şilnceler Onu itham mı ediyorum, evet, elbette, fakat tamamile değil. Tebriye mi ediyorum, hayır, elbetie, fakat bu da tamamile değil. Hayatımda bir müverrih, yahud bir bâkim olmadığıma çok memnunum leketi türlü vartalardan kurtaran, türlü takyidata rağmen vatana ümran ve irfan zerkeden icraatı da inkâr olu- namazdı; işte böylelikle terazide bir mü- vazene teminine çalışırken hep şüşala- mış, hep kefelerden hangisinin sikletine 'âmolmak lâzım geleceğinde mütehay- yir kalmıştım, Mehalet devrinin başına geçen, ve beşeriyele saadet v2 necat âdlerile gelmiş iken büz ihtilâl müt-| hiş bir âfet haline getiren Robespierre de| Hayatımda bir müverrih yahud bir; bâkim olmadığıma çok memnunun. Mü- verrih olmadığıma memnunum, zıra ta © rihte büyük icraatile işlihar eden şahsi- yetlerin umumi ve hususi hayatlarına vâkıf oldukça hiçbir lehlerinde yahud aleyhlerinde xat'i bir hükümle ka- rar verebilmek kudretini kendimde bu» Jamadım. Hattâ bilgilerine, görgülerine en ziyade itimad etmek lâzım gelen bi yük müverrihlerde bile böyle bir kudre-!h ie tesadüf etmedim. böyle değil miydi? Hayatı hususiyesinde Misal: Fransa büyük ihtilâlinin ne iyi pek iyi adam diye tavsif olunan ve jsmi- başladığına, nasıl kötü şerait içinde İler- ne daima incorruptibie - nakabili ifsad - dediğine, hele mehafet - terreir » dövri- | vasfı izafe edilen bu canavarın da dişle- nin yüzlerce yüzlerce mazlum'arın satır irisi, tırnaklarını bileyen bir Carrler, bir altında kesilen başiarile, seller gibi akı-| Joseph le Bon kabilinden yüzlereş alet- tılan kanlarile devam ettiğine bütün in-/leri vardı. Onun kendi hissesi nedir, öte- sani hisleri isyan ederek vâkıl olanlar, kilerin mes'uliyeti nedir, bunu ayıklıya- içtikleri kanlarla mestolan, mestoldukça ! bilmek öyle müşkül bir işdir ki onu ayık-| daha ziyade kan içmek için kuduran Ro. lamak vaziyetinde bulunmadığına te) bespierre, ve emsali yüzlerce zalim hak-| şekkür edi seslerin o muhtelif) Diğer bir misal: İşte Napolfon Hak- hatı-! kında, omütenevvi rivayetleri arasında şaşırıp kalmışlardır, bunların mezalimini alkâye eden mm verrihler de öyle... Ne zaman umumi hayatlarından bahvetmişlerse, kalemle- | rinden nefret, istikan akmış, ne zaman hususi hayatlarına o girmişlersa o mazur| görmek, müsamaha etmek, esbabı , mu- haffefe aramak tarikine sapmışlardır. Evet, müverrih olmadığıma memnu- num, işte meselâ Abdulhamid devrini! başından sonuna kadar görerek, anlıya-| rak, bilerek yaşadım. Bu padişahın nice zulümlerini dinleye dinleye, hattâ bir| çoklarına yakından şahid ola ola ötuz şu kadar yıl onunla, onun türlü aeyyiat ile dolu "saltanat devrile veraber sızlaya 817- Jaya, inleye inleye gençliğimi sürükleyip götürdüm; fakat onu tartan muhakeme terazimin bir kefesinde yığın yığın zu- Tümleri kümelenirken diğer kefesinde de onun kat'i bir surette beraetine hükürü verdirecek kadar deği! belki, fakat onu mazur gösterecek eshabı muhaffefe top- Janıyordu. Bilirdim ki bu adamın bütün keskin zekâsına, hafiz nazarına mukabil, bir tarafında zehirini akılmış muzır bir böceğin yarasile çürüyen bir meyva gibi beyninde bir vehim marazı vardı; ve et- rafında menfaat arayan h. hiyanet e'- leri bu çürüğe daha ziyade yayılacak bir istidad veren telkihle getirince o ar- tik malüliyetinin büsbütün hâkimiyeti altına girmiş, ve onun esareti altında ya- şamıştı, Sonra bütün mesavisine karşı uzun süren