9 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

9 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ağustos SON POSTA Sayin 9 LL ASKERLİK BAHİSLERİ J L- ZİRAAT | Tayyare mi, Zırlılı mi? İlk defa 71935 de sorulan sual hâlâ kat'i cevab debizlere hâkim olacak? Bu sual 1935 İn. Biliz - İtalyan - Habeş ihtilâfında, İn - Gilterenin anavatan filosu Akdenize açıl. dığı sıralarda günün meselesi olmuştu. © Maüleset bugün de öyle... Aradan ge. © çen dört z senelik tecrübe; mevzuu yeni aştan tetkike değecek kadar değiştirdi. Bilhassa İspanya harbi tecrübelerin - den alinan neticeler... İspanya iki buçuk ? Yil kâh hava, kâh kara harbine bir tec- Tübe sahası oldu. Hava ve kara erkânı « 5 marbiyeleri; nasyonalistlerie eski hükü- Mmetçiler arasındaki mücadeleden, motör- Dü cüzütdmların kullanma şartları, mü - Kemmel zırhlı, mükemmel siâbl tankla (5 Pin seri, haf, fakat taheibe müsaid tank olardan üstünlüğü; ağı ve Mönevrasi güç P bombardıman tayyarelerinin mahzurları hakkında çok şeyier öğrendiler. Deniz - €ilerin tecrübe payı onlar kadar olmadı. Vâkıâ, bu mücadele sırasında ticaret gemilerile hava kuvvetleri vakit vaki birbirile karşılaşmadı değil. Espana'nın bir tayyare bombasından battığı tahmin #diliyor. Deutsehlandı da tek motörlü iki tayyare (en pigue) hücumlarile ciddi sü- Tette yaralamışlardı. Fakat bütün harb harb müddetince hiş bir (aırhlı - tayyare Muharebesi) olmadı. Yani nazari tetkik- İR en incesinin bile cevab bulamadığı (etrhlı ma, tayyare mi) meselesini kat'i neticeye bağlıyacak hiç bir fırsat Tuhur etmedi, ” Muayyen mahfellerde münakaşası sık Seçen bu meseleyi halkın gözü önüne defa seren Rougeron adında bir gemi bendisidir. Rougeron meslek hayatı- dye, mühim Kısmını harb gem'lerinin Msüsinda geçirmişti. Onları tahrib yolu- m Ya herkesten iyi biliyor diye tarılıyordu. Zdiğı kıymetli bi: eserde: < a tayyaresi bir filonun *N Mühim zarhlılarını bir saat içinde de- N dibine yollıyabilir» diyerek zırhlı. Yyare önünde tam bir çaresizliğe talaz, göstermesi heyecanli münaka- ibiza açtı, Deniz mütehassısları ver- <evablarla onun bu iddiasını çü - “niye çalıştılar. Bugün münakaşalar eki Meseleyi serin kanla tetkik —— hevi iddialar deniz mütehassısları- Vorpilin gl oluyor. Daha evvel 1812 de leri dik rb gemisi denilen köhne şey. Bluz, Süpüreceği, kehanetinde bulu - a Me birkaç sene sonra da elçi- cemi neferin bindirileceği ufak azminin en mükemmel bir sırhlıyı ba- Bir harb halinde zırhlı mı, tayyare mı rab 5 “Rİ. Ve bu gemiyi yapmanın pek vi ÜR iddia edilmişti. Son elli Düfri torpil, denizaltı ve tayyarenin araftarları harb gemisine zaman böyle denizin dibini boylattı. lar. Halbuki o, dalma her yeni vaziye- te uymayı bildi ve yaşadı. Bügün de böy- le olacağı muhakkak... Bombardımanın tesirleri ve bombardıman tayyaresinin zayıf tarafları Şimdiye kadar eski gemilerin veya ni- şan gemilerinin üstünde birçok hava bom bardımanı tecrübeleri yapıldı, Bunun aksi olan «tayyare romorkörleri üzerine ateş tecrübeleri» de pek çok kereler tek- rarlandı. Her iki sahada teknik mükem- melleştirildi. Hedefe isabet nisbeti mem- nuniyet verecek dereceye yükseldi. Fa - kat bu tecrübelerin hiç biri hakiki harbin normal şartları içinde yani düşman ate şine şiddetle mukabele eden bir gemide yapılmadı. Böyle bir ha! vukuunda ge - misi ile batmak tehlikesinde olan topçu- nun mu, yoksa obüsler arasında sıkışıp kalan pilotun mu daha müşkül vaziyete düşeceğini kimse tahmin edemez. Zırhlının lehinde veya aleyhinde bu- Junanlar ister istemez şu noktalarda bir- leşiyorlar. Hücumu müsaid kılan her va- ziyet müdafaanın da lehinedir. Bombar « dımancının işi kolayıaştıkça kendisi teh. İikeye düşer. Düşman ateşinden kurtul- mak İstedikçe bombasının hedefi bulması ihtimali azalır, Çoktandır bilinen şu ha- kakitler de hep zırhlıdan yanadır: Açik-veya az bulutlu havada, orta ir. tifada (3000-4000 metreya kadar) ve faz. la yüklü bir tayyare ile yapılacak hücum tesirsiz kelır ve tehlikelidir. Ufkt UÇUŞ bombardımanından mükim bir netice beklememeli. Zırhtının kendini körüya- cak süratli topları olduğunu da unutma- malı, Meşhur en pigus hücumu, hududları, tehlikesi Birkaç sene evveline gelinciye kadar, hafif ve seri bombardıman tayyaresinin almış değildir! 3 ç FHlarb gemisi : İ yeni düşmanı! İ dayyareye i karşı gelmeyi; ide göze olmışi bulunayor pm 2d, / 5 en piguğ denilen meşhur hücumu; harb gemileri için telâfi kabul etmez bir 16- lâket sayılıyordu. Ve gerek zırklıya, ge- lelâde gemiye 50 kiloluk bomba atabilen- teyyarenin insafına kalmış gözile bakılı- yordu. Bugün iş böye deği En piguğ bombardımanın sahası, tehlikesi birer birer tetkik edildi. Ve görüldü ki klâsik bir en pignâ ta- âtruzda hücum tayyaresinin (70 den bü- yük bir zaviye ve.2000 meireden sx bir irtifa ile) takib ettiği yol, bombasını et- ya 6-7 dakika kala, hücuma uğrıyan geminin açtığı ateş mabhreklerile Okar. şılaşmaktadır. Mütecavizin sürat ve me- safesinin kat'i olarak bilinememesi bu ateşin tesirini azaltamaz. Binaenaleyh tehlikeden kurtulmak için pilota; istediği noktaya mümkün olduğu kadar hafif bir münhani İle varmaşi tav- siye edilmektedir. Bu, onu top mermi- lerinin mahrekinden kurtarır ve ona mütemadiyen değişerek topçuyu şaşır tan mühim bir yan sürat temin eder, Fa- kat bir taraftan emniyet artarken öbür taraftan bombanın isabetindeki güçlük! çoğalır. Bu vaziyette pilot, bomba atma- dan evvel öyle nazik bir manevra yapmı-! ya ve bir takım kayıdlara tâbi tutulmıya mecburdur ki bunları sulh vaktinin za. rersız renkli tualleri üstünde tatbik et- mek bile güçtür. Fazla olsrak araya başka bir eleman Ga karışıyor: Sürat, dahâ doğrusu iste - inilen noktaya münhani yolla ulaşmanın manevra imkânlarını tahdid eden hızı bu ızın materyel üstündeki tesirlerini bir yana bıraksak bile tayyareciâe yapacağı tesiri düşünmiye mecburuz. Her pilot İ- kendi bünyesine göre - muayyen bir süratten sonra tıkarıklık geçirmiye ve iyi görmemiye başlar. Bu görme zâfı bir İdekika için körlüğe kadar gidebilir. Ve (Devamı 10 uncu sayfada) dl dünün lu ho okudu) bu istatistiği geriye doğ- İlerini bilip, duruyoruz. Fakat ağaçların rek gemiye - zırhlıya 250-500 kiloluk, w| Zeytin ağaçlarında bakım ve budama Rİ i Bizim topraklarımızda yetişen zeytin ki ileri memleketlerde fenni bakım sene çok mahsul verir. Hali İ budamaya dikkat ederek her sene ehemmiyeti ağaçları daima bir sene az, bir ve ayni miktarda mahsul alınmaktadır. Yazan: Tarımman Vakit ikindiyi geçtiği halde, havanın bunaltıcı sıcağı elin devam ediyordu. Güneşin bu kadar kızgın olduğu zaman- ları, ben Suriyede bile görmemiştim. Ya- nımdaki arkadaşa: — Hâlâ serinliyecek bir yer keşfede medin mi? diye çıkıştım!. Zavallı, burundan damlıyan teri si- lerek, elile işaret etti; — Azıcık daha gayreti Caminin avlusundaki şadırvanlı kah - İveye geldiğimiz zaman (gayret) imizin son mevcudunu da tüketmiş bulunuyor- duk. Bizden evvel oraya sığınan bir gru- pun, aralarında gösterdikleri yere 20r U- laştık. Daha sandalyelerimize flişir iliş- mez, masayı çevreliyenlerin hepsinden telâşlı birer (Merhaba!) aldık. Pek me raklı bir mevzuu konuştukları, bu acele ikramdan belli idi! Nitekim en sabırsız- ları hemen yarıda bıraktığı tezini mü - dafaaya girişti: i — Zeytin ağaçlarının bir sene çok, bir sene az mahsul vermeleri muhakkak ki tabiatleri icabıdır. Öyle olmasaydı mah- sulün bir yıl azalıp bir yıl çoğalması, muntazaman devam edebilir miydi? EL deki istatistikler bunun en güzel delili - dir. (Tabakasının arkasından bazı ra - ru yirmi yıl götürseniz, hep böyle yıl a- şırı azalıp çoğaldığını göreceksiniz. i — Evet, söylediğiniz doğrudur. İsta -| tistikler zeytin mahsulünün bir yıl az, bir yıl çok olduğunu gösteriyor. Bu ista- tistiği işhad etmeseniz de, biz zeytinle - Tin bir yıl çok,'bir yıl az mahsul verdik- tabiatleri icabı olan bu halin, iddia etti -| ğiniz gibi, insanların müdahalesi ile dü- zektilgmez olduğundu sizinle hemfikir değiliz: Zeytin ağaçlarını fennin göster- diği şekilde tımar eden ileri memleket - lerde, her yıl muntazaman mahsul almak pekâlâ mümkün olmuştur. Bizde de o yo- hi tutarak, mahsulün bu aksaklığını gi- dermek kabildir, diyoruz. Ve birden (bana dönerek: — Sen ne dersin Tarımman, dedi. Birçoklarının sahiden merakını mücib olan bu noktayı aydınlatabilmek İçin, ben işi başından incelemiye giriştim: — Evvelâ zeytin ağaçlarının niçin bir yıl az, bir yıl çok mahsul verdiklerini a- Jraştıralım: Bilirsiniz ki, her ağacın mey- iva verişi kendi cinsina hâs bir şekilde - dir. Asmada ancak geçen senenin dalı ü- İzerinden çıkan bu seneki filizler üzüm verir. Elma ve armudda meyva tutan dallar, iki senelik olanlardır; ve bu dal - İsrın yalnız muayyen teşekküldeki to - murcukları çiçek âçarlar. Zeytin ağaç - larında ise, daima bir sene evvelki dal. lardan süren flizlerde meyva olur. Şu hale nazaran; bu yıl, evvelki yılın dal - larından süren filizler meyva verecek ve bu meyva veren dallar gelecek sene bir daha mahsul vermiyerek ağacda boşuna yer tutacaklardır. Bu ikinci sene, meyva bekliyeceğimiz dallar, gene evvelki se - nenin dalları üzerinden sürecek olan baş- ka filizlerdir. Halbuki vazifesini bitir - miş olan dalların lüzumsuz duruşu, kuv- vetin bir çoğunu israf edeceğinden, bu sene meyva vermek vazıfesile mükellef olan dallar iyi sürgünler veremiyecek - lerdir. Zaten varım yoğunu geçen seneki sulü beslemek için barcıyan zeytin ağacı, bu yıl meyva vermek durumunda olan dallardan bu kabiliyeti almış, onları çok zayıf düşürmüştür. Elbette ki bun - lardan doğan sürgünler pek az çiçek tu- tacak, tutanlar da besleyip