O günün şerefine, haremağaları da kızları biraz serbest bırakmışlardı. Ç VE şuh saraylar; koşuy9r!9r, bir- irlerini kovaj, vriar, havuz başında Şakalaşıyodlar.. tannan kahkahalarla ber tarafı çınlat'yortardı. Tayın bu neş'eli mahlüklarını an - Sok bir kelime susturabilmiştiz — Geliyorlar özü İşitilir işitiimez, hepsi de, 0 3” Diş sefin, Lâle bahçesine nazır olan tmer korkuluğuna yığılarak. göz - ini, Mustafapaşa köşkünün önünde” meydana dikmişlerdi. Ik Türk bandosu, (Hazine' koğuşu) (Emanet hazinesi) dairesinin ara- sındaki dar yoldan ve k'sa merd'von - İndiler.. Muntazam adımlarla kum- mı hışırdata hışıraatı, o Mustafapaşa künün önüne doğru ilerlediler. Ve küçük meydanın tam ortasına ge - ince durdular, yüzlerini Revan köş- küne çevirdiler. İk takdir sadası, Revan köşkünden Yükseldi. Üçüncü Selimin yanındaki Pencereden bakan Hatice su'tan, hissi Yâtını Zabtedemiyerek: — Aman, ne hoş kıyafetieri var. Dedi. Bardo efradı, yakaiarı ve kol kapak- Jarı beyaz sırma serit işlemeli siyah çu- badan çeket İle al çuhadan opanfslon Biymişlerdi. Göğüslerinde, çaprast iki Sıra düğme parlıyor, omuzlarından da, âpuletlerin bevaz sırma Saçakları sar- Yordu. pe ağlarında, nizamı ceddi askerleri - barmen andıran “fakat kenar- sırma şeridden işlemeler e birer Serpuş butunuyordu. Da ndoda Asil nazarı dikkali celbeden sil boruların sekli ili, Cünkü o za- ağız kadar (Mehter)lerde görünen ? Sazları, yalnız zurnalardan ve &ü- Sapta düz borulardan ibsvetti .., UN için. şimdi bando Uefradının inundan dolanan ve ağızları gayet Beniş olan büyük perdeli borular, o1a- © bulunanlara pek garib geldi. iy do ilk defa olarak (Türk karako- ) ismi verilmiş olan bir marş çaldı. U Marş, basitti. Hemen hemen, dabma b Trür eden bir nakarstlan ibaretti. Akat içinde az çok şark musikisini Undiran nağmelerde bulunduğu için, liyenlerden çoğuna zevk verâi. He- » “Sanki bando pit pide uzaklaşıyor - Muş Sİbi- nağmelerin yavaş yavas *ö Derek marşın adetâ bir sessiz'ik içinde bitama ermesi, pek hoşa gitti. (1) Bandonun, bu ilk marşı müteakih ne Saldığını bilmiyoruz. Ancak malim olan bir şev varsa, bu İk Türe bandosu, iki mühim cereya- £” biraz daha kuvvetlenmesine sebe- biyet verdi. Bürlerden birincisi, (Terakkiper yerler) arasmda idi. Padişah üçüncü Selimi sevenler ve onun açmak istedi- Yola tarafdarlık edenler, garb mede- yaklaşmak hususnda yapılan sürmek için ber yeniliğe olanlar ise, padişah üçüncü karşı, kalblerinda daha sert bir derin bir kin hisseyle - yi * Hece sonra, Musa paşanın kona- bnde, fesad erkânı gene toplanmışlar” e Sefer, toplananların arasında, simalar da vardı. misafirlerden biri, (Bur- > beyzade Derviş Mehmed Esad gerdi, idi. Bu efendi, o zamanın ol - DB; İleri gelen müderrisleririden idi. İkisi de gene (ülema) sınıfına Pensubtr, Bunlardan birine ( Murad ye lderine de (Hafid efendi) deni- Baltacıların kâhyası Hacı Mustafa €- ağa, Enderunlu Danş bey vesalre ie #ekilerinin, o devirde Fetişenlerden Böylece eri, tşittiklerini bizzat bu zatlardan dinledik. < Vakit, yatsı zaman'nı epeyce geç “ miş., çubuklar, üçüncü defa olarak ta- gelenmişti... Çubuk ağası, işini biti - rip dişarı çıkarken, Musa paşa: — Kapıyı çeviri Diye, emir ver Kapının çevril * mesi, dedikodu fasiının açılacağını de- lâletti, Kapı çevrilir çevrilmez, bütün göz- ler, (Aygır İmam)ja dikildi. İmam, bu gece havadis ve: raz geçikmişti. Bu da; sebeb: Hatice sultanm sarayında, akşam ye- meğinde o kadar fazla patlıcön dol - ması yemişti ki, midesinin dolgunlu - gundan, ağzını açacak halde değildi... Halbüki bu kadar (zevatı kiram), hep hâvadis dinlemek. o günlerin en yeni dedikodu mevzularını, onun ağzından işitmek için bu gece burada ictima et- mişlerdi. Aygır imam, mutad: veçhile. — Ve minelhavadis... Diye, söze başladı... Hatice sultanın başağası Hayreddin ağanın, o giin ken- disine bir (sır) olarak haklettiği sey - leri, bire bin katarak, başından sonuna kadar anlattı Aygır İmamın söyledikleri, dinli - yenlere o kadar garih geldi ki; buna hiç kimse inanmak istemedi... Hattâ, Musa 'pasanın sağında oturan Hoca /Münib efendi, bembeyaz sakalını par- maklarının ucu ile karıştırarak, Aygır imamı istizaha çekti: — Mevlâna! Bir müslim hatunun #renkçe tahsiline talib ve Tağıb olması, şimdiye dek görülüp işitilmiş, iş değil- dir. Sakın bunda bir sın? Dedi. Bu sözler, Aymr İmamın gücüne gitti. Çünkü, şimdiye kadar onun ver - diği hâvadiş'er, bir kere dahi asılsız çıkmamış. ve kimse de kendisini böy“ lece istizaha girismemis RADYO Ankara Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1648 m. 182 Kes, 129 Kw. T.A.O, 19,74 m. 15195 Kes. 0 Kw. TAP, 31,70 m. 9465 Kes. 2 Kw. SALI 1/79 in. : Program, 1235: 'Türk müziği; Örenli Hicaz peşrev. 2 — Bedriye Hoş & 3— - Hicaz şarkı: Mümteziç aşkınla, # lr « Hicaz şarkı: Ağlamış gülmüş. iri Ahmed Rasim - Rust şarkı: Bir gönlüme hali perişanıma. 5 — Mustafa Nafiz ğ Hicaz şarkı; Göğsünde açılmış. G— veee ai saz semaisi. 13: Memleket saab ie ve meteoroloji haberleri, 1319 - e (Beethoven « 5 İnel senfoni - Pİ) e tam. 1905: Müzik (Vitali - Şeran, Zey agues Thibaud - Pl) KL: Türk müsiği İtil heyeti» 20; Memleket saab âyarı, ajans ve meteoroloji haberleri. 205: Mania 2030: Türk mürlği (iklâsik EE iğ Radyosu küme âes ve saz heye! e 2125: Neşeli plâklar - ei rkesirn programının takdimi - Givek, mi Wagner <H. Hali Bedi, Yönetken. - Şef: Ha - 45: Müzik (Radyo Orkaslrası - Set e) Ferid Alnar,) 1 — Givek: İtjenya Au -- Beethoven: 1 insi sen - Bee — Wagner: Rienzl ii türü, 7230: Müzik (Sinema (Sesi - PU 3: Son ajans haberleri, ziraat, esham, tahvilât, kambiyo - nukut borsasi (fist) 23.20: Mü - sik (Cazband - PL) 2355 - 24: Yarınki pro&- sana saranmenesane seen smaneesmaneesamn sesersememeenesenemasını! İSTANBUL HALK TİYATROSU Kenun Güler ve i - arkadaşları Bu akşam Yedikule sivesasnda PIRANGALI Oto Keti waryetesi Mpa pe Mişel ar Pisar rimamın tezviratı yetine dokunulmuş bir adam gibi, der- hal güğredi. Oturduğu yerde, birden * bire vücudünü doğrultarak: var.. dördü de, talâk; salâse ile boş ol - sun ki mübalağa vardır. Başağadan ne aldım- 'sa, &ynen sizlere satarım. is İn'b efendiye kâfi derecede kanaat ver-fibrik ve gayet kıymetli bir çaler duvar medi. İstizaha devam etti: oğlanından ders aldığı, sahihtir. frenk oğlanı, sarayın bir halvet odasın- da buluşurlarmış. ortaya bir kürsü koyup dizdize otururlarmış.. tan ders okuyup diğer taraftan da âşı - kane mecamele ve mülâtefelerde bu- Yunurlarnmış... kur'ankerim getirilsin. Ha; liyim. Huzurunuzda, birden bine ei tam üç saat sürdü. Paşa bu es. yemin edeyim. mamak mümkün değildi. Münib efendi ye de, ötekilere de, derhal bir kanaat geldi... (Ülema zümresi)nin serferazı olan Mürib efendi, elindeki kıpkızıl merçen tesbihini salıyarak: Hasbinallah... müthiş bir hi <-t kasırgası başgöster- efendi, Muradzadenin yüzüne baka - eek rak, titriye titriye: dık... 16 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'in hatıraları: 4 Türkçeya, çeviren: Süreyya Dilmen Türk hamamları Dev cüsseli imam, namus ve haysi- Herr Von Kreçwitz hüşmetlü impa ratorumuz hazretlerinin mektubunu Bey. lerbeyine verdiği vakit Paşa derhal ayağa kalkmış ve mektubu hürmetle öperek ainna ve kavuğuna temas ettirmiş ve &onra elinde tutmuştu. Bundan sonra el. çi efendimiz, üç iyüz sütun, iki aded bü. yük altin, iki aded büyük, hilâl şeklinde gümüş su Kb, gümüş yaldızlı leğen ve nun her tarafı geniş sedirlerle ihata o- lunmuş bulunmaktadır ki yikânmıya gelenler bu sedirlerin üzerinde soyuna makta ve elbiselerini burada birak « maktadırlar. Bu salonun ortasında ge niş ve mermer bir havuz vardır. Bu has vuzun yanından geçilerek asıl bariyo- ya gidilmektedir. Burası banyodan zi- yade daire şeklinde bir kiliseyi andır makta, gerek duvarları, gerek döşeme. si muhtelif mermer taşlarile süslenmiş ve dişarıdan ise üzeri kurşun lev halar. a örtülmüş bulunmaktadır. Hama mın içinde kırk üç adım muhitinde bir — Efendi hazretleri!. Dört zevcem zlerimde ne hilâf ve ne de Dedi, Halbuki bu iğrenç teminat bile, Mü- saatinden ibaret olan hediyeleri takdim eyledi. Bundan sonra elçi ile Paşa bir hayli konuştular ve bu arada sefir, ken yolsuz bâzı hareketleri görülen as . — Demek ki Hatice sultanın, o frenk Aygır İmam, derhal cevab verdi. iii kerleri şikâyet ve atkle bu gibi münase.| havuz mevcuddur ki sul n im — Beli, sultanım... Şu göğsümdeki|betsiz hareketlere meydan verilmeme «İpe giren ole be LE İm n içi (iman) gibi sahihtir... Sultan ile O)siin teminini rica etti Bunlardan başka| .. ii bali eğen sine çıkacak derecede derindir. Eğer bir kimse bu kadar derin suda kalmale arzu etmezse havuzun içinde iki aded mermer bank kendisinin hizmetine $- madedir.. Bunlardan biri ötekinden yüksekçedir. Bu suretle birisine oturu» tunca su, onmuzlara; rinde ise göğ” se kadar yükselmektedir. Üçüncü ban ise havuzun kenarıdır ki su burada ancak dizlere çıkmaktadır. Eğer ha « vuzda yüzmek ve bu veçhile kendiniz? eğlendirmek isterseniz bu maksad için yer. müsalddir. Bundan başka her bis rinde ikişer tane mermer yalak bulu « nan dokuz hücre daha vardır. Bu hüe- reler değirmi biçimdedir. Her yalağı bitişik duvarda iki kurna mevcuddur. Arzunuza göne bu kurnalardan sıcak veya soğuk su akıtsbilirsiniz. Yalağını boşaltmak için de ayrıca tertibat vardır Sözü daha ziyade uzatmıyarak kısac2 kaydedeyim ki Osmanlı rında de ha buna benzer birçok çüzel ve eğlen- celi müesseselerini görmüş ve bunlardan çok istifade etmiş idik. Bu kaphcanın her iki yanında gene daire şeklinde iki kaplıca daha bulun. makta ve bunlardan fakir balk ve hası talar müstefid olmaktadır. Havuzun suyu her akşam boşaltılır ve büyük bir dikkat ile her tarafı ie mizlenir ve sabahla beraber temiz su ile doldurulur imiş. Bu hususa Türkler, gok ehemehiyet vermektedirler. Eğer müstecir kaplıcayı gereği gibi arık bü- lurdurmaz ve hele havuzun o suyunu her gece böşslltmaz veya bu yolda en küçük bir ihmali görülürse çok ağır ce zalara çarptırılmaktadır. Bu yolda bi“ rine tatbik edilen cezayı İstanbulda İken ben, kendi gözlerimle görmüş idim: Oturduğumuz konağın - karşısında, padişaha aid olduğu söylenen hamamın ,, |müsteciri tarafından yıkanmıya ge - lenlere kirli silecek verildiği kanaati hası? olması üzerine hamamcıya kay - makam paşa veva baş hâkim (İstanbul kadısı) tarafından hin değnek cezası verilmişti. Bu bin değnekten iki yüzü arkaya, üç yüzü ayak tabanlarına, iki yüzü baldırlara ve üç yüzü de karnına vurulmuştu. Bu ceza bu suretle tatbik edilince bu adamcağız Yumurtadan ye- ni çıkmış bir güvercin yavrusu gibi şişmişti. Bu korkunç cezadan sonra (kendisini görenler bunun bir insan mi olduğunu veya başka bir mahlük mu ağ güçlükle ayırdedebilire jelçimiz, Paşaya arşidük Ermestin mektu. bunu da verdi. Bu mektub Beylerbeyi tarafından nazikâne alınmış olmakla be. raber imparator hazretlerinin namesine gösterilen saygı gösterilmiş değildi. zsamı7, bİrİ İki büyük devlet adamının mülâkat, » abdest-| hediyeleri sunma rasimesi ve dostane bir taraf- Eğer inan beda elçi efendimize altın işlemeli bir kaftan verdi. Elçi de bunu derhal giydi | ve gemilere böylece avdet olundu. | Gemilerimize döndüğümüz zaman yol, daşlardan birinin, Girid adasının Kandi. ya şehri yerlilerinden Nikolas de Bello namında bir İtalyanm müslüman dinine geçtiğini teesür ve beessüfle öğrendik. — Lâhavle velâ kuvvete illa, billah... | üzerine elçi efendimiz tarafindan kale, mize katılmasma müsaade edhimişti. Bu içinde |berifin bize anlattığına göre bir kardeşi Türkler elinde esir bulunuyormuş, İstan, bula gitmek istemesinden maksadı efid. i ye» vererek bu & imi esaretten tahlis Bumaz. zade Derviş Mehmed. Esad Mia in götürmek imiş. Bizim, konakta, mülâkat töneninde bulunduğumuz sırıkla bu herif geldiği gemiyi terkederek muhafazamıza memur olup çadırlarını Tuna kıyısında, ki bir tepeciğe kurmuş bulunan yeniçe . olduktan sonra askerlerin içki sofrasına oturmuş ve çakıştırmılya başlamış, Bir #ralık kendisinin #lâm dinine geçmek is. Eh, artık.. bu kadar teminata inan - Diye, söylenirken, odanın — Aman ysrab. Ne günlere kal - (Arkası var) Ankara borsası yakalığını çıkarıp ayaklar altında çiğnedikten sonra hakaretle Tuna mehime atmış. Bumun Üzerine askerler kendisine bir Türk kavuğu giydirmişler ve alıp şehre götürmüşler, Bu alçak İtalyan, seyühetimize başla. Ayni gün, Beylerbyi, sefir efendimi- 2e güzel bir sandal göndermiş ve ken- disini davet etmişti. Sefir, yanına beş kişi alarak bu davete icabet etti. Bu arada Arşidok Ernest'in hediyeleri o - Açılış Kapmsış lan müzeyyen bir tüfekle beyaz bir İn. giliz köpeğini paşaya takdim eyledi. * Beylerbeyi ile sefir efendimizin ikin- ci görüşmeleri esnasında, gemilerimiz. den pek uzak olmıyan bi In (Arkası var) TAKVİM giderek sıcak su He yıkanıp Sai m Yerden tabii olarak fişkır, 'p akıp giden bu suyun sesklığına bir il grg GÖTÜN OLK U yanabilir, yani su 6 derece sıcaktır. 0 HER İN Türklerin bize izah ettiklerine göre, bu suyun tablaten sicak olarak yerden neb'an etmesi kendisinde insana şifa verici yüksek bir hassası olduğuna baş- hca delil imiş. Bu kaplıcanın ve kaplıca suyunun temizliğine pek büyük ehemmiyet ve- rilmekte ve çok dikkat ve itina edil - aş Yıkanmıya gelenlerin ber FAKAT üi ati, mutedil bir ücret mu- Bi kabilinde, temin ve bu yolda kendileri. D İ B e p sta ne hizmet edilmektedir. Kaplıcanın a ÜLKEYİ Ka LAN: tam karşısında bir salon vardır ve bu-