karşısında Muhtelif kanallar'a dolu olan H. Holândalı Gunther Paaskoven dünya- nın en orijinal şahsiyetidir. Düşününüz bir defa... Bulunduğu dai- renin bir odasında ufak bir hâreketi ile bir milyon İnsana karşı durabilir... Diyeceksiniz ki: Acaba bu adam ma - bud ölüm şualarını saçacak adam muâ Yoksa Holânda hududu boyunda #ira dizilmiş olan kara törpil ve ma n - y lerini infilâk ettirecek olan adam mi - dır?.. Hayır... hiç birideğil... Günther Paaskoven bir sihirbaz da de- ildir... Fakat icabı halinde vatanını İs - tilâdân kurtarmak kudretini haiz bulu - nan adamdır... Daha doğrusu sekiz yüz S «nehir kapısı - öclüse> e, milyarlarca ton suya hükmeden adâm-,.. «Nehir İtspıcibaşısı> sıfatı onun için biçilmiş kaftandır. Bu orijinal sıfat ona 50,000 florin irad temin eylemektedir. Holândanın «nehir kapıcıbaşısı» olmak, sekiz yüz aded cesim! nehir kapısı «öcluse, e, milyonlarca, mii- yarlarca ton suya, kilometrelerce göle, bataklığa, denize kumanda etmek de - mektir, Yalnız bir düğmeye basmak su - retile memleketi suya batırmak, yüzlerce, binlerce adalar vücude getirmek Onun Başlıca vazifesidir. Azami yirmi dakika içinde Günther Paaskoven hududun teh- like arzeden her hangi bir noktasını dört kadem suya da'dırır... Onun sâlıvereceği sular oHolândanın dörtte birini islilâ eder, düşman piya - desi bu mıntakalardan geçemez... Top- Traklar bataklık halini alır... Bu vaziyette Günther Passkoven'den daha müessir, daha geri surette iş görebilecek olan bir general var mıdır? Günther Paaskoven bu mühim vazife. sine üç sene evvel başlamıştır. Bu vazife eskiden üç nezaret arasında taksim edil - Vücudüm taş kesilmişti sanki... Taptığım karım. üzerine titrediğim karım, uğruna hayatımı vermekten gekinmiyeceğim karım. bana çıldırdı ğın söyliyen karım, beni tam erkök bulan karım. bana hayatımın erkeği diyen karım. ihanet ediyordu hal. Baş- ka bir erkek koynunda, kollarında, , Oh... O. şimdi o yabancı erkekle bir vücuddu.. bana da böyle inliyor, böyle bağırıyor. böyle sayhalar çıkarıyordu. Ateşlenmiş bir dinamit gibi ruhum. | Günün adamı | Bir düşman hücumu Holândayı suya boğacak adam olânda topraklarından bir parça Jmişti. 1936 senesinde Holândada nehir ve kanal ameleleri arasında şiddetli grev hareketleri vukubulmuştu. Talebleri ka- bul edilmediği takdirde grevciler, sed - leri yıkacaklarını açıkça | bildirmişlerdi. Hükümet bu haberi alır almuz, nehir kz- pılarını, sedleri asker muhafazası altına a.dırmıştı, Arsdan pek az zaman geçer| jgeşmez bütün kumanda merkez ve pos - İtaları Leyde şehrinde temerküz ettiril - İmişti. Bu servisin başına en muktedir ve en kıdemli mühendis getirilmişti. * Holândanm hayatı su ile sayesinde memleket mahsullerini her tarafa ucuzca sevkedebilmektedir. Leyde şehri elektrik merkezi olmakla kalmıyor... Ayni zamanda o mükemmel| bir de fenni mektebe maliktir. Dünyazın| en modern, en mükemmel idroloji ensti- tüsü Leyde şehrinde bulunmaktadır. Günther Paaskoven de bu mekteb ve enstitü mezunudur. Mektebden çıkar çıkmaz Günther ev velâ «Roterdam» şehri sedlerinde, sonra. dan kanal yollarında vazife görmüştür. Bilâhare de kanal hatları müdürü “ol - muştur, Son aylar içinde vukua gelen derin siyasi buhran sırasında hükümet Gunt - herin bir an bile olsun vazifesi başmdan ayrılmamasını taleb eylemiştir. o, vak - $ini sabahtan akşama kadar ve akşam - dan sabaha kadar Leyde fabrikasının ma nevra dairesinde geçirmiştir. Holândayı suya boğacak emri beklemiştir. Dairesinde Holândanın muazzam bir| harilası bulunmaktadır. Bu herita üze - rinde mem'eket muhtelif mıntakalara ay rılmıştır. Her bir mıntaka bir harf, bazan kalmdir. .. İyi SON POSTA İkincikânun 16 İngiliz donanması Almanyayı niçin ve nasıl abluka ediyor? LZ “Son Posta, nın denizci muharriri yazıyor | İçinde bulunduğumuz harbde tat - bik edilen ablukann enmühim sahası Şimal denizidir. Bu de- nizin bem Alman olanlarına kumanda edişi ve hem de Baltık denizine götüren İskajarak boğazını kapaması kendisine hususi bir kıymet vermektedir. Herhalde İngiltere. Al- manya yerine, Fransa gibi Atlantikte #çık kapısı olan bir memleket ile harb: etmiş olsaydı. yapacağı ablukada bü- yük zorluklar ve hattâ imkânsızlıklar | görürdü. Fakat Almanyanın. denizleri itibarile, tabiwten hapsulmuş vaziyette bulunması. müttefiklerin vazifesin! çok kolaylastırmıştır. Tabiatin bu lütfü, ni- hayet. İngiltere donanmasının hiç bir deniz muharebesi yapmaksızın galib gelmesini intac eder. Ablukanm tarihi Abluka son barblerde gördüğümüz bir mücadele şekli değildir. Yelken devrindenberi yapılan silâhlı mücade- lelerde kuvvetli deni letleri tara- fından tatbik edilmiş bir sistemdir. Na- polvan muharebelerinde zler ge- ne Fransızları abluka etmislerdi. An- cak o zamanın ablukası, kullanılan si- m cins ve kudret nden farklı ) âhı. denizmMti. hücum bolu, tavyare gibi silâhlar voktu. Gemilerin kömür veya mazot gibi mevaddı mah- ruka Ihtivacı da mevcud değildi. Bina- enslevh meshur İngiliz amirali (Nel - son) hiçbir limanı ivac göstermeden fTulon)daki Fransız filosunu #ki sene bekledi, Abluka kuvvetleri Tulonun tâ Abluka schasında mak mecburiyeli ile karşılaşır. Bunun için abluka kuvvetleri iki posta olma- :dır. Bunun biri nöbette, diğeri liman- dadır, 3 — Denizli havalarda kaçacak yâ- kın bir liman olmalıdır. İngilizler nasıl abluka ediyorlar? zor Olmakla| er, hatıraları henüz silinmiyen Bü yük Harbe nazaran bir karara vasıl ol mak ta kabildir. Büyük Harbde İngiliz- ler, düşmanlarım. gene ayni sahada abluka etmişlerdir. Büyük İngiliz kuv-| vetleri, gene Şimal denizinin şimelin-| ağzımda idiler. Vakat buzün abluka vapmanın aşa- da sıralanan ağrr zorlukları vardır: 1 — Düsmanın denizaltı. mavn, tay- vare bombası. muhriblerin gece hücu- muna maruz kalmamak icin hasım ts. süne fazla yaklaşmak doğru değildir. 