taneye döne. miyeceklerdir. Kısacası o yılım mahsulü, geçen senekine bakarak daha az olacak- tır, Üçüncü seneye gelince; o zaman iş ge- ne değişecek, az mahsullü geçen seneden tasarruf edilen kuvvet, bu yıl meyva ver. mek çağına erişen dallara geçtiğinden bepsi iyi sürgünler verecek ve bu sür -! günler bereketli bir mahsul yetiştirecek» lerdir, Görülüyor ki, kendi başına bırakılan me iŞ Balikesir zeytinliklerinden biri çök mahsul vermek keyfiyeti, bir mec buriyet iktizası olup, ağaçların, önün geçilemez buyu icabı değildir. — O halde? — Evet, o halde zeytin ağacının mah sulünü muntazam bir düzene sokmak eli mizdedir. Bir defa meyvalarını tam 160 gün #ırtmda taşıyan zeytin ağaçları dat- ma yeteri kadar bir toprak kuvvetine muhtaçtırlar. Zayıf ve bakımsız toprak « lara bulunan zeytin ağaçları, hiç bir za- men bereketli mahsulün hakkından gele. mezler. Binaenaleyh zey ağaçlarını öyle bir bakım ve timara mazhar etme Midir ki, bu yılki mahsul, gelecek yıl mahsul vere üştirmekten geri kalmasınlar. Bizi bu gayeye vardıracak tedbirlen iki kelimede hülâsa etmek mümkündür; Bakım ve budama, A) Zeytinlikleri her sonbahar derin sürmelidir. Kış yağmurlarını bağrına de- po eden zeytinlikler ide muhtaç ol - dukları gıdayı kolaylıkla çekerler. Zeytin kuraklığa mütehammildir. Fakat darik edemediği zamanlar çiçek ve meyi valarını silkerek mahsulünü azaltır. Toprağın sürülmesi kadar gübrelen « mesi de ehemmiyetlidir. Gübresiz zeytin bir sene az, bir sene çok değil, her sene az ve nihayet hiç mahsul vermez. Umim miyetle kaldırılan zeytin mahsulü ka * dar toprağa koyun gübresi vermek en gü. zel bir gübreleme mikyası sayılır. Çünkü yüz kilo zeytinle topraktan 0,50 azot, 0,29 fosfor, 0,74 potas ve 1,45 kireç kal « dırıldığı anlaşılmış olup, yüz kilo koyun gübresi de hemen hemen bu miktards mevaddı nâmiye ihtiva etmektedir. (0,83 azot, 0,23 fosfor, 0,67 potas ve O0,di kireç) binaenaleyh her ağaca iki yılda bir, asgari hesabla verdiği mahsul kada gübre vermeyi âdet edinmekte isabetsiz. lik yoktr. Zeytinlikleri ilkbaharda hafifçe sür . mek, yazm bir iki kere çapalamak, hele mümkünse çiçekten evvel, ve tanedes sonra İki kere sulamak verimleri için pw hasız hizmetlerdir. B) Budamaya gelince, zeytin ağaçla: rının bir sene az, bir sene çok mahsul vermeleri $e 50 bakım noksanlığından ise, © 50 de budama yanlışlığındandır. Eğer tertfbli ve düşünceli bir budama ila ağaca güneş ve hava aldırmıyan, Sık ve münasebetsiz dallar kesilerek daima mey va verecek, çektiği kuvveti bhayrımıza harcıyacak dallar bırakılırsa ağaç hiç bh zaman mahsulden kalmaz. Çünkü bu sa. yede vâzifesini bitiren dalların yerine dalma onları istihl†edecekler yetişir. Budamada piçleri, oburları ayıklamak, boş yere gıdayı israf eden kısımları ayık” lamak ta mümkündür. Onun için bu işt rastgele kiniselere bırakmayıp ehline yaptırmak gerektir. Arada söyleyim ki zeytinleri &trıkla silkölemek birçok kıy. metli dalların hasarına sebeb olmak iti. barile çok fena bir usuldür. Bu göreneği değiştirmek, yerine elle toplamak usulü» nü geçirmek zamanı gelmiştir. zeytin ağaçlarında bir sene az, bir sene (Devamı 14 tincü sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: