pmu “Son Posta, nm Hikâyesi Sahrımı yamzelerin . Yazan : Nimet Mustafa Bir toplantıda tanıştığım, elli yaşin-| di kadar görünen, fakat gençliğinde $ok güzel olduğu belli olan, Semra ha- Mmefendi tesadüfen söylediğim bir Söze çok gülmüştü. O gülerken gözleri- Mİ yüzünden ayıramamıştım. Yüzün - de ne hoş gamzeler beliriyordu. Yaşlı Olmasına rağmen bir genç kız kadar ce- Zib bir hal alıyordu. — Hanimefendi, dedim, gençliğiniz- kimbilir ne kadar güzeldiniz? Giden ve bir daha gelmiyecek genç- ğinin güzel yüzünü kendi de hatırla- Mi. onu aynada görmüş gibi gözleri «levlendi. Fakat hakikat çok çabuk ha- tirina gelmiş olacak ki, bir anda alev- en pözlerf gene bir anda buğulandı. — Öyle derlerdi, fakat bu bir rüya İmiş, — Bilhassa, dedim, gamzelerniz he adar hoş, demin söylediğim bir söz| Sizi güldürürken dikkat ettim. Ben bir âdım yüzünde gamzelerin bu kadar Büzelleştiğini hiç görmedim desem ya- söylememiş olurum. — Ciddi mi söylüyorsunuz? >— Başka nasıl olabilir ki! Bir an daldı. Sanki seneler evvelki bir hayalle karşı karşıya idi. Sonra yü- baktı. Düşünceliydi. — Size bir hatıradan bahsetsem bel- Kİ içinizi sıkarım. > Bilâkis zevk duyacağım. > Ben henüz yirmi yaşımda idim Babam sağdı, İstanbulda en sevdiği #emt Cerrahpaşa idi. Senelerce Boğaz-! da oturduktan sonra, annem onun isra. Cerrahpasada bir ev bulmuştu. O- Taya taşınmıştık. Ben gençliğimde biraz | idim. Onun için hoş görülmiyen #yleri de yapardım. Perde açıkken ereden bakmak, pencere Önünde batörtnsiz durmak, başkalarının ayıb eİsrine rağmen vaz geçemediğim Yadlardandı. Sonra olur olmaz şeye gülerdim. Nasıl anlatayım. Sokak-|. Keçen lâlettayin bir erkek, bir şem- gg kadin beni güldürmek için kâfi T sebeb olurdu. Cerrahpasada taşın. İma evin de penceresi Hoüna bânör- giz çıktığım çok olurdu. Oraya taşın- mızın haftasındaydı, bir gün pen- in önünden sokağa bakarken karşı den bir erkeğin şarkı söylediğini duydum. Söylediği şarkı: “Sabrıma gamzelerin sihrile taraç edeli» hapis idi. Evvelâ aldırış etmedim. 4 bu şarkıyı bana lâf atmak baha. ne söylediği bile aklıma — gelmedi. ie t sonraları ne zaman camın önün- ka, ersam ayni şarkıyı söylediğine dik- Sttim. Ve o zaman alındım. Karsı en bu küstahca hareketi hiç İlm ma gitmemişti. Hatta babama söy- tedi bu edebsizin ağının o pavmı ii esini bile aklıma getirdim amma, My beden bundan vazgectim, şarkı çı yerek bana lâf stan erkeği sokağa 28! zaman da pördüm. Ben kapan. köpeğin ağzından ülan ve deki takdirle okşıyan avcı, e'inin için idi. O zamana göre iyi giyinen bir er. kek sayılırdı. Şarkı faslı fazla devam etmedi. Çün- kü Cerrahpaşadaki evden annem hiç hoşlanmamıştı. Taşındığımızın ayında, Çarşıkapıda başka bir ev tuttuk, oraya gittik. İkı sene oldu. Eski bir arkadaşıma tesadüf etmiştim. Bana adresini vermiş, evine gitmem için ısrar etmişti. Evi adrese göre buldum. Bu ev bizim sene- ki evdi. Arkadaşımla epey zaman otur. duk. Eski günlerden bahsettik Aklımda hep o vardı: «Sabrımı gamzelerin...