© da inkâr edemeyiz. Hem de pek çok mu-| “Son Posta, nın Hikâyesi Bulvar. Bir kanape Üzerinde iki adam oturuyor ve hararetli hararetli konuşu- *yorlardı. Bunlardan biri uzun boylu, ge omuzludur. Saçları kıvırcık ve uzun- ir. İkincisi, kısa boylu, dazlak kafalı u- İaktefek bir adamdır. © Uzun saçlı — Bugün hava çok güzel| Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız.| Hakikaten güzel bir hava. Uzun saçlı — Galiba yağmur yağmıya- gibi görünüyor. © Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız! Galiba yağınıyacak. Uzün saçlı — Mamafih ufukta şüpheli yor. Akşıma doğru yağ- umuyorum. 'Dâzlak kafalı (dikkatle gökyüzüne bâ- 'âk) — Tamamen haklısı iyor. Uzun saçlı — Bakın, bakın akasyanın üzerine bir kanarya kondu. © İDazldk kafalı (heyecanla) — 'Tama- men haklısınız!.. Kan : Uzun saçlı — Hay Allah belâsını ver. 1 Yanıldım yahu!.. Bunun neresi ka- © narya?.. Bu düpedüz bir serçe. Dazlak kafalı (daha büyük bir heye- © canla) — Tamamen haklısınız! Serçe, © Uzun saçlı — Akasyada hani hiç akas.| “yaya benzemiyor. Sararmış, bir şeyler) * olmuş. Bulvarlarımız da çok bakımsı “Müsaadenizle belediyenin bu bulvarlara “hiç göz kulak olmadığını söylemeliyim, » Dazluk kafalı — 'Tamamen haklısınız!.. © Hiç göz kulak olmuyor. Uzun*saçlı — Biliyor musunuz? Benim © size hürmetim var. Ayni derece kanaat- © lerinize de saygım var. Gördüğüme na- ismsınız! Fakat be- bu işte sizinle tama- “men mutabık değilim. Belediyemizin mu- * veffak olduğu birçok sahalar var. Bunu ız. Evet do-| 'vaffak olduğu sahalar var, © Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız!.. ” Hem de pek çok muvaffak olduğu saha-| » lar var. Uzun saçlı — Demk siz de temin edi- yorsunuz, fakat döstum belediyemizin! muvaffakiyetlerini bu kadar bi mek te doğru değildir. Muvaffakiyetleri ya- * sında bir yığın da noksanları var. © Dazlak kafalı — Evet, tamamen hak- “lasınız!, Bir yığın da noksanları var. © Uzun saçlı — Meselâ telefonu alalım... | Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız! > Telefon. Uzun saçlı — Ne telefonu? Telefonun burada ne münasebeti ver, affınızı rica| ederim, dilim kaydı dâ öyle söyledim. © «Son Posta» nın edebi romanz 42 ! Zik, Yuvakı Nerime Nejada baktı: dun bey vâdi mucibince © evi görmiye gelmiş. r şan, karanlıklaşan bakışlarını pencere- “ye kaldırdı ve Feridun beyin sert, aka- metli ve biraz öfkeli gözlerile karşılaş- #. Koyu kirpikler arasından çıkan bu hadid bakışlar Nejadın üzerinde fena bir tesir yapmıştı. Genç adam, bu zen- gin ve asil akrabasmın gıyabında ona “atar tutardı; fakat onun karşısında ol- duğu zaman bilâihtiyar gözlerini önüne © eğer, bir mektebli çocuk gibi müte - © reddid ve çekingen bir vaziyet alırdı. 5» Nerimeye * abuslaşan yi “endişe uyanmı — Bana biraz dargın gi acaba? Nejadla bshçede dolaşmam ga- ii bir şey değil mi? — |, vin ziyaretinden fevkalâ- n Nuriye hanım ge - Jenlere doğru ilerledi; Feridun tabii tavırla Nejada elini “uzattı ve ayn! zamanda Nerimenin bi- “Taz evvelki erin tesirile hâlâ heye- cahlı ve karışık olan yüzüne göz ueile “baktı. Sonra Nuriye hanıma dönerek diğir bir sesle: ? abeyisinin biraz Nejad dudaklarını sıkarak koyula LKAVU | KAKA MN... Çeviren: H. Alaz Hattâ biraz da tuhaf kaçtı, Damdan dü. şer gibi telefon. Halbuki ben mezbaha demek istedim. Bizim mezbaha çok k Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız, çok kötü, Uzun saçlı — Ben de sizinle mutabıkım. Hakikaten geçen sene mç2baha işleri pek kötü gidiyordu. Halbuki şimdi işler yo luna girdi. Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız!.. Hakikaten yoluna girdi. Uzun saçlı — Fakat dostum şöyle mü tekâmil mezbahaları ancak Şikagoda gö- rebilirsiniz! Ah oradaki mezbahaları bir görseniz; ne ideal şeylerdir. Biz bu saha- da henüz Amerikadan çok uzağız. Dazlak kafalı — Evet, tamamen haklı- sını2!. Çök uzağız. Uzun saçlı — Fakat ayni zamanda. Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız!, Uzun saçlı — Ne? Haklı olan ne? Hak- ı olan kim? Dazlak kafalı (ürkek) — Şey. um yetle. yani Amerikayı düşünerek &i dim. Uzun saçlı — İşte böyle.. fakat sözümü kesmeyin! Fikirlerimi bitireyim, Dazlak kafalı (af'dil bir tonla) Tamamen haklısınız. ü kesme Uzun saçlı — Meselâ Amerikayı, hattâ Avrupayı alınız. Teknik ilerleyiş bakı. dan hiç şüphe yok ki, © İriyan dişim değil, ruhum LU Ki amm Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız!, Hiç şüphe yok ki. “Uzun saçlı — Fakat biz de onlardan geri kalmıyoruz. Dev adımlarla yürüyo- İ ruz. İ Dazlak kafalı — Tamamen haklısmız! |Dev adımlarla yürüyoruz. Uzun saçlı — Fakat Avrupaya yetiş in imkânı y ' İ Dazlak kafalı — Evet tamamen haklı sınız. Yetişmek imkâm. yok Uzun saçlı — Memleketin inkişafına imanı olmiyanlar böyle söylerlerdi; Hal- buki biz filiyatta Avrupaya yetişebilece- ğimizi gösterdik. Dazlak kafalı (korkmuş bir halde) — Evet haklısınız! Yetişebi i 5 terdik, Uzun saçlı — Hay Allah belâsını ver- İsin! Gene dişim tuttu. Dazlak kafalı gene tuttu. — Tamamen haklısınız, Uzun saçlı — Doğrusunu isterseniz ağ- r, ruhum, Dazlak kafalı — Tamamen haklısınız. jevet, ruhunuz! Uzun saçlı — Şuracıkta, yanımda böy- le aşağılık bir insan bulunduğu ki ruhum ağrıyor, iztırab çekiyor, Dazlak kafalı (otomatik olarak) — Ta- mamen hakh... (Hatırliyarak) müsaade- zle ben gideceğim, (Acele gider.) ERİ MM, Mütehassıs - kimyagerler tarafından senelerdenberi tetkik ve tetebbü edilen ve bütün dünyada tesir ve faydası mühim olan yeni bir KEŞİFTİR Pnskürtmeye lüzum yok. Yakmak lüzumu hissetmez Hiç bir zahmeti yok. Yalmz odanızın veya elbise dola. binızın herhangi bir köşesine asık ması kâfidir. Sizin başka bir meşgrleniz olma dan AŞEPTA tableti vazifesini kendi görür. Eczanelerde ve böyük Baki Şark İspençiyari Lâl RE A EN Yazan: GÜZİN DALMEN — Arzu ederseniz evi dolaşalım € - fendim. dedi. Onlar Nejadla birlikte dişarı çıkınca Nerime Fahriye ile Zerrinin yanma gitti. İki kız, şayed Feridun bey kabul eder de biraz oturur ümidile, telâşla çay hazırlıyorlardı. Meliha hanım or- tadan kaybolmuştu. Nerime hemen ar- kadaşlarına yardım etmiye koyuldu. — Halanız nereye gitti? Zerrin omuz silkti: — Bilir miyim ben? Halam kendisine biraz muhte olduğumuzu bildiği 2a- man ortadan kaybolmakta pek mahir- dir. Hamdolsun biz işimizi onsuz da görüyoruz. Biraz sonra elinde pisküvi tabağile yemek odasına döndüğü zaman Nerime Meliha hanımın orada olduğunu gör- dü, genç kadın arkasını pencereye da- yamış duruyordu. Akşamın son ışıkla- rı saçlarını kızıllaştırmıştı. Bu dekor altımda, biraz şişmanca vücudü pek gü- zel görünüyordu. Biraz evvel arkasın- da alelâde bir esvab varken şimdi çok zarif bir siyah elbise giymiş ve boynu- na renkli taşlardan bir tak - mıştu Feridun beyin şerefine #Üzlendiği besbelli #M. Arkadaşının arkasından odaya giren Fahriye yavaş sesle gu sÖz- leri söyledi: / Wİİ Körkleri, elbiseleri, oçamaşırları rı ve Ssiireyi tahrip eden GÜVELERİ kökünden yok eder. Yemek salonuna, yatak odasına, binyo odasın», mulfağa, aptesane- lere kr yacık olursanız, SİNEK - SİVRİSİNEK ve bütün haşaratı uzaklaştırdığı gibi fena kokuları da izale eder, Sari hastalıklar mikroplarım ts şıyan (o haşaratlan korunmak için EVİNİZE, APARTIMANINIZIN içine bir veya birkaç ASEPTA tab- leti asmak kâfidir. kaliye mağazalarında satılır. İboratuvarı. Istanbul içindir ! SINIR İLACI BROMOFLORİN Sinir, Çarpıntı, Tıkanıklık, : Baygınlık, Uykusuz” luk evham gibi üzücü helleri giderir, en emin ve kat'i tesirli bir ilâçtır. Sinir cümlesini teskin se tanzım eder. Bromoflorin her eczanede vardır TT YA a LA TİTRE İD ——— en Ordu Hastabakıcı Hemşireler Oku luna ait bazı izahat ve Okula kayıt ve kabul şartları. ıc: hemşire yetiştirmek üzere Ankarada M. M. Vekdleti tarafi dan «Ordu hastabakıcı hemşireler okulu» açılmıştır. 2 — 3433 sayılı kanun mucibince bu okuldan mezun olacaklar, memur oW? tekaüdiye alacaklardır. 3 — Mezun olanlar 6 senelik mecburt hizmetlerini Ordu hastanelerinde yaP*' caklar, ondan sonra arzu ederlerse memleketteki bütün sıhhi! teşekküller lerine açık olacaktır, < 4 — Tahsil müddeti 3 sene olup, bu müddet içinde okurlara ayda beş Jira h8$” lik verilecek ve iaşe ve ilbasları tamamen okula gid olacaktır. 5 — Okuldan mezun olanlar, barem kanununa göre 17,5 asli maaştan başlamak üzere maaş alacaklar ve bu miktar gittikçe çoğalacaktır. Bu zaman dahi iaşt, dirme ve barındırma orduya ald olacaktır. 6 — Okul 15/Eylül/939 da tedrisata başlıyacaktır. 7 — Okula kayıd ve kabul şartları şurlardır: A — Türkiye cümhuriyeti tebaasından olmak ve Türk ırkından bulunmak. B — Sıhhati yerinde bulunmak ve durumu her iklimde vazife görmeğe müsal bulunmak «bunu herhangi bir hastane” heyeti raporu ile tevsik ettirmek ve 9“ C — Yaşı on altıdan aşağı ve yirmi ikiden yukarı olmamak. D — Kendisi, ana ve babası iffet ehlinden olmak «Bu vaziyet polisçe tevsik #* tirilerek evraka bağlanacaktır.» En az orta okul tahsilini bitirmiş olmak veya bu derecede tahsil gördü * sdikname suretleri musaddak olarak eklenecektir.» R şanlı bulunmamak «evvelce evlenip boşananlarla ölmüş olanlar kabul edilir. Buna aid medeni hali bildirir müsbet evrak K&* eklenecektir.» G — Sıhhi suretile veya diğer inzibati sebeblerle okuldan çıkarıdlığı yahut altı senelik me” buri hizmetini yapmadığı veya tamamlamadığı veyahut sıhht sebebler dşı9* okuldan çıkarıldığı takdirde tahakkuk ettirilecek mekteb masraflarını ta yeceğine ve gösterdiği vesikaların tamamen doğru olduğuna dalr Noterde” | tasdikli ve kefilli bir taahhüdname vermek. 8 — Bu evrak sahibleri okula imtihansız olar#k kabul edilecektir. 9 — 6. cı maddedeki evrakı tamamlamayanlar bunları Ankaradakiler M M V. Shh. İş Dairesine, diğer vilâyet merkezlerindekiler Valiliklerine, Kazadakil?” Kaymakamlara takdim edecekler ve bu yol ile M. M. Shh. İş D, ne yollanacıK tır. Müracaatların 25/Ağustos/939 da sonu alınmış olacaktır, 10 — Taliblerin kabul edildikleri ve mektebe hareket etmeleri ayni maksmisi tarafından kendilerine bildirilecektir. 1 — Kabul edileceklerin okulun bulunduğu Ankars'a kadar sarfedecekleri 791 a kendilerine aid olacak ve «M, M, V. Shh. İş. D. ne hitaben yazâi le bunu tasrih edeceklerdir. o «1016» © «35503 — En ez kırık ölen fincanları seçtim amma Feridun beye kim çay verecekse bu fincanla versin; çünkü çatlaks bu kalmış... M hfafla güldü: — Bilâk:s, ona bütün göstermek daha münasib sefaletimizi olur. — Merk etme hala; evi gezerken o her şeyi görmüştür. Artık ondan bir gizlimiz kalmadı. Ne yapalım! Bu sözlerden sonra giyinip süslenmiş olan halasına baktı. — Fakat sizin kendi hesabınıza Feri- dun beyin karşısına bir fakir gibi çik- mak istemediğinizi görüyorum: Meliha omuz silkerek cevab verme- di. Esasen o sırada Nuriye hanım iki gençle beraber odaya girmişti. Feridunun nazarları, mahirane bir pozla durmuş olan genç kadına bir sa- niye takıldıktan sonra Nerimeye bak- tı. Genç kız arkasından ceketini, başın- dan şapkasını çıkarmış, çay masası €t- rafında sevimli ve tabii hareketlerile gidip gelmiyordu. Saçlarının altın ve yü zünün mat rengi hele siyah gözlerinin parlaklığı ve cazibesi nazarları ken - disine çekmek için akşamın kızıl renk- lerine ihtiyacı yoktu. Nuriye hanım müteessir bir sesle: — Feridun bey bir fincan çay içmeği reddediyor... Halbuki biz pek memnun olurduk. dedi. Meliha hanımın tatlı sesi ilâve etti: Güzel dul bir iki adım ilerlemişti. Tekrar dalgın bir bakış onun üzerinde|nin ne büyük bir cazibesi vardı! Onun- dolaştı ve merasimli bir ses cevab ver- diz — Çok naziksiniz hanımefendi. Eğer cidden sizi raha etmiyorsam birkaç dakika oturur, bir çayınızı içer ve bu ie ile de Nerimeden bana bir şarkı l mesini rica ederdim. Meliha hanım. genç kıza düşman bir nazar fırlalarak dudaklarını siktu Ne- Is nasıl mücadele edilebilirdi? cihetçe mükemmel olan adami, pp manen, gerekse maddeten bütün hans yetleri üstünde toplayan ve (bil di bulunmaz drecede zengin olan bU ili min aşkını küçük kızdan nasıl ç8" pi Buna muvaffak olabilmenin hayli le güzel dulu tiretmeğe kâfi geliyor” Ancak, o güne kadar Feridunu” rimeye karşı olan hisleri hi facık bir tereddüdü varsa bugün * ortadan sllinmişti. Şarkı söyleri ğe güzel kızı dinleyen adamın, K9 ap baris bir aşk taşıyan birisi olduğ şikârdı. Meliha hanım kalbinde 0 bir kin ve gayız'a bunu düşündü z nun için ne büyük muvaffakiyeh yg en g rimeye gelince, sevimli ve mahcub bir sesle ağabeyisine cevab verdi: — Sizi sukutu hayale uğratmaktan korkuyorum ağabey! — Görürüz. Her zamanki gibi bu - gün de fikrimi sana açıkça söyliyece - ğim. Feridunun yüzündeki Hoşnudsuzluk tamamile silinmişti. Fahriye ile Neri- me piyanoya doğru ilerlerken o da ev sahibinin yanına oturdu. Nuriye hanım misafirine doğru eğilerek yavaş bir sesle onunla könuşmıya başlamıştı. — Nerimenin pek güzel bir sesi var. Esasen bu sevimli kızın ber şeye isti - dadı var. — Evet, farkındayım. di # nun gibi şimdiye kadar hiç bir yüz vermemiş ve peşinde koşan zel kadınlara ademi tenezzülle olan bu adamı elde etmek! Ah, $ pl çük Nerimenin ne bulunmat bif varmış!» dg Son notalar genç kızm ağzında pa nerken Feridun yerinden kalkars” i mak Meliha masanın yanımal Feridunun na yaklaştı. tam karşısma, çok zarif ve nazarı dik - > i ardan kati celbedecek bir tavırla oturmuştu. — Ne aptalmışım ben! Me i İFakat bütün zahmetleri o boştu; çünkü bu güzel s R leyebime el İ Feridun ona bakmıyordu. Bütün dik -| ken Kendimi bundar Mh piri kati, Fahriyenin yanında ayakta durup) Fisüt varından tezi yok san La 20 anoda çaldığı alafranga bir) a Mel ve nz geni” şarkıyı söylemekte olan Nerimeye git-|“* i dinleyeceğ : mişti. Meliha hanım, gittikçe gürleşen için boşuma giden b em” ve tatlılaşan bu sesi dinlerken Feridu. | büyük bir zevk tesavvur ei i gibi görünen çeh -| Nerime yüzüne bakan bu sle$ yaf” resinde peyda olan teessürü bellisiz bir |lerin karşısında kızararak önüne dikkatle takib ediyordu. Ah şu Nertme- | yordu. ei (Arkan bebler dışında okulu kendiliğinden terkettiği, yabut evlenmek pe DSİ SUİ 5m d : , * t li , i N ; t ; ” ) ) i i