SON POSTA “SON POSTA, nın Tarih Müsabakası Bekir No. 15 Sübaşı Hırs ve tama uğruna Bağdadı yabancı bir devlete teslim eden ve kanlı bir harbe sebebiyet veren serseri... On yedinci asrın başlarında Bağdad- da Bekir Sübaşı diye bir zorba türe -| mişti. Bağdadın on iki bin yerli kulu askerine ağa olan Bekir Sübaşı, kocs eyaletin bütün işlerini avucunun içine almış, halkı istediği gibi ezmekte ve soymakta idi. Bağdad paşalarının bir adı kalmıştı. Eyaletin en mühim vazi- felerine kendi adamlarını koymuş, ge- liri çok mansıbları aralarında taksim etmişti. Milâdın 1622 senesinde idi, Yusuf Paşa Bağdad beylerbeyisi bulunuyor- du. Bekir Sübaşı, kendi adamlarından olup da kendisine karşı isyan eden Be- kir isminde diğer birini. takib etmek Üzere askerini almış, Bağdaddan çık - mış, şehri de tı. Bağdai kalesindeki azeb askerinin kumandanı Mehmed Ağa, Bekir Sü - başının can düşmenlarındandı. Birbir- lerinden çok kork ve çekinirlerdi. Bunun için birbirlerine bir kötülük yapmıyacaklarına yemin etmişlerdi. Fakat Mehmed düşmanının şe ğiştirmek maksadile: — Erenköyünü sevdiniz mi? diye sordu. Buraya ilk defa mı geliyorsu - nuz? — Evet; İlk defa. Fen# bir yer de - ğil. Fakat burasın; bana sevdiren ağa- beyiniz oldu. Ağabeyiniz.. Bir de Ne- riman Hanım. Onların bana gösterdik- leri teveccüh ve sevgi, ömrümün en kıymetli hatıraları olarak bende ka - lacaktır. — Nerimana bakmayın. Çok iyi, çok temiz ruhludur. Lâkin çocuktur; işte. Fakat ağabeyim; dünyada eşi bulunmı- yan bir adamdır. Kaymakam, şımarmağa başlıyan ke- di yavrusunu usulca yere bırakarak: — Estağfürullah! diye mukabele et- ti: Tam o sırada, Neriman, hizli yürü - müş olmaktan kızaran yanaklar; ğılmış ve elinde raketi ile ka - meriyeden içeriye daldı. Önce, Nevbe- re hitab ederek: çocuk dedi. Gdlüiba gene benden bahsediyordunuz, #bla? Hepi - nizin indinde benden başka çocuk yok. Benimle zorunuz nedir, anlamıyorum. Sonra, babasına yüzünü dönüp: — Babakum! Deniz öyle güzel ki! Çarşaf gibi. İrfan da iskelede bizi bek - Yiyor. — İyi ya? Osman ağa ağ mi? yle, öteberiyi paket yap - tıysa, götürsün Osman ağaya teslim et- sin. Benim de pardesümü getir, kalka- ım. — Ah, babacığım! Getireyim ya? O İngiliz o matmazeli ile Penerbahçeli Mahmudu, 4/1, 3/2, 4/3, 4/1 yendik. Ben; *Pstbürun Niyazi beraber oyna - dım. — Peki kımım. Lâkin bu tafsilâtın sonraya sakla. Ahmed beyi bekletmi - yelim İhirden çıkmasını fırsat bildi. Sübaşının şoğlu Mehmedi ve diğer avenesini öl - Jdürmeğe, eyaleti ve şehri bu zorbaların elinden kurtarmağa karar verdi. Sü - başımın oğlu Mehmed edebsiz bir adam dı. Herkesin kızına, oğluna pervasızca tasallut eder bir ırz düşmanı idi. Ka - le neferleri ve Bağdad halkmın büyük kısım Sübaşının oğlundan nefret et - mekte idi. Azebler kumandanı, adam- larile bayrak açıp bir sabah erkenden «Allah Allah» diye Bekir Sübaşının konağını basmağa kalktı. Fakat mu - vaffak olamadı. İç kaleye kaçtı. Yusuf Paşaya sığındı. Sübaşının oğlu Meh - med de askerlerile iç kale; etti ve Mehmed Ağayı is ine haber uçurulan B. süratle Bağdada döndü. Mehmed Ağayı teslim etm k e atılan kurşunlardan bi vurulup öldü. Mehmed Ağa, iki oğlu ile beraber, Bekir Sübaşıdan Ââ - man diledi. Hayatlarma dokunul: (Denamt Yeni Haziran MİZAHI Gazeteden elbiseler bizde de moda olursa YAZAN: ipekli kumaşlar | Yeni bir moda çıkmış. üzerine gazete basıyorlar, kadınlar bun. lardan elbise yaptırıyorlarmış. Yeni Çı. kan mods henüz bize gelmedi amma ma. demki modadır, bize de geleceklir ve gü- nün birinde sokağa çıkar çıkmaz, ayak. lanmış gazetelerle karşılaşacağız. Her modayı ilk görüşte nasıl yadırgayorsak, belki bunu da yadırgayacağız.. fskat ye. vaş yavaş alışacağız, beğeneceğiz, ve hep birlik olarak: — Çok güzel bir modal Diyeceğiz.. bunu diyeceğiz amma, gaze. te elbise giyen kadınlar da modanın de. vam ettiği müddetçe epey sıkıntıya gire. cekler. * Beleşten gazete okumaya alışmış olan. lar sokakta gazete elbise giymiş bir kadın görür görmez, derhal okumaya başlıya. caklar.. kadın bir vapurda, bir tramvay da ayakta duruyorsa gözleri önüne gelen tarafı okuduktan sonra, fazla | pişkinlik edip: — Affedersiniz bayan, biraz arkanızı dönseniz de makalenin sonunu da okusam diyecekler de bulunacak. Gene bazı, sü. | künetle gazete okuyanlar olduğ n, j zararları azdır. Bir takım da vardır ki ge. zete okurken birdenbire coşarlar, kendi kendileine sörylenmeye, bağı a baş. larlar. Meselâ bunlardan biri, gazete el. bise giymiş bir kadının yakasındaki bir zabıta vak' nı okurken birdenbire sinir. lenip: — Vay katil, hirsiz, alçak! Diye kadina doğru barbar bağıracak... Kadın şaşıracak ezilecek, büzülecek, Et. rafta olanlar, hakarete uğrıyan bu kadın acaba bu adamın nesi?. diye, kim bilir neler yapmıştır? diye tuhaf tuhaf baka. caklar, Daka ileri gidenler de olacak, Mese bir adam bir kadının yüzüne bakarken, elbisesindeki bir yazı göz kuyacak, aleyhine satırıar var.. birdenbi. re hiddetlenecek ve o hiddetle kadının ü. zerine atılıp elbisesini parça parça edecek. İhtiyar bir kadın tramvayda yanında oturan genç kadının gazete robunun bele gelen tarafında, üç aylık maaşların veri. leceğine dair havadisi görürse herhalde onu okumadan bırakmıyacak: — Kızım biraz doğrulsana! Dedikten sonra heceleye heceleye oku. maya başlıyacak: — Üç ay.lık.lar bu- ayın. Yazının arkası görünmiyebilir. sin tamamını okumak istiyecek... Ne yap- elbi. ! yerindeki maaşların ne gürü verileceğini yazan salırı bana okutmazsan kocan var. hayrını görme, kocan yoksa dünyada koca bulma! Edebi Romanımız: 28 KARLI DAĞA GÜNEŞ VURDU all nin pardesünü, şap- kanı getiriyorum. Ve bir koşu kap - boldu. Nevber ha - nm da paketleri var. Rahatsız değil - ya, inşdilah? Yoksa, azmı uyu- dunuz? — Hayır, efen- dim! Bir şeyim yok- Teşekkür ederim. Ahmedin maddi rahatsızlığı yok- du, gerçek. Fakat manevi benliğinin i - çinde, şu dakikada fırtınalar kopuyor- du. İstanbulun Anadolü yakasındaki köy lerinde henüz ötömobilin hışmma uğ - ramıyarak, tek tük işleyen uzun ara - balardan bir tanesi, bu dört kişiyi Cad- debostamna, Nevber hanımın O babası | deniz binbaşısı Hamdi beyin yalısına indirdi. Ahmed Ercan gerek eve, gerek ev sahibine- Kayran oldu. Hamdi bey al - çak gönüllü, güler yüzlü, babacan bir adamdı. Denizle daimi temas onun er- kek simasına, ellerine bir pişkinlik, bir olgunluk manzarası vermişti. Bakışla - Yazan: Hamdi Bey, beylere birer kad eh viski ikram ederken... vardı. Ramiz beyle omaiyetini güler yüzle karşıladı. — Safa geldiniz! Safalar getirdiniz! Kâç vakittir hasret kald: Oi yahu! Bir kerecik hatırlamazsınız. Haydi, ne ise. Bey kardeşimiz olmasa daha açar- dım ağzımı amma, ona dua edin. Ramiz bey, dili döndüğü kadar ö - zür diledikten sonra, Ahmedi takdim etti: — Muallim Ahmed Ercan bey. Hem komşumuz, hem de çok kiymetli dos - tumuz.. — Hoş geldiniz, bey kardeşim! De - minki sözlerime (bakmayınız. Ramiz beyi pek severim de. Ne kadar sık gör- — Emret, babacığım! Ben şimdi se -İrında enginlerin duruluğu ve derinliği İsem gene doymam, Siz, muallimsiniz, Ercümend Ekrem Talu demek? Oh! Çok 1 - yi. Ben kaptan ol - masaydım muhak » kak ki hoca olur -İ, dum. Hocalıkla kap-|” tanlık arasında, her nedense bir yakın - lık görürüm. Biz yolcularımızı, siz de fikirleri, (o zekâları, kabiliyetleri, kos - koca ummanlar aş- tırarak, sahili se - Iâmete ulaştırmak - la mükellefiz. De - gil mi, birader? Lâ- kin gevezeliğin sı - rası değil. İnşallah daha görüşeceğiz si- zinle. oFakirhaneyi teşrif edip de birer kahve içmez misi - nir? Buyurun, Allehaşkınal! Neriman müdahale etti: — İrfan motörün içinde bekliyor, e- nişte! Geç kalacağız... Hamdi bey, gözlerini, şakacıktan de- vire devire: — Sen sus bakayım, karides hanım! dedi. Ya bir kahve, yahud ki birer tek viski içirmeden, beyleri dünyada sal - vermem! Ada şuracık. Deniz de güzel Rotayi tutturduğunuz gibi, çeyrek sa - #tte oradasınız. Hem siz içeride ikere varıp bakayım, şuracığa sepet sit i - dim, istakoz var mı? Çabucak haşlatı - rız da yanınıza alırsınız. Ramiz bey sordu: Çünkü | dikişe gelmiştir. Yaşlı kadın bü hâyadi.| İSMET HULÜSİ in Diye and verip kadına herkesi elbisesini söktürecek! x Bir kadına; — Ah canım! Diye lâf atan erkek yakösi7” polisten yakayı kurtarmanın lacak: Ben lâf atmadım bil ğ — Ah cinin; derek EM EEE Tİ stres” — Lâf atmadım, diyorum, Bakanna orada yazılı. Kadının gazete elbisesini olan kırk sekiz pun*? Ah canım» kelimesini göste” yap" ew pü y » © hindi deki b » çok | Gençler gibi giy yaşlı kadın da bunl İbu halde gören erkek kah diği zaman eğer kadın kaşlarını — Siz bizimle gelmiyor m — Beni affedin. Sandalı b9 pitireyi” ğım da, bugün raspasını yorum. — Yarın İrfan yapard — Tamam! Ondan bana ne hi lir? Herifin aklı, fikri denizğ” ise botün içinde yatacak. SİZ pe kın! Oğlanın deni izclbiği iyidir. sanki yi kaptana dei > ii da olmasam da korkma” yay # Hep beraber, eve girdiler Ercan pazarlarını eşyadan, | kil ve tertibinden ayranı da her şey denizi, deni na diyordu. Salon bir geminin “” latmakta idi, Duvarlarda 2 muharebelerine, coşkun ve yânuslera, güzel limanlara ” re aid tablolar, behriye 8 mma larda, “kurutulmuş deniz torpil ve mermi ker delleri vardı. Hamdi bey, beylere bi gri viski ikram ederken, kızı d * telif eşva hakkında kendil. iğ verdi. Babasının gezmediği mediği memleket kalmam ve zimliğinde İngiltere bahri” di görmüş o vakit bilmem rsi gemisile Hinde, Çine, v2 Cenubi Afrikaya, ve adlar! a # tuhaf çalınan bir takım yerle ti. Sonra; Kamran adası” luk etmiş, Harbi Umumiğe süvariliğinde bulunarik göstermişti. Salonun bir kö li bir çerçeve içerisinde beri likte teşhir edilen kılıç yaz madalyası o kah nin yadigârı idi yar? ip