10 Ağustos Raşit Rıza tekrar mina DRL OE Kıymetli san'atkâr, sahneden son ayrılışının hikâyesini ve tiyatromuz hakkındaki düşüncelerini anlatıyor Cumartesi akşamı temsillere başlıyacak olan Raşid Rıza ve arkadaşları provada — Efendim, rahmetli Fehim Efendi ve Holâs, filân Bir heyet teşkili ede - Tek Ansdoluya tutneye çıkmışlar. Yolla rı Trabzona düşmüş,. Vali paşa, tiyatro sever bir zat; onları kaldıkları müddet « çe himaye ettiği gibi ayrılızisrken de, bilâhare uğrıyacakları Giresun kayma -| kamına verilmek üzere birde tavsiye mektubu yazmağı ihmal etmemiş. Kaza » niza gelen heyele lâzım gelen yardımın yapılması.. diye, Giresuna çelince; Fehim Efendi Holâs. kont rollerinde giydikleri ha dökülmüş bonjurları giyerek, doğruca kaymakamın buzuruns çıkarlar Kaymakam, tavsiyeyi okur, bir daha “kur, bir üçüncü defa daha okur: kahve asmarlar, sigara ixram eder, bu arada mektub dördüncü defa olarak gözden ge- Şirilir. Fakat ses yok, adamcağızda,. Bek- İerler, beklerler, kaymakam renkten ren- , İakat tek kelime cevab yok. yet kaymakam, ayağa kalkar, mek- tubu öpüp başına koyduktan sonra, kan ter içinde, ezile, bâzüla kekeler: — Vali Paşa hazretleri emir buyuru - Yorlar.. Fakat efendim bendeniz vallahi “Yun oynamasını bümemi Biz, Maksim salonunun kubbelerinde akisler bırakan kahkahalarımızı frenle « Meğe çalışırken, bü fıkrayı anlatan bü » Yük san'atkâr Raşid Rıza ciddiyetle ilâ -| Ve ediyor: — Bugün elbelte Fehim Efendinin za-| Manındaki kaymakam yoktur. Elbette ti-| Yatroya yardımı bü şekilde arlıyacak bir âdâm kalmamıştır, Fakat, tiyatromuzu Yükseltmek, bugünkü vaziyetinden kur - rmak. istiyorsak, bu işi bir memleket davası olarak ele almalıyız. Bizde, tiyat « al himaye eden, şahıslardır. Bazı kim- rin tiyatroya, san'ata sempatileri var- e bimaye. ederler. O şahısların yüzü Sa hürmetine ayakta duran san'at, pa- üm ev gibidir. Tiyalroyu sev - e m ehemmiyetini anlatmak lâzım! Ti ©delim, #iyalromuz bugün çok za- sik tiyatroyu sevmiyor mu?.. osskak ki çok seviyor. Fakat halkın Vodwilden diğer bir sahne Sevgisi ile tiya — sahneye en hâkim oynıyan aktörü, kısa Vürümeli > 4 aronun himayesi müva-| bir ayrılıktan sonra tekrar sabneye dönü- re ko, Tiyatro heyetleri gittiği) yor, .San'at çiçek hastalığı gibidir, re yayık yerine müşkülât bulma-| kadar geçse izleri kalır» diyen mütefek- zi Bilmem. hemen aklıma geliveren | kire hak'vermemek mümkün mü. Mu, Ta asıl maksadımı ifade edebiliyor Raşid Rızanın san'at hayati kopuk bir ki Ri film gibidir. Zaman zaman onü nankör Rin büggzz aya, İâf arasında, tiyatroma.| san'atına kızıp, itikâfa çekilmiş görürüz, Müteyakg ki balini, düzelmesinin neye|fekat bir müddet sonr gene sahmesil Ban ge, R olduğunu, Anadoluda" dola «| sarmaş dolaş.. lara 4, PİAFIN vaziyetini sormuştum. Bun). Ankara Halkevinin rejisörlüğünü, imü- Beitiy, EYekün Verdiği cevab yukarı pak. | eveffa Ankara Şehir tiyatrosunun mü- Noldu, dürlüğünü yaptıktan sonra, gene sevgilisi ile sık sık kıskançlık kavgaları çıkaran Turki atı, X Yatrosunun en güzel konuşan ve) asabi bir âşık gibi onu sahneye arkasını «Saçlarından Utan!» vodvilinin bir sahnesi Jdönmüş bulduk. Lâkin, dargınlık bu de- İfa pek kısa sürdü. Şimdi. güzide san'at « kâr, Ertuğrul Sadi Tekle birleşerek yeni bir heyet teşkil etmiş bulunuyor; «Raşid Rıza ve arkadaşları: Cumartesi akşamı Tepebaşı bahçesinde temsillerine baslı - yorlar, * Biri, memleket ölçüsile en büyük san'atını, diğeri aşınmaz enerjisini orta. ya koyan bu ili eski arkadaşı etraflarına topladıkları genç ve istidadlı elemanlar. la iki gün sonra san'at pistinde yapacak- jJerı koşunun provasını yaparlarken bul- dum. Maksimin bir aş cambazhanesine taş çıkartan geniş salonun tam ortasında hal. kalanmış, Mahmud Yesarinin 4Saçların- dan utan» isimli vodvilini prova ediyor - lardı. — Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır diyeyim mi üstad”. Raşid Rıza gülerek cevab verdi: — Kurnaz tilki kuyruğu kaptırmaz amma, biz bir hayl! boş oturduk. Elverir artık boş durmak, dedik. Kolları sıva - dık, Sadi ile beraber eski «Raşid Rıza ve arkadaşlarıs heyetini ihya etti. Yeni bir şey değil, Uyuyan bir teşekkülü canlan. dırıyoruz. Kısmen Sadinin arkadaşları, kısmen yeni elemanlarla bir heyet kur - duk. Her türlü iddladan, bilhassa «san'at yapıyoruz!» şeklinde bir iddiadan uzak İ çalışacağız. Esasen senelerce Sadi ile be- İraber çalıştık. Birbirimizi anlamış bu - İluruyoruz. Elele yaşatmak ve yaşamak için gayret göstereceğiz. Salonun bir köşesine rahatça ko. buşmak için çekilirken. Raşid Rızeya, san'at muhilerinde mevzuu bahsolan bir endişeyi sormaktan kendimi alamadım: (Devam: 10 uncu sayfadaj (ASKERLİK Sayfa ? BAHiSLERİ J Manevralar ne vakit, niçin yapılırlar ? Devletlerce bazı siyasi maksadların istihsali için tertib edilen manevraların diğerlerinden farkları nelerdir ? A skeri bir ıstılah olarak, manev. barış zamanında, hakiki harb ve sefer hallerine uygun olmak üze-! lan ve geceli gündüzlü (birkaç | ren büyük ölçüde askeri tafbi- kat demektir. Bundan on öç - on dört yıl önce pişdar ve dümdar gibi yabancı dil-! lerden alınmış âskeri ıstılahların türkçe| karşılıklarını araştırırken manevra için münasib türkçe bir kelime bulamamıştık. O zamanlar, hiç unutmam, biz Akhisar civarında Cümhuriyetin ikinci manevra- sını yâparken, seyre çıkmış olan (Selbu- kum) köyünün çocukları askerin bare- ketlerini biribirlerine göstererek “tasar | ediyorlar» dediklerini duymuştum. Fa-| iz o vakit tasar kelimesini proje mu-| kullanmağı tercih ettiğimiz için tekim de öyledir - manevra tabiri ay- kalmıştı. Barış zamanına mahsus şimdiki ordu- lar, eski asırlarda olduğu gibi, profesyo- nel ordular değildir; bunlar çerçeve or-| İdularıdır. Yani bir harb halinde memle- keti müdufaa edecek olan vasıta, eskiden olduğu gibi şimdi yalnız barış zamanında hazırlanmış bir ordu değil, bütün mil lettir. Millet, münevverlerinin kumanda» | İsına girerek Vâtan için harbeder. Onun için barış zamanında beslenen ordulara ancak, bir herb halinde milletin bütün! Jeli silâh tutanlarının girip yer alacakları İbir çerçeve gözile bakmak lâzımdır. O halde orduların barış zamânındaki vazifelerinin en birincisi, seferde içlerine alacakları milletin ferdlerini bir harb ih- timaline karşı vaktile yetiştirmek ve ha- zırlamaktır. İşte onun içindir ki her sene| askerlik çağına girenlerin hizmete kabi- liyetlileri orduya alınır ve bu acemiler bü tün kış müddetince, usta neferlerle bir- likte harb ve harekete muktedir olacak sürette, yetiştirilirler. Ondan sonra ta- kım, bölük, tabur, alay, tugay ve muh- telif sınıflardan mürekkeb müfrezlerle talim ve tatbikatlar devreleri başlar ki| bunlar sonbahara kadar devem ederler. | Bir yandan da orduda bütün sene devam eden bilfiil atış talim ve terbiyesine itina olunur. Bu suretle eskilerinin yanında yeni . erbaşlar ve sübaylar güzelce yelişmiş ve kıta'lar her türlü harb vazi- İfesini girebilecek surette ve o tamamile hazırlanmış olurlar. Bir yandan da Harb ve Yedek Sübay mekteblerile harb al demileri ordunun hazar ve seferde muh. taç olduğu kumanda beyetlerini yetişti- rirler. Yaka* hazari şartlar altında cereyan e- den bu talim ve terbiye ne kadar iyi o- Tarsa olsun harb maksadına yetişemez; ve hali harbin bizzat kendisi de barış zama- nı talim edilmezse iş bitmiş sayılamaz. ra Yazan : Dmekli General H. Emir Erkilet manevralarda İşte her sene bütün devletler orduların- da ve sonbaharda bu maksadla manevra lar yapılır. evralarda kıta'lar, büyük cüzütam lar içinde demiryolları Ve veya moti v. arla nakliyat tecemmü ve harb yürüyüşleri, keşif ve emniyet, konak ve ordugüh, seferde idare ve iaşe, menzil ve ikmal ve nihayet birbirini velyeden türlü muharebe yetlerinde b harbetmek talimlerini bol bol yapacak. ları için iyice pişerler ve tecrübe sahibi olurlar. Manevraların asıl bir faydası da sübay ve komutanlara seferber veyahud buna yakın mevcudlu ve seferi teşkilât ve ter- tibatlı kıta'lara kumanda etmek fırsatını vermektir; çünkü barış zamanında mets- lâ bir piyade bölüğünün er mevcudu hiç bir zaman yüzü aşmaz. Bu Itibarla hafif bölüklere aleddevam kumanda etmeğe a- lışmış olan yüzbaşılar. seferde bir misli büyüyecek olan bölüklerin sevk ve ida. resinde müşkülât çekerler. Keza barış za- manı kıta'lar kışlada oturup her türlü ıl tiyaçları müteahhidler marifetile ayak- larına geldiğinden bu hale alışacak ko. mutanlar harbde kıta'larının sefer halle- rine uygun olarak idare ve iaşelerinda büyük güçlüklere raslarlar ve Sefer hali- ne mahsus ağırlıklarla kademeleri lâyı- kile kullanabilmekte noksanları görülür, Bunun gibi tümen ve kor erkânıharbiye. lerinin (kurmaylarının) de cep! erzak kollarını, makine gibi, gi dişli ve gelişli, sevk ve idare etmeği daha barış zamanında İyice talim etmiş ve buna lâ yıkile alışmış bulunmaları lâzımdır. Görülüyor ki manevra hemen bir e- mirle oluveren bir şey değildir; birçok hazırlıklar istemekle beraber masraflıdır da. Bu sebeble her sene bütün ordunun bütün kısımlarında manevra yapılmaz; yapılamaz. Ancak ordunun bütün kısım ları hiç olmazsa üç dört senede bir kere manevra yapmış ve görmüş olmak için manevra her sene semt semt münavebe edilir. Buna manevra yükünün her scne sira ile memleketin muhtelif semtlerine yükletilmesi bakımından da ihtiyaç var. dır. Manevranın halk ve memleket üze rindeki yükleri, manevra sahasındaki ka, #aba ve köy halklarının mesken, ahır ve sundurma gibi yerlerinin bir kısmını ma- nevra yapan kıta'ların emrine bırakma. ları ve muayyen bir l da, er, sübay ve hayvan. min etmek mecburiyetinde olmaları nihayet askeri harekât dolayısile ekin ve bağ ve bahçelerin bızzarur zarar va ziyana maruz kalmaları gibi şeylerdin Gerçi bu zarar ve ziyanlar kanun müci- bince tazmin olunurlar. Fakat ne de el (Devamı 10 uncu sayfada)