1 Ekim 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

1 Ekim 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa Hergün Amerika harbe Girecek mi? Yazan: Muhittin Birgen B un dünya ahvalinin ne olacs- ön hakkında, kat'i ve keskin Bükümler verenlerin cesaretlerine hayran olmamak kabil değildir. Ge- zeteci olarak, devlet adamı olarak, slelâde hatk olarak - ve, isterseniz, dünyanın bugünki işlerini ellerinde tutan beş on kişiden biri olarak! - İ ber küm, yarın hakkında bir hüküm İ veriyorsa, esin olunuz ki, nihayet kendi içindeki | «şahsi duygusunu» yor. Yarma aid işler, o kadar arlık, o amlar karışık, o kadar, İ Bizim bilgi ve hesab makinelerimize sığmaz şeylerdir ki bunların arasın- da oturup, sırf kafa kuvvetile yarını keşfetmenin mürakün olabileceğini | gannetmiyorum. Dün için doğru olan bu sözler, bugün için daha çok doğrudur. Va- Ükiâ, en büyük devlet adamından, İlan küçük halk mümessiline, hâdisc- İlerle en yakın alâkadar olan millet- ten bunlara en uzak bulunan millete kadar herkes wkendisine güre» bir İK fikir sahibidir. Bu çaptaki büyük hâdiseler bu nevi tezehürler yap- #naktan, yani herkese bir fikir telkin etmekten hâli kalamaz. Fakat, bu B Gkirler, bugün için nihayet bir «duy- M gu fikir dir. Halbuki duygular bi- zim içimizde doğan, orada yaşayan ve orada ölen seylerdir. Hâdiseler © ise, birim benliğimizin o haricinde, arz üzerinde, kuvvetler arasında ce Teyan eder. Bunları «objektifin ola- yak ölçüp «şöyle olacaktırlo o diye kesip atmaya imkân bulunamaz. Hâdiseler söylerken biz edinlemek- ler, yani görmekle mükellef oluruz. * Amerikn harbe girecek mi? Bir kaç gündenbe-i herkes kendi kendi- Bine bu suali soruyor; bilhasan, ü- güzlü Mihverin son aldığı şakilden sonra bu muammayı halletmek için uğraşanlar çoğaldı. Herkesin kendi Mi kendisine merakla sorduğu bu sunli ben de çoktanberi kendi kendime #oruyor ve kafamdan şu cevabi » ordum: Amerikanın harbe girmesi ihtimali, girmemesine nisbetle çok 0 kuvvetli ği fikrini kesi'rip atacak bir cesarete Ü sahib değilim. Okuyucu ni merakları iza- İleye yardim etmek için beni bu terz- da düşündüren sebebleri izah ede- yim: 14 harbine, Amerika, Wilsorun bir takım yüksek duygulu, büyük İldenlli kejimeleril; girmişti. Fakat, | İğideni bakımından sıfır bir nrtice ile| e? iiçıktığı ve buna da kolaylıkla razı Molduğu için, asıl sebebin söylenen sözlerin © haricinde bulunduğunu #ihükmetmekte hata yoktur. Bu asl Wsebebi ise, seneler gectikten sonra, MFransadaki Armerikı ordusunun er- İÜ #kümharbiye reisi. yazdığı bir ki ledi- sAme- ikm harbe Morgan bankalar grupu- nun Avrupadaki alacakların kur İtarmak için girdi» dedi. Filhakika, merikanın, kendi imzasile temin ettiği zaferden elde ettiği yegâne #münbet netice, bu alacakların - na- iri olarak! - temininden ibaret ol duğu da malümdur. Şu halde, o weketi idare eden erkâmharb rek söylediği doğrudur. Bu defa Araerikn Avrupaya bor: ermiyor. Acaba, burdan, harbe gir