19 Ekim 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Te B ; ZS <— —a ÇEK AM — Askeri vaziyet hfllhk ve ça ti ğ'-'yük Britanyaya karşı giriş- tayış Mdukları hava hücumlarının | le Nasına sebeb olmıyacaktır. O dln,. manlar, şu anda bir yan - %:Welce kurdukları Büyük Bri- hhn-bi“d“mın uçak hücumlarile d"ilıl Ve ayni zamanda uçak ve Mek) tılrla ablukası işine devam et Ya il: b_"lber. diğer cihetten, İtal- (Ü Ayı* birlikte doğu ve cenub doğu h , Pada yeni maksadlar ve plân- Lıi.ğ'îb edeceklerdir. harh “Yer devletlerinin bu umumi ) qı.:'“înmı içinde şimdilik Mı - | B Tbden tazyikte devam ile be- TÜnde (ı:ebelüttınkı hücum mesele- Tek SPanyayı aleddevam işle - Mesaisini de — yürüteceklerdir. lq,ııy;mn en nüfuzlu adamı Ge - do Tankonun mutemedi Serra - Rşâ:"“îi" çok tantanalı * Berlim ve| Sye Ziyaretlerinden sonra hari -| İhle:î'-'l_ureb'ne getirilmesi Mihver | erme bu cihetten yeni bir ü-| & m:î'ebilîrıe de, İngilterenin, far- | hal, | w sallandığmı yakinen gör- | e spanyanın harbe girmesi | kı < *mez; çünkü bu devletin har- &ım lesi Cek-i *Svikia Pransız İ'%. isgalinden başka ameli bir a: ”ermez ve bünlarla da harb çılin kefesi İngilizlerin aleybi- .."k fazla eğilmez. İspanya - Si ve siyasi ricali bunu bi ! k.- fnde_n elbette İngiltere aley - a liden harbe girmekle mem- hh süini beyhude yere ve pek er- h“.:_ylnlırı uğratmak ve çok e- 'üîn Yetli bir şey yapamamakla da $ olmak istemezler. ı.î"u zaplı keyfiyetine gelince lalyanın Libya ordusunun ik- &a bulunmadığını harekâtın | Şgmı aşında yazmıştık. Mısırdaki | “_Vvetleri şimdiden ehemmi- | &i İqk bir yekâna — baliğ ol -| he tan başka — günden gü - daha — ziyade — artmaları Yakın bir istikbalde İtalyanların nakğlmetmek imkânlarına ma - f'le.Ceklerini ifade etmez. E- N'hul Yük Britanya adasının ma- a Unduğu pek ıîu bir savaşa İ lel:ıh"biye nazırı İdennin Mis- fok İlk €si ve İngiliz donanmasının (b:%d'“di bir kısmının doğu Ak- y * bulundurulması İngilterenin lhndd_“ğu Akdenize ve alelümum Wİ“YA ne kadar büyük bir e- “li,_ *& vermekte olduğunu aö:-. Fi h%ıı]%:ıhk&. Mihver devletlerinin '*._' ellerine geçirmeleri, İngil - Veyıı Yalnız Akdenizle Misir. ve Bi he değil, Sudanı, Adeni, Bas- ııknqi":'b"mesi. ve ayni zamanda | N dn yolunun da tehlikeye uğ-| Ğqİeup t€mektir. Bu suretle Mihver | "'ıqı, â' _l"eîîîz ablukasını, yılııızi %'lîn Oğu istikametinde, yarmış .ı? ;“"_'Wnî zamanda İngiltere- zvı. L"lıf'lsm-ıla irtibatını da kes - %e h'.::_’_“"lav.. İşte bizzat İngil - Ş,.Akd"k hücumlara uğrarken ©- "e (8 &nizle Misiti ve Yakındo - ir Ç g l(!" n an hiılı. ihmal Meni gelir, i _ı't'i ::!ı'.k Mihver - devletlerinin, St tı:“'—“i Büyük Britanya ada- k“ül, d"_?lıla ararken birdenbire n ğ'!lm Oğuya dönmeleri de bu İ rîhd: harbin gidis ve neticeleri y hemmiyetli tesirler yap- &Pğîş:;dîhda olduklarını göste- Si etmemesi İ Almanların bir hafta - ha, PManyada giristikleri as- ;î'ıvı::"îık tertihati büyük — bir| ,q!öy! "_ı'_makıad"_ Gelen haberle- Tal h;v Una ağzında ve Kösten - ıq'ıln v: ve deniz üsleri kurul - bi tahaj Memleketin bilhassa pet- Aı'"ıh':i““dn neus meydanları ya- W:"'n N im. ÂAyni zamanda gelen g";! ."_:_a ve uçak mikdarları git- .“ıl.,_. aktadır. Gelen haberlere L. y omanyadaki Alman iş - “i *t yakında (10-15 tümene kiçaktır. KİKTISADİ ü eai SAZ <— üeü Düri l üüi he X a sülrin gö tari ei d TETKİKLER | Japonya, Almanya ve İtalya ile üçler ittifakını niçin yaptı! Hasan Âli Ediz Yazan: Son günlerde aktedilen, Alman- ya - İtalya - Japonya ittifakı bütün dünyada derin akisler yaptı Açık- tan açığa ÂAmerikaya, içten içe de Sovyetler Birliğine müteveccih olan bu anlaşmanın mahiyetini daha iyi anlıyabilmemiz için Japonyanın U- zakşarktaki vaziyetini gözden ge- çirmemiz İâzımdır. İngiliz - Fransız bloku ile Alman- ya arasında patlıyan harb, her mil- letten ziyade Japonları sevindirmiş- tH. Çünkü Japonlar 1914-1918 Dün- ya Harbinin teadını bir türlü unuta- mamışlardı. Bilindiği,üzere Japonya geçen Dünya Harbine, İngilizlerin lehine olarak, karışmasına rağmen, hemen hemen hiç zarara uğrama- şılık bedavadan birçok faydalar te- min etmişti, Geçen Dünya Harbinde ölü ve yaralı olarak ancak 2000 asker za-! yiat veren Japonlar, stratejik ba-| kımdan fevkalâde mühim yerler zeptetmiş, Çin, Hindistan, Hindi Çini, Felemenk Hindistanı"gibi U- zakşarkın en işlek ve kalabalık pa- zarlarını bütün harb — müddetince adeta inhisarmma alnuaşlardı. Japon- ya yalnız Uzakşarktaki pazarlarla da iktifa etmemiş, Avrupaya kadar uzanarak muharib memleketlere, iptidat madde, yiyecek, hattâ — işe yaramaylan silâhlar bile satmıştı. 1914-1913 Dünya Harbi, Japon- ya için bir relah ve saadet devri ol- muştu. O zamanki harb yılları için- K artmış, sanayi istihselâtı iki misli fazlalaşmıştı. O devirde Japonların Ahracatı ithalâtıma nazaran 2 milyar yen bir fazlalık kaydetmişti. Harbin nihayetinde Japonya, kendi — eski borçlarını ödemekle kalmamıiş, irili ufaklı birçok d>vl>tlere, hattâ bu meyandırîongilıere ve Fransaya bile birçok borç para vermişti. Bir keli- me ile 1914-19183 harbi, Japonya- yı büyük devletler sırasına sokan, umulmadık bir tesadüf olmustu. İşte bunları nazarı itibara aldı- ğımız zaman, Japonların bir ikinci Dünya Harbini niçin bu kadar bü- yük bir memnuniyetle — karsşılamış olmalarının sebebini derhal kavra- mış oluruz. Hattâ Japonlar bu fikir- lerini açıkça söylemekten bile çe- kinmiyorlardı. Nitekim tanınmış Ja- pon gazetelerinden birisi, bugünkü harbde Japonyantn tutması icab e- den vaziyeti bahis mevzuu ederken şu dikkate değer yazıyı yazmıştı: «1914-1918 harbi tecriibesinden de anlaşılacağı üzere, geçen Dünya Harbinin asıl galibleri bitaraflardı. Binaenaleyh harbden kazanç temin eden de onlar olmustur. İşte bu harbde de Japonya bitaraftır. Bu harbde kim kazanırsa kazansın, Ja- ponya bitaraf kalmakla hiçbir şey kaybetmiş olmıyacaktır. Çünkü bu harbde galib de, mağlüb da o kadar yıpranmış olacaktır ki, Japoftyanın harbi müteakıb şu veya bu şekilde- ki hareketlerine zerre kadar mâni elamıyacaklardır. Bahusus Japonya bu arada Çin işini de kökünden hallederek Asya kıt'asında yeni bir nizam kurmuş olacaktır.» Fakat bu işin yalnız bir tarafı idi. Bir de madalyonun tersini görmek lâzımdı. Çünkü geçer Dünya Har- binden farklı olarak şimdiki Dünya Harbi Japonyayı fenersiz yakala- mıştı. Japonya, üç seneyi müteca- viz bir zamandanberi, nasil bitece- ği belli olmıyan yıpratıcı bir harbe girismiş bulunuyor. Simdiki harb başladığı zaman Japonyanın devlet kasaları bomboş bir halde idi. Çin ejderhası, ne var ne yoksa sömür- müş, hâlâ da sömürmekte devam ediyordu. Japonların, Çinia ekonomik kay- naklarından istifade etmek — teşeb- büsleri de hiçbir müsbet netice ver- miyordu. Meselâ Japonya 1939 yı- lında Çinden ancak 2,835,000 ton kömür; 102 bin ton demir; 9 bin ton da pamuk alabilmişti. Halbuki :bu miktar, Japonların harbden ön- |ce Cinden aldıkları kömür, demir, 'pamuk miktarına —nazaran lâşey |hükmünde idi. Mançurya, Kora, ve |Formoza da dahil olâuğu halde Ja- |pon ihracatında Çinin — hissesi 9o |dan işin içinden sıyrılmış, buna kar-| 10 u; ithalâtta ise V, 2 yi geçmi-|' yordu. Bu suretle muazzam Çin ülkesi- nin işgali Japonları hiçbir suretle, başta Amerika ve İngiltere olmak ıüzrm. ecnebi pazarlarının tesirin- |den ve tabiyetinden kurtaramadı. | Japonlar da bunu kavradıkları için, tedricen yeni Avrupa harbinden duydukları sevinçleri kaybetmeğe ve: «Bugünkü harb, geçen Dünya |Harbine nazaran bizi bambaşka ertlar altında yakaladın. demeğe | başladılar. Japonların bütün — ekonomisini 'altüst eden, maddi, manevi her cins kaynaklarını kurutan Çin har- İbinden maada, bugünkü harb de, ekonomik bakımdan müsbet olmak şöyle dursım, Japon ekonomisi üze- |de Japonlarım dış ticareti dört mis-| trinde tamamen menfi bir tesir yap- |tı. Çünkü: Geçen Dünya Harbinde Japonyada henüz ağır sanayi inki- şaf etmemişti. Japon endüstrisi bu |kadar gelişmiş bir vaziyette bulun- 'muyordu. Binaenaleyh — Japonların |iptidat madde ihtiyacı bugünküne | nazaran daha azdı. Sonra, geçen ihırbin abluka sistemi ile bugünkü İharbin abluka sistemi arasında dağ ikadar fark vardı. Nihayet Japonya, geçen Dünya Harbinde, Uzakşark azarlarında rakibşiz rol” aoynıyan ngiltere, Fransa ve — Amerikadan yana harbe girmiş bulunuyordu. Halbuki bu harbde, gerek — Ja- ponların ekonomik ve endüstriyel vaziyetleri, gerekse dünya vaziyeti kökünden değişmişti. Bu harb pat- lak verdiği zaman Japonya, sanayi itibarile dünyanın sayılı devletle- rinden biri idi. Binaenaleyh harb, her şeyden önce Japonyanın Avru- pa ile olan ticaretini altüst etti. Çün- kü bu harbin başlangıçlarında — Ja- ponyanın ÂAvrupa memleketlerinden yaptığı ithalâtın yekünu 376 milyon yen tutmakta idi. Bu paranın *“4 50 si Almanların; 96 17 si İngiliz- lerin hissesine düşmektedir. Japon- ya Almanyadan çok miktarda kim- yevi maddeler, demir, makine ithal ediyordu. Fakat harb başlar başla- maz, Japonyanın Almanyadan yap- makta olduğu bütün ithalât birden- bire durdu. Almanya, harbden bir kaç ay önce, meselâ 939 senesi Temmuz ayında, Japonyaya 3 mil- yon yenlik mal ihraç ettiği halde, harbin birinci ayı olan Birinciteşrin ayında bu miktar 7 bin yene kadar düştü. Almanyanın Japonyaya ihracatın kesilmesi, Almanya — üze- rtinde hemen hemen hiç tesir yap- madı. Çünkü umum Alman ihraca- tına nazaran Japonyaya vaki ihra- cat nisbeti cüz't idi. Fakat, Japonva için vaziyet hiç te böyle değild. Bil- hassa ilk zamanlar, Almanvadan (Devamı 6 ncı sayfada) yaptığı aa aö Za İ n ada ll ni el L S lll rdlere İ B Ğ G ei 0 Ğ SİNEM Eski ve güzel bir eser yeniden filme çekildi görannecucANEN Üa * «Gönüllü kahraman» adını taşıyan bu filmde Gary Cooper, Ray Mulland, Ro- bert Preston, Briyan Don- levy baş roldedirler L NU * Gary Cooper «Gönüller kahraman» filminde Hayat tarihi, önüne gelen her mânii yıkan, parçalayıp önüne ka- tan azgın bir sel gibi akıp giderken, bazan bir an için olsun, onu dur- durtabilen bir kudrete, yolunu çe- viren bir kuvvete tesadüf edebilir... İşte beşer dehasının başaramıya- cağı, insan kuvvetinin yaratamıya- cağı bu büyük kudreti gösterenlere, en âdil bir hâkim olan tarih «kah- raman» damgasını vurur; ismi ebe- diyete, şöhreti dünyalara yayılır... Büyük fatihler. meşhur alimler, yüksek dehalar, devir yaratan inkı- lâbcılar, nihayet vatanına zaferler kazandıran kumandanlar bir daha isimleri silinmemek üzere tarihin hi- mayesindedirler. Bunların hayatları, — yarattıkları vak'alar, yaşattıkları devirler, — ki- tablara, filmlere mevzu yapılarak, hatıraları ülkeden ülkeye, nesilden nesle geçer. Bunu nazarı itibara alan film kumpanyaları, eserlerine daima ta- rihin böyle şhur bir kah nın hayatını esas tutar ve onun et- rafında büyük yıldızları, san'atkâr- ları toplarlar. Bunun misali «Gönül- lü kahramanı Beau Geste filmidir. Kardeş sgevgisinden ateş, kahra- manlıktan kuvvet alan bu film ruh esaletinin en kuvvetli bir misali ola- rak daima gönüllerde derin bir ha- tıra bırakmıştır. Pek eskiden bu film Ronald Cok mann tarafından çevrilmiş idi. Pa- ramunt film kumpanyası bunu yeni- den çekmiş ve hiçbir fedakârlıktan çekinmemiştir. Amerikanın en büyük san'atkâr- ları bu filmde yer almışlardır. - Bu meyanda: Garvy Cooper, Ray Mil- land, Robert Preston, Brian Don- levy'i zikredebiliriz. Kızgın güneşin cehenneme çevir- diği çöller ortasındaki kalelerde bu- lunan askerlerin cesaretlerini yaşa- tan bu film, gizli bir aşkın heyeca- nı, derin bir sevginin ateşi, büyük bir kahramanlığın harikulâde teza- hürlerile süslenmistir. * * L Hâdiseler Karşısında ohîiîğdah satırları bir gazetede tidaf maddeleri dahilde —mebzul miktarda bulunabildiğine göre bu fiat yükselmesi gayri tabiidir, İhti- mal ihtikâr muma da musallat ol- muştur.» * Mum fiatının yükselmesi, bence çok zararlıdır. Çünkü muma o ka- dar fazla ihtiyaç var ki... — İhtikâr yapılıyor. Denildiği zaman muhtekiri mum- la arryor ve nihayet güç belâ bulu- yorduk... Meselâ: Termos ihtikârı yapan bir mağa- za sahibi. h'_cselâ: Beş kuruşluk sebzeyi Boğaziçin- de on kuruşa satan sebzeci, Şimdi mum da olmazsa, muhte- kiri mumla da arıyamıyacağız.. ve bu yüzden, muhtekir bulundu diye- bilmek için bulunanları, bile bul- mak mümkün olmıyacak, Söylemiştik, yazmıştık. «Mum fiatları yükselmiştir... İp- ÜŞ SIRA MUMUN — «Muhtekiri muma döndüı'— ğiz.r Muhtekir duymuştu, okumuştu: — — Bizi muma döndürecekler ha, dedi, buna karşı tedbir almalı, Düşündü, taşımdı, mum — fiatını — artırmayı, mumu piyasadan kaldır- mayı münasib gördü. b Günün birinde kendi kendimize soracağız: — Hani muhtekiri muma dön- dürecektik, Gene kendimiz cevab vereceğizi — Gerçi öyle düşünmüştük am- ma, mümkün olamadı. — Sebeb? — Muhtekiri muma döndürmek — için mumun nasıl şey olduğunu gör- mek lâzımdı. Her tarafta aradık. Bir tane olsun bulamadık. K .................... #retecccecARLUK Bu vaziyette mum yakıp derdi- mize yanmaktan başka çare kalmi- - yacak amma, mumu bulup yakamı- yacağım_ız için derdimize bile yana- mıyacağız. "j OT met SHüti olmak Dünyanın en pahalı çiçeği rekorunu bir Meksika orkidesi kırdı. Bu orkide gayet koyu kiraz renginde olup üzeri beyaz — ve sarı beneklidir. Beş sene uğraştıktan sonra bu orki - denin bir eşi İngiliz serlerinden bi - rinde — yetiştirilerek tam 2 milyon 250.000 franga satılmıştır. L Bunları bitiyor mu idiniz ? Dünyanın en pahalı çiçeği (iki sene içindeki değişiklik İ Meşhur bok- sör Joe Louiz Ti 1932 senesinde ilk defa boks 'g yapmış ve maçı kazandığı — için elli dolar ikra- miye almıştı. İki sene sonra — Şi- melingle — karşı- laşmıştı. - Maç- tan hissesine 330,000 do düşmüştü. Yani iki sene evvelki kazancından 8200 Gdefa fazla, * İki başlı kap umbağa İki başlı kaplum- bağa Nevyork yakın- larında bulunmuş ve hayvanat — bahçesine götürülmüştür. Hay- vanat bahçesini ge- zenler bu hilkat gari- lııesini hayretle temaşa etmektedir — er. Ç Bayan F. K. ya: Bir inanmak, bir de inanmış gö- rünmek vardır. Siz inandığınızı ya- v Ve b düşü ; zin doğru olup olmadığını soruyor- sunuz. Siz hakikaten inanmış olsay- dınız, bana yazmak ve benden fi - kir almak zahmetine katlanmazdı - nız. Ben size «nişanlınızın sözüne muhakkak — inanmalısınız. » Yahud da di l » Ğ:, E— sasen iş inanmak — değil, vak'a bir hakikat de olsa o hakikati affetmek ve bundan sonrası için böyle şeyler olmıyacağına kanaat kesbetmektir. Geçmiş hâdiseyle meşgul olma - yınız. İstikbalde ayni hâdisenin te- kerrür edip etmiyeceğimi göz önü - ne getirin ve ona göre bir karar ve- x Bay Gamlı: Sizin yaşınızda bir erkek hayatla rin, Okuyucu.arıma cavablarım mücadele edecek çağda sayılır, Y mak, nevmid olmak değil bu yaşta, sizden daha çok yaşlı olanlar için bile aciz sayılır. K Ani kararlar vermeyiniz... Ha « yatı dar bir cepheden değil, bütüm açıklığile görmeğe çalışın. K Aşk, diye — bir şey vardır... Bu muhakkak. Fakat aşk bir insan için * hayatta yegâne hedef değildir. * Bay D. Çalış: Aileniz sizin saadetinizi isterler. Ve sizi kendi seçtikleri genç kızla evlendirmek arzuları da bundandır. Yalnız, görmek, görüşmek ve on göre bir karar vermek de sizin hal kınızdır. Nihayet evlenecek ve ö « lünceye kadar onunla yaşayacak sizsiniz. Aileniz bu hakkınızı teslim etmelidirler. TEYZE ' Or, Bu'y eqqhm-“wğf Soövyet Rusyaya karşı _ 'ly,b:h"_î ise de Balkanlarda ha- eg lîd" lte.mmivdlir. Fakat u- | *N"lı d"" ki Almanlar Rumen c."e ıe,k-“"""""'“k bilâkis ten- ).;“! Yakıı ile uğraşıyorlar ki bu lq'; Alm in bir zamanda Roman- ış d!.ıınd." veyahud Alman ku - dş ğ:ı ?30—;? tümenlik ryıhteo- İt edilmiş bir ordu ha - ğîh İ demektir. Bundan mı:h“m man - Rus silâhlı ihti- h.wıRn;dB Almanya Rusyaya ğ Leh_'ny&dan değil, ayni za- d'h, öi istandan ve doğu Prus- a'!.ı."?uzaz Yüz ilâ yüz elli tümen, *€tmek mecburiyetinde - MĞYe ; !.l:;*n_ â" harbde Romanyadaki hs'ı:m ümen ordusu Alman sağ il eder, Eğer Sovyet $ anyva ile birlikte hare- .ki“'"luna © zaman Rao - b ada ı man ordusu cenuba — ek Polsaristanı ve Bul- ; eeij 7 nci sayfada) *A «Son Postay nın edebi telrikası 82 GKT AAA w SA Yazan: Ercüme Hacı Ömer ağa, kendi köyünden olan karısını incitmeden çekinmiye- ek: y — Öyledir yal Ne sandın? Şehir kızı ol sözlerini ağzından, patavat- sızca, kaçırmıştı. Müjgân geldikten sonra, Atânın annesi gene eskisi gibi ziyatetlerine devam etmişti. Ve her seferinde, evine döndüğü gibi kizmın anasın- dan asla farkı olmadığını, onun da, Şehime hanım gibi on pırmıın_nfia. on marifet bulunduğunu, kendisini boşayan erkeğin aklına turp sıkmak lâzım geldiğini bir nakarat gibi tek- Tarlıyordu. İL TYULUMBA DŞ A " GN ER nd Ekrem Talu — Ben karışmam! dedi; ağaba- bana sor. Aldığı terbiye icabı, Atâ, baba- sile bizzat, böyle bir mevzu üzerin- de konuşmaktan çekinirdi. Maama- fih, yüzünü kızdırıp, bir akşam, ke- yifli bir anına rastgetirdi ve niyeti- ni açık açık söyleyiverdi. tiyar, oğlunun bu kusurunu iyi karşılamadı. Müjgân hanım kimdi? Bir evlâdlık. Hem de bir paşanın, mukbilanı devletten birinin ' evlâd- kğı olsa ne ise nel Fakat, alelâde bir kâtib parçasının evlâdlığı idi. Malı, mülkü yok, himayesinden, hiç değilse nisbetinden istifade oluna- cak kimi kimsesi yoktu. Sonra, faz- beği oğluna ala ala dul bir kadın nasıl alırdı? Bereket, Atâ hem cerbezeli, hem de oldukça malümatlı idi. İlk ıdm'fı attıktan sonra artık dönemiyecekti. Babasına, saygı hududlarımı kıl ka- dar aşmaksızın, sıkı bir mantıkla, onun bütün iddialarını çürü'lc-cek mütalealar, hakikatler serdetti; ve ayni zamanda ihtiyar adamın nab- zına göre de şerbet verdi.. — Babal dedi. Beni okuttunuz, bana her türlü terakki' ve tefeyyüz kapılarını açtınız. Ben bu Tütufunu- zu hiçbir vakit unutmam ve ödeye- mem. Ben bu lütfunuzun sayesinde, insallah; Cenabıhak ta tevfikini ih- san buyurursa, kendi kendime, hiç kimsenin himayesine muhtaç olmak- sızın adam da olur, büyük mesned- lere de erişirim. Hacıağa: — İnsallah! demekten alamadı. Atâ devam etti: — Hak rehberim olduktan son- ra, hiçbir şeyden korkmam. H_nlbu- ki büyük adamların himayeleri de, akrabalıkları da çok defa € kendini te bunun nice nice emsalini görüyo- ruz. Filân paşa mevkiinden düşer, menküb olur. Oğulları, damadlan, kardeşleri, hattâ ahbabları da ken- disini idbarda takib ederler. Pasn nefyedilirse, mutlaka onlara da sür- gün yolu görünür. Hiç kimse kendi talihini, nasibini, ikbalini başkala- tınkine bağlamamalıdır. Her koyun kendi bacağından asılır. Bu ata sö- zünde büyük hikmet vardır. Müsa- ade edin de, kendi binamı, yardım- cısız. gene kendim kurayım. Atâ bir lâhza durdu, nefes aldı Arkasından: — Dulluk bahsine gelince, baba, dedi, hazreti peygamber bu: husus- ta biz müslümanlara en büyük mi- sali göstermisler. Kendileri de, dul bir kadın olan hazreti Ayseyi tezeve vüc buyurmuslar ve o münasebetle dul! kadınla evlenmenin sevab oldu- Şunu söylemislerdi.. İhktivar adam, oğlunun bilsisini, mantığını dinliyordu. Atâ sözlerini bitirince, © verecek karalık bulamadı. kavr-anl la Pabâlâ! Na halin varsa gör! Arkasından da, kendi kendine öylendi: — Bu oğlanın, bu malümatla, çene ile sırtı yere mi gelir? Beni '3 haptetti kahbenin oğlmi Atâ, babasından kopardığı ruhsatı, kosa koşa gidio ann müjdeledi; fakat, Müjgânı istem *e enu memuür etmekten de çeki Ji. Olur a: Köylü kadın, doğru di Üst JAf etmesini bilemiyeceğind “ir pot kırmak ihtimali vardı, Onu 'Sin, bizzat İbrahim efendiye a mavı, Müigânı ondan istemeyi daha münasib buldu. E İbrahim efendi de Atâya ka ayni duyguları besliyordu. Bu deli- Ü kanlının ciddiyetinden, saşlam'ıSıne dan. hergiin vanvana — bulurmakla edindiği tecrübeye istinaden tama: mile emin bulunuyordu. Atânn (i kisi yok, tütünü yoktu. Üstelik istiçbali parlak görünüyordu. Haet. Hüseyin ağa gözlerini - Allah ge- çinden vertin - yumacak — olursa, epey mühim bir mirasa da konas. caktı. ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: