28 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

k Gene ırk tesanüdü Meselesi Yazan: Muhittin Birgen ün, bu sütunlarda ırk tesanü - dünden. bahsetmiştim. İyi bir vesile, bügün beni gene ayni mevzua dönmeğe sevketti. Vesile şudur: Budapeşlede müteşek kil «Turan Cemiyeti: —Turani Tarsa - sak (1)— riyasetinden bir davelname aldım. Bu cemiyet tarafından tertib e - dilen bir toplantıya ald olan bu davet. name, bana, daha ziyade «haber ver - me» maksadile gönderilmiştir. Toplantı, Türkiye Cümhuriyetinin yıldönümü münasebetile tertib edil . miştir. Mevzu, «Türkiyenin milli bay - ramıs —Törökorszag (2) Nemzeti Ün. caktır. Bunlardan nutku söyliyecek, ikineisi Türkiyenin kurtuluş Oo mücadelesinden, üçüncüsü Türk soylarndan. dördüncüsü de seden birer konferans (vereceklerdir. Beşinci hatib de toplantıyı kapayan bir nutuk irad edecektir. Toplantı, Paz - many Peter üniversitesinde yapılacak. fır. Konferansları verecek olanlar da Macaristanın Turaniyat bahislerinde İ- leri giden ilim adamlarıdır. Aldığım bu davetnamenin beni ne kadar mütehassis etmiş olduğunu söy - lemeğe hacet yoktur. Eminim ki, bu sa tırları okuyan her Türk, Cümhuriyet yildönümünün Macaristanda bu suret. le karşılanmış olmasından dolayı hu - sust bir zevk duyacak ve bundan dola. yı da kendisini Macar kardeşlerimize karsı müteşekkir ve hattâ minnettar hissedecektir. * Her nevi ilim sahasında çok ileri git. miş olan Macarlarda Turaniyat da çok nkisaf etmiştir. Avrupada millet ve ırk ölarak ken - disini çok yalnız hisseden bu milletin Turaniyata fazla ehemmiyet vermiş ol. masının sebebi de gayet tabiidir. Sade ilim sevgisile değil, bir de ırk gayre - #le Turanilik mevzuunu çok ehemmi. vetle işlemiş olan Macarlar, denilebi - Ur ki, Turanhlık fikrini en evvel neş - yetmiş olan millettir. Hat*â, Türklük - ve Turanhhk #kri de Türkiyeye ilk de fa olarak Macarlar vasıtasile girmiş - tir. Macar münevverleri arasında Tu - ranhlık duygusu ve ırk tesanüdü fikri o kadar ileri gitmiştir ki hattâ, bu duy. gu, Osmanlı ile Macar arasındaki tari. hi büsumeti bile kolayca unutturabi - len bir unsur olmuştur. Filhakika Osmanlı imparatorluğu « nun Macaristanda tesis ettiği hakimi - ye'ten dolayı hazin hatıralara sahib ©- Yan bu millet arasında feodal ve ka. tolik rejim, Osmanlı ile Türkü birbi rine tamamen karıştırmak suretile, çok| uzun zaman Türk aleyhinde kuvvetli ve hâkim bir edebiyat yaratmıştı. Bu . nunla beraber. bugün. bir Macar mü « nevveri ile konuşup da ona Osmanlı tar'hinin Türk tarafından görünüşünü! izah ettiğiniz zaman (derhal anlar ki Macaristanda hâkim olanlar ve Macar. lara zulmedenler Türkler değil, «ne İ- düği belirsiz olan kapıkulları» dır. Bu kapıkullarınm hâkim unsuru srasında pek çok Macar da bulunduğu malüm - dur. Ben ne zaman tarihin bu yeni gö- rünüşünü Macarlara izah ettimse be - ni dinleyenlerin önce hayretle gözle - rinin açıldığına ve sonra oda Osmanlı tarihinde Türkün de Macar gibi maz - lâm bir millet olduğunu görmekten mü tevellid bir memnuniyet duyduklarına şahid oldum. Bugünkü Macaristan bile, eski Tu - ran ve yeni Türk tarihi (obakımmndan| geniş bir etüd sahasıdır. Orada her a - dırnda Macarla Türk © arasındaki sik kardeşliğin derinliğini gösteren bir hâ. diseye tesadüf edilir. «Arpa: ATpe>, «sarı» ya «Şargar, «gök»e «kek» diyen, bizim İzmir kavu. nu dediğimiz kavunu, asıl ismi ile, hâ.| 1A Türkistan yadeden ve meselâ bizim! «Çevir!» imize mukabil «Çavar'» ı kul. Yanan Macarlar, bizim, daima iftiharla (1) Tarsasag kelimesindeki 5. harflerini Ş. harfi gibi tilâffuz etmelidir, X () Bu kelimedeki Sx hazflerini tek bir $ gibi telâffuz etmelidir, Amerikalı bir gazeteci 1918 mütarekesinin nepe— dir. İçtimada beş hatib söz ala. gün harbi yapan devletlerden birinin hükümet merkezin- birincisi bir açma) de bulunmuş, hatıralarında şu cümleler kayıdlıdır — Mütarekenin aktedildiğini ilân eden top sesi işitildiği zaman halk birden sokaklara fırladı, ve bütün caddeler bir Türk - Macar kültür birliklerinden bah| dakika içinde seyyar orkestralarla doldu. Her köşebaşı bir dans yeriydi ve her gazinoda meccanen içki dağıtılıyordu. erkek bütün halk sevinçten sarhoş gibiydi. hayatının en büyük bayramını yapıyordu. SÖZ ARASINDA Küçük, büyük, kadm, Finlandiyanın Milli kahramanı Pinlândiyanın «Corç Vaşingtonu» diye a mılan Peld Mareşal Mannerhaym memleke ünin en sevilen bir simasıdır. Büyük, küçük (leri bir ik ber Finlândiyalının gös bebeği gibi saydığı Jarın görünmemelerini temin edermiş. ! mareşal, son Bovyet - Pinlândiya hâdisesi münasebetile, Heleinkinin büyük meyda nında toplanan binlerce vatandaşına beyecanlı ve vatani bir nutuk irad etmiştir. m hatırlayabileceğimiz &kardeşlerimizdir. * Bizde Turan fikrine aid en eski yaz: olarak okuduğum şey; bundan kırk: ses ne kadar evvel neşredilmiş olan «Ma - arif» meğmuasında Veleâ Çelebi tara- fından yazılmış bazı makalelerdir. Ma. car Turaniyatcılarının bâzı eserlerin - den bahseden bu makalelerden daha İeski neşriyatı ben hatırlamıyorum. «Tu ran» fikri aramızda ancak meşrutiyet. ten sonra inkişaf etti; fakat, bu inki - şaf, Avrupai bir «Turanlılık» duygusu şeklinde değil, bize mahsus, taklid bir «Turancılık» halinde vaki oldu ve ara- > İSTER duk: — Pazarlıksız satış kanununun tatb lerden istenen raporlar hüküm kikler kanunun bugünkü şekli min etmediği neticesini vermektedir. Kanun tadi edilecek- tir, ilgası da bahis mevzuu olmaktadır. # Bir arkadaşımız bu sabah anlattı: bu levhada: Tin ( İSTER | “İkacakları vakit terkibini çok İNAN, Ankaradan gelen bir telgraf haberinde şu salırlârı oku- — Karımla kerşı semtin çök tanınmış bir mağazasına git- $ik, iskarpin alacaktık. Bir çift beğendik, fiatını sarı lira dediler. Bana pahalı geldi, itiraz edecektim. Gi mağssânın duvarında altın yaldızla yazılmış bir levha ilişti, INAN, feel ve yabar aktedildiği günü yaşıyacaktır. de ayni kelimeleri uncu harb olmadı, mayı ihmal ediyor, gana Hergün bir fikra Yabancıya gitmedi Bektaşinin biri Ramazanda ancak bir gün oruç