Bu sırada üçüncü Selim. eserinin kıymetini tecrübe etmek istedi. Rodos Mutasarrıfı Muhsin paşanın kumanda- Sında olmak üzere Akkâya (700) niza- mı cedid askerinden mürekkeb bir müfreze gönderdi. Bu küçük müfreze, kendinden bekle hemiyecek derecede büyük muvaffaki- yet kazandı. Bonapartın cesur ve fs- dakâr askerlerini hezimete uğrattı. Akkâ kalesinin önünde cereyan eden O kanlı meydan muharebesinin şerefi, nizamı cedid müfrezesinin sancağı ü- zerinde toplandı. Üçüncü Selim ile onün maksadını takib edenler, nizamı cedidin bu mu - vaffakiyeti ile hak kazanmışlardı. * Selim, artık dedikodulara ehemmi - yet vermemeyi Nizam: cedidin (On iki bin nefere) iblâğ edil - Wesi, ve taşralarda da teşkilât vücuda getirilmesi için bazı valilere ve muta- Sarrıflara fermanlar yolladı. Bazı valiler, derhal teşkilâta bâşla- dılar, Fakat bazı yerlerde de padişahın bu iradesini soğuk karşıladılar... Hattâ (Tekirdağ)da, yeniçeriler © derecede hiddetlendiler ki, fermanı halka tebliğ eden kadının üzerine hücum ederek, zavallı adams palalar ve yatağanlarla parçaladılar. İSTANBULU KANA BOYAYACAK OLAN BİR VAK'A, NASIL GEÇİŞTİRİLDİ ? İstanbul, henüz süküt içinde idi. Fa- kat bu sükütun derinliğinde, korkunç bir mâna mündemiçti. Ata Molla ile Köse Musa paşa, muha- lefet şebekesini tesis ettikleri günden itibaren, efkârı umumiyenin idare ma- kanizmasınır tamamile ellerine geçir - mişlerdi. Üçüncü Selime indirecekleri darbe- nin tam yerine isabet etmesine dikkat ediyorlardı. Çünkü, teşebbüslerinde Muvaffak olamadıkları takdirde, ya Topkapı sarayının Orta kapısı aral: - ğında boyunlarına birer yağlı kement taklacağım.. veyahud (Siyaset çeşme si)nin önünde, kellelerinin yere yuvar- lanacağımı çok iyi biliyorlardı. Hattâ Ata Molla daha kurnsz dav - Tanmıştı. Sultan Selime hoş görünebi)- mek için. nizamı cedid taraftarı görün- miye başlamıştı. Bu sırada Sultan Selim daha cür'et- kârane adımlarla yürüyor. Fransadan takım takım zabitler. mühendisler, as- kert muallimler getirterek bunları ni- zamı cedid kışlalarına ve tersaneye yerleştiriyordu. Levent çiftliği, artık nizamı cedid efradını almıyordu. Üsküdardaki (Se- limiye) kışlası da, nizamı cedide tahsis edilmişti. Üçüncü Selim, Üsküdar cihetine €hemmiyet veriyordu. 'Trpkı Bizanslı - ların zamanında olduğu gibi, Üsküdar Yakasını bir asker kolonisi haline fe - tirmek fikrinde idi. Bu maksadla. Seli” mMiye kışlanın yannda, büyük ve Za- rif bir cami de İnşa ettirmişti. İşte bu caminin inşası, az kalsın İs - tanbulun başına büyük bir felâket ge- tirecekti... ; e Caminin inşaatı 1219 senesinde bit- ti. Şairler, tarihler ve kasideler söy - ledi. Padişah Selim. büyük bir sevinç İçinde idi. Caminin açılma merasimi » nin, pek parlak bir surette yapılmasını emretti. Yapılan programa göre, cami bir Cu- Ma günü açıldı. Ve padişah, bütün dev- et erkânı ve İstanbulun bütün eşraf ve Ayanı ile burada ilk defa olarak Cuma Mamazı kılmacaktı. Yapılacak merasim, adetâ askeri bir mahiyette idi. O gün, birçok nizamı ce- did müfrezeleri de bu merasime iştirak edecekti. i YAZAN: İsyan hazırlıkları | İstabul halkı. nizamı cedid efradım henüz toplu bir halde görmemişti. Vâ- kıâ ara sıra, Levent çiftliğindeki piya- de ve süvarilerden mürekkeb bir iki bölük Sultanahmed meydanına getiri- iyor. Orada talimler ve resmi geçidler yaptırılıyordu. O zaman halk oraya koşuyor. yeşil ceketleri, al renkli oşalvarlarile göze pek hoş görünen bu yeni askerler, top- Ju kıt'alarla talim ederlerken. Sultan - ahmed meydanı, kalabalık bir insan kütlesile doluyordu. Halbuki, Selimiye camiinin açılma merasimine, oradaki kışlanın bütün as- kerleri iştirak edecekti, Ayni zamanda Levent çiftliğindeki kıt'aların bazıları da, Üsküdar yakasına geçirilecekti. Ve bütün bu askerler, yollara dizilecekler.. padişah ile devlet erkânmı selâmla - dıktan sonra, büyük bir ogeçid resmi yaparak İstanbul halkma parlak bir a- lay göstereceklerdi. Davetliler. on beş gün evvel hazır - tanmıya başlamışlardı. Kendilerine ve maiyellerinde bulunduracakları adam- larma yeni elbiseler yaptırıyorlar. muhteşem görünmek için binek atları- na sırma haşalı, rengârenk taşlarla iş- lenmiş eğerler tedarikile meşgul ölu- yorlardı. Padişah, bu merasime sultanların iş- tirakine de müsaade etmişti. O gün sul- tanlar, saray kayıklarile Üsküdar ya- kasına geçecekler. bir gün evvel, sal - larla nakledilmiş olan al atlâs obalı koçu arabalar'na binerek padişahın ge- çiş alayı ile caminin açılışını seyrede - jmiye başladı. Piş! ceklerâi. Üsküdardan Sel eye kadar lara kerevetler yapılmıştı. Yol üzerine tesadüf eden evlerin cepheleri, şallar, |aksetti. Sultan hahlar, kıymetli kumaşlarla donana -|bir balon gibi iler ve gece de her tarsfla kendi Nöbetçi e gozaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şım - tardı: İstanbul cihetindekiler; Şehradebaşında: (Asaf), Eminönünde: (Yorgi), Aksarayda: (Ziya Kur, Alem- darda: (Esadi, Beyszıdds: (Asadlor), Far hde: (Emliyadi), Bakırköyünde: (İs - tanbul), Ryübde: (Ryübsultan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Dal- rede: (Güneş), Taksimde: Limonciyan : Pangallıda: (Nargileciyan), Karaköyde: (Hüseyin Hüsnü), Beşiktaşta: (Süleymen Receb), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Küdıköyümde: (Yeni Moda, Merkes), Üsküdarda: (Ahmediye), Sarıyerde: (A- saf), Adalarda: (Halk). Kocaeli Mahkemesi Başkitabetinden: İzmitte mukim doktor Hasan Ömer tara- fından İstanbulda Davu&paşada 11 numa - rada mukim madenci Mettned aleyhine Bo- Yu Vilâyetinde Merkeşler hududu dahilinde mevcud ve Bolu Viliyetinin 5 Temmuz 537 tarihinde haki teknddümü istihsal edilmiş! Simlikurşun Madenile İzmir Vilâyetinin 20 Temmuz 1937 darihli ilmühaberile hakkı takaddümü istihanl ve iktizab edilen Ber - Samanın Aşağıtepe mahallinde vâki Asfalt madenindeki hissesini ortağı davacı doktor Hasan Ömere Kocaeli Noterliğinin 15-12- 1997 tarih ve 670 numaralı senedile devir ve temlik eylemiş ise de tesçli ettirmediğinden işbu devir ve temlikin tesçili talebile açtığı ve müddelaleyhin gösterilen sdreste bulu - namamasına bincen İlânen vâki tebligata rağmen mahkemeye gelmemiş olduğundan! gıyabında öcreyan eden muhakeme netice -| #inde müddelaleyhin mezkür cnadenlerdeki hisselerinin davacı doktor Hasan OÖmere temlikine 12-5-1989 tarihinde karar verilmiş olmakla tarihi ilindan itibaren bir ay zar - fımda kamıni yollara müracsatle hükmü va- kl itiraz edilmediği takdirde hükmün Kat” İyet iiriisab edeceği tebliğ makamma kalm olmak Üzere ilân olunur. 100/179 | ppevlet demiryolları ve limanları işletmesi Umum idarasi ilânları | «Arpacık» veya kıska tabir edilen soğan tohumu 1/8/9839 tarihinden itibaren D. D/9 numaralı tarifenin kuru sebze nakliyatına mahsus «2» nci zeyline ithal edilmiştir. Fazla tafsilda için istasyonlara müracaat edilmesi, o «3097» «5217, b YAY İd ————— Türk m Çavuşlar oelçinin bu sözlerine hiç bir cevab vermediler. Fakat bugünden itibaren kapıcıbaşının hare- ketini düzelttiği görüldü. Aşikârdı ki bu adam iaşemize itina edilmesi hak * kında çavuşların tazyikile karşılaşmış- tu Bugünkü seyakatimiz esnasında, ol- dukça uzakta olmakla beraber, Türkler bize Roma imparatorlarından Trajan'ın inşa ettirdiği söprünün sütunları bulu- nan vüksekçe bir tepeden (Transilvan- ya dağları)nı gösterdiler. 30 İlkteşrin — Bugün Yagoven kö- yüne rcuvasalat ettik. Burası büyük ve güzel bir köydür. Köye girer girmez ü- zeri kurşunlu büyük bir cami ve geniş bir kervansarayla karşılaşılmaktadır. Fakat biz bu kervansaraya yalnız atla- ramızı bırakarak koku içinde geceyi ge- çirmemek için bir köylü evine gittik. Hanın karşısında başka bir cami var - dır ki bunun cephesinde beyaz mer - merden bir şadırvan bulunmaktadır. “Türkler burada, camie girmezden ev - vel, dini âdetlerine tevfikan. el, yüz kol ve ayaklarını yıkayıp arıklayorlar. Çünkü böyle yapmadıkları takdirde Allaha karşı yapacakları ibadetin bir kaymeti olmıyacağına inanırlar. Bun- lar camle girerken ayakkablarını çıka- Tarak camiin dışında bir yere bırakır - lar ve içeri çıplak ayakla girerler. fenerler yakılarak donanma şenlikleri yapılacak ve fişekler atılacaktı. “ Bütün bu hazırlıklar, halka hsyret vermişti. Çünkü, bir caminin açılma merasimi için, bu kadar büyük külfet- ler ihtiyar edilmesi, şimdiye kadar gö- rülmüş ve işitilmiş bir şey değildi. Sultan Selim aleyhine kurulan fesad şebekesi, derhal harekete gelmişti. Ev. velâ ortaya: Makesd. caminin açılma merasimi değildir. Bütün bu hazırlıklar. yalnız nizamı cedid içindir... Bu vesile ile ni” zam: cedid halka gösterilecek, yeniçe- riler gözden dü cek. | Diye, bir dedikodu atılmıştı ... Son- ra da: z — Merasime, bir tek yeniçeri neferi bile iştirak etmiyecek.. temaşa için ge- Jen olursa dahi, nizamı cedid zabitleri tarafından menedilecek... Diye, bir şayia çıkarılmıştı. Bu şayin, yeniçerileri çıldırtmaya kâ- fi geldi. O anda, bülün yeniçeri ocak” Yarda: ne güna iştir?. Ocağımız kurulduğu günden bugünedek, her Te- simede, padişahanı uzama selâm dura gelmişiz... Bizim ne cürüm ve günahı mız vardır ki. gözden irağ ederler. hakkımızı, kâfir kılıklı nizamı cedide verirler. Bu, ocağımıza hakaret değil de, nedir?. Vallah: komazız. o kâfir makulelerini, bire kadar kırarız. Diye, bir feryad yükseldi. Atmey'danına derhal kösere taşları çıkarıldı. Kılıçlar ve hançerler bilen vlar yağlandı. Tava lerek bütün (orta- derecede temiz t ne ve nede çasının girmesine m h İBir hıristiyan du bu gibi yerlere gire“ mez. Meğer ki bu; hususi bir müsaade le veya bir hediye mukabilinde olsa... Camilere bir köpeğin veya herhangi bir hayvanın girmesine sisla tahammül olunamaz. İbadet için camie girenler avakkablarını çıkardıktan sonra büyük bir tavazu ve sekinetle bir yerde dura- rek Tanrıya kulluk - ödevlerini . ifaya başlarlar, ayn! sükünetle secdeye va * rırlar ve yeri öperler (1) ve sanki Al - ahı gözlerile görüyorlarmış veya onun huzurunda bulunuyorlarmış gibi ke - mali huşu ile dua ederler. Hiç bir kim- senin bu esnada cami içinde aşağı vu - karı gezdiği, kimsenin yanmdakilerle konuştuğu görülmez ve ancak dualar işitilir. Camilerin Zemini ya halılarla veya hasırlarla örtülüdür. İbadet eden- ler bunların üzerinde» dini nizama tev tikan, çıplak ayakla dikilir, diz çöker- larls kursunlar d ) ber dl Bu korkunç haz ik, derhal saraya in bütün sevinc verdi. (Arkası var) Bir doktorun günlük notlarından Ademi iktıdar Erkeklerde ademi iktidar meselesi da- me birçoklarının çök meşgul oldukları bir iştir, Filhakika daha genç denilebile- cek bir yaşta bu en mihim fiziyolojik va- zifenin kaybolması erkeklerde umumi - yetle büyük bir yeis ve bedbiniyi mucib olmaktadır. Bazıları sır! bundan dolayı evlenememekie ve niçin evlenmediğini de bir türlü söyliyememekteğir. Bu yür- den alleler arasında çak sıkıntılı sshnö- ler cereyan etmektedir. “Hakikatte ademi iktidar daha ziyade Tuhi ve asabi Dir hastalıktır. Bunda yüz“ de seksen derecesinde bütün doktorlar, #nüelliler bu hususta mutabıktırlar. Pax kat yüzde yirmiye gelince burağa hus - yelerin kâfi miktarda hormon ifras et- mediğini, yani uzvi bozuldukleri da dü- şünmek lâzımdır. O saman yapılacak tedavi husye hü - Jâsalarının umpul şeklinde hazırlanan müstahzarlarının şırınga suretile zerki- dir. Hakikalen birçok dela bu yeni müs- tahzarların muntasam zerki suretile çok istliade edilmektedir. Herhalde İmfzs - sıhhaya riayeti, iyi beslenmeği, bühassa manevi düşkünlöklerden, yorgunluklar - Çünkü bu- büyük bir günah sayarlar. Bir kim- M5 bunlardan, elinde olmıyarak, birini yaparsa derhal camiden dışarı çıkarak tekrar su ile kendilerini yikar ve arık- larlar, Karilerimin omüsaadesile biraz acı söyliyeyim ki bu kâfirler. kendi dinle” da daha doğru bilgileri olan ve binaen- aleyh gece ve gündüz yüce o Tanrıya İşükran borçlarını ödemeleri lâzım ge- len biz hıristiyanlardan daha çok (gay- ret) sahibidirler. * 31 İlkteşrin — Bugün Yagovenden Morava nehrini geçtik. Bu nehir, Sırbi- yayı Bulgaryadan ayırmaktadır. Bu ha- vali çok lâtif ise de çok yerleri bomboş bir haldedir. Çünkü Türkler, ovaların ekser yerlerini işlemiyorlar. bu işleri istiyerek yapmıyorlar. Bunun için tar- lalarda çalışanların hemen, aşağı yu - karı, hepsini hıristiyanlar teşkil etmek- tedir. At ve arabalarımızı Morava'nın öbür yakasına geçirdikten sonra geceleyin sefalet ve harabi içinde bulunan Kasen köyüne geldik. Burada barınacak bir (1) Müslümanların namaz kılarken secde- ye varışlarını müellif, nasılsa yeri öpüyorlar Bazınotmekle yünılmıştar, 16 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları; 11 Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen itmda ve bir kısmımız açıkta gecelemek Türkler; mâbedlerini inanılmıyacak | ahedleri - han da olmadığından kimimiz kulübe lerde, kimimiz arabalar içinde veya al- mecburiyetinde kaldık. I Sonteşrin — Bugün, adını taşıdığı kasabaya varıncaya kadar hep sağımız- da akan Nyssus çayı boyunca yol aldık. Bu kasalta Viyana-İstanbul yolunun yansı olarak sayılmaktadır. Hana ce seyisler atların koşum takım çıkararak kasaba içinden geçen ve ge- nişliği elli adımdan fazla olan çaya. bunları sulamak ve yıkamak üzere gö- « türmüşlerdi. İşte bu esnada Herr Hoff. man'ın uşaklarından biri çayın derince bir yerine düşmüştü ve bağırarak yar - dım istiyordu. Seyislerden biri bu ar- kadaşını kurtarmak için kendisine bir beygir yuları atmıştı. Su içinde ölüm - le pençeleşen uşak. atılan bu yuları öy- le zorlu ve sıkı yakalamıştı ki zava'lı visi de bindiği attan alaşağı edip suya irmüştü. Atlar yüzerek kıyıya çır kabilmişlerse de çayda çırpınan bu iki zavallıya yardım etmek mümkün ola- mamıştır, bu zavallılar da herkesin gös zü önünde boğulup gitmişlerdir. Bu a- cıklı hâdiseyi haber alan elçi efendi - iz. boğulanların aranarak bulunma - sın: ve defnedilmelerini emretmişti. Bu çayın kasaba içindeki bir bankı üzerinde hâlen mevcud olan yüksek bir mermer Sütun, vaktile buradan bir (Roma yolu) geçmekte olduğunu anla ütunun üzerinde lâtince ya- bir yaz: var idisede asırların attığı bu yazıyı okumak bizim için Bir gün mola verdiğimiz bu kösaba “ nın oldukça kalabalık nüfusu vardır. Sönteşrinin üçüncü günü (Kuruçeş- me) denilen küçük bir kasabaya ulaş- tık. Burada da hun yoktur. Kasabacığın solunda Zukava çayı akmaktadır. Aym dördüncü günü sabahleyin er- kenden buradan hareket ettik ve öğle üzeri Pirot kasabasını gördük. Burada ancak yemek yiyecek kadar tevakkuf ettik. Bu kasabaya yakın, yüksek bir yerde yamız duvarları ayakta düran bir şato harabesi gördük. Akşam üzeri 'Tambrod adındaki harsız, sefil bir kö- ye vardık ve geceyi burada geçirdik. Ayın beşinci günü Bobitza köyünde konakladık. Ertesi günü de Sofya şeh- rine muvasalat etmiş bulunduk. Bu şehir oldukça büyük ve nüfusça kala- balık bir şehirdir ve Rumeli beylerbe- hücumlarile hanedanları mahvolunca- ya kadar Sırb despollarına veya prens- lerine aid bulunuyordu. Sofyaya muvasalatımız üzerine bey- lerbeyi bize çavuşlar göndermişti. Bun- lar bize, beylerbeyi namına, (hoşgeldi- niz) dediler. Ertesi sabah erkenden, kadiri mutlak hazretleri hakkın. |konakladığımız hana birçok güzel atlar gönderilmişti. Bunlara sefaret heyeti- nin İleri gelen memurları ve beylerbe- yinin şahsına mahsus olan muhteşem ata da elçi efendimiz bindiler. Bu atm bütün binek takımları binlerce altın ve kıymetli taşlarla süslenmişti. (Arkası var) 1