21 Haziran «Son Posta» nm tefrikasr: 5 ei Kİ a (0 YAZAN: Z/YA PA 8$ON POSTA VA 4 — Padişahın güzel hemşiresi Bu vahim «vaziyet, omilletidil. hun etmişti. Vatan hissile mütehassis olanların kalblerinde ve çehrelerinde derin yeis ve ıztırab eserleri belirmiş- ti... İşte, halkın bu meyus ve meftur zamanında, padişah birinci Hamid, mil- leti bu büyük felâketle karşı karşıya bırakarak hayattan göçüp gitmişti. O- nun için padişahın ölümü, milletin ru- hunda mühim bir tesir ve teessür hu- Sule getirmemişti. Şimdi bütün nazarlar, yeni ve genç hükümdara çevrilmişti. Artik; memle- ketin varlığını tehdid eden felâketin ö- nüne geçileceğine, sulh ve sükünün ia- de edileceğine dair herkesin kalbinde bir takım ümidler belirmişti. * Bu ümidler, tamamile boşa gitmedi. Üçüncü Selim esssen zeki ve oldukça münevverdi. Gençliğine ve sarayın kuytu bir köşesinde uzun zaman mah - pus hayatı geçirmesine rağmen, (ahvali âlemle ve devlet idaresine aid bir hay- 1 malümata malikti. (Kafes)de kaldı. ğı yedi sene müddet zarfında, hemen hemen bütün zamanını musikiye ve muhtelif kitablar okuyarak malümatı- nı genişletmiye hasretmişti. Onun için, saltanat mevkiine gelir gelmez, halkın ümidlerini kuvvetlendirecek surette işe girişti. Her şeyden evvel -halkın hissiyatını tatmin etmek için- harbe devam kararı- nı verdi. Ordunun noksan, ü le ikmal etti. Yeni toplar di Tuna sahillerine gönderdi. Ordu da, birdenbire silkinmiş; mağ- Tübiyetin intikamını almak için, bütün şiddetile harekete geçmişti. Çar ordu- Jarile 'Tuna boylarında şiddetli bir harb vukua geldi. (Kalas)da, büyük bir ga- Jebe kazanılarak düşman ordusu, ric'ate icbar edildi. Bu muvaffakiyet, halk nazarında, genç ve yeni hükümdarın mevkiini bir- denbire yükseltti. Avusturya ile yapi- lan sulh ise, memleketin başıma çöken felâketi bir hayli hafifletmiş; halkı büsbütün memnun etmişti. » Seneler süratle geçiyor, hadisat bir- birini takib ediyordu. Girişilen harb- ler; bazan parlak zaferler, bazan de acı mağlübiyetlerle neticeleniyordu. Bu sırada, bütün Avrupada, müthiş bir harb kasırgası esiyordu... (Akkâ) kalesinin önünde, (Elariş) ve Mısır çöl- lerinde Türklere mağlüb olarak Fran- saya firara mecbur kalan (Napolyon Bonapart), memleketinde imparator - luk mevkiine ve Fransız ordularının başma geçmişti. Bu harb dahiyesi, bü- tün Avrupa kıt'asında kanlı ve ateşli fırfınalar yaratıyor; ortalığı kasıp ka- vuruyordu. Osmanlı hükümetinin düşmanları, husumetlerine fasıla vermişler, kendi derdlerine düşmüşlerdi. Bu vesile ile, memleketin hududları, emniyet #itma girmişti. Ve memleket- te de -eskisine nisbeten- bir sükün ve refah başgöstermişti. , Fakat ayni zamanda, muhtelif züm- reler arasında, yepyeni bir sefahet ha- yatı başlamıştı. Bu hayatı uyandıranla- rn en başında da, (saray) vardı. 3 üneli Selim, esasen şiir ve İrili içinde yetişmişti. Bir devlet ve - met adamınm maddi düşüncelerinden ziyade, sanatkâr yaratılmış bir insanın ruh ve hissiyatına mafikti. Yaşadığı devirde, onun ince san'at hislerini beslemiye, kuvvetlendirip g€- nişletmiye müsaiddi. Birinci sultan Hamidin kasvetli dev- rinden bıkıp usananlara büyük bir c04- kunluk gelmişti. Boğaziçi, Kâğıdhane, Üsküdar, Veltefendi, Fenerbahçe, Çam- 'hca ve saire gibi mesire ve zevk yerleri, birdenbire şenlenivermişt!. Mehtablı gecelerde, Boğazın sakin ve durgun sahillerinde, kayıklardan gde- çilmiyordu. Her taraftan saz ve gazel sesleri yükseliyordu. l Sabık hükümdarın devrinde enderen göze çarpan saray kayıkları, şimdi Göksuda, Bebek koyunda, Beykoz li- manmın rakid sular» üzerinde kafile kafile dolaşıyor; zar gibi ince yaşmak - lar altında bibedel hüsünlerinin şaşaa- | lar: parlıyan saray kadınları hassas gö- nülleri titretiyordu. 3 üncü Selim, her Cuma günü, hem- $irelerinden birini ziyarete gidiyor'lu. Şah Sultan, Hatice Sultan, Beyhan Sultan... Genç padişahın bu üç hem - Şitesi, Boğazın coşkun sefahat hayatı - na revnak veriyordu. Sultan sarayları, Lâle devrini andı - ran bir ihtişam içinde yaşıyordu. Bil - hassa Hatice Sultanın saray (o bayatı, gözler kamaştırıyordu. Hatice Sultan, Ortaköyde Defterdar | burnunda, etrafı geniş bahçelerle çev- rilmiş olan sarayda oturuyordu. Bu sahil sarayın altın yaldızlarla na-| kışlı saçakları, emsalsiz (o bir letsfetle| denize doğru uzanıyor, Türk mimarlı - ğının ve oymacılığının şaheseri olan bu muazzam bina, sahilde çırpınan dal- galar üzerinde, milli bir abide gibi yük-| selivordu. Hatice Sultan, emsalsiz bir güzelliğe ve taşkın bir hassasiyete malikti. Ha- yatının on sekizinci baharında, Sevyid Ahmed paşa ile namzediliği icra edil - miş, üç sene sonra da izdivac etmişti. Damad Süleyman paşanın oğlu olan Se; Ahmed paşa da Osmanlı saray» larında yetişmişti. Pek (genç vaşında, (Kapıcıbaşı) ve (Mirmiran) rütbeleri- ni ihraz ederek (paşa) Irk ünvanın! i rez eylemişti. Hayatının birkaç senesi, mutssarrıflık ve valilik ile taşralarda geçmişti. Ondan sonra, Hatice Sultan ile izdivac etmişti. Ahmed paşa ak:lh, zeki ve fatin bir zat idi. Kakaş Hatice Sultanm coşkun RADYO Ankara Radyosu DALGA UZUNLUĞU —, 1839 m. 163 Kes 120 Ku. TAG. 19/74 m. 15195 Kes 20 Kw. TAP, 31.79 w. 9485 Kes, 20 Kw. ÇARSAMBA 21/6 1230: Program. 1235: Türk müziği - PL 13: Memleket saat âyarı, ajans ve meteoro - ioji haberleri. 1315 - 14: Müsik (o (Karışık program - Pl) 19: Program, 1905: Müzik (Melodiler - Pİ.) 18.15: Türk müziği (Fasıl heyeti) 20: Memleket saat üyarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 20.15: Neş'eli plâklar-R. 20.20: 'Türk müziği (Müşterek ve s0)0 tayan- < BİP YATEZ PETER 7593990 ÖJAZ * wax pa hin, 3 — Salâhaddir Pınar - Eviç şarkı: Göz yaşlarınız. 4 — İsan Varanın - Eviç şarkın! Kalbimde açılmış. 5 — Bimen Şenin - Se - gAh şarkı: Sun da içsin yar elinden âşıkın. $ — Ahmed Rasimin - Segâh şarkı: Benim sen nemsin ey dilber, 7 — » Eriç halk türküsü: Şâhane gözler şâhane.6—........ Eriç halk türküsü: Biveda dost deli gönül, 9 — Lem'inin - Hicazkâr şarkı: Pembelikle imtizaç etmiş lönin, 10 — Osman Nihadın - Hicaşkür şarkı: Elere uzaktan bak, 21: Ko- huşma, 21.15: Müzik (Opera aryaları . PL) 2145: Haftalık posta kutusu. 22: Müzik (Kü- çlik Orkestra - Şef: Necib Aşkın.) İ — Kut- ch - Macar marşı, 7 — Keler Bela - Ren neh rİ kıyılarında, 3 — Prled Walter - Rüya - Ke man solo ve orkestra için. 4 — Bela Vollgraf- Kalbim aşkla doldu (Ağır vals) 5 — Sehle- der - Dinle... Keman ne sörlüyor (Tango) 6 — Hans Thaler - Kukuk (Polka) 7 — Ro- bert Stolz - Praterde ağaçlar tekrar çiçek &- çıyor, 3 — Victor Aubert - Göbekliler resmi geçidi. 9 — Leopold - Macar fanterisi, 39: Son ajans haberleri, ziraat, esham, tahvilat, kambiyo - nukut borsası (fat) 2320: Müzik (Cazband — PL) 2355 - 24: Yarınki program. his ve hâyalerini tatmin edecek kadar ince ruha malık değildi. Onun için Sul tanın ilk izdivac seneleri, (opek tatsız, yavan ve kasvetli geçmişti. Ancak bi - raderi 3 üncü Selimin saltanat maka - mına gelmesi ve İstanbu! hayatının bir denbire değişmesi üzerine, genç ve dil- ber Sultanın önünde Ode yepyeni ve parlak bir ufuk eçil:vermişti. 3 üncü Selim, Hatice Sultan; pek çok seviyordu. Onun en küçük arzularını yerine getirmeyi bile, kendisi için bü - yük bir zevk addediyordu. Sultanın sa- rayında, hükümdar saraylarına muadil bir debdebe ve tantana görülüyordu. Padişah, Lâle devrinin bir san'at be- diasi olan (Neşatabad| sarayını baş - tanbaşa tamir ettirdikten sonra, sevgi- li hemşiresi Hatice Sultana hediye et - mişti. Sarayın geniş bahçelerine en na- dide güller, yaseminler ve Hindistan - dan getirtilen kızıl yapraklı sarmaşık - lar dikilmişt Bu koca sahilsarayın seyrek kafesle- ri arkasından başlarında ve göğüslerin. de elmaslar pırıldayan rengârenk sa « raylılar cıvıldasırken, denizin, o hırçın dalgacıklarile öpüşen mermer r'htım - lar üzerinde de beyaz Kavuklu, a) min-| tanlı, altın kemerli siyah dolamalı, 1 bovikit baltaların larla Golaştıkları görü! 3 üncü Selim, zeki ve hulyaperver hemsiresine bütün fikirlerini aşılamış- tr. Hatice Sultanda da. terakki ve te - ceddüd fikirleri uyanmağa başlamıştı. Sarayın çiniler, rengârenk çiçekler, altın ve sedef rengi minelerle nakışlı cian duvarları ve tavanları, artık Sul- tanın zevkini tatmin o etmiyordu. Bir zevk değişikliği, hulvalarını tatmini e - decek bir yenilik istiyordu. (Arkas var) haremağalarının, erd serpuşlu, pos ve vakur adım- Açılış - Kapanış fiatları 20 - 6. 939 ERTUĞRUL SADİ TEK Kadıköy Yeldeğirmeni Lâle bahçesinde Bugece Erkekler 40 ından Sonra Azar vodvil 8 perde okuyucu Aysal Üniversite A. E. P. Komisyonundan: Guraba hastanesinde yapılan ikinci şi elektrik tesisatile inşaat ikmal işleri 8.7.1 Jükte açık eksiltmeye konulmuştur. Türji kliniği 4165,90 lira keşifki sıhhi ve 030 Pazartesi günü saat 15 te rektör İsteklilerin ihale günü 313 liralık muvakkat teminat ve en az 3000 liralık bu gibi işler yaptıklarına dair İstanbul vilâ yetinden ihaleden sekiz gün evvel alın. msş vesika ve 939 yılına aid Ticaret Oda Şartname ve ilişikleri her gün rektörlü sı vesikalarile gelineleri kte görülür. (4318) Son Posta'nın tefrikası: 142 aron Aymi isim altında birleştirilen bu ka - vimler müteaddid mezheblere inkisam €- derler ve birbirlerine karşı nefret bes « lerler, Fakab hürriyetlerini müştereken müdafaa hususunda daima (birleşirler. Müslümanlara karşı hepsinde bir düş - mandık hissi vardır. Maamafıh en az açi. ğa vurdukları hissiyatları budur. İş do - layasile bir Türk şehrine gittikleri zaman camie devam ederler, Fakat kiliselerimi. 7e tehlikesizce gelmeleri kabil olduğu vakit, kiliseyi tere ederler. Maamafih Kur'an ahkfmından ne kadar uzak iseler İncil akidelerine de o kadar yabancı gö- rTünüyorlar, Dürzilerden pek çoğunun | dini hallkınde istihsal edilebilen malü - mattan açıkça anlaşıldığına göre, Bu Fatimiye hanedanından Mısır (halifesi Hâkeim - Barm - İllah (1) mezhebinden. dirler. Dürziler onu Allah mertebesine çıkararak ismini Hakem . Barmi (2) ye gevirdilet ve yalnız kendisinin Havarisi olan Dourrinin ismini muhafaza ettiler, Kendilerinin mukaddes kitablarından a- lunan bu iştikak M, Piyet de Saind Pi erre'in verdiği izahatı çürütmeğe kâfidir. O Dürzileri Come de Dreux neslinden getirir. Fakat onlara atfedilen bu menşe münekaşa kabul etmiyecek derecede ma. nasızdır, Halife Hakem ile havarisi sek - terlerin beşeriyete karşı gösterdikleri is tihkar hissini takviye etmişlerdir gibi gö. teksim ettiler: Rahipler, irşad edilmiş o « lanlar ve avam, avam ancak birkaç 808 4 yal düstur bil'rler. Çünkü bunlar da ol. masa insanlar rahat uyuyamazlar, Avam kendilerinin necat ve selâmetini ilk iki sınıfın himmetinden beklerler. Dürziler işte bu istinad noktasında kendilerini Al. lahın sevgili, güzide kulları telâkki et . mektedirler. Başka fikir ve kanaatleri mubhkir görürler. Hakem onlara Türkle. rin varisi olacaklarını vâdetmiştir. Türk. leri hristiyanlar mahvedeceklermiş. Rus muharebesi esnasında artık bu kerame . tn tahakkukunu göreceklerine hiç şün. he yok ki inanmışlardır. Hristiyanları tercih etmelerinde bu fikrin çok müessir olduğunda tereddüd edilemez. Fakat Peygamlberlerinin işi yanlış hesab etmiş olması muhtemeldir. Dürzi mezhebinde müesses (bulunan meratib silsilesine göre, dini a'malden balk hiç bir şey anlıyamaz. Kitabları . mı, (3), bilhassa rahiblerin kitablarını halktan itina ile saklarlar. Yalnız irşad e. Gilmiş sınıf bu gizli yere girebilir. Hıristiyan dinine ihtida eden bazı Dür. zi kadınları ayni derecede manasız daha başka bir takım a'malden de bahsetmiş. lerdir. Fakat kendileri esrara vâkif *3 - kımdan bulunmadıkları için haber ver - dikleri şeyleri kâfi derecede sahih adde - demiyorum, Muhtelif maezhehlere mensub Dürziler geçtiğim dağlarda sakindirler. Türkler bunlara Nus'eri, yahud Anseri adın: ve. rirler. Fakat bütün bu isimlerin ikisini de reddederler ve Dürzi adını alırlar. İlçe rinden çoğunun. bilhassa güneşe taptık - ları görülüyor. Güneş doğarken, üç kere diz çökerler. Bu yıldızın ilk şuaların: el ile tutup kendilerini temizlemek için vü. cudlerine sürmek ister gibi davranırlar. İbadetleri yalnız okşama kadar sürdüğü zannolunuyor. Temin edildiğine göre, gün düzün ve gösterdikleri perhizkârlığın a. cısını geceleyin çrkarırlarmış. Başka bir mezheb aya tapar ve zevk ve salayı gündüze birakır diyorlar, Bu dağlarda Gyndcolatreler de görü - lüyor. Bunların ibadetleri Çinlilerin Lin. gama ibadetleri kadar esrar ile örtülü de. Bildir. Fakat prensipleri aynidir. Güneşe tapan Dürziler Pahmirin eski ahalisile da. ha doğrudan doğruya bir münasebet mu. ——————. (1) Bu arabea kelimenin Allahın. emri ie hükümet eden kime özek, “>” Kendi emri Ne hükümet eden demek- (8) Dürzülerin otorite sahibi bir adam mez- dinde yemek yemeleri memaudur. Bu da hakriz elde edilmiş bir nimete iştirak edebil- mek korkusundan Seri gelir. ve Türkler Geçtiğimiz dağlarda sakin olan dürziler muhtelif mezheblere mensubdurlar ve Türkler bunlara Nuseri yahud Anseri adını verirler Tercüme eden: Hüsa,'ı Cahid Yalçın hafaza ediyorlar. Güneşe tapan kimse lere bu şehirden pek az mesafede, udeta © meşhur güneş mmabedinin harabeleri karşısında tesadüf ediliyor, Güneşin ilk Şuaları Lübnana çarpıyor. İbadeti de ora. ya ilüca etmek ve orada payidar olmak icab ederdi. Bu dağları geçmek için iki gün sârfet « tik, Üç silsile göze çarpıyor. İki tarafta olan silsile ortadaki için adeta bir temel teşkil ediyorlar, Bu teşekkül tarzı gayet müthiş uçurumlar, pek tehlikeli geçid « ler fevkalâde güzel manzaralar, son de. recede hoş vadiler vücude getirmiştir, Bilhassa gayet ivi bakılan dut ağaçları * yetiştirilmesine itina edildiği görülüyer. İpekböceklerini beslemeğe himen eden bu ağaçlar burada gayet muntazam bir surette dikiliyor. Şankta bu tarzda ağaç ş dikilmesi ancak Dürzilerece malüm oldü. ğu için göze bütün bütün çarpıyor. Dür. zilerin köyleri bana iyi yapılmış gibi gö. Tündü. Köyler daima yalçın tepelerin e. rünüyar, Onlar taraftarlarını üç sımfa| teğinde, mahfuz bir vaziyettedir. Dağla. rn çamlarla örtülmüş tepeleri temaşaya değer bir levha teşkil ediyorlar. “ Üç günlük eshmetli bir yürüyüşten sonra Oronte nehri kenarında küçük Tehoukour kasabasına vâsıl olduk, İstan, bul ve Asya hacıları Mekke kervanının buluşma noktası olan Şama gitmek ize . re buraya bizden evvel vâsıl olmuşlardı. Onların karargâhlarını, nehrin kıyısında tecessüs etmiş bir halde bulduk, Ben da biraz ötede karargâh kurdum. Şefleri (çünkü her sosyete kendisine bir âmir, yahud buna benzer bir şey intihab eder), derhal bana hediye olarak yemiş yolladı ve haş geldin dedirdi. Maamafih, bu nezâkete rağmen şehrin kumandanı ertesi günü hareket edecek ve günahların affedileceğini peşinden temin etmiş bulunan bir kalabaliğin orada bulunmasını benim emniyetin bakımın ; dan pek münasib bulmadı. Bir miktar pi. yade kuvveti göndererek yanımdaki mu. hafızları takviye etti. Bu kuvvet etrafı mızı ihata eder bir vaziyet aldi. Fakat ben Türkleri bildiğim için hacılar hak . kındaki fikrim gayet iyi idi, Halbuki yeni muhafızları kâfi derecede tanımadığım için asıl onlardan koricardım. Maamafili bütün gece devsm eden bir tüfek ateşi ile işin içinden çıktık. (Arkas var) Yeni neşriyat Çocuk — Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi tarafından çıkarılmakta olan (Ç0- CUK) adlı derginin 143 üncü sayısı çıkmış | ur. Yurd yavrularının sağlık, sosyal, kültü- rel durumlarının inkişafına hizmet eden bü kıymetli dergiyi çocuklara, çocuklu ana ve babalara tavsiye öderiz. Dökülen saçların en iyi ilâcı Gür sac saç suyudur. İlân Tarifemiz Tek sütun santimi Birinci (o sahife 400 kuruş sahife 250 sahife 200 çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir tarife derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticari ilânlarma aid işler için şu adrese müracaat