Binan Paşa; dilüe 344; bu Menldeki nut e 1 devler m adamlarının den - ii UZUN uzadıya bahsetmiş ve bu Yolla rerçimi, tevecrühünü kazan. inin meticüsnde birçok Mansıblarını kaydet kunu bitir - ara, topladığı ya anda, yıllardanberi inden İsaka boytunu, yan min, yani Yeloe kia va olmuştu. Mesel, ev . : TEAÇ yerde bahsettiğim ül Akile Binan Paşa mii z e ee Yesi günü boğduralmuş. dee air Zadar biriktirdiği ser - yon Mdeki emvalinin tevdi edilerek Azan RAN İmaştr «vezirlâzam. Bu Hid, * iie n İba, oaradır ki her birimizin taz Üç ayıp, Daret olan gündelik tahsin. Men caiz etmiş bulunmasına rağ işti. Bundan dolayı ya - Gi hir zorluklar baş ki bizim iğamız, «Kubbe. aşmış ve fakat - i. Ve hiddet ee Yablarila Yasla > © Süre, Müz halde * bepimizin derişi, 3 Dlacak dayı bek ve bunlardan davul KE Düyük biy,p2 Naber, ağa takafından pi. ha Süküneş Pan bildirilmiş, paşanın a Sömemiz Gal a Cenabıhaz. diri olduğu - etlikie; Diçobunu imha eydi vü olmuştu. (a) Düş- ki bu muvaffa. an İpe Türk - ranza ğında gama Şökmekte bulunmuş dn ayni za Bir yıl bine sevinen Uğradığı 15 Binarı; Çeek emele b li kendi Je. “edeli Diziyi Büyreti ele alaş dabi da emre” sürü; > Rötürmek is Yeniçeri Onların, iandemei Ve Bipahileri ele r giimdn kime bir paşa a göre, madkşa, tetra ipa, 1 Per —E. sefere gitmiye - hür rin, ği süphesiz kule mu « 18 nci asırda İstanbula yelar Bon3nyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 74 Türkreve çeviren: Süreyya Dilmen Sinan Paşanın ölümü #Rührü hümayun» tek -| ) ceklerini Ye fakat padişahın yüce buyruğu Jaltında tereddüdsüz, canla başla gazaya ko- şacaklarını ve bu uğurda ecisim ve can, la- rını feda edeceklerini söyletiyor v3 bu 488 - lerinin hünkâr tarafından işitilmesini temin €yliyordu. Osmanlı imparatorluğunun en | Kövvetli istinadlarını teşkil eden Sipahi ve Yeniçeri taifesi, sözlü isteklerini hünküra duyurmakla kalmamışlar, hükümdar bir Cu- Ma günü camiye giderken kendisine bir gri- 7e de takdim ederek, kudretlu padisahlari- nın hıristiyanlara karşı bizzat harbe axi - metini ve ecdadı ızamının yürüdüğü izlerden yürümesini yazı ile de dilemişlerdi. (3) | Fakat padişahın bizza sefere gitmesini (arzu etmiyen imparatoriçe, (4) gerek Sinan Paşanın ve görek asker talfesinin bu ar - İzularına Omuhallf bir vasiyet Oalmş bulunuyor, Kur'anın, yeni tahta çıkan bir hükümdarın üç yıl geçmedikçe sefere gitme - Re mecbur olmadığına dair olan ahkâmını Veri sürerek; askerin, Sinan Paşa gibi tec- İrübeli bir serdarın kumandasında ve de - , ferlerini harb meydanlarında isbat etmiş i kurmandanlarin. bayrakları altında pekilâ düşmanla savaşabileceklerini beyan ediyor ve: — Velinimetleri alan padişahı ve onun ül. Kesini korumak asker kullarının vazifesi de- £U midir?. Hünkâr başlarında olmadıkça küffara karşı kıç çekmiyecekleri lâkırdı - sını nice ederler?.. Şu halde padişahın an - cak bu maksad için kendilerine vermiş olân- Hu şerefe ve onun bunes imam ve ihsanma lâyık olmadıklarını i#har etmiş olmuyorlar mı?» Diye ilâve eyliyordu. Fakat, her şeye rağmen, Sinanın şiddetle Yüzum göstermesi ve ordu mensublarının dâ bu yolda ayak diremeleri üzerine padişha, ordüsunun başında, Macar seferine gilmeğe wmayül gösterdi. l (Arkası var) (3) Yeniçerilerin de padişahsiz harbe gil. miyeceklerini söyledikleri doğrudur, Mü - tercim. (4) Müellifin (İmparatoriçe) diye kaydet- tiği kadın, üçüncü Murad zamanında Haseki Sultan, üçüncü Mehmed devrinde de Valide nediğin asil Bafo ailesine mensub olan bu / kadın, henüz pek genç iken ve Bafa adını İ taşırken, Venedikten, babasının vali bulun- , duğu Korfu adasına giderken bindiği gemi | Türk kapsamları tarafından vurulmuş ve ! kendisi üçüncü Sultan Muradın şehzadeli » İğinde onun eline düşmüş idi. Şehzade Mu - Bir tuhafiyeci bir ortağırs öldürdü, diğer ikisini de yaraladı İ Katil Rizeli Hamza Dün öğleye doğru Mahmudpaşada Ayna Jeılar caddesinde bir cinayet olmuş. bir kişi ölmüş, Tel kişi de yaralanmıştır. Katil, Kumkapıda Telliodalar sokağında 9 numaralı evde oturan Rizeli Hamza adında 20 yaşlarında bir gençtir. Vak'a etrafında aldığımız malümata göte, cinayele sebeb olan hâdise şudur: İ Hamza bir müddet eyvel seyyar elbise ve tahafiyecilik işi yapmak Üzere Yervant, Ka- rabet ve Sivanik adlarında öç kişile ortak olmuştur. Dört ortak berabere, bir hayli sa- man taşradı pazarcılık yapmak suretile bir miktar da kür temin etmişlerdir. Fakat son #amanlarda seyyarcılıkta İşleri iyi gitmedi. ğinden zarar görmeğe başlamışlar, ve müş- terek sermayeli bir tuhafiye dükkânı açmağa kurar vermislerdir. Bu maksadia Aynacılar caddesinde 16 sa- yıh dükkân; Kiralıyarak, ufaktefek tamira- itina da baslamışlardır. Son bir iki gün içinde mahiyeti anlaşılamı- yan bir sebeb ile Yervant, Karabe: ve Biva- nik Hamzayı bu yeni Iş ortaktığından çıksr. mak istemişlerdir. Dön sabah dükkâna gelen Hamzaya fikir- Yerini açarak, biz fiçümüz bu isi yapacağız, İsen başının çaresine bak demlslerdir. Hamza bu vaziyet karşısında eski ortakla rna, evvelki işde zarar gördüğünü, hiç ol. esk! zararlarım telâfi edebileceğini söylemiş massa bu yeni işe iştirak ettirilmesi suretile ve ortakirkta israr etmiştir. Bir müddet bu şekilde cereyan eden ko- nuşmalar, az sonra münakaşa ve müteakiben de dövüş hslini almış ve bu esnada Hamza Üzerinde Satan sıfatile hükümet eden, devletin idari ih müessir hâmil olduğu Neğant tabancasını çekerek Droparanda | Hierinde parmaği olan Safiye Sultandır. Ve-. ... çimeğe başlamıştır. Çıkan kurşunlardan biri Yervantın mesa- İnesine issbet derek ağır yaralanmasına ve İ kisa bir zaman sonra da kaldırıldığı Orrah. paşı hastanesinde ölmesine sebeb olmuştur. Katilin attığı 6 kurşundan diğer İkisi de Karabetle Sivangin bacaklarıma tesadüf e- Katli, © esnada mah -'radın haremine dahil olan bu gok güzel kız derek onları dış yaralamıştır. Safiye adını almıştır, Şehrule Murad Sati -| Katil elnayeti müteakıb, linde tabancası yitti mülâleaimayı Sinan Paşa ile yeye o kadar mağiüh oldu ki gerek padişah -| olduğu halde dükkündün fırlamış ve kaçmak Bu hüsyta, sonra Haimmmaz m nn 2 yen Künluklardan öter kumandanları j Hi ji zi ; LİN İriles Val rini a ; Eş EEİ nil m | li ... Bana b — m eğ” Cahid,“ MASA... Daha doğrusu sadace sını vag sak MA Ve karya. Kron ez evin en güzel odalarından bin, deniz © kadar —— yapurda zannediyor: Be ağ İçerisini de iyi süne” m rek işledin? tesi Yunumyordu. “> YAVAŞ yavaş düşüyor, tay, güze)... Tanbur çalmıyor mansun ar Karapenin Kayandy——» üaerindeki sazı eline almış, ba. şimdi Valide Sultan mevkiinde bulunmakta be sitmeklen vargoşinmek için elinden geleni | yapmıştı. Safiye Sultanın bu yoldaki yay “oklunım uğryabileceği müşkülâla analık sevgisinin rıza göstermiyeceğinden değil, i kendisinin bulunamıyacağı bir seferde mües- «Eylül sir bir rol ifa edemiyeceği endişesinden İhe- | — Çalıyorum; fakat kimsenin evde olma - dığı zaman.. — Niçin? Halbuki yengem senin çok iyi e e. Yanıma yaklaşmışta. Sıcak bakışları, sıcak sesi varlığımı sitüst etti. Fakat o birdenbire | Yerinden kalkarak yanıma geldi. olurdu. değişti; kapıdan girerkeonki maskesini taka. Tak koltuğa oturdu. — Şuraya, karşıma otur Semiha; bir vaşi| Zararla soruyor. olmamıştır. hğından evvel ve gerek cülüsundan sonra İsterken silâh seslerine koşan çarşı bekçisi yedinci e'ldin./- çok kadın sever olmakla beraber - Safiyeyo Mehmed tarafından yakalanmıştır. tasilât vardır. karşı olan sevkisi hiç sarsılmamıştır. İşte! Olnayet tekkikatile dün geç vakte kadar müddelumumi muâvinlerinden Kemsi Tan İstanbula her olan bu kadın, ordunun basında olarak bar) meşgul olmuştur. Katll Hamza; Yervani ve Aârkadaşlarının kendisini dövmek üzere el- lerinde keser ve sopalarla üstüne hücum et. taleb olunmakta Mi. İh . retleri harb talihinin aki zabür etmesile tiklerini, bunları korkutmak ve bu suretle ça, Sm kendisini müdafaa etmek maksadile taban- casını çekerek bacaklarına doğru ateş etii- Kini söylemiştir. Yervantın cesedi otopsi Yapılmak Üzere İmorga kaldırılmış ve bu husustaki fenni ra. DAĞLARIN RARI bu sabab Nevza4 bana müracaat ederek seni İresmen Wiedi Ne diyorsun bu işe? — Ne acayip adam! Sesinde kâh öfke, kâh gurur, kâh titriyen bir acı beliriyor, gözleri benden kaçıyordu. Bana gelince, saşırmış, kallaşmıştam, — Niçin cevab vermiyorsun Bemiha? On yaşındaki bir çocuk gibi titriyordum. — Bilmem... — Böyle Semiha; Nsyzadı seviyor musun? Onunla evlenmek istiyor musun? yüzümü, beynimi delerek için en mühim ve ince bir meseleyi müzakere fikrimi öğrenmek için bakışlarını iki keskin #deceğiz: Evlenmeği hiç düşünmedin mi? — Evlenmek mi? Ben mi? — Evet... Sen farkında olmadan seneler geçmiş, etrafında seni sevenler, seninle eV- Jenmek istiyenler peyda olmuş... Bir vasi #i- fatile bunu sana söylemeğe mecburum. Ne| ok gibi gözlerime saplışordu; fakat bilmi - yorum niçin onun assinde; — Nevaadı sevmiyorsun, onunla evlermi - İyeceksin değil mi? diyen bir sual duydum ve İ birdentire içimde tuhaf bir isyan uyandı. — Evvelâ #ilerinizi siz söyleyiniz, vasim oL. demek istediğimi ben daha söylemeden sen | duğunuz için sisin bu hususta ne düşündü - anladın değil mi? Lüzumsuz yere masum ço. | günüzü anlamak cuk tavırları sima; seni bir gün onun kolları istiyorum. Bunu hiç beklemiyordu. Şaşırdı, elimi ta — arasında yakaladığımı pekâlâ biliyorsun. İşte'tan eli gevşedi. m... <a ON POSTA Sayfa «Son Posta» nm tarihi tefrikas: 23 Yazan: Reşad Ekrem Tayyar zade 'Tayyarzade on sekiz, on dokuz yaşlarında, Allahın özenerek, besenerek yarattığı fevka lde güzel bir gençü. Billör gibi bir ses, ateş gibi bir zekâ vücudünün pehlivan yapım, ya- hin kılıca çıplak göğüsle yürüten bir cesaret, güzelliğine Dâhi bir kıymet veriyordu. Tayyarıade kimseyi kırmaz, kalb Melt - mez, büyüklerine Bürmet eder, ve her gitti. İği yerde hürmet ve #evgi görüriü. İzseti nef- İsine düşkün, mağrur bir gençtir. Tayyarza - denin asıl adı Mehmeğdi. Çok fakir bir aile- nin çocuğu idi. İki odalı küçücük bir evde bir! anacığı ile oturmakta idi. Babasını bilmezdi, Bir eskici olan o adam çok gönç ölmüştü. Mehmedi bir yemenicinin yanına çırak ver- İmişlerdi. Makat çocuk orada durmamıştı. Bir İmarangozun yanından da bemen ertesi gün kaşmıştı. Çoruğun bir san'at öğrenemiyece- ğini anlıyan anası, mahallenin hayır aahib. lerinden birinin yardımı ile çocuğu mektebe göndermiş, mahalle mektebini muvaffakiyet. le bitiren eskici oğlu Mehmod, zamanın okur yazarlar için bir imtiyaz giti kabul ettiği «zade» lik ile anılmağa başlamış, Tayyarzade olmuştu. Bundan sonra Tayyarzade, Fatih medresesinde (Kayserili Hafız diye anılan bir softanın çömezi olmuştu. Arabi ve Farisi de çok derin bir bilgisi olan Kayserili Hafıza, eskici Tayyarn oğlu. henüz on on bir yaş - larında iken tesi'm edilmişti O zamanlar ya- © otuzunu geçmiş olan ve galiba asıl adı o nun da Mehmed olan Kayseri Hafız, zeki bir adamdı, Devrin ülemasndan Sivaslı e - fedinin hayranlarından j4, Sivask efendi, Kadızade diye rnılan bir yobaz ile taraftar. larının küfür ie itham etmelerine rağmen riyaziye ve teşrih gihl müsbet ilimlerle uğ - İraşmanın faviletini kahramanca müdafaa €- den eldden büyük bir adamdı. Kayserili Ha. faz, şilr ile Ge meşgnl olur, medrese havasın - #an bekleniimiyon bir zarafet ve hassasiyet İle sarkılar yazardı. Sivasli efendinin dersle- Yi, onda geniş hir tefekkür ufku açmıştı. Öyle ki, bazan, arabi ve farisiyi ana dil gibi ko - nutan bu Hafız efendi Anadoluda cerre git- WE zamanlar beraber yaşadığı insanlarin dille derdlerin! dökeröi” leyin ol ner civâne, Gönderin bana gönlümü! İrisdirmedi dermâne, Göndersin bana gönlümü! Gönlümü alan unmasm, Aşıktıktan kurtulması, Sak olenn kiymet bulmasın, Göndersin bana gönlümü! i Gittiği yerler dağ olsun, Çevresi sünbül bağ olsun, Candan sevdiğim sağ olsun, Göndersin bana gönlümü! Bütün çümerler gibi, eskici oğlu Mehmed de, Kayseri Hafszın odasını yerleşmişti, Ha- fız elendinin odasını silip süpürüyor, onun tütün hizmetlerini görüyor, geceleri de O - nun odasında yatıyordu. Artık «eti ile derisi Hafız efendinin, Kemikleri anasınma İdi. Kayserili Hafız, kücük 'Tavyarzadenin zekâ- sna meftun olmuş, ona bütün bügisini ver - eğe çalışmış, Sivaslı efendi denilen bazine ile Tayyarsade adını taşıyan bu küçük zekâ arasında bir köprü, bir nakil vasıtası olmak #stemisti. “Tayvarzade, Kayserili Hafızın yanında beş por gelmemiş olduğundan hâdise meşbmd yü kadar kaldı. Fakat bir yaz Hafızın cerre çıktığı ve Tayyarzadenin anasının evinde 0. turduğu sıralarda !d!, Tayyarsade İlk defa olarak kahveye çıkmağa başladı. Kendi ak « ranlarından, kendisinden biraz kabaca, ar « kadaşlar peyda etti, Fülya ve günbül bahçe » lerine götürüldü. Pek çabuk şaraba alıştı. İs- tanbulun sayıl Afstlerinden Pembe topuklu Emetiye vuruldu. Ve bundan sonra medrese, kendisi için artık bir zindan oldu. Kayserili Hafız da, onun tahsile devamı için fazla 18 « rar etmedi, Tayyarzade bu beş yıl İçinde öğ. rendiği farça ve arabea İle, herhangi bir ka- lem *- rienlden herhangi bir zatın kapısında iyı yer bulup geçinenilirdi. Faka; Tayyar. gadenin gruru, herhangi bir kapının kulu ol. masına ve herhanzi bir kalemde emir al « tında çalışmasını mâni olmuştu. Fakir bİr delikanlı olarak, serbest ayak işleri yaparak, fakat tam hürriyetine sahib yaşamadı ter - cih etmişti. Haftada birkaç defa Balıkpamı ve Yemiş iskelelerine iner, oradaki balıkçı ve munav esmafından birkaçınm toptancı - larla olan alacak verecek hesablarını görür, haftada, yahud ayda dünyalığını toğlar dö- nerdi. — Merhaba delikanlı!. — Merhaba 'Tayyarzade!.. — Merhaba oğlum! - rhaba oğlum... Safa geldin... Olur baktım... Tayyarzade hasır kenarında yemenilerini çıkardı, Temiz yün çorabları Ila salına salına ilerliyerek Osman Dedenin gösterdizi yere bağdaş kurup oturdu. — Dede amca bir haber var mi? — Osman ağanın kızı çok hasta imiş di- yorlar 'Tayyarzadem, — Hastslanır eibet... Ben tanırdim balıkçi güzelini, kıyılır delikanlı mıdır? Uzungarşı - daki bir hanının geliri le yaşıyan Çonür ağa denilen adam, «koca bir devlet bir avvaş 6 bir çcalgıcinım elinde kalırsa daha neler gö - receğiz neler?» diyecek Ikon sözü T-vyarza- ha ekoca bir devlet Bir puk bir cümle, Sultan Muradın müthis bir komcı tesiri varmıştı. Bin keden Deli Hüseyin, icnında bütün kahve halkma meydan okumafa hazırlanmıştı, Murad Çopur ağaya döndü: — Bre ağa yarı kaldı lâfın . Bre anlat ba kalın devletten, padişahtan bize de . Biz de öğrenelim devlet, padişah işini bre, Tayyarınde ancak o zaman bu fki sipahi. nin yüzlerine dikkatle baktı Bakır bıkması da Sultan Muradı tanıştı, Hemen verinden kalkarak ayaklarına kapanacak oldu.. Bu- nu farkeden Murad, Tayrarradenin vürüne #öyle bir sert sert baktı, Tavvarzade kıpır — divamadı, Cepur ağa, bosboğazın o biriydi, Koltukların kabarttı. Cihan için mu'lok hip huzur ve sükün istiyakı, besatetin gev-isldir, Basit insanların #lem nizamının sirler'm bil, mek iddlasi)le Onur ağa da öksürdü. — Beni dinleyin delikanlı. Haberi almak Mtersen Taberi okuyasınız.. dedi, Tayyargör de Covurun sözünü kesti: — Çopur ağa, boyundan büyük işlere ka « rışma sen, evveli öğrendiğini doğru dürüst İöğren de sonra karış derlet işine, Kemanl Dede meşhur beyti okudu: — Almak İztersen haberi, oku tarihi 'Taberii suçlar kanununun dışında kalmıştır. Müddelumumi muavini Kemal Tan bugün de tahklkatınm devam edecektir. — Nevzad benim akrabam.. kendisini se - verim. —Onunla evlenmem için bu kâfi mi? — Namuslu, Iyi çocuktur, fakat... — Pukat? Bu dakikada ben vahşi, kıricı, kendine hâ- kim Bemiha idim ve galiba, ne söylediğimi pek bilmiyordum. Murad, Tayyarzadenin, maksadını anladı, (Arkası var) tim. Bugün ayni sözleri tekrarlamağa bir se. beb var mi? — Dün geceki teklif gayri resmi idi, bugün doğrudan doğruya vasine müracaat etti, — O halde vesim de lütlen kendisine he- nüz pek genç olduğumu, şimdilik evlenmek istemediği mi söyler mi? Bu müstehzi sözlerme kızasak, kıymetleri koparacak sanmıştım, fakat onun yüzünün birdenbire sevince çok benriyen bir hisle ka. rıştığını görünce şaştım. Konuşurken sesi de hafifçe titriyordu. —“Demek redâediyorsun, öyle mi? — Şimdilik öyle... — Senra... — Bonrayı kimse bilemez... Penecreye giderek başını çerçeveye dayadı ve weun bir zaman denize haktı. Ne düşün - — Seni iyi anlıracağını zannetmiyorum; | düğünü, he hissettiğini anlıyamadım. görüş ve his bakımından çök ayrılıyorsunuz.) Bana gelince, Nevzad Beyin izdivaç teki. Maamafih birbirinizi sevdiğinize göre, . finl o kadar mübhimsememiştim ki, bu me « — Birbirimiz sevdiğimize göre mi? Ha 82-| sele üzerinde fikrimi yormak bile tetemedim, hi... İçimde şeytandan gelen bi? merak vardı. Cü- Birkaç gün evrelki vak'ayı habırlamıştım| yide yaklaşmak, Refika Hanımla me tamam sınma o günden sonra yüz sene geçtiği için tum. — Benimle alay mi ediyorsun? Cevab ver- sene Semiha! artık ona gücenmiş olduğumu bile unutmuş” evleneceğini sormak istiyordum amma, buna cesaret, edemedim. Bir Iki dakika sonra o, yüzüme bakmadan, ağır adımlarla dışarı çıktı ve Semiha e Muhterem vasim fena halde öfkelenmişti,| muhterem vasisi arasında geçen gürültülü, Yerinden kalkmış, karşunda bir beykel gibi | karışık, biraz da gülünç ve manasız sahne de' dimdik duruyordn. — Dün akşam Nersad Beys cevab vermiş- bu suretle sona erdi, (Arkası var)