> şarkısını söy- İiyen erkeği, hatta arkadaşıma: Karşıki evde kimin oturduğunu sor- mak bile aklıma gelmiş fakat sorama. mıştım. Bir aralık gayri ihtiyari yerim- den kalktım, Pencereye doğru yürü. düm, perdeyi araladım. Karşı evden olduğum gibi görünmeme imkân yok- tu. Yalnız bir hayal, bir insan gölgesi olarak görünebilirdim. Perdeyi arala- mamla, bir şarkı duymam bir oldü: Sabrımı gamzelerin sıbrile taraç edelile Arkadaşım güldü: « Doli şimdi de sana şarkı söylüyor! Dedi, sordum. «Deli mi?» «Evet, karşıdaki evde yaşlı bir deli mış. Ne vakit bizim evin pencerelerin. de bir kadın görse, «Sâbrımı gamzele- rins şerkısını söyler.» * Yaşlı hanımefendi hikâyesini bitir. mişti. Gözlerinde birikmiş iki damla yaşı mendilile sildi. İste bu kadari Açılış - Kapanış fiatları 21/12/939 ÇEKLER Açılış. Kapanı; 5,24 13036 2023 874 29315 80.2420 2172 057 Tordra NewYork Pars Milano Cenzvre Mmsterdam Berlin Brüksel Alina Sofya Pras Madrid Varşova Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama Btokholm 1 Sterlin 100 Dolar 100 Prank 100 Liret 100 İsviçre Pr, 160 Florin 100 Rayişmark 100 Belga 100 Drahmi 100 Lava 100 Çek kronu 100 Peçeta 109 Zioti 100 Pengo 100 Ley 100 Dinar 160 Yen 100 İsveç Kr. teye sarı siyah parlak renkli hayvanı Ay- tep, Pek lâtif bir kuşcağızdır, dedi, gü- 8 e bizlere ancak incir, üzüm vak Musa| m” Yoktur, deri deki ha gı beslediği için etinde tatl bir ravi bek , Vardır. Tskarası, hele kotletpanesi Şeyi olur! Mg ket müdürü kuşu, boynunda asılı Bölgegi , hani... Bıldırcından hiç aki çeşme Map 3İ a'tında taplanıp oturdukları 74- ayy erkes çantasını açarak hüner ve boyug nin neticesini ortaya döktü, Ala- le giz, “il. keklik, torlakusu gbi Tasge- kesları Mİ düşmüş ağaç ve yer rulmuştu. keş'cılar, torba'arında getirdikleri pa açarak Okarmlarını a Lşadlar Sağdan so'dan, mutad müba- bâğiee Bisancılık hikâyeleri anlatılmağa den geistı. Ayse, yeni girdiği bu ölem - Sn BEY: sonra? Sonra?.. evkalâde memnun, hem yemek Yi - lem hi Diye Mater yarrp bekliyor, araştırıyor, alâka ikâyel inliyor, sa- kai yeleri zevkle dinliyor, sa. * Bera sizin avcılık ölemlerinizi pek be- Si e klüseyin Bey. . Bağlara ve meyva ağaçları-; İlattır; kâfirin yeyimine de di -| İdir. Mübarek, canmı güzel şey- | — Hem basında ağaçların! kuş şimdi görü kahalarla gülüyor, kim ne an-| spor, hem eğlence,.. Hele o, lecek, şimdi havalanacak, şimdi vurulacak, ay vurdum, ay vura - madım, diye heyecanlanmak yok mu?. Bilhassa onü bayıldım. büyük av'ardaki heyecan insanı öldüre- cek kadar şiddetlidir. Şehirlerden uzak yerlerde, ormanlara dalıp elde silâh yır- ler evvel oturduğumuz Cerrahpaşada- | var. Zavallı ask yüzünden aklını kaçır-| SON POSTA Matbuat hatıraları ( Baştarafı 6 ner soyjada) gibi fırladım. Ne yaptığımı ve ne yapa - cağımı bilmeden bir anda giyindim. U - zakta bekçi sopaları ve polis düdükleri akseden boş karanlığın içine atıldım. matbaaya doğru koşuyordum. Biraz son- ra karşıma bir otomobil çıktı, Bındim, matbaaya gittim. Gazete basılmış bit - miş. bir iki saat sonra dağıtılacak. Ce - bimden mürekkebli kalemimi çıkardım. | Adedlerden habersiz bir çocuk saffetile hikâyenin içindeki paşanın İsmini birer birer karalamağa başladım. Aradan ya - nm sıat geçmişti. Baktım ki karalıya - bildiklerim mevcudun ancak yüzde biri... Saşkın, meyus mukadderata teslim ol - dum. Ertesi günü, idarehsnenin önlinde Tes- mİ bir otomobil durdu. Beni kork'mç bir sükütun mahbesi içinde paşanın huzu - tuna rdüler. Paşa, eşine pek az te - sadüf ettiğim asil bir nezaketle beni kar- şıladı, elimi sıktı. Müteexir, meyus ve mütehavvir bir sesle sordu: — Matbuat her işte bizim mürşidimiz-| dir. Kusurlarımını sizin kıvmetli tenkid. İerinizden öğreneceğiz. Fakat (Akbaba) daki yazının hedefini bir tür'ü anlıya - madım, Kendisine vak'ayı tıpkı size anlattı l Hım gibi anlattım: Gece yansı matbaaya nasıl koştuğumu, gazeteleri birer birer nasıl karaladığıma kadar! İçinde hiç bir şüphe kalmadan ne ka- dar masum olduğumu, ne kader üzül - di'ğüümü anladı. Gözleri yaş 'çinde ka - larak, elimi tuttu: — Sizi ne garib bir vesile 'le tamdım. İnsa'lah bundan sonra tanımamız gözel bir dostluk icinde gecer. Anlatılmaz bir ruh haleti feinde o büvük adamla bir - birimize sar'larak övüstük. Ondan sonra hakikaten dost o'duk, Nur içinde yatsın! Nusret Safa Coşkun ZIRAAT (Baştarafı 6 ncı sayfada) Kolzanın saman ve harnub kırıntıla - rını hayvanlar yer. İri sapları yataklık olarak kullanılabilir. Çeşitlerine gelince: Bir defa kışlık ve yazlık diye ikiye ayrılır, sonra her iki grupun da muhtelif nevileri vardır. Yaz- lık! gerek verimi, gerek yağ nisbeti kışlıklardan datma aşağı olur. Adi kış kolzası en çok yayılan cinstir. Harnubları dikine olur, Ve arpa fle be- raber kemale gelir. Şemsiye kolzası bun- dan daha mahsuldar ise de o kadar er - İkenci değildir. Harnubları yere doğru sarkık olur, yağmurlara dayanıklı bir cinstir. Hamburg kolzası da tahavvölâtı havalyeye dayanıklılığı ile tanınmıştır, Adi yaz kolzası ikinci grupun en ya- vı'mış cinsidir. Martta ekilir. 120.120 gün de kemale gelir. Yazlıklardan Rus kolzası da meşhurdur. Vergili ve dayanıklı bir cesittir, Kolanın be'li başlı düşmanları #rasım- ds ilk akla gelen Altislerdir. Altisler kol- ann yapraklarına, ciçeklerine, hattâ köklerine zarar verebilirler. İvi bakımlı tarlalarda zararı pek hissedilmez. Hü'4sa kolza, ziraat nebatları cesitlen. dirilmek istenilen muhitlerde erken ve- #smesi, ele çabuk bir vara geçirmesi gibi meziyetlerile özenilebilecek bir nebattır. İ — Çok mu tehihikeli bu avlar? — En, oldukça... Fakat tabi tedbir'tün orman hayvanlarının ahnır. — Böyle bir avda bulunmak isterdim. — Gene büyük avlardan hevecinlu, fa- da vardır. Meselâ karaca avı... ! — Ah, evet... Annem anlatır, vaktile! babam günlerce süren uv gezintilerin - «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 90 Göğüs göğü BİNBİRDİREK Yazan: Keşad Ekrem se çarpışma — Şu tarafa bak.. şu tarafa bak... Vay.. oca gırgır devrildi be... — Birbirlerini çekip boğuyorlar... — İmdadlarına giden yok öbür kayık- lardan... ep tıklım tıklım dolu... Can pa - zarı, kim gider. — Bre yüzlerce yiğit göz göre bağıra bağıra boğuluyor... — Bima bak, o koca yiğit pehlivan Deli Hüseyin olacak.. — Eyvah... Kayığın öntindeki üç yi - Hitten biri vuruldu... — Bak, arkadakiler de ok atmağa baş- ladılar... — Kayık bu gidişle kurtulacak gibi... — Kurtulamazlar amma (kendilerini pahalı satacaklar... — İşte simdi vaziyet köbüleşti.. Yeni - kapıdan kalkan şu iki gırgır yollarını â- damakıllı çevirdi... — Onları da yarıp geçebilirlerse selâ- mettir... Kayığın dört bir tarafı iyice sarılmış- tı. Bostancılar, Deli Hüseyinin emri ile kürekleri bırakmışlar, yaylarını kavra - yıp ok atmağa başlamışlardı. Yaklaşmağa ve rampa etmeğe çalışan kayıklar, için- dekilerin yarısı birkaç dakika Içinde bu ok yağmuru altımda kıvrılımea, geri çekil. meğe mecbur oluvorlar, ve uzaktan ok atmakla iktifa ediyorlardı. Çekmeceli #- rendazlardan biri, memesin'n üstünden vurulup şehid olmuştu. Bostancılardan al tı yiğit vara'anmış, bir yiğit te sehid ol. muştu. Deli Hüseyin #se, 5nde, sağından, solunda, yanağımı, kulağını, bacağını sıyırıp gecen oklara ehemmivet vermi - yor, gözlerini ikide bir azalmakta olan oklarma atarsk, onları, büyük bir dik - kat ve Itina fe kullanmordn. Rilha veniceri ve sipahi kavıklarında başbuğ Yuk edenleri nisanlayıp deviriyordu. Bü - tön okları bü sartlar altında. ancak o: on bes dakikalık bir cense daha daya nsbilirdi. Okları bittikten sonra da, ya - pılacak bir tek sev vard» Köüreklere sa- rıhp ileri atılmak... Etraflarını saran di- #er kayıklarla göğüs ohöse, bas başa, gi- risip sanva kuvvet kıhe savurmak... — Ha aslanlarım ha.. size telli gelin a- Tayım!. — Ha yilitlerim ha. size bağ bahçe alayım". — Ha sehbarlarım ha. size mücevherli at alavım, mücevherli kılıc slsvım!.. — Hev... Hevt.. Bu devlet Â'i Osman Sultan Murad Hanmdır, savutun!.. — Hev... Hey". Savulun vakarız! vulun hiseriz!... Savılum keseriz! devlet AV Osman Sultan Murad Hanın - dır. savului Deli Hüseyinin narâlarma, arada bir veniçeri ve #fpahilerden de karşılık ve - renler o'uyordu: — Hev,,, Hey!.. Bre yiğit teslim ol can bağıslıvalım?.. — Bre din kardesiyiz kırısmıyalım! — Bre yeniceriye kılıç cekitmez, ok a - tılma»' Bre yiğit teslim ol!... — Pre sipahive kıbe çekilmez, ok atıl. maz! Pre viğit teslim olr. Yeniçerilerle sipahiler, hünkâr kav: - ğındaki bu dev yapılı cengâveri tanımak- ta gecikmemislerdi: k Sa- Yazan: Refik Ahmed Sevengil yazs3, uzun kirpikli gözleri vardır, bü - en güzelidi! İdenilebilir... Sonra ya hassasiyeti?.. Rüz- gâr altında bir sigara dumanının yüzler- |” ce metreden kokusunu elır, avcıların a - — Bunlar bir şey değil, Ayşe... Ası! kat