12 Sayfı 1” “Son Posta, ROMATIZMA TEDAVİSİ Kp Çeniren: Laguarderin romatizmaları hiş tut- “muştu. Üç haftadanberi sol bacağı kur » 55 ında bir sızı ile çarpışıyordu. Zavallı Laguarder ne kımıldayabi AL - ahtan hayır dilemek için kiliseye gdebi- e Miyor ve ne de hiddetlendiği zaman sev - gili karısının arkasına şöyle istediği gibi © bir © tekme yerleştirebiliyordu! Onun bi bütün gün durmadan dirlenme- den didinen bir sdam için bu yenilir yu- tuhur bir işkence değildi!. Romatizmalarının tutması karısına yas yordu. Kocası hastaianıp kımıldıyamı - “yacık hale geldiğindenberi karısının çe mesi açılmış yüksekten atıp tutmağa baş- lamıştı. Bununla beraber o da üzülüyor. "du. Yerinden kımıldıyamıyan genç ko - "casına acıyordu. Üstelik mahalledeki ka- “dınların alayına da müthiş içerliyordu, Mahalledeki kadımler onu görünce: — Bana bak kız, diyorlardı, kocanın yerinden kalkamadığını söylüyorlar, doğ- ru mu? — Doğru, zavallı adam kendin! değil, © 'ayağımı bile kıpırdatamıyor. Kadınlar onun bu sözünü yağlandırıp ballandırıp günlerce aralarında şişirmek ten geri kalmıyorlardı. Bir sabah kadıncağız kocasına? — Beğ dinle canım, dedi, yidip bir de. fa kendini muayene ett'rsen fona olmaz. — Kime muayene ettireceğim? — Mösyö Rumigasa. — O büyücü, sihirbaz herife mi? — Evet. adam, romatizmayı "geçirecek bir çok ilâç biliye » — Yok canım... — Kazayyona bak, geçen sene iki haca.| Dye Da z ğı evirdi, çevirdi; muayene etti; mhayet| İ “k da romatizmadlan tutulmuştu, Tedavi - den sonra tavşan gibi koşmağa başladı. — Doğru, herifin tsvsandan farkı yok.. gideyim bari şu ? Rumigasa... Böyle söyledi amma, düşünceli d'işün. celi de kafasını kaşımaktan kendin! ala- madı; nihayet: — Amma biliyor musun, dedi, bu Mös- yö Rumigasa borcum var benim. * — Ya, ne vakit yaptın bu borcu? © — Altı ay evvel. Geçen Sen Martende > kaybolem ine/£ buldurmuştu bana. İne- rife iki frank vermeği vâ «Son Posta» nın edebi romanı: 16 Nerimeyi gayet soguk Dır tavırla ve * sornurtkan bir yüzle karşılayan Nes- Tinin yüzü kapıdan giren Feridun beyi görür görmez değişmiş, mütebessim, £ hayran bir mâna almıştı. Ne yazık ki o bu gülümseme çirkin dişlerile mâna - * siz gözlerini daha çok göstermeğe vesi- Te olmaktan başka bir işe yaramamıştı. Süheylâ hanımın da oğluna bakan gözlerinde mağrur bir sevinç belirdi. Bu sahneler cereyan ederken Nerime biraz geriye çekilmişti. Süheylâ hanım “ onu oğluna gösterdi: — Nerime geldi Feridun... dedi. — Yukarıda ona rastladım anne... Kendisine bakan gözlerdeki dikkat genç kızı kirpiklerini alçaltmıya mec- etmişti. Yemek esnasında kısa © cümlelerle annesile konuşurken de bu bakışların bir iki defa kendi üstün- de durduğunu gördü, fakat genç adam © bir defa olsun kendisine hitab etmedi, bir şey sormadı. ” Küçükken olduğu gibi gene sofranın bir köşesinde oturarak yemeğini yiyen Nerime, kimsenin kendisine hitab et - memesinden dolayı pek memnundu. Bu © akşam, etrafındaki bu lâkayid insanla- Tin, bu muhebbet nedir bilmiyen soğuk Kalblerin içinde bulunmaktan büyük bir acı duyuyor ve yemek ye: © delçe kendi kendisine konuşuyordu. ne kadar zaman yeceğim; ne kadar zaman etrafımda bu mütehakkim ve maruz “kendi