iyecek neticesini çık» rabilir miyiz? yir. Çünkü bu defaki muharebe, alacak, verecek davası değildir; Kiondan daha derin meselelerle nlâ- dardır, Bu defa, Mihver ve onun- birlikte Japonya, dünyanın bü- in maliye ve İktısad nizamma kar flen harb açmış © vaziyettedir. Demek ki, bogünkü davada Ameri min alâkadar olduğu bahis, tade mayenin küçük bir kazancına yat ve merant değil, bizzat Ser Mpaye denilen serin selineetidir. E ir r, üçürlü Mihverin iste-liği olursa, alen saltanat merkezini New-Yorku akletmiş balans en büyük dünya iparatoru haşmetli Sermaye d İlel Karolun akıbetine uğruyacak- , i ” Gi Bu hesaba göre, istese de isteme . de, Amerikenın harbe girmesi b- eder ve gidiş te orm gösterir dadır. Fakat, egirecek'» o tar- da “bir kesi> atmaya imkân ola- Çünkü, hâdiseler o kadar kar Er İr ufuk temin edecek malâmlar o az ve meçhuller de o kadar ktur ki, bu vaziyette, kendi ken- ine hürmet etmesini bilen her ob- if mantık, meçhul için geniş bir ayırmaya mecburdur! rin SON POSTA Resimli Makale: — «Herkes söyledi ve yazdı, ki içlerinden çoğunun kendi tarihlerin. Fransızların esaslı zâflarmdan biri , güzel, büyük tarihlerini bilmemeleri olmuştur. Fakat nasil bileceklerdi? Mektebe giden çocuk tarihin 1789 da büyük ihllâlle başladığım #efalet yardı, hürriyet, şerer, refah öğreniyordu. Ondan evvel esaret, açlık ve sunra geldi, sa Tarih bir kuvvet kaynağıdır s RE a mm İ Pransız muharririnin mütaleası Fransa için olduğu kadar bütün mil - Jetler için de doğrudur. Zira çok uzak ve çok yakın tarihin bülün safha. Jarımı bilen millet, yükselme ve &lçalma devrelerini bölün teferrüatie hatırda tutan müllet da'ma kuvvetli olmuştur. zira mazinin teerübelerin. den istifade etmiş, an'anelerinde kuvvet bulmuştur. İddianın en büyük deh beş sir işgal altında kaldıktan sonra iztiklâle kavuşan milletlerdir. BAE ENEZ Birkaç 1. Fakat, mutlaka girece-) hanesi (2) yatışan bunların içinde kafamıza vazıh | nükte Tuveylaye İran şahlarından o Fethali, eski devrin sultanları gibi şir meraklı idi. Sarayında birçok şairler besler, onlarla müşaerede bulunur, ve her seferinde kendi yazdığı şürleti oku- maktan zevk alırdı. Bir gün meliküşşünrasim © huzu- runa kabul etti, ve ona 6 göce yaz- mış olduğu bir şiirini uzatarak: — Bak bakalım, dedi. Bunu ma- sl bulacaksın? Gönlündeki san'at aşkını hiç bir şeye değişemiyen ve bu yolda icab ederse kellesini bile vermeğe hazır bulunan şair, giri okudu. Yüzünü buruşturdu, ve eseri uluorta ten - kide başladı, Bunu gören Fethali| şah fena halde köpürdü, mabeynci- sini çağırarak: — Alınız, şa miskin, bunağı «tuveylen (1) ys atınız. dedi Ara- dan bir müddet geçti, Hiddeti şa- Fethali | çah, Meliküşşüüarayı tekrar huzuruna ça- Zırttı, ve ona yeni bir sürini verdi. San'arkâr şiiri dikkatle gözden geçirdi. Engin bir saygı Jestile kğ dı şaha uzattı, ve geri geri yürü - meğe basladı. Fethali şah hayretle sordut — Ne 0?.. Böyle nereye? Zarif Meliküşşünra sükünetle ce- verdi: — Tuveyleye şahiml.,. Bernard Shaw ve balo Bernard Shaw'u cemiyeti hay- riye menfaatine verilen bir baloya çağırdılar. Zarif ve hicivci edib, ge- celeyin erken yatmak itiyadım bo- zarak, davet edenlerin gönlünü kır- madı ve baloya gitti Gece yarına doğru bir aralık, şahsında bütün çir- kinlikleri toplıyan kara kuru, gayet maka bir genç İngiliz kızile dansa - derken, e heyecanından pem : — Ah üstad, benim için ne bü- yük, ne bulunmaz, eşsiz bir saadet- tir ki, bu gece sizin gibi dünyanın en “büyük şöhretlerinden yüksek bir üstad, kıymeti ölçülemiyen bir var- hk ile dansetmek mazhariyetine u- laşmış bulunuyorum.. dedi. İrlândalı edib hafifçe gülümsödi. Daima yarı aralık duran sol gözü- nü biraz daha kapadı ve genç kızm kulağına: — Bundan daha tabif ne olabi - fir ki... Mis... Zira, cemiyeti hayri- ve balosunda bulunuyoruz... di; fısıldadı. Hahambaşının cevabı İngilteredeki musevilerin haham- 4 üncü sayfada) (0) Tuveyle.Ahir, İSTER Yurdön umumi yürüyüşü normal hiç bir eksiğimiz yoktur. HALİL WE yazan: Hall Ziya Us Gurbetten vatana dönüş ya yi Yedadın mizacını teşrih etmiş ol. mak için anlatmak iste ben esa- sen çocukların terbiyesinde dayak u- #ulünün müfid olmaktan ziyade mu- nr olduğuna Künl'im. Âciz kalmadık. ça, naaihatin, tavsiyenin, tekdirin (Wide vermediğine olmadıkça dayağı müracaati pek nadir kullan. dım, «Nush ile yola gelmeyeui emeli tekdir - tekdir İle uslanmayanın hak. ki kötekdir. ka'idesine vâkıf olmakla beraber son tedbiri kullanınak en son ve en geç hatırıma gelir. Vedad hak- kında bülün hayatında bu tedbire yalnız, evet, yalnız bir def'a müra - ca'at etmişdim. Henüz on yaşlarında İidi, bir para işinden dolayı bana ver- diği cevabda hürmete mugayir o bir Kelime İst'imal etmişdi, bu kelimenin ma”nasını Jâyıkile bilmeyerek... EL lerini tutmuşdum, birkaç şamarlı O. n4 vurmuşdum. Bunu müte'akıb fe. veran eden haysiyeti, izzeti nefal, ya. hud kıza bir kelime ile kibri öyle bir sinir buhranmna sebeb oldu ki o gün sadik kalmışdım. 'Tekdir hususunda dn her zaman onun haysiyetini kir - mayacak mutedil bir Ilean kullan . mağa İhtiyaç hisederdim; fakat o gece sekiz on kelime De yapılan tekdir öyle acı, öyle sert Oldu ki çocuk kol tuğun üstüne âdeti yığıldı; onu o halde bırakarak fırladım, misafirleri. min yanına koşdum. Artık onlar he düşündüler, bunu bilmek istemiyo - rum; o getenin hatırası buzün bende ne acı bir tesir yapıyor, Yalnız onu biliyorum. Bütün babalara tavsiye e. diyorum: çocuklarına karşı sonradan kendilerinde azab doğuracak olan bir hareketde bulunmasınlar. Vedadın yanımda kalacak ancak üç, beş günü vardı, Berne.e avdet 6. derek derslerine başladı ve tA yaz tü. tiline kadar o orada ben Lausunne.da haftada birkaç köre muhabere İle ik. ifa eyleyerek ayrı yaşadık. VaR Berne-de bulundukça (ingilizcesini ta'tii etmişdik. Bütün dersleri alman. ca olduğundan bü lisan kendiliğinden derliyardu. Prananbasını da ta'kide üzüm yokdu, ö muttasi kitab