8. İkinci SON POSTA Sayfa ran ———————— ll m I Genç annelere nasihatler “| Kızın varımı, derdin var! Tarihte Rusya - Almanya münasebetleri Çarlık sarayında Alman casusları Rasputin, Başkumandan olan Çardan, Çariçe.wasıtasile, Yalnız askeri sırları öğrenmekle kalmıyor, stratejik mahiyet taşıyan tavsiyelerde bile bulunuyordu Dünkü kismın hülâsası 418 - 1918 dünya barbinin arifesinde çar ali, Alman onsusları büyük bir (a er , birşok nüfuzlu şahsiyet aviçları işine almışlardı. Harb başla SORA tin'in nüfuzu ai» m pi bütün idareye kim olmak istiyordu. İkinci Nikola Rus - ve İN Çarı olmaktan çoktan çıkmıştı. #nasında Çariçenin damdönörü A - vatsryada bulunuyor, Almanya ile irtibat Yasilesi görüyordu. e ge aksadlarına erişmek için Rasputin- riçe, dük Nikola Nikolayeviç aleyhine mü - aç fye giriştiler. Mesele sadece Gran k Nikola Nikolayeviçin başkuman - öld tan uzaklaştırılması meselesi de- "Hİ: Kararlaştırılan pidm hayata ge - çDek için İkinci Nikolanm ordunun ina getirilmesi lâzamdı. tarihlerde, değil yalnız bazı siyasf lerde, fakat bizzat ordunun ku - da kadrosunda da, 1915 mağlübi » Ng min ortaya attığı bazı hakikatlerden 21 derslerden istifade cereyanla - da batzöstermişti: Ordu kumandanlığı Hiç, oğlam ve emniyetli bir cephe ge - va tesis edilmeden galib ge nenin im. *Z olduğuna kat”1 olarak karar ver. Mist. Bu vaziyeti idrak eden başku - Bandın Nikola Nikolayeviç, derhal si. Yasi Yazı ferkalarla, Duma meclisile an- â yollarımı tuttu. Bu hal, Çariçe - si Şileden çıkarttı. Çünkü, o mühtelif w partilerin, Duma meclisinin işe atışması demek, saraya ald kuvvet ve idretin, inkısama uğraması demekti. Pi İsrihlerde Çariçe, İmparstora yaz - "ÖL bir mektubda şunları söylüyordu: ye laha çok şükür Rusya, omeşruti * memleket değildir. Unutma ki sen, Ptlak bir hükümdersın ve öyle kal - Mağa mecbursun! Dumanın mevcudi. Eden mes'ul olanlar Grandük Ni - İn ile Vitte'dir.» 'çe, İmparatoru iyice tahrik et - MİS cİmak için, Grandük Nikolanın İm satorluk tacında gözü olduğunu et » ka Yaymağa başladı... Gene o sira - rda Çariçe, cephede bulunan İmpa « aatora Yazdığı bir mektubda © şunları SYlüyordu: b İmnarator sen misin, yoksa “lük Nikola mı? Bunu kimse bil - Yor. Nazırların, muhtelif meselele « : âid raporları sana değil de ona tak- B #tmeleri herkesi (e sinirlendiriyor. ii variyet, adeta, İmparator sen de » İmiysin de o imis, hissini veriyor» bu sıralarda, Alman istihbarat katın cephedeki Rus askerleri - parator İkinci Nikola (o imzesile mealde beyannameler dağıtması dikkate şayandır. Bu beyanname - 4 İ€ âynen şöyle © denilmekte idi: biz, Harh, beni tahtımdan £ indirerek 2* İmparator olmak isteyen Gran - k Nikola Nikolayeviçin — entrikaları İMA salidiy. *çe ile Grandük Nikola Nikola - KOVİÇ arasındaki mücadele, Çariçe ile ğPetinin zafterile neticelendi. Gran- da Nikola Nikolayeviç, başkuman - İp tan azlolundu. Ordunun başına Merator İkinci Nikola geçti. tay Süretle Alman casusları, İmna - Pu, , Aleksandra Feodoroviç ile Ras - Set şahsında, ordunun o kumanda ©'ine kadar sokulmuş oluyorlardı. Mparatorun umumi kararzâha ver- ai, ri ip YİN muhaberatı üzerinde tesirt- “sseltirdiz İmnarator ile İmparato- ç #rasındeki mektublasma sıklastı hı, oktublarda, ekseriya, karerdâ iy, tina cıkmaması iceb eden en mü. Margi #*kert sırlandan bahsedilmağe baş “E Çariçe, İmparatordan öğrenmek vari Ayni $ik | büyük bir kurnazlıkla Gran-| derhal İmparator ile İmpara.