| Sinan Devamlı ve İstekli bir çalışma me ticesinde de bu dili oldukça düzgün ko- nuşmağa, yazıp okumağa muvaffak olmuş - tum. Zira bu husustu bana yardım eden bir Türk hocası olmuştu Hoca her vakit zındana geliyor, bana ve diğer Iki arkadaşıma bürkçe ders veriyordu. Hocamızın zahmetine mukabil, - kendisine, ördüğüm çorap ve eldirenden (o #rmağanlar Yeriyordum, Benim 47 zamanda, kendi yazı- larını öğrenmiş, dillerinde konuşmağa mu - vaffak olmuş bulunmaklığım Türk o hocayı hayrete düşürmüşlü binmensleyh, mualllmim, her gittiği yerde hakkımda sirayişle bahse - der olmuştu. Bunu işiten Oağamız, bir gün, kuleye gelmiş ve beni, nevama, bu yolda bir imtihandan geçirmişti, Okuyup yazma ve konuşmasile türkçeyi bu kadar kısa bir zamar; içinde öğrenmek ikti- darını elde etmiş olmaklığım ihtiyar ağayı da hayrete düşürmüş ve şayet müslüman 0 - lursam bu tahsilimin ölünceye kadar bana çok faydası olacağını, çünkü (efor Cağala paşa, benim gibi bir genelin meveudiyetinden haberdar olurma, 1s'ör İstemez, müslümanlığı kabul etmek mecburiyetinde kalacağımı aiy- Jemişti. Halbuki ban öz dinimden ayrılmak dstemed'Elmden, doğduğum gidi Hiristiyan olarak ölmeği arzu eylediğimden, derhal türk şe taheiline son vermeyi mavafık © buldum. Zira ağadan işittiğim ihtimalin tshakkuk e miş olmasından çöz ürkmüştüm. Arkadaşla» rım da bana bu yoldaki etildlerimden vaz - geçmeyi tavsiye etmişlerdi. Binaenaleyh Türk hocayı, sunduğum bazı Ufak tefek hediyeleme, tatmin ederek sav dum. Serdettiği ve bı suretle uyanmaklığıma sebebiyet verdiği mücaleadan dolayı, ağamı- sn, Cenabıhakkın mfixfatına mazhar ol - masını temenni etin Yoksa, fahsilime de- vam etmiş olsaydım, muhakkak Ki ister (4 - temez kendimi o paşanın konağında ve 9 - nun maiyeti arasında bulmuş olacaktım. Eh. bu korkunç (Kara kule) de kapatıla- h bir yl geçiyordu. Bu müddet icinde, ya - gın şiddeti! sicaklarından ne kadar muzta - Tİb olmuş isek, sırtlarımızdaki © yalniz birer gömlekle, altımızda da birer kilim pareasile ku mevsiminin şidietli soğuklarından, do - Bu rüzgârlarının rütubetinden daha çok mü , tecasir ve müstarib olmluştuk. Onun için a- Bamız, hepimize birer kapıt © yaptırmanın #mkânmı bulmuş ve bu suretle soğuklara kar #1 mukavemetimizi temin evlemişti, Noksan gıda almak neticesi olarak vücud- ce zayıflamış, #kalaşmıs bir duruma gir - miştik. Bu acınacak halimiz! bilen muhafız. larımız, bir gün civardaki balıkelara bizim için rlen ederek onlardan, yurarlak bir masa seklinde, uzun kuşrukzlu hüytük bir babk ko- partmışlardı. Türklerin (Kedi babfı) tesmiye ettikleri bu balığı, kendileri yemiyorlar, çor yağlı bulunan bu hayvanın yağımı çikariyor- lar. İşte muhafızlarımız balıkçıların merha - metini gıcıklıyarak elde ettikleri (o bu bahih bize getirmişlerdi. Kendilerine teşekkür ede- rek büyük bir meserretla bu balığı istikbal ettik. Arrumusa söre parçalattığımız balığı aramızda bölüşerek ocaklarımızın batına ko Şustuk, Bir kısmını tencereye koyarak kay - nattık, bir kısmını dr. tavada kizarttık, on - dan sonra da başına geçip öyle büyük, öyle, şayan hayret bir istiha ile yedik ki... Fakat, bilâhare, bu istihamızın kefaretini pek acı olarak ödedik. Zira bu balığın yağın- dan yiyip de üzerine su İşince karınlarımız Tatil yaklaşmıştı. Nahide hanımdan al&ı- ğım müteaddid mektublarda, mektebimi bi- tirir bitirmez hemen Mersine hareket etmem hususunda ısrar edildiği halde ben onun bu nazlkâne davetini bir ay sonraya talik ede- rek evvelâ Bursaya, sevgili çiftlikime gitmek, daplarımı, kirlarımı, dadımı ve köpeğimi görmek istiyordum. Fakat bu fikrimi vasim kabul etmedi: — Orada yalnız canm sıkılır, Bahusus şimdi çiftlikte çalışan pek çok yabancılar da var. Bu yazı da Mersinde çeçirirsen senin için iyi olur. Ben Temmusun İlk günlerinde seyahate çikiyorum; projem İsveçe, Norveçe kadar uranmak... Ablam da balayı seyahati- ne çıkacak. Annemin niyeti İzmire gitrmek- tir. Sen de onunla ayni vapıra binersin: O İzmirde indikten sonra sen Mersin istikame- tinde yoluna devam edersin olmaz mı? «demedim; çünkü vermis olduğu kararlar hakkında lüzumsuz tenkidiere canı sikildi” Bini biliyordum. Temmuzun iIk haftasında, veda için mektebe geldi? — Ben gidiyorum yavrum: Avrupadan sa- na ne Eetirmemi İstiyorsün” Bu teklife birdenbire şaşırdım. — Bana in? Benim hiçbir #eye İhtiyacım Yok efendim. — O ne elddiyet, ne rezmiyet Semiha, in- San -yasisinden bir şey istemez Mİ? Yoksa birkâş ay sonra on sekiz yaşına gireceğini bana 18 ncı asırda İstanbula gölsa Bohamyalı Baron Wratislaw'ın hatıralar Türkçeye çeviren: Süreyya Dimes Bu projey! pek beğenmediğim halde itörnz | 67 Paşanın zaferi yerlerden kalkamaz oldul. Ben ve bazı arka- daşlarımız, mutlak surette o zehirlenAiğimiz! hissediyor, bu şiddetil hastalığın (o zehirlen - meden İleri geldiğini şünhasiz adârdiyorduk. Tatalduğumuz ishal günlerce devam et - miş, ondan sorra da şiddetli bir dizanteriye çevirmisti. Bu hastalık bizi o kadar kuvvet - ten düşürdü, o kadar yayıfl sttı ki baylarımız yattığı yerden kalamaz olmuşlar ve kendi pialikleri çinde yatınak gibi çok feci bir du- ruma girmişlerd!. Mubafislarımız bu cidden feci vaziyetimize kahkahalarla (o gülüyor ve balığı biliitişnm bise yedirmiş olduklarını söylüyorlardı. Balıkla zehirlenmeden sonra (tutulduğu- muz dizanteri, zindanı öyle fena bir kokuya boğmuş, Öyle iğrenç tebehhürat husule gel- mekte bulunmuş !di ki nöbetçiler artık bu murdarlığa dayanamaz olmuşlardı. Bu elim vaziyete düşünce ağamıza haber gönderdik, ölüm derevesinde hastz olduğumuzu bildir. dik. Adevşcağız bu haber Üzerine kalkıp ara- mıza gelmiş ve bixm çok elim şartlar altih- da kıvranmakta olduğumuzu görünce mal- yetini siddetle tekdir ve münabaze etmiş ve bizi rehirlediklerinden dolayı siddetle cera- landırılacaklarmı söyl'yerek onları bir hay- 1 de tehdid etmisti, Aramızdaki hektme de bize lâmım gelen tedavinin yapılmasını tav- siye eylemisti, Ağanm bu son tavsiyesinden istifade ede- rek kendisinden biraz sarımsakla beraber küetik bir fıçı konyak gönderilmesine müsa- adesini istihsal eylemistix Ondan #onra rımsağı yiyerek, konyağı leerek hastalığı. mıxin yavas yavaş zafi oldnfunu görmüştük Bir coğumuz az zamanda tekar kendile- rini toslamıslardı, fakat barları ise bu 7e- hirlenmenin elemini bu yindanda keldiğrmiz müddetce, çekmiserdi. Bir middet #onra nastahğım aramıdan mündefi olduğunu gören Dizdar ağa sevinmiş ve kendi haberi olmadan bizlere hicbir vivecek ve icerek ve. Tilmemesini emratnişti. Bu hüdiseden sorra ağamır, zindanda iyi bir temizlik yaptırımı ve birkaç hafta sonra da defne yaprakları yaktırarak mahpesimi- sl tötsületmişii. Günlük ekmek tarınımızdan baska muha- fırtarımız, arasıra, bize salyahgor, kaplnm- bağa gibi hayvanlar da veriyorlardı. Biz bunları anda haşlıyarak büyük istiha le yi. yorduk. Bu gibi yemekler hi?e dokunmuyar- dn. Çünkü midelerimir artık - o mahud ba- Yıktan başka - her şeyi hazmedecek dereoe- de adeta nasırlaşımş, kuvvetlenmiş bulunu- yordu İşte bu sıralarda, Trakyada, İstanbulda ve elvar adalarda şiddeti! bir veba hastalığı! hüküm sürüyor ve süylendiğine göre yalnız İstanbul ve havallsinde üç ay içinde seksen bin kişi bu hastatırtan gücüp gitmiş bulu- nuyordu. Kapatıldığımız kilenin etrafındaki kasa- bada - k! (Yenihisar) tesmiye olunuyor - ve muhafwlarımız arasında da bir hayli vefiyat vukubttmuştu. Bu müthiş hastalık devam €- ederken, muhitte umumi bir yels ve teessür hüküm sürüyordu. Yanı başımızdaki kasaba halkı, aramızda bir hekimin mevcudiyetini haber alınca, lâzım gelen yerlere mfiracaat ederek bu hekimin kendilerine bakmasını, yanl onun hergün rindandan dışarı çıkma- sını temin eylemiği:ra. (Arkası var) : «Son Posta» nın tefrikası: - 53 k yi önül ve bir sene sonra bana ihtiyacın olmıyacağı- ni düşünerek (şimdiden aramızdaki sami- miyeti bozmak mı istiyorsun? Bu kinayeli sözleri niçin söylediğini anh- yamadim, fakat yüzünde çok ucı bir mana, yorgunluğa, bıkkınlığa çok benziyen bir hoş- nudsuzluk sezdiğim için bunlara gücenme- den hayretle vüzüne baktım. — $iz benim için her zaman bir vasi, bir ağabey olacakainız... Bana yaptığınız büyük iyilikleri nasl unutabilirim? | Gözleri yüzüme daldı ve tik defa olarak lonlarda mütereddid bir tavır gördüm. Bana İcevab verirken &esi de titriyordu. | — Sana eldden iyilik yaptığıma pok kani değilim şimdi. Belki de dağların arasında | daha mes'ud olurdun, — Niçin, bu sözleri bana niçin söylüyor- İsunuz? Sesimdeki heyecan ve feryad onun aklını başına getirdi, birdenbire kaşlarım çatarak elddileşti? — Hakim var Semiha; saçma şeyler söy- Jüyorum bu sabah. Fakat sen şualime cevab öyle şişti öyle şişti KI haftalarca Atletlerimiz Atinaya hareket ettiler Onuncu Balkan oyunlarına iştirak e- decek atletlerimiz dün Romanya vapu- rile ve Romanyalı atletlerle beraber A - tinaya hareket etmişlerdir. Son yapılan müsabakalarda güzel de- receler elde eden attetlerimizin yarıyol- da kampın kapanması yüzünden işi o - İuruna bırakmaları forumları üzerinde pek büyük bir tesir yapmaları ise, at - letlerimizden birkaçının ezcümle Rrra Maksud, Arat, Gören Şevki ve Polatın güzel dereceler alması ihtimali vardır. Seyahate çıkan aletlerimiz şunlar - dr: Ha ik, Melih, Nazmi, Firuzan, Gö - ren, Galib, Zare, Müksud Rıza, Adnan,| Mustafa, Süreyya, Jerki, Polat, Ateş rahim, Faik, Abdürrahman, Yavru, A - rat, Faik, Muzafler, Vasfi, Muhiddin, Halid, Tusuf, Kemal, Şevki ve Aldi Kafileye federasyon reisi Dr. Adnan riyaset edecektir. Semih ve Naili de ekiple beraber git- miştir. Istanbul lig maçları Pazar günü başlıyor 1939-40 senesi İstenbul lig maçları yarından İibaren dört stadda birden baslamış olacaktır. Uzunboylu hazırlıklara rağmen maat- teessüf bu mevsim liğ maçları pek ka - rışık bir şekilde başlamaktadır. İstanbul Futbol Ajanlığı kdüblerin h- seanslarını, henüz Futbol Federasyonun» dan getirtemediği