okur. du, bu da kâfi idi. Benimle muha - beresi de türkçesi için müfid bir tec. rübe yerine geçiyordu, fakat ingiliz. ce?.. Onun için bir çare bulmalıydı Lsusanne.da pek mütevazi! geçinen diz da'va vekilini tanıdım ki zevcesi IiNAN, i mecrasında muhafaza edebilmek için Bununla beraber ara sira gazetelerde ehemmiyeti iklasi, Üçüncü dere. cede bazı endüstri mamulâtınıa aza) kendi zendimize: İmıya başladığı haberini okuyoruz, Ve — Niçin? diye soruyoruz. Hasb başlıralı henüz bir yıl oldu. Bu azalma neden bu kadar çabuk? Bir bilenie konuşuyorduk, bahis açıldı ve konuşma sonunda merakım zall oldu. Bu zat bize şanu söyledi: — Bir vakitler mühim Avrupa fabr'kalarından mühim krediler temin etmiştim. Mal getir, bedeli ize 3, 8, 9 aylık bazı ahvalde ise 1, 2 hattâ 3 senelik bonolaria ödenirdi. Bu sayede de depomda kendi sermayemin belki 10 mizli mal bulunurdu. <a RE EİN «bu çoük için hiç bir zaman dayak! çöresine müracaat olunmamaldır, | kararmı vermiş ve dâ'ima o Karara| İngilizdi. Vednd yaşda bir erkek, da hs küğük bir kız çocukları vardı. Er- kek çocuklarının - kısısa Alec diye çağırıMızları pek zeki, pek hoş bir çocuk « odasını Veğdada hasretmeğe muvafakat eldiler. Temiz evlerinde bir piyano vardı Anaları çocuklarila zaten ingilizce konuşuyordu. Vedad için bu lisanda mümarese peyda ot- meğe pek münasib bir usul... Kendi çocukları evde bir delik buluş, ora- Ta yatacakdı, Sonradan öğrenildi ki - çocuğun bir Vtrafile - odasının ki. ra bedeli ona “verilecek ve onunla kendisine elbise yapdıracakmış, Ye - mekler pek mugaddi idi, kadının dolabı vardı ki başdan aşağı kü | kavanozlarla muhtelif reçelleri muh tevi Mi. Öğleden sonra, çay zamz - nında bu kavanorlardan biri çıkarılır ve bol tereyağı ile çocuklar doyucu - tatdu, Hattâ bu çaylardan birine be- ni de da'vet etdiler. Bu iki ar içinde ben bir aralik Windsorudan inerek Ouchy-de bir vilâya yerleşdim, her gün Vedad buna gelir, piyano çalardı. Bütün yillA sakinleri benimle bera - ber onu dinlerler ve bu hususi con. cert-ler bitince onu ve beni tebrik e- derlerdi. Bir yandan da beh memlekete dön. mek çüârelerini arayordum. Türk (a. lebeden bana Yârdım edenler vardı İ Vaktile Rumilinde zabita işlerinde isluhut ierasına me'mür olan muhte. Mt key'etde çalışmış bir İtalyan za - bihi, o sırada İtalya konsolosluk va - İzitesile Lausanne.da bulunuyordu. Bu zat konsolosluk (ovazifesile beraber, belki ondan ziyade, memleketlerine İgilmek isteyen Türk gençlerine mu'a. İvenet etmekle mükellef olmalıydı ki Fransızların, İngilizlerin inadına rağ- men Müdafa'ni Milliyeye Mtlhak et - mek Üzere vatana dönmek için sabrı tükenen gençlerin bir kaçını yola çı. karmak çaresini Bulmuşdu. Burlar - dan biri - ki sonra genç yaşında vefat eden Harundu - bana delâlet etdi ve bu konsolasın telgrafla Romaya mü. taca'ati Üzerine azimet (o müsa'adesi alabildik. Nihayet on dört ay süren bir gaybubetden, türlü fzüntülerie dolu bir tabassürden sonra yatana