2 KEŞ me Sv ex BEYT SN ae eli ANİ LET? — Ne ELİN EA A ELE A RA AN GE m A KAN TİYATRO Şehir tiyatrosunda: Aptal Roman muharrir Desteyevski'nin tiyatro olmuş «Cürüm ve Ceza. sım da gene Şehir tiyatrosunda seyretmiştik. O eserde şimdi temsi edücn sAptalsa nisbetle muharirin (o bususiyetlerini, za'ri değişmiş Tomar ve edebiyat ce. rinin aldığı şekli daha bariz hatlarla çizümiş olarak görmüştük. Dastoyevski nin Aptalı daha sisli, daha muammal bir şekil arzediyor. Ticaret emlensnin bin bir kayde tâbi olarak geçtiği gümrüklerden ke- yidsa ve şarisa geçen edebiyat kıy- meleri Şehir tiyatrosu sahnesinde, sahne tesgâhlarlarının elinden bize &w Dulurken baran bisi eserin kendi bazan tiyatroda dekor, mizansen deni- Yen masrufu, basan da esen sunan tergihtartarm cezbediyor. Bazı eser hakkımda dört bası ms. mur bir hüküm vermek mümkün olu. yor. Rser güzel, terrüme güzel, gürel bir dekor içinde, güzel bir temsil sey. rettik; diyoruz. Bazan bu elemenlar - dan biri veya birkaçı eksik oluyor. yahud da biri veya birkaçı eksik ol - madığı halde duyuşlarmıza, görüşler. mize aykırı düşüyor. Fakat diğer ele- manların eksik kalmış, veya bizim du.| yuşlarımıza görüşlerimiz aykırı düş - müş elemanları perde olacak kadar kuvvetli tarafları olduğunu müşahade! ediyoruz. Bazan da eksik eksik, olarak göze batıyor. * «Aptals da belki ODosteyeveki'nin edebi benliğine nüfuz etmek kabi de. Rüdir. Bir tereime şaheseri dinledik diyemiyoruz. Yalnız güzel bir temeli seyrettiğimiz muhakkak ! Altı tabloluk eserde yirmiye yakın! şahsiyeti. o şahsiyeflerin hüviyetle .| rine bürünmüş Şehir tiyatrosu san'at. kârlarının san'at kudretlerinde tanı- yoruz. Ruhlara hükmeden bir prensi Miş. kini Talâtın Jestlerinde, lisanında, Yareketlerindı. mümiklerinde seyret -| tik. Sahnede ruhlara tesir eden ak.| tör, o derece iyi ki, seyircilerin ruh - Yarında da ayn! tesiri yaralıyor. | Bir makinede ana mi ne ise, eserde de Nastaşya odur. O dönecek ki, © va. zifesini yapacak ki, makmenin diğer Şarkları dönebilsin. Eğer Nastaşya bir an bocalasa, tip, ruh, karakter, aşk. iyilik, fenabk olarak onun etrafını çevirmiş olan eser çerçevesi kırılacak. tar. Cahiüenin işle böyle bir rolü var. Gülerken ağlaması lârım, zevke ko - garken ızlırab hislerinin derinliğini anlatması elzem. sahnelere hâkim olacak. Cahide bütün bunları yapıyor. Ve ana mi dönmüş oluyor. Çarklar işliyor. #atış © Kabilyetleri| İ gibi evlilik olur mu hiç? Tutar bir SON POSTA Haşeral yuvalarında 3 GüN — Çıkan k'smın hülâsası ce hMarsın refakat ile konuşuyorlar: durduktan sonra: İ tirmiyor amma, gene bizim karı İdir, diye sözüne devam etti. Bütü İkarılar gibi kahbe değildir o. Baş- kasına yedirmez. parasını birkaç er- iie yediren kadınlar az mi gör ük > Her kadının bir belâlısı var Boş bulundum. sordum: —— Hakiki kawn mu senin! Kanli gözlerini gene hiddetle ü- zerime çevirdi: — Hakikisi ile yalancısı arasında ve fark var be?.. Bizde baskaları metres oturursun, kazancı varsa yan gelir keyfine bakarsın. Gece hırsızı rehberim söze nştır — Senin anlıyacağın bu, kadının belâlesi, Bu yolda çalısan her kadı- mın bir «dostu» vardır. Kulağına çalınmadı mı? Haftada bir defa o yerlerde «dost gecesin yapılır. — Her kadının belâhsı muhak- kak var mıdır? Bu sualimi sabık O karmanyola: cevablandırdı — Her kadın belâli olduğu gibi, her kadının da bir belâlem vardır. » değil de ubelâ- ka- hr? — Kanı keyfine göre secemsz de ondan. Kopuğun biri debelleş olur. Zorla karm idaresine alır. — Kadın istemezse. — İstemezse olur rpi, İsmi Ga tünde belâh bu?. Rahat bırakır mı? Sisler, yüzüne kezsab döker, kan bilir ki, rahat çalışmağa Oimkân yoktur. Ka San na cenesi düşük Hüseyin Kemal, Mahmud, Avni, Necdet, Zihni, Hâdi, Neyin, Neclâ,| Şaziye, Samiye her biri ayrı yaradılış ta, ayrı görüşte birer tiptirler. Sah .| nede roller: bir cemiyetin içine girmiş ayrı karakterde insan benliklerinin| Hmsalleri olmak onları tanıtmak ...| Hepsi rollerini iyi kavramış oldukla. | Yarmı temsil ettikleri şahsiyetleri pek| iyi tebarüz etlirmekle iabat ettiler.| Netice itibarile «Aptal» Şehir Uyat. Tosunda normalin fevkinde güzel bir temsil oldu. İbe? İsmet Hulüst «Sermayen nin «belâlı» sile bas- > —İmız derde gireceği benziyordu. Se- Eminönü Halkevinde Türkçe| simi cıkarmadım Rehberimin yüzü. kürler ne baktım, saldırmale yı ifade « Eminönü Halkevinden: Evimizde Türkçe (A) ve (B> kurs- ları açıtmıştır. Pazartesi ve Çarşam. ba ukşamları saat (20) den (22) ye! küdar yapılacak olan bu kurslara da-| ha bir hafta müddetle talebe kaydo - lunacağından arzu — edenlerin İkişer) fotoğrafla Büromuza müracaatları 1. lân olunur, «Bon Pasta,nın edebi romanı 43 Nakleden: — Böyle söyleme kardesim, ©-| ğer ben gitmiş olsaydım «iz ikiniz Aşkla of Oynanmaz! Sen herifsin be! Sabık karmanyolacıyı gene kız- dırdım. Fakat ne biçim herif bu.. Yihzada kızıveriyor: — Seninki de böyle mi? Di şaklatarak yere okkalı bir tükrük attı, dar imdirdi, masaya da doğru eğdi: — Böyle olmuş böyle olmamış sana ne? Ne çenen düşük herifsin kanketini kaşlara ka- kollarını dirseklerinden arak vücudünü bana den bir işaret yaptı. Karmanyolacı mütekaidi, cevab vermediğimi görünce büsbütün hid. detlenmisti: — Çok meraklı bir avala (1)! bensiyormun, benim «gacov yu (2) (l) Aval: Areo Bsanında enayi, abdal manasma erlir. (7) Garo: Kadm. Muazzez Tahs'n Berkand — Sen mi? Sen bizim modelimiz, İ Arkadaşımız, Tophanede terse |rilerin barındığı haşerat yuvularını dolaşmakla, kendisine sabık bir ge- etmektedir. | Şimdi, bir sabahçı kahvesinde ve kopukların arasmdadırlar, Metre- si fahişelik yaparak kendisini ge- çindiren sabık bir karmanyolacı Mütekaid karmanyolacı, bir nu | — Bugünlerde çokluk bir şey ge- İ sarnetmekie hatava disi merak ettin galibal.. Gaconün türkçesi, rehberim tara- fından tercüme edilmediği için an- Tamamıştım: — Gaco da kim? Simdi sana gacoyu soran oldu mu? Ne gördüm. ne de tanırım? Yüzünü burusturarak elindeki si- sarayı vere fırlattı, arkadaşıma: — Sen de amma hırt heriflerle arkadaslık edersin bel Diye söylendi. Bu sırada paketimi cıkarmıstım. İçinden bir sizara alırken, kopuk du, sanki ken- d gibi, sağ elini İ göğsü üstüne, sonra da O kasketine götürerek. Besin bir teşekkürü mü- teskıb vakete uzandı: — Afedersin daloava bu aksam ilk defa bizim kümeste gecelemeğe geldin. Sana ikramı w- nuttuk. Ne içersin ciğerim? Cevab vermem: meydan bırak- madan kahvecive seslendi: — Ağnbeyime benden bir okkalı yap! Sanki bu, biraz evvel bana ciki- san adam değildi, Fekat birdenbire hamil olan bu de ik gelir di. Hir olmarın ikide bir navlavın, sandalvasında hiddetle doğrulup 8- dümü konarmazdı. LÂf gene dnstunn intikal etti. O kadma erk hash olduğunu hissedi- yardım. Bu bağın maldi oldnğunü an- Tadım. Cünkü Tw sabık karmanvo- Taci bonuk. metrsene biraz da his tarafınd» bağlerdi, Bir kopuk fe'sefesi — Bak diyordu: başka oruspu benzemez, Onlar dostlarını ak . Fakat benimki yalnız be- Doğrusu bu isi kafam almamıstı. Hem herkesin yralıdır, hem yalnız benim, diyor. Bu da ne demek.. — Sakın kızayım deme, dedim. Burada da bir şev anlamadım. Me- raklıvımdır, sormadan da edemem «Beni aldatmaz» diyorsun. Hergün aekson erkekle düşüp kalkmıyor mu? Gök gürültüsünü andırır, pek kısa bir kahkaha attı: — Hep avnl aval sevler amuyar- #sun.. bir kan K... çalısır. Namus sozluk mu bu? Ağım iki karıs açık kalmıştı: — Siz mutlaka beni bir kahra-| man gibi yükseltmek İstiyorsunuz. Bu hissiniz beni çok muztarih edi- yor, emin olunuz. İ — Sen benim için her zaman bir kahramandın. Ben senin kuvvet ve kudretine, azim ve iradene hayra- nım ve senin gibi bir dosta her za- man ihtiyacım var. Hattâ keman ça- larken bile senin dinlediğini bilirsem parmaklarıma daha büyük cev- fakat izim rehberimizsin. Sen ne Bene eskisi gibi musiki ile Mİ iyi ve güzeldir. olmıyacak mıydınız? — O başka... O zaman senin Mes'ud bir seyahate çıktığına, bir müddet sonra avdet edeceğine emin olacaktık. Halbuki sen muztarib bir Vaziyette iken en samimi dostlarım De adamakıllı keman çalabilir, ne de şarkı meşkedecek kuvvet ve ney'eyi bulabilirler. > Sacidenin hakkı var. Aklımız Ükrimiz sende idi Nesrin. > Teşekkür ederim, «iz benim İçin hakiki ve candan iki dostsunuz. > m mi vardı? sınız. Hiçbir şey Nikâhumuzın kıyılmasını istiyen o Se- bimdir. Ben Gin halinde bir insanla hayatını — Güzel bir hareket yaptığımı ne saman gördünüz? — Her vakit... İşte bak, ölece- Zini zannettiğin halde Selimle ev- lendin. Onu son bir defn mes'ud et- mek. istediğini anladık. Bu, kahra- manca bir hareket değil de nedir? — Siz hayalperest iki kü anlamamışsınız. bunu hatırıma bile ge- — Olsun. Sen de reddetmedin. vallik geliyor, daha kolay ve iyi ça- yorum. — Çocuk! Hizmetçi cay tepsisini getirmişti. Sacide yerinden fırladı. — Size ben servis yapacağım, dedi. Meziyet bir teklifte bulundu: — Çocuklar, kralice iceride pek| yalnız. Mutlaka canı sıkılıyor. Gidip! onu cağırsam acaba bizimle birlikte tenezzülünde bulunur İrinin isimlerin Katil, hırsız, esrarkeş serseriler arasında neler gördüm ? Röportajı yapan : Nusret Safa Coşkun — Bilmem! İ — Nasıl bilmezsin. Bemm kan namusludur. Amma diyeceksin ki, günde seksen kişi ğa alıyor. Ne çrkar? Bu, san'atı onun.. aln- nın terile ekmeğini kazanıyor. İha- net ederse iş değişir. — Peki amma, hem seksen kişi- yi yatağına alır diyorsun, hem de ihanet ederse, diyorsun, bu ne bi- çim işl, Hırtça konuşma be evlâdım. İ Ne toymuşsun sen de.. nereden gel İdin buraya?. Bu islerin acemisisin daha. bir kanı seksen kişi ile yatar | Yatar a.. para kazanacak. fakat er- keğine bağlı ise namussuzluk etmez. — Gene anlamadım? — Seninle basımız derde gire- cek.. ulan anlamayacak ne var, Ka- .İri yatar seksen kisi ile,. fakat erke- #ini aldatmaz. Kendini ona seklar, İçi onların değildir. Şimdi anladın mı? Yeni bir kovuğa doğru Bu sabahcı kahvesinden çıktı mız zaman gece yarısmı çoktan ati muştık. Rakı kokusu, türlü «fn siga- kahvede, üstüste içtiğim kahvelerin da tesirile şakaklarım zonklamağa, midem de hafif tertib isyana başla- aşti. Sokakta bizi karslıyan keskince bir-ayazla biraz kendime geldim. Rehberime: — Simdi nereye gideceğiz? Dedim. — Vakit geldi. artk odelara gi- debiliriz. «Odaları dediği yer 20-30 unun birden gecelediği mahallerdi. (Arkas var) Nusret Safa Coşkun Profesörlüğe terfi edecek doçentler Üniversitenin muhtelif faköltelerin- de yeniden profesörlüğe terfi edecek doçentlere nir listeler hazırlanmak » tadır. Fakülteler profesör namzedle - niversite Rektörü «| güne biüdirmektedirler. Profesörlüğe terfi edecek doçentlerin adedi Tıbda 17, İktısadda 2, Edebiyatta 3, Fende 2 âr. hırpalanmıştır. Zavallı kraliçe! | — Kuzum Sacide bana bir düzü- ye bu geçen günlerden ( bahsetme, | mi? — İsterseniz çalı çalalım. On beş gün evveline kadar her toplan- İ Besızda Nesrin piyanoya geçer, Sa-| imin kurtulmuş olmas demektir. cide kemanıni alır, ben de şarkı söylerdim. gene ayni seyi yap- mıyalım? Vakit geçirmiş oluruz. — Hayır Meziyet, ben piytıno ça- lacak halde değilim. Sacide bana| bir sisara ver ve bu musiki bahsini kapatalım. Çayın dumanı odaya tatl ko ku yaymıstı. Üc arkadas. teassür! rini karmlarındakilere belli etme mek için bisküvi yem. çay içme ğe koyuldular amma ün de zih- nen meşgul oldukları. gözlerinden! okunuyordu. Nesrin: «Eskiden yan- tığımız gibi çene çalanızn o demişti amma bunun sayri kabil olduğunu takdir ediyorlardı. İclerinden birinin ra dumanlasile dolan basık tavanlı! Tiyatro Yorurd. karşımdaki sırada oturan oldukça iyi giyin- miş, oldukça genç iki kadın konu- şuyorlardı: — Dün akşam biz Şehir Tiyat- rosuna gittik. — Naml huldunuz? Kulak kaburttım, demek den, temsilden bahsedilecekti: — Hiç fena değil, İ Beğenmiş olacaklardı. Acaba €- seri mi beğenmişlerdi, tercümeyi mi mizanseni mi, temsili mi?... ,7— Cahide mor bir tuvalet giy- mişti, — Ya Bedia? — Onua siyah robu çok hoş. — Perihan çıktı mı? — Çıktı ya, çilte rönari görme bayılırsın... — Daha başka? — Bizim yanımızdaki locada iki kadınla iki erkek vardı. Kadınların ikisi de gençtiler, saclarmı enseden yukarı doğru taramıslar, Bu tuvalet| İ güzel oluyor. eser- var, Sahi, az kalsın unutu- ü rkin sayılmaz; o da bu başı yapmıs, fakat rötuşa dön- | Haier Kremi | tenkidi müş. — Kocan da miydi? — Beraberdi ya, bu yüzden kavga ettik, — Gene ne yaptı da? — Daha ne yapacak... devam ettiği karşıki locadan ayıramadı. — Karşıki locada ne vardi — Boyalı saçlı, boyalı yüz ri, hani erkek olaam, kırk tef gönlüm olsa bir tanesini ona i — pi — Gördüğü söreceği tiyali em. — Erkekler hep böyledir. olsun. Bir daha onunla gider $ hiç? 2 Vapur Kadiküye yana Ben kalkmak özere idim; a ak İgitmemis olan, Byatrodan bak ne sordu: | — Oynanan piyesin adı il ie | — Bak hic farkında değil İ enba adı nevdi — Güzel miydi — Sahi benim > ni de aklıma Yü rma da hiç yakışmı-| geldi. Nasil oldu da onun da fi de bir kadın vardı. | yarmadım. Acaba güzel miygi” ki, İp İsmi İleti) i Kanadada suda olduğu gibi ka- rada da yürüyen gemiler mevcud- dur. Bir göl memleketi olan e dada bu gemiler gölden göle geçe- bilmektedirler. Gölden göle edil kabloyu | bir ucundan suğlam bir ağuca bağ- larlar, Diğer weunu gemide bulunan tertibatla bir makaraya sarmak su- İretile gemi karaya çıkar ve karada ilerler. Kablo ağaçtan ağuca bağ lanmak suretile gemi diğer göle ka- dar gider. icab ettiği zaman bir tel G | , Bu bir hastalık olabilir Bir erkek okuyucumun garib bir düşüncesi ile karşılaştım. Bu erkek okuyucum evlidir, ço- luk çocuk sahibidir ve mes'uddur. Fakat evlilik hayatının tam be - şinci senesinde öğreniyor ki, Zevcesi genç kız iken bir erkek ile uzaktan sevişmiş, hattâ o erkek- le evlenmeyi de düşünmüştür. Erkek okuyucumun bana yolla - dığı mektubda kullandığı cümle şu: — «Bunu öğrendiğim dakikadan itibaren hayat bana zehir oldu, ar - tık sanıyorum ki, içimde Okarma| karşı en küçük bir sevgi bile kalma- mıştır.» Ben erkek okuyucumun bu iddi - asında tamamen yanılmakta oldu - ğuna Kaniim. Öğrendiği hidise nefis lanmıştır, bu yara üklemisti, karısını ma: ma bir kıskanclığın tesir isinden fazla sevmektedir. emürünün, hiddetinin, > tek sebebi karısının genç kızlığındı bir baskasile evlenmevi düsünmüs! izzetini en doğ altında Te - Gene Sacide sükütu bozdu: — Peki Nesin, &ana raaziden Bahsetmemizi istemiyorsun. Bugün onları unutmak istiyorum, anladın | hakkında bazı suallr sormağa izin) daşını tasdik et: veriyor musun? — Evet buna müsaade ediyorum amma bugün demek benim için Se- Hayatımda başka bir şey için yer yoktur. dan evvel niyetimiz Hindistans — Kaç sonra yola çıkacak-| mek, bittabi o vesile ile Avru; sınız? ve Asyada biraz dolaşmak ve — Daha kenüz Selimin hastare-| nüşte iki ay kadar Rornanyada maktı. Orada Selimin | kalma emlâki var, — Ya öyle mi? Halbuki bugün! veya kiralamakla mesul olacaği ai den çıkması bile mevzuubaha des) ğildir. ir hastabakicı bans onun birkaç gün sonra gideceğini söyledi. mek yanlış haber almış. Nesrin birdenbire döndü. na böyle mi dedi? min misin? Nesrinin bu habe (7 Bunları biliyor mu idiniz 27 ii salni | ise sevgisini asabiyetinin | karınla maziyi deşmeye kalkma , yanlışlık var. çok basta var ki... zı henüz bilmiyor musunuz? De-| tanbulda Seyahatten dönüş birkaç hafta arkadaşıma | rada annemle oturacak ve kı ze bir ev dösiyecektik. Fakat gi — Ne diyorsun? Hastabakıcı sa-/ iş değisti, kocamın sıhhati böylü İyi iştiğine e-/ zun bir yola çıkmaza müsid © İ dığı gibi hanâ Romanyadaki işl Diçin ba de-! meşgul olmasına imkân verecek i anlıyamı-| ziyette değildir. Onun birkaç my bakakaldı. monasile istirahat etmesi ve © em İZİ | i Maskeli daki Bastil o hapisha- nesinin maskeli mahkümu üç de- fa hapishane de- giştirmiş ve 1703 senesinde ölmüştür, o Ha- pishanede yaşa dığı o müddetçe daima yüzünde kadifeden bir maske taşımış zünü hiç kimse görememiştir. $ Kendinden büyük bali yiyen hayvan Deniz tavuğu de- dikleri Stern kendi süssesine nisbetle da- ha büyük olan balıkla- n yutmaktadır. Hazım cihazı yılanların hazım cihazını andırmaktar i Sr i ; Mi” 2 olmasından ibarettir. Hazmedii;”” diği budur. ül Fakat.. haksızdır. Manbikt öğ miyor, muhakemesi söylemiyoii şan sadece hissidir. ti n Aziz çocuğum. Bir genç kız evleninceye İİ bir değil bin erkek üzerinde de /“ sönebilir. Fikir ve.. hayal yergi /“ Bu onun sadece hakkı değil, evi jin manda vazifesidir de. | Erkeğin arayacağı, araya ceği tek nokta, © seneler zarf şerefe, haysiyete, onamusa taği eden bir hâdisenin cereyan eli iç miş olmanı.dan ibarettir, Senijiiğ Si 7iyetinde ise Allaha şükür böy sey yoktur. i Bize atalardan kalma | bi edi defa hayatını sahiden zehir «dei TE Hastanede © Nesrin düşünceli bir sesle $ Olabilir, belki de yanılıyğil Bu defa Meziyet sordu: — O halde nerede yaşiy — Hayır bilmiyoruz. Bu bal i anları imiz uzun süreceği içinüi apartıman — tutma