saltanatı zamanında bu mem: İ Çatlayışlar (o ve (fişkırışlarla © dö lu olan bu adali ve gürleyen musikide, ona kardeşçe gelen barbar ve kudretli bir şey vardı, Ayni zamanda müstehgi ve açık. Şimdi genişleyip kabaran, şimdi alaycı zarafetlerle kesilen şahane bir at- Jet musikisi, Dost alayı terbiyeli terbiyeli dinliyor- du, Rozelin şeytanlık bilmiyen bir çocuk gibi, sahnedeki tuhaf'ıklardan O heşlânı-| yor ve salona bakıyordu. Perde arasında barman, locanın arka bölmesine soğuk şerbetler getirdi. Hepsi bir cihetçe asil, meşhur yahud esraren- giz adamlar gelip, bir ev hanımının elini öper gibi Rozelin'in elini öptüler. O, bu; hürmetleri en ince sadelikle kabul edi-| Yor ve bir taraftan kibar tabaka arasın-| da «mütenekkiren: kaybolmuş bir halk kızı olmanın verdiği dirayet, diğer raftan zarafet ve tabii'ikle dolu şahsi ca- zibesi sayesinde sempatiden başka bir hisse raslamıyordu. Esasen, iki sene evvel, Montaigne ave- nüsünün yan kaldırımında, çok geçme- den kendisinin ünvanlı hamisi olan bir mösyöye son menekşe demetlerin: sattı” ğı zamandanberi pek az değişmişti. Yal- nız birazıcık gelişmiş, çok değil biraz bü- yümüştü ve on sekiz yaşında, bazan nice kenar mahalle ve Fransız köyleri kızla- rında olduğu gibi, halk shhati ve ismi meçhul ince bir aristokratlıkla sapasağ- © Jam narin bir genç kız olarak kalmıştı. kında yazılan bin'erce tarihlerden, ralardan, menkabelerden bir hülâsa çıkar mak lâzım gelirse buna da imkân gör miyorum, belki başkaları kendilerine gö- re bir hüküm vermişlerdir; ben bu bin- lerce kitab içinde en iyilerini, en salâhi- yet sahibi olanların eserlerini okudum, hâlâ da okurum, ve elân, iktidar mevkii- ne tırmanıncaya kadar en zelil yasıtala- ra müracaattan çekinmiyen, vâsıl olunca da dünyayı ateşlere, kanla- ra boğan, kardeşlerine, eniştelerine gasbolunmuş taçlar, tantlar tevzı etmek için memleketinin eviâdından yüz binler- ce genç, dinç bedbahtları arkasına taka-! sürük! bütün kendi- rak oradan oraya sürükleye bütün Fransayı bir inatemgâha, Avrupayı bir kabristana çevire! sini il r mevkiinde tutabil yüzlerce yüzlerce masumu ku diren bu adama yalnız bu nokt karken onu idamına beşeriyet haini mesabesinde telâkki et- röek lâzım gelirken, diğer cihetten mem- leketini nasıl tehlikelerden kurtardı; ona ne hayrâver kanunlar verdiğine, bü- yük #htilâlin sarsıntılarından sonra nasıl saadet ve refahiyet getiren bir se'âmet devresi açtığına dikkat edilince hakkın- da ükümde tereddüd etmek vek şuna diz- üret kesbeder, İste yüz şu kadar sene-| hâlâ bir katar vere-! denberi tarih bun; memiştir, Cesur muydu? Evet, harb mey- danlarında hiçbir tehlikeden yılmaz bir AŞKA İNANMAYAN 7 ADAM ini iadeye gelen bu haspa, yüzü ımasumi- Bu iki sene zarfında talih ona. bol bol hediyeler taşıyan nice uşaklar yollamış, |yetle pudralı düzenbazın bi "hayır, elbette, fakat Zil. O halde bence verilecek bir kat'i hü- | y o mevkie! için | an bu- ükmedilecek — bir | lacak bir yol olacaktı; onun için, madem- her (yında bir suikasd ihtimalinden sakıv şa. |rın toplu hallerine aşılı ze; kır tittiyen, uykularını dalma ölüm mu- hataralarının kâbuslarında geçiren bit cebin idi, Müstakim di elbette, laxat is rafının nihayeti yoktu; etrafına, akraba sına ihsanlârile, atiyeleri'e kendisine u- zaktan, yakından /a'idesi olanları bav- salaya sığmıyan servetlere garketti; he- Je kendisinin milyonlarla birikmiş bir hazinesi vardı; rahim, şefik, herkese İmültefit idi, bu m harkak; fakat kendi- ,sini ürküten, çekemiyen şahsiyetleri hiç bir adi ve insaf kaydına tâbi olmadan ifna yahud tağrib etmekten çekinmezdi; netice; Öyle tezadlardan mürekkeb bir acaib muamma idi ki una dâhi mi deme- lidir, mecnun mu Geinelidir, buna karar |vermek imkânı yoktur. Nitekim bu sual lerin cevabını almak izin neye müracaat etmek, nasıl bir terazi içinde bu pek bü- yük, yahud, pek küçük adamı tartmak İlmiinını bulamadım. Onun için müver- rih olmadığıma, tekrar ediyorum, memnunum. Abdülhamid için de böyle... Onu it- elbette, fakat tamamile değil. Tebri'ye mi ediyorum, bu da tamamile de- pek küm yok; dnu benden beklememeli, Ayni sebeblerle hâkim olmadığıma da memnunum: Galiba fazla bir zaf sahibi olmalıyım ki herhangi bir cınayet davasının mul telif safhalarını takib ederken kendim- de her zaman, mazür görmeğe, affetme- ğe değil, Jâkin kanunun şedid hükümle rini yumuşatacak düşüncelere yol açma &a bir temayül buluyorum, Kanunun kıynaşık ığı İmuhaffefe kapısı, eğer hâkim olsaydım, benim için zaptolunamıyan bir o merhs- met hissine mağiüb olarak her vakiz eli min tersile itilecek ve ardına kadar âçı- ki tam manasile âdli, her türlü duygulara râmolmıyarak yalnız nu tatbik eden sadix bir hâkim olamıya- caktım; hüküm verecek mevkide bulun- muş olmamağa pek müteşekkirim Biltün bu satır'arı ne için yazıyorum. zayi kanu» Abdülhamidle mülâkattan sonra yık), lardanberi beni işgal eden bu mesele ye- hiden tazelenmiş oldu, ve o günü takib eden gece Selânikte hünkâra tahsis olu- nan konağın bahçesi mızıka şürültüleri- le, toplanmış binlerce halkın alkış'arile, alarile dolarken, 3i e de hep TERCÜ ME ve çok kızcağızı nice lâtif hediyelerle dolu s6-|bi'mişliğinden sanki eline geçen nimetin petlerin altında ermiş ve gene için bu sepetlerin dibine haince acı bir meyva, bir kin tanesi, bir zehirli koku sıkıştırmaktan da geri durmamışlı. Saat 5 te Petrol'ün konağına fakir po tinlerini almağa gittiği gün, Pupet'in tavsiyesi üzerine barona iade etmek için cebinden 1.000 franklık banknotu çıkar- mıştı, O, bu kadar akı'lıca hareketinden dolayı genç kızı tebrik ederek, bunu, te- reddüdsüz, dudaklarında bir tebessümle İgeri almış ve ne yazık ki Roreliü bü te- bessümün zalimliğini o zaman hissetme- mnişti Sonra, baron, gayet tabi bir tavırla ilâve etmişti: O, K. Dürüst hareket! Namuslu küçük bir budala kız, ilk hamlede, tatsızlığı ile onun hiç hoşuna gitmezdi. Fakat sözde kendisine parasi İesnada araba ile gelerek Rozelin'i aldı. İmak istiyen bir kimse halile oturdu. kendisi üstüne bir çokları gibi aç gözlüce atıla-| vers! kadar | cak yerde bilâkis buna ehemmiyet miyor görünüyordu. Sanki bu Jöksten gözleri kamaşmazınış, sanki bu haşmetli oltanın zokasını yutmaz ve ser- vetten kaçarmış gibi rol kesiyor Ha- kikatte ise, hiç şüphesiz, o serveti daha iyi peşine takmak istiyordu. İşt: bunun içindi ki, bu boyda bir partenerin karşı- sında bu oyun masasına oturmak zahme- te değecekti. O zaman çocuğa, kendisini küçük sa- lona kadar takib etmesini rica etti, Ora- da bir dikişçi kadın bekliyordu. — Müsaadehle sana biraz şık öteberi hediye edeceğim. Dikişçi kadın, iç çamaşırı ve potin de İdahil olarak, ölçüleri almıştı, Ertesi sabah, Gaspar, evden çıkacağı HALİT FAHRİ OZANSOY Yabani zeytinlerin Birinci bölüm: Başlangıç Madde 1 — Kendiliğinden biten ve aşı tatbik edilmemiş olan zeytin ağacına ya- bani zeytin (Olea silvatica) ve bunların yalnız veya diğer ağaçlarla topluluğuna yabani zeytinlik denir, Madde 2 — Perakende veya toplu bir | halde bulunan ve aşı tatbiki ile ehli mah- gul vermesi beklenen ehli zeytin fOlen Sativa) ağaçlarına aşılı zeytin ve bunla- lik denir. Madde 3 — Aşılı ve mahsul veren zey-| ar zeytin ve bün-| zey- a mahs u hallerine de mahsuldar ir, İ Madde 4 — Zeytin ağaçlarım iyi bir surette yetiştirmek, bunların mahsul verme kabiliyetlerini çoğaltmak, mah- #ul verme müddetini uzatmak, hastalığa ve haşerafa karşı mukavemetini arftır- mak üzere mevsimlerinde topraklarda lüzumlu hafriyat, gübreleme, ve ağaç larda budama, toplama ve ilâçlama gibi Madde $ — Zirsat Vekâletinin lüzum göreceği mıntakslerda zeytinelik müte- İf ile fen memurlerindan ve zeytin | dan mürekkeb olmak üzere ba- kım teşkilâtı vücude getirilir. Bakım teşkilâtı kürulmayan yerlerde burların vazifeleri Vekâletçe bu işe me- mur edilecek orman ve ziraat memuür- ları tarafından ifa olunur. İkin üm: Yabani zeytinlikle- rin tesbit, ilân ve tevzii Madde 6 — Kanunun ikinci maddesine sid boş ara?ide bulunup ta yabani zeytinlik sahalarının tesbit ve ilâ-| nı şu suretle yapılır; a) Zeytin bakım teşkilâtı mensubla- rından veya orman ve ziraat memurla-| ndan lüzumu kadarının iştiraki ve Ve-| kâlet makamının tensibile teşki: oluna-| İcak komisyonlar; mezkür sahaları fenni | ve idari her bakımdan tetkik ederek dev-| let ormanları dahilindekiler için, geride | kalan ormü rla birleşmiyecek surette, devlete aid 'boş arazide bulunanların da tabii hududlarla tefrik olunmasını gözö- nünde tutarak mufassal rapor ve kroki- ler tanzim ederler. b) Ziraat ve orman umum müdürlük- lerinin omütalesları ilâve olunduktan sonra Vekâlet makamınca tasvih edilen bu krokilerin gösterdiği yabani zeytin- lik sahalarının kavaidine tevfikan | taf- silli amenejman baritalar mümkün olduğu kadar parselajı da ihtiva eyle- mek ve kesilecek, ayıklanacak v kaledilecek ağaç ve ağaççıklardan istih- sal olunacak haşebi maddelerle kereste Abdülhamidi muhakemeye çalışan bir çalkantı vardı. Onunla uyudum, ve uya ninca da hiçbir hal neticesine vâsıl olü- madan kalktım. Halid Ziya Uşaklıgil EDEN: Yazan: Jorj Delaki — Korkmayin, matmazel Sandriyon, binin benim küçük briçkama. Patron ba- na, pek tabii arzu ederseniz, sizi küçük bir evciğenize götürmemi ve oradaki .- dayı göstermemi söyledi. Hoşunnza git- tiği takdirde pekâlâ yerleşebilirsiniz. Bunun üzerine kızı, Ciöment-Marot s0- kağında döşeli dayalı bir garsoniyerc| götürdü. Evde üstelik, hizmetine alın- mış bir famdöşambr ile kapısında bir kü- ük otomobil ve hizmetine hazır bir ş0- ir vardı. nra Mavi Sakal habersiz-| yerin kapısını çaldığı 2a-| man, Rozelin'i pijamalı ve yeni hayatın-| dan pek memnun buldu. lesi sokakta buketler satmaktan daha hayırlı idi! Hoşa giden bir taşkınlıkla onun boy- nuna sarıldı. — Ah! vallahi, ne kibarsınız! Mavi Sakal müthiş surette eğlenmek ve «işin ne dereceye varacağını» oanla- l İfenni işlere bakım denir. H göre devlet ormanları içinde ve devlete). aşılanacak | İağaçlarını aşı Nisan 2 LEZİRAATI aşılattırılmasına ve zeytinciliğin ıslahına dair nizamname 1 3 sayılı kanumun, zeytinciliğimizin ileri gitmesindeki büyük rolüne evvetce bir | yazımızda temas etmiş ve bu kanun ile köylümüze bahşedilen imkânların mem » lekette büyük bir alâka uyandırdığını he. lirtmiştik. Bilhassa yabani | zeytinlikleri aşılayıp imar ederek, bunları mal edin . mek istiyenler gün geçtikçe çoğalmakta. dır, Düne kadar dağlarda göze bile bat mıyan yabani zeytinlerin şimdi bir an evvel ele geçirilmesine can atıldığı mem. wuniyet.e görülüyor. Gerek temas ettik. letimden, gerek aldığım © mektublardan öğrendiğime güre, kanunun köylümüze bakşettiği bu mazhariyetten ne gibi for. malitelerle ve ne şartlarla istifade edile bileceği tereddüdleri mucib olmaktadır. Zaten bunun böyle olması ihtimali bükâ. metçe evve'den düşünülmüş ve bir nizam. name çıkarılması karalaştırılmıştı, Çok. tanberi beklenen bu nizamname bu defa hazırlanmış ve 10/Mari/940 tarihinde meriyete konulmuştur. i Gerek bana sorulan eihetleri cevablan « pi ve gerek bundan sonra hasıl ola- rak tereddüdleri gidermek için bunun aynen neşrini muvafık gördük. Köylü İ okuyucularımız ve bihassa ihtiyar heyet, leri bu nizamnameyi gözeteden © kesip saklarlarsa çok iyi etmiş olacaklardır. Tarımman ; ve irae etmek için icab vazifeye memur edilen orman mühendisleri tarafından ifa ve ikmal olunur, c) Bu suretle tamamlanan tesbit mu- amelesi Vekâlet makamınca da tasvib o lunduktan sonra usulü dairesinde müra- zi olunacak sahalar Madde 7 — Tesbit ve ilân edilmiş olan sahalar dahilinde muayyen bir kıt'anın arak mahsuldar hale ge- tirmek istiyenler; talib oldukları parça- nın mevkiini, hudud ve dekar miktarla- rın bildiren bir istida ile mahallin en büyük mülkiye memuruna müracaat e- derler. Bunlara kanunun üçüncü madde- müeibinee müracaat tarihini ve kayıd nu sını gösterir birer vesika verilir, Madde 8 — Verilen istidalar zeytin ba- kım teşkilâtına havale edilir, Bakım me- murları istenilen yerin mahallinde keş fini yaparak müstedinin talebini kanun ve nizamname hükümlerine uygun gör. dükleri takdirde bir Tapor tanzim eder ve sahanm parselini, muntazam kudud larını gösteren İfraz haritasile birlikte. mahallin en büyük mülkiye memuru va sıtasile, V lete gönderirler. Kanun nizamname hükümlerine uygun miyenlerin talebleri gene en kiye memuru Vasıtasile tahriren reddo- Tunur, Madde 9 — Yukarıki madde mucibin- ce talibine tevdii Vekâletçe tasvib edilen parçalar; zeytinciliğin ıslahı hakkındaki kanun ile işbu nizamnamede 1 hoşuna gidiyo: gitmemesi için pek müş külpesend olmalıyım! Fakat baron, işin ciddi safhasına ge çerek kızcağızı kolları arasına almak teyince, öteki, kendisini daha az bi mu- kavemetle şöyle yarı bir çekti ve tevek. külle — Görüyorum ki, dedi, bütün bunları şimdi ödemek İzm geliyor!, Bunun üs ».ne Mavi Sakal en büyük bir kibarlıkla derhal yerinden kalkmış ve «utangaç çocuğun» endişesini en b baca sözlerle gidermişti. Sanki mesele de bu idi ya! Hayır, ha Baronun yaptığı, hiç bir menfaat- siz, sadece ruhunun iyiliğinden, zava'h öksüz fakir bir kızcağıza olan sempati- sindendi. Canına yandığımın! onun da hayatın zevklerinden tatmak hakkı idi! Hem sanki pe? farzedelim ki milli piyan- goda, büyük bir ikramiye kazanmış! Ar- tık rahatça uyusun ve baronun ona bir lütuf olarak parmağında oynattığı « li değnek sayesinde tasasız ömüt $ Sadece büyük bir sinyor kaprisi! kız bundan istifade etmese idi sayılırdı. O gün skşam yemeğinden sonra ah- bablar istirahate çekildiğinden, Mavi Sa- kal, feylesofu ile sigara içerek Oyülniz kalmıştı. Ona gündüz öğ'eden sonra lâ m anlattı. Eğer budala (Arkası var)