YA ZİYA SAVIZ nn haberi 3 üncü Selimin bütün vücudü, buz kesildi. Çünkü onun en korktuğu Şey, kıyam ve isyan hareketleri idi. Onun İçin, elindeki incili tesbihi, telâşlı te- lâşlı sallıyarak söylendi: — Allah, Allah. bu, me iştir. Bu, ne gidiştir?. Bilmem ki, bu cahil gü - ruhu ne isterler?. Şunun bunun teş” Vikine uyup niçin böyle ederler?. Am. ma kabahat, Selim Sabit efendid: Biz kendisini tabyalara memur ettiği- miz zaman yamakları pek tulmak için kendisine sıkı tembihler etmiştik. Ka. vak ağası (1) haseki Halil ağaya da defaat ile emirler göndermiştik... An. laşılan gevşeklik etmişler. cühelâ gü. Tuhuna muhkem bir (ozabıt vereme - Mişler... İmdi, derhal oraya münasib © Ve rabtı zabta kadir bir kimse gönder. Mek gerek. Bostancıbaşı, 3 üncü Selimin bu fik- Tini derhal tasdik etti: — Beli, sultanım.. derhal bir zabit kulunuz Boğaza memur edilirse, ya » Makların bu hareketlerini yatıştırmak Mümkün olabilir. — Kimi münasib görürsün, Şakir?. Bostancıbaşı, başını bir tarafa çar « tarak kısa bir düşünce geçirdi. Ve Sonra, cevab verdi: “ — Ferman efendimizin sultanım... bu sadık kulunuza kalırsa, sa- reis İngiliz Mahmud efendi kulu. Muzu göndermek münasib olur. Ken - dil, bir zabit kişidir. Kavak ağası Ha- İl ağa ile el ele verirse, fitne ve fesada Mmeyleden cühelânın kolayca hakkın- dan gelebilir. | | — Pekâlâ, var git, İngiliz Mahmuda demeyip İyi şi habar sal Gece hemen bir çifteye atlasın. Tezce Boğaza var - #n. Tabya ve istihkâmları bir nizam Atina alsın. Fakat, kat'i tembih eyle. iBüzarlık edeyim derken, bir vak'aya beb olup çıban başı koparmasın. ey tarcıbaş Şakir bey, padişah 3 ün. a Si Selimin bu iradesin! talâkki eder et- Dİ tekrar yerlere kadar eğilerek s€- ve ihtiram merasimini ifa ettik em sür'atle Serdab köşkünü terk e üncü Selimin içine büyük bir telâş ğini Kalbi, meçhul bir korku için. Mi bu telâş ve korkuyu hissettir- elzemdi. Onun için, bütün me. içni toplıyarak tekrar sofaya geç- Küme faslının devamını emretti. İLK KAN DALGASI Gecenin derin zulmetleri içinde, İn- Mahmud efendiyi Boğaza götüren Sifte kayık, Bebek koyundan ge - Time üç çifte bir kayığa tesa - him ve tehlikeli bir vazifeye gi. Me? efendinin zihni o kadar ik Sig ki, o derin karanlıkta, Bebek Mun durgun suları Üzerinde bir yi- Bibi a bu kayığı farkedemedi. t. beş çiftenin en arkadaki kü- li arasında fısıltı ile şu muhave. e Şeyhislim Esad efen. Kayı mi? epi a 2 İsindeki iki kişi kirmdi?.. Karanlıkta farkedemedim. Yo Mi » ne sıkı kürek çeki. O Acele bir #2 Ni 2 5 Tedi, * fi iş var, galiba... * e an bu vaktinde, böyle sıkı acaba nereye gidiyorlar? bilir?. O bahsettiği üç çifte açığa sapmıştı. Az kal- akmtısına kapılarak, aşa- ve yolundan Saian | Diye mırldandı. Bu mırıltıyı, yanındaki adamın fısıl tısı takib etti. Adi bir suyolcu kıyafetinde bulunan bu adam kavasbaşının kulağına eğildi: — Dikkat ettin mi?. Bu beş çifte, sarayın tebdil kayıklarındandır. Gece, nin bu vaktinde, böyle sıkı kürekle acaba nereye gidiyor?.. — Bilmem ki.. 