Ban — Muharriri; m Mai ki; Ni x muharebe şi : yg hany şimdiden başlamığ- Kvügi Mez Şura İN bily, VE Çekyanın ilhakımdan Tui ve doları fersah forsah ge- 200 milyar Fransız iğ en aşağı 112 milyar har. e Con Simonun geçen bu hadde kalınmayaca- k söylediği miktardır. YA geli amı 55 müyardadır, Aİ büy iin * milyar rubielik bir Daşabay iv etmiştir. Eğer ruble kiy- t Dim edilirse 300 milyar Dan halan ğe Amerikanın askeri * ediniz, 1939 yılında ci- ter 5 için günde 2 milyardan 1 iŞ olduğunu görürsünüz. tün diy İşin 90.000 frank bir e 2g, R, X İetlihata sarfettiği para Man, kütle tamamen işsiz “ man — besliyebirir. Fransız Mei yaş azla, Piza ii Dim müdafaasına has. bir milyon, ,, SÜYON aileyi barmdı- si her i ev yaptırabilir. Pİ e dü ,, TASIZ çocuğuna doğdu. z Tanlık bir sermaye aytra- O er pi Kile ler b U YIL eskaşş Gi da her aş e'İ masraflarını ; © sa, e tilesine bir otamsbil al Mv i aş hal 30 milyon kilo te her 5 ii Ama sin amelesine ücretini de Ge, le 8 AY mezuniyet vere-| iler v.. b taa i mi asker alacağı efrad İN ya > bâki kumaşin 4900 kil ii taşi Ne tebilir, bu mesafe Fon-| Yorj Mia gz, arasındaki yola hemen Üç, “A nerg i “ ban deliyor? k 98 giden bütün bu ii Ai dı nerededir? Bu cin e) Ve Yor? Bu İŞ daha na kadar Büz li > lar bitecek, teş İreb, iniz malt usulleri büyük bire olanlara ben- Muhteğip değil), bir hayli is lozlarda evrakı nak- ; tı, v8 Yılında İ rl birçok âlim ktısadiyatçı. ki; Pİ ea #der usulü ile muha- f My b “miy fazla devam, edemiyece. İ e Va olsa olduklarını hatırlar mı. i t nihayet dört ay diyor. N Ye ler Say sürdü, lap z N Mg İsti her #€yi gözönüne almış. , Basile: Sahte parayi unut- Verilmiyen borç olabil Labilece i uni > koymamışlardı. O kan Bayer - harb maliyesi SSA-ŞU esaslarla idare 3 ütem, Vadeli birka, istikraz, b bank i aya e not çikarmak u- Almanya Silâha verdiği Her aileye bir otomobil hediye edebilirdi Silâha verdiği para ile... o ZN Her yeni doğan çocuğa 90,000 franklık sermaya ayırabilirdi ingiltere nin Askere alacağı yeni efrad için ısmarladığı kumaş... ; Yeni arasını kapılıyacak uzunlukta! çıkarmak usulü ile mezcedilince hazine- nin azim bir borç altına girmesi kolay- laşıvermişti. Harici plânda Fransa evvelâ altınım; sonra portföyünde mevcud ecnebi para - sını kullandı ve bütün bunlar yetişmek. ten çok uzak kalınca sira ile Londra ve Nevyorktan ödünç aldı. iflâs edebilme usulü Bu toptan borçlanma usulü bilâhare nasıl tasfiye edildi? Hatırlarsınız: İflâsa baş vuruldu, İç memlekette müflis, borcunun ancak beşte birini verdi. Bu 1928 yılında, Pöin- care'nin idaresinde yapıldı, adına para- nın kiymetten düşürülmesi usulü dedik. Bu sayede hazine kendisine 20 meteliklik frank verenlerin alacaklarını 4 metelik 4 müdafaa bonosuİeden franklarla ödeği, * A A SON POSTA | Dünyanın silâhlanma o masrafı günde . iki milyarı buldu! i Teslihata sarfedilen para ile ikiyüz Z milyon işsiz insanı | Mütemadiyen beslemek kabildir /! Memleketin harici iâsı ise 1932 de yapıldı. Daha sert oldu, Fransa Amer kaya tediyatını tatil ediyordu. Amerika lılar protesto ettiler, bugün vermediği- miz borcun miktarı 500 milyarı bulmak. tadır. Harbin hemen ferdasında vukua gelen "Alman iflâs, ise vüs'atte Fransanımkini çok geçti. Mark kıymeti sıfıra düştü. Memleketin bütün ekonomisi altüst oldu. Memleketin içtimat teşekkülâtı eridi ve Hitlerin bidayette 7, 8 arkadaşı ile mem- leketinin en yüksek mevküne çıkabilme- sine müsaid bir hava hâsıl oldu. Hâkim olmada devam eden bir ö'ü Halbuki bugünkü Almanya da Her Hit- lerin idaresi altında büyük muhsrebenin hemen arifesindeki tehlikeli vaziyete düş- mek istidadını göstermektedir. Muhakkak, iflâs etmek san'atı son Yil larda çok tekemmül etmiştir ve Almanya | bugün içinde bulunduğu yarı iflâs vazi-| yetini binbir incelikle örtebilir. 'Tabit dö- viz kontroluna baş vurmuştur. Resmi markı ölmüştür, yalnız kontrol bu mü halktan saklamaya muvaffak olmak» tadır, Daima hayatta olduğuna inandır görünülüyor ve itibari muamelelere kâ-| ğıd üzerinde riyaset ettiriliyor. Tfakikatte mark sadece bir hesab akçesidir, biraz gayretle masal akçesi de diyebiliriz Almanya dışarıdan satın aldığı malla» ri bu kıymetsiz marklarla ödiyemez, bu- nunla beraber bakıra, petrola, kauçuğa, kahveye muhtaçtır. Altın para ile mi ödiyecek, Altm mev cudu çoktan duman olmuştur. Ecnebi parası ile mi alacak? Eenebi pa- rTasın! Alman bankası çoktan toplamıştır. Şu halde yalnız mal satmak suretile borç verecek dernektir. Bu noktadan Hitlerin: — İhraç yapmak, yahud ölmek, kaide- $inin sebebini anlıyabiliriz. Almanyanın hariçten mal satın almak bahsinde karşılaştığı zorluk kendisini it“ halâtta haddi asgari ile iktilaya icbar ct- miştir, Kendi kendini idare sistemine mahkümdur, nitekim İtalya da ayni va- ziyettedir, Kömürden ksuçuk ve benzin istihsal ediliyor, ağaç kütüğünden seker çıkarılıyor ve ağaç kabuğu kahve yerine geçiyor. Bu şekilde vakıâ hariçten mal al maklan kurtulunuyor amma, dahili bor- cün vahameti o nisbette artmış oluyor, Mali harb kazançlı değil Bu mali harbin sonu ne olacak? Başlama işaretini verenler diktatörler- dir. Bu mali harb şimdiye kadar onlara çok kazandırmıştır. Demokrasiler hazır. lanmamış oldukları içindir ki Her Hitler Münihte galib geldi ve gene ayni sebeb- den dolayıdır ki silâh patlatmadan Çekos- lovakyayı işgal etti. Fakat korkutmak sayesinde yapılan bu kazançlar artık sona “gelmiş görün- mektedir, Harb şantajı artık kazanç getir- mez, zira demokratlar artık çekinmiyor. lar, sira onların da silâhlanma işi inkişa- fa başlamıştır. Uç netice Bu vaziyetle mali muharebe üç netice verebilir: Düpedüz muharebeye inkılâb etmesi mümkündür, fakat bu, diktatör. ler hesabına cinnet veya yeisin verdirte. | ceği bir kârar olur. Dünya 1914 harbi, yaptığı tahribatı heniz tamir etmemiştir. Bilhassa Avrupanın elân kanı akmakta- dır, Sonra bugünkü kuvveti müvazene- sinde Avrupa içinde galib veya mağlüb devlet olacağı farzedilebilir mi? Avrupa kendi kendisini mahvetmiş olur. Bu mecnunsne hareketi bahiş bırakacak olursak geriye ne Kalır? (Deva. "uncu sayfada) harici ( ÇOCUK TERBİYESİ ) Hakiki yalan, çok ciddi bir mesele ola- rak almalı ve her şeyden evvel size «mâ sal okuyan» çocuğa «yalan söylüyorsun, emekten çekinmelidir. Bu ibtiyata iki sebebden lüzum vardır. Birincisi; O «yalan söylüyorsun» sözü ağ- zınızdan çıkarken sesinizin tonu muhak- kak tatlıdır. Çocuk bu tatlılığı bakarak «yalan söyleme» nin pek o kadar büyük bir kötülük olmadığı zannına kapılabilir İkincisi: Olanı bir parça değiştirip te an- latmasına koca bir yalan damgası vuru- yorsunuz