SON POSTA Varşovanın nasıl müdafaası lâzımdiı, Lehliler ne yaptılar? YAZAN Emekli General H. Emir Erkilet “Son Posta ,nın askeri muharriri Varşovanın varoşlarında ilerdiyen Alman kuvvetlerine did intıbalar arşova, kahramanca bir müdafsadan sonra, nihayet teslim oldu. Bu, zaten mukadderdi ve âkıbetin biraz uzaması Al- manların boybude telefat vermek ve şehri harab etmek istememelerinden ney'et etmiş- ti. Burası müstahkem bir mevki değil, açık bir şehirdi. Onun mülafaa haline konması, evvelden kararlaşmış olmadığı için, askeri harekâtın Lehliler aleyhine makâs bir cere- yan alarak muharebenin Vistil nehrine in- tikal etmesi üzerine vaki olmuştu. Hattâ Almanlar bu sırada şehri şimal ve şarktan hataya başlamış oldukları gibi bir kum varoslara bile girmis bulunuyorlardı. Bundan başka Alman açak filoları Varşova- dan şarka ve cenubu şarkiye giden demir yolları Ne yolların lerini ve istasyon- ları bomba İle tahrib etüklerinden Varşova- nm müdafsasında işe yaramıyacak olan halkın şehirden çıkarılmasına bile imkin bulunamam: İşte Verşova bu vmumi ve çok gayri müsald şartlar allında kendini müdafaaya başlamıştı Yarşovanın müdafansı Leh hükümetinin veya başkumandanlığının bir emir ve tali mati üzerine mi, yoksu buradaki küman- danla şehir hükümetinin ve belediyesinin mahalli kararları üzerine mi vukubulmuş- tur, henüz bilinemiyor?!.. Yalnız 1,5 milyona yakın ahalisi bulunan Şarki Avrupanın bu en güzel ve büylk şehirlerinden birini böyle alelâcele müdafa etmek kararını verirken| bayli düşünmek iktiza ederdi. Çünkü evvelâ | bu kadar kalabalık bir şehirde ne kadar stok| un vesair zahireler bulunursa bulunsun bun- ların mevcudu, ithalât olmadan, ancak pek| sayıh günler için kifayet; edebilir. Bahusuş| zakta intihab olunur Yi düşmanın ağır top- çusu şehri dövemesin bu uzaklık bugünkü hasara edilmesi Narer « Bug - Vistül hatti- mn Leh başkumandanlığınca vaktile tutu- — Bre kat «izin eve girmiş bo Basan ai — Bre Bekir çavuş katli sizin evde bı Yandım Ali bu çıkmaz sokakta yer aynlıp yere girmemişti, Bu çıkmaz sokağın İki ke- narındaki evlerden birine girmişti. ASNAVUD SİNAN Bir çıkmaz sokafa dtldiğini bümiyen Yandım Ali, karasına bir duvar çıkar çık- maz, biran bile teredd4 etmedi, bir küfür savurdu. sonra, bir imeok gibi duvara tar- mandi ve duvarın üstünden içeri atladı. Pakat nilar atlamaz da, enseine demir gibi bir pençenin yapıstığım, hançerinin de elinden bir saniye içinde alımıverdiğini gö 40. Sonra boğuk bir ses, Arnavud şiveslle emir verdi: More bağırma... Ganın benim elimde. Yandım Ali biran. mabyolduğunu sandı. Fakat başım kaldırıp ta ensesine yapışan demir pençenin sahibini görünce biraz fe- rahladı. Gözleri kan çanağı gibi kızarmış olan bu adamı tanımıyordu. Kıyafeti, el rinin ve ayaklarının camurlu oluşu, kendi- sinin bir bahcivan olduğunu o gösteriyordu. Fekat yüzü, bahçıvandan giyada bir Kaydu- da benziyordu. Amavud, genç serseriyi en» sesinden tutup kaldırdı” — Ses çıkarma. yürü. Dedi ve birkaç adim sonra, ses çıkarma- asri silâhlara göre 20-30 kilometredir. Uste-|lup müdafaa cdilsmemesinden neş'et etmiş-|dan yürüyen Yandım Aliyi bir küçük ku) Mk bugün bir şehir müdafaa haline konur- ken onun hava taarruslarına karşi korun- ması da naksanmz düşünülmek ve bütün tedbirler alınmak feab eder. Bundan başka böyle bir şehirdeki çocuklarla yaşlıların, has. ta ve âcezenin behemekal vaktile çıkarılma- 4) ve kalanlara müdaflere, müstahkem mevkiin vü'at ve vazifelerine göre, evvelden tayin ve tesbit olunacak bir müddet için ye- cek kadar her #ürlü gıda ve malşet xonad- deleri Me ilâç vesirenin idharı ve bunla- rın bomba emniyetli mahzenlerde muhafa- raları lâzımdır. Keza yer altında bomba em- niyeti su sarhıçlarına da ihtişaç vardir. E- lekirik ve havagam fabrikalarını da ver gi- tında yapmak iktiza eler. İşte bu ve ems tedbirler alınmak şarttle bir şehrin müdafaa haline konmasında asceri faydalar olabilir. Eskiden hemen her büyük şehri ve bahusus hükümet merkerle-in! tahkim etmek bir â-| koymuk hem çok pahalı şeydir ve hem biatile büyümüş olduklarından büyük mü-| İdafaa kuvvetleri isterler. Onun için ba tarz yor. Leh müdafaa sistemlerini ancak fevkalâde €-| Bemmiyeti haiz serkulceyş mevkilere hasret- mek zarureti vardır. İ Varşova müdafaa olunmalı mıydı, olun-! mamalı mıydı meselesni münakasa etmek beyhudedir? Herhslde Varşova bir muhasa- rayı mukabele 'cin müdafaaya hazırlanmış değildi. Modlin kalesi ile beraber Varşovanın bir şehrin içinde mevaşi sürüleri bulunamı- da müdafaası Vistii hattının müdafaasile yacağından ve konserve el stoku da, burası bir kale olmadığına göre, ancak pek mshdud olucağından etten yanı da tegaddi sıkinb- sının daha İlk günlerde başlaması pek tabi 1d. Çoruk ve hastaları süt te bulunamıya- caktı. Bir şehir müstahkem bir mevki haline ge- |larını elinden çıkarmış alar Leh başkuman-| bivetini değil, bütün Lehistanın Hararetle İtiraz ettim: — Neme Mizım! Bu şiirde açık ifadeyi ve düşündürücü mısraları severim; meselâ si - ginkiler gibi... Biraz evvel bana çikışan (o hanımefendi gene möstehizi bir tavırla söze karıştı: — Cahid Oğuz beyin eserlerhi! beğenmek başka şiirleri kâr etmek için bir sebeb teş kül etmez. Herkesin bususi bir sevki var, — Ben onların varlığım | etmiyo - rumi efendim, sadeös şi'rlerinin hoşuma git- mediğini söylüyorum. Bu şirin yanları son moda bir elbise gibi bili kayd ve şart her -| kes tarafından beğeniliyor gibi göründüğü için benim de onla” İçin «ah ne güzell, de- meme hiç bir sebeo yoktur. Cuhid ve Talât beylerin gözl #ifçe müstehzi bir ışığın gestiini ve du - daklarını ıırdıklarımı farkettim. o Vasimin benim bu şözlerim! doğru bulduğu beni idi fakat karmısındaki hanımefendiye farla İt. raz etmemek için lâf: değiştirdi. Besesn © - nun, bir defa kend! fikrini söyledikten şon- ra uşlmzaman böşle Hüremsuz münakâsa - larda devam etmek WWiyadında olmadığını birkaç kere gördükten sonra © anlamıştım Hele anne ve ablasile farla münekasalara girişmekten dalma tevakki ederdi. Bunun annesine olan büy'ik hürmetinden ileri gel- diğini sonradan anladım. O gece misafirler gittikten sonra odama çeziidiğim zaman, ayna başında (saçlarım: tararken birkaç saattenberi geçen vukuatı gihnimde tekrar ediyordum: Filmde sigara görünce Cahid bey fena den ha - balde hiddet etti; fakat O sonradan, karşi beraber ani doğmuştu. Çünkü bu bedbaht şehir bu nehrin üzerinde bulunuyordu. Halbuki Vistülü müdalar edebilecek bir kabiliyet ve kudrette b:r Leh ordusu kalma- makiz beraber, harbin duba ikinci