Büyük bâbası İsmall efendi ve baba- Atâ Molla, o makama, adeta tabii bir varis. gibi göz dikmişti. Ve bu arzusu - nun busulü için de, muhtelif vasıtalar» run « Xi Sim müracsatler yen, G Halbuki © üçüncü * Selim, ( halen|mülelekkirler de, bu hez teyhüislâm) olen (Esad efendi)yi de -Jidrak vi rmiye lüzum: görmemişti. Çünkü) (Padişah Üçüncü Selim)di ls, padişah üçüncü etmişti, Zât, fikren ve hissen münevverdi O devrin büt Teseden yetişlirmekteğ, nca hususi tetiğişine tebbülerde bu Yunmuş, emsali arasında tekemmü! €- am. yüksek bir mümtaziyet kesbeyle- çüncü Selimin bu zeta Karşı hisset- eki muhabbet ve hürmetin en mühim i bi © (kizil taassub) devrinde ie vi (teceddüd ve inkilâb) taraf : Mütereddı Osmanlı hanedanının için- b anlı Milema)sı gibi med-İbir Gslahat) beraber, ay-|medeniyetinden ders ve örnel rd en ibaretti, Jsmanlı devletinin, zey, #nhiza- yürüdüğü, teyjy kabul etmi- hakikat haline gelmişti. Arbk te tek tük yeti etmişlerdi. Bunl ı biri de gr, nı vaziyeti karlara ğa fikri şt a i uyanış sık etmiye padişah Buna binae; zariretini kabul denler guhür başlamıştı... Bımlar 3 b üçüncü Selim de vardı. © Selim, hiç bir meselage, lüzumundan fszlâ dini ve ahlâki taassub göstermi - yordu. Bilâkis, fikir payeketlerine bir inkisaf vermek bitiyorgü: Onun İçin, başla hemşiresi (Hetiç gülten) Olmak özele, bazı kirmselerin Avrupa eserle rine karşı gösterdiler; yoğbet ele » BZ Çok bayır ve iyilik gösterebilenler |m3Yülütı, adeta teşvir, ediyordu. ii sayılmıya lâyık olan bu hü * Di ar, devlet ve memleketin derin uçuruma sürüklendiğini görüyor- w OüBun başlıca sebeblerini de takdir edi- yordu. — en başında (kızıl ta » gesb) geliyordu... O devirdeki (05 - kabuğun ji — — iyordü. > e rgün terakki ve teceddüd sahan adımlarile iler- cud olan hü- sin zanma e ve Firmiyor- kıymeli- verilmiyor- ee Ten a b mi si ei ; > biyet) sadece NM” Dün, 1 in e <aariğ ordu, Ordu, herhangi bir harbde muzaffer ASRI) saz — So kere, diye baş. olursa; (ayn inâyet Bârt)ye atfedili - yer, yep a0 MİR” yarın göcüşrür Nİ de bunları gâyei, İğye gavsakhıyordu. Hes Snağlâbiyet vukuunda da: ye okul aralık Ömer — Mintaraftilâh, orduyu hümayun! gordu: N mMakhür ve münhezim oldu. — Peki an ye gitti? 4 bi oğul, pekmez alma, ha buldan kalkar kalkmaz, bir) Y8-* Şimdiy, ggyerdi emmelik neye ge; ede (Viyana) surlarına kadar da-| cik bilmem, z k yanan yeniçeriler. Ranın sahillerinde |, Fâsaba, per,çez gecikme sözlerini Çek ve Cermen at oynatan ca Ör ireği «ez» etti, adeti) sipahiler, artık tarihe karışmıştı. (Hacı kalttandar, bi. a koptu, lokması bo. ük Veliynin mübarek (ocağı, ne) Z85'A toy sı mutlaka gündüz) iy ikleri belirsiz bir sürü haşerat ile do-|rssldığı eşi ©, gekmezci olacaktı. Yağ. ye Ceclât yatağı) halini almıştı. mU'dan Kaçar doluya tutulmuştu. tan orduları baştanbaşa kuyruk» | GÜ'ÜZ elira “gor kortulduğu pekmez. safeye bin adımdan fazla me- | i “© gelir a onu evinde Tüstelik belki ler ve karabinez zen püsküren tüfek »|d€ #*lininin koygundafl bulursa sağlam Bir u semizlera, BEZ etmemeğe çalıştı. Yut. nevralarla günden “ei eni kuvvetlendirirken, Osman b ann belli başlı uzvunu teşkil eden sim (yeniçeri mukallidleri); — Biz, keçeye kılıç çalarız. Testiye kurşun atarız... Bize talim gerekmez. iş böbürteniyorlardı. uki, ne keçeye kılıç çalıyorlar. Kam testiye kurşun atıyorlarik. m Hiârinda zorlu bir kuvvet görür Binen derhal kaçıyorlardı. akdi bu arada saf kank Türk ey « rın fedekârhkları sayesinde bazi fikri kabul €- at; memleketi, denle ti nisbetle bir er, henüz ( deryaği zeffe) mesabesinde igx Kora bir ekse: ! besliyordu. fasayvurlar Jlahramanlır eserle; 8 Mehmed Şerif efendi, senelercejdi. Fükat (Osma (şeyhislâmlik) etmişlerdi. Onun için devrilme nazaran bunlar, değil İriyet, daha hâlâ (kızıl taassub)ün tesiri tuhet |altında bulunuyordu. Ve bu zalim kuv- ku-|vetin mekanizmasını da (ulema) deni- len o haris ve menfaatperest güruh ida- re ediyordu. KANLI BİR HAİLENİN, İLK AKTÖRLERİ Atâ Molla, bu güruhun en nafiz er - 'kânından sayılabilirdi. Çünkü, babası - nın ve büyük babasının o (Şeyhislâm) olması dolayısile, (ulema zadegân) s1 - nıfı arasında temayüz etmişti. Ayni zamanda zeki ve yüksek anla - yış kudretine malikti. Bir hayli oku - muştu. Bu okuması, yalnız medrese ki- tablarına munhasır kalmamıştı. Muh - telif (ilim ve fen) Verde de oldukça yük sek bir behre kazanmıştı. Sonra.. babası gibi şairdi. tiği (divan), o tarihte kendisine ayrıca bir şöhret temin etmişti. Atâ Molla, bu meziyetlerine mağrur görünüyordu. Onun için. Padişah ü - çüncü Selimin kendisini (şeyhislâm) » lık makamına getirmemesini o şahsına hakaret telâkki ediyor.. ona karşı kal - binde, hergün biraz daha artan bir kin (Arkası var) - Hikâye: Hüseyin oğlanın dönüşü (Baştaratı 12 yek sayfada) © Haydi oradan vE herifin oğlu? âskilen biraz murapıytin gpcezubdun), şimdi daha Sapıtmişaı g gilelem! Yürü e- abavdi.. ben seni göye yıl sonra ele ge- larak ayn daa Diş ir ağı m çi Al kğ kulü. bir PS İar. Buy; ir 257 Ocakta göz e fak, anıyordü. Ka, dı geslöndi: güccük ç içlik) avrat! Nazlı? ak Hüseyiy oğlum. eblin gel okları kopmayasıca Köntk e kiz? ş VK day kısa boylu, başı be. Rİ bir adın çıktı. Alaca ka. dik örnere baktı, sonra ya. az En, dedi. Öme, Reldin hiziği Gü Hüseyiy işti. Se “Ateşi görletliler. 1 bu buluntu ie m ayakkabıla. çözer, tozluk çıkarırken ihtiyar nda “bir tana yemek hazırlıyor, pir taraftan ge X sualler sörü. yordu: «Neden giyin? Nereye gittin? Ne işle” tuttun? Neğeni bu kadar kaldın? Hİ vini, yurg, gg, bizi göreceğin gel medi ti?, Artık Ömer isi Yorgun; enci içeri kuna Yutku ğini bitirdi. Kahve. sini İğetken luktan daha ağırlaş. e a bir tavır takındı. o kaan Oğur çok yorgunsun. Kaç gündür, de öperek geldin. Erkence yat ta kalkarsın, gündüz gözile 4 İalyeğiriz Bitiş, O taşlınındı. Hemen koştu, köctüyyr, oda K9 Bazırladı. Ömer zar zor. Bid; srt çaresiz. Kalkmağa daim? kurnazlık düşündü: Z Öne, , bereket ana, dedi,. çek, pek Şok, m. Eğer gece. babam gelirse kaldırma da yarın sabah göreyim gâyri,., — Helbet oğlum, helbet, kaldırır m yım hiç! Dinlen sen. Yarın sabah görü. versin koca kurd! Ömer yorgunluk, şaşkınlık, korku yü. kü altında büsbütün ezilmişti. Yatağına uzanırken Nazlı da bir kenarda elbise. lerini çıkarıyordu. * Sahte Hüseyin oğul, şafaktan çok ev. vel uyanmıştı. Nazlıyı dürtlü: — Kız babam geldi mi? — Geldi ya? — EB, ne yaptı? Benim geldiğimi sor. du mu? — Sordu. Anan hepsini anlattı. Seni çeşme başında nasıl bulduğunu, birimize kavuşmamızı, hepsini hepsini bir bir söyledi. Baban «öyleyse kaldır da bir göreyim keratayıs dedi. Anan razı nasıl | hemen tanıdığını, sonra eve gelişini, bir.! Eminenin sevgilisi (Baştarafı 12 nci sayfada) — Riyameât kopsa baba, sen bugünkü meği kendisine bir vazife biliyordu. Bu. hayata uyamıyacaksın dedi. nu yapmadığı için müthiş bir mahcubiyet hissetti: — Ah madam dedi, bugün onunla meş. gul olmağa vaktim olmadı. Fakat yarin.. vâdediyorum. İngiliz kadını bir küçük kız gibi şıma. riyordu: — Oh Mey Dear.. siz daima behi ihmal edersiniz... * Otelin salonu pek kalabalıktı. Henüz kimse deniz banyolarına gitmemişti. Belkis yerinden kalktı: — Ben hamam takımlarımı almağa o. dama çıkıyorum. Beni seven ardımdan gelsin, Diye salonun kapısına doğru yürüdü. Babası, Bay Ertekin bütün bu halleri de «asrilik> olarak kabul ediyor... Ken. disini eski kafalı mürteci zannetmesinler diye ödü koptuğu için kızlarının bu şi. marıklık ve taşkınlığına fazla mâni ola. mıyordu. Çünkü mazide bir kurusu vardı. Ken- disi İstiklâl harbi sıralarında Ferid Pa. şanın sadaretinde Dahiliye Vekâletinde Tertib et -| yüksek bir hizmette bulunmuş olan bir insandı. O senelerde İstanbulda kalıp Ankara. ya geçmeyişi, kendi hakkında fena bir fikir uyandırmış olması ihtimalile sene. terdenberi azab çekmekte ve hakkındaki bu zannı yani mazile olan alâkasını red. detmek için ve kendisi hakkında eğer mürtecidir diye bir fikir varsa bunu hu. * Belkisin son sözü onun ihtiyari bir isyanına sebeb oldu ve: » Allah Belkis dedi. Bunlar süzler... ysel dudaklarımı bükerek babasına nerhamet ve ademi tenezzülle baktı ve ona doğru eğilerek: num... gayri| Bü sırada otelin tarasaya açılan kapısı önünde bir mütcahhidin karısı olan Ba. yan Şaziye doktor Oğuzla konuşuyordu. Bayan Şaziye kısa boylu balk etinde fazla şık, fazla süslü bir kadındı. Doktor Oğuza gelince o da hastalarından daha fazla kendi şahsı ve kendi güzelliğile meşgul olan bir genç adamdı: — Büyükada bilirsiniz kibar yatağıdır dedi. Burada dispanserde büyük bir io. lacağını zannetmiyorum. Fakat madem. ki Büyükada hastalara yardim cemiyeti bunu böyle tensib ederek açmış... Yarın biz de resmi küşadda bulunacağız. Her halde dispanser değil mi?... Nerede açıl sa hayırlı bir iş... p Onlara yaklaşmış olan Osman Tezcan: — Büyükadada dispanser açmak ka. dar büyük bir münasebetsizlik olmaz di. ye güldü... Bu dispansere doktor tayin edil iş 0. Jan genç adam paralıyacakmış gibi bakan gözlerle Osmanı süzdü. Şimdi Kadriye de onlara sokulmuştu: — Sizin yanınızda fahri hastabakıcılı. Ğİ yapacağımdan dolayı ne memnu. (Arkası var Hatay röportajları (Bastarafı 8 inci sayfada) koru ile bir Mısır yaratmak, Cümbhuri. vetin azim sahası içinde: H bütün imkân büy vastalerile ve bir istikbale namzeddir. Bu büyük istikbalini hazırlıyacak elemanların ba, da ise, onun turizme olan kabiliyeti 'ktedir. Bugün artık birçok milletlerin bir ti. caret metsı şekline soktukları iklim yu. muşaklığı, tabiat güzelliği ve eski mede. râyetlerin hlatırgları, Hatayın en bariz karakteristikleridir ve bunlar: Hatayda çağlar bir halde bulunmaktadır. Tangüner şı Kahkaha: güneş göz lüğü takanlar (Masarafı 7 nel sayfada) — Sırtımdaki kumaş. mı, elbisemin ku. maşını soruyorsunuz galiba. ona Gandi mi diyorlar. — Evet Gandi. Sizin giydiğiniz gibi sarı Gandi çok aradım. Hiçbir yerde bu- lamadım. Nereden aldınız? — Yanlışlık olmasın bayan, benim giy. diğim elbisenin kumaşı Gandi olabilir amma, sarı değil, beyaz. — Şaka mı ediyorsunuz bây, nasıl sa. rı olmaz.. hem öyle tatlı bir sarı ki.. tam olmadı. «Yorgun çocuk, her daha demin | benim aradığım o idi. yattı, Nazlı ile gücüle (güç hâl) kavuş. tular. Uyusun oğlan da yarin görürsün; diye kandırdı. — Yanılıyorsunuz.. “Yüzünü buruşturdu: — Teessüf ederim bay, bir kadınla Ömer bir dakika düşünceye daldı. Ar.| ve bilhassa sizden ufak bir şey rica eden tık mesele çatallaşıyordu. Ne idip te bu tanımadığınız bir kadınla slây etmek. berzahtan sıyrılmalıydı? Ağır ağır — Nazlı, dedi, benim gurbetteyken bir 4dagım, ahdim vardı. Köye ka babamın elini öpmeden evvel bir abdest alıp camide iki rekât namaz kılmak... Şimdi erken erken gideyim de bu çek ayıb değil mi? — Eh artık kâfi! VuŞUrsam |. Biraz fazlaca bağırmış olacağım ki, şeşmeden | adın ski adım geri sıçradı ve: — Teessüf ederim! kimse yokken adağımı yerine göreyim, | Dedikten sonra uzaklaştı. Arkasından he dersin? — İyi olur bizim oğlan... Ömer elbiselerini giymeğe hazırlanır. İken Nazlı atıldı: bağırdım: — Ben size teessüf ederim. Bu delilere de nereden çatıyordum. Timarhane mi boşanmıştı. Yoksa sıcak — Bırak onları.. yeni elbiselerin öyle | herkesin beynine mi vurmuştu. Hem bu duruyor. Onları giysene? Elbiselerle beraber Hüseyin oğlanın tabancasını, gümüş köstekli saatini, tü. tün kesesile güveylik sırma çevresini de verdi. ayrı bir biçim delilikti, renkleri ters gör. mek deliliği, Birkaç adım attım, atmadım, yânım. dan geçen biri sarışın, öteki, oesmerce Yontuk Ömer bunları Sereddi idle, fa. genç kızlar, beni birbirlerine gösterdiler: kat itiraz etmeden ald). Nazlı gene sordu: — Paran var mı üstünde? — Araba bak, Araba! — Sakın, Kara Ali ile güreşen Habe. — Nereden olsun bizim kiz? Kazan, | $istanlı pehlivan olmasın! dığımı yolda yedim... — Bu o kadar iri değil, belki eski ha. Genç kadın sandığını açtı, #ki alt | remağalarından biridir. çıkarıp delikanlının cebine yerleştirdi, — Haydi, dedi, gecikme gayri. Baban neredeyse kalkar, seni arar.. Ve yılışarak ilâve etti: Bunlar da ayni cinnetle malüldüler. $ a Allah kimin varsa bağışlasın.. benim — Sonra ben geciktirdim sanırlar ğa | dört çocuğum var.. dördü de küçüktür. kabahati bende bulurlar!.. Gün doğarken Yontuk Ömer, üç saat|ni döndüm, ileride, koşa kaşa yol alıyor, köyde pek. İkisi kız, ikisi erkek, ben sokağın köşesi. eve doğru yaklaşıyordum, çocuklarımın dördü birden pencerede mezcinin karısı bağıra bağıra dövünü, | göründüler; en küçükleri; yordu: — Gene aldırdım elimden Hüseyin oğ. lumu a müslümanlar! Gurbet oğlanm kanma girmiş, gene uçtu gitti eylâdım a kardeşler!.. — Mavi babam geliyor. Daha bü z Ordan daha büyüğü: — Kara babam geliyor! Diye bağırdı. Hastalık benim çocuk. lara da sirayet etmişti. Korku içinde eve koştum. Karım karşıladı: — Benim mor kocacığım sen mi gel din? Hastalık benim karıda da vardı: — Ben geldim amma, neye mor olu. yorum. — Gözümdeki mor camlı güneş gözlü. dile seni mor görüyorum da,. çocuklara da aldım, sana da aldım, al seninkini de tak, Karımın verdiği gözlüğü taktım. Et rafımı masmavi gördüm ve her şeyi an. ladım. O gün rasladığım, renkleri şaşır. muş olanların hepsinin gözlerinde rengâ, renk camlı güneş gözlükleri vardı. İmset “ Son Posta ,, nın tarih müsabakası (Baştarafı 8 inci sayfada) lardı. Osmanı padişah olarak istemi , yorlar, lâkin öldürülmesine de razı ol . muyorlardı. Kara Davud Paşanın sadaretinin yir . mi altıncı günü, Yeniçeriler «Sultan Os. manın katillerini isteriz!» diye tekrar a. yaklandılar. Birinci Mustafa hanına dev. Teti idare etmeğe başlamış olan anası fle diğer saray erkânı, Davud Paşayı feda etmekte tereddid etmediler. Davud Paşa Yedikuleye götürüldü ve. idam edildi. (1622). Şahsi ürüirası uğuruna, memleket için hayati bir ihtiyac olan ilk askeri ıslahat düşüncelerini boğan bu vezir, devlete 0. lan ihanetinin cezasını pek çabuk gör . müştü. Yeni Radyo mevsiminin yaklı masi hasebile Beyoğlunda © BAKER mağazaları müdüri' ti, bütün 1959 sel su: Zenith Radyoları stoku üzerinde tenzilât lerasına karar vermiştir. Stokuâ tüken- mesinden evvel istifade ediniz. LA ği da Eler eğin