tehlikesiz veya tehlikesi az slanları | yak sesini gene o kadar mesafeden İşitir, kaçar. : — Öyle ise avlanması hayli zor olacak! — Evet; fakat kaçan dişisidir. Dişi ka- tıcı hayvanların peşinde dolaşmak, daimi 'den dönüşte bazan karaca da getirirmiş..'raca tehlikeyi hissedince alabildiğine ko- bir dikkat ve uyanıklık içinde, ölmemeğe ve öldürmeğe uğraşmak pek zevklidir! — Ne diyorsunuz? — Evet, bizim memleketimizde vahşi kısalık ormanlarda bulunur; yabani gül- kek, yerine yurd hayvanlardan yaban domuzu, kurd. tilki, | terkedem ayı avlanır... Bunların bulundukları ver leri bilen köylülerle birlikte gitmek lâ - zumdır. İnsan fevkalâde çevik, atik, dai. ma tetikte olmalı... Malüm ya avci için zevk meselesi amma, hayvan için hayat yeeselesi... Haven deyip geçmeyiniz; umulmaz derecede zekâ ve meharet gös- tererek düşmanı yere çalmağa, param barça etmeğe uğraşırlar... Bildiğimiz geyikle bir değil mi, bu? — Hayır. Geyik smıfındandır, fakat başka bir hayvandır. En ziyade baltalık, | ler, filizler, yeni sürmüş fidan uçları, gü- zel kokulu otlar, çiçeklerle beslenir. O - mun için eti pek lezzetli, hafif, fevkalâde güzel kokuludur. Şekli de güzeldir. Ce - vik, hareketli, zarif bir hayvan... Birkaç metre yüksekliğe, uzaklığa atlıyabilir. Koşarken uçar gibidir, ayaklarmın yere değdiği görülmez. Ağzı, burnu, gözleri si- yah bir çerçeve içinde gibidir; pek haş| görülür; koyu siyah, hemen hemen be - şarak fundalıkların arasından fırlayıp at ormanın dışına, av sahasının hâ- çıkıp gider; fakat erkek, zavalh er- luna bağlıdır; o vatanını ricine €z; tehlike anında muayyen sa- duğu fundalıkta veya kocayemişi küme- sinin etrafında dönüp dolaşır. Onun için- dir ki nihayet ele geçer. Kurtulan vefasız dişidir. — Demek bu sizin karacalar insanla - rın aksine, Hüseyin Bey... Çünkü insan- larda yuvayı bırakıp giden daima erkek- lerdir! — Bre Deli Hüseyin yüz kişiys bedel- dir, — Bre o şehbaz ber vüze bedeldir — Bre o yiğit bin kıltetir.. . Bre seh - . Yiğitlik şan esim ol... — Bre Deli Hüsevin pehlivan teslim boynumuza viğit emt varılması? Günes betmıstı, Ortalık, gözle farkedi. tehilecek bir silratle kararıyordu. Rir « denbire. basbuğları taratmdan cok süzel idare edilen iki gıraır. hünkâr kavığını »sralorına almağa muvaffsir olmustu. De- Yi Hüsevin da vavını bırakarak İhemi şıvırmış ve sök gürler gibi arkadaşlarına emir vermisti: — Bre yiğitler kılıç zamamdır! Bostancılar. oturdukları sıraların va » nımdaki sözlerde duran koleları erkmiş. Ter. aksamın alaca aydınlığında bir relik sakırtısı #şitilmiş, çelik parıltılar aksef- misti. Fakat, göğüs göğse bu kıhe, yatağın ve hancer cengi, cok kısa olmuş, bes da- kika bile sürmemisti. Bostancı neferle « tinden Karasöz adlı yiğit, kılıcını erir - Mh dibi Deli Hüsevinin Yanma gelmisti, Kayık iki cırsırın arasma girerken. Deli Wisevin en#deki gırgıra, Karagöz de sol- Aaki mırmra birer vars gibi sicrsmıslar ve fir kıhe darbesinde ücer venleri va si - mahiyi, ellerinden ikiye biemislerdi. Ö. wirleri, gözleri dehşet ile yuvalarından Jfırlamıs: — Teslim?,. Teslim!.. Bağrışmağa baslamıslardı. Kayık. ilk aldığı hızla gırgırların arasından kayıp gecerken. sem oturektski kürekeiler, sır mrlera iki yandan kanca stıp çekmisler, ol. Hüseyinle Karagöz, bu sefer, saldırdık « İs gırsırlardan kendi kavıklarının kıç tarafını sıcramıslardı. Deli Hüseyin de, kendinden #ecmis, korkunç bir sesle: - Bre vi$ifler... Aslın küreklerel, Kırmandasını vermişti... Biraz sonra, Musa Melek ile Göllü Fstmayı Cekmereden şetinen kayık, ivice söken mecenin hefrında “ğrönmez ol - mwehi, Yalnız. Yenikam. Kırmkanı ve A- tırkam #shihllerinde, Deli Hüsevinin bir İvslan böğürmesini andıran sesi aksediver. du: — Pn devlet AN Ozman Sultan Murad Manındır, savı! ÜCÜNCÜ GECE İhtilâlin ücüncü gecesini. İstanbul hal. kı uvkusuz gerirmisti, Sinahi kıvsfotine #iren otuzer, e'liser, yüzer Kisilik beldiri emlek, hırsız ve serseri çetelerinin belki Work el'i verde evkardtıkları vanaınları. he #ilâli idere eden zorbalar. sipahi ve va « niaari kolları ile ve güçlükle söndürüyor. ları. İstanbulun daracık sokaklarının üstü, ev'erin karsılıkh ewmbaleri, oşahnieleri, geniş sarakları örüsmüz, #rtü'müstii Ko- ra beldenin hiç bir evinde, üç geceden « beri ısık voktu. Evlerin arka komsu du - varları delinmiş, yoksa, kapılar açılmıştı, Herkes vükte haf” pahada eğır esvasını İkürük cıkınlar yapıp karısının, kendisi « rin, çoluğunun cocuğunun, itimad ettiği köle ve cariyelerinin bovnuna asmıştı, (Arkası var) t, bir iddiaya göre böyle, Ay- $e... Lâkin zaman zaman devanın aksi - nin de sabit olduğunu görmüyor değiliz; neyse,.. Şu insanlara ald omünakaşayı bir tarafa bırak da biz gene karacalar - dan bahsedelim. Zira insanın dişisi ile vefakârlık arasındıki münasebet mese - lesinde benim söyliyeceklerim çoktur, ge çelim, — Dosru. bu bahsi gece'im, Hüseyin Bey... Karacaları anlatın bana. Asikane dostluk bir zilletten obaşka ir, İbir sev deği'di. Hüseyin Gerçek, Ayse - salomma gelip gidiyor, orada iken n eğlenir gibi oluvor: fakat oradan Javrıldıktan sonra derin bir isteksizlik, (tetahsızlık. karar: icinde vakit ge « ririvor ve hir bir len zevk almıyorduş | Avsenin muhitinde ise kendi vehmi mi, İvolken eshi mi, nak farkında değil, gittik- hafiflesen, baskı'asan, "leğisen bir ha- hizendivardn. Avsenin calıştığı sirke « #n Türk müdürü, cenç kadının etrafın - Asm aynlmwordu. Müsevin Gerçek'in küs İlağını cslındığma siya Avsenin şir. ki mans da #hemmivetli surette arttırıl. İ İn İhanm içinde, yerinin yurdunun bulun -|mıstı. Pit terfide emeği ermis olması Mx #wn gelen müdür valiba kizmetinin mü kâfatımı toplamak nivetinde İ Hüsevin Gercek cinsi rsvklerin srfta « Tamıvarağı ve satm almamyvıacağı ka < wastinde idi, Bu sahadaki sayısız tesrii 2 beleri onu bü neticeye yardırmıstı |taretin karşılıklı rızası, svweu sart f (Arkası var) |