|»., İtalvs cephesinde taarruza Rasputin istediği şeyleri, bi'hassa (Rasputinin sordurduğunu saklamağa ( bile lüzum görmüyordu. Nitekim İmparatoriçe » nin bir çok mektublarında: «Müşterek dostumuz bunu merak e- diyor, ve bilhassa öğrenmek İstiyor.» çümlelerine rastliyoruz. Çariçenin gene o sıralarda İmpara - tora yazdığı bir mektubda şunlar «© ruluyordu: , «... Fransaya gönderilmek üzere ye- Di bir takım alaylar teşkil edildiği doğ. Tu mudur?.» Cevab: «Evet doğrudur. Değil yalnız Fran - saya fakat ayni zamanda Selâniğe de gönderilmek üzere yeni ölaylar teşkil etmekteyiz!» Fakat bu muhaberelerde, iş yalnız askeri sırlar hakkında sual sormakla bitmiyordu. Raspütinden Çariçe vası - tasile umumi karargâha sordurulan su- aller ve tavsiyeler içinde öyleleri var » dır ki, sarih olarak stralejik bir mahi- yet taşımakta idiler.. Tabii bu tavsiye. lerin müayyen bir gayeleri vardı. Bü - #ün bunlar, Respütinin — etrafında çok kurnaz ve çok usta bir takım kimsele. rin faal olduğunu göstermektedir. 1916 yılında, bütün Rus cephelerin- Aç birden taarruza geçilmesi hususun. Aa umumi bir plân tanzim edilmişti. Tasrruz, 1916 yılının Haziranında, ce, nubu şarki cephesinden başlıvacaktı. Fakat beklenilm bir hâdise, vazi. vet! kökünden değişti: Ayni yılın 6 Movısında Avusturya - Macar ordula - geçmiş - ler ve yanları mağlüb etmislerdi. Bu vaziyet karsısında, — İtalyanları kurtarmak İçin, cenubu şarki cephe - ine Haziranda yapılması takatrür «- den taarruzu tesri etmek lâzımdı. Bu uretle general Brusilovun © yâpacağı bü taarruz 22 Mayısa alındı. Fakat tem İletmek serbestisini verdi. iziyade düşmanın dikkatini ve kuvvet. İlerini kendi üzerine çekmeğe matuftu. Itaarruzdan bir gün evvel, yani 21 Ma. İyısda Veliahâ Alekseyev, İkinci Niko. Jlann taarruzu iki hafta tehir etlirmek istediğini General Brusilov'a tebliğ et- ti. Brusilov, buna şiddetle itiraz etti, Ya takarrür eden tarihte (sarruza baş- lanmasını, veyabhud da kendisini azlet- melerini teklif etti. «Nikolayın uykuda bulunmasından» istifade eden Alekse- yev, Brusilov'a istediği (gibi hareket Bu suretle 22 Mayısta, Rusların meş bur 1916 taarruzu başladı. Bu taarruz, bir daha doğrulmamak üzere Avustur. | ya ordusunun bel kemiğini kırdı. Bu a- rada İtalya ordusu da kai bir hezi - metten kurtuldu. Fakat Çariçe ile Rasputin de boş dur madılar. derhal onlar da kendi «stra » teji'x» faaliyetlerine hız verdiler. Tanzim edilen umumi plâna göre, &« sıl darbeyi şimal ve garb orduları in - dirmek mecburiyetinde İdi. Nitekim bu ordular, teknik bakımdan bu iş için ta. mamen hazırlanmışlardı. e Brusilov'un cenubu şarkide yaptığı taarruz, daha Asıl darbe, şimal ve cenub cephelerine tovafuk eden Alman ordularına indi - rilecekti Başkumandanlığın plân: böy. le idi . Fakat plânın telerrüatını (o öğrenen Rasputin, derhal bu plân üzerinde tas. hihat yapmakta gecikmedi. 1916 yılının 4 Haziranında (o Çariçe İmparatora şunları yazıyordu: «Rasputin, şimdilik şimal cephesine bütün kuvvetlerimizle ( yüklenmenin doğru olmıyacağını söylüyor. Raspu » tin bunu. ihtiyati bir tedbir olmak üze- re tavsiye ediyor.» Rasputini böyle acayib «ihtiyati ted. bir» lere sevkeden amiller nelerdi?. İş. te tam bu sıralarda Almanya Verdun önünde, bütün harbin mukadderatını değiştirebilecek olan çelin bir muhâre- beye girişmişti. Böyle bir anda Rus or. dusunun Alman ordusuna indireceği e. saslı bir darbe, Almanya için çok meş. um neticeler verebilirdi. İşte Rus or - dusu, Rasputinin ekle Almanlara böy. le bir derbe indirmekten menedildi. İmparator Nikola, şimal cephesinde. ki tasrruzdan sarfınazar edildiğine da- ir olan kararı, karısına, şöyle bildiri - yordu: «5 cephesinde taarruz etmeme » ği, bil kuvvetlerimizi, — biraz daha cenubda kullanmağı karar altına al - dik.» Fakat Rasputin bununla da iktifa et- memeğe başladı Taleblerini | gittikçe arttırdı. O şimdi, her türlü taarruzdan tevakki edilmesini tavsiyeye başladı. Car, Veliahd Aleksevev'in tesiri aj. tında, Resputinin taleblerine karşı mu. kavemet etmek istedi. Fakat her za - man olduğu gibi sonunda teslim bay » rağını cekti. Muazzam masraflara, bir çök zaviata mal olan bu taarruz Ruslar için hemen hemen hiç bir müsbet netice verme den sona erdi. Fakat Almanlar bu işten pek kazançlı çıktılar. Sunu da kavdetmeliviz oki, İkinei Nikolanın emirlerine rağmen, Brusi - lov, ric'at etmekte olan Avusturya or- dularını takib etmekten #eri kalmadı. Bu vaziyet Rasputini fena halde sinir. Tendirdi, Carice 27:Eylülde kocasına yazdığı bir mektubde sunları söylüyordu: «Sevsili arruzu durdurmak hu « susunda verdiğin emri Brusilov'ün din tememesi, müşterek dostumuzu (yani ) fena halde kızdırdı.» z Rasputin g#ruvu, Brusilo - vun bu «itaatsizliks ini, Veliahda at - (Devamı 11 inci sayfada) Çünkü biz on sekiz yirmi yaşındaki kız-| Tsrın anaları henüz pek genciz... ları seslerle külkanbey tâbirleri kullana- bir parçamız olduğunu müşkülâtla kabul ediyoruz. de bizi beğenmezier, bizleri tenkid eder- ler, bizleri yadırgarlardı. masıdır. Bizim zamanımızda her şey da- vazifesi görecelrtir. dım İspanyaya, İspanyadan Çine gittiği ye içindeki endişeleri yatıştıran bir cevab veremedim. AZAN i Meşhur muharrir Suzette Dolly Düyilk arne, anne Evlâd yetiştirmek, iyi evlâd yetiştir. edecek mevcudiyeti, göğsünüzü iftiharla kabartacak bir insanı dünyaya kazandır-| mak müşkül, çok müşkül bır iştir. Yaşar- ken yapılan bütün mesi içinde en müş- külü. Fakat bizim neslimizdeki analar için «ı müşkül ve en yorucu iş bu evlâdlar arasında kız olanını yetiştirmektir. Bizim neslimizde analar diyorum. | O kadar genç ki, çok kore fazla e çabucak vücüdleri neşvünema (bulmuş, gelişmiş kızlarımızın yanında onların an- neleri, ablaları öeğil, küçük kız kardeş- leri gibi bir şey oluveriyoruz. Bunun için onlara kendi sözlerimizi! Hem biz ne de olsa, terbiyenin bam- başka olduğu bir devirde yetiştik. İlk al- dığımız terbiye ne de olsa bızı daha naz» lı, daha nazik, daha sessiz ve daha sikıl- gan yetiştirdi. Halbuki şimdi bilhassa kalınlaştırdık- rak koruşan kızlarımız bize onları tashih etmek ihtiyacından daha evvel, korku hissi telkin ediyorlar. Onları yadırgaypruz. Onların bizim Tabii ki, bu nesil farkıdır, annelerimiz | Fakat hiç şüphesiz ki bu kadar değil. Buna sebeb de, annelerimizle bizim ara- mızdaki devirdeki inkılâbların bizim dev- rimizle çocuklarımız arasındak: değişir- liklere nisbeteri farki bu kadar büyük ol- ha tedrici oldu diyebiliriz. Sonra da biz küçücük yaşımızdan iti- baren umumi hadisavn on ziyade ders ve ibret veğel zamanında büyüdük. Ha- yat tecrübemiz daha büyük oldu. Bizim çocuklarımız henüz yirmisine| yaklaşmaktadırlar. Dünyadaki umumi felâketlerin en kıt zamanında yetiştiler, Şimdi hadisat onlar Için de bir mekteb Ben kendi kendime harbin Habeşistan- ve nihayet Polonyada