hayatrmı-kazanarak bu sıkıcı ev- © den, bu boğucu havadan uzaklara kafç- nın Hikâyesi detmiştim. İneği buldum amma parayı götürmedim. — Zararı yok, hepsini birden verirsin; üzülme! Bastonun nerede? Hayd' dav - ran da git. şimdi Mösyö Rumigas evde - dir. Haydi kocacığım talihin açık olsun! Kadın düşünceli düşünceli kocasını vo- lun yarısma kadar götürdü, — — Merhaba Mösyö Rumigas. — Vay Languarder ser misin? — Evet benim amma, keyfim hiç te ye- rinde değil. — Galiba romatizman var?, — Evet Müsyö Rumigas.. hem de belâ. It tarafından, Bir bacağım kurşur gibr... — Üzülme canım. — Nasıl özülmiyeyim? Hiç bir işe ya- radığım yök. Kuzum Mösyö Rumigas $iz, birçok şeyler biliyorsunuz, şu romatizma. ma bir çare bulun! Rumigas, müşterisine garib bir nazar #rlatarak dudaklarını ısırdı. o Galiba Languarderin geçen seferk: ziyaretini ha- tırlamış olacaktı, Bu sırada müşteri sıkılgan ve mah - cub bir tavırla: — Mösyö Rumigas, ineğimi bulduk - fan sonra gelip size tesekkür edemedim, dedi. Ah, bu körolası romatizma yüzün - İden.. (Halbuki romatizmaya daha yen; tu tulmuştu.) İşte bunun gib! birçok mü - him işlerimi yapamadım. İnsallah aya - Bam iyi olsun da hepsini birden veririm. — Ziyanı yok, o kadar acele etmel, Ey velâ şu bacağını göster bakalım! Laguarder pantalonunu sıyırıp inliya iye bacağını uzattı; Rum'gas bu baca tekrar dudaklarım ısırdıktan sonra? — Dinle dostum, ded:, bu romatizmayı İyi etmek için ne yapmalısın biliyor mu- sun? — Dinliyorum, var mı? — Olmaz olur mu? — Peki öyleyse, evine yakın derin bir karınca yuvası bulursun, ve yuvaya hasta ayağını sokarsın! Ayağımı mi? Çarıksız mi sokaca - Yazan: GÜZİN DALMEN sam! Ne sevimsiz ve duygusuz insanlar yarabbi; bu zamanda böyle bir ailenin mevcudiyeti bile akıllara hayret veri- yor Genç kız kendi kendine böylece dü- İsünür ve üzülürken, etrafında sükünet- ile ve kurulmuş birer makine gibi ye- mek yiyen bu insanlar onun içinden ge- çen fırtınayı anlamıyorlar, kendi aza- Wet ve gururları altında ezilerek ken- di içlerinde yaşıyorlardı. nu İzmire avdetinden ancak on beş gün sonra Nerime sokağa çıkıp Reşad bey ailesini ziyarete gitmeğe muvaffak ol- muştu. On sekiz yaşına gelmiş olduğu halde, Söheylâ hanım hâlâ ona bir ço- cuk musmelesi ediyor, eskiden olduğu fibi sokağa çıkmak için ondan izin iste- mesinde israr ediyor, bundan muğber olan Nerime de, kapıdan çıkmak arzu- sunu izhar etrrekten çekiniyordu. Yal- nız, bir iki defa, lâf arasında Reşad | beyleri henüz görmediğini söyliyecek olmuş, her defasında da: — Onlar insanım terbiyesini bozmak- tan başka bir işe yaramazlar! Gibi iki tarafı da kıracak sözler Işit- miye mecbur kalmıştı, «Bülbül yuvası» nda hayat, eskiden olduğu gibi çılgın ve hafif bir şekilde ve neş'e içinde cereyan edip duruyor- du. Zerrin hususi piyano dersleri veri- yer, sıhhatce daha narin olan Fahriye kemana çalışmakta devam ediyordu. Nejada gelince, İstanbula gitmesine in-|nuna sarıldı. tizaren İzmirde açılan hususi bir tiyat- 10 kumpanyasında güzelliğile nazarı : Lİ Faik Bercmen | Belki bulamam diyordum amma, âlâsına — Sizin civarda büyük karınca yuvası! ihtimamla sıyırdıktan sonra yavaş bır <İlerini bışırdıyan yuvaya