SON POSTA SON POSTA Ağustos 17 8 Sayfa Erkekler diyorlar ki Kadınları müdafaa eden bir erkeğin, erkekleri müdafaa eden bir kadının şayanı dikkat mektubları O İ.H. Kutlu, (Ankara Cebeci Bayındırlık sokak numara (39): «Gazeleniâin bu mevzu ald süturlarını dolduran yazılardan ve bununla beraber yaziyorler. Buna sebeb olarak de erkeklerin füzeli masraf yaptıklarını İleri sürüyorlar. Buna kay'iyetle «Aslâ!» diyeceğim. Bilâkis #üzuli masrafı kendileri yapmaktadırlar, E- ğer o mes'ud yuvayı bozmamak istiyorlarsa, Kendi göngü ve tecrübelerimden edindiğim) Yansane söyliyeyim kt: kadınların sureti u-J kepölerin pl mii a xi fikir, meüteleş ve) Sİ” tuvalete, oğl pı Yazalrela, bn. bene Jaya ne demeli. bunlar pek mi lüzumlu?. iddialarında daha isabetli ve haklı olmala- rna mukabil, erkekleri itihanını veremi - yen ve bu yüzden aldıkları kırık numaradan dolayı haksız yere bocaları eleybine stıp tutan çocuklara" benzeteceğim. Bu sözüm hiç şüphe yok xi, mevzuun #etimai, ahlâki ehemmiyetini, hiğlerinin tesirinde bir tarafa atan kimseler içindir. Banlar, bilmiyerek bindikleri dalı kastik- lerinin hiç de farkında (değillerfir. Türk kadını, dünyanın en münis, en asil, €n 76- Kaba taşbihte dahi binmesini öğrenmeden bir xüheylâna binmek istiyen bir adamın masibi sadece kuvwetli bir çife yemek olacaktır. Yemek yemek bile bir bilgiyi icab ettirdiği bu sırada elbötteki evlilik, ayni hukuka sahib bir şsh- aiyeti idare etmek de bir bilgiyi icab ettir- mez mi7, Kedi sevmesini, kaz güğdmesini be- ceremiyen herhangi bir kimse nasi olur da kadın !bi munzzarn bir yarığa hâkim olabi- ir? Aslanları bile munisleştiren, yılanlara oyun öğreten, mllyonlara kumanda eden #nsanlar arasında «karımı idare edemem ©- nu kendime sındıramam, ya o bana fenalık #derse..» gibi baştan aşuğı aciz ve itimadsız- ık ifade eden sözlerle ömrünü geçizenlere hak vermek değil, acımak lâzimdır. Bu gibi basıt dfişünceler vo vehimler cemiyet için pek korkunç bir felâket olacaktır. Bir bekirm bekârtikta israr etmeği ne de- ektir? Ben şahsem bunu hiç de tabi! bul- muyorum. Ben ecelin amyns gaddarlığı yününden bekârlar zümresine katılmış bu- Tunuyorum. Bu: tecrübemle her bekâr te - reddüd etmeden orlenmek tavsiye ediyorum. Şahsen bu mevzuda biraz kabahati ba - yanlarda bulmaktayım. Biraz terakinli hare- ketleri, onları zannedildiklerinden çok baş- ka olduklarına kuvvetli bir ispat olacaktır.» -D> Bir kadın okuyucumuzun cevabı Bu okuyucumuz, kadınları baksız bulduğu çin cevabını bu sütamlarda neşrediyoruz, © Muzaffer Sözeri, ( Aktaray, Muradpaşa): «Kadın ve kiz arkadaşlarımın aoketinize yazmış oldukları corabları evli bir kadın #- fatile tenkid ediyorum. Yedi senedenberi ev- lik hayatı sürmekteyim. Kocam büsus! bir mürsesede #i Jlra aylıkla ır. Bu para ile 4 yaşında bir çocuğumuz olduğu halde mes'ud, bahtiyar geşinmekteyiz. Halyuki genç kızlarımız oli Hra alan bir erkeğin mes'ud bir yava kuramıyacağı, bu yuvanın kısa bir zaman içinde yıkılacağını Edebi tefrikamız: 48 'Bu vaziyeti gören erkekler, ileride karşıle- socukları zorlukları nazarı itibare ularak ek- seriya evlenmemeği tercih ediyorlar. Hakları olduğunu niçin itiraf etmiyelim? Genç kızlarım tavsiyem olrum. sandeli purada değil, ahlükta, anlaşmada arasin - Ez GA.R. Doğu, (Manisa): «Anketinize covab veren erkok arkadaşle- rin fikirlerini, düşüncelerini doğru bulmak- #ayım, Ben do bana ald olanları şöylece si“ ralamak istiyorum: 1 — Kanaatimce, erkeğin kadında arama- s1 Yizımgelen fik şart: Ev kadını olması, sa- dik ve dürüst olmasıdır. Böyle bir kadın ideal anadir da,. memlekole sağism ve seciyeli bir nesili yetiştirir. Malesef böyle bayarilarımıza pek nedir rastlayoruz. Kızlarımız ev kağımı olmak d6- ği, iş kadını olmağı terelh ediyorlar. Bu bip kadın da, taş çatlasa yuvasına bağ: olamaz. 7 — Bam bayanlar erkeklerin korkak ol - duklarını, evienmiye çesâret edemediklerini, bekârlığı tercih ettiklerini iddin ediyorlar. 'Aslâ!,, Kadında lâzım olan şartları bulduk- tan sonra her erkek evlenmiye taraftardır. Müsrif olmıyan, yuvasma bağlı bir kadın bulam ben bir dakika bekâr kalmam. Be- nim gibi kimse de berârlığı tercih simes.» © M. Erzik, (Nuruosmaniye): «xi yıl evvel hayata atılırken bir karaften da evlenmiye niyet etilm. Çünkü bekârlığın 391 bir şey olmadığına kani idim. Nişanlar- dım, Vaşiyet icabi derbal evlenmeme imkân olmadığını peşinen söylemiştim. Nişanlım olacak kiz, etasen kendisinin de yapılacak hazırlldarı olduğurs söyliyerek, müvafakat etti. Sonra da birdenbire esya - rak aeale etmiye başladı. Aradan sekiz ny kadar bir zaman geçli Evlenmemiz yaklaştı Fakat nişanlımın bana karşı vaziyeti de bu- baflaşmıştı. Sebebini israrla sordum. aylak- sadım senden ayrılmak!» dedi. Dediğini de yaptı, ayrıldık. hâlâ bu ayrı- hışa bir mina vörememek #zabı içindeyim. Çünkü nişanlı bulunduğumuz müddetos ba- na karşi gok alika gösteriyordu. Birbirimize çok bağlı idik. Hattâ bazan benden Taşıyamıyacağım ağlıyarak söylerdi. Vefakârlıktan, andakatten, sonsuz sevgi - sinden ker firsatta uzun uzun bahsederdi. Benden evvel kimseyi sevmediğine beni inan dırmıştı. Adamakıllı kaynaşmıştık. Şimdi bu kız, benim yerime Kalm olacak erkeğe ayni nakaratı tekrarlıyacak, bana yaptığı mua - melsleri ona da yapaoak, geçmiş iç bir macarası olmadığını söyityecek... (Devamı 10 mmen sayfada) KOYDEKİ DOST e Cahid | Katam o kadar yorgundu ki! Son bir İyaklaşirken kestanelerin altında baba Vardığım netice şudur; tabları fırlatıp attım. Ve dün ancak Kadınlar diyorlar ki “ Evlenmeden evvel kâ- | kayd defteri, yehud mağarası olmak içi dınlarda kusur bulanlar evlenince imkânı yok mes'ud olamazlar İ,, © Mehlika Erdem ( Adapazarı bulunmakta devam etmesi hakikaten insa” nın #iniylerini bozmuya kâfi... Kadın yüzünden cani yanmış ne çok er- kek varmış, bu dünyada, halbuki biz bu ya- şımışa, kadar işi tamamile aksine bilirdik. İşin tamamile aksine olan sahneler görür- dük, Meğer birim biçare ve mağdur diye gö- rüp tanıdığımız ve acdığımız kadınlar ne kötü şeylermiş Eabahtan alşıına kadar «rinde, tüten bir ocak başpmda kocasının kıt imkânlarile alırmış şeyleri pişirmiye ayın başımdan, aym sonuna kadar (güçlükle az paralarını idare etmiye, çocuğunu bin müş- küölâna büyütmiye uğrasın bime mukabi yünle yetmiş beş! muhakkak hiyanetle kar- anan gün görmeden, yalnız evinin içinde edinerek, hayatını çocuğuna ve kocasına hasrederek ihtiyarlıyan kadınlar meğer birer, tettanmışlar. da haberimiz yokmuş. Ocak yıkan, yuva boran ev yıkan hep on- Jarmış... Erkekleri tuvaletlerile, sefahetlerile, hiyanetlerile onlar mahwediyor. Memlekette aile bongununa orlar sebeb oluyormuş. Ben doğrusu kendi hesabıma bu anketi oküruk- ça nerede ise kurtın olmaktan hicab duya - cağ'm. Hienb duyacağım, eğer hakikati bilme - sem. Eğer kendi muhiimde ve kendi haya- tımda erkeklerin yaptıkları ihamların hek- sı? olduğunu görmesem. Ve İşin tamamile aksine olduğunu bilmesem. Hayır baylar. Ne yazarsanız yazmız hak- sızsınız. Ve dalma haksiz kalacaksınız! Biz kadınlar İzdivaç günümüze kadar dalma bütün saadeti İzdivaçian bekleriz Hayıt bir genç kız için belediye dalresin - deki dettere imza attıktan sonra baslar. Ondan sonr, bedbaht oluma, mes'ud 0- Tütsa bunun mes'aliyeti veya (şerefi yalnız kocasına siddir. Erkekler sevgiyi (o evvelden bulurlar, Genç kırlar sevgiyi evlilikte arar- lar. Bir genç Kız evlenirken yüzde yüz hüsnü- niyetle evlenir. Eğer irdivaçtan sonra bu hüsnüniyeti kaybederse ya asabi bozuk ol- malı, yahnd da kocasi buna sebebiyet ver - miş bulunmalı, Bam baylarimiz yazıyorlar; ona yiyecek, içecek, esvab, ayakkabı verdim. Eğer ver - dizleri yalnız bu İse pek azdır, ve çok mad- didir. Kadın kalbi bir palbcan dolmasile dört metre #iklamen kumaşla bir karyoka lskarpinle tatmin edilemez. Ona temiz bir muhsbbet, derin bir bağh- tik verd! mi?! Ona, hürmet, saygı, şefkat ve himaye güs- terdi mi? Ona manevi rahatlık ve Insan olmak san- det! verebildi mi? Eğer verdise, onu manen tatmin edebildi- se ve kadın buna rağmen bir kötülük yaptı- sa o zaman o kadına arormaldir diyebiliriz. (Devamı 10 unen sayfada? gözüm ilişti. Görünürde kimse yok. A- — Bir takım işi az, vakti çok insan-İsavfa yazabildim- İçimde bir telâş var. İar, bilhassa kadınlar, vakit geçirecek | Sinirlerim bozuk. Serin su herhalde caba bugün gelmiyecekler mi? Babası İstanbulda mı kaldı. Belki de kendisi rahatsız. Bu saatlerde bu - rada bulunurlardı. Fakat onları mı bek liyordum ben. madığı bir faaliyetten - yorulmuş gibi, Bokür erkeklerin hâlâ kadın. aleyhinde), e arrirler vardır ki, Yalnız az çok bil- Le. EDEBİYAT |. İntihal YAZAN: HALID FAHRi OZANSOY La Bruyöre: «Bilmem ki, diyor, söyle- meğe cesaret edeyim mi, bazı bayağı ve İaşağı dereceli zekâlar vardır ki yalnız, ! başka dehaların mahsullerinin mecmuu, vücud bulmuşa benzerler: intihalci, ter- cüme edici, toplayıcıdırlar; bunlar aslâ düşünmezler, başkalarının düşündükle - rini söylerler.» La Bruyüre'i takliden ben de, bazı de- gişikliklerle; «Bilmem ki, diyorum, söy- lemeğe cesaret edeyim mi, bizde de bazı dikleri yabancı bir dille başka edebiyat- lardaki dehaların mahsullerinin hülâsası (mecmuu diyemiyorum!), kayıd defteri, yahud dükkânçesi olmak için vücud bul- muşa benzerler: İntihaleci, tercüme edici, toplayıcıdırlar; bunlar asla düşünmezler, yedi iklim uzakta başkalarının düşün - düklerini söylerler.» Fikir ve san'at hayatımızda bu usul yeni midir?” Hayır! Az çök şekil ve kül tür farklarına rağmen çok eski bir mazi- si vardır, Bir zamanlar Arab alimlerinin eserleri hakkında tefsir yazanlar kadar 6 eserleri kendilerine maleden Enderun ülemamıza rastlanırdı. Tarzimallan s0n- ra fikirler şarktan gerbe dönünce de böy- İelerinin yalnız ufukları değişti, usulle- ri değil! Bu defa da Huyoler, Lamartin- ler, Renenlar mahsullerinin mecmuuru bizim irfan çanağımıza sebilillah akıt - imağa başladılar. Derken, aradan gene İ seneler, seneler geçti. İstibduddan hür - riyete atladık. Şimdi edebiyat ve (limde yeni yeni filizler vermeğe başladık. Bu srada estetik diye bir ilim de ortaya â- tıldı, Rahmetli bir edebiyat hocamiz, kendisinin de pek iyi anlıyamadığı bir takım nazariyeleri Tafne'den, Lalou'dan, Bugöne Veron'dan delik deşik naklede- rek o zâmana göre pek yeni ve harikulâ- de sayılan edebiyat kitabına fasıllar ha - dinde geçirdi. Ne okutanlar talebelerine bir şey anlatabildi, ne okuyanlar bir şey anlıyabildi. İşte bugün de bu umul, bazı ehlikalem arasında hâkkile revaçtadır. Acaba yamltp ta bunların yazdıklarını okuyanlar bu iptihallerden, ba tatsız ve sökat adaptelerden zevk duyuyorlar mı? Bilmem amma her halde zevk duyan öl- meli ki, bid'stin sonu gelmiyor. Yalnız neticede ne kazanıyoruz? Hiç! İsim tasrihini sevmem, lüzum da yör- müyorum, #akst şu kadar söyliyeyim ki son senelerde k'tab şeklinde, yahud edebi, felsefi, içtimat gayeler göttükleri iddiasile ortaya dökülen mezmaalar tar- zında bu neviden intihellerin pek gülünç veya acıklı nümüneleri vardır. Maama - fih iş, bu dlimanelik çığırında da kalma- mış, doğrudan doğruya roman, hikâye ve piyes gibi edebi nevilerin asıllarına ka - O halde.. ödeşmiş bulunuyoruz. Yanım, Çünkü hatımı bozacak bir maceranın kahra imanı olmak niyetinde değilim. Rahat, geniş nefesler alarak karaya .İaylık hayatımın hareketten fazla dü - | kızım dolaştıkları gördüm. iki! sünce tarafı ağır basıyor. Kalbim alış. Osmani bey sesleniyordu: — Yarışa mi hazırlanıyorsun Cevad Yalnız bundan sonra tedbirli olmam | Osman bey bu bahsi manasız bulmuş inziva köşesinde ra - |gibiz 3 (passe temps) eğlenceler (aradıkları gibi meselâ sinemadan, pokerden daha çok heyecan verecek şeylere de ihtiyaç | kurşuni.. açıldım. Gölün enginlerinde. duydukları zaman imdadlarına aşk ye- tişiyor. Ve kendi kendilerine telkinler le auto suggestion hislerini tahrik e - dip şahlandırıyorlar. Muhitlerinin ha. vası ve manzarası da bu arzulara mü - sâlddir. Gerçi maceralar bazan çirkin dedikodularla nihayet bulur. Fakat da- Ee Herhalde bunun tesirile dün (Göl Sa-|hey. Bu ne gayret. BEREN YİL A Gök bahları) eserimin yazılış tarihinde Vil| Sudan çıkmadan onlara yaklaştım. Orman ” e me avladı. — Dalmışım beyefendi. Farkında ol. im, Sahi çük romanın ne maksadla ya -İmadan epey açılmışım. H ldiniz Herni ri gay er zıldığını anlayacak kadar < zeki. Bunu |fendim. ğ ii # e o a hissetmese birdenbire kitabın yazılış| “Terlediği için suya atılmaktan çe - o izi Renkler r değişi “İtarihini ortaya (o alıverdi. Ve o kadar /kindiği anlaşılan Vildan örtüsünü o yor. sathında ince bir rüzgâr UÇ kurnaz davrandı ki bu kitabı kendisi- İmuzlarına alırken babasının yerine tu. Hafif bir ürperme hissettim. Arlık|ne verdiğimdenberi birkaç gün geçti - İvab verdi: yi geriye dönmeliydim. Fakat © bugün O|ği halde hiç meşgul görünmeden. — Siz de hoş heldiniz Cevab bey. En kekik ve yaban nanelerinden döşen -| Fakat ayni zâfı o da Boğazdaki de - | ginlerde neler var? ha çoğu iğrenç bir bir şehvet mübade.İmiş gölgelik bana arzın bir (azab ve esi şeklinde devam eder. Aşkı müstek-| imtihan köşesi gibi geliyor. Ömrümün b rimemirga imei yedigimiz gün| Du yeh bir kusmuk haline getiren bu ci -İ;ik zAfını iradem orada kaybetti. O kü. daklarımdan yalnız bir kelime «Bana çifliği sevdiren siz oldunuz.» an vık et ve sinir boğuşması bugünkü ce-|çü hir kadı : B Yek an KİR m be kule Gü Yeh kadını beni orada gaf #vin- (dediği zaman kulaklarına kader kısar |, Onan bey yirverlek körnı bopla rı, çiçek demetleri, pudra, lavanta ve Buraya o kadar erken geldiğim hal mamış mıydı? tan kahkahasmı zaptedemedi: O gün aramızda geçen konuşmayı pırlanta yığınlarile örtülmüş en harâ-| ge simdi ini li ) ; şimdi sahile dönmekten çekiniyo «İkelime kelime hatırladım. Hattâ o bu |yavaş bepiniz anlamağa başladi > ve heyecanlı parçasıdır.» rum. Neden çekiniyorum. Hürriyetimi | itirafı tashihe çalışırken ben de yardım | Genç kadın babasına cevab Yali hımefendi, dedim. Sizin oŞövalye' * Daha gün doğarken kendimi gölde|kadar ahmak ve korkak muyım. buldum. Fena bir gece geçirmiştim. O-| Süratli bir hamle ile geri döndüm. |bir misal daha! 'kumak için elime aldığım birçok ki - eği Sri ve fikirlerimi müdafaa (o edemiyecekletmiş: isterken bana hitab etti: — Zomanla zevklerin değişeceğine | — Bazı esaretlerin 1 olduğ Kestaneliğin bulunduğu istikamete Diye imdadına yetişmiştim. Güldüm © © — Bravo. şunun (kıymetini yavaş |ğuruz zaman: | zevk | Dudaklarından (okuru bir tebessÜ dar sirayet etmiştir. Bilhassa Büyük Harb sonu Fransız edebiyatının bit *akım e - gerleri, yani garb edebiyatının yeni mekleri, asıllarındaki tehlil ve tasvirin yüzde doksan kıymetini kaybederek türk çeye çevrimişler, Üstelik telif gibi gös - terilmişlerdir. Hattâ, çok gülünç biz mi- sal olduğu için kaydediyorum, Candide gazetesinde intişar etmekte olan bir ro“ man, acayib bir şekle sokularak günü gününa bizim gazetelerimizden birinin edebi tefrikası bile olmuştur. Bilmem artık, bu tefrikanın devamı müddetince, Paristen her hangi have bozukluğundan dolayı tayyare pöslasının bir iki gün gecikmesi ihtimali arasıra bizim bay na- kili endişelere düşürmüş müdür? O 2a- man, tefrikarın tefrkasını kendisi uy - gel tekrar garb gazetesinin sütunlarile eline vâsıl olmağa başlayınca işin için. den o kadar kolaylıkla çıkamıyacaktı! li Hâsılı bügün de görüyoruz; Gazetele rimizde adapte makaleler gibi adapte Ki- kâyeler'de almış yürümüştür. Bu, her şeyden evvel, Eakiki Türk müelliflerinin hakkma bir darbe indiriyor, 'Türk zekâ- sına kargı bir haksizlik oluyor, Biz bu yarayı, Ankarsda Neşriyat Kongresin » de de deşmeğe çalışlık. Muhtelif zaman- larda muhtelif yazılarımızla bu hazin | mevzua temas ettik, Doğrudur diyenler oldu. Hattâ bu mevzuda bizi yalnız birak- miyan muharrir arkadaşlarımız da, Al“ $ lah razı olsun, buzan kendi gazetelerin- dek! sütunlarında şöyle bir göründüler. Fakat arkasından gene süküt ve gene €8- ki halin devam... m Da Bruyâre on yedinci asrın adamı! Kendi memleketinin kültür hayatında gördüğü sakatlıkları «Seciyeler» isimli eserinde o zamanlar parça parça teşriho çalışmış. O tenkid iğzeleri arasında da bir fikrasmı bizim bu makulede bahset « tiğimiz mevzua kasretmiş. İyi amma, â- ML li hoş görülmiyen şeyleri bugün yapmak, en hafif #abirile küçüklük olur, Bunon için, Türk neşriyat hayatının ve bilhas- sa Türk ilim ve edebiyatının bir köşe - sinde, velev ki ulak mikyasta da olsa, | böyle mübalâlsızlık artık bizde de hoş | görülmemelidir sanırız, | Bazı kimselere sorarsanız, kültür ha < yatımizda manevi sahada en geniş mü- | esdelemiz, yanlış, eksik ve lisanı müh- $ mel tercümelere karşı açılmalıdır. Eve | bu mücadelede ben de onların safındayım. Fakat ilim v san'at intihallerinin de unu- tulmaması | şartilet Çünkü bu se hada da bizim olanı, bizim olduğu iddia edilenden ayırmak en esaslı vaxifemiz * | dir. Başka türlü bu keşmekeşin kolaylık* | la önüne geçilebileceğ! kanaatinde deği“ | lim. Zira önce can, sonra canan! x Halid Fahri Ozansoy. — Öyle esüretleri bulana ne mutlu. — Dağ başında akademik münaka “ | şalar olmaz çocuklar dedi. Tabiat fi 4 kirden kuvvetli, sıhhat güzellikten sağ lamdır. em birden kahkahaları Salıver — Dağ başinda vecize ne diyelim?. . — Ona da ukalâlık deyin acanım. © | Bu neşeli ve sevimli adam nerde ok sa İnsanı meşgul ediyor ve o yanımı”. da iken ben daha sakin oluyorum. o Öğleye kadar ve yoruluneaya kads” | tam: bir neş'e içinde vakit geçirdik. V9 | her zamanki gibi beraber Filiboza dö Kavakların altındaki yerimiz her“ gün biraz daha (güzelleşiyor. O gi beyin havuz başından.daha manzaröl" | Vildan bizim İkbal kalfarın aşcılığın8 | yardım ediyor. Epey şeyler öğrendi. 2 £ gün de meşgul oldu. Yemeğe oturdu * | savuranlar& | — Bizimkilere isim koymadınız ha Mistengetler gibi. CArkam par di ği Sie ii âurmağa mecbur kalacak ve hiç şphesiz (| iR . # Kistir. “Üç asir evvel |