diye çocuk sizi kendisine karşı fazla sert bulabilir ve haksızlığınıza hükmedebilir. . Çocuk muhayyelesinin, küçük yaşlar- da ve bilhassa zihnini tamamen dersi ne verdiği çağdan evvel, ne kadar uyanık olduğunu bilmek lâzımdır. Bu işlek muhayyele; ona yâlnız kendi kendine masallar anlattırmakla kalmaz. Sokakta rasladığı bir sahne, herhangi bir yerde gördüğü bir vak'a üzerinde de te- #irini gösterir. Bilhassa hayali kuvvetli çocuklarda, çocuğun haberi olmadan iş- ler, durur. Çocuk «mâsallariş ekseriyetle olmuş vak'aların şişirilmiş birer şeklidir. Sahici sokağın başında bekliyen iki insan bu masalda on, on beşe çıkar, bir araya top- lanmış üç, beş meraklı «bütün mahalle» olur. Çocuk bazan da hakikate arzusunu kat mak yüzünden olanı olduğu gibi anlat maz, Meselâ: Öğretmeninin ufak bir tak- dir sözünü, oyundaki ehemmiyetsiz bir üstünlüğünü ballandırdıkça ballandırır. Maksadı son derece samimidir. Muvaf- fakiyetlerinin anne, babasmı nasıl mem- sİnun ettiğini bilir. Onları sevindirmek âr- İzasile hakikate başka bir çehre verir. Size anlatılan bu «uydurma; ları birer hakikatmiş gibi tatlı tatlı gülümsiyerek leyiniz, hoş görünüz. Fakat eyutmadı- ğınızı» da ona hissettiriniz, «Amma da şi- şiriyorsuns deyiniz, sakın «yalan» deme- yiniz. Eğer çocuk övünmek için uyduruyor, hele bunu sık sık tekrarlıyorsa, o vakit işi daha ciddi kabul etmelidir. Ne kadar abalasa sizi «kandıramıyacağını> ona â- İsil bu vaziyette - fakat gene tatlılıkla - anlatmalı, şunun bunun takdirinden faz- la kendi çalışmalarına kıymet verdiğini- zi göstermeyi de unutmamalıdız, , Muhi- tinden misaller bularak ve bu yolda yâ- gılmış kitsblar okatarak onu fevazuun övünmekten daha ne kadar yüksek oldu- İğuna inandırmalıdır. Anne babaya düşen vazife: Her iyi şey- İde olduğu gibi burada da yavrularına biz- zat örnek olmaktır. Çocuğun kulağı de- liktir. Yanmda söylenen ehemmiyetli e- hemmiyetsiz her Yalanı farkeder ve on. dan şü iki nejiceyi çıkarır: Ya «annenin, babanın.yalan söylediğini ki bu, pek çir- kindir. Ya da annesi, babası bile söyledik- ten sonra «yalanın hiç te fena bir şey ol- madığı» kanaatini... « Makul sebeb bulunamadığı için yalanı «anneler söyler mma çocukları 5ö; mez» gibi bir mâzeretle örtmeye çalışmak saçma bir mantık olur. Şayed «meşru ir yalan söylemek» mecburiyetinde kalın. miş ise ve mevzüun bir değeri varsa, ço- cuğa bunun ne gibi sebeblerle söylendi- Bini anlatmayı da bir fırsat saymalıdır. Bazı vaziyetlerde acı bir hakikati söyle- mektense gizlemenin daha iyi olacağını o, pekâlâ kavrıyabilir. Bunun içindir ki, da- ha muhakeme edebilecek çağı gelir çel- mez, kendisine söz olsun diye veya bir su- çu örtmek, - daha fenası - o suçu başka- sına yüklemek imaksadile uydurulmuş yalanlarla iyilik için söylenmesi icab e. den «meşru yalan» ım farkım bellemek faydasız olmaz. Çocuğa iyi bir örnek olmaya son derece fitina etmelidir. Bazı snneler vöya baba- lar yavrusunu bir kenara çeker: «Sorar. »İlarsa sakın şöyle söyleme, böyle söyler diye tembihler, Bu, ne acıdır. Bazısı da şunun, bunun Bizlediğini öğ. renmek merakile çocuğunu sorgudan ge- |$irir. Bu da o zehir gibi telkinin bir eşi. İİki müşkül arasına sıkışıp kalan yavru. İhun halini bir düşününüz: Ya gördüğü- İnü. bildiğini inkâr etmeli, yani «yalan» emeli, yahud er yakınlarından biri. nir suçunu ele verip çekeceği ıztıraba s9 “heüş Çocuk-Yalan in.» yirci kalmalıdır. Hangisini yapsa bir fe nalık,.. Olur olmaz şey işin çocuğunun ağzını yoklıyan, onu büyüklerin şu veyâ busuna şahid tutan anne veya baba; yav. rusuna nasıl bir fenalık ettiğini bilse na iyi olurdu! * Yalana alışmaması için çocuğunuzun kimlerle düşüp kalktığına dikkat ediniz Parzedelim ki: Çocuk, tam bir itina k çinde ve tam manasile iyi yetiştirildi. Çi zilen iyi yoldan onu şu biricik şey dün. dürebilir: Fena arkadaşların tesiri... Be reket bu; sık sık olmuyor. Dürüst ço cuklar çok defa kendi gibileri arkadaş seçiyorlar. Bununla beraber uyanık dav, Tanmak şarttır, Çocuğunuzun hiçbir va, kit neyin nesi olduğunu bilmediğiniz, yü zünü bile görmediğiniz bir yabancı il4 arkadaş olmasına göz yummayınız. Onun tertemiz yüreğine yeni bir dostluk daha ilk tohumlarını saçarken, «Ne cici kızlı «Ne hoş çocuk': diye arkadan seve sevg bahsettiğinin kim olduğunu muhakkak gözünüzle görmelisiniz, yakından tanı malısınız. Hükmünüzü ancık o zaman yani o yabancı çocuğun temiz veya «ür. kek» bakışlarını, açık veya «dolambaçlı» sözlerini kendi çocuğunuzun dürüst bakış ve sözlerile ölçtükten sonra verebilirsiniz. Bu hüküm, yeni arkadaşın lehinde ise ne âlâ... Çocuğunuz varsın onunla iste diği gibi dost olsun, mesele yoktur. De « ğilse kanaatinizi uluorta söyleyivermek- ten çekininiz. Size bu acı hükmü verdiren sebebleri çocuk kavrayamaz. En iyisi, onu istemediğiniz insandan belli etmeden u- zaklaştırmaktır. Düşüncenizi yavrunuza; «Aman bu arkadaşın da ne sevimsiz şey- miş» diye değil, «Hali biraz garib değil mi?» «Senin tuhafına gitmiyor mu?» gibi bir cümle ile telkine çalışırsınız. Böyle likle onu, hoşlanmadığınız arkadaşından birdenbire çekmektense kendi o muhake mesine danışarak ikna ederseniz size olun itimadını korumuş olursunuz. Şunu da unutmamalısınız: İlk hükmü. nüzde gyak diremeye sebeb yoktur. Ya rılmış olabilirsiniz. Kat'i kararınızı vep mekte acele etmeyiniz. * Çocuğunuzun yalananı yaka'adınız. Bu, ilk yalandır. Alışmadığı için ku laklamına kadar kızardı, Bu kadar bozu- İuyor dâ ne diye söyledi sanki nun bü vaziyeti anneye gerçekten elir. Hem güç; hem ge: $i, üstünde durulması lâzım gelen hal... «Neye bana yalan attın?» Anne son dukça çocuk sanki yerin dibine batar. Göz yaşlarını tutamaz olur, O dakikada Yalnız bir şey düşünüyor, bir şey istiyor. dur, Kendini affettirmel Ne pişman. dır, ne kadar utanmıştır. Nihayet daya- namaz. Annesinin kollarına, şimdiye kâ- dar hep o sonsuz şefkatle kendine acıl- muş olan kucağa atılır, Zaten o. bü müş- fik anneyi sinirlendirmesin diye yalan söylemedi mi? Evet muhakkax ki çocuk» ların, her yalam değilse bile, yalanla; Dın çoğu anne veya babalarını kızdırma» mak endişesinden doğar Size gelince anne, babalar! Bu küçü. cük dram yüzünden, çocuğunuzun bir yalancı olduğu hükmünü çıkaracak ka- dar sinirlenmekte ve hemen âzâra, ceza» ya kalkışacak kadar çileden çıkmaya hakkınız yoktur. Azarlamakla, cezalan. dırmakla çovuğu yalandan vazgeçiremez. siniz. Bilâkis gelecek sefer daha ustalıklı yalan uydurmaya sevkedersiniz. Ceza, çocuğu başka suretle de yalana çeker: Küçüklerin ölçüsü büyüklerinkine henzemez. Siz bir ceza verir o kendinizi (Devamı 10 uncu sayfada) bir