€ Sayfo «Son Posta» nın zabıta romanı! Beklenmiyen bir hâdise i — Peki Neclâ hanım, bu noktayı ge- gelim. Sizin şu şantaj meselesine tekrar kısaca temas etmek lâzım geldi. Elinde mektublarmız bulunan adamın işi tehd de döktüğünden ba'ı iştiniz?.. Sizi ne vasıta ile tehdid ediyordu? Bızzat gelip görüştü mü? — Hayır, mektub yazdı. — Siz de cevab verdiniz. Randevu ka- Farlaştı. Bu randevuyu tayin etme İşi, mektubla m: yapıldı? Evet, — Bu mektubları ne yaptı — Düne kadar el çantamd. du. Dün hepsini yıritım — Peki bir yabancının çantanızı açıp bu mektubları okuması kabil değil mi idi? — Kabildi amma bu — Necdet beyle ye sındaki münasebat no şel ğirler mi idi? — Pek fazla değil, Fakat aralarında an'sneye dayanan kopmaz bir bağ bulun- duğu ber vesile ile hizsedilirdi, — Ya nişanlınızla Leylâ hanım arasın- deki münasebat... Necdet beyin yenge- »ize karşı sizi kıskı ak kadar sami- mi hisler beslediğini söylemiştiniz. ince ve çok zeki bir kadın- y üz ki bir zal tiyatrosunun istikbali en parlak genç yıl- dızlarından biri idi. Son derece hassastir. Eh dayımın yaptığı haksızlık v ç lıkların doğurma tabif olan 8 mi de bunlara ilâve ederseniz Necdetin sempatisinin sebeb ve şeklini anlarsınız. Rıdvan Sedullahın bu suallerile ne gibi bir maksad takib ettiğini doğrusu sılamadım. Ortada Gardenbar bâdisesi gibi kahir hakikatler bulunmasa ınsan onun Leylâ hanımdan şüphe ettiği zan- nina kapılacaktı. Bu derece gayri var bir #ktimel üzerinde durmayacağını bil- diğim için vaziyeti adamakıllı kavramak Üzere lÂnlettayin sual sorduğuna hük- mettim. Bozukluğur neden ileri geldiği anlaşılamıyan bir makinenin nasıl ötesi berisi kurcalanıran bir ipucu elde etmek Üzere o da gelişi güzel şu veya bu nokta- ya dokunuyordu. Rıdvan Sadullahın soracağı o sualler bitmişti. Nişanlısı Necdeti kurtarmak ü- zere elinden gelen bütün gayreti göste- receğini genç kıza tekrar vöâdettikten sonra sordu: — Bu gece nerede kelacaksınız, kendi evinizde mi? Hayır, yenngemin yanında... Bu halde tabii kendisini bırakamam, siz mü- iyor musunuz?” z? duruyur- kim yapacak? i Raif bey 9 ra- — Hayır!, Kadın bir çiçek olduğun lığından ba dınla erkeği bu hu lıştır. Sonra fi jik Kanunlara nız; kırk ; yaşındaki kadın artık anneliği veda etmiştir; fakat yetmiş yaşında ba- ba olmuş az erkek yoktur. Ferhunde bunları söyledikçe hicabdan ölüm derecesine geldim Yüzüne dik bakışımıza hiç aldırmadan o bildiğini 0- kuyordu: — Bu hususta sizinle bahse girişmeğe hazırım. Vaziyeti size kitablarla isbat e- deceğim. Erkekleri bilirsiniz; gururlatının dınlar tarafından okşanmasına hiç Banmâ! edemezler. Kültür direktörü gene atıldı: — Şimdi bana 25 yaşındaki bir kız ilâ- nı aşketse red mi etmeliyim yani?. — Aman reğdetme, evlen.. — Evlenirim tabi — Ben de senin gözlerini oyarım ta- ka- ta- Gene gülüştük; bayan devam etti: — Daniş bey de Ferhundenin bu si lerinden pek hoşlandı. - Sonra”, — Sonra, cüret bulan adam tabii işi ilerletti; Ferhunde sözünü bitirir bitir- mez umuma hitaben: — Bayan Ferhunde Sevginin sözlerin- den sonra bana öyle geliyor-ki; dedi, he- nlar Şehir) Titrek, heyecanlı bir kadın sesi kulağıma çarptı. (Yarınki kısma gid resimlerden) Mülâket bitmişti. Neclâ hanım, geldi-!takib eden polis müdürü hiddetten saç- Binden çok daha sakin ve emin olarak larını yoluyordu. Bu ürada serkomiser de ayrıldı. Kendisini sokak kapısına kadar serzineş ve itaba maruz kalmıştı. Mesele | teşyi ettik, şöyle olmuştu: Necdet, Pangaltı merke- zinden müdiriyete gönderilmek üzere bir | ipolisin muhafazası altında sevkedilmişti. İ Yolda polisi kandırmış, parasını bizzat —Y İstimdad bir saat sonra geldiler. Akşam olmuş, Ye ikna etmişti. Beraberce taksilerden bi- karanlık basmaya başlamıştı. İkisi de Tİni çağırarak binmişler, müdiriyelin ad- heyyiç ve asabi idiler. Mühim he-|/resini vermişlerdi. bel geldikleri anlaşılıyordu. düf neticesi gayet basit bir şekilde vaki Rıdvan Sadullah: olmuştu. Necdet diyen şoförü — Geç kaldınız, dedi. Hapishane ziya- | hızlı gitmeye teşvik ediyordu. Çok tanı- reti faydalı oldu, galiba! Idığı olan bir adamdı. Masumdu, masu- Serkomiser burnundan 8 rak ce. miyeti belki 24 saat içinde anlaşılacaktı İvab verdi: amma ne olursa olsun bir polis refaka- — Birak Allahın: seversen hocam, Keş- | tinde görülmek istemiyordu. O kadar gü- gitmeseydik. zel ve Ikna edici şekilde konusuyordu ki Ne var, ne oldu? polis memuru yavaş yavaş ontn hakika- Ne olacak; kuşu kaçırdık ten masum olduğuna inanmaya başlıyor- Bangi kuşu! du. Otomobil bi atile gidiyordu. Necdeti.... |Tam Şişhane yokuşunun virajmı döner- Yök canım.. lerken bir otobüs ile karşılaşmışlardı. Serkomiser ağ r bir küfür savurarak Müsademe gayri kabili ictinsbdı. Bereket ilâve etti: |hafif olmuş, iki araba yalnız yandan bir- Sen de bu #tin masum olduğuna ina. |birlerini sıyırtmışlardı. Tabi ikisi de te İniyordun, ha hocam,.. Bizim sabıkalıla- | vakkuf etmişti. Taksinin şoförü aşağı at- ra taş çıkartıyor. Neresi masum? nış, otobüsün şoförü ile kavgaya tutuş- Haber hakikaten müh'm ve şaşırtıcı | mu ıştu. Bu sırada Necdet te başını pen- idi, bizim biraz evvel kabahatsiz olduğu- | cereden uzatarak otobüsün şoförünü tah- ns iman ederek kurtulması için projeler rik edecek ve kavgayı Kızıştıracak ağır yaptığımız delikanlı âraden bir saat geç- Je söylemişti. Kavga büyüyordıt meden mücrimiyetini isbat eden delille-| kadar ki polis memuru da arabadan in re bir yenisini ve be'ki de en kuvvetlisi-İmeye ve iki şoförün arasına girmeye lü- ni bizzat katmış bulunuyordu. zum görmüştü. Vakit akşamdı. Şişhane Serkomiser izahat verdi. Hapishane-| yokuşunun en kalabalık zamanı idi. Der- den çıktıktan sonra polis müdiriyetine |hal otobüs ile otomobilin etrafını birçok üdiriyet allak bulluktı. e tramvaylar ve üzlerce kış alarını dakikan dakikamna| sarmıştı. ki (Arkası var) «Son Posta» nım tefrikası: 32 .İmen ayağa kalkarak kendisine «benimle evlenir misiniz» demeli... — 0000! İ — Evet; şimdi na geliyoruz. Efendim, adamı isöyler söylemez Ferhunde ne dese beğe- nirsiniz?. G ihtiyari bağırmışım: — Sakın?... — Hiç telâş etmeyin, aklınıza geleni yaptı. İverdim: — Yani- | — Mu — Tecrübesi bedava beyefendi: dedi,ldatlı bir ciddi mi konuştuğumu, yoksa sizinle is-İbir öğretmenle evlenir mi?, tihza mı ettiğimi anlardımız. iz oda evlenmezmiş?, — Sonra? — Sonrası bu işte. yavrum bu adam- ların da