tutmuşmuş. Bayram gü- nü kahvede oturuyormuş, Kahvede- kiler, Remazandan, oruçtan bahseder» lerken bir tanesi: — Ben, demiş, bu Ramazanda an- cak bir gün eksik tuttum, © Bir gün oruç tutan bektaşi onu dön- > i İ ; — Yabancıya gitmedi erenler, onu da ben tuttum, demiş. v i seli En büyük hayvanlar en küçük insanlar tarafından avlanır!... Afrikada Kongo'da cüceler kabilesi vardır. Bunlara Pygmeler denilmek - tedir. Bu insanların vasati boyları 1.40 dır. unların başlıca yâşayış vasıtaları fil, ları ayıdır. Bu hay- vanlar çok vahşidirler. Cüceler ava çı- ledik - ki içerler. Sözde bu içki on - B kiden sonra hemen çalılıklara, koru. «İluklara, ormanlara dalarlar. En tehlikeli av «goril» maymunu a - vıdır. «Goril ler cen damarlarından vurulmadıkları takdirde insanlarm ü - zerine hücum ederler. Bu takdirde on- ların elinden kurtulmak pek güçtür. Cüceler bu avların hemen ekserisin. de muvaffak olurlar... derhal kismen Osmanli fütuhatçı - dan ilham alan romantik bir ruh, en de «Turanlılık» fikrini istismar ir gave karıştı. in Türkçü, Turanlının Turancı * şuursuz bir hareketle bir kısım ler, Türkçü ve Turancı oldular, va (Devamı 11 İmei sayfada) İSTER «Bu na dair. vilâyet | gelmiştir. Tet il yi tat- ecerikli altın yaldızla ilân e pini 9 liraya oldik, kak 3.5 lira #lda benim gibi kaç kişi aldanırlar?» Ankaraya (gelen İ etmemenin mümkün olduğuna: IiNANMA! ISZER Bütün dünya ümid edelim ki pek yakın bir zamanda ye- ni bir sulh bayramı yapacak, yeniden milşterek bir sevinç 1914 harbi için sanuncu harb'diyoruz. bugünün harbi için çünkü insan çektiği ıztırabı çabuk unutuyor, kendisini takib eden nesle kâfi derecede ibret dersi bırak- nesli de azalacaktır, harb insanlar için henüz ilâcı bulun - mamış bir hastalıktır. kaşaya girişti ve netice şu oldu ki, pazarlıksız satış yaptığını Arkadaşımızın anlattığı bu hâdiseyi dinled'kten sonra ara m e Harb haslalığı... a .... Sözün kısası O söyledi, Ben yazdım... E. Ekrem Talu Mühim şehirlerimizden birinde oturan bir ahbab anlattı. — Kanuni yaşını doldurmuş bulunan çocuğumu ilk mektebe yazdırmak istiyo -İrum. Çocuk zekidir, kendisini evde ben biraz okutmuştum. Alfabeyi, sonra ibâ- re sökmeyi, biraz da kara cümle öğrendi. İkinci sınıfın derslerini kolayca takib e deceğini sanıyorum. Kendisini aldım, ilk mekteblerden birine götürdüm. Başöğret- men: — Pekâlâ! dedi; maarif müdürlüğüne bir istida verin. Orası bize havale etsin. | O zaman çocuğu imtihan eder ve alırız. ıstidanın maarif müdürlüğünden do » İlaşıp gelmesindeki hikmeti anlamamakla beraber öğretmenin gösterdiği yoldan yürümeğe karar verdik. Bize üç tane fo“ toğraf, nüfus cüzdamı ve aşı şehadetna - mesi de lâzım olduğu söylendi. Fotoğraf- lari çektirdik, kafa kâğıdını hazırladık. İş aşıya kaldı. Memleketimizde bir Nü“ mune hastanesi vardır. Aşı şehadotna * İsmesinin resmi bir makamdan itası icab e deceğini düşünerek, oraya baş vurduk, İ — Bizde aşı yoktur.. dediler, — Ya? — Gidin bir tüp aşı bulun, getirin. — Nereden bulalım? Fakat kendi kendimizi aldatmıyalım, kullanıyoruz, fakat nasıl 1914 harbi 80- ysa 1939 harbi de son harb olmıyacaktır, hiç değilse 1914 nesli azalmıştır, 20 sene sonra 1839 — Arayın, #ökat bunun daha kestir » mesi vardır: Belediyeye gidin! Orada & y şıyı yaparlar. Sığınak Belediyeye gittik.. Belediyenin sıhhat Külâhları işleri ayni zamanda bina dahilinde de « ğilmiş. Yerini sağlık verdiler. Bir hayli! dolaştık, taban teptik. Neyse, bulduk. — Günaydın, bay doktor! — Günaydın bay! Ne istiyorsunuz? — Şu çocuğu mektebe yazdıracağız da, Aşılatmağa geldik. — Himm!, Fena zamanda geldiniz. — Neden? Ahlat aşısı gibi, çiçek aşı « sının da mevsimi mi vardır? Biz, bu mew simi geçirmiş miyiz? — Değil! — Ya, nedir? — Aşıyı sıhhat memurları yapar. un lar da pazara çıktılar, — Siz lütfedemez misiniz, acaba? — Mümkün.. fakat. aşı dolabının a - nahtarı onların yanında. yarın teşrif e- demez misiniz? — Başüstüne! | Ertesi gün gittik. Memurları bulduk. | Pul istediler, sokağa çıkıp fellenk fellenk ,bayi aradık, bulduk, pulu slıp getirdik. | Bir tayyareci külâhmı andıran bu ku-| o > gimme laklı şapkalar hava hücumunda vukua) Çi e ; oc! i yazıldı, elimize İgelen infilâk seslerini duymamak için cuk aşılandı. Raporu yazıldı, elimiz i > ” | tataştaruldu. Evrakı bu suretle tamam - |birebirdir. Buna sığınak külâhları ismi üne götürdük. Has İ verilmektedir. layıp maarif m i vale ettirdik, Mektebe gittik; başöğret » mene verdik, İşimiz hâlâ bitmedi Çek matbuatındaki sansür ni VE | olayladı sayılır. ik matbuadındak! sani € zl AM Ni ee cuğumuz bayramertesi mektebe başlıya- Gazetelerde evvelâ bir «milli Çeke sansürü | cak Yardır. Bu sansör Çek noktai nazarından! Lâkin bütün bu formaliteler bana fu - hidişeleri elekten geçirmektedir. zuli göründü. Zira, iki üç gün nâhak ye- Bu yaren ikincisi Çek Matbuat! ye içimden gücümden alıkoyuldum. Ben sansör serv z setine öracani İ” Üçüncüsü de Alman askeri sansörüdür. (| <e bir mekteb beşöğretmeninin YEN 3 Dördüncüsü sansör vak von Neuratlıın | eden bir çocuğu imtihan edip, takib e siyasi aansörüdür. İdebileceği sınıfa almak hususunda salâ « Çek gazetecileri bu yüzden dünyanin en| hiveti olmalıdır. Aşıya gelince onu da büyük sıkıntımı çekmektedirler, maartifin zaten mevcüd sıhhat müfettiş” leri, yıldâ bir defa mektebleri dolaşıp M 22 sene sonra Büyük Harbde Middlesexdeki mü - İhimmat fabrikasında bir iştial olmuş, bu fabrikada çalışanlardan yalnız 17 yaşla -| rında bir genç kız kurtulmuştu. Aradan |İ| TAKV Kuml se0e 105 Birinciteş-in 28 Resi ww İevli bir kadın olarak hükümete müra -| cant etmiş, gene bir mühimmat fabrika - 'emda çalışmak isteğinde bulunmuştur. | İNANMA! azarlıksız satış yapılır» deniliyordu. Ağ- et edemedim. Fakat kadınlar bu bahiste ve pişkin oluyorlar, karım derhal müna- den bu mağazada 12,5 lira İstenilen iskar. eğer yanımda karım olmasaydı muhak- aktık, Şimdi düşününüz, bu koca şehirde vardır ve günde kaç defa üçer buçuk lira raporlarda izhar edilen kansate iştirak

Bu sayıdan diğer sayfalar: