MA Mm Prç pe E EKERSEN ONU BİÇERSİN! İLME EKERSEN ON Çeviren : Üçüncü kata kadar yükselerek Zili çaldım. Kapıyı, kuş gagasını andıran sivri bu. rumlu, bir şaşkınlığı ifade edecek şekilde| fazla açılmış mavi gözlü, saçları kısa ke. silmiş bir kız çocuğu açtı. Kızın elinde, bir havluya sarılı kül rengi bir kedi var. dı. Kedinin uykulu gözleri, tok alaya bir tembellik ifade ediyorlardı. Kız sesinde yapmacık bir ciddiyetle: — Siz kimi istiyorsunuz?,. diye sordu. — Fonarev evde mi?.. — O benim babamdır. Benim adım da Lüsyadır. — Müşerref olduk efendim. Ya kedi nizin ismi nedir? — Biz onu Terenti diye çağırırız. Fa. yor musunuz, kediciğim kendini ü. götmüş!.. Grip olmuş. Siz kedi sever mi. siniz?. — Kedilere bayılırım; onlarsız yaşıya. mam. Ya sen Lüsya?. Sen de kedi sever misin? — Ben de kedilere bayılırım; ben de onlarsız yaşıyamam. — Baban evde mi, Lüsya?. — Babam, kim sorarsa sorsun evde ol. madığını söylemekliğimizi tenbih etti. Halbuki kendisi oturmuş yazı yaziyor. Fakat durun bir defa baksyım. Lüsya, kedismi biraz daha sarmalıya « rak koridorun derinliklerinde kayboldu. Çok geçmeden Lüsya, fakat bu defa babasile beraber tekrar kupıda görün. dü. Lüsyanm babası, kendini üşüten Te. rentiye biraz müşabeheti olan, babacan tavırlı şişmanca bir adamdı. Fonarev, biraz mahcup bir eda ile; — Bonjur dostum, dedi, safa geldin!.. Lüsya galiba ufak bir yanlışlık yapmış.. Seni gördüğüme pek memnun oldum üsyanın yanlışlık falan Lüsya dürüst bir çocuk. Fonarev, gözlerini kırpıştırarak kızını pososinden öptü: — Evet dostum haklısın, dedi, biz ha. kiköten yalan söylemesini Biz her vakit doğruyu söyleriz. Bi yaptığı iz. | binden özür d İlerde yemek yiyer, zayıf uzun boylu bir.adam birdenbire i-kemlesini gürül- tü ile geriye atarak yerinden fırladı: burada ye - Diye bağırdı: Metr dö tel hiddetle yerinden fırlı - yan müşterinin yanına yaklaş bizim kabahatimiz yok Bu kokunun nereden ve kimden geldiğini bilmiyo” ruz şteri.. etrafına bakınarak: — Bu iyodoform kokusudur; dedi ve ite şuradan geliyor. Ve koku İle iz takib eden bir polis köpei bi tarasanın ta öteki ucundan Kalkıp masaların arasından geçerek Fikri Ertekinin masasına doğru ilerle- miye başladı. Fikri bey bu işe pek sinirleniyordu. Belkise; — Bu rezaleti çıkaran sensin; dedi. Buraya gelip oturduğun dakikadanbe- ri ortalığa pis bir koku yayıldı. İşte şu sıska herif de bizim masaya bu koku « form olduğunu söylemiye geliyor. Canı sıkılan Belkis. bunu yüzünden belli etmemek için cebir nefes ederek: '— İstediğin kitabı şimdi getiriyorum anne! dedi. Ve bir tazı çevikliğile, pek yakında bulunan tarasa kapısından daldı. Yolun ortasına gelen uzun boytu adam: — Allah. Allah; diyordu. Koku ga- Hba bu taraftan gelmiyormuş, çünkü azaldı. Epey azaldı. Bu sözleri yüksek sesle söylediği için Fikri bay de duymuştu. Emine alçak sesle Kadriyeye: — Siz de birer bahane ile buradan uzaklaşsanız hiç de fena yapmazsınız; dedi. Siz onun kadar kuvvetli kokmu- yorsunuz amma ne de olsa sizin Üstü - » müze de biraz sinmiş. İki genç kız da yerlerinden kalktılar H. Alaz pi hiç ehemmiyet vermeksizin: | en Jenya Far yevayı ça rır mısınız?, dedi. Jenya sen misin? Jen. ya ben sinemaya gitmiyorum... Babam| götürecek. Evet, evet, bugü .. Bana ne mi hediye y kadehi.. Üze. var, Bu yalan silsilesinden adeta sersemle. miş bir halde — Lüsya, dedim, sen yalan söylemeğe utanmıyor musun?, Dürüst Lüsya hiç bir şey olmamış gü bi yüzüme baktı ve büyük bir sükünetle: Telefonda pekâlâ yalan söylenebi - lir, dedi. Ben paltomun cebinde Biz Fonarevin çalışma odasına gi ve arkadaşımı ziyaret etmeme vesile teş kil eden iş üzerinde onunla konuşmağa başladık. Birdenbire bitişik odada bir bardağın veyahud kadehin kırılmasını andıran bir şıngırtı koptu. Az sonra da parmakları - Em ucuna basarak odaya Lüsya girdi. Lüsyanın eteğinde, kıymetli bir porsilen çay kadehinin /kırıkları vardı. Kızcağız,| âdeta fısıltı halinde: | — Baba, dedi, üzerinde Çinli resimleri | olan çay kadehi kırıldı. Fonarev hefif bir feryad kopardı ve yerinden sıçradı: — Desene benim sevgili çay kâdehim kırıldı!. Onu sen mi kırdın?, i dilile öst dudağı üzerin. ca yaladıktan son. ra büyük bir cesaretle: — Evet baba, dedi, ben kırdım. — Bed baht, nasıl kırdın?. ruğile, Kediyi rafa nak istedim. Onunla biraz eğlenmek sigara paketi ve Kibriti üddetçe o telefon. daki yalancılığı a, benim Terenti ağır basta. uz aleşi VW. sorma, canım ıyor ki... lerinde müte - ük doktoru getirdik. Onu, i e yatağa yatırdım. | savurürke abahatinden ötürü ü bugün si. (0 ğim. Kedini de bu. | 39 ir iy laşık çukuruna attıracağım.. Haydi marş, | cesaretle yer m hamam böceği - odana!.. İne lükayd ve dalgın nazarlarla bakıyor. Lüsya ağlıyarak yanımızdan ayrıldı. |du. Fonarev biraz sükünet bulunca: Bütür bu lerimi Fonarevs anlat. — Biliyor musu şu sizin) mak kararile odaya döndüm ve: Lüsya benim çok i — Biliyor musumuz, dostum... diye sö. kulâde dürüst ve doğru bir çocuk.. O .İ ze başladım. İ nun yerinde bir başka çocuk olsaydı mut. | Bu sırada Fonarevin çalışma odasın -| ka kadehin «kendi kendine» kırıldığını | daki telefon çaldı. inandırmağa kalkardı Fonarev, sö Fonarev büyük & benden özür di — Efendim, de © oturuyor, ve bü; k bir için rek ahizeyi eline aldı. bir bardak bir limonu Kızınınki gibi büyik, masum ve mavi gözlerile bana ba. karak telefonda konuşmağa başladı. — Yapamam, dedi. Hastayı çok hastayım.. yatakta yatıy” tor mu?.. Evet getirdim. şımda oturuyor. Derece mi?. Evat kay - dum. Koltuğt a. Yorulacak mı. yım?.. Hayır hayır.. Ahize; tütuyorüm. Teşekiklir derim. Güle gülen Dostum ahi Beni ir guru terbiye o meselesi..| Hemen o anda yüzü, iz Bizim evde herkes doğruyu söyler. Het.le tâ en fak teferrüntla bile.. Çocuk dai - Pia ana babanın hareketlerini örnek alır. Bu ufak fasıladan sonra tekrar işi akl mesele üzerinde konuşmağa b dık. Bu sırada canım sigara içmek istedi. Sigara paketimle ibritim: paltomun ce. binde unuttuğumu hatırladım. Ev sa! ek sigara paketimi a mak üzere koridora çıktım. Lüsya koridordaki umumi telefonun başına geçmiş numaraları çeviriyorda. yaşlı idi. Benim ora — — mize bem mdi yanıda - yi yerine asarak: : İnşaat ilânı Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden : 1, — Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları sahasında yapılacak o Müdüriyet, Kantin, Lâboratuvar, Garaj, Kapıcı binaları inşaatı vahidi fiat esasile ve kapalı gart usulile eksiltmeye konmuştur. ). — İşbu inşaatın mauhammen keşif bedeli 270.993.53 liradır. pi evrakı 15 lira mukabilinde Karabük'te Demir ve Çelik Fabri, kaları Müessesesi veya Ankara'da Sümer Bank Muamelât Şubesinden alınabilir. 4, — Eksiltme 24/7/1939 Pazartesi günü saat 15 de Karabük'te Demir ve Çe- lik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünde yapılacaktır. ltme 5. — İstekliler teklif evrakı meyanına şimdiye kadar yapmış oldukları bu ka. bil işlere bunların bedellerine ve hangi bankalarla muamelede bulunduklarına dair “vesikalarını koyacaklardır. 6. — Muvskkat teminat miktarı 14.600 Jiradır. — Teklif mektublarını havi zarflar kapalı olarak ihale günü saat 15 e ka. dar Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğüne teslim edile. cektir, Posta ile gönderilen tekliflerin nihayet ihale saatinden bir saat evveline kadar gelmiş ve zarfların kanuni şekilde kapatılmış olması lâzımdır. 8, — Pu inşaatı Müessese taliblerden dilediğine vermek veyahut münakasa. yı hükürasüz saymakta tamamen serbesttir. «2892, «5043, Devlet Hava Yolları Umum Müdürlüğünden : Tayyare Meydanı Yaptırılacak : - Devlet Hava Yollarına aid Ankara, Adana, İstanbul tayyare meydanla. rının plânlarile, Ankara ve İstanbul meydanlarının asfalt pistlerinin inşaatı ka. pulı zarf usulile eksütmeye çıkarılmıştır. 2 — Keşif bedeli 639.027 lira $I kurutur. 3 — İhale 25/7/939 Salı günü saat 1l de Umum Müdürlük binasında yapıla, caktır, 4 — Muvakkat teminat 29.350 liradır. 5 — Keşif ve buna müteferri evrak 32 lira mukabilinde Umum Müdürlük. ten alınabilir. 6 — Eksiltmeye gireceklerin Münakale Vekâletine ihale tarihinden en geç se. kiz gün evvel istida ile müracaat ederek ehliyet vesikası almaları lâzımdır. İstidalara buna benzer işleri yaptıklarına dair, işi yaptıranlardan aldıkları ve. sikaları 'deceklerdir. Zamanında müracaat etmiyenler ve ehliyet vesikası al, 7 — Taliblerin teklit mektublarını en geç ihale tarihinden bir saat evvel ek. iie kamisyonuna makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. «2857» «5038» .Sümerbank Umumi Müdürlüğünden: İngilizce bilen daktilo alınacak Karabük demir ve çelik fabrikalarımızda istihdam edilmek üzere ingilizce bilen altı daktiloya acele ihtiyaç vardır. Kendilerine #ktidarlarınâ göre 120 liraya kadar et verilecekti Talib olanların derhal Ankarada Umumi Müdürlük personal şubesine ve İstanbulda Sümerbank İstanbul şabesine müracaatları, «2894, «5042» rıyorlar, diye izah etti. Has .|dedim. *lattım.. Siz galiba bir şeyler | Tekrar işe sid konuşmamıza avdet et. tik. lantıya ça tayım diye cektir yır, ehemmiyetli bir şey değildi, Leonid Lenç'den lerile babalarını salonda buldular. Gi- dip yıkanmaşlar baştan aşağı değiş - mâşlerdi. Ve Fazlı Şakir gibi gene onların za- rafetleri hakkında sitayiş edici büyük cümleler yaparak konuşuyordu. — Günde dört tuvalet değiştiriyor - dular kin bey ğırarak: — Kimdir şu deli gibi ortada dolaşıp herkesi rahatsız e - den herif? Diye sormıya ce - saret etti. Garson Fikri beye adetâ yüksekten bakarak , — O mu? dedi. Tanımayor mu sunuz? O.. opera « tör Lemi Akboydur. Yemeğini bitir - miş olan Hayri bey yerinden (kalkmış onların Oo masasına yaklaşıyordu. Genç kızların işaretin -|çük hanımları eğlendirmek için dis - den anlamıştı. Sekiz gündür durma -jpanser açılır mı? dan mevzuubahsolan dispanser onların | Karısı hiç de onun fikrinde değildi: böyle geçikmesine ve tarasânin da böyle| — Sefillerle, hastalarla, biçarelerle pis, pis kokmasına sebeb olmuştu. Ma-|uğraşmak.. fena mıdır? diye sordu. saya gelince gülerek: Bay Heyri söze karıştı: — Dispanser için fena bir başlangıç| — Bir kere Büyükada dispanser açı- dedi. lacak yer mi dedi. Buraya yazları yal- Bu itiram Nurhayat hanımefendinin İnız zenginler gelir... Eğer içlerinde hoşuna gitmemişti. Fakat Fikri bey ta-| hastaları bulunursa. onlar da kendi - memile Hayri beyin fikrinde idi ve lerini husust hekimlerine tedavi etti - bunu tenkid etmek bu şeyin aleyhinde|ren dinsirfden hastalardır... En fakir konuşmak, içini dökmek için bir derdleyleri bile Adanın yazın zenginler ta- ortağı arıyordu. rafından tutuluyor. Yan! hiç olmazsa — Böyle şeyler nasıl müsaade edi-| Bedava dispansere gitmiye tenezzül liyor; anlamıyorum; dedi, evlerindeletmiyecek kadar gelirleri olan insan işleri güçleri olmadığı için sıkılan kü-İlarla dolu olan Adada dispanser açmak İyapsınlar... sunuz. Hepsi de birbirinden güzel ... Adaya geldiğinizdenberi üzerinizde ay- ni elbi iki kere görmedim. Kenarda Salihle konuşmakta olan prens Abdürrahim tam bir Türk şive- sile: — Bu genç kızlar bizi çıldırtmak 1s- tiyorlar geliba, diyordu. Görüyor mu- sunuz ne kadar güzelleşmişlerdir... — Biz esasen çıldırmış bir vaziyette değil miyiz? Alman kızları kimseyi tanımadıkları ye bir gün evvel yalnız Emine ile ko- nuştuklarından onu selâmlamışlar, ona sokulmuşlardı. Ve ahbablığı biraz iler letince de annelerine tanıştırmak içit onu salonun bir başka köşesine götü - rerek annelerine tanıştırdılar. Anneleri çok kötü giyinen, çok şiş man bir kadındı. Yüzü bütün çok şarab içen insanlarm yüzü gibi kıpkırmızı idi. Fransızcayı çok yanlış konuşuyordu. Eminenrin on yaşile, on iki vaşı ara - sında öğrendiği kötü Almanca ile daha iyi anlaştılar... Şişman Alman kadını: — Kızlarım sizin piyano çalışmızı duymuşlar; diyordu. Malüm ya Alman- Tar en fazla musikiden anlarlar, Bir Almanm bu mevzuda hayranlığı ne de olsa bu bir kıymet ifade eder değil mi? — Çok nâziksiniz madam... Bir müddet daha Adadan konuşuldu. Plâjlar mevzuubalısoldu. Madam Holz her şeyin fiatın: soruyor, öğrenmek İs- tiyordu. dostlar — alışverişte görsün demektir ... Hem benim bildi - ğim bir dispanser şurada, bir dispan - ser burada bunun bir faydası yoktur - Sonra da hayatın - da hasta nedir gör” memiş şımarık kız - ların tıpkı sadaka vermek kabilinden iki hasta muayene edilirken (o doktora asiste (o etmesinden gülünç ne olabilir ? Bedava dispanser - ler, sıhhiyenin, be « lediyenin olur ve âçinde de yalnız bu işin profesyonelleri çalışır... Çünkü hastalar profesyonel eller tarafından daha iyi tedavi edilir - ler... Bizim kızlarımızın yahud şu, bu zengin kızlarının, kadınlarının tiyat - Toya, konsere, çaya, baloya gider gibi böyle bir dispansere gidip hasta bekle- weleri ayıbtır bile... Mademki bu ha- nımlar mondendirler... Yüksek hayat içinde kalsinlar... Dans etsinler, Spor Eğer ictimal işlerle meşgul olmaya karar verdilerse, o böyle züppe, züppe yapılmaz... O bambaşka bir şe kilde yapılır ve... Eminenin yalvaran bakışları karş! - sında sustu. * Yemekien sonra, üç genç kız anne- (Arkası var)