini hiç yabar hissediyor mu?.. Hemen — gazetie istedi, aldı, okudu, dedim. Salon oyunları da nedir öğre miştim.. hlani insanlara acayib isir ler takıyor!ardı. Cok şükür bura yalnız o yok. Diye düşünüyordum. Tam bu sırada kondüktör aranr za girdi, yaslı bir zata: Babalık bilet, Dedi, sarı saçlı bir bayana: Sarı kız bilet. Dedi. Yanımdakine: — Baobstil bilet. Dedi. Bana: — Siyah sapkalı bilet, Dedi. Velhasıl hepimize acayi bir isim taktı. Kendi kendime: — İşte, dedim, bu da salon « ; açtı, ök Fakat bu yiblikten h d yunu, Oa»ıei :)zlu[ucı* ü Koyun çalan idam edilir mi? Avrupadan L Bunları biliyor mu idiniz ? — Semsiyeli karınca Amerika- m:ısı“::ıdlvk; başladığı za- Tilen bir nevi == chü-ı;-. kı;ı:cıluBm::- GOLÜ t cuddur. u ka- :!;;"d"!&ıî ' rıncalar, kendi- Yi de koyun lerini güneşten muhafaza için sırt çalmaktı. larında birer ufak yaprak taşırlar Dört buçuk senedenberi okuyucum olduğunu söylüyen gence; Mademki saz dinlemeyi seviyorsu, nuz, mademki ancak on beş günde bir saza gidiyorsunuz, niçin karınızla Siz haksızsınız. Fakat karınız da haksızdır. Fakat onun haksız olma- sını kat'i olarak söyliyemem, Eğer evde çocuğu bırakacak kimse yoksa ve sizin de on beş günde bir saza git tiğinizi çok görüyorsa o zaman hak. sız sayılır. Eğer evde çocuğa baka . cak birisi var da, böyle olduğu halde siz karınızı evde bırakıyor, kendi . Okuyucularıma cevaı_hlıarım İzmirde bayan 8. Sevil'e: Meşhur sözdür: — Aşk kaçanı koyalar, Derler. Aşkta bir taraf diğer tarafı fazla düşkünlük gösterirse, düşkün. lük gösteren ve bu hissini belli eder zarar eder. Çünkü öteki kaçar, 0 ko, yalamak mecburiyetinde kalır. Bilhassa kadınlar, sevdiklerine kar şı, onları ne kadar sevseler üzerleri, ne fazla gdüşmemeli, iz'aç edecel tarzda hareket etmemelidirler. Sevilen, beğenilen kadın ağır hare, ket eden, erkeğe karşı zâfını bell etmiyen kadındır. Bu yazdıklarım niz bir kaç arkad gidiyorsanız gene siz haksızsınız, | mekt b kâfi bir cevab olabili zannederim, TEYZE ü&mamju_ *Son Postasnın edebi zomanı: ÖĞ tor, Acaba her hafta gelen dok- di ç k 8"39 adamın kalkıp ken- Sıkma dolaşmasını, sokağa ın]ın:"“_m'en mi etmişti? Bunu emi ak istiyor, sormağa cesaret €- ıişi,i)'ordu. Diğer taraftan, dört bi ':u,h"klü istiab edecek olan ©- Biline Selimi ve iki kadını alıp Bi tîl?;.rme arzusuna düşüyor, bu d'uğum de reddedileceğine emin ol- Ynd'" ağzını açamıyordu. İiın:lv"' Yavaş sabrı. tükenmeğe, Öyı, ni kaybetmeğe başlamıştı hün'ü'““_ı_"î oluyordu ki hungu! Küç y S&lamamak için kendisini Utuyordu. ı.m;.::lm de öyle meyus zamanla- Biriydi Kendisini meşgul et- B e tüek sizmak eliriye Nakleden: Muazzez Tahs'n Berkand Idı, nihayet bir iki îîi: ::vcanın.nıî;ine göndermek Ü- zere başladığı tabloyu bitifmck he—_ vesine düştü. Bu, kafşıdak.ı ıePelen gösteren suluboya bir resimdi ve Nesrin bunda oldukça muvalfak ©- ıuygi':re.nbire kapısına vu.rulduğu.nu duydu. Bu pek muhu'n bir. hâdişe idi. Buraya geleli bir _buçı_ık aydan fazla olduğu halde !ııç _kımse onu aramamıştı. Acaba kimdi? — Giriniz. R İçeriye giren hast rin onun yüzündeki 'öışeıîgme bir şey mi olmuştu? Neı:- teessürü derhlal abakıcı idi. Nes-| dim. — Bonjur hanımefendi. — Bonjur Nevzad hanım, has- tanız bugün nasıl? — Çok iyi efendim. Bu gece pek rahat uyudu. Esasen Selim beye artık hasta denemez. Nestin hayretle başını kaldırdı. "Hergün müphem ve karanlık — ce- vablar veren bu kadın mı idi? Fa- kat kendisini derhal topladı ve re- bana bildirin. Nevzad hanımın telâşı artmıştı. Göğsünün düğmelerini çözüp kapı- yordu. — Halide hanımı bekliyemiye- ceğim hanımefendi. — Ne demek istiyorsunuz? Bu defa Nesrin elinden fırçasını bırakmış, doğrulmuştu. — Efendim, İstanbulda annemin hasta olduğ biliy On simle meşgul görünerek k na devam etti. Her zamanki pren- sipini bozmanlak, kayıdsız görün- mek daha münasibdi. — Bu memleket öyle cennet gi- bi bir yer ki en ağır hastalar -bile çabucak iyileşiyor. Hastabhakıcının sabırsızlandığı belli... Bir şey söylemek istiyor fam- ma karşısındakinden cesaret bek- liyor. — Hanımefendi, size pek gitmiyecek bir haber vermeğe gel- — Kendinize aid mi? — Evet efendim. — Kayınvalidem bu akşam ge- lecek, kendisine söylersiniz. O vak- zad hanım niçin konuşmuyor, - bir şey 'ıöyleıniıo'd“- ğ gündenberi ağabeyimden gelen mektublarda bir düzüye beni çağı- tiyorlar, yengemin hastaya bakama- dığını söylüyorlardı. Fakat hanıme- fendi o kadar ısrar ediyor, o kadar yalvarıyordu ki buradan ayrılmağa gönlüm razı olmadı. Ancak, şimdi müstacel bir telgraf aldım, annemin pek tağırlaştığını, derhal hareket et- memi istiyorlar. Bugüne tren var. ğ Halide hanımı beklersem iki g.4 sonraya kalırım. Bunun için müsaadenizle hemen hazırlanıp gi- deceğim. — Tren kaçta kalkıyor. — Bir saat sonra... Selim beyi böy'î yüzüstü bırakmağı hiç iste- Nesrinin kalbi helecanla çarpı- yor. İlk aklına gelen şey, bütün bir âânü Selimle yalnız geçirecekleri- — Hakkınız var Nevzad hanım, insan iyi bir iş bulunca kolay kolay onu terkedemez. — Tabit efendim. gideceksiniz, öyle — Mecburum Nesrin hanım, Siz ne dersiniz? Ben bir şey kendiniz bilirsiniz. Hastabakıcı bu cevabı beklemi- yordu. Gözlerini Nesrine kaldırdı. Genç kadın sordu: — Selim beye haber mi? — Evet, telgrafı kendisine gös- terdim, — Müteessir oldu değil mi? — Elbette... Amma bana der- hal yola çıkmamı tavsiye etti. Fil- hakika onun artık bana ihtiyacı yok. Annesile ben onu adetâ şımar- tıyorduk. Bundan sonra tabit haya- söyliyemem, verdiniz te kadar bir şeye iltiyacmız varsa çi ta avdet etmek için çalıszmalıdır. GCünlet böbizine biç b ğ Daha dün Nesrin bahçede dolaşan kocasına biraz uzaktaki bir manza- rayı göstermek istemiş ve Halide hanımla Nevzad buna itiraz etmiş- ler, hastanın yorutacağındarı bahset. mişlerdi. Halbuki bugün artık ker di menfaati ortadan kalkınca has- tabakıcı doğruyu söylüyordu, — O halde Nevzad hanım, bana başka söz kalmıyor. Kocama gös- terdiğiniz itinadan dolayı size tek- rar teşekkür ederim. Size ufak bir hatıra vermek isterdim amma çar- ya gitmek için vaktim yok, lütfen stanbuldan kendiniz alırsınız. Bunu söylerken Nesrin çekme- sinden birkaç İira çıkarıp Nevzadz uzatmıştı. Kadın — şaşırdı, utandı. Bütün olup bitenlere rağmen Nesri- nin bu âlicenablığı göstereceğini hit ummüyordu. k — Size nasıl teşekkür edeceğim bilmiyorum efendim. — Hacet yok Nevzad hanım. — ÇCÇok müteessirim hanımefen- di, Yaptıklarıma pişman oluyorum. — Gecmişi bırakalım, sizin ht zırlıklarınızla meşgul olalım şimd.. var)