mezarda yatacık yerleri yok vallahi, Daniş beyde Ferhundeye karşı bir kibarlık, bir alâka, bir nezaket baş- lasın?.. Bir öğretmen sordu: — Peki; kızı Bayan Neelâ hiç ağzını açmıyor muydu? Bay direktörün karısı beni işaretle: Kızı saat ikilere kadar bununla dansetmekten dünyayı mı gördü? Dedikten sonra bana teveccüh etti; — Kuzum Haşmet; ben seni hiç beğenmedim. Yoksa Neclâ ile aranız- da söz birliği mi var?. Kulak'arıma kadar İ kızararak o cevab kün mü bayan?. Bin lira vari- Zer inler | kanım mu var?. — Hayır! — Gönül işi bu cğlum. bek elin şır- fıptı Farhundesi adamın servetine göz dikerek ne haltlar etmedi; sen de yağlı kuyruğu kaçırma bari. Yaradena Serkomiserle müddelumumi muavini tediye etmek üzere bir otomobile binme. | Firar yolda bir tesa-| akşam | adamın kızı yetmiş lira aylıklı! mutlaka zenginlerle evlenecek diye bir| bu! Yalnız söz söyleme san'atı, değil, inşad saan'atı da lâzımdır! Yazan : Halid Beyoğlu Helkevi, Bürhan Cahidin So» Postadaki bir yazısında pek haklı olarak İ methettiği faydalı bir teşebbüse (giriş miş. toplantılarda birdenbire ortaya bir İmevzu atıyorlar ve azayı bu mevzu et- rafında söz söylemeğe, fikir yürütmeğe davet ediyorlarmış... Değil yalnız kala- | balık içinde, bazan dost meclislerinde bi- İle sıkılganlıktan iki düzgün cümle söyli- yemiyenlerin bile bu temrinlerden is İfade edeceklerine şüphe yok. Bu noktada Yalnız bu tamamlanmasını temenniden geri kâla- mam. O temennim de şu: güze! söz söy- lemek kadar güzel şiir Halkevlerinde bir metoda bağlanması! Güzel şiir okumak!... Ne dalgalı, ne İmüphem bir arzu... Öyle ya, sorarım si- İze, güzel şiir nasıl oknur?... Nasıl okun- !malıdır?. Şimdiye kadar bizde birkaç çeşid in- şad tarzı vardı. Bugün bunlara bir iki yenisi daha eklendi. Ancak türkçenin en İdeal inşad şekli hangisi olduğu henüz anlaşılamadı gitti. Bu münasebetle, hatırladığım belli başlı inşad tarzlarını sayayım: 1 — Merhum şair Celâl Sahir tarzı, 2 — Mehmed Emin tarzı, 3 — Yahya Kemsi tarzı, 4 — Eski ilk mekteb tarzı. 5 — Behçet Kemal tarzı, Daha başka tarzlar da var amma, say- mağa Hüzum görmüyorum. Şimdi yalnız| bu sraya koyduklarımın hususiyetlerini kaydedeyim: 1 — Merhum Celâl Sahir tarzı: Gayet titrek ve hisli bir sesle okuna- cak, Aşağı yukarı, Halid Ziyanın «Mavi ve Siyahs ındaki Ahmed Cemil tonu ie! | Hani, romanım kahramanı Göztepedeki|; arkadaşının köşkünde şiirlerini okur ) işte o tarz ramantik bir inşadile... Bu inşad, Edebiyatı Cedide inşadıdır. 2 Mehmed Emin tarzı: Muhterem Türk şairinin, şiirlerindeki İ yüksek milli duygular gibi coşkun ve gür bir sesi wardır. Her mısraı başında bir yıldırım gürlemesi ile haykırmak lâzım: Ey milletim, sen bundan.. Sonra «dahi» kelimesine kuvvetle vu rulacak: Sana debi dedi ki... Ve gene birdenbire ses düşebilir. Râ- sili taşkın dalgalar gibi inen çıkar bir 3 — Beki ilk mekleb tarzı: Hamdolsun şimdi modası geçti. Çocuk- larımız daha tabif bir sesle okuyorlar. Ve idi o ,, Kollar aşağı! arı kalkıp inecek ve adeta ilâhi okur Yazan: Zeynel Besim Sun Jkurban olayım, Neelâ da hani eşsiz bir kız... Bay direktör gone sesini çıkardı: — Bana da çöpçatanlık yapsana... — Senin çöpün de çatılmış, çırpın da. İartık dünyaya öbür gelişte evlenirsin. Arkadaşlar, Ferhündenin bu bayağı yüzsüzlüğü Daniş beyin serveti için yap- İtiğına ittifakla hükmettiler. Halbuki ben büsbülün başka düşünü- İyorum: Ferhande, Neclâ ile benim ara- İma girmek istiyor. Buna meydan vermi- yeceğim... İ Öğretmenler odasında yalnızım. İçeriye giren bir hademe: « Sizi ihtiyar bir kadın görmek isti- iyor. Dedi. İhtiyer bir kadın?. — Gelsin. Cevabını verdim. Merakla kapıya doğ-|rım. iru bakarken Neclânam dadısile, kâbemin anın da Fahri Ozansoy gibi hazin, mistik bir nağme ile okunt cak... Sonra mısralar arâsında hiç mef alınmıyacak... Yarabbi! Okuyan yen kulaklara da ne İ 4 — Yahya Kemal tarzı; Fransız şiiri tonunda inşad, İşte ar zan son Lekâmül perdesine sesini işliy! Je rin tonu! Bu tonla şöyle oknur; vru kadar dini” ence idi o! vibelink) süvaranı kılıç... (g çatlatılacak) Koymamak azmiyle kma (aks ve et» harfleri d't€ sıkılarak) Dolu dizgin...... (sgin» uğuldayacak) | ırlardı akından akına b »2 «na» ani bir duruş ! ehçet Kemal tarzı: iz İ Yunus Emre gibi inliyen, sızlayan xrle.. Şimdi bütün bu inşad tarzlarının bö” İgisini seçeceğiz, yahud hangisini diğeri İrtnden daha az gayri tabit Öyle sanıyorum ki tam mi rini,.. Çünkü inşadda lâzım olan ki kt Cd göğremeyen ,, yü” » İşte ideal inşsf Hâsılı yeni yetişen istidadları Yö ştırmak ve bir şiir okurke? her türlü terennümden tatlı olduğunu onlara anlatmak biç hesiz en faydalı işdir. Halkevlerimiz güzl konuşma gibi vi zel şiir okumağı da bunun için irşad? İsıresına koymalıdır. Yalnız, inşadı 7 Moe âyıran muallimler bulmak , Bu da, pek © kadar imkânsız a yeter ki güzel türkçenin tabii gaye olarâk ele alsın, e deli” ans” Liman kömür amelesi İktsad Madi lüğüne milracaat ettiler e Lühandaki kömür yükleme ve DON İma amelesi için bundan dört ay ui leme alınıp tatbik mevkiine KoDül icab eden 27 maddelik amele nam #nesinin bugüne kadar tatbik edi” ini gören ameleler dün bir rp linde mıntakü iktisad müdürlüğün” ve mişler, iktısad müdürü Halüka Vİ e izah ederek, bu hususta derhal t€ lınmasını dilemi yeri Mıntaka iktisad müdürlüğü AD“ yö müracaatını ehemmiyetle karşılan “ kususta icab eden kararın derbâl İcağını kendilerine temin etmişti li karşılaştım. Ke en, kalka : xa ol kâhya Madınile korkak adımlarla ilerli ni öptüm ve kendisini bir koltuğ! attıktan a sokarak bana bir zari Küçük hanım çok ya'vardi dayanam. razı oldum. Zarfı mecnunane bir tebalü tım, Pencerenin önüne giderek Kalbim, biran sonra tebellüğ eği küm karşısında şiddetle çarpıyor... mazruftan bir hayat mu fışkırs€ sa bir idam ilâmı mı çıkacaktı? İ Ellerim titriyordu. Kendim€ vermeğe çalışarak xâğıdı açtı İ Bay Haşmet Güneşi. Coşkun bir anınızda, dal vee söylediklerinizi bugüne kadar ye yi rin tahlil ettim. Her şeyden © yı e # sürdüğünüz servet, farkından don teessüflerimi beyana mecbur — ni çok müteessir ediyor. > si gin olmak ağatile benden iyi z servetin validi tesadiflerdir. eg adamın behemehal bir döNİ, a kimse iddia edemez. Babanndi. çet e değmiyecek kadar, küçük Pİ gi varlis eden babam; tesadifleri". yi le maruf bir zengin olabildi e İvakit, bizim herkesten Ül: ei vasfı taşıdığımızs delâlet ede