'ben de onu düşünü. yordum. — İçindeki yolcu kimdi?.. — Farkedemedim. Fakat kıyafeti, tersane zabitlerine benziyordu... — Tersane zabitinin beş çifte tebdil nda me işi var?. — Sakın, saraydan birisi olmssın, — Olabilir... İhtimal ki, yamakların hareketi duyulmuştur. Bu adam da bel ki, onlara nasihat vermek için Kavak tabyasına giden bir hasekidir. — Keşki kayığı çevirse idik. — O, benim i Fakat için- de beş kürekçi, bir dümenci, bir de o adam var. Yedi kişi ile deniz üstünde baş edemezdik. Şimdi bu iki adam susmuştu. İkisi de, gözlerini simsiyah dalgalar üze - rinde gezdirerek düşünüyordu. yolcu kıyafetindeki a. — aça biz onların önüne geçemez miy — Mümkün değil. sun.. beş çifte, ok gibi gidiyor. Nere de ise, gözden kaybedeceğiz. — Öyle ise, peşlerini bırakmıyalım. — Doğru buyurursun.. öyle etmeli.| yiz. Kavashaşı, sesini yükseltti: — Hamlacı başı!,, Küreklere, biraz pekçe asılın. Beş çifteyi gözden irak etmemek lâzım. Diye, seslendi. * Beş çifte, Büyükdere önüne gelince, sahildeki yedek töbyanın iskelesine ya | naştı. O zaman. üç çiftedekiler arasında, fısıltı ile gene bir konuşma başladı Suyolcu — Ne yapcağız.. biz de bu- rada kalacak mıyız?.. Kavasbaşı — Hayır. ortalık ışıma” dan evvel, bizim, Kavak tabyaya var - manuz lâzım. — Lâkin, beş çiftedeki tersane Za- bitini öğrenmek icab etmez mi?. — Kavak tabyaya varınca, onu Öğ - renmek âsân olur. Kavasbaşı, bu sefer de hamlacılara seslendi. — Ha, babam. ha aslanlarım.. daya” nın bira; (Arkası var) Dil ve Tarih - Coğrafya fakültesi talebesinin yemek münakasası Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Direktörlüğünd:n A — Fakül B — Muhammen bedel beher talebe umumi yekünu 34218 lira 75 kuruştur. min yatılı talebesinin sabah, öğle ve akşam yemeklerinin kapalı zarf usulile münakasası 10 gün daha temdid ilmiştir, için 75 kuruş olup bunün bir senelik Ç — © 7,5 muvakkat teminat bedeli 2566 lira 41 kuruştur. ç İhale 18/V111/939 Cuma günü saat 14 de Ankarada mektebler muhase- | beciliğinde yapılacaktır. Teklif mektublarının ihaleder bir saat evveline kadar mezkür muhâasebecilikte müteşekkil komisyona teslim edilmiş bulunması lâ- zımdır. D — İsteklilerin şartnameyi görmek memurluğuna müracaat etmeleri, Devlet Denizyolları İşletmesi Umum Müdürlüğü İLÂVE İZMİR SÜR'AT POSTASI ve izahat almak üzere Fakülte hesab (3785) (6255) İlânları İzmir Fuarı münasebetile (Cümkuüriyet) vapuru ilâve söret postası olarak 18 Ağustos Cuma günü saat 10 da Galata İzmire 19 Ağustos Cumartesi saat 11 de rıhtımından doğru İzmire kalkacaktır. vâracak bu gemi İzmirden 21 Ağustos Pazartesi saat 16 da hareketle 22 Ağustos Salı saat 17 de İstanbula dönecektir, Not: Fuar için atınncak kamara ve güverte gidiş - dönüş biletlerinde yüzde elli tenzilât yapılır. o (6336) Çorum Vilâyeti Daimi Encüme- ninden: Çorum vilâyet hastanesinde mevcud 1920 adedi devirli ve 20 santim kutrunda dinamoyu tahrik etmek üzere 18-20 beygir kuvvetinde beher beygir başına sa - âtte 140-200 gram mazot yakan marş tertibatlı ve yedek deposunu havi olacak ve susturucu tertibatı bulunacaktır. 1000 lira bedeli muhammenli bulunan alı - nacak bu motör Ağustosun 22 nci Salı # nü saat 16.550 de Çorum vilâyeti da'mi encümeni riyaset odasında ihale ed'&.»k üzere 20 gün müddetle açık eksiltmeye konulduğundan alıcı olanların 9o 7,50 teminat akçelerini ve teklif mektublarını ihale gününden evvel Çorum vilâyeti encümen riyasetine göndermeleri, «62105 Şerefli Koçhisar Belediyesinden : tahminen 60 hektarlık kısmında harita ve imar plânı yaptırılacağından bu harita ve plânın kaça çıkacağı hakkında ma. hallinde keşif yapacak bir mühendis veya salâhiyetli fen memurunun bu işe aid teklif mektublarının Şerefli Koçhisar belediyesine göndermeleri ilân olunur. Kasabanm meskün ve gayri meskün 46300» Deniz Harb Okulu ve Lisesi Komutanlığınd 1 — Bu yıl Deniz Lisesine almacak okurların müsabaka sinavları 4 ve 5 Ey- Jül 939 günlerinde yap:lacaktır, 2 — Kayıdlı okurların sabeh köprüden kalkan 8,45 vapurile okula gelmeleri lâzımdır. Bu vapurdan sonraya kalan okurlar sınava sokulmazlar. 3. — Okarların. Yiölermde kalem, A görmüyor mu. Bu sıralarda İstanbulda korkunç bir İveba salgını hüküm sürüyor, Türkler bi- ze söylediklerine göre, az zaman içinde bü hastalıktan 80000 kişi"ölmüş bulunu- yordu. Filhakika bergün, sabahtan akşama kadar, birçok ölülerin gömülmiye götü- rüldüklerini, bazı evlerde iki, üç ve hat- tâ dört cenazenin yıkanıp techiz ve tek- #in olunduklarını bizzat görüyorduk. Bu pis ve korkunç hastalık bizim ko- nağa da pençesini uzatmış ve bütün ted- birlerimize, bu yolda her türlü ilâçlar | kullanmaklığımıza rağmen, içimizden al- tı kişinin canını alıp götürmüştü. Ölen - lerin Galata beldesinde gömülmelerine müsaade olunmuştu. Cesödler üç-dört adam tarafından taşınmıştı. Galatadaal- tı manastırları olan Fransisken rahibleri tedfin âyinini yapmışlardı. Bu esnada yarımızdan fazlası kor - kudan yatağa düşmüştü. Ben de önce bir sıtmaya ve sonra da şiddetli bir Jishale tutulmuş ve haftalarca yatmak İmecburi; yetinde kalmıştım. o kadar ki İdoktorlar benim tekrar açılacağımdan ümidi kesmişler ve iyileşmemin im - İkânsız olduğunu söylemiye başlamış. İlardi. "Takriben beş ay, korkunç veba has. Ytalığının İstanbulu kasıp o kavurduğu sıralarda harbe dair hiç bir şey işitil memişti. Fakat bu illet İstanbulu terk eder © ar) ve (Viyanalılar ebeye hazırla - ası, hesabsiz ganalm elde edilece" ği sokaklarda ilân olunuyordu. Kisa bir zaman sonra imparatorlu - Bun her budağından İstanbula gelen askeri kıt'alar «süvari ve piyade- şehir klarnda dolaşıyorlar ve konağı . önünden geçip de pencerelerde den birini gördükleri zaman bizi 'cekleri işaretini yapıyorlardı. Ki. saca söyliyeyim ki büyük bir harb için her türlü rlıkları yapılmış bulu * nuyordu. Efendimiz ise, memlekete ulaştırıl - masında büyük faydalar olacağı şüp- hesiz bulunan malümatı en doğru ola. rak elde etmek, Osmanlı ordusunun ne kuvvette yürüyüşe geçeceğini öğren - mek için para dökmekten çekinmiyor; casusları bol bol tatmin derek birçok ehemmiyetli plânları ve çok mühim malümatı elde ediyor ve bilhassa sara- yın meram ve maksadını öğreniyordu. İstihsal ettiği bütün bu faydalı ma - Iümatı bir an evvel imparator hazret. lerine isal etmek için de bunlar hak“ kında bizzat yazdığı mektubların 'şif. relenmesini #efaret sekreterine havale etmiş bulunuyordu. Bütün bu gizli ya- nlar toprak altında, bir mahzende ve gayet emin bir yerde hıfzolunuyor, hiç kimse bunların ne olduklarını, ne mahiyette yazılar bulunduklarını bil. miyordu. Bu hususta malümat (getiren bazı şahısları her ne kadar elçilik kâhyası görüyor idise de bunların niçin, ne maksadla gelip gitmekte olduklarını anlıyamıyordu. Üçü CÜ KISIM SEFARET MENSUBLARININ TEVKİFİ VE ZİNDANA ATILMASI İşte bu esnalarda elçilik kâhyası Ladislaw Mörthen ağırca bir suç işle miş ve elçi efendimiz tarafından hür. riyeti refedilerek odasında hapsedil - mişti, Konağımız kapılarının Türkler tarafından kapatilarak dişarıdan ci - vatalanmış bulunduğunu (yazmıştım, bu kapıları biz de, içeriden, iyice de- 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: Türkçeye çeviren: Süreyya Dümen Veba salgını İmize dikerek atının üstünde mağru « 41 iaşe kâtibine kapının anahtarını ver. i miş ve çarşıya gider veya gelirken içer. den kimsenin dişarı çıkmasına ve dişa dan da kendi izni olmadıkça kim. senin içeri girmesine meydan verme » mesini sıkı sıkıya tembih eylemişti Fakat bir sabah, erkenden, nöbetçi olmadığı için gizlice ve yavaşça oda. sından sıvışarak aşağıda saklanan kâh- ya, iaşe kâlibinin tam kapıyı açıp da erzak almak üzere dişarı çıkmakta bu. lunduğu andan istifade ederek sokağa fırlamanın yolunu bulmuş ve sokağa çıkar çıkmaz avazı çıktığı kadar: — Ben müslüman olacağım.. kollayın!. Diye bağırmağa başlamıştı. Konağın larassuduna memur çavuş, bu bağırtı. yı büyük bir sevinçle işiterek kâhyayâ koşmuş ve bunu-derhal bir paşanın huzuruna götürerek imansız herifin meram ve maksadım anlatmıştı. Paşa bu mel'unu yalniz hüsnü ka bul etmekle kalmamış, böyle hıristi * yan elçiliğinin kâhyası gibi mühim bir adamın kendi taraflarına geçmiş ol « masından pek mütchassis olmuş, ken. disine güzel ve kırmızı bir Türk Tibası, bir kavuk, bir de at verilmesini, mu « tanlan bir (sünnet alayı) yapılmasını emretmişti, beni * Alçak kâhyanın sünnet alayı yüz“ lerce atlı ve yaya askerden teşkil o Yunmuştu. Bunlardan bir kısmı mürted kâhyanm ilerisinde gidiyor, bir kısmı da arkasından geliyor ve sevinç nâra. ları atarak bizim iblise sürur ve şadı. mani temenni ediyor, meserretle şey” tanatla parlıyan gözlerini pencereleri. rane bir eda ile kurulmuş bulunuyor. du. Kâhyanın hitanı icra edildikten sonrâ, günde kırk akçaye baliğ olan bir maaş tahsis edildiğini söylüyorlar* dı. Bu meblâğ hakikaten yüksek bir paradır. (Arkası var) Bir doktorun günlük notlarından Raşitizm tedavisi Çocuklarda ilk yaşlarda &riz clan bu hastalığın esna tedavisi çocuğun gidası- nın fanzlmidir. Umumiyetle raşitik ço- cukların karınları büyük olur. Çünkü hazım boruları vakitaiz ve gayri mun - taram verilen yemeklerin tesirille büyü“ MÜŞ Ye genişlemiştir. Raşitik çocukların barsakları büyüklerinki kadar geniştir. denilebilir. Bu sebeble hazım cihâzını hem dinlendirmek yormamak ve hem de vücude ve kemiklere faydalı gıdalar ver- mek, az vermek, öz vermek lâzımdır. Madeni emlâhı bol yumurta sarısı. Süt ve süt mürekkebatı, muhallebi, yoğurt gibi. Sebze püreleri, et ve saire gibi mad- deler esas gıdayı teşkil eder. Verilecek yemekleri muntazam vakitlerde vermek ve bunun haricinde çocuğa hiç bir şey mirliyerek bu suretle Türklerin iste - dikleri zaman konağa girmemelerini temin eylemiş bulunuyonduk. . — E “sabah erzak almı g İN