için, birçok kübler 0- yuncularının isimlerini birer liste ile ha- | rı biter birer isimlerile çağıracak, di - ğer taraftan Futbol Ajanlığı ileride her- hangi bir itirazı tetkik edebilmek mak - sadile bir fotoğrafçı vamtasile oyunca - Tarın ii çıkartacaktır. Maçtan evvel, oyuncuları ve İsteyi tetkik, re - sim almak gibi bir sörü merasim futbol! sahalarımızda bir yenilik olacaktır. İ 1959 - 40 mevsimi futbol maçları da- ha bakalım ne gibi sürpriz ve yenilikler- le geçeceklerdir. Ankara borsası | Açılış - Kapanış fiatları 20- 9-939 eme vere/ ekğerdir. Hakem, oyuncula- | J rermedin; sina Avrupadan me getireyim? Meselâ Norveçte çok güzel bir Arjante tilki. — Kürk mü? Bana mı? — Evet. artık tam bir genç kızın, son- baharda kendine güzel bir tayyör diktirir, o- muzuna da kürkünü alırsın. Gözlerimde çakan sevinç şimşeğini gör- müştü. b Bak, nasıl keşfetmişim... O halde bir kürkle beraber çanta, eldiven, eşarp gibi ba- zi ulâktefek eşya... — Teşekkür ederim. teşekkür ederim. Sevincimden ağrım kulaklarıma varıyor- du, Halbuki onun gözlerinde derin, isimsiz bir hüzün vardı. Elimi elleri, arasına alarsk dikkatle yüzüme baktı ve biraz evvel sözle diği sözleri tekrarladı: — Ben yarın hareket ediyorum. Üç gün sonra da sen annemle beraber yola çıkacak- sın, İzmirden sonra Mersine kadar yalnız kalacağını düşünerek biraz içim Omkdıyor amma artık kendini idare edecek çağda ol- duğunu düşünerek teselli buluyorum. Mer- .<Son Poslan nın tarihi tefrika: 9 Azılı bir Bahçeden sonra, Osman ağa hareme ha- ber yolladı. Kadınların topsi bir odaya dol- duler, yirmi odadan fazla olan konağı, ocak İçlerine, yüklüklere, dolahları sedir altları- na, hattâ ayna arkalarını, perde aralarına varıncıya kadar aradılar. Bir katil, koca bir insan değil, aradıkları ipne olsa Yulunurdu. Nihayet, Nuriyi dama çıkardılar. Katil Osman ağanın evinde yoktu. Mısır çarşılı iki delikanlıya bol bol bahşiş verdi. Ayrca o gece, ne olur ns olmaz. her İkizini de evinde altkoydu. Genrlerden biri evin ha İb-!rem kısmının önünde bis: de buhcede yattı. Bahçıvan Sinan da, ağasnın emri İle o gere bahçede yattı. Misir çarslınm eyi nasi aranmışsı, ma- hallenin diğer bütün erleri de öyle aranmış- ta; ve katli bulunamamıştı N'hayet mahalleli şuna kanaat getirdi: Herif bahçelerden birine atlamıştı. Kimse tarafından görülmemişti. Sonra oradan bir İbaşka bahçeye geçmis, böyle görünmeden #ki et aşırı başka bir sokağa çırmağa muvaffak olmuş ve oradan kaçmıştı! Bununla beraber. bir haftadan fazla, mahalleli heyecan ve korku içinde, rahat uyku uyumamış, evlerde veceleri nöbet beklenm!s, hemen her evde, Müsir çarşılının yaptığı gibi, gözü pek birkac delikanlı yatırılmıştı. Bu bir bafta içinde Yandım All hen san- gık )einde kilidi Falmıstı. Geceleri, gere ye- rsından sonra, bir aralık Arnavnd Sinan geliyor, sandığı açıyor, katil delikanlı, kulü- benin yanı basmdati #nteshaneve kadar sürüne «ürüne gidip geliyordu. Yandım A'| bu arada kacmağı aklına bile getirmiyordu. Cünkü, kendir'ni ele vermediğine göre, Ar- ravnd babeivanın ondan bir beklediği, bir eikarı verdı. Serseri delikanli, hergün, snl- dık icinde büzülerek yatarken hep bu sen çörmete ulraşıyordu. fik günlerde bütün İstanbulu (o heyesana Teren Sultanahmed cinayeti artık tamamen amutulmustu. Katilin inde, esrarengiz bir sekilde kaybolduğu çıkmaz sokakta da kork» geçmis, sokağın eski emniyet ve sükünm dönmürtü. Bir pese Arnavad Binan sandığı acarak Yandrm Aliyi çıkardı ve delikanlıyı karmana alarak. serserinin güörlerdenberi anlamağa çalıştım esrarensiz Ohimayesinin sebebini apaçık söyledi: Yandım Al bir katl fâi. Ela gerer geçmez, birkaç gün iskence edildikten sonra bütün kater gibi Parmakkarda asiıcaktı nrna- vud Sinan da aslında bahçıvan değildi, İn- ten, kasıktan kurtulmuş azılı bir hayduddu. Fakat öyle, İstanbulu korku ve dehşet icin- de birakan çetelerden öliine mensub değii- 41. Bilâkis, mevcudiyetinden kimsenin en W- fak bir bügisi olmıyan, buna karsılık, disini hissettirmeden İstanbulu a'lak ballak korkunç bir soygunculuk tzşkılâtının adam- larından İdi. Bu teşkilât Istanbulun en zen- gin adamlarından biri olan Mir çarmlı kaldirmağa ve bu suretle bu meşhur zengin- den oldukca mühim bir fiâyel necat kopar- mağa karar vermişti. Bunun için de, evvelâ, uzun zaman uğraşılarak ve tesadüfler hazır- Yanarak Arnavud Sinan Hacı Osmanin eri- ne bahçıvan olarak verlimişi. Yandım, Ali, Sinana yardım edecekti. Serseri delikantı inanın teklifini düşünmeden kabul etti ve mühim mesele için fik ve son sözü” — Hacıbaba kafestedir. sen Üzülme Sinan Hacı Osmanın eri oldukça kalabalıktı, Dı- sanda bir erkek aşçı ve bir yamağı, bir Er- meni kâbya, bir ayvaz. bir arabacı, bir seyis BİNBİRDİREK "BATAKMANESİ sinde yengemin ellerini benim için öp ve Rylülde oraya geleceğimi söyle... Biâibtiyar bağırdım" — Eylülde geleceksiniz demek... — Evet... İstemiyor musun? Yüzümün kızardığını göstermemek — için saşımı çevirerek cevab verdim: — Bilâkis; «iz orada olduğunuz zaman da- ha iyi eğleniyorum. — Beninle gene kotra eğlenceleri yaparı»| duğunuz için sizi sevmiyormuş. N amma bu defa islanmamağa gayret edelim. Gülüştük, fakat bir saniye sonra bana: — Aliaha ısmarladık Semiha, Derken ikimiz de mahzunduk. Nahide hanımefendi İle bütün ev halk beni büyük bir sevinç ve sergile karşıladılar, Hanımefendi yanaklarımı öptü: — Gel kızım, seni pek göreceğimiz geldi. Yalnız kendi nara değli, etrafındakiler için de Bu sözleri söylemişti; fakat pek doğ- ru değildi; çünkü içlerinde bana fevkalâde nefret ve düşmanlık gösteren biri vardı: Buzldil bacı... Yazan: Reşad Ekrem haydud vardı. Haremde ise, Iki keris.nin ve kendisi nin akrabaları olarak baş altı kadın, bire kadar da hizmetçi ve cariye, Iki zenci cariy vardı. Hacı Osmanın, güzelliği dillerde de3 tan gib! dolaşan bir de kızı vardı. Adı Sefk naz Idi. İstanbul balıkc: esnafının en zengin, lerinden Hüsam reisin oğlu balıkçı (“üzel Ahmed (le nişanlıydı Kişa doğru düğünler olacağı söyleniyordu. Kız evi hari hami bı düğüne hazırlanıyordu. BALIKÇI GÜZELİ Kımkapı, İstanbulun en şenlikli bir semit idi, kalabalık büyük bir balıkçı semti fet, Sahil, hemen baştanbaşa büyük kayıkha- neler, denizin üstüne kurulmuş balıkçı kah- veleri ve meyhaneleri ile kaplıydı. Gerideki sırtlarda, birbirinin üstüne binmiş küçük fakir balıkçı evleri, basamak basamak yük- selmekte dl. Kayıkhanelerin önüne serilmiş, asılmış ağlar, ay aydınlığı olan gecelerde, dev gibi gece kuşlarının kanadlarına ben- serdi, Balıkçıların diğer esmafa benzemiyen bir hayatı vardı. Evvelâ iki sınıfa ayrılmıslardı: Reisler ve reisin iselsi olan balıkçılar. Alar ve gırgırlar, hülâsı bütün balık takımları, kayıkhaneler ve balıkçıların yattıkları ka- wkhaneler üstündek! bekâr odaları, bir ki“ um kahve ve meyhaneler hep relsin maliydı. İsel balıkçılar relsten gündelik almazlardı. Wxasen paraya da ihtiyacları olmazdı. Cünkü, toplu olarak, bir sofrada relslen yer, İçere lerdi. Rels her ranımyan bayramı işçilerine birer kat esvab yapardı. Ramazan ve kur- ban bayramlarında da, teneden tırnağa bis rer kat camasır verirdi. Tutulan balık vikhaneye götürülür, satılın resmi verildik« ten sonra ele gecen para Iki hisseye avrihr- 4. Birini relş alırdı Öbür hisseyi de, yüz, tki yür. kaç iscisi var ise onlara taksim ©- derdi. Fakat ellerine, fevkalâde lüzumu hâ- Wnde para verirdi. Refsin balıkçıların ayr Tan paralar, kücünük kesecikler teinde refaim sekmecesinde kil dururdu. Balıkellarin- dan hir! erleneeesi yaman da düğününü ge ne reis yapar, sdamma para harcatmızdı, Rels, belikennr arasında baba demekti. Relz öl ddse ölür'srdi, Rele bir adamını ayas #ınm altına alın Hattâ Eaksır yere, ezer, fi kat o Balıkçı ses ykarmazdı Pnkat rels fle adamlarının yaşayısında em ufak bir fark bile yoktu. O da yalm ayak gerer, balığa çıkar, hattâ gırgirlarda direği üstüne cıkıp balık gözler, ağ tamirlerine as“ damlarile beraber otururdu. Yemeğini on- larla bersber yerdi, Kendi öz oğinmu, öbüş adamlarından ayırd etmezdi. Rekdin evi ile herhangi bir balkon evi, döşeme tabak bakımından farklı değildi Milâdın 1699 uncu yılında Kumkap'da #9 reis vardı. Bunlardan da bir tanesi, valnım Kumkanının değil, bütün İstanbulun en bü vük batıkçılarından biriydi. Kumkapının Yün rısı onun derlerdi, İstanbulun muhtelif yere lerinde dört beş hanı, deve hanları, Üç ham mamı, Kapalıcarıda dükkânları, Gu'atade, mahzenleri olduğü söylenirdi. Fakat gene adi sayaktan kısa balıkçı şalvarı giyer, Kıl. kuşak sarar, yalın ayak gezerdi. Adı, Küsam Rels idi, “ l Hüsam Relsin bir oğlu vardı. Adı Ahmed- di amma, ona bütün Kumkapı balıkçı güzeli derdi. Ahmedi hiç görmiyenler çoktu, fakaf, koca İstanbulda bi? balıkçı güzelinin şöhres tini işitmiyen yoktu Kumkapınn Rum, Bm meni ve Türk, bülün Kızları balıkçı güzeli Ahmede vurgundu. > gri y (Arkası var) Bugün de ben, çantamı taşıyan Falma id birlikte merdivenlerden çıkarken onun kirs pilklerinin bir deste iğne gibi vücudümün her tarafını deldiğini hissediyordum. Odaya girinel dayanamıyarak Fatmaya sordum: — Kurum Suzidil bacı benden ne istiyor? Neden beni sevmiyor ve yözüme seri seri bakıyor? Fatma biraz şaşalar gibi oldu ve cevab vermek istemedi amma ısrarım üzerine bim diklerini söylemeğe mecbur kaldı. > — Bunun ben de fariımda aldum ve konma distne sordum efendim, fakat bana söyledi Hi şey o kadar saçma ki bunu köçük ha- nıma tekrar etmek bile istemem, — Söyle Fatma, ne olursa olsun anlamaN istiyorum, — Bendim, siyah saçlı ve mavi gözlü ox — Acayip şey! Bunun sebebini sormadın mı? — Sordum amma başka bir şey söyleme“ den dudaklarının arasından: «Bu kadınlaş insana uğursuzluk getirir. diye mırldandi ve her ne kadar zoradiman da ağzından başka lâf çıkmadı. 4 Bu saçma sözlere hiddet Bile etmeden gük düm ve bunu Surtdü bacmın ihtiyarlığıns ve bunuklağına hamlederek artık ehemmiyel vermedim. z (Arkası var)