bütün dehşetle patladığı gün şu suali sordum; — Acaba çocuklarımızı onları bekli- yen istikbale hazırlıyabildik mi? Bu yalnız benim ve benim milletimin! Ben kendi hesabıma bw suale kaibimi! Ve kendi kendime itirafa mecbur ale) dum ki, ben kendi hesabıma evlâdlarımıl ——...rrn ve genç kızlar pek ihmal etmişim, onlar adetâ hüdayina- mek, sizi hayatla her bakımdan talmin' bit bir şekilde tabi bir ol gibi inkişaf e- dip büyüyüvermişler. Bu yalnız benim, ve benim milletimin analarının kabahati mi, gazetecilik meş- leğim bana dünyayı çok dolaştırttı. Böy- lece dünyayı dolaştıkça dünya yüzünde toprak hududlarını ayıran bariz bir ta biat işareti göremedim ve hududların nasıl sadece bir mefhum olduğunu öğ- rendimse ayni muasır nesillerin milliyot- lerini ayıranda hiçbir hüsusiyet farkede- Bugünün Fransız kızile İngiliz, Ame- rikan veya Türk kızının birbirinden hiç bir veçhile farklı olmadıklarını, ayni şe- kilde yetiştirilmiş bulunduklarını gör düm. Bugünkü genç kız neslinin hiçbir mil- dirletmeğre, üzerlerinde annelerimizin bi-| riyet farkı olmadan ayn: meziyetlerle be zim üzerimizde kullandığ: nüfuzu kullan» mağa ekseriya imkân bulamıyoruz, zenmiş veya ayni kusurlarla malül ol duklarını gördüm. Buna sebeb olarak ta şunu görüyorum: Bizim gibi harb evvelinde genç kızlık çağı na ulaşmış olan annelerde, eski terbiye- nin tazyikine karşı duydukları isyann aksülâmeli... Bizi vaktile sü çocuklarımızı gi ikları tarzda, bizde yalım istedik. Onları serbest bırakmak isterken, üzerlerinden” adetâ bütün kontrolu kaçırdık. Halbuki çocuk ruhu tıpkı baş bir piâk- tır ve onun içine ne doldurulursa ona söyler. Çocuklarımıza biz. mekteblerin #inif- larda öğrettiklerinden fazla ve onu il- mam edici ne öğrettik? Onları nasıl bir ahlik mefhumuna inandırdık?. Onları nasıl bir hayat gaye- si verdik ve nasıl fikirler aşıladık? Ben kendi hesabıma biri on yedi ve diğeri yirmi yaşında bulunar iki kızımın karşısında bulunduğum zaman harici dünyadan onların kalbine kontrolsuz ak- miş olan intıbaların, tesirlerin nüfuzun- dan ürkmekteyim. İki kızım, benim içiniki ayrâlem ki dahili kanunlarının ne olduğunu bile- miyorum. Ve dünyayı bekliyen istikbalin büyük sarsıntıları karşısında onların mümkün olduğu kâdâr sarsılmamaların: temin et- mek için onlara deruni bir kuvvet aşıla- yamadığımızı bildiğimden pek çok kor- kuyorum. Ve ben eminim ki, ne bu hatayı işle. yen snne yalniz benim, ne de içi böyle annesi için karanlik bir kuyu esrarını ta- şıyan evlâdlar yalnız benim kızlarımdır! Bugün birçok &nneler kendilerini mu- hakkak ki benim gibi ayni sualierle hır- kadınlarının ve analarının kendilerine palamakta ve çocuklarını bakarak, be- soracağı bir sus! değildir. Bu sual bütün nim duyduğum korkuyu duymaktadırlar, milletlerin kadınlarının bugünkü dünya vaziyeti karşısında kendi kendilerine irai üzütmekle olan bir hatayı tamir edeme- etmeğe mecbur oldukları ve aldıkları ce-' yiz. vabım da kendileri için tatmin editi ok ması temenni edilen fakat tatmin edici olacağına yüzde yüz emin olamıyacağı mız bir sualdir. i Fakat yalnız endise duymak ve yalnız Zararın neresinden dönülse derler. Biz de onu yapalım, Şimdiye kadar yapmadığımızı, yapa- him. Yalnız büyümekte olanların değil, hattâ şimdi büyümüş bulunanların bile üzerlerinde ciddi bir surette işleyip ça- kârdır, İlışmamız, muhakkak ki onlara çok müs- bet bir şekilde müessir olacaktır. Suzette Dolly