dönmek, Aileye, eve kavuşmak im -. kânı zuhur etniş oluyordu. Vedad s0- İvineinden çıldırıyordu. O sevinçle za. İten kendisini bir kaç kerre götürdü - ğüm Cenöve-e koşdu, pasaportlarımı. zi yaptırdı, ben de Cook acentesine uğrayarak Taranto.dan İstanbula ba. reket edecek bir vapurda ve oraya kadar trende yerlerimizi te'min et - SEHER Derken bir emir çıktı: Gelen malım, kredi ile olsun veya “azına yatırmadıkça konişmentoyu alamaz, malı da çekemez oldum. Dikkat ediyor musunuz? Avripa Yabrikasının verdiği krediden kendi ihtiyanmızla isinde cd8- miyordum. Çaresiz, yalnız kendi sermayemin karşlayabileceği kadar mal gelirmiye başladım ve tıklım tikla dolu olan depo da yavaş yavaş onda bir derecesine düştü. Maj niçin ekslldi, ve neden bu kadar çabuk? diye sunlinizin cevabi... Vaktile Avrupa kredisinden istifade etmek imkânlarından ne gibi bir zaruretle vazgeçmiş oldağunu bilmiyoruz, yalnız hâdisenin Üzerinde INANMA! DAB aklgik dim. Her iş hazırdı, para da artık su. yunu çekmiş ve bizi ancak İstanbula kadar götürebilerek bir raddeyö in - mişdi, nihayet Muammer ve çocukla. rını öperek, dostlara oveda' ederek Lausanne.dan hareket eldik. Burada fıçı bir nazarla Vedadın yaz ta'tili başlangıcında İsviçrede be- raberce yapılan bir cevelândan bah - södeceğim. Başlıca ehemmiyet ver - diğim vazifelerden biri çocuğun gör- gü sahasını genişlemek ve ona bal bol seyahat wsileleri vermekdi. Bir gün karar yerdim, onu alarak Territet ve Monireux'yü gösterdik -| den, bir geceyi de oralarda geçirdik. klden sonra Oberiand Berncis katarile yola çıkdık. Lac des Gusire Canlons| ve civarmı dolaşarak Lucerne.de iki gece kaldık, ondan #onra asil mak - sud olan İlalyan İzviçresine geçmek Üzere tekrar yola çıkdık. En hayret ve termaşaya şayan olan Saint Cottard! geçidieri idi. Demiryolu inşaatı semi. ninde uzun Şillârin birikdirdiği mu'-, eizeler yekününde hâlâ bir harika ol. mak mertebesinden inmeyen, bu Alp) dağlarmın karnını möie'addid delik- ler oyarak, bir delikden öbür deliğe girmek için dağların yamacından tır. mana iitmana yükselen bu geçid- leri . gündüz gözile - ben de birinci defa görüyordum. Nihsyet bir küçük kasabacıkdr kalar değişlirerek 16 - tarno-ya geçdik. Burada dostum ve köy komşum Dr. Ahmed Nurüddin de Vodadın çocukluk arkadaşı oğlu Ha- sanla buluşduk. Şehri ve gölü doya doya dolaşdık, iki geceyi orada geşi - terek Lagano.ya atladık. Burada şe- hir ve göl bizi iki gün slakoydu. Artık avdet edebilirdik ve hep beraber Lau-| sanne-a döndük. İşte her fırsat düşdükçe çocuğuma imkân di'iresinde yer göstermek, 4€- yahat etdirmek, görgüsünü genişlet. mek usulüne teba'iyetle artık İsviç - reden memlekete dönmek fırsatı zu. Birinciteşrin 1. Sözün kısası Ramazan geliyor E. Ekrem Talu arın, yahud öbür gün mübarif Ramazan gelip çatiyor, den bu ayın başlangıcını tayin fen deği Şeyhislim kapısmın bu için ayırdığı üç beş kuruşa göz koysf bir takım beriflerdi. Çok detn, başkalarından tetik da ranarak parayı cebine maksadile, bunlardan biri, baki vaktinden evvel koşa koşa gelir; — Ayı gördüm! derdi. Ve kendi $” bilerden iki tane de şahide, sözüsül sıdkını teyid etlirerek caizesini ali; giderdi. Şimdi öyle şeyler yok. Diyanet işiefi seriyetimiz tarafından dalma me” nuniycile, sevinçle karşılanan bir Af“ dır. Hayat şartları çok büyük istib” lelere uğradığı, acı hakikat, maijfi hususunda tadı hülyaların yeri çoktan katm olduğu hakle, elan E*” mazanın bereketine iman etmiş ola” larımız bulunur. Bunlar, o bereketi? kendilerine neye mal olduğunu A” cak bayramdan sonra, bakkal e BM sab görürken anlarlar da gene 118 olmazlar, Babadan kalma antika kılıcını s* tarak parasile Ramazanlık erzak dX ze5 ademin oğlu, evlerinin kapısıd “ dan içeriye giren sandık sandık ro” çelleri, kazevi kazevi pirinçleri, deste güllâşları görünce: — Bnba! Şu Ramazan ne berekeli aydır, deği mi? diye sotrauş. da: — Onu benden değil, çu duvarda giden Züllikardan gor! eovabını peş, Ramazana dâir Folklorumuzdn d” ha ne lâtif fıkralar vardır! Burların hiç birinde, mağferet aj” na karşı bir saygısızlık kastı bul” eadığına en büyük delil, hep o BET“ ların, en köyü ve şuursuz bir Tan s9” bun hüküm sürdüğü devirlerde w * durulmuş ve kulsktsn kulağı nal” dilmiş olmasıdır. Ayrica bu, nükte ve garatetin Dö aman ve ber yerde bir nevi imtiyfğ sahibi olduğunu da isbat eder. zarif bir nükteye kızmak için insan ham almalıdır. Dedelermiz ise, Meyhâneler beytiliharam Piri muğan şeyhülkarem., Demesine, yahud ki: Mescidü meyhânede, Kâbede.. putkânede, Çağınrem: «Dost! Dost» Diye #icramnı İfade takim dl edecek kadar Pier lar. Ramazana aid şu boş fıkra ie SÜ zümü bitireceğim: Bektaşiye demişler ki: «Erenisfi Ramnsan geliyor! — Geleceği varsa, göreceği de yarı demiş, — Neden? Ne yapacaksın? — Sin tutacsksıme. Ben de yiye” imi GC: Gbremi ii ini kalana eni hur edince bundan da isilade etmek ak #stedim. Taranlo.dan bizi alıp İstan. bula götürecek olan vapurun hare - keti gününe kadar oldukça müsa'ld bir müddet vardı. İlalyayı Mano - dan başlayarak kademe kademe gezip görmek mümkin olacakdı. Vedad bi. rinel def'a olarak İtalyayı görecekdi. İlk önce Milano.da kaldık, Esk! şehri günden güne büyüşerek geniş bir çemberle koşatan yeni mahallelerle beraber dolaşdık, meşhur büyük ki - isesini gördük, orada İtalyanın eski ve orta çağ evsafını kaybetmemiş şe. otmasın, tam bedelini Merkez Ban- soruyorsunuz. İşte hayet Româya atladık. Burada e) #im ve tarihi hayatı nice âsarile yaşayan İtalya payitahtını tama” görmek ve anlamak için günlere Ön ği, aylarcakalmalı idi; fakat oraya tahsis olunabilecek ancak günümüz vardı. Bu kısa havsalasına imkân dâ'iresinde 3 şeyler sikıştırarık nihayet Ti to-ya gidecek katara bindik. Hala Ziya Uşaklı, semessssaineruren sansnasesssssasa1yssmassar düşünülmesi icab eden Dir mesele leşkil etmekte, ölduğuna inanıyoruz, fakat ey okuyucum; » mamesemss» SESİNİ ESERESESJEŞİRPE ssk

Bu sayıdan diğer sayfalar: