12 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— kirli mum ve diyorum ki: nimazsın. Onların bir gerlb hilkati var- dır: Şahsında İki cinsi birleştirmiş olan iki mahlük, Bunlar hem sait, hem bir de- » receye kadar, hıçkırığa tutulmuş sesi an- o dıran bir samittir, Sana bunu anlatmak için misal zikretmeden evvel söyleme liyim ki bunların ikisi de kelimenin ya “ başında, ya sonunda, ya içinde bulunur- Tar. Başta bulunurlarsa sarahaten birer © yazmak gayet kolaydır: İşte senin de bildiğin Arab kelimele - © rinden üç misal: Ma, ahz, edib ve Üdeba, 'Buhlar başta bulunan hemzeye misaldir, > başa gelen ayna misal olarak da gene se- “min bildiğin kelimelerden flm, ulüm, A- am, ulema, âmil, amel, amele kelimele- “rini zikredeyim: Görüyorsun ki bunları yazmak için hiç bir zorluk görmüyoruz. Elde mevcud olan yazı vamtamızla bunları resmetmek pek kolay oluyor. Bunlar sona gelinen iş biraz zorlaşacak. İşte iki misal: İmâ, iknâ, yal.! Biz haber vereyim ki hu ikinci misalde k harfini ke gibi değil k olarak telâffuz e- deceksin. Kabul olunan a, b, e de g har- fine yer verilmediğinden bu ihtara lüzum görüyorum, Dikkat ediyorsun ki bu iki © kelimenin soruna gelen a nın Üzerine çe- » kilecek diye bir â işareti koyduk, fakat © bu kâfi değil. Aslında birisinin sonunda © bemze, ikincişinin sonunda ayn vardır! Hsanlarında emsaline tesadüf etmek © mümkün değildir, onun için lâtin harf - © lerile yazılmasına imkân yoktur. Bu sa- © du sektesi te'âffuza pek hoş bir oda verir. ki küçük bir huçkırık vardır. Bunun garb © Haniya bazı hanım kızlara tesadüf olu- © buluyorum. Şu halde o iki kelimeyi imi” “ve iknf' şeklinde yazıyorum. Sana şim - a genç kız içini dolduran aciarla bu akşam « ©dasın sahibi kendim: iki aydır aramıyan ve kimbilir şim. di belki Berlinde veya Viyanada keyif çatan ni si Servere kızıyordu ve artık yalnız a bu gecelerden korkuyordu. Hicran Ok önce akşamın serin havası için- ru yürüdü; dalın ve mâ Gnlatasaraya doğru sürüklerken karşı tığını farketti. oğuk bir arpıntıya Dışarıda bir sonbahar gecesi (başlarken iniz kalmaktan korkuyordu. EY Münime hanım ii grinin ve nişan.|marlarden kalbine akan ve ikraha ben- sokağa çıkacaklarını söylediği zaman|zer bir bulantının gıcıklandığını duyu- © da bu akşam ben de çıkacağım dedi. Ol ordu. Henüz hiç bir yabancı ve müte- © taraftaki kaldırımda yürüyen inoe uzun bir gencin sezdirmemiye çalışarak kendine bak, | | Ne olursa olsun o da hayatın ışık, ses Veİsa mağazanın camına köderli obaşmı sat dölü aşkına kendini atıp sürükliye. davayıp hüngür hüngür ağlıyacaktı. Ame devam ediyor |bir İstek, ve bu yokluk öyle tahammül Koridorun #ki tarsfındaki | vitrinlerin tâ ilerisine doğru yürüdü. Alnmda s0- nem hasıl olmuştu. Kalbindelen bü: benzer bir sıkıntı vardıGe- |ha: “genin bu saatinde bir genç kadını takib yalla Hakkın var, dır. İçlerinden tek bir tanesini hartlerin bulunduğuna da vâkıf bunları bilmezsin, hırsun. Bu kelimeleri şu yazıldıkları şe- kilde okur ve öyle telâffuza kalkışırsak İtiraf et ki pek çirkin bir iş görmüş o -'rane balde yaşlıca bir Fransız bizi din- Iruz. Bunlerın içinde hep birer hemze, 'liyordu, hattâ saygısızlığa hamlolunabi - yahud ayn, yani birer sada sektesi var - lecek bir dikkatle, bir ısrar ile dinledi, alalım: !dinledi, nihayet: dayanamıyarak biraz e- Memür. Bu kelimeyi biz böyle telâffuz ğildi ve sordu: — Affır etmeyiz, asl telâffuzunu bulmak için ilk demindenberi sizi dini hecayı ayırır, ufak bir tevakkuften son- lamıyara. ra müur becasını bağlarız ve kelimenin gibi, ne Hzsan olduğuna da vâkıf değilim, güzelliğini de bu sayede vermiş oluruz.| Lütfen bana söyler misiniz? Nece konu- O halde o iki hecayı bir işaretle ayıralım: | şuyorsunuz? Me'murs Muhatab olarak farzettiğim ve hays-'der. Adamcağıza bilmece hallettirmek is. ve bunlardan dolayı bu kelimelerin s0 -(limin önüne oturttuğum bu sekiz, on ya- tercesine: - Nece zannedersiniz? diye şor- nunda  yı müteakib ufak bir sekte, san.| şında ilk mekteb çocuğu beri sabr ile du. O saydı: - Slâvca, macarca vesaire... dinledi diye hükmediyorum, fakat onun | Nihayet bunlardan hiç biri olmadığını İmuallimi bana diyebilir ki; «Ne için bu'söyledikten sonra: - Türkçe!,. denildi, O külfete hacet görelim? Öyle yazar, öyle zaman hayretini ketmedemiyerek: - A- okur, öyle söyleriz ve böylece yavaş ya-'man ne güzel lisan! Bu bir dil değil, bir vaş türkçeden o hemze ile aynın bütün musiki!.. diye haykırdı. tesirleri ortadan kalkmış olur.» - böyle bir eda alan telâffuzunun arâsına şu idi. Bunda, zihin yormıya, mâng aramı- ya, hissiyata xapılmıya ne lüzum vardı. Hicran şakaklarında şiddetle atan da- caviz bir elin dokunmadığı vücudünde tasarlanmış bir günahın ağır kokusunu Bissederek trperiyordu. Kendini bırak- Kendismi üç aydanberi hiç arayıp biraz ferahlık duyar gibi oldu Tünele sormıyan. dünyada biricik ve ilk sev- mamz gezintisi | yilisi Server sanki Ovanıbaşında İmiş fibi onun himaye ve şefkatine, yüreği- ne, derin bir sükün ve saadet veren Aş- kma dayanmak istedi. Bu öyle yak'cı edilmez bir acıydı ki. zavalı Hicran tekrar odasına kapanıp, hayatta ona bu sonsuz sandetleri hissettirdikten mak. nihayet | İmlâ ve sarf mese — Mi “Bir lisanda en ziyada ehemmiyet verilecek olan cihet onun fasahati, telâffuzunun - sıhhati, ahenginin selâsetidir. Bunu muhafaza etmek sadece bir vazife değil, daha mühimmi, milli bir borçtur Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil Arabcanın bu iki harfi hakkında fi -|diye kadar o iki harfin başta ve sonda 0- imi söylemeden evvel onların ne'luşlarından bahsettim. Sen bana diyebi- gekline, ne mahiyetine vâkıf olmıyan ilk 'lirsin ki: «Bu söyledikleriniz! kolayca an-|içindir ki biz türkçeyi Arab ve Acem ks- mekteb talebesinden sekiz'on yaşlarında |ladım ve zannederim kolayca tatbik ede-'limelerile beraber uzun ve kısa hecalara, bir çocuğu hayalimde karşıma oturtuyo-) bileceğim, yalnız bir zorluk var. Ben 0 İyer yer sada sektelerine riayet etmeksi- kelimelerin arabca olduklarını bilmem vezin konuşan Türkün gayri unsurları din- «Yavrum, sen bu İki Arab harfini ta -|sonlarında bir hemze ve ayn dediğiniz lerken eza duyarız. Vaktile Manakyan deği -İsan'atkârlarını dinlerken bügün dükkin- lim, şu halde?s İşte buna cevab vereyim: larda musevi satıcıları söyletirken hisöe- fahat'dilen azab hatıra getirilsin, eğer bütün sonlarında o İki harften biri var mıdır,|'Türk çocukları o güzel lisanı, evet, her yok mudur bunu anlamak için o iki keli-|türlü nokcanına rağmen pek güzel olan meye birer İâhika ilâve et, meselâ «açık-| türkçeyi böyle konuşacaklarsa ne yazık, tan söylemedi, fakat ima'en anlattı», ya-'ne yazık!. Bir lisanda cn ziyade ehem - hud «beni: ikna'a çalıştı, dediğin zaman miyet verilecek olan cihet onun fasahati, hemze ile ayn meydana çıkar. Şimdi o telâffuzunun sıhhati, ahenginin şelâse - #eittir. O zaman bunları Türk yazısilejiki harf kelimenin içinde bulununca, bu tidir. Bunu muhafaza elmek sadece bir biraz daha karışık görünürse de kelime-! vazife değil, daha mühim, milli bir borç- nin sonunda bulunuşlarına nazaren en - tur. İsttıklarıma dikkat ettiysen bunu da an- lamakta hiç zorluk çekmiyeceksin. Sana bir yolculuk yapıyorduk. Hamdullah Sup misal ile izah edeyim. Daima kullanılan hi yalnız pek yüksek kiymette bir edib,| arabca kelimelerden menus, mamul, ma- bir hatib değil, ayni zamanda sesinin ha- hud, memur, mümin, kuran kelimelerini İâvetile lisanını er iyi konuşan bır Türk- &labım, bunlara benziyenleri de sen bu- tür. rab ve Acem kelimeleri bir değişiklik, bir #henk vermekten hâli değil, ve bunun par ki kekeme değillerdir, fakat arasırasöyliyecek bir muallimin mevcudiyetine hik göstermek için tavsiye ederim, gü - #öyleyişlerinde belli bellisir bir tutuk -|inanmamakla beraber beni coşturmak hık vardır ki onların konuşmasına pekliçin böyle söylüyor diye farzediyorum. © hoş bir tatlılık verir. Ben onlara tesadüf Mademki bu kelimeler türkçeye gir - ettikçe pek hazzederim. Türkçe söyler -İmiştir, girmemiş olsalardı dah& iyi olur. | © Oken de onun içine nasılsa karışmış olan!du elbette, ve mademki onları bugüne aynın ses sektelerini gözetmeden okuyup ve dışarı alı'lamıyarak alakonulan ou ka-İkadar sokuldukları yerlerden çıkarmağa kulağın vereceği hükme müracaat et - © bilden kelimelere de asıl telAffuzlarının imkân yok, bundan sonra da hakkını vermek isterim ve yazarken de| başkalarının alınması pek ümid edile -|hine olmamak için yegâne çare, pek mü- © bunu göstermeğe Hüzüm görürüm, Bu -İmez, hiç olmazsa onların bir lütfü varsa kemmel olan, fakat müşahede edilecek © mun çaresi olarak kelimenin sonuna bir'onu ziyana uğratmıyalım. Lütfü var, bu noksanları tazmin edilmek lâzım gelen © * apostrophe işareti koymafı münasib muhakkak... Türkçenin hep bir düziye| yeni Türk yazısının tekâmülüne hizmet akıp giden ve böyle o'duğu için yorucu 'etmektir, bu mill! bir vecibedir. yerlerine | meli. İşte kulağın hükmü lisanın aley - eden bir erkeğin maksadı meydânda|buk.! İnsanlar ne vefasızl Gene yapa- BON POSTA lesi | Bir gün Pariste Hamdullah Suphi ile 1 O yolculukta konuşuyorduk, tabiatile türkçe olarak... Karşımızda pek kiba - i rica ederim, orum, fakat an- Söylediğiniz Hsanı bilmediğim Hamdullah Supbi şakadan pek hazze- Bu adamın hayretini ve takdirini mu- zel yazılmış bir türkçe makaleyi, yahud maânzumeyi bütün telâffuz icablarına gö- ! # Arkadaşını öldüren çobanın muhakemesi neticelendi Çobanı komşu memlekete kaçarken telgraf tellerini kestiği ve bu sırada yakalandığı anlaşıldı Bilivrinin Gümüşpınar köyünde vu- kum gelen bir cinayetin muhakemesi, 1 inci Ağırceza mahkemesinde, son saf- haya varmıştır. Hâdise, şudur: Suçlu çoban İbrehime ayni köyden Hüseyin oğlu Cell müracaat ederek, kendi koyunlarını da sürüsüne alarak, otlatmasını istemiştir. İbrahim de, Ko- yunları hergün Celilin evine uğrıyarak, | alamıyacağını söylemiş; bu yüzden ara” larında, şiddetli bir kavga çıkmış, kavga| sırasında İbrahim bıçağını çoban Celile saplıyarak, öldürmüştür. Maznun bilâhare hududa kaçmış ve aklınca komşu memlekete kendisinin bir firari olduğu bildirilmesin diye, telgraf tellerini kesmiş, fakat, bu sırada yakayı ele vermiştir. İbrahim Ağırcezada yapılan duruşma- #1 esnasında: Celil üstüme hücum etmişti. Ben de, kendimi korumak için, bıçağımı çe- jkerek, onu yaraladım. Demiştir. Dünkü eslsede iddianamesini serdeden müddelumumi Übeyd, suçu sabit olan İbrahimin ceza kanununun 448 inci mad- desine göre tecziyesini, ancak, hâdisede- ki tahrik sebebleri gözönünde vu:vlarak, cezanın tahfifini istemiştir. Dava, karara kalmıştır. Bir cinayet mahallinde din keşif yapı'dı Bir müddet evvel Galatada bir cina- yet olmuş, Emin Ölçücü isminde biri bir kahvede kendisine zorla kumar oynama- sını teklif eden arkadaşı Mehmedi biçak- uyarak, öldürmüştür. Suçlu bilâhare 2 inci Ağireeza mahke- İmesine sevkedilerek, yapılan duruşmü- İsında kendini müdafaa zaruretinde kala- rak, bu suçu işlediğini iddia etmişti. Bu elhetin tesbiti maksadile ve mah- kemenin gördüğü lüzum üzerine dün vak'a mahallinde bir keşif yapılmış; ei- nayetin müdafaai nefis uğrunda mı, yok sa tehevvüren mi işlendiği araştırılmış- tır, re okuduktan sonra onu bir de kısa ve u- zun hecalara dikkat etmeden, hemzs ve Keşifte 3 inci Ağırceza azasından Atıf, müddelumumi muavini 'Turgud, suçlu vekili Ali Şevket ve hâdisenin şahidleri hazır bulunmuşlardır. Yeni çıkarılan Afrodit kitabı. top'attırıldı Afrodit davasının beraotle neticelen- bir teselli olarak kabul etti. Ve bu ka- rarla odasına dönmek üzere sendeliyen adımlarla mağazanın koridarundan $0- kağa çıktı, Bir iki adım attıktan sonra etrafma bakındı. Hiç kimseler yoktu! Demek takib eden, alâkadarlık göste- ren o gölge de savuşup gitmişti. Ne ça- yalnız kalmıştı!. Dudaklarile beraber kalb! de acı bir sızıyla burkuluyordu. "Tekrar etrafına bakındı. gitmişti! O gölge de onu bu gece harab edici yal- nızlığ! içinde tek başma bırakarak git- mişti.. Tekrar bir mağazanın önünde durmıya mecbur oldu. Bütün damar- larının: ve kalbinin eridiğini. mecalsiz ve bitkin bir hâle geldiğini gözleri ka- rararak hissediyordu. Şimdi o gölge tekrar karşısına çıkıverseydi, ruhunu tüketen bu hicran ve hasretle onun Höğsüne dayanıp kendinden geçecekti. Oturduğu apartımanın kapısına yak- Jaşmen birdenbire kaçıp kurtulmuş ol- duğu mahpese tekrar zorla sokulan masum tir mahkümun İsyanile şiddet- le geri döndü. koşan adımlarla apartı- manın kapısından uzaklaşınca durdu ve daralan ciğerlerinin iştiyakile gecenin havasını derin derin yük açıları tattıran ? ye vg nlnİleine çek, Gölgelerden. karanlıktan diğini gören bir kitabcının, ayni eseri çarçabuk tercüme ve tabettirerek piya tukların elinde şehrin her tarafına de gıtıldığını yazmıştık. Müddeiumumilik, «Afrodit» in bu ye- ni tercümesi üzerindeki tetkikâtını il mal etmiş ve müstehcen görülen kısım, larını romanın bu yeni tabında da aynen birakıldığı tesbit edilmiştir. Kitab, sulh hâkimi kararile dün top» lattırılmıştır. o Alâkadarları © aleyhine, müstehcen neşriyat davası, açılacaktır. Poliste: z Bir kadın çocuğu ile birlikte * kömürle zehirlendi Arabeamisinde Sarızeybek sokağinde 16 sayılı evde oturan Cemile ve Iki yap şındaki kızı Hatice Ayten kömürden 28 hirlenmişler, tedavi (ocdilmek üzere Beyoğlu hastanesine kaldırılmışlardır. Zabıta tesemmim hâdisesi etrafında tahkikat yapmaktadır. Dün iki yerde yangın çıktı Dün şehrimizin muhtelif semtlerinde isi yangın vak'ası olmuş, itfaiye tarafın dan büyümelerine meydan verilmeden söndürülmüştür. Kumkapıda Tavşantaşında yeni Deniz sokağında 8 sayılı Suada sid apartımanın ikinci kat dairesinden yangın çıkmış, keyfiyetten haberdar edilen itfaiye tarâ» fından derha! bastırılmıştır. İkinci yangın hâdisesi de Kadıköy de vukubulmuştur. Yeldeğirmeninde 16 sayılı şekerci İbrahim Şükrünlün muta- sarmf bulunduğu üç katlı kismen ahşa evin alt katından ateş çıkmış, o da dem hal yangın yerine gelen itfaiye tarafın dan söndürülmüştür. Bina bir sigorta şir ketine 4000 liraya sigortalı olduğundan yangının ne suretle çıktığı tehkik odik mektedir. Bir sabıkalı eroin satarken yakalandı Köylü Rifat namile maruf sabıkah biz eroin kaçakçısının Unkapanında ötekine berikine beyaz 26hir sattığı görülmüş, ve kendisini tarassud eden memurlar tar» findan cürmümeşhud halinde yakalan. mıştır. Rifat asliye 5 inci ceza hâkimliğine teslim edilmiştir. Türk - Yugoslar afyon anlaşması müddeti uzatıldı Yugoslavya ile hükümetimiz arasında mün'akid afyon anlaşmasının müddeti bitmiş ve bu anlaşma yeni müzakerelere başlanmak üzere üç ay daha temdid o Tunmuştur. Yugoslavya ile yeni müzakerelere ya- l ya çıkardığını ve kitabın müvezzi ço u Gi dy tramvay istasyonuna kadar hızlı hızlı yürüdü. tramvay bekliyormuş gibi durarak et- rafına baktı. Oh! Tokatliyanın tül ör- #ülü pencerelerinden kaldırıma kuvvet- li ziya hüzmeleri fışkırıyordu. Bu ışık- la beraber tatlı ve neş'eli bir musiki seyyalesi.. sonra eğlenen. mes'ud in - sanların hayalleri... Otelin biraz akâğı- sında iki üç büyük mağazanın renkli elektrik ışıklarile kaynaşan vitrinle - rinde güzel ve şık kumaşlara bürünmüş sarışın- mankenler gülümsüyorlardı. Duran tramvayların arkasında sıralan- mış otomobillerin içindeki genç çiftler birbirine yaklaşarak sevişen bakışlarla birbirlerine sakuluyorlardı. Hicran yal: nozlığını Unutmuş Hibiydi. Ruhunda yeniden yaşamak heyecanı kâbarıyor- du. Bu gece sabaha kadur dolaşacaktı. rden titredi! OKarşiki mağazanın aydınlık kaldırımında deminden takib eden gölge dimdik durmuş swbit bakış- larla kendisine bakıyordu. Hicran hu şefer gene şakaklarında atan damarlar- dan kalbine heyat verici bir iksir gibi ıbk, tat. zevkle ürpertici bir şeyin dolduğunu duydu. Yüzünde cildini in- cg kıvılemlar gibi yakan pembe renk- VW bir dalşa dolaşarak hazla dolu bakış- larmı artık, kendisine münls bir bakış- la bakan genetn kiber, zarif yüzünde çekinmiyondu. Birkaç (Devamı 9 uncu kında başlanacaktır. saniye süren durgun ve derin bakişlar. dan sonra iki genç sanki birbirlerini çoktan tanıyorlarmış gibi karşılıklı hafifce gülümsdiler, Hicran aralarına giren bir tramvay geçip gittikten sonra karşıdaki gencin müsaade istiyen bir bakışı müteakib kendisine doğru hare- ket ettiğini gördüğü anda hoyratça bir elin bileğine yapıştığını hissederek ha- fifce bir çığlık kopardı. Kalin parmak» Jarile ince ve narin bileğini tutan er- keğe kolunu silkip dudakları titreyerek sordu: — Benden'ne istiyorsunuz? Adam sert notlu sesile cevab verdk — Patırdıya lüzum yok. . Susunuzi Benimle beraber geliniz! — Ne münasebet? — Ne münssebetle olduğunu şimdi karekolda anlarsınız! Hicran bembeyaz kesilen dudakları ve bir ölü gibi sararan yüzünün bütün istir.dedile etrafma bakındı. Gözleri kararmış yere yuvarlanacak gibi salla- wrken kuvvetli ve asabi bir kolun ken- disini tuttuğunu ve bir erkek sesinin uğuldayan Oo kulaklarında . inandırıcı ahengini duydu. — Bu genç kızdan ne istiyorsunuz? — Siz benim işime ne hakla müda- hale ediyorsunuz? — Ben bu genç kızın nişanlısıyımı! sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: