eye ” ienbieder. Z'ya Gökalpın Seçme yazı'arı Yazan; Mulhtin Birgen emlekette bir cemiyet duye gusu ve cemiyet sevjfisi ya- rTatmak lüzumuna daif bir makale Teşretmiş olduğum gün, Kâzım Na- mi Durunun tesebbüsü ile yeni net redilmiş bir eser elime geçti. 4Ziya| Gökalptan seçme vazilar« ünvanını tapıyan bu eser, önün bir takım man- Zumelerini, ibtiva ediyor. Ekserizi, "Türkomasallarıma Anir olan manzu- meler. Aziz dostum Duru, benim gibi Ziyanın öyıklarındandır. Zaten, onu biraz yakından turumış olup ta kendisine âsık olmeyan kim vardır? Duru ise Ziyayı, daha Selânikten it baren tanıyanlardan ve bu- mun içi, ki o da bu mecmvaya yazdığı küçük bir mukaddemede Ziyayı benim gibi tasvir ediyor. Her ölünün çabuk unutulduğu ve çok iyi- min çabuk torlandığı hir dürya dev- rinde Ziya gibi bir Türk ulusunu ya- satmaya ve Cenlandırmaya yaraya- cak olan her ii vardır. Bundan dolayı Onrunun yap- tığı işi takdir ile yâdetmek, bir va- zifedir. Bu vazifeyi ifa ederken, bu ese- rin uyandırdığı bazı omülâhazaları kaydetmek isterim. Seçici, bu mec- muayı vücüde getirmek üzere Ziya- van bazı eserlerini bir araya toplar. ken yalnız bir tek bakımdan hare- ket etmiştir: Küçük omekteblilerin, Türklük terbiyelsini kuvvetlendire- eek Barı Türk masalları vermek ve ayni zamanda Zivanın içtimsi inkı- Mb fikirlerini ihtiva eden bazı man- zwmelerini de orayı sıkıştırmak. Zaten, Duru, bizzat Ziyadan bahse- onu bir etürk ve bu büyük e hiç meşgul Onun öteki çehresi, bir feylesof, bir ilim adamı, bir cemiyet adamı olmaktır. Bence bir Türk nas yonalisti, daha doğru ifadesile, Türkler nrasında Türklük duygusu- nu kuvyetlendirmeğe çalışan bir a- daim olmazdan evvel bır cemiyet a- damı, bir içtimziyatçı ve bir cemiyet idenlcisidir. Hattâ, şu fikrimin de doğru olduğuna zannediyorum: Zi-| “ya, eğer bir cemivet idesl olmas saydı bir türkcü, bir türkçülük ide- aleisi olamaz Olss da, €kser| stürkçüler» gibi ham bir türkçü, lâf- 7 murad türkçü olmaktan ibaret sğ- nük bir cehre kalırdı. Halbuki Zira, böyle olmadı: weemivet: o denilen büyük kuvvete bir mabuda insnir gibi inandığı icin evvelâ kendisini bu fikre, bu felseleyr bağladı, on- dan sonra da cemiyetin kuvvetini vücude getiren seyl milli kav naklardan geldiğini anlıyarak. milli- yete ve kendi milliyetine âsk old Bundan dolayıdır ki Ziyada cemi- yet ve millet suuru en yüksek dere 'ceyi bulabildi ve gene bu sebeble 0. &yni zamanda bir âlim ve bir âsk vasıflarını bunların en vüksek dere- celerile nefsinde toplad.. * İ Aziz dostam Darunun bu seçki! İle takib eylediği gayeyi çok iyı an- arım: O, küçüklere iyi bir masal ki- tabı hazırlamak islemis ve ayni za- manda bu kitabın içinde Z'yanın ah- İâk anlayışın, gösteren ve küçükler işin de çok faydalı bir takım misal- Teri kısmen bir araya ( toplamıstır. Bunun daha ötesine gitmek, küçük- İer için tertib edilen bir eserin bu- dudu içine sığamaz. Fakat, Zivavı küçüklere yalnız bu masallarla tanıt- mak, çok eksik bir tanitma olur. Çünkü, Ziyan bu masallarının çinde, Türk efsaneleri vasadığı ka- dar bir cemiyet solusunun rümuz ile anlatmak istediği cemiyet fi duygulari da vardır. ik ları anlıyamıyacakları arın zevkine varamazlar Bu fikrimi biraz daha iyi ifade & deyim: Bu masallar da ekseriya eski âşık, sofulerın tekib ettikleri usak lerle yazılmıstır. Onlar nası! felsefe- lerini ve ahlâki duygularım bir ta- kım mecatlar ve rümezlerin ifade etmişlerse Ziya da öyle yanmıştır. Bu hal, nda masallarında değil, Zi- yanın bütün şiirlerinde göz- çarpar. O, cemiyeti, tasavvufu, felsefeyi, hayatı, hakkı, milliyeti hülâsa dün- yayı ve ahireti - tıpkı eski sofular ve Âşıklar gibi - hep ecemiyeta Eikrinin içinde görmüş ve cemiyeti her şey- den yüksek tutarak ferdiveti her sa- bada geri plâna atmıştır. Fakat, bunlar çocukların duyup anlamaları mümkün olan şeyler değildir. Bu- nun bu manzumeleri okuyan küçükler. şade bunlarin Ziyayı anla- mazlen, onfura, yazları büyüdükçe okuyup anlıyabilecekleri daha başka şeyler vermek ve bunlar sayesinde yı öteki çehcesile de tanıtmak * © Durunun bu mecmuayı tertib et- mekle çok iyi bir sey yaprmş oldu- ğuna kanlim, Ben de ba istifade ederek, Ziyavı yeni nesle tanıtma işinin daha ileri gitmesi K- (Devamı 8 mer sayfada) İİ N Bugün, yeni yilin ik günü... Aynanın karşısına geçiniz, kendi kendinizden hesab sorunuz: — Geçen bir sene içinde kendi kendine, ailene, mensub olduğun cemi. yete faydalı olarak ne yaptın? Alacağınız cevabi tenkid ediniz, eksiklerinizi arayınız, önümüzdeki ni içinde hatalarının tashih etmeye azmedinia. On dokuzuncu asrın başlangıçla nnda &b âlemi, hiç de güllük ve gü- östanlık bir manzara arzetmiyordu. Cerrahi şubeleri yeri yarıya randı - man veriyor, ameliyat edilenlerin yüzde ellisi ölüyor; çocuk doğuran- İlann ekserisi, muhakkak surette lo- husa yatağında can veriyordu. Öyle ki, gebe kadınlar (doğurursek hali-| miz nice olacak, daha gençliğimizin! tadıni sürmeden bu dünyadan gö çüp gideceğiz.) diye binbir endişe ile kahirlanıyorlardı. Sıtma - ya, sarılığa tutulan büyükler, her yaz çocuk ce süt yavrularma ölüm en mokad- der ve şaşmaz bir âkibelti Bütün bu hastalıkların sebebleri ve ne su- tetle tedavi edilecekleri bir türlü bi- linemiyordu. Doktorlar, elleri kol. zucetli bir nesnedir. Aşifte bir hatun ları bağlı aciz içinde kıvranır, mil etler ise korku ve ıztirab içinde çir- pıpa dururken, insaniyet herhangi bir mucize ile nüfusun çoğalacağını, çocuk doğumunun arcarak ölüm is. betini altedeceğini garib bir inanış ile umuyorlardı İşte Louis Pastevr böyle bir de- sirde dünyaya geldi. Babası Jozef İa Cuisances sahillerinde bir debağhanede debağlık ederek aile- sini geçindiriyordu. Pasteur, pis ko- kulu deriler arasında dolaşıp, oyna- mıya çamurlar içinde yuvarlanmıya bayılarak büyüyordu. Onu bir müd- det sonra mektebe koydular. Mekte- bin en küçük çocuğu olan Pasteur, | her seyde elebaşı olmak istediği hak de bir türlü buna muvaffak olamı- yordu. Doğrusunu isterseniz, bu de-| bağ oğlunun Üstünde haşında,, hal ve tavrında ileride blltün dünyaya| yayılacak dehasın: bir nebze olsen! nlatacak en ufak bir nişane, bir a-| lâmet bile yoktu. i Pasteuran babası okumuz bir a - dam değildi. Fakat oğlunu kendisi (Devamı 6 met sayfada) İSTE türlü| übarek, yakınlaştı mı, beni bir heyecandır alır. Bir kere, yeni senenin rakamından, doğduğum ta - rihin rakamını tarbetlim mi, basılın eskisinden bir fazla çıktığını görmek- ie hayflanırım. Esasen, yeni tarihe xalem bir bârlü alışmak bilmez. Yeni yılın ilk ayında atmağı :necbur ol - duğum her tarih, onu taşıyacak olan veskayı mutlaka bir yıl eskitir. Onun için, bu ilk ay » vâdeli borç senedi yazmaktan daima çekinirim. Baniyen: O, giden ve gelen yılları birbirlerine bağlayan © gece yapılan çalınca cümbüşler bende ipiön! bir canaya Ayini tesiri yapar. Bu tesir ai- tında, bir iki defa, tam (gece yarısı, mumlar bir an için söndüğü (vakif gözlerimden gayri ihtiyari yaş fışkır. dığını hatırlarım. Bunu, rahmetli bir arkadaşa söyledi idim de bana cevab olarak: Bazı kimselerin sarhoştuğu ev İgöndür.. demişti. Halbuki ben o gece içenleri de an - amam.. işmem de Mademki yeni yı. la, bir saadet kaynağına girer gibi gi- riyoruz, © esnada ayık bulunmak da- ha iyi değil mi? Yok, eğer gidenin te - esüründen içiyorsak, bunu beli e - mek de gelene karşı ayıbi Kimi de o gece kumar oynar; arkı) #ra talih dener, Bence, talih deneme. | İğe gelmez. O, çeşnisi helâl olen me -| talardan değildir, Hip bir vakit okka) koleramna yakalanan binler-| ökk; ie im okka ara endam a e l zi banıp da tadına —yalnız adını işittiğim— talh, mik . roskop altında dahi göze görünmez, el de katiyen tutulmaz, inadına 18. bi, gizli girli gelir, sürtünür, Kaşar, kaybolur, bir daha me zaman uğraya- Jcağını Allah bilir. Ve iki müyar insa- İm onun peşinde, eller havada, göt. Jer kızarmış, bir tarafından elbette yakalıyacağız diye uğraşır, uğraşırlar. O, gene, gider, gider de en bigünenin, en az muhtaç olanın avucuna girer. Yoksa, rabat rahat uykusunu çeke- cek yerde, zifir kokulu, kalabalık bir salonda, çektiği biÖlü kimse yutmadı diye, bütün bir sene, talihin münha - sın şaşarım aklına! # Gelgelelim, bu dsillete vaktde biz &e saplık. Hatırlarım: Yubaşını kutla! mak henüz bizde Adet değilken, sade! Beyoğlu coşar, kudururdu. Galatanın © betakhanelerinden, ti Taksime kadar na cadde, yan sokak. lar, zabıta tarihinde mam almış Kal Akarca, Tatavis, Papaz Köprüsü, Kar navula, Ağahamamı gibi meşhur semt ler o gece Allah Allaha kalkardı. Gulatada Şerbethane, Elhamra, Moe kof balonları, yukarda, daha kibar R iNAN, Bir gazeteci arkadaşımız vardır ki kisa yası yarmaktan mefrol &der, Mu kaleleri, tefrikaları sekreterlerin doldurur. Gezdiği, dolaştığı yerlerde! frenlerine maruz kalması sayfalar — Monşer, ganete demek bol sayla demekir. Der, İSE R İNAN, MÜSAHABE Yılbaşı ve eski Yılbaşılar Yazan: Ercümend Ekrem Talu İBTER TŞPER ws Yılbaşında ilk vazife s İKİNCİ "KANUN ÇARŞANSA Yldönümlerinin insanlara bahşettiği büyük faydalırdan bir tanesi mu. hakkak ki, bize hayatımızı bir sümgeçlen geçirmek, hareketlerimizin be - sablarmı elemek imkânım vermesidir. Ancak böyle yaptığımız takdirdedir ki, gelecek yılın eşiğine daha şuurlu, daha azimli, daha iradeli olarak ayak basmış oluruz. muhillerde, kelimenin sorundaki (2e). yi kaybederek Konkordiya, Tepebaşı, Odeon, Site Pransez baloları (olur, mahşer halinde bir kalabalık, oralara yiyip, içip, zaplamağı koşarken, &ğer bir kalabalık da sayılı, salatin kumar. banelere dolardı. Bunlar: Konkordiya güzinosunun i9 kisını, İsponek bira — hanesinin üstü gibi yerlerdi. O gece, zabıtanın başka ve daha mühim va - xfeleri bulunduğundan bilstifade, ba m hususi evler de birer ( (Binbirdirek batakimınesi ne dönerdi. Köşe başlarında pusuya oturtulmuş dellâllar, gözlerine kestirdikleri yol - cuyu sokağın içerisine çekip: — Şansının denemek iSÜErseriz, Bi. si bir yere götüreyim. Bir bey var, yüz liraya gözü kapalı eben- kol» diyor, Diyerek, otavlamağa (o çakşırlerdi. Kanıp da, heriflerin peşine takilan.| ların vay haline! | wran kendi yüzüne güleceğine inâns.| Tuhafı nedir? Bunun böyle olduğu-| davranırsa şakalaşırlardı. Du büenler de ekseriya o tuzağa kon-| di ayaklarle tutulurlardı. | Yabaşı geceleri bizim ekseriya uğ - rağımız Lüksemburgdu. Bir iki saat içerisinde, zaten devede kulak kabi . nden olan varımız yoğumunu —ar.| kadaşlardan birinin tabin veehile— temize bavsle eyledikten sonra otu - rur, kalantor oyuncuların önemk kol. yoncukulluğu, (Yeniçarşı, Tarlabaşı, | polarını #eyrederdik, Benim o gece -| ilân, Muhsin?! lerden bir kazanem olduysa, hakiki, kaşarlanmış kumarbasın tipini ve bâ.| leti rübiyesini adamakıllı tetkik fır 'yeti. merhum, sağlığında bana: «Dağ satımı bulmuş olmamdır. Gece yarısından biras sonra tekrar «Türk milletinin temiz davalarını ürk irfanına tevdi etmek mi isliyorsunuz? Kâğd stoklarına iren vuru. nuz. Bol kâğıdı gazete Türk matbunlanın vebasıdır. Bü arkadaşın, birinel veyâ üsns fikirde samimi olduğuna: INANMA! INANMA! dd kar, ütad Ahmed Resimi Karşısında teci arkadaşımız Münir o Süleymanın lhkabile maruf 80-| Keyman bey olduğu halde demlenirdi. Bai görünce Muhsin sorar: — Ne haber? Temizlendiniz mi? — Bhamdülülâh! det ve otürür duk. Üstad kaşlarım çatar, bizi önes, tekdir eder, sonra nasihat verirdi. Ku mar, Rasimin hiç hazzetmedei, hattâ helret etliği şeydi. Bizi biran oyaladik. tan sonra Korkordiyaya yahud ki O- deons, baloya götürürdü. Orada, fu- ayyede otururduk ve halkın arasında öelerimize iişon stayb tipleri tetki ederdik. Bunların içerinde üstadın kadim aşinaları vardı. Gelir, kendisine hür - met ve ubudiyet arzederler, müsaid Muhsin, ikide birde savuşur, kay - bolur, gene gelirdi. Ve biz anlamtık ki, biras ötedeki kumarhaneye kadar sc. Bir defa Rasim ona sormuştu: — Ne olacak senin bu Beyoğla ip-' © da cevab verirdi: — Ne yapayım, anam? Baba vasi. ru yoldan sakın ayrılma, erlâdımle Gevamı 6 me sayfada) “Türk zekâsına, Türk fikriyatma, | tınlacak ve mütehassıs ustalar Yeni yıl nasıl bir yıl olacak? (Baştarafı 1 inci sayfada) be dünyaya tahakküm (fikrinden vazgeçe, veya bu Ferazati icab etti- tecek fevkalâde hâdiseler zuhur ey- liye. Danzig meselesinden çıkan ye- İni harb bütün dünyaya şamil ve her hangi bir uzlaşma ile tel'fi gayri ka bil tezadların mücadelesine müncer oldu. Sanki dünya büyük bir harb değil de büyük hir vor. Mantıkın iflâs ettiği Isi. Sulh olabilmek için silâh kuvvetile man- tıkın yeniden mevküni kazanabilme- sini beklemek lözem geliyor. Bu ise elbette zamana muhtac. O günün bulülüne kadar hürriyet ve istiklâk aş beklemek mecburiyetindedir- 1 > Hüseyin Cahit Ya'çın «Yeni Sabah» başmaharriri «— 1941, çok şiddetli bir boğuş- ma yılı olacaktır. Sulh, daima müm- kün olmakla beraber, zannederim Necmettin Sadak «Akşam» basmuharriri «— 1941 yılında sulhün gmünr kün olabileceğini hiç zanmetmiyo- Tum. Zaten Amerika Cümhurreisi de nutkunda, simdiki halde sulhtan bahsetmenin mantıki olmıyarağım söylüyor. Her iki taraf o kadar ha- zırlanıyor ki, 1947 harbin en şid- detli yılı elabilir.» Ahmed Emin Yalman «Vatan» başmuharriri «— Yeni yıl işi bir mirasla işe başlıyor. Demekrasiler 1940 yılinm j fena a gaflet uy- hayet uyanarak ve canlanarak ma kavemet göstermeğe ve menhus ta- Viblerini yenmeğe muvaffak olmuş. lardır. Bugün artık karsı taraf bir ür Yeni için elbette küwweti vardır. harbi kazanmak fırsat ve tamamile kaybetmiştir. Uzlasma tarzında bir sulhe im- kân görülemez. Eğer Mihver tarafı, büyük, küçük her milletin hakkım koruyacak ve dümvara ermmiyet ku- imkâsem İ rulmasına imkân bırakacak bir sılha İş işlen geçmeden talib olmazsa har. bin günün birinde yeni bir Ve munhedesile kapanmes tehlikesi vardır, çöskü isgal altindaki mem- İeketlerde de harb memleket- ri gittikçe M. Zekeriya * .si «Tan» Bbaşmuharriri «— Önümüzdeki yıl içerisinde de sulh olamıyacak. Harb, Avrupadaki |xddiyetler sana erinceye kadar bit- miyecektir. 1941 de harb Avrumadan çıka- vak, bütün dünyaya yayılıcaktır.» Köylerde dokumacılığı ilerletmek için alınan tedbirler Vilâyet köycülük şubesi, köyler- de dokumacılığı “erletmek ve e tezgâhlarını çoğaltmak maksadile İ yeni tedbirler almıştır, vi- Nümune el tezgâhları, sirasi İâyetin belli başlı köylerinde vü“ fından tesgihlarıa nasıl yapılacağı ve kullanılacağı “öyliye öğretiler cektir; Bir müddet evvel Beykozda çakı tezgâhlar şimdi Küçük- k öyüne nakledilmiştir. Bu- rada köylüler hem dokumacılığı öğ- Tenmekte, hem de yeni tezgâhlar kurmaktadırlar. 1941 Yılının Büyük Türk Milleüne ve dünyaya huzur ve refah verisi iyi mesini dilerim. M. Nari Çapa İerine fâsık memleketler sınırlarında —4) gelecek seneye, yani 1942 ye kala- caktır.» , » eyi kularma devam etmişler, fakat nö-, | günlerle eğ. » <