2 — Gem'lerin makine ile mütehar- rik olması dolayısile sik s'k kömür al- —— — -— — takayı su istilâ eylemeli, der demez e, bir menivelâ çevirmek suretile derhal bu emri yerine getirir... Nitekim bu son buhran sırasında, dört, beş mıntaka ih - tiyaten suya verilmiştir... Holündalıların dedikleri gibi, Günther Paaskoven Allah ve kraliçeden sonra Ho- lândanın mukadderatını elleri arasında da bir rakam ile ifade edilmiştir. Erkânıharbiye riyaseti ona filân mın - «Son Posta» nın tefrikası: 5 de kKavuşturdum. İkisinin de gözleri dr bir intilâk hissettim. Kanape ile oda | YUValarından dışarı uğramıştı. Bana kapısı arasındaki mesafeyi bir sıçrayış dehşetle bakıyorlardı. Karım bembe- ta almış bütün gücümle kapıya yük-|”92 fil dişinden işlenmiş bir heykele lenmistim. Kapı bu günahı daha fazla yen vücüdünü omuzlarına dökü- örtmekten utanmıştı sanki. ilk darbe. |'©n Seçlarile bu perişan ve iğrenç tab de arkasına dayandı. da me kadar güzel duruyordu. ik Odayı ve vaziyeti bötün dehşelile|ben © erkekten daha | yabanciydim. görüyordum. yorganı göğsüne çekmiye, memelerini Masanın flzerinde şarap | şişeleri, , |örtmiye çalışıyordu. Hemen çırpıştırılmış mezeler. bardek| | Frkeğin hali cidden feci ve gillünçtü, larda kalmıs yarım sarap artıkları. Gözlerine inanamıyor, aptal aptal yü- karyolada gözleri korkudan (fırlamış) zümme bakıyordu. Kıllı, tahtadan yapıl çırcıplak iki vücud... mı; hissini veren. dümdüz kaburğa Ben kapınm eşiğinde dimdik duru-İkemikleri birer birer sayilan göğeü, yordum. Yard. çirkin ne iğrenç bir mahlüktu. Bu manzarayı görünce daha fazla dik duramadım. Arkamı duvara daya- dım. Bugün bile hâlâ şaştığım fevkal- beşer bir sükünetle kollarımı göğsüm-İda bu herife vermiye kıymıştı. rile yarabbi?. karvolanın aralıklarından o gördüğüm, Onlar, kapının o açılmasile fırlamış-İkirli ve nasırlı ayaklarile, Allahım ne Karım. nasıl tenezzül etmişti bu he- O güzel ve şeffaf vücudü nasil olup | ka tutan adamdır... *k* Ale siye ek iL İN İki defa sukutu hayale uğramıştım. PE bana dünyanın en çirkin erke- Bi ile ihanet ediyordu. Ne kadar zaman bilmiyorum.. her- halde pek çok saniyeler bu vaziyette, bir kelime konuşmadan, kıpırdamadan Sanki !kuldık. Yüzümün aldığı şekil kimbilir, ne |geliyor. irademe h. korkunç olmalı ki, bana titriyerek çe- neleri sallanarak. idetma o götürülen mahkümların ümidsiz nazarlarile bal kıyorlardı. Herif yataktan inmi İye. pantalonunu a davrandı; kupkuru gırtlağım- ni Dz e damla tükürük kalmı- di «şan boğuk bir sesle. Diye bağırdım, Hemen doğruldı Bir maymundan farksızdı ze Onun bu zelil ve muhakkar halil beni öyle teskin ediyordu ki EŞ CENNETLİK NAHKÂRLARI— e 2 yy a rımın karşısında düştüğü vaziyetİmi?. de, bir kısım ufsk kuvvetleri de Manş kanalında bulunuyordu. Abluka deyince bütün İngiliz filosu- nun açık denizlerde Almanları bekle- diği anlaşılmamalıdır. Gerçi büyük gemi- ler, zırhlılar bir donanmanın temel ta-| şıdır. Bununla beraber onların bilfiil denizlerde düşman beklemesine lüzum yoktur. Sakin havada yalnız tayyareler bile Şimal denizi üzerinde uçarak, düş- man arar, bulur ve haber verir. Zırhlı- Jar ise bu haberden sonra denize çıkar; ve hasımlarını imha ederler. Fena ha- valatrda da. tayyarelerin işini içinde topu bulunan ticaret gemileri görür. Bu maksadla teslih edilmiş bulunan bir çok balıkçı, yolcu ve hattâ yük gemile- ri wra ile muayyen bir hat üzerine diz:- lirler. Onlarm vazifesi o civardan geç- l İ 5 Nerede ise ağlıyacaktı. Zaman zaman karımı — Başıma ne işler getirdin! Diyen sitemli nazarlarla bakıyor. mücadele etmeği, kaçmağı aklından geçirmiyordu. Bu berif, erkek kılığın- da bir kadındı. Yavaş yavaş kendime im oluyordum. — Kalk ayağı; diye bağırdım! Derhal itaat etti. Çırçıplak odanm ortasında durdu. Karıma, vücudünü. namusunu verdiği adamı teşhir edi- yordum. Şardbın ve şehvetin tesirile belki koynuna, kollarının arasına gir- diğ herifi iyi tetkik etmemiş olacaktı. Onu şimdi ayık, tipasını atmış kafa! ile görünce muhakkak iğrenecekti. Siska ve çarpık bacakları üzerinde titriyen herifi işaretle karıma sordum: dur emri mek istiyen Alman gemilerini liman- daki büyük zırhlılara haber vermektir. Meşhur ablukanm vak'aları Abluka hattında vazife alan gemile- rin hayatları biraz can sık'cıdır. Çönkü,| abluka olduğu için. oradan ticaret ge- mileri hemen hemen hiç geçmez. Arada sirada geçecek. gemiler de büyük hile-! lere müracaat ederler. Büyük Harbde| muhtelif hilelere müracant ederek kam. çan Alman gemileri çok olmuştur: Büyük Harbde bir Alman yardımcı gemisi abluka hattından kaçmak için denizli havayı tercih etmiştir. Kurnaz, iomutan, İngilizlerin müsyenesinden kolayca kurtulmak için. askerlerden bir tanesini kendi kamarasına yatırmış, kafasına(peruk) taktırmış, suratını da sardırmış,.. Hülâsa geminin bu yakı şıklı tayfası denizlerden müzterib ol « muş ve diş ağrısma uğramış bir kadın oluvermiştir. İngiliz muayene gemisinden gelen bir heyet ilk evvelâ geminin hangi dev. lete ald olduğunu sorunca kaptan Das nimackalı olduğunu, gemisinde bir ka Gın bastanın mevcud bulunduğunu söylemiş ve heyeti daha gemiyi mua“ yene etmeden. kendi kamarasın” in- dirmiştir. Bu elim vak'a karşısında heyet geminin muayenesine lüzum gör meksizin şifalar lemenni ederek or« dan ayrılmıştır. (Devamı 10 uncu sayfada) Bana ihanet ettiği adamla karşısın. daydım. Beni bütün meziyet ve kendi itiraf ettiğ; üstünlüklerimi bilen karım.. aras mızda bir mukayese yapsın istiyordum. Duyacağı pişmanlık. bütün ömrü bos yunca yanı sıra giden bir azab ve ceza olacaktı. Ben onun duymasını İstedi. ğim azebin hazırlığnı içime sindire sindire. seyreimek. İntikam ateşimi söndürmek arzusundaydım. Sesim de çok dik fakat halsiz çıkı. yordu. Sordum: — Niçin yaptın bunu?. İnliven bir sesle cevab verdi. — Beni affet! Her kadının her günahta tekrarla dığı klise.. kadın hep af ister. kendisi hiç affetmez. Bedbaht kadınlar.. kaba- hat sizde değil.. tabiatta bence... Zirm sizin tahteşşuurunuza tıka basa doldum duğu arzular. ihtiraslar öyle kuvvetli öyle kudretli ki, sizin cılız şuurunuzun sokaklarma hücum edip barikatlar ar- kasından ateş eden bu tahteşşuur bay- rak): düşmanlara mukevemet edemez- ne doyurur, ne tatmin eder üzü dısarda ne bırakmaz, sizi münahtan ne ve kim meneder?. Bunu Ademden başlıyarak bugüne kadar hig bir erkek halledemedi, bilemedi. bile" Nasıl buluyorsun. umduğun gibi Karım başımı önüne eğdi: miyecek .. (Arkası var)