Esrarlı bahçe Hayatım burada, hep bu hayaller ve nidlerle mi geçecek?. Artık, bu hale “ayanamıyacağım. Ne olacaksa, ol -| top ağaçlığa hâkim Sun... Ya saadet, ya ölüm... Demişti... Ve, sultanın bu uzun sü - türü. hicab veyahud gururuna atfe- : kendisi bir aşk mektubu yazıp Böndermiye karar vermişti. Ne garib bir tesadüf eseridir ki; 0 k m odasına gelen Hayreddin ağâ, endisine bir hediye getirmişti Bu iye, oldukça san'afkârane bir çer- Seve içinde, nefis bir yazı ile yazılmış Zarif bir levhadan ibaretti. yreddin ağd. yalnız bu hediyeyi iling'e vermekle kalmamış. #yni za“ Manda levhadaki yazıları da tefsir ct- Mişti, Bu yazı, şarkın büyük bir felsefesini tiva ediyordu.! (Sabır ile, koruk helva olur. Dut yaprağı, atlas olur.) da basit beyit, Mellingi derin derin üşündürmiye kâfi gelmişti. Ve niha- Yet, şu hükmü vermişti: — Ah. şarki. Senin ruhunda öyle Bârib bir hassa var ki. senin suyunu » havanı teneffüs eden, derhal se- malın duyor... Allahın. Hazreti ryemin.. ve yelmiş dört âzizin mu - pes namlarına yemin ederim ki ayreddin ağanın bu levhayı bana ge- Ü takdim etmesi. sadece bir cemile e nezaket eseri değildir. Hiç şüphe- $iz ki büyük bir mânayı ihtiva etmek- Mi Eğer aldanmıyorsam, mutlaka ha sultan emretmiştir... Pekâlâ #yeceğim.. koruktarın helva ve dut Yapraklarının atlas olduğu zamana ka” dar sabredeceğim... * MELLİNG'İN SIRRI Genç ve hayalperest san'atkâr, sul- tanın zevci olabilmek zamanının gel- Mesi için. talihin oynıyacağı büyük To- Yi: derin bir sabır ve tevekkülle bekli- n dursun, arlik sarayın inşaat işleri itmişti, Melling, Hatice sultana hitaben, tan- alı üslüb ile bir mektub yazıp gön- di. Bu mektubun son kısmında, bil- ssa şu satırlar münderleti: (Pek çok hürmet ve tazime şayan sultan hazretleri! Bu büyük işe başladığım gündenberi size büyük bir Merak vermiş olan san'at sırrımı öğ - Tehmenizin zamanı geldi... Lütfen, zatı âneyi de davet buyurunuz. Huzu - Tunuzda, pek garib bir temaşa, zubura Belecektir.) * Hatice sultan en büyük merakı, asıl $imdi hissetti. Ve bir an evvel bu me- Takım tatmin edebilmek için derhal biraderi üçüncü Selime bir daveiname Yazıp gönderdi. Selim. gecikmedi. Ertesi gün. bir tebdil kayığına binerek hemşiresinin sahil sarayına geldi. Melling, bir program tanzim etti. we Hayreddin ağaya tarif ederek dairesine çekildi. Bahçede, erkek kalmamıştı. Bütün halk» çil yavrusu gibi. her ta- Yafa dağılmışlardı. Üçüncü Selim ile Hatice sultan, bü - “Yük bir hayret ve memnuniyetle gezi- Yorlar.. diğer iki hemşire sultan fle ha- tihedarlar ve yüksek payeli kadınlar, Padişaha refakat ediyorlardı. Defterdar burnunun (o yamaçlarına “oğru yükselip giden koru cidden ca- 2ib bir şekilde tanzim edilmişti. Sık sık n plânları görüp de takdir etme- Mek mümkün değildi... Manzara o kâ- dar lâtif ve göz oyalayıcı idi ki: padişah sultanlar, saatlerce gezip yürüdük - halde, kendilerinde hiç bir yorgun- tük hissetmemişlerdt. Her taraf gezildikten sonra sıra, sa“ y saraymın şimal tarafındaki büyük Avuzun kenarındaki top ağaçlığın gö- Tülmesine geldi. Bas Isla Hayreddin ağa, Melling'in a & programına riayet ederek, padişah ile| Akasyaların ve leylâkların arasın - sultanları. havuz başında. bütün bü |dan, şen kahkahalar yükseliyor. kız- olan kameriyeye İların, tatlı ve tannan seslerle birbirini davet etti. Bu kameriyeye sedirler ku- |çağırdıkları işitiliyordu. rulmuş, ber tarafa (atlâs şilteler ve| Herkeste bir merak vardı. Bütün kız-| minderler döşenmişti. lar, bu ağaçlar arasında, o zamana ka» Top ağaçlığın çevresi, o kadar sikldar görülmemiş bir şey arıyorlardı. ağaçlarla muhat idi ki; adetâ akasya| Hatice sultan bile bu meraka galebe ve leyfüklardan mürekkeb bir duvar | edemiyordu. Frenk san'atkârının sır - husule gelmişti. rını bir an evvel öğrenmek için. kame” Bu ağaıçlığa girebilmek için tek bir İriyeden kızlara sesleniyor: kapı bırakılmıştı. Padişah ile sultan -|- . Ne acib temaşa vardır. Tez beyan lar. kameriyeye gelip yerleşinöcye ka- eleyin. dar da. bu ağaçlığın içine, hiç bir kızın girmesine müsaade olunmamıştı. İşte, Melling'in san'at sırrı, burada idi. Ve bu da, şimdi öğrenilecekti. çıktıkları halde, bir şey göremiyorlar: Üçüncü Selim ile hemşireleri, ka *| — Aslanım! Nesne yoktur. Kâfir, ya- meriyede biraz istirahat ettikten son-|lan söylemiş. ra.“Hayreddin ağa, maiyelindeki hârem Diye, cevab veriyorlardı. ağalarına emir verdi: — Kızlara söyleyin. ağaçlığa gir - sinler. Dedi. Ağaçlığın kapısmda duran kızlar. büyük bir merak içinde. bu emri bek'i- yerlardı. — Acsba içeride ne var?. Ah, şunulti. Mellin bir kere görsek... ine hükmederek, Diye sabırsızlıkla söyleniyorlardı. Bu sırada, artık akşam da yaklaşmış- Kapının önünde bekleşen haremağa-İ:,. İkindiden sonra, kızların bahçede ları, Hayreddin ağadan aldıkları emir| bulunmaları âdet olmadığı için. Hay - üzerine, bir kenara çekilerek: reddin ağanın emri ile. haremağaları;| — Desturl. : z 0 Haşdi, Diye bağırır Obağırmaz. bu kızlar) Heyyy: kapn Y aşlarıl. ydi, derhal kapıdan içeri daldılar, Büyük hareme.. haydi harem. bir sevinç. ile ağaçlığm daracık yolla-| Diye bağırışmıya başlamışlardı. rma dağılarak koşmuıya başladılar. (Arkası var) İnşaat ilânı Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden : 1. — Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi memur ve işçileri için yaptırılacak: Diye, soruyordu. Kızlar. ağaçlığın her tarafına dalıp Artık, ağaçlığın aranıp taranmadık hiç bir köşesi kalmamıştı. ve, (sır) de-! necek derecede dikkate şayan en e€hermmiyetsiz bir şey bulunamamcıştı. | Bu hal, hem padişahı ve hem de Ha- tice sultanı fena halde sinirlendirmiş- g'in kendilerile istihza ettiği- adetâ öfkelenmişlerdi. 2 odalı ev 125 4 odalı ev 50 6 daireli apartıman 1 Müdür evi 1 Hastane 1 inşaatı vahidi fiat esasile ve kapalı zarf usulile eksiltmeye Kormuştur. 2, — İşbu inşaatın muhammen keşif bedeli 908.948.83 liradır. 3. — Eksiitme evrakı 30 Jira mukabilinde Karabük'te Demir ve Çelik Fabri. kaları Müessesesinden veya Sümer Bank muamelâ; şubesinden almabilir. 4. — Eksiltme 24/7/1939 Pazartesi günü saat 14 de Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesinde yapılacaktır. « 5. — İstekliler teklif evrakı meyanma şimdiye kadar yapmış oldukları bu ka. bil işlere, bunların bedellerme ve hângi bankalarla muamelede bulunduklarına dair vesikalarını koyacaklardır. 6. — Muvakkat teminat miktarı 40.000.—liradır. ç 7. — 'Teklif mektublarını havi zarflar kapalı olarsk ihale günü saat 15'e ka. dar Karabük'te Demir ve Çelik Fabrikaları Mücssetr'ne teslim edilecektir. Posta ile gönderilen tekliflerin nihâyet ihale saatinden bir saat evveline kadar gelmiş ve zarfların kanuni şekilde kapatılmış olması lâzımdır. 8. — Bu inşaatı Müessse teliblerden dilediğine vermek veyahut münskasayı ükümsüz saymakta tamamen serbesttir. «2803... «60 “P.T.T. Umumi Müdürlüğünden : 1 — İdare ihtiyacı için 200 sded masa, 100 seed ve 90 aded duvar ki cem" lefon, hı zarfla eksiltmeye sarılmıştır. 3 eller ai adl muvakkat teminat «900, Jira olup eksiltmesi, 4/Eylü1/1939 Pazartesi günü sâat 16 da Ankarada P. T. T. Umum Müdürlük bi. nasındaki Satınalma komisyonunda yapılacaktır. 3 — İstekliler, muvakkat teminat makbuz veya banka mektubile kanun! vesaiki muhtevi kapalı zarflarını o gün sant 15 e kadar mezkür komisyona ve « a i İ: ilda Kınacı; Hi 4 — Şartnameler, Ankarada P. T. T. Levazım, İstanbul yan Hanın. da'P. 1. T. Ayniyat Şubesi Müdürlüklerinden bedelsiz olrak verilecektir. «2030» «5096> İstanbul Sıhhi Müesseseler Artırma ve Eksiltme Komisyonundan : Leyli Tıb Talebe Yurdu talebeleri için lâzım olan 1000 çift ökçeli terlik açık oksi! e konulmuştur. İnme 21/1/999 tarihinde Cuma günü saat 15.20 da Cağaloğlunda Sıh- hat ve İçtimai Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacaktır. 2 — Muhammen fiat: Bir çift terlik 120 kuruştur. 3 — Muvakkat teminat: 90 liradır. 4 — İstekliler şartnameyi her gün Fuadpaşa türbesi karşısında Leyli Tıb Ta. lebe Yurdu Merkezihde alabilirler ve numuneyi görebilirler. 5 — İstekliler cari seneye aid Ticaret Odası vesikasile 2490 sayılı kanunda ya. ılı vesikalar ve bu işe yeter muvakkat gerahti makbuz veya banka mektubu #le birlikte belli gün ve saatte komisyönna gelmeleri. «4883 Tunada İlkteşrinin 13 üncü günü paşa; elçi efendimizle Viyshadan gelen kuryeyi huzuruna davet etti ve bunun için bir gemi gönderdi. Elçi beraberine altı ki- şi daha alarak beylerbeyinin nezdine gitti. Paşa ile görüşüp onunla bazı iş - leri tesbit ettikten sonra şehirde bir gezintiye gitti. Bu aralık elçilik rahibi tarafından bir hıristiyan omâbedinde dini bir âyin yapıdı. Bugün -13 İlkteşrin: yemekten son- ra Budin şehrinden hareket eyledik. Beylerbeyi, bize, seyahatimiz esnasın- da iaşemizi ve sair ihtiyaclarımızı te - min etmek üzere kendi (Kapıcıbaşı)sı- nı ve muhafazamız için de dört çavuşla dört yeniçeri neferi göndermişti. Bu memlekette çavuşlar. komiser veya elçi vazifesini görmekte, hünkâr veya bir paşa tarafından verilen emir- leri yerine getirmektedirler. Bu me - muriyet, Türkler nazarında eheremi - yetli ve şerefli bir iş telâkki edilmek - tedir. . Kapıcıbaşının, çavuşların ve yeniçe” ri muhafızlarımızın rükübu için altı büyük gemi tahsis olunmuştu. Bun- lar ayni zamanda bizim gemileri de ye- deklerinde çekeceklerdi. Arkamızdan da erzak yüklü bir gemi gelmekte ve bunda İstanbulda satılmak üzere ir miktar hıristiyan tutsağı obulunmak'a idi. Bu esirlerle konuşmamıza Türkler müsaade etmiyorlardı. Bu gece oldukça iyi yataklarda İsti - rahat ettik. İlkteşrinin 14 öncü günü sabahleyin erkenden, gecelediğimiz, 'Tunanın sağ sahilinde kâin Sadum veya Szegedin a dmdaki büyük köyü terkederek hare- kete geçtik. (Kervansaray) denilen ilk yolcu konağını burada gördük. Bu bina, bütün hanlar gibi, damı kurşunlu bü - yük-bir binadır. Öğle üzeri bağlık bir yerde tevakkufla yemeğimizi yedik. ve sonra yolumuza devam ettik. Geceyi Tunanın sağ "kıyısında kâin ( Küçük Pakşa) köyünde geçirdik. Ertesi günü seyshatimize devamla "Tunanın sağında, gerçekten Jâtif bir kasabacık olan «Büyük Pakşa» köyü - nnn önünden geçtik. Bu kasabacıkta güzel bir kervansaray ve iki de kilise vardır. Öğleye doğru, artık bir tehlike ol - madığından. bütün gemileri birbirine bağbyarak bir «Borda hattı teşkil et- miş olduk ve Belgrada varıncaya kadar bu nizamı muhafaza ettik. Bundan böy- le nerelerde yemek yediğimizi yaz »- mıyacağım. Akşama doğru son bir Ma- car kasabası olan Tolna'ya muvasalat eyledik. Bu kasaba halkının çoğunu burün bile heristiyanlar teşkil atmek- tedir ve Türklerin himayesi altında yaşamaktadırlar. Bunların Kalonisitik bir rahibin idaresinde bir Kiliseleri ve çocuklar için de bir mektebleri vardır. Tolha'da pek nefis şarab bulduk ve bütün şişelermizi doldurttuk. 16 İlkteşrin sabahı gemilerimize yol verdik. Öğle yemeğini gemilerde ye - dik. Akşam üzeri Sirmien adındaki ka- sabanm önünde demirledik ve geceyi burada geçirdik. Hıristiyanların bura- da bir mâbedieri mevcud İse de 0 sıra- larda, bikımsızlıktan, inhidama meylet- miş bir vaziyette bulunuyordu. Ertesi günü gene lâtif bir şampanya memleketine ulaştık. Büyük Tuna neh- rinin her iki sahillerini süsleyip güzel- leştiren yeşil çayırlar arasından geçe- rek yolumuza devam ettik. Bu akış es- nasında pek çok kuğu, kaz. turna. ley - lek, ördek gördük ve hattâ bunlardan bazılarını avladık. Kısaca kaydedebili- rim ki bugünkü seyahatimiz cidden çok güzel. göz akşıyan. gönül açan züm - rüdin yeşillikler arasında ve büyük bir neş'e ve gelaret içinde geçmişti. Akşam- layin Pringwart köyüne müvasalât 0- lundü ve burada gecelendi. Ayın 18 inci günü sabahın saat onu- 16 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 7 Türkçeye çeviren: Süreyya Ditmen seyahat na kadar filotillamızın hareketine im- kân hasil olamadı. Çünkü araba ve at- larımızı taşımakta olan gemilerden bi- ri kuma oturmuş ve Türk gemileri bu nu çekip yüzdürebilmek için bir hayli enerji sarfetmişlerdi. Bundan dolayı bir gece daha burada kalmak mecbufi- yeti hasıl oldu. Geceyi konforlu yatak larda geçirdik. # 19 İtkteşrin — 'Tan yeri ağarır ağar” maz gemilermiz demir kaldırıp yölken açtılar. Biraz sonra Erdody kasabasının yarım mil yukarısında Drava ırmağile büyük Tunanın kucaklaştığı yere gel « dik. Burada kısa bir vakfeden sonra Erdody önünden geçtik. Tunanın sağ kenarında oldukça büyük bir köy olan Erdody'nin yanı başında yükselen bir tepe üzerinde bir şato vard. İkindi üzeri Walpowar'a geldik ve burada bir sâat kadar kaldık. Burası, çok mükem- mel bir surette inşa edilmiş bir şato wen altında küçük bir kasabadır. Kasa- baya yakın tahta bir köprü vardır ki "Türkler bunu Tune taştığı zaman içeri lere gidebilmek için kullanırlar. Bu ka” sabacıktaki bir saatlik tevakkuftan bilistifsde kumanyamızı ikmal eyledik ve bilhassa bolca şarab aldık. Akşama doğru da gene nehrin sağ ki ndaki Sodin köyünü geçtik ve geceyi köyden uzak olmıyan bir yerde geçirdik . Bu köyün pek yakınında harab biz şato meyvcuddur. 20 — İlkteşrin — Bugün Moştin'i geçtik. Burası harab bir şatonun alt yanmda kâin bir köydür ve Tunanın sağ bankı üzerindedir. Köyün bir kili- İsesi vardır. Bu köyden sonra İlloi isim- li küçük, lâtif ve şen bir kasabadan geç” tik. Tunanın sağ sahilinde bulunan bu (kasabacığın yanı başında yükselen bir tepe üzerinde bir şato vardır. Eski za- manlarda burası bir metropolidin me - karri İmiş. Buradan sonra gene büyük nehrin sağında ve yanında güzel. fskat harabiye yüz tutmuş bir &alesi olan Ponestra köyünün önünden geçtik. A- Ikışımıza devamla içinde bir şatosu olan Skerveta'yı gerimizde bıraktık ve su- İnr kararmak üzere iken Petervardein kasabasına muvasalat eyledik. Burada, bir tepe üzerinde, her tarafı yüksek duvarlarla çevrilmiş bir şato ve bunun aşağısında temiz ve küçük bir kasaba mevcuddur ki geceyi işte bu kasabada geçirdik. Yiyecek ve içecek noksanla- rumızı ikmal ettik. (Arkası var) Yevmi, Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme aokak, 35 İSTANBUL Güzetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize diddir, ABONE FIATLARI Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz, Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu : 741 İstanbul Telgraf : Son Posta i Telefon : 20203 j - v Pe