19 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

19 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MR EMMEEEME MM # w | | | | | | > — $ L © ASKERLİK BAHİSLERİ 1 Alman harbinden çıkan dersler Almanların Leh ordusunu hu kadar çabuk imha etmelerinin hakiki sebebleri nelerdir? pemmmmamassmeessamiem YAZAN Leh— ; | Emekli General H. Emir Erkilet km. Son Posta, nın askeri muharriri iki resim; Caddelerde devrilmiş tramvay arabaları ve bir emerarerasasasaanemaz, bombanın açtığı çuku bu ka il isti bebi şübhe kor e etirelerinin başlıca mpi iların neticesinde, bazı ordular daha ziyade | ve şarkına yürüyerek şarka, yani Vistüle doğ- . Taj kânıharbiyesinin) Yi genel kürmayının (er.! kunından, çok ye Se çarlar taarruz ba değildi, e idlayetinde yapılan bir Mddetince hemen hemen namazı demişti, Pilha nde Polan; Ya Ordusun Didayet, yea teki tahassüdü bir ve bu, Leh o anın mukadderatı bein Ye - Eşri durmadı m fn kurmayın yapı La ptığı hatat ü den ve sonraki sakim sevk Sü Ve 2 di #zami İstifeadeler elde etmesini" bilen n km ordularını hududlarda el ın sonra onlara bir Şok hatah olan daha tashiş, ai olan yallkmadı olmaktan ger atanmaları ve vi. marşa ETA €sir etmek için lâzrm olan o! caba pay, #örülmemiş söret ve cüreti! ve ime ve nereden bülmstur?! İşte bus | — e etmek Ve kendimize gire —. istiyoru tt Metleeler ve esaslar çıkar. imanla; Lu | ri seri çr Lehistan harbinde elde ettik. eli vatfakiyetlerin başhea Amlilinin deriniiğe eadtna #üphe yoktur, O, taarruzun! tart ole doğru devamını temin için birinei e sürati mümkün kılmıştır. Si ilüirdin sonunda ve bu harbden son. DİŞ bir ç,. OPĞU teşkilâtında ve harbde ge - surette istimali meselesi birinci de. anana olunan büyük askeri mev. kit EV ordunun hangi ti şi motörlze ölmeleri Yetiza ettiği hak fikirler ortaya çıkmıştır. Bun- —— rk İşlerimi aleifcele bitirip bir hafta, sonra İstanbula döneceğim; o zaman İİ seni görür ve icab eden şeyi Yaparım. ayan in Seni benim vahsi olduğu kadar anki çı kızım; bu defa da, her za. düşündü 2 seni büyük bir şefkat ve sevgile ağa & yalnız senin iyiliğini istiyen bu) ağ sözünü dinle; onun hatırından| 1 derin ve samimi bir şefkatle düşünü. rin NE, bir ,, ektubu alınca, içimde evvelâ sonsuz Gam da büyük, çok büyük bir be daki için © bir ağabeyden başka VE me ri kalbii, alloenab, vaziteşinas| Hayır, ha bir akraba çoculn... İ Bİtmiyecegı > (NEYE, sanaloryoma, kliniğe * > » Mersine, bana çok tatlı mi saatleri hatırlatan diyara da git. m b. Ben tekrar dağlarıma dönecör Keski oradan big, hiz aynlmasaydım! * — Gene ben geldim dadır — Roş geldin kızım. Nece . Senin ergsç bize dö- va. biliyordum ben... Ne yanık ki ya giy bin kaybetti, vücudün bir dal! ih bir tiyar kadının yanaklarını öpti Tapı göğsümde sıktım: — Artık sizin aranızda & iyileşir, eski Bemi. da olurum. Özlen bol mu bu serer r Çok... Bana hergün baz gibi salkımlar i hani üstünde damla damla sü. ım, vahşi! - İmotörleştirilmesi de gecikmemişti. motörize o etmişler, (o diğerleri (o daha çok piyadeyi motörleştirmişlerdi. Ayni 2a - manda istihkâm ve muhabere kıt'alarınin Teşkilât motörleştirme işinden ve müsta -| kil olarak zırhlı teşkilât ta ayrıca inkişaf e-' diyordu &i bunların ehemmiyet ve istihdamı beynelmilel askeri edebiyatta uzun müddet münakaşa mevzmu oldu. Nihayet İtalyada, bu hususta nümune olacak şeklide çalışıldığını ve bunların neticesinde orada molörleşti - rilmiş bütün sinıflarin bir araya getiniimezi We seri veya gırhlı tümen (fırka) ler adm- da yeni birlikler vieude getirildiğini gör - »,dük. Fakat diğer elhetten piyade tümenle - rinde dahi bilhassa topçunun, muhabere ve Istihkim kıta'larmın ve şüphesiz zırh ve u- gak müdafan birliklerinin o molârleştirilmesi #uretile ordunun, muhtelif maksadlar içi hareket, kabiliyet ve; süratinin arttırılması İşi de unutulup imal edilmemiştir. Ancak harb tarihinde, bu derece motör - lestirilmiş ve yenileştirilmiş orduların büyük ucak Kütlelerile birlikte harbde istihdamı ilk defa 1939 Eylül aymda Alman - Leh harbinde| dırmadan ve bir müdafaa hata | görülmüştür. Fukat daha bu Uk KulİSMi$İ Kezelik Alman - Leh seferinde, takriba 11 ma meydan vermeden birer pi |pU* Motörleşmiş büyük orduların istikbalde,İyeh fırkasının Varşova ile Poron arasında Umumi Harbde olduğunun sksine olarak,| mevzilere saplanma yerine, simdiden tah —| min olunamıyacak bir derecede büyük ölçü-| de harekât yapmak imkânlarına malik bu -' Junduklarını göstermiştir. Bundan başka, şu. nu du tasdik etmek lAzımdır ki Alman baş -! kumandanlığı, Leh harbinde, motörden ve motörlü seri fırkalardan istifade hususunda, #ırf bariş zamanına mahsus tecrübelerle is- Hihsal etmiş bulunduğu esasları, düşman yalnız bütün cephesinde değil, bütün de - rinliğince de vurmak ve mağlüb etmekte e- zami bir cüret ve maharet sarfetmiştir. Alman ordusunun Lehistanda istihsıl et - tiği büyük askeri zafer bugün herkemçe ma- Mimdur. Şimalde garbi Prusyadan Koridora ilerliyen ordu buradaki Lek ordusunu mağ -| tere enhacıma intikal etmişlerse de anla - Yüb ve esir ettikten sonra şarki Prusya or | farma #öre Almanlar bunlarin iletme ru giden Leh ordusunun arkasını tamamile çevirmiş ve Lahiilere Narev - Vistül hattın - da bir müdafsa hattı tutmak imkânını bi -| rakmamıştır. Silezyadan ilerliyen ortadaki Alman ordu. lar grupu, düşmanı evvelâ Radomda mağlib| ederek bunun büyük kırmını bu havalide ihata ve esir etti, Yalnız burada Almanların eline geçen Leh esirlerinin sayısı 109,000 © yakın olmuştu. İ Alman cenub ordular grupu da, Slovakya e Beskitlerden İlerlertiş ve Leh cenub or- dusunu Erakanda ve Przemyalde imha de - retesinde mağlüb ettikten sonra Zamosz ve Tomaszow meydan savaşlarında Leh ordu kumandanı General Piztordan başka 60000 esir almıştır. Esas İtibarile Bavyeralılardan ve Osk-Markllardan mürekkeb olan bü or. du dağlı ve mütenddid sularla kesik bir a raside,. Moravyanın Ostran'ından (emberge kadar olan 400 Km. lik bir mesafeyi muha- rebe ederek yalnız 18 günde alı manyaya pek mühim olan Drohobyez ve Boryalan opelrol osahalarını okazandir - mıştır, (0) (Kutno şehri - Prura nehri bölgesinde) şi - mal ve orta Alman orduları tarafırıdan ya- kalanıp tamam'le çevrilmeleri ve mağlüb ve esir edilmeleri için yanılan hareket ve muharebelerin sürat ve ağırığı fevkalâde telkika şayandır. Bu çok ağır ve cür'etii AL Yazan: Keşad Ekrem Faizci çatal sakal — Bizin iyiliğiniz için söylerdim ben. bir sene sonra bir habbe dahi iradımız kalmıya. cak.. fakat mademki emir buyuruyorsunur. bir kere varayım falzel Çatal sakala... O he. rifte de din insaf yoktur amma. ne yapa- hım... Başka kimseden para bulunmuyor... Yarım saat kadar sonra da Çatal sakal! Küçükefendinin huzuruna çıkardı. Bu, ulak tefek, cin gibi bir Yahudi idi. Kapıdan girer girmez köşar, Küçükelendinin ayaklarını ö- rdi: çi Beni çağırmışsın sultanım efendim haz- retleri,, derdi. Memnun oldum. ben baba dostuyum. Hanedan dostuyum.. bu dünyada adam kalmadı sultanım... Ortalık mahşer. Gi İİnsan oğlundan emin değil. . Emniyet kalk. ti, inanf unutuldu. ben tuz ekmek hakkı bi. Urim,.. Babam, babamın babası, onun ba. bası, onun babası, sultanımın babasının, 0- nun babasının, onun da oabasının babasının nimetleri ile yetiştiler. Başın dara gelmiş işi- tinee atoş içinde kaldım. eğer eski zaman olsuydı.. faiz bile almadan verirdim sulta- Bim,. ah nerede O eski zamanlar... Söyle sül. tanım efendim... Ne kadar lâzımdır bugün. lük size... -- İki yüz altın bazirgün... Çatal sakal, biraz evvel köylü Hasan da İynın Abdi Mollaya verdiği keseyi koynun- dan çıkarırdı — Yanımda dört yüz altın var. Diyerek keseyi üçar ve güya yarısını sayıp verecek imiş gihi görünür idi, O zaman, Kü- gükefendi mâni olur: —Bana bsk Çatal sakal... İki yiz dedim amma, hani madmeki yanında dört yüz var. mış. sen ver onuh hepsini bana. Çata) sakal: — Emir sultanımındır.. Diyerek keseyi uzatır, koynundan da bir sened çıkarır: — Hani ölüm var. sultanım. bugün ka. pasam gözlerimi, mirasçılarım dört yüz ye- rine dört bin isterler. Diye ilâve ederâl O zaman Abdi Mala a- gözüme... Diye bağırmağa başlardı. Çatai sakal da: — Kızma Molla hazretleri... sulta- nım... Emir sizden. gel dedin geldik... Git diyorsun. gideriz... Bunun tzerine Küçükelemdi şaşırır, Abdi Malaya: — Canım Mollacığım ,, Ver Çatal sakala bir sened... Yok mu buyünlerda gelecek pa- Tamıs?.. — Dere köyündeki değirmeni tutan Hasan dayı beş yüz altın getirecek İdi... — Bre Molla... Bre senedi mühürliyelim... man ihata ve imha hareketleri esnasında Leh | Yüz altını da faiz olsun bizim Çatal sakala... baskumandanlığı ve Leh kıtaları cenuba Abdi Molla, Küçükefendinin kendi para- dotru Lodr Wtikrmetinde bir yarma hare -İgını kendisine faiz ile ver: vere İki han, bir ketile kurtulmak ve Vartavaya taarruz eden merke Alman ordusunun cenahımı vurmak| istemiş ve bunun işin şeclane harbetmişler. se de muvaffak olamamıslardır. Leh ordu - (Devamı 6 ner sayfada) (1) Bn yerler sonradan teshit olunan Rus hamam ve yirmi dükkün sahibi olmuştu. BİR DAVET Tayyarsade Aynalı sarayda, evvelâ kapıcı. Jar ve kapı uşakları tarafından karşılandı. O gön sırtına mor Londra çuhasından bir dusfle birleşerek ve gtmalden cenuba Varşova imtivarlarını muhafaza etmislerdir. e 72 Yy: AA «Son Postar nın fefrikasr. 7? lar parliyanlardan... Sen eskiden onlara gü- müşlü üzüm derdin, hatırımda mı? — Unutur muyum hiç! Lalam nerede? — Mutfakta... O da pek ihtiyarladı artık; işçilere yetişemiyor. — Ziyamı yök, dinlensin! Bundan sonra tereyağa, peynire, kestane ve şeftaliye ben bakacağım. İhtiyar kadinin gözleri açıldı? — Nasıl, nasıl? Artık gitmek yok mu? — Yok... Bundan sonra bir tarafımda sen ve köpeğim, bir tarafımda nğaçlarım ye dağ- Jarım, ömrümün sonunu burada geçireceğim. Ferah kalfanın görleri birdenbire bulu landı ve hiç sebebi yokken: — Sana ne oldu yavrum? diye sordu. Kah. kaha ile gülerek cevab verdim: — Ne olacak? Hiçbir şey. yerime dönmek günah mı? Tekrar kendi yalnız kalmişte. İ Kalfa başını salladi, takunyalarmı tıkır.| Çiftiğe döneli bir hafta olmuştu. Medeni (lenerek oraya yaklaştı datarak yürüdü, gilii Ben topal köpeğimle |dünya (lc alâkam tamamlle kesilmiş, renç- çalı ve çirpıyı ellerimle arlıklayarak İperler ve çiftçiler arasmda yaşıyor, kendimi | girdim, toprakların üzerine oturarak arka. DAĞLARIN EPRARI YASIN çok beni seven kimse yok; dünyanın en ve- | birli esvablarımı da tamı falı kalbi sende var. Köpek sevinçle havladı, kuyruğunu salla- dı ve arkamdan koşmağı başladı. Pirkaç! dakika sonra, dağlarımın en güzel kişesin. de, bir karş genişliğinde akan şeşil suyun yanında idim. Eskiden olduğu gibi gere yüz üstü yeşil çimenlerin üzerine uzanarak başi. mi gilerimin arasına aldım ve taşların Üze- rinden kayarak akan renkli sulara daldım. Bu suyun efsanesini, bu dağların efsane- sini çocukken dadımdan işitmiştim. Bugün gene onları düşündüm. Gene Iki sevgiliyi bir- birinden ayıran sihirbazı, birdenbire akar bir su haline dönen genç odamı ve uzun saçlı kral kızmı hatırladım. Zavallı kızcağız, s87- gilisinin ölümüne kim bilir ne kadar yan. maşta! Ben de ölmek istiyordum şimdi... Ölmek ve unutmak... kat esvab giymişti. Mor kadife kavuğunun üstüne de mor bir grep sarmıştı, Kisa diz dad , kendi- me basmadan bol bir köylü entarisi ve ince bezden bir btuz dikip giymiştim. Artık her sabah arkamda bu entarile İçi. leri teftiş ediyor; öğle yemeğinden sonra da, yanımda sadık köpeğim olduğu halde dağ. inra çıkıyordum. Kendimde hari bir iyilik ölsetmeğe başlamıştım, yemeklerim ve uy. kum düzeliyor gibi 4d). Banu eskileri hatırlatan her seyden uzak kalmak azmine ulduğum için kitabisrimi ve tamburumu bile bir köşede bırakıp ipti- dal bir ömür sürüyordum. Bir gün, nasi oldu bilmiyorum, adımlarım peni ber zamandan daha uzaklara götürdü ve birdenbire karşıma, vaktile İstanbula git- memek için saklandığın mağara geldi. Genç kızlık hayatımın tatlı ve acı alar bu | karanlık mağarada başlamamış mıydı? Gayri ihtiyari bir kuvvetin tesirite sürük- — Tap! Cün Tapım, ciğer Tapım; senden onların yarında avutmak İstiyordum. Şe-'mi taşları dayadım. " İmis bir peneerenin önünde oturuyordu. Sır. teş kesilirdi: Ne dedin bazi Ne dedin bazir- gün?. Dünya kadar sahibi bir Küçükefendi hazretler dört yüz altın; için sened mi alınırmiş, Bre «) paramı, defol konaktan... Bre ben ktkm örüp esir pazarında cariye diye efendiye para bulurum... Bre yık. görünme ve methali kapayan içeri iPir Yaprak gibi titriyore çakşırymın altında baldırlarına j Sahadan bir tozluk geçirmişti. Bind işi a İmavi şal kuşağının kıvrımları arasından fil. dişi bir hançer sapı görünüyordu. ğ Konağın bahçe kapısı önündeki binek ta. İsında atından inen güzel delikanlı, hayva nini kapleiardan birine vererek içeri girdi, |bir kere etrafına bakındı Orada bulunan beş altı kişi arasında konuşmak için gözüne kestirdiği bir adama; — Var git efendi hazretlerine, Tayyarsade Mehmed ağa gelmiş diye haber ver. Dedi. Beriki, sağ elini göğsüne koyarak hürmetkâr bir tavırla eğildi: — Buyurun ağa hâzretleri. efendimiz za tınız için evvelden tembih ettiler. Diye cevab verdi. Tayyarzadenin önünde, yan yan yürüyerek yol gösterdi. Bir taraf. tan da, küçük bir çocuğun kulağına: — Var efendiye söyle, Tayyarzade geldi... Diyerek koşturdu. Küçükelendi, sarayının «Mavi oda» deni, len muhteşem bir Türk salonunda beş alti İmisafiri ile oturuyordu. Aynalı sarayın oda. larına, içindekiler tarafından renklerle ya» İnd içindeki nadide eşyalarla, veya şekilleri ile, Mavi oda, Sarı oda, Beyaz oda, Santi s0- fn, Havuzlu oda, Papağanlı sofa, Kubbeli 0- da, Camekânli oda gibi isimler takılmıştı. Mavi odanın tavanı ve duvarları mavi bo- yalıydı. İki yüz ayak boyunda ve elli ayak jenlnde olan bu büyük arlonun etrafı, yerden ancak dört parmak yükseklikle çepçevre 88- İdirlerin döşemesi mavi atlas 16 Yer, ince Mur hasırı üstüne nadide halı seccadelerle döşermişti. Pencerelerin etrafında geniş bip çerçeve halinde döşenmiş clan çinilerle ma. vi atlas perdeler, birbirlerini fevkalâde ağ» mışlardı Bol ışıklı bu Türk salonunum tavanından altın bir borunun “ucunda İri bir karpuz ka. dar bir altın top sallanıyordu ve onun tam allına tesadüf etmek üzere, büyük bir hayug verdı, Yesil porfirden yapılmış, kenarı ise İ pembe damarlı mermerden idi İçinde geniş yaprakları ve alev gibi çiçekleri ile nilğz ferler yözüy suyu, tavandan sarkıtılmış Ye 12 tefik delikler bü. uman o altın toptan yaldızlı bir yağmur gibi ilüvordu, Kücükefendi, disardan yasami tmda Sam imeklizinden bir entari vardı. Çıp* lak ayaklarım sedirin üstüne uzatıma, çubuk içiyordu. Çubuğu, ilk bakışta Adice gibi gö- rTünürordu. Kiraz ağacından *di, Fakat J. Yesi akik, ağızlığı yakut İdi ve çubuğun Üs. tüine bir yıldız kümesi halinde, serpme küs çöcük elmaslar oturtulmuştu. Küçükefendi, uewnen boylu, kara gözlü, kalım kara ksşh, pos bıyıkh kıranta bir g- damdı. Bakal salmamtstı Bâkışlarında alay. &i bir hal vardı. Kendisini İlk gören adam, onun harikulâde cesur olduğunu derhal an. Jardı. İred ve akarımın hesabını bilmiyen ve hiebir zaman da onu ölrenmek merakına düşmiyen Küçükefendi, medreseyi küçük yaşta bırakmış olmasına rağmen, munzam bir servetin etrafına topladığı kalabalık a- rasında devrinin güzide İlim ve san'at adam- Jarı da bulunduğundan arzusuna rağmen bügili adam olmuştu. Buna zekâsı, ve bil. İhassa çok hassas bir ruha sahib alması da İyardım etmişti. Bu bakımdan Tayyarsada M8 İayni sınıfa mensub sayılabilirdi. Tayyarzadenin geldiği haber verildiği sa. man, bn haberi getiren çocuğa; »- Buyursunlar.. (Arkası var) Karanlığa alışmıyan gözlerim ikin etrafı. 5) seçememisti amma bir iki dakika geçince böyük bir sürprizle karşılaştım. Mağarada bir sepet, bir desti ve yırtık bir örtü vardı? Üç sene evvel kendi elimle getirmiş olduğum. #evler... Benden sonra buraya kimse gelme. diği icin sepetle desti yosun bala; örtü parsa paren olmustu, Bu zavallı eşyaya ba- karak asi aci gülümsedim, görlerim bufu- tandı. Ne 0? Tan huvstizlarmağı. bemurdanma.. #n basladı. Bir havvan mı eördü? Yoksa... | Düsüncemi heniz Hittrmemistim ki hasan *Xi könetin sasi birbirine karıştı ve bir gas niye -fetnde Aydanm iri peneslerinin omuze jlarıma #avandını hlessttim. Aydanm ar kasında Cahid vardı,-Tıniı de sene evvelki ei... Fakat hu defa mataranın methalini küneven eöler orada durmadan isoriun gir, İ2t temele imar ven otardı. İri köz İpek, 1 eski dost gibi ayaklarımızın dibine uzürmmelaraı, İ —semmal Kuvvetli bir cif. kol omuzlarımı sarmıştı. Remiha? Basım geniş bir #öğüze dayandı, boğarım. dan bir harkırık yükseldi ve hiç düsünme- İden ağzımdan bir isim döküldü: — Cahid! Başka bir sey söylemiyor, rüzgürda kalmış m. Bir Iki dakikaş pk yüz senelik bir zaman böyle kaldık (Arkası varı

Bu sayıdan diğer sayfalar: