iy Avukatımız yedi yaşında. — Korkmuş. Yedi yaşında amma aklı başında. — Kamerde cazband çalınır mı? Gerçi aklı arasıra topâcile dönüyorsa) — Çalmır. da, sonra gene dönüp dönüp başma 'ge-| — Kamer kaç köşelidir? Hyor, — Sekiz! Bizim davamız var. — Neye dokuz değil, Biz şeyiz. — Evveldm dokuzmuş, bir köşesi Muharririz, şairiz, Tessamız, Müver-İ düşmüş, sekiz kalmış. rihiz, — San'at nedir? İçiminde öyle muharrirler var ki oku- mak yazmak bilmedikleri halde muhar- rir olmak kudretini göstermişlerdir. İçimizde öyle şairler vardır ki, şimdi- ye kadar gelmiş şairlerden hiçbiri onlar| kadar güzel uçurtma uçuramazlar. İ İçimizde öyle ressamlar vâr ki, Elleri- ne kalem fırça almadan resim yaparlar ve kabiliyetsiz insanlar onların resimle- rine bakar da, #burada resme benzer bir şey derler. İçimizde öyle müverrihler var ki, on- lara eş olabilecek tek müverrih ne dün- yaya gelmiştir, ne de gelecektir. O bizim müverrihler, taş atmakta o kadar mahir- dirler ki, bir ağaçtaki kuşa taş atsalar O kuşu muhakkak vururlar, Bizim davamız var. Çünkü bizim midemizin içinde genç- İk bulunuyor. Onlar bizim midemizin İ- çindeki gençliği anlamıyorlar. Çünkü göremiyorlar. Çünkü gözleri bir mideyi delip. bir midenin içindeki genç dimağı, kasabın terazisile tartmaktan âcizdir. Biz hepimiz serapa birer genç dima- Bız. Parmaklarınızın ucundan zekâ. bur- mumuzun deliklerinden istidad fışkırır. Biz san'at yer, sam'at içer, böyle yaşarız. Bizim davamız var. Avukatımız yedi yaşında. “Yedi yaşında amma aklı başmdan da LERİ - zeri < | Uyanış mecmuasının son nüshalarına bakılarak tertib edilmiştir | Yazan: İsmet Hulüsi xx — Güneş titriyor, — Bir gramofon. — Bu gramofon ne çalar? — Ne plâk koyarsan onu çalar. — Plâkların içinde en güzel hangisi- dir? — En saçması, — En saçması hangisi? — Bu olacaktı atma olmadı. — Neve olmadı. — Daha süçmasını ciddi niyetine turmıva kalktılar da, Madin Mek — Okuyamam henüz yazmadım. — Oku nesirlerini, — Okuyamam, henüz yazmadım. — Öyleyse nasıl şöhretsin? — Şöhretim işte. Şöhreti kendi ken- dime yakiştırdım. oldu bitti, yut- — Şöhret nedir? tırdı A — Zorbalıkla elde edilmesi istenen) O Gn ne olur? bir şey. e — Kim bu zorbalar. — Saksağanı ne yaparsın? — Biziz. — Beline kazma vururum. — Siz kimsiniz? — Tasfiye nedir? — Yediden yetmişe kadar gençlik, — yesiye takiye: bildim bildim. — Yetmişinde gençlik olur mu? — Söyle bildinse, i — İyi şarkı söyler. — Neve olmasın, aynaya bakmayınca oldu gitti. a — Sen ne iş bilirsin? tastiyeyi sordum. Ea çok. li fendim. Bu — Hiçbir iş — Onu da bilirim, Tevfik çalarmış. | etkikat muhtelif devrelere ayrılır. Ev» — Resim yapar mısın? — Gene lomadı. O da masfiye, velâ çocukluk devresi, yani sürküülis gi“ — Yaparım. — Şimdi bildim. don Neclâ.... Onu şu gekikle tarif ede - — Yazı yazar mısın? — Mani bir işe gireceğe verirler. bilirim. Zeki olmasına rağmen derslerine, — Yazarım, — Gene olmadı. Ona da tavsiye derler. | yazifesme devamsız, haşarı, kolay şey ö — Şiir mi, nesir mi? Peki, sen tasfiyenin ne olduğunu bilme-|ere, fantazik hikâyelere, musikiye, res-|ç — Her ikisini de. diğin halde onu istiyorsun. me fazla alâkalı, Siğara içiyor, hayal - Göster resimlerini, Gösteremem henüz yapmadım, — Oku şiirlerini, muyum ki. HİKAYE: fAşk Turşusu 25 Mayıs 1939 Genç erkek güzel bir tuvalet giymişti. Genç kadımın'mavi smokini çok şıktı, Ev- lenme memurluğundeki masanm altına girdiler ve mes'ud oldular. Bu hikâye de böyle bitti, * 24 Mayıs 1979 Genç kız çantasındaki ruj şişesini çı- kardı. Burnuna sürdü. Genç erkek saa- detinden hıçkıra hıçkıra gülüyordu! — Yarın ha! Diyordu. Genç kız sevinçle ayaklarını | bak çip: Yarın, yarın. * 29 Mayıs 1939 Genç kız © akşam evinde bir sigara Oturüyordu. Babası içeri girdi. ün da elinde sigara vardı. Fakat garaz Mama. Kızını görür görmez si- cekti, mecepien “bek küçük, dedi, yarın evle- Babası memmun & Kmği ii Hemen atıl- * — Mayıs 1909 Genç erkek burnunu çekti, Evdeki hiz. metçiyi çağırdı: — Müsaade eder misiniz. dedi, ben Jenmek arzusundayım. — Hizmetçi memnun olmamıştı. Genç er. keğin suratına bir tekme indirdi. * 21 Mayıs 199 Daha bir gün evvel birbirlerini gör müşlerdi. Her ikisi de birbirleri için üşü-) (o Yahud: müş, donmuşlardı. Küfretmekte ma Bü ne kuvvetli aşktı. hir olacaklar, Mayıs bu kadar kuvvetli sevmemişti, | o Yahud: Haziran Temmuza bu kadar meclğb| Vaktinden © evvel değildi. Oldu da bitti Bu dil; Bu dil benim dilim değil. Burnum, Burnum'a konuşup mari miri, Leylâ Kerem için bu kadar yakınlık Kökünden tarı, hissetmemişti. Bu aşk Klemansonun hiçbir romanın- da tasvir edilememişti. ! Bu aşkın bir tablosunu Pagannini hiç| bir zaman yaratamamıştı. | Fiziokratlarla demokratların bir ara- da buldukları aşk nağmeleri bunun yânm da köstebek ötüşü gibi kalırdı. * Amma nasil girdim?. 4 'Tek onlara benzeyim diye, Tepe taklak. Ellerimim üstünde yürüdüm. Olmıyan saçlarımı yerlerde sürdi Çünkü, Kı Yukardaki «Kis fazla amma, İş olsun diye oraya koydum, Tasfiyeye taraflarım, Yarım Var varım. Var var varım, Var var var varln. Bu var varlar da ne? Ne olacak? 20 Mayıs 1939 Birbirlerini ilk defa görüyorlardı. Genç kız, genç erkeğin ayaklarma ta, Genç erkek, genç kızın ellerinin par- maklarını sây'dı. Her ikisi de genç ve güzeldiler, Genç kızın ne güzel çapaklı gözleri verdı. iş Genç erkek ne şık bir yırtık pabuç gi- yiyordu. Genç erkek gönç kıza bir tekme vurdu. Genç kız bu nazik hareket karşısında Yok oturmayın ayağa kalkın Çünkü otarım! Durun, © Kafiye oldu, Kafiyesiz olmak asıl, Mayasıl Süleyman efendinin nesline girdim, g |mütehavvil bir haleti kendini tutamamış, ayni nezaketle cevab verebilmek için ayağından topuklu ayak- kabısını çıkarmış, genç erkeğin kafasına indirmişti. Malik Zona TAf karıştı canım, Kılçığını ayıklayayım lâfım, Bizden olacaklar Karikatür: Şimdiye kadar bir tek şiirleri obeğenil- memiş olacak. Yahud: Bir tek şiir, yahud iki satır nesir yazma- mış o'acaklar. Yahud: Altmış yaşımda ol dukları halde, genlik iddiasında o buluna- caklar, bunamış elacaklar, — Nasılsın Bay Ahmed? — İyiyim Bay Mehmed. Oldu da bitti maşallah Cavid Hrk ğ| Neclâ artık buhranlara mukavemet ede - — Sizi dinliyorum. — Neclâ Hanımın deli olduğuna neden i ? Babasının deli oluşu, onun da deli olmasını yüzde yüz icab et- tirmez. Tb henüz böyle bir kaide koy - mamıştır, Akli ve ruhi emrazın vücud “bulmasında irsiyet maselesi en mühim rolü oynamakla beraber birçok müellif - ler irsiyeti $v 80, 9 60 diye bir nisbet dahilinde tayin ve mütalea etmektedir - Jer. Bize Neclâ Hanım üzerinde yaptığı - — O tasfiye değil Safiye. ben sana| 77 tetkikleri anlatır mısınız? Bu husus - — Ben ne istediğimi kendim biliyor| perver. Tuhaf tuhaf fikirler serdediyor. Serseriliğe meyyal. Hayal kuvveti vâsi ve Madin Mek canlı. Sergüzeştiten zevk alıyor. Sinema - ya, zabıta vak'alarına fa2'a düşkün... Zan- ederim tib kitabları da tam bir psikopat olmıya namzed çocuğu böyle tarif eder - ler. — Evet, devam ediniz. — Genç kız çağındaki Neclâya gelince onu da şöyle tarif edebiliriz: Umumiyetle ruhiye. Dakikası dâkikasına uymaz. Şimdi sevinçli, şimdi sıkıntılı, Sıkıntısının sebebini kendisi de bilmez. Zekâ salim. Fakat keyif verici 20- an hirlere fazla düşkün. Biraz hafıza nok - sarı, Dikkati çabuk yorulur. Uzun uza - dıya hiç bir şey tekib etmez, bıkar, Hü- kümleri hatalı ve sebatsız. Bir gün iyi dediğine öbür gün fena der. Dalma hissi hükümler verir. Bu tarif de gene tıb ki- tablarının psikopatı tarifine pek İyi uy- maktadır. Şimdi üçüncü kısma geliyorum. Bence Neclâda işte bu zemin üzerinde taba - beti ruhiyenin ıztırarlar (impulsions) di- ye tarif ettiği ruhi hastalık tekevvün etti. Katil ıztırarı. Adam öldürmek ihtiyacı, Öldürmek için ödürmek; Bu hastalık on- da-çok ağır ölarak neşvünema buldu. Bu- gün de daimi değildir, birkaç vakit için zail olur, sonra yeniden yerleşir. Hasta - ık bidayette geçici tarzda meydana çık - maştı. Neclâ buna o zamanlar mukavemet ediyordu. İşte bu sırada Süreyya bunu farketti. Sonra zamanla hastalık yerleşti. miyordu, Kan dökülmeyince ve adam öl- meyince içi rahat edemiyordu. Süreyya ile bu sırada elbirliği ettiler ve malüm İstialar vukubulmıya başladı. — Nişanlınızda üçüncü devre dediğiniz. bu âraz da müşuhedelerinize mi, yök- sa tahminlere mi istinad ediyor? — Anlamadım. — Yani onu adam öldürürken gördü- niz mü? Yalrud hiç olmazsa size adam öldürmekten, bunun zevkinden bahset -| #i mi? Böyle bir ruh hastalığının sarih ve kat'i ârazını tesbit ettiniz mi? — Pek sarih olarak değil. Fakat o - mun deruni bir mücadele ile meşgul ol « duğunu daima hissederdim. — Şu halle nasıl Hüküm veriyorsu » nuz? Bu hükmü ilk defa ne vakit verdi - niz? Kendisini Hüsnü Beyin cesedini ts- Üçüncü sarışın adamla genç kız işte böylece elbirliği etmişlerdi — Doğrusunu isterseniz verdiğim hü * küm O zaman kat'iyet kesbetti. ği — Daha evvel de şüpheleniyordunu demek? a — Evet, — Anlıyorum. Ailenizin siri size d korlru ve ıztırab veriyordu. Bu mesele de zerinde bir hayli zihin yormuştunuz, Gi © biri değilse bile mutlaka bizden bir şe cürmü var. Bu kararı verince aram ği başladınız. Tam bu sırada Neclâ size mi zisindeki hatayı itiraf etti, eski da şeriki cürmü olmasından Şüphelen * diniz. Süreyya hakkında tahkikat icrasına © giriştiniz. Eşkâli,. yaşayış tarzı, ailesini saklayışı şüphenizi takviye etti, Derken A bir gece sabaha karşı nişanın Hüsnü, Beyin cesedini taşıyan bir otomobilde inerken gördünüz. O zaman babasının †li olduğunu hatırladınız, bu illeti kizimin oldu. Doğru söylemiyor muyum Nec Bey? — Evet doğrudur. — Bu anlattıklarınıza göre nişanlı tahayyül ettiğiniz hikâyedeki rolü oyn; yan kadın olabilir de, olamaz da... Dı doğrusu şimdilik olamaması için ileri rülecek sebebler daha çok. — Meselâ ne gibi sebebler? e — Raif Beyin katledildiği geceyi ele alalım. İlk isticvabda bu geceyi nerede geçirdiğinizi bize söylemediniz. Sonra Neclâ Hanım birlikte Bebeğe Süreyya » daki mektubları satın almıya gittiğinizi itiref etti. Şimdi Süreyya ile Neclâyı kas til farzettiğinize göze bu işin içinden na © 6il çıkmalı? Siz Bebekte kaldınız da onlar Yeşilköye mi gittiler? j — Hayır, ben Bebeğe gitmedim. — Nasıl olur? — Neclâ yalnız gitmekte ısrar eti. Genç bir Kızı böyle bir adamın evine yak “| nız göndermek doğru olamazdı. Fakat 9 zamanlar Neclâya da son derecede emin | dim. Nihayet mesele meydana çıkarsa beraber gittiğimizi söylemeyi kararlâş * © tırdık ve yalnız gitmesine izin verdi Meğer maksad başka imiş, ? — Bilâhare nişanlınızın Bebeğe yal * nız gitmekte ısrar edişini de bir suç d& tili saydınız, değil mi? ; — Şüphe yok. Süreyya Neclâyı dâ râberine alarak bizim otomobille Yeşilkö. ye gitmişti. Ben de sokaklarda Neclini Bebekten avdetini beklemiştim, — Pekâlâ, ya bardaki hâdise? Süre ya barda mevcud değildi. Leylâ Han kim öldürmiye kalkıştı? — Neclâ! — Sebeb? — Babadan mevrus ekli hastalık Süreyyanım teşviki, ; — Leylâ Hanım sizin ailenizden deği Böyle bir teşvike ne mana vermeli? Ğ — Bilmiyorum. Belki kan gütme dava li şıyan otomobilden inerken gördüğünüz vakit değil eni? inin hududlarmmı genişletmek kararı. (arkası var)