dikmişti, Bak — Çarıksız, çıplak aman — Vay anasını.. Ne kadar kalacak aya- m orada?. — Üç Ave, üç te Pater duası okuyun- cıya kadar... — Vay canına.. Bana başka bir tedavi veya ilâç tavsiye edemez misiniz? Çünkü iğneli karmca yuvası malüm ya... Benim midem ayağımdan sağlam, meselâ hind. yağı, balıkyağı, kınakına filân gibi bir ilâç alsam geçmez mi? — Hayır, hayir. Ayağını ancak iğneli karıncalar iyi eder. Baska şekilde olmaz. Eğer sözlerime emniyetin yoksa. — Ne münasebet? Madem. ki başka çare yok, ne yapalım? Ne dedinizdi üç Pater duası okuyuncıya kadar de; — Üç te Ave duası surette ve Allahı düşünerek okunacak. — Peki peki, yapmağa çalışacağım. Vü cudümün selâmeti işin madem, ki lâzım olan bu, ne edelim? Bacağım iyi olur ol- maz borcumu getiririm Mösyö Rumigâs, şimdilik Allaha ısmarladık. — Güle güle, bahtın açık olsun! Eve geldikten sonra, karı koca müna- sfb bir yuva aramsğa koyuldular, Sağa sola baş vurduktan sonra, bir kara çamın | dibinde işlerine yarıvacak milyonlarca!” karıncanın barındığı bir yuva buldular. Laguarder bunu görünce ürktü: — Vay canma yandığımın karıncaları. çattık, — Haydi kocacığım, cesaret.. — Haydi, haydi korkma! üç Ave, üç Pater, çabucak biter, — Öyle mi dersın?.. — Tabil tabii, Çıkar çarıklarnı, pantalonun paçalarım da sıyırayım Kadın kocasının paçalarını dikkat ve dur İ sesle: — Haydi carım, cesaret! F der bir #ürlü karar vere- miyordu, Emniyetsizlikle parlıyan göz - — Haydi, ayol, daha ne bekliyorsun. olduktan kada: başlıyordu. Meliha hanım bu m zarfında zengin bir Mısırlı ile evleni tekrar dul kalmış, bütün servetini ha- vayı heveste sarfedin Avrupayı dolaş - tıktan sonra gene prasız kalarak gö- rümcesinin vayına iltica etmişti, Zengin olduğu zaman kendilerine baş çevirmiyen ve en ufak bir yardım: bile yeğenlerinden esirgeyen bu güzel fa kak kalbsiz kadın; «Bülbül gene samimiyetle kabul etmiş ve yap- gı hataları onun yüzüne vurmamış Ahlâk itibarile Reşad bey ailesi hi tişmemişlerdi. Nerime, onların bü- k hatalarını görmek ve tenkid et - mekle beraber gene onları, iyi kalbi likleri ve temiz huylu olmaları den affediyordu. «Bülbül Yuvasında, Meliha hanım- dan gayri herkes onu büyük bir sami- miyet ve neş'e ile kabul etti. Ancak, Meliha hanım da, çak maharetli bir komedyacı olduğu için bu hissini giz - lemiye muvaffak oldu. Esasen o, daha küçük yaştan bu temiz ve parlak ruhlu sarışın kıza pek ıs'ınamamış, onu ken - disinden başka bir dünyaya aid bir in- san gibi görmüştü. Fakat, onun böyle güzel ve taze bir kız olarak karşısına dikilmesi maddi se mânevi hiç bir tünlüğü kabul etmiyecek kadat kıskanç alan bu kadıh icin tahammül edilir bir şey değildi. Halalarının bu bayaği o hislerinden çok uzak olan ve Nerimeyi cidden se- ven Zerrinle Fahriye, genç kızı görür görmez pek sevindiler. — Ne kadar güzelmişsin Neri! Yüzün geçen sene olduğundan daha çok par- lamış! Nejad seni görse bayılacak. Zaten şimdiye kadar bile gözleri sen - den başkasını görmüyordu. yuvası» İy İyor, büyük bir kansı Nerime gülerek arkadaşlarının boy- — Peki, peki.. şimdi bu sözleri bıra- İstankul Kelediyesi İlânları Keşif bedeli 787 lira 57 kuruş olan Floryada yapılacak gazinonun pis ve yağ” mur sularının mecraların aid inşaat açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evr#” kile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanun” da yazılı vesikadan başka Mecari Şubesinden alınacak ehliyet vesikası ile 209 ira © 7 kuruşluk ilk temimat makbuz veya mektubile beraber 22/5/9349 Pazartesi günü saat 14,30 da Daimi Encümende bulunmalıdırlar, (8) (8068) Keşif bedeli 13119 lira 71 kuruş olan Kurbağalıdere kenarında yapılacak Fo septiklerle mevcud mecraların ıslah ve tamiri işi kapalı zarfla eksiltmeye ko" nulmüştur. Eksiltme 23/5/939 Sah günü saat 15 de Dalmi Encümende yapıla" taktır. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir, İstekliler 2490 sayılı ka" nunda yazılı ves'kadan başka eksiltmeden evvel Mecari Şubesinden alacaklar! ehliyet vesikasile 983 Jira 98 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile bera” ber teklif mektublarını havi kapalı zarflarını yukarıda yazılı günde saat 14 d8 kadar Daimi Encümene vermelidirler, Bu saatten sonra verilecek zarflar kabül olunmaz. O(B) — (8112) Kumkapıda Molataşı sokağında 38 No. Senelik muham- — İlk men kirası teminat iz vi dükkân. 60,00 4.50 Kapalıçarşıda Alipaşa hanı sokağında Alipaşa hanının 10 No, odası. Rüstempaşa mahallesinde Nalburlar sokağında 348 No, dükkân, Kapalıçarşıda Divrik sokağında 20 No. Zindankapıda Ahiçelebi sokağında 46 No. dükkân. Süleymaniyede Samanviran Sani mahallesinin Hamam sokağında $ numaralı Mülâzimler medresesi, 24,00 96,00 12.00 60,00 dükkân. 189 1m 0,00 49 8,00 120,09 Yukarıda semti, senelik nuhammen kiraları yazılı olan mahaller eeslim terk hinden ibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayrı ayrı açık artı” maya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İsteklilef hizalarında gü at 14 buçukta ksın! Eskisi gibi tarlaya gideceksin, pazara, ineceksin! — Pekâlâ, peklâ, diyen Laguarder bir istavroz çıkarıp sol bacağını yuvaya sok tu; ve duaları ckumağı başladı: — Peter, nostesr, gul es in.. ay, ayl. — Devam et canım, devam et. Yuvalarının ortalarına düşen bu koca «yağın pe olduğunu anlamıyan karınca - lar olanca şiddötlerile hücum etmişler - di. Şakaklarından terler sızmağa başlı - yan Laguarder dua okumağa devam © - derek: - Sanetiflcetur dedi, amma bir küfür savurmaklan da kendini alamadı, ah, ce. nabetler ne de ısırıyorlar bel. Dayanacak hali kalmamıştı. Ayağını yuvadan çıkarıp tabanları kaldırdı, Ko casının bu halini gören kadın kolların göğsünde kavuşturup gözlerini semaya j dikti: — Hey Allahım! çağırıyorsun be? or musun, tavşan gibi koş ylâ hanım bir iş için beni İzmire yollamıştı; bundan istifade ederek beş dakika, size uğradım. Haber alırsa kı- vametin koptu gündür. Allaha 1s - marladık, kaçıyorum. Bu sözleri söyledikten sonra bir kuş #ibi uçarak kafesine girmiye şitab etti. akikatte ise bu loş ve sevimsiz konak İ Nerime için bir kafes değil bir hapisa- slemiye koyuldu. Hava o kadar sıcaktı ki İzmire kadar gidip yorulmuş olan genç kiz vücudünün parça parça kımıl. dığını hissediyor, vorgunluktan gözle- ri karandıkça uvumamak için kendisi- ne cebir ediyordu. Ki aylarda imtihonlar için çök ça - ışmış olduğundan didukça zayıfla - ist. İzmire geldiği zaman da istira hat edecek ve kuvvetlenecek yerde bilâkis havasızlık ve hareketsizlikten daha bü bir zafivete düşmüştü. Bu evde yaşamakta olduğu günler onun iştihasını kesiyor, vücudünü zayıflatı- ik başlangıcı karşısında olduğunu göstererek genç kızı telâşa düşürmiye başlıyordu. Ar- tik eskiden yaptığı gibi merdivenleri koşa koşa çıkamıyor, bütün gün din- lenmeden çalışamıyordu. Fakat bu a- râzı Süheylâ hanıma söylemekten de korkuyordu. Bu zengin ve azametli ka- dın için, fakirliğin bir ayıb, hastalığın bir suç olduğunu ve hayatını kazanmak mecburiyetinde olan İnsanların kendi rüeudlerile ve sıhhatlerile meşgul ol- miya hakları olmadığını, soğuk veya sıcak duymak, acıkmak veya iştihasız kalmak, nezlelenmek veya yorulmak gibi şeylerin onlarla alâkası olmadığını pekâlâ biliyordu. Çatı arasındaki odanın boğucu ve kavurucu sıcağı büsbütün artmıştı. Ne- çalışıyor we sesinin | kın; başka vakit bunlardan konuşuruz. | rime elindeki işi masanın üzerine bıra- dikkati oelbetmiye| Bugün kaçamak yaparak geldim. Sü-| karak başını sandalyesine dayadı ve terilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 29/5/939 Pa“ aimf Encü mende bulunmahdırlar. o (1) (5290) mağa başladın! Nasıl dun etmiyeyini Aveyi okumağa bile kalmadı. Paterin Y# rısında iyileştin! Bir sıçrayışta karısının üzerine saldı * ran Laguarder: — Al sana Pater ile karınca yuvasını” tesirini.. diyerek karıncaların acısmda romalirza sizısı kalmıyan 50) bacağını 8“ kasına yerleştirdi. Fakat bü tekmeyi yiyen kadın şikâyet etmedi. Nasıl şikâyet etsindi? Bu koca * sının iyileştiğine alâmet değil mi (di? Sessiz sadasız çömeldiği yerde yarı ke * Ö lan Pater duasını dindarane bir hüşu 18 ve sadece Alishı düşünerek bitiren kadi” da kocosının arkasından evine doğru # landı... Yarınki ntishamızda: Çay dönüşü Yazan: Nezihe Muhittin — Allahim, beni de annemin yanın çağır. Artık bu havata tahammül ed” cek kuvvetim kalmadı. Kuvvetli bir motör gürültüsü saki? ve sessiz havayı birdenbire yırttı. Mi Mute iaka Feridun bey otomobille dişarı kıyordu. Nerime hafifce titredi, Artik retini eline alarak bu Tâkayid ve rur vâsisine müracaat etmesi ve hayatın; kazanmak için çalışmak saadesini İstihsal etmesi olâzımdı hayata daha fazla taham0l etmesi imkân yoktu. Mutlaka, mutlaka bir #İ yapmalı, buradan kurtulmalıydı. 3 Acaba bövle bir müracaata karşi e ne cevab verecekti? Eskiden yaptı gibi, sert ve haşin bir tavırla onü yap! dişarı mı edecekti? ğ On beş gündenberi ona, yemekli, rastladıkça, ebonjur, bonsuvar Ne me demekten başka türlü hitab ed memişti.; fakat genç kız onun vi gözlerinin esrarlı Yks üzerinde durduğunu ve bazan #0 le fakat acib bir ısrarla kendisini #Ü düğünü farketmemişti. : mr i : # i : D Hayır, ona pldip böyle bir ta bu'unmak kolay bir iş değildi adam, hattâ annesini bile kı uzakta tutuyordu. Süheylâ hanı, Tunün kalbine iie olduğu Feridun 7 hürmetkâr olduğu kadar soğuk V* mi bir oğul gibi hareket ediy Eskiden annesine fabrfkayr ai Jerden bahsettiği halde bugün bir, fırsat düştükçe ona işlerine kaç kelime söylüyordu; hattâ f#' nın genişletildiğini ve Manissöf şube açıldığını bile ancak 1âf haber vermişti.