haftasın- da tamamlle şaşırmış ve sevk ve idare bağ- tadan yok olmuştu. İste ver) «Son Posta» nm tefrikasr o 52 Nİ İZ karşıya onunla konuştuğumuz zaman göz -| lerindeki acai» ık he idi? Elimi niçin o! kadar wrarla tatayor ve bakışlarını yüzüm | den ayırmıyordu? Hele Nerzad beyin beni bulduğumu söylediğim zaman ne ka-| riddetlendi, gözbebelnerinden nasıl ateş Bşkırdıl Gördüğüm ve yeni tanıştığım kadın ve erkekler arasından köml pek hoşuma gitti kimisini çok mahâsiz buldum, bazılarından da hiç komanmadım. Meseli meşhur bir res #amih göçkince fakat çok püzel (Oks olan Refika hanımdan Âdeta nefret ettim. Sari- şın saçları, boncuk gib! mavi gözlerile &dela n göğsüne sokulmak isteyen ga» rib ve fazla serbest 2! Daha salona gir- &IEI dakika vasimin eline sarıldığını görür görmez ona karşı içimde garib ve soğuk bir his uyandı. Güzel i bildiği için her şeye kendinde bir huk ve salâhiyet buluyor. Vasimin ondan hoşlanıp o boşlanmadığını anlayamadım amma bir iki defn (beraber) dans ettiklerini gördüm. Benimle ya'nız bir| defa dans etti. tir, Danzig ve Koridor meseleleri yüzünden Al- manya le Lehistan arısındı behlikeli ihtilâ* baş gösterdiğinden itibtren Lehistanın muh- temel bir Alman iasrruruna arşı müdafaa ve korunmasının mevzunbahs olmaması ve bu meyanda Nsrer - Bur - Vistöl - San umumi mfdafaa hattını Varşova dahil b- lunduğu halde Tırar ve tahkimine müteailik | bütün tedbir ve hârırlıkların evvelden alın- maması, düşünülemezdi. “Fakat buşün anh- yoruz ki Tah btikömet ve Leh başkuman- danlığı böyle bir mfidafan tertbatı hazırla- makla asla mesgul almarmalardır. Cünkü on- lar müdafaa de$!, Almanya "e bir harb hı linde Alman topesklarına taarruzu düştnü- yorlardı. Bunun del! fivaki Leh ordusunun sırf bir taarruz makendile yapılan tecemmi tarzıdır. Leh baskumandanlığının. bidayetten iti- İdetti, Fakat bugün hir şehri müdafaa haline | bören, Almanyaya taarruzu düsünmesi İçin 1se kendi orânsuna fazlaca güvenmiş ve bi- İde müstahkem muhitler eskilerine göre ta-İfâkis Alman ordusunun kıymet ve kudretini! pek «s tahmin etmiş bulunması iktiza edi- hükümetini Almanyaya bu dersce- lerde kafa tutmağa snvkeder. sey de İngiliz ve Fransız askeri muavenetlerinden ziyade Leh ordusuna olan pek farla Itimadı idi W vak! biz bumu harb başlamadan evvel sezmiş ve daha o vakit Leh ordusunu 60 seferi tü- men olarak tahm'n ettikten baska Alman- ların taarruz kuvvetin! takriba 70 fırka ola- İrak tesbit etmiştik. Hakikat bu hesabiarımı-!yüz asla hat sın doğruluğunu gösterdi, Fakat Mareşal Smislinin 80 fırka fe 70 firkaya taarruz etmeği düşünmesi için kendi ordusunda, düşmanmkinde bulunmıyan bir çok hasanlar, silâh ve vasıtalar mevcud al- duğunu farşetmesi iktiza eder kl bunda fev- | mamıştı ki, bahçe kapım Kuvvetle ve hizi! kalide yanılmış ve iste bu hata yalnız sa veli: Varsoranın ve Varşova halkımın bara- felketini doğurmuştur. İ beye #oktu. Burası, Yandım Alinin bahçe duvarmdan atladığı Mısır çarnlı Osman a- Banın konağının bahcesi 141, Armavud bahçıvan kulübenin içinde Yan- dm Alinin ensesini bırakt — Delranlı, hira rnsn?! Diye sordu. Büyük bir heyecan içinde bu- anan genç, birdenbire ceva” vereme: Arnavud Yandım Atin başma bakti, Alinin sünde, ve sağ elinde, bir yarndan fukırmışa Jiaydı Armavnd: — More sen adam vurm Dedi. Yandım AM tası — Eevdifim Kıza göz kovan ndamı vor. dum aöneiğim... AArnavud cevab vermedi. Bir kösrde duran bir sandığın kapağını açtı. Sandığın iemde bulunan hir takım ecsmaşırları çıkararak! — Gir buraya... Dedi. Yandım Al hiç tereddid etmeden sandığa girdi. Arnavad da detikanimın ös- tüne çamaşırları atarak snndığı kapadı. Serseri, biraz av ölüm le karsı karsı olmustu. Bitmedi, vu kendişinin bir katil oldu inişin sakladığının #irrin: kesfetmeğe calışı- yordu #at»* bu, Brrfinde İle defa gördüğü bi! adamdı M4. Düşmanlarının arasında We böyle bir nuyordu Öldürdüğü 'ada- İmm kanı BAJA ellerinde duran genç serseri, İsndece «işin içinde bir ia» olduğunu anlı- yordu. Yandım Aliyi sandığın içine saklıyan Ar- narud bahçıvan daha kulübeden dışarı çık- İ bazlı dörülmeğe başlamıştı. Sokağı dolduran İkalabalığın gürültüsü icinde, hemen bütün "kapılar ayni telâş ve heyecan İle vurulu- l Binin, koşup kapıyı açtı. İlk DAĞLARIN EPRARI LA di . Bu akşam büyük bir meraktan kur- tuldum: Güzel bir kız olduğumu öğrendim Yalnız dans ettiğim erkekler bunu bata yü- #üme karşı bir kompliman gibi söylenmedi - ler; gizlendiğim bir yerden Iki beyın benim hakkımda pek iyi geler (o söyledikleini de duydum. Bir ara, başımı (dinlendirmek ve temiz bava almak Için, kalın kadife perde - yi kendime siper yaparak pencereden sark - mıştım. Perdenin arkasında olduğumu kim- se göremezdi. Tam bulunduğum yerdeki iki koltuğa bir mühendisle bir afukat ofurdu - iar. Evvelâ şundan bundan bahsettiler; bazi kimseleri çekiştirdiler. Sonra nasil oldu bil- miyorum, şu sözler kulağıma geldi: — Cahid beyin himaye ettiği (Iz enfes! Böyle güzg) bir insana vasilik etmeyi ben de isterdim. Hakikaten nefis bir kız doğrusu; biri zayı! amma bir sene sonra 6 ufacık kusur de kalmaz. Hele şörlerine dikkat ettiniş mi? İnsan uzun saman onlara bakamıyor; sdet& büyüleniyor gibi bir şeyler oluyor. Vahşi ol- İduğu kadar sıcak bir bakışı Dudaklarının biçimi de pek güzel. hele gülerken dişlerinin parlaklığı! — Dur azizim, seni pek ateşli görüyorum. Yoksa... — Ne münasebet! Bizim gibi çoluk çocuğu i karışmış kimselerin harcı mı bu? — Epeyce parası da varmış... Böyle bir kızın karşısında pera sözü İmüi olur? | — Hakkım var; Cahid bey onu evlendir- mekte müşkülüt çekmiyecek. Meğer ki. — Ne demek istiyorsun? Ha, anladım; Cahid beyin kendisi mi? — Bir saniye için bunu düşündüm amma sonra onun vaziyetini habırladım. — Ya.. zavallı adam! Bu sözler, bu muamma dolu cümleler ne demekti? Vasime niçin zavallı adam diy lardı? Bunları pek düşünecek halde değii- dim; daha ziyade bu iki arkadaşın benim hakkımda söyledikleri şeylerle meşguldü Birkaç ây evvel çok samimi zannettiğim bir fikrimi ileri sürmüş, güzel veya çirkin İk İbemiyen kan lekeberi vardı. Hançeri de kan-| rduğu adamı, biran | Yandrm Alinin dostları birkaç kişi, Yazan: Reşad Ekrem Sandıkta saklanan katil karşılaştığı efendisi Osman ağa oldu. Arna- i vud, hiçbir şeyden aberi yokmuş gibi şag- şaşkın bakmağa başladı. Misir çarşı, kati! sanki kapının arkasında o gisleniyore muş gibi içeri girmekten korkuyordu. Evve- 14 hiçbir şey söylemeden hahçivanın yüzüne baktı. Arnavadun yözünde korku, heyecan ve telâş alhmeti görmeyince rahat bir nefes aldı. Sonra, sesi titreyerek sordu: — Sinan be... Bahçede m! idin son? Sinan, bu sunllen ir şey anıamıyormuğ gibi etrafına bakındı; Baklalarla uğraşı:dım var dört bahçedeyim... Dedi, Osman ağa bir geniş nefes sonra: Bizim duvardan kim» bahçeye? Diye sordu. Arnavud birdenbire kabada- yılaştız — More vallahi ben varken kim atlarmış duvardan! Diye horrurdandı. — Sokakta bir gürültü filân işittin mif. — Yok vallahi, Komşularda bağıpma filân. Yok vallahi... Bis katil kaçtı bizim sokağa... Bre bre bre bre Simdi herif merdanda yok. sanki yer ayrılmış yere girmiş... — Kazahım yeri more çıkaralım onü.. Osman ağa, bahçıvanın bu çorukca sözün cevab vermedi. Katilin kendi evine pi diğine daha emniyet zetirmemişti, Sinan gin. İbi, onun yerin altına girmiş olacağına da inanacak değildi. Muhakkak ki korkunç bi? İadam, elinde kanlı nancer, bü 80! deki evlerden birinde tdi. Hiçbir e kınşıp çağırınma olmadığına göre, katil gire İdiri yerde derhal gizlenmeğe muvaffak ole mus demekti, Baskalarının evinde nasıl gö- rülmisebilirse, baheede bakla eken bahçıvan, ni da, onun bahçeye atladığım görmi- daha aldi; atlımadı ye — Nuri oğlum. sen de Mehmed oğlum... Gelir de bizim evi bep beraber bastınbaşa bir arayalım bir kere... Nuri adındaki genç bir sipahi oğlanıydı. Mehmed de bir balıkçı di. İkisi de Misir Şar. şılının. karsısında el pençe durup: — Başüstüne ağa ha. Dediler. Misir çar, larkada bahesye girdiler. Osman ağa Arna- vad bahçıvana: — Haydi Binan. bahceyi bir kere iylos arayın Dedi. Sinan, biraz kışın: — More vallahi girmesi kimse. arma râ hatlık için arayalım. Üç adam, bahçeri, ağaçların tepesine v6 kuyunun içine varıncıya kadar aradılar. Bir aralık Sinan; More bakalım bizim kulübeye de. Dedi. Kulübenin de içini dışma getirdiler, Kulübeden çıkacakları sırada Arnavad: İ — More şa sandık kaldı. amma anahtari» ni kaybettim var bir bafta.. kıralım onu da... Sipahi oğlanı: — Deli Arnavud. Diye fısıldadı. Balıkçı da yüksek sesle ve İstanbul Külbanı ağzı İle: — More bir de kaldı sen'n burnunun de“ Ukleri... Dedi. (arkı olmanın bence müsavi olduğunu arkadaşlâe rıma söylemiştim. Şimdi de o #aman yaniİ- mış olduğumu itiraf etmek mecburiyetinde kalıyorum. Güzel olmak, güzel olduğumu bilmek, bilâkis bana büyük bir sevinç verdi, Kendimi adeta mes'ud addediyorum. Bunun sebebi nedir? Niçin ayna karşısında saçları» mi tararken kendi kendime: — Demek güzel bir kızım; ne saadeti diye tekrarlamaktan kendimi alamıyorum? Fakat Cahid bey bugün bana güzel oldu- #umu niçin söylemedi? Bana cevab verme- diği halde sonradan ışıklı sslonda ben Şe- raya buraya gidip gelirken gözlerini niçin behden ayırmadı? Misafirler dağıldıktan #onra tenha salonda yepima gelerek: — İyi eğlendin mi Semiha? &iys sorarken sesi niçin o kadar tatlı, gözleri neden anh gun ve bulanıktı? İrt sene evvel tek başıma dağlarda gezer. ken bazan yüzü koyun yere yatar, bagımi Kaldırarak karşımdaki yeşil yamaçlara, map tapelere uzum uzun bakarak onların esrâri- İm anlamağa çalışırdım. Bu akşam da kar İşimda bir dağ heybetiis duran bir adamım İyeşi bakışlarının derini sırrı keşfedebilmek için onlara İraria baktım; fakat bu defa da inkisara uğ- LA Yeşil gözler de derinliklerinde gizle- nen sirri bana âçmadılar. l var) (Arkas var) ,