EE Yaran ale siya Yakısı I İstifa için gece yarısı saraya gelen sadrazam Gece yarısından sonra beni saraydan istiyorlardı - Acaba ne var? - Hüseyin Hilmi Paşayı saraydaki odamda buldum? - Doktor Nâzımın sualleri ile Hüseyin Hilmi Paşanın ziyareti arasında köprü Doktor Nazımla cereyan eden mülâka-'sında elleri kavuşturulmuş, ayakları san- tan sonu ne zaman geldi, bunu tayin ede-;dalyanın altında, müte'edibbâne ve peri- miyeceğim. Belki bir hafta, belki bir ay,'şan bir halde Sabit Beyi gördüm, Belliy- belki daha uzun bir zaman sonra... Hattâ bunu artık düşünmez olmuştum. Uyku- Jaruma karışan şeyler arasında bunun bir mİ getiren, Abdülhamid zalranında pek girgin, pek faal bir devlet rotülü sıfatile İvezarete kadar yükselen, icabında başın- di ki o da evinde, yatağından kaldırılmış, İda sarık, sırtında cübbe bir kıyafeti dinl- bemen gönderilen bir araba İle getirtil.| ye ile bu kıyafetin iyi tesir yapacağına miş idi. Belki de benden evvel onunla gö- , hükmedilmiş Arab diyarlarına memur e-| İzi kalmamıştı. Bir gece Nişantaşı kona»| rüşecek kadar zaman bulunamarıştı. Sa- |dilirken birdenbire Rumelf ıslahatına me- ğında rahat rahat, derin derin uyuyor- dum, birdenbire cayırtılı, zırıltılı bir te- Jefon zilile sıçrayarak uyandım. En evvel başucumda kandilin hafıf zi- yasile snüte baktım: Gece yarısından son- ra bir... Mutlaka yangın!.. dedim. İstan- bulu baştanbaşa yakan yangınlardan, Je bunların arasında Fatih ve Aksaray hailelerinde müşahid vazifesile bulune-! rak ıztırabdan kıvrana kıvrana harab ol- duktan sonra yangın fikri yüreğimde her vesile ile çırpinan bir korku olmuştu. Alete sarıldım: Saraydan bir ses, Nöbet- te bulunan yaver, yahud kâtib bey beni hemen mabeyne davet ediyor, ve araba- nın konağa gelmek Üzere olduğunu söy- Miyordu. O kadar... Söz kisa kesildi, bel- Biydi ki sebeb söylenmek istenilmiyordu. | O sâatte ne olabilirdi? Saatler geçmişti ki hünkâr hareme çe- kilmiş olacaktı. Belki birdenbire bir has- talık! Pencereden baktım, bir yangın €- maresi yöktu. O halde?.. Mademki konuş- mak arzu edilmiyordu, demek sormak ta münasib değildi. Giyinip hazır oluncaya | kadar araba gelmiş oldu ve hemen Maç- kadan, Bayildim yokuşunun her hatvede bir kaza ihtimalini getiren dik bayırından mabeyne İndim. Sant kulesi tarafında koltuk kapısında nöbetçi kapıcı, mabex- hin ön methalinde nöbetçi bekçi bana müterakkibdi. Saraym dışında yarı ka- ranlıkta bir arabanın gölgesini de farket- miştim... Bir dakika sonra görerek anlaşılacak bir muamma için âcele etmeğe lüzum yoktu, hattâ bunun anlaşılmak lezzetini biraz geciktirmekte de bir zevk vardı. Bekçi bana odama kadar delâlet etti, Kapıyı açtım, derhal tâ köşede koltukta sadrazamı, Hüseyin Hilmi Paşayı, karşı- İzimi kaybedip, İstanbulda mütevazi bir insan, silik (o şahsiyet oha - inde yalnız sizin için yaşadım. Tek ©- rünla karşılaşmıyasınız diye. kader. ne insafsız Sey. gene ailemizin başma Bien yeme elile olacaknış > peşime ( felâketlerin bella il hisseden bir adamın yaşamak azabını bir kere düşün, hi Güner. bunun gölü ee ne geksin.. birak bir çingenenin yağlı ipi, « bayatımın bağlarını koparsın.. işte sen de o zaman sevinecek. babam Yaşıyor, diyeceksin; çünkü kurtulmuş olacağım. Beni Okurtarmamakla, o azab çek - tirmekle bana dünyanın en bü. yük fenalığnı da sen yapacak- Sin. © zaman #nan, kardeşin gibi seni de lânetle anacağım... Çünkü bu sırı İzşedip, beni ölümden kurtarmak- la bir cinayet te sen işliyeceksin! Yal. varıyorum sana kızım! Gözlerim yaslı senden merhamet dileniyorum. Allah rizasi İçin beni yaşatma. bu sırrı, öl- dürdüğüm kadının anım olduğunu avü. kata söyleme. yahud mahkemede Hiraf etmiye kalkma.. sana babalık hakkımı helâl etmem.. intihar eder gene ölüm yollarını ararım. Fakat gözlerimi sana lânet okuyarak kaparım.. Bırak beni Güner, bırak ta sevgili cellâdım ayak- larımın altındaki sandalyaya tekmeyi yapıştırırken, gözlerimde senin haya- İrini bana bıraktı. Kendisi ayakta, >| mutad bilâfına yerinden kımıldanmıya- bit Bey beni görünce bir imdad bulmüş- gasına nefes aldı, ve ayağa kalkarak ye- ,ekilmemek lâzım geleceğinde müte) iyir, bekledi. Sadrazam, gayet çatık, sinir- letini zor zapteden bir adam halinde, ve rak, yalnız elile Sabit Beye: «Kalınız! işaretini vererek, bir dakika sustu. bir dakika içinde, zihnime yüzlerce ihtimaller hücum etti: Bir isyan, bir suj- kasd, bir harb, bir musibet, Saray hayatında buna müşabih türlü! beklenmiyen vak'alar, olmıyacak o saat- lerde gelip bizleri bulmuştu; bunlardan biri... Yalniz aklıma, böyle bir saatte sadrazam ziyaretinin asıl sebebi gelmi- yordu. Bu sebebi onun ilk kelimesi mey- dana çıkardı: — Hâkipayı şahaneye, dedi; istifamı takdime geliyorum. Dondum. İstifa?.. Sadrazam olsun, kim olursa olsun, memuriyet hayatında niz böyle, olmiyacak bir saatte, çokton hareme çekilmiş ve uykusunn iyiden iyi dalmış bir ihtiyar hünkâra istifa takdımi için isticale sebeb ne olabilirdi? Hüseyin Hilmi Paşa bence zamanın icabına en uygun bir sadrazamdı. Ona küçük yaşımdanberi, tâ ben bir rüşdiye çocuğu, o da İzmir mek'ubeusi n bâş- lıyarak merbut idim. O da bana her va. sile ile temayül gösterirdi. Hakkindaki fikirlerimin memba: yalnız bu hissi zemininden gelmiyordu. Akdenizin çük adalarında küçük kâtibliklerle başlı- yârak, İzmirde vilâyet mektubculuğun- dan atlıyarak, merhale merhale yolunu geçen ve her kademede yükseldikçe o mertebeye lâyık kabiliyetlerin seneğleri- «Son Posta» nın tefrikası: 24 kü. lin. dilimde senin ismin. olsun!. Bana vidediyorsun, söylemiyeceksin. . böyle bir harekette bulunmıyacaksın değil mi? Kaldır başını, gözlerimin içine bak.. bana gözlerinle söz ver. söz ver ki. babe bir kere de sen ezmiyecek- ın! Genç kız boğazında kı- rıklarla boğuluyordu. ös — Peki. baba. peki. diye inledi pek! sövlemiyeceğim.. ü yorsun!! Sl ad Büba, kızım göğsüne bastırdı; İşte benim kızım olduğunu şimdi v3 Paü teşekkür ederim Güner. uşumu sana bor, 1 . — Baba ben sensiz iarleatar 2 ai — Yaşıyacaksın kızım. mukadderat. Is alay eder gibi Yaşıyacaksın!. Ne ya- palım.. Allah öyle istiyor. öyle olacak. isbat kul Genç kız güzel başını giddetle sallı. bu! her zamah mümkün bir hâdise idi. Yal iyce an mur Avrupa mümessil'erine karşı en şık, en zarif bir garb siyaset adamı sıfatile Selâriğe gönterilen, orada ihtilâl müte- şebbislerine imkân mikyasından fazla muavenet ederek İttihad ve Terakkinin emellerine hizmet eden, nihayet Sultan Reşadın sadrazamı #ifatile de bünkârdin başlıyarak herkesi mömnun birakan bu devlet recülü nasıl olmuştu da böyle, bu saatte, sabahı bekliyecek kadar itidal ve sabır gösteremiyerek Dolmabahçe sara- yının kapılarını açtırmış idi?,. — Aman, efendim; bu nasıl olur? diye | kemali samimiyetle ve cidden pek büyük bir üzüntü ile mukabele edecek oldum; İderbal kat'i bir karar alırmış, ve ne olursa olsun kararından dönmemeğe ahdü pey- man etmış bir adam sıfatile elile beni tevkif etti, — Firka Me anlaşmak mümkün olamı- Iyacak. Ekseriyete istinad edemiyecek bir İsadrazamın ân makamında kalmasına tm- ikân yoktur. Şevketmeab efendimiz bunu takdir ederler ve icab eden kararı alırlar; dedi, ve sonra ilâve etti; Sizden rica ediyorum, hemen arzediniz... Birden zihnimde, karanlıklarda bir kibrit çakılmış gibi, her şeyi gösteriveren bir parıltı oldu. Muamma halinde kalmış olan o ziyaretle bu istifa arasında derhal köprü kuruldu. Burada İtiraf ederim ki cemiyetin şive- setinde ve hükümete müdahalelerinde bana ötedenberi hoş görünmiyen teza- kürler olurdu. Geçmiş devrin güzide un- surlarını kendi lehine celbetmek imkân- larından istifade etmiyerek ekseriyet ü- zere fevri hamlelerle bunları gücendir. miş olmasının nasıl fena akıbetler tevlid ettiğine şahid olmuştuk. Tek bir misal o- VA — Bu kadere isyan ediyorum ba - ba. Bu hayats tahammül edilmez. Gs- zetede, annemin, senin çekmecende bulduğumun ayni resmini görünce bu felâket büsbütün çetinleşdirerek beni ezdi, mahvetti. Hangi İnsanın başına bi zim ocağımızın üstüne çöken musibet- ler kadar ağırı gelmiştir? Yüzünü ha- tırlamadığım anamı, bir fahişe, karde- şimin sevgilisi olarak gazete sütunla - rında buldum. Babam anamın, Karde- şimin katili, onlar babamın katili. ben Yapyalnız. bu müstekreh hayatın or - tasında kalıyorum. Sen de bana hak ver baba.. ben ne yapacağım. ne ola - <ağım? Kim benim yüzüme bakacak, in akn meni e ban vk n. ne cağım?.. De bekliyerek yaşaya- Baba, kızını omuzlarından & ii iri siyah gözlerine gözlerini dik CENNETLİK KÂRLARI— D TARİHTEN Bu fıkrayı Amasyalı Ali bin Hüseyin, milâdi 1453 te yazdığı Tacül-Edeb adlı eserinde nakletmiş: Yıldırım Beyazıd oğlu Emir Süleyma- nı mektebe vermiş, muallim, Süleyman Me, şehzadedir, iyi terbiye olsun diye zi- yadece meşgul olmuş, çocuğu sıkı bir bas- kı altına koymuş. Bir gün, haylizlık ettiği için, Süley- manı dövmüş, falakaya yatırıp çıplak ta- banlarına değnek çekmiş. Şehzade baba- sına gitmiş: , — Ben senin oğlun değil miyim? Beyazıd: — Oğlumsun, tahturun yaraşığı ve sal- tanatımın süsüsün! Cevabını vermiş: şehzade bu gefer de: — Ben senin oğlunum da hocam beni sair oğlan uşak gibi dövüp ve ayağımı fa'akaya geçirip tabanımı değnek ile dö- ver, münasebet var mıdır? Diye sormuş. Bunun üzerine Beyazıd: — Yarın senin ile varayım, o hocaya bir iş kılayım ki işlere benzemesin!. Demiş. Sabah olunca, padişah oğlunun hocasına bir adam ile haber yollamış: «Emir Süleymanın gidişini iyi bulmadım. Birazdan mektebe varsam gerek. Ben sö- züml bitirince hemen göz baş demeyip üzerime saldırıp uğlauncıkları kovalar gi- (bi beni kovalasın, bir miktar değnekle dövsün amma çok kıymasın, yoksa iş fe- Yıldırım Beyazıd pedayoy Dördüncü Mehmed ile Afife kadın ve Kazaz Artin ile Sultan Mahmud ( “Son Posta,,nın tarihi bahisler muharriri yazıyor —J SAHNELER J Jamış, değneğini kavrayıp padişakın g eteğine, güh yere, gâh duvara çat çat vu ra vura Beyazıdı mektebden koğup çıkı mış, arada bir iki değnek te şehzade; idokundurarak kolundan yakalamış, mek tebin içine çekip yerine oturtmuş. Emif Süleyman, korkusundan tirtir titreyereli derslerine çalışmağa başlamış. Akşam olurica çocuk saraya dönmüş padişah: — Ey oğul senin hocan ne yavuz adami imiş. Senin yüzünden beni de dövdü. He“ men var, edebinle otur, okumağa bak..« Demiş. , Dördüncü Mehmed ila | Afife kadın Dördüncü Mehmedin gözdeleri arasın da bir Afife kadından bahsedilir. Bu evi dının, devrinin değerli, fakat adı edebi- yat tarihimize geçmemiş şairlerinden o duğu da iddia edilir. i Yedi yaşında imparatorluk tahtına «. turan, tam kırk yıl padişahlık eden, sal«" tanatının ilk karışık devirlerinden sonra, devletin idaresini Köprülülere birakarak | bütün ömrünü erkek ve kadın gözdeleri arasında ve sürgün avlarında geçiren dördüncü Mehmedin, 16635 Viyana ikinci muhasarası bozgunundan sonraki fedâ ketli devrin mes'ullerinden sayılarak tahttan indirilmesi üzerine, Afife kadın tarafından yazılmış bir «Sultan Mehmed ısada varır...» diye iyice tembih etmiş. | «Biraz sonra da oğlu Emir Süleymanı| çelinden tutup mektebe varmış, mektebde de muallim bir edeb ağacını yaninda ha- zır etmiş. Padişah içeriye girince söze başlayıp: — Bre muallim. Ben sana oğlumu o- kumağa verdim, sen niçin bunu kul ile beraber tutarsın? Ve ayağını falakaya geçirip döversin? Deyince muallim hemen yerinden fır- destanı» için, hiç tereddüd etmeden ken- di cinsinin en gütellerinden diyebiliriz, Bilhassa oğulları ve sevgili hasekisi Girid Wi Rabia Gülnüş Sultan için tertib edilmiş kıtalar, cidden incedir: Akmedimin. figanına duramam Mustafanın dahi yüzün göremem Hatice sultanın halin soramam. Bana hayf değil mi der Sultan Meh- med, (Devamı 11 inci sayfada) m m m m aa larak Kâmil Paşayı elden kaçırmış olma- sım zikretmek mümkündür. İşte şimdi de, Hüseyin Hilmi Paşa kabilinden pek müfid bir unsuru aleyhine imale etmiş oluyordu. Kim bilir, ne yolda müdahale- lerle... Her iki tarafı dinlemek mümkün ol- saydı belki daha insafa ve hakikate mu- vafık bir hüküm verilebilirdi, fakat ben ne bir, ne de diğer tarafı dirlemek için söyletecek mevkide değildim, mademki ne bü gece karşısında alınacak emirleri | icradan başka yapacak bir işi olmıyan bir memur olduğum sadrazamı, ne de evvel- ce kendi açık konuşmayarak beni söylet- meğe gelen zatı tafsilât vermeğe davet e- demezdim; susmaktan ve beklemekten başka yapacak bir iş yoktu. Yalnız kendi kendime düşünmekten de memnü sayıla- mazdım, İçimden dedim ki: — Fırka ile | — Nevmid olmıyavaksın Güner? Bü tün kirli maziyi unutacaksın! Hayata yepyeni bir insan olarak dön. Bu dün- yada unutulmıyacak ne vardır ki,., El bette bu hâdiseler senin kadar hassas olan bir kızı ömrünün sonuna kadar hırpalayacak, üzecektir. Lâkin metin olmak lâzım.. Tarık seni yalnız birak- mıyor değil mi?.. Öyle saniyorum ki, O iyi kalbli çocuk seni hiç bırakmıya - cak.. onunla inşallah, geçen her şeyi unutacak, unutmuş gözükmeğe muvaf- fak olacak kadar mes'ud olursun! Söy- le bana bakayım Tarıkı çok seviyor musun?., Genç kız gözlerini başka tarafa çe- virdi. Cevab vermedi. Fakat onun muz tarib yüzünden kırık kanadla uçan bir tebessüm itirafın ta kendisi idi. Baba. gülmeğe, neşeli görükmeğe ça ışıyozdu: sadrazamın arası açılmış. Dünyanın hep tarafında olağan bir hâdise. Ancak.. | Evet, ancak, sadrazamın bu acelesine ve böyle gizlice, kimsey* duyurmıyacak; bir şekilde gece yarısından sonra hünkâ- ra müracaatına, hususile icab eden kara- rın alınmasını ondan beklemesine saik ne olabilirdi? Belki fazla bir sinir buhranı, belki de hünkârın Kendisine karşı iltifatlarını ih. #yaç takdirinde güvenilebilecek bir isti. had yeri olmak üzere telâkkisi... Bu İkin ci ihtimali kabul etmek için padişahların iltifatına, teveccühüne inanacak kadar kendisinin saffet sahibi olmasını kabul eylemek, lâzım geliyordu. Bu, her mana« sile zeki olan adamda böyle bir saffetin vücudünü bir türlü farzedemiyordum. Halid Ziya Uşaklıgil O da seni çok seviyor. Bu mu «| hakkak.. seniri gibi Zarif, güzel, hassas bir genç kızla, Tarık gibi iyi kalblik merd, çalışkan bir çocuğun (kuracağı yuva elbette payidar olacaktır. Çocuk» Tarınız olacak, onların gürültüsü ara - sında, mazinin gürültülü hâdiselerini duymıyacaksınız.. gözleriniz birbirini « zin gözlerinde yalnız sevgi ve saadet bulacak. mazinin kara günlerini “gör « meğe vakit bulamıyacak. kulaklarmış yalnız birbirinizin sesini işitecek. sizi hırpalayacak eskiye aid hiçbir söz duy» mıyacak.. mazinin arkasına bir kol des miri vuracaksınız, bu kapı bir daha a çılrmyacak.. SEKİZİNCİ SAFHA BEKLENMİYEN ŞAHİD Mahkemenin kerarı: Ida Gene ağırceza mahkemesinde ve da- vanın son celsesindeyiz. Aylarca sü - ren muhakeme bir celse evvel hitam bulınuş, müddetumumi iddianamesini serdederek, birden fazla adam öldür - mek ve taammüden katil maddelerile suçlunun ölüm cezasına çarptırılması « nı taleb etmişti. Muhakeme müdafaş ve karar için bugüne bırakılmıştı. (Arkası var)