17 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

17 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa Hergün İçinde yaşadığımız Devrin tezadları ——. Yazan: Muhittin Birgen insanlık, kendi taribinin öyle fevka- iâde tezadlarla dolu bir devrinde yâ- şiyor ki eğer bu dev atlatarak, müreffeh bir bilirse, bunun bir inaumaktarı başka yapıla tur. Meselâ, şu dakil minde cereyan ede ediniz: Hiçbir mille messili yok ki sluhün büyük nimet dili, gerek kal- ve hiçbir millet mü- rin- zamanda kolaylıkla görebi tün mede: nde, söyler ve k aylarında, harb ile b zannedilen fabrikalar bile, harb hazır” bakımından muhakkak bir sipariş almış- lardır. Sun'i ipek fabrikaları Macaris- tanda, bu sene piyasanın istediği miktar- da kumaş verememiş, çünkü, bunların, bir kısım faaliyetlerini harb hazırlıkları- na tahsis etmeseri lâzım gelmiş... Her gey bunun gibi. Şu halde dillerden düşmiyen «sulh» sözünün manası nedir? Herkes, harb is- tiyor da bunun aksini mi söylüyor? Mil. Jetler, harb kabahatinı birbirlerinin üze- rine atmak için bu kadar riyakâr, yalan- cı ve sahte mi oldular? Hayır, bu sualle- re müsbet cevab veremeyiz; eğer 1914 den evvel olsaydı, bir taraftan harbi is- diyen ve hazırlıyan, diğer taraftan da «sulhs gözünü dilden düş ve bilhassa devler adami Çünkü 914 den evvel, 914-918 harbi gibi! bir harbe ihtimal veren kimse yoktu. Yani, harbin bu derece umumileşeceğini, bu kadar uzayacağını ve bu kadar kan döküleceğini kimse bilemezdi. Halbuki şimdi biliyoruz: 939 dan sonra Avrupada patlıyacak n harb, bugünkü vasıtalar gözününde tutulunca, bundan bii asır evvelki Cihan Hârbine nisbetle, sab edilemez derecede müthiş bir badire olacak, belki de medeniyet dünyası de-| nilen âlem, bir mezarlık haline gelecek- tir. Bugün, herkes kolayca tasavvur ed biliyor ki, yeni bir Cihan Harbine iştirak edecek olan her millet mağlübdur: Ar- tık, yeni harblerde eski harbler gibi gi- Mibler ve mağlüblar yo Galib de, mağlüb da, hep ayni, alev kasırg içinden geçeceklerdir! in, hez kim sulh olduğu ür galibi derecede tahrib edecek o deli olmadıkça, hiç kimsa istiyemez! Dil- Ter diplomat dili olsa bile, kalbler, şu da- kikada, insan kalbleridir; ve bu kaibler de, henüz geçen afetin bıraktığı sızıları unutmamış oldukları gibi geleceğin daha ne kadar büyük bir belâ olacağını bütün guurlarile biliyorlar. Diller ve kalbler böyle iken bütün Avrupanın eileri de her yerde, harb için çalışıyor... Müthiş tezad burada * Farzediniz ki, bugün, 'dünyadeki iki cephe birbirlerile anlaştılar. Artık, hiç olmazsa bir zaman için, harb olmak ihti- imali kalmamıştır. O zamsn şu dakikada bütün harb için çalışmakta ölan eller du: racaka, Avrupanın fktsadi hayatında sanki birdenbire bir kalb sektesi v hud bir beyin damarı kopmuş gibi bir bal vukua gelecek. İktısad! hayat, ya an! bir ölüme uğrıyacak, yahud da, vücudün yarısını durduran bir felç karşısında ka- lacağız. O zaman, milletlerin hayatı, harb kadar korkunç değilse bile, gene &- kibetleri ölçülemiyecek derecede kuv- vetli bir buhrana uğrıyacaktır: Tarla ve toprak mahsulleri para etmiyecek, de mir, kömür, bakır, krom piyasaları yıki- lacak, bir kısım fabrikeler hiç işlemiye. cek, diğer bir kısmı yarı işini kaybede- cek, yüz binlerce, milyonlarca insan ye- rilden işsiz kalacak! Filhakika, dünyanın şu dakikada harb “İcebri iktısad faaliyeti durduğu -İ vukua gelecek buhranı, ne evvelden ölç- ,İ «bizde Avrupadakine benzer fktısad ———— — ———— m m e SA, DOS SON İstisnası görülmemiş bir kaide olarak tesoit edebil! Her çocuk küçük bir adam, her iktiyar da büyük bir ço- cuktur. Lâstik yüzlü Çocuk İngilterede Olacton'dn komik yüz müsabakasında resmini gördüğünüz çocuk birinetliği almıştır. Doğrusu hak etmiş değil mi?- | gün, devletler tarafından uyandırılan ba zaman, mek, ne de onun önüne geçecek tedbir- leri vaktinde atmak mümkün değildir. Şu halde, içinde bulunduğumuz vuku- at, bizi harbe de gölürse, suihe de gölür-| se önümüzde güzel şeyler bulunduğunu farzetmeğe hakkımız yoktur. Medeniyet| ilerledikçe insan hayatı daha müşkül ©- luyor, cemiyetin içinde halledilmesi im- kânı olmıyan meseleler doğuyor ve bun- lar, şu yukarıdanberi iHfadesine çalıştığı- mız tarzda, birbirile telifi imkânsiz te. zadlar şeklini alıyor. Hattâ, burada bi- zim gibi iktisaden geri t memleketlerin ve cemiyet meseleleri yoktur. diyerek! kendilerini rahat hissetmelerine bile im- kân göremiyoruz. Çünkü, bugünkü mt- deniyet bir kül halindedir; onun içinde yaşıyan milletlerin hayatı bir tarafta sekteye uğradığı zaman, öbilr tarafta da, kuvvetle kendisini gösteriyor. o Meselâ,| ran bizim memlekette bütün kuvvetile kendisini hissettirmek için ancak iki se- neye muhtaç olmuştu. Bugün Avrupada başlıyacak bir buhran, Türkiyeye gelmek| öti ISE R Bir meciiste snlattılar: fi bakımdan, INAN, Bir zamanlar Süleyman çok meşhur bir hattat varmış. Başka 1 POSTA Ağustos 17 Mütekâmil bir adam mısm? Çocuğu sevecek, suallerini si- nirlenmeden karşılıyacak, ihtiyara da elinden geldiği kadar et etmesini bileceksi; SOZ ARASINDA My Hergün bir fıkra Bir levhanın tashihi isminde bir hattat bu isimden istifade etmeyi düşünmüş, açtığı dükkânın üzerine: | «Hattat Süleymen kardeşi hattat Ahmed.» Diye yazdığı bir Hattat Süleyman levhayı asmış, bu levhayı görünce kadıya müracaat etmiş, hattat Ah- medin kendi kardeşi olmadığını isbat etmiş, kadı da levhanın değiştirilme- sine karar vermiş. Hettot Ahmed lev- hayı şu suretle tashih etmiş: «Hattat Süleymanın sabık kardeşi hattat Ahmed.» ği memulkr ireimeisüsüsezszi, Sabık Arnavudluk Veliahdi büyüyor! Sabık Arnavudluk kralı Ahmed Zogo- nun oğlu İskender Bey dört sylik olmuş- Şimdi Versayda, ebeveyninin kira - . Evet, ö; ruz ki, onun tezadlarin:z İç ve tedbirle çıkmaya imkân y bun için, derviş ve dimizi mukadderata terkedip gitmek her| şeyden hayırlıdır. Elverir ki, bu terkediş b i şuurlu bir terkediş olsun: Kafamızı her aradaki ölçü farklarile, ayni sekte, âyni| dakika uyar psine birden el sağlığı Muh esi, can — Çok bilgili, çok değerli, çok görmüş bir arkadaşım var inde yaşadığı muhitin, miintesib old derd yanar, dinlersiniz ve kendisini darma için çalışması bir bakımdan fena bir ça- ışma ise de, bir bakımdan da insanlara iş temin eden bir harekettir. İngiltere- nin, harb hazırlığı için sarfettiği büyük rakamlara bakıp hayret etmeğe mahal yoktur. İngiltere bu paranın bir kısmını, harb için sarfetmediği zaman, işsiz ame- leyi beslemek için de sarfediyordu. Bu- Geçenlerde bu arkadaşın müntesib olduğu gelen sa'ikleri srasında büyük bir toplantı kes kendi sahasında noksan bulduğu $ mesleğin muh. yen anlatır, görürsünü: esleğin ileri haklı ı ılatacaktı, müştereken bir ilâç aranacaktı. Bir tesadüf eseri olarak bu toplantıda ben de seyirci olarak bulundum. Ns iyi bir tesa- İSTER İN AN, ik tuta) r sahada mtdafan için, 2â- Amerikada 839 da başlıyan büyük buh-İman zaman ittihaz: icab he ISTER ladığı ve evvelce Vindsor düşesinin olur- duğu köşkte bulunmaktadır. a m a için iki seneye muhtaç olacak değildir. devir içinde yaşıyo- akılla ktur. Bu- ylesot olmak, ken- ım ve hayatımızı her m tedbirlerin uzatalım... Bundan ittin Bizgen e ER Eski bir yıldızın Bugünkü acıklı hall «Evlenen prensler» diye maruf Medi- vanilerin en gensi, karısı eski sinema yıl- dızlarından Mey Moreyen ayrılmık Üze- redir. Kadın mahkemede: «Prens hiç te iyi bir koca değildi, Çok müsrifti, 12 yaşlarında bir çocuğumuz di de o, çocuğumuzun nafakasını temin etmelidir. Yedi sene süren evlilik haya - tımızda, prens tam 600 bin İngiliz Jirası yedi.. Şimdi kendisinin parası var amma İ gizliyor! demiştir. 500 bin sayfalık cinayet ensiklopedisi Nevyorkta, federal tahkikat tarafından iki sene çalışilarak 500 bin sayfalık bir cinayet ansiklopedisi hazır - lanmış ve federal büyük jüri beyetine İtakdim edilmiştir. Tabancalı müdürler içtima: İterhad'da bir şirket içtimamda, mü - nakaşaların en hararetli zamanında ta banca sesleri işitilmiş, meseleyi an Jamaya koşanlar, toplantıda bulunan müdürlerden ikisinin baş ve ayakların dan yaralandığını görmüşlerdir. Hâ - dseye sebebiyet veren üçüncü bir müdür yakalanmıştır. İNANMA! İ düf, benim bu'unduğum celsede bu arkadaşım da söz almış- tı, içimden; — Şimdi bütün kusurları söyliyecek, tashihi çarelerini de stacak, diye düşünüyordum, fakat bir sanıye sonra şaşa- id , cöslum bans ve bütün arkadaşlarına söylediklerinin sini anlatmaya başlamıştı, mesleğini adetâ kemal yolun- teri nce da yürür g Toplantı sordum: rordu. Bir hayli de alkiştındı. dostumu görerek tahavvülün sebebini — Düzeltecek ben mi kaldım? dedi.» NANMAT var, Vaktile ben ona nasıl baktımsa, şim-| bürosu | .|Çünkü bugüne kadar zürraın Sözün kısası Sokak havadislerine İnananlar *» *» ğle vakti idi. Bir kilo ekmek getirmesi için hizme! bak» kala gönderdim. Hizmetçi gitti, gelmedi, beş dakika geçti, on dakika geçti, on beş dakika geçti. Nihayet gelebilmişti. Fakat ekmek getirmemişti. — Bakkalda ekmek yok! — Fırma gitseydin.. — Gittim, tırında da yok. — Yukan frmagitseydin.. — Oraya da gittim amma alamadım. N — Pir ziyor. — Sebeb? — Tayyareler gelecekmiş, bomba afs- İcaklarınış. Bir hatta geceli gündüzlü ev- den çıkılmıyacakmış. Bunun için herkes on tane, yirmi tane ekmek birden alıyor. m önünde herkes birbirini e- — Sen bir tane alamadın ha! — Alırdım amma, fazla beklemem lâ. zımdı, hem daha para verin de.. — Ne olacak, ekmek pahaya mı çıktı da daha para istiyorsun? — Hiç olmazsa on tane alayım! — On tane mi alacaksın? Biz on ek- meği ne yapacağız! Yeriz, bayat olur amma ne yapa- lam! medim mi bir zamsı saat.. bir sas det edebilec bilecek, istedi; — Söylediniz amma, öyle değilmiş. — Öyle olma i kimden duydun? — Herkesten! — Gerçi pek fazlasına aklın ermez amma, az buçuk okumak ta biliyorsun.. dün gece gazeteyi buradan almıştın, her halde okumuşsundur. — Okudum amma, o: yanlışmış, — O yanlış, bu yarlış ya ne doğru, — Neler söylüyorlar. Onlara da İhalde bir şeyler biliyorlardır. Karşıki a- partımanın kapıcısından duy , önün kârdeşi ilerde adammış, o bile söylemiş. Ne söylesem ikna edemiyecektim: — Sen git, bir tane ekmek al, gel! Dedim, ve iâfı bu kadarla kestim. Sokak havadisçilerinin uydurma hava- dişlerini gazetenin haberinden, bilenin irşadından doğru addeden bir sınıf balk cektir, Olsun olsun da sonra gene tabit hayat av- Herkes evinden çi yere gidebilecektir. a okuduklarım nim hizmetçim bu sınıftan bir ör. nektir, fırın kapılarında birikenler bu sınıftan birer örnektirler. Onları sokak lerinin uydurma havadislerine k seviyeye getirmek hal. zifesini Üzerine olan Halkevleririndir. Sındırgıda bir ziraat ambarı yapılır Sındırgı (Hususi) — İnhisarlar U. İmum Müdürlüğü Sındırgı merkezinde 300,000 lira kıymetinde tütün zürraı için bir ziraat ambarı yaptırmasına karar werdiğinden Balıkesir başmü - dürü Bedri Şakir Yanter gelmiş, ya - pilacak bina mahallini görerek git « miştir. İnhiserlar Umum Müdürlüğü. nün bu yerinde kararı tütün zürral « nın büyük sevincini mucib olm tün « İleri han odalarında, şurada, burada İkalır, satış zamanında güçlük çekilir » di. Zürra bu ambarın biran evvel ya- pılmasını beklemektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: