I Mart Son Postanın zabıta romanı: 18 KOMİSER kapılı — Dosyayı götürecek misin? — Elbet götüreceğim. Sana gelince, sen yerinden kımıldama Sami... Şim- dilik bütün muhabereleri keseceğiz. Usta sana işlerin yoluna girip girme- diğini haber verecektir. O sana ma- Yimat vermeden sen onunla mhabere- ye girişmiye kalkma... Genç kadın müstehzi bir tebessüm- le ilâve etti: — Şu dakikada birisi beni dükkânmm önünde bekliyor! — Bereket versin ki senin 6 taraf- larda işin yok. Genç kadm, hemen yandaki ödaya saMiçi rda eski bir ayna asılı idi. Çanta. rar bir kadına lâzım olacak her r hazır duruyordu. Yalnız bu değil birisinin hüviyetini. şeklini ( değişti mek için elbiseden başka evrak ve ve- mik te -nüfus tezkeresine kadar her şey- bazır duruyordu. Ciddi bir tehlike başgösterince, usta le çırakları burada bütün emniyet ter- batını bulabilirlerdi Aleksandra, yahud Sara binadan dı- şatrıya çıktığı zaman kır düşmüş saç. ları, eski ve uzun siyah elbi ile ta- nınm:yacak bir halde idi Kapıdan sokağa çıktığı ve köşeyi dön ü zaman yan gözle sağına bik- tı. Snatçınm biraz İlerisinde bir adam hâlâ elindeki gazeteyi gözden geçiri- yordu. Bu adama İikayd ve müstehzi #on bir nazar attıktan sonra yürüdü. Komiser Sedadla taharri memuru Ali Osmanın bü memuru, ihtiyar ka- dına ehemmiyet bile vermiyerek gaze- tesini süzmekie devam ediyordu. * Komiser Sedad, hiddetlenmek husu- sunda kendisini zeptetmesini bilen ha. dir adamlardan biri idi. Fakat bu sa- bah. kendini asabiyete kaptırmakta yerden göğe kadar haklı idi, Eline geçen paketin içinden gazete parçalarından başka bir şey çıkmayınca yerinden fırladı, dişlerini gicırdatarak bir aşağı bir yuları dolaş. Yüzü kınkırmızı olmustu. Yumruklarını sr-| karak kendi kendine: — Bir şeyler oldu; bir şeyler oldu Amma ne oldu? Diye söylendi. Bir saniye düşündü Telefonda geçen muhavereyi bir kere daha zihninden geçirdi. Bu muhavere- nin ber kelimesini birer birer hatırlı - yordu. a.i Bu hatırlamadan sonra acı acı güldü: i . Bir — Çok güzel; dedi. Mükemmel gocuk gibi tuzağa di r Artık, kadını takibe memur arkadaşlarından pelecek haberi bekle meli idi. Yapılacak başka bir şev kal- mamıştı. Bir tek ümid kalıyordu. Dos. yayı Aleksandra ile konuşan adamın elinde tutmak,,. Yakalamak... Evet, mademki bu adam d ı göndermemiş. onun yerine gazete kâ- Bidları eöndermişti. demek hâlâ dosya| onda idi. edilen Ju SEDAD. Nekleden: İbrahim Safa dükkân Takib işi kendisine havale edilen memur karşısında dikilince daha © ğzmı bile açmadan kamiser Sedad va- ziyeti anladı: — İzini kaybettin, değil mi? Dedi, memur, pek ziyade mahcub ve kızgın, başından geçenleri anlattı! Uzur bir tereddütten sonra Sedad, biz- zat gidip saatçıdan meseleyi sormıya karar verdi Saatçi, karşısına polis olduğunu yen. kaşları çatık tehdidkâr birisinin dikildiğini görünce telâşla ayağa kalk- tı. Gözlüğünü çıkarıp yerine koydu. Ellerini uğuşturarak cevab verdi: — Evet, buraya gene o kadın girdi. .| Fakat ben bu kadını tanımam. Her za- man gelir. nazik bir kadındır. Be kön:mdan geçip öteki yola çıkar. Polis, hiddetle $ordu — Peki, senin dükkânın yol geçer /Hundan İstanbula gönderdik. Araba bizi hanı mıdır? Ne münasebeti var? Bu kadını tanıyor musun sen? z — Hayır. amma müşterimdir. Bir iki defa sastini tamir ettim. Pek nazik kendi halinde bir kızdır. Ne olduğunu, kim olduğunu bilmem. amma galiba bu taraflarda oturuyor. Beyoğlundan dö-| nerken belki tâ caddeden dolaşıp çı- buradan geçiveriyor. Yolu Ben de ses çıkarmı- me kolaylık olsun diye. Sedad, hiddetini gizlemiye çalışarak — Öteki yolda, hangi eve girip çık- tığını hiç görmedin mi? Sai len hiç bir şey öğrenmedi ve Sedad bu genç kddının fevkalâde mahi- rane bir oyunla elinden tamamile kur- tulmuş olduğuna kanaat getirdi. Yalnız bülün bu hâdiseler içinde onu teselli eden bir nokta bazı şüphelerinin kuv- vet bulmüş olmasndan ibaretti, Bazı şüpheleri de tamamile zail olmuş. ka- naat halini almıştı. Beycöluna doğru yürürken zihni nasıl bir tuzağa düşürülmüş olduğunu keşifle meşguldü. Karşısında son dere- ce mahir ve tertibatı yolunda casuslar vardı. Bunlarla yalnız başma uğraşmak ne vwyifesi, ne iktidar dahinde i. Fakat bir cinayet ve bir cerh hâdise: nin bahanesinden istifade ederek par- lak bir muvaffakiyeti kendisine ve ar- karlâslarına hasretmek ist iyordu. Matmazel Aleksandranın ödasında vapılan araştırmalar hiç bir netice ver- medi. Hilekâr kız, hareketinden evvel odasında şüpheli ne varsa hepsini im- matmazel rl Aleksandra ri verdi. Şayed ge- k olursa kendisini hemen haberdar meleri icin... Fakat komiser, onun r kere daha buraya ayak atacağına asli ihtimal vermiyordu. Sonra pansiyondan Ali Osmana te- etti, Acele onu görmek istivordu. Fakat taharri memurunu yerinde bula- ımca can; sıkıldı. elini sıkarak merdivenlerden indi. Tam kapıdan çi- acağı sırada yukarıdan bir zil sesi işit- (Arkan var) SON POSTA “Son Posta,, muharrirleri Erzincanı ikinci defa olarak ziyaret ettiler Erzincan Valisile beraber yeni şehri tetkik Vali: “Su gördüğünüz yıkık şehir, bize ıztırab kadar yenisini süratle kurmak enerjisini de vermektedir. Burada pek yakında bir mamure yükselecektir,, diyc” (Baştarafı 1 inci sayfada) ——— —— dıkları için hepsi bulundukları sokakla- nn ortalarına kadar enkazlarını serp- mişler.. en geniş caddede üç kişi yanyana gidemezsiniz, keçi yolu Bibi arka arkaya yürüyoruz. Hele kerpiç, tuğla, kireç kı- rıntılarile adeta gıcırı fözla kaçmış sa- kıza dönen çamura bastı *ça ayakkabla- rımız bayanların son a tahta pabuç- İarına benziyor, Hepimizin boyu en az bir karış uzuyor. Birer petrol şilebini andıran dört beş felâketzede mandaya yol vermek için bir köşeye sıkıştığımız wradâ mühendis Ata İlalan; — Vali, gidiyor, dedi.. konuşmak ister misiniz? Bir vagonda ikamet edip, sakat istas- yon binasının küçük bir odasında çalışan vali vekilini sabahleyin ziyaret etmek istemiş, fakat bulamamıştık. Elbette ken- İdisile görüşmek faydalı olacak. mühen- İdis arkadaşın gösterdiği istikamete ba- | kıyoruz: İki sıska beygir, arkalarına bağ- lanan külüstür bir faytonu çamurlar Sçinde yürütmeğe uğraşıyor. Araba bize, biz arabaya yaklaşıyoruz. Erzincan vali vekili Hilmi Balcıoğuna . kibar ve sevimli muhatabımız: — Demek, diyor; yeni Erzincanı gör- meğe geldiniz. Ben de oraya gidiyorum. Buyurun beraber gidelim! Arabaya binmemiz için işaret ediyor. Bizim 100 okkalık foto Cemal bindik-| ten sonra dingilleri gıcırdayıp, sağ tara- fa biraz daha yatan arabaya endişe ile baktığımı görünce, gülerek ilâve ediyor: w Vilâyet otomobili felâketzede oldu-| Sayfa 7 p çamurdan kurtarmağa kâfi geliyor. Maa- mafih sağlamdır, buyurunuz. Mühendis Ata İlalanla biz de biniyo- BiZ. Nalbur dükkân önünde vali vekili ve mü hendis muharririmize damlara köplanan Vali vekilinin ilk karşılaşmada üzeri- oluklu saçl arı gösteriyorlar mizde bıraktığı müsaid intibaı leme- | Baydığım dkkünlar mallarını yerleş-|daireleri inşa ediliyor. Şimdiki halde Sap Jiyim. Yeni Erzincanı süratle kuracak €-| tirmişler, müşteri bekliyorlar. Yeni bak-|tanesinin ikmaline çalışılan bu dalrelr merjiyi fazlasile kâmil bir zat. kal dükkânının da İstanbuldakilerden 35 metre uzunluk ve 10 metre genişlikte — Elimizden geldiği kadar çalışacağız farkı yok hani. kuş sütünden başka her bir katlı... ve burada bir mamure halinde yeni Er- şey var. hattâ bira bile. | Akklımda iken vali vekiline sorayım, zincanı yükselteceğiz; diyor. Şu görlü- O Bira bile deyişime şaşmarsınız tabit.|hazır yanımızda şehrin genç sıhhiy günüz yıkık şehir, bize ıztırab Verdiği faşanbulda bir bira münakaşası bıraka-|dürü de var: kadar yenisini süratle başarmak eDerji-| yek buraya gelmiştik. Eksik olmasın,| — Bir takım hastalık rivayetleri duy- ee ei | «Haber» refikimirin sayesinde biranın|duk. Tifüis fazla, diyorlardı. Doğru mu?,, ER DA MEAN $*- | havayici Zaruriyeden (1) olmadığını ()İ fem vali vekili, hem sıhhiye müdürü miryolu üzerinden geçiyor ve yeni Br-İ öğrenerek fazla endişeye (!) düşmemiş), sliğerler: jzincana dahil oluyoruz. Hilmi Baleroğlu | «x. Burada mebzulen bira görünce gay-| Eri ik di Mi elle iaşmatı iğacet ediyor: ri ihtiyari İstanbuldaki şamatayı hatır.) Kstiyyen. ilk zamanlar bir iki — Bakınız barakalar süratle kurul- Jadık. vak'aya tesadüf edildi. Bu ber şehirde gö maktadır. Şu yol üzerinde gördüklerini. z < rülen âdi vak 'adır. Esasen hastalığın ya- KİN z ir |, Tübafiyeci dükküni, allı güllü basme-| v ynaması için daha evvelden tedbirler zi devlet daireleri işgal oedeceklerdir. larla tıka beda dolu: İalibanişti. Bindi Miçe Giz yüke yeli Nafıa ile hususi muhasebeyi yerleştirdik. | Mi 5 lir sz ç Ma di ğ iz | — Müşteri oluyor mi? tur. Bunu Kızılay serlabibi de tasdik e Peyderpey diğerlerini de yerleştireceğiz. | Diye sordum. İ decektir. Şehrin mühim bir ihtiyacı olan otel de 7 ; Bitmek diare, — Kenüz gelen giden yok, Filhakika, Erzincanda, dedikodusu Fakrüddem hayvanlar, arabamıza bir | VETÜ- ip#allah olacak. yapıldığı şekilde, tifüs ortalığı haraca dilenci müz'içliğile yapışan çamurdan, Yeniden kurulan, yeni hayat başlıyan kesmiş değildir. Şehrin sıhhati tamamile İbizi müskülâtla sürükleyebiliyorlar. e şehir ne tuhaf şey. insanı yeni konuş- normaldir. Hele Erzincanın koktuğu, le- | Sordum: RE mağa, yeni yürümeğe başlıyan bir çocuk dos havalarda taaffünden durulamadığı — Yollar için ne düşünüyorsunuz e. | karşısındaki hayrete düşürüyor. İrivayetleri pek saçma.. şehirde kat'iyyen fendim? Bilhassa bu yeni kurulan saha-| Vali vekilinin etrafını bir kalabalık koku filân yok. Zaten cesedler gön da hiç yol yökl sardı: Bunlar dükkân açmak istiyen kim-İmöştür. Taaffünün önüne geçecek ted- — Hava müsaade eder etmez blokaj #elerdir. Bir çoğu diğer vilâyetlerden birler de alınmıştır. olarak yolları yaptıracağız. aye Erzincan şimdi, Amerikanın Köylerin variyetile yakından Halk barakalarınm önündeyiz. o Vajı |:1K senelerine benziyor. Para kazanmağa, |dar olan Hilmi Balcıoğlu: z vekili izahat veriyor; 4 vulmağa gelenlerle dolu. maamafih| . . Yarından itibaren de köylerde ba- Elyevm halk için 14 baraka kur. |$8Yed elinde marangozluk gibi bir bile yakalar inşasına başlıyacağız! diyor. muş bulunuyoruz. Bunlar Kızılayındır, YK Varsa, almağa teşne kuyumcu hazır.) An bir köyleri görebilsek. fk gelişi. yakında 100 e iblâğ edeceğiz. Dükkânlar| Halk barakaları şoseye müvazi İs mizde buna İmkân yoktu. Fakat da süratle artıyor. Şimdiki halde bir|dad ediyor. Kızılaydan başka ez sal Allahtan başka şey isteye £ bakkal, bir tuhafiye, bir nalbur, 2 de.İler de kendilerine bu tip baraka yaptır.) , 1... sanki aklımızdan geçeni kânı, 2 fırm, bir de matbaa a-| makta serbesti ç vekili gözlerimizde okudu çılmıştır. Barakalardan birinde iatiyar bir kac) geen misiniz köyleri emabi Arabadan indik. Halk barakalarım'dın, gelini ve torunu ile beraber Otur”; geek ça söz mü. Can atıyoruz. geziyoruz. İki oda, bir helâdan mürek.| yor. Oğlu İstanbula felâketta sakatlanan ». ova kadar geldikten sonra. keb, derli toplu evcikler.. lk yaptırmağa gitmiş. vi Gale Geler mim — Kurulan evlerin muvakkat o'duğu-İ — Nasıl valide, dedim misin! ea EE yle İsi a mu söylüyorsunuz. Şehrin yeri de mus) — Çok şükür, dedi. çadırdan kurtul, #rkadaşln beraber köylere it mi7. Başka yere nakli düşünülü-|duk. Şimdi bir dam altındayız. Sobamız | vi Errinize vesait ver da var, her şeyimiz de. Allah devlete, millete zeval vermesin! Şosenin bir tarafına devlet daireleri, gerisine halk barakaları yapılıyor, de- miştim. Mukabil tarafına da jandarma mü- cevabini alâka- vadi mirei mühendis gidebilirsi. im. Teşekkür ediyoruz. Saat 14 de bir kamyon bizi (Yalnızbağ) ve (Sarıgöl) köylerine götürecek. vakkat mi? yor mu? Hayır, artık şehrin Trabzon şosesi istikametinde inkişafı tamamen O takar- rür etmiştir. Şimdi yeni Erzincanın çarşısındayız. (